25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2012 PAZAR 8 İstanbul B Edirne S Kocaeli B Çanakkale B İzmir Y Manisa B Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon PB Giresun PB S Ankara 8 4 9 6 12 10 10 7 7 8 6 7 1 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S 0 B 4 S 6 PB 16 B 15 B 15 B 9 B 12 B 8 B 7 S 2 S 1 S 16 Oslo PB Helsinki K Stockholm B Londra PB AmsterdamB Brüksel B Paris A Bonn B Münih PB Berlin B BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER 0 5 1 4 2 2 1 3 7 1 3 7 7 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam K K K Y K K K K B PB PB PB PB 6 1 7 14 7 15 2 3 1 1 4 20 14 Ülkemizin batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Ege kıyıları hafif ve sağanak yağmur, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Rüzgârın güney Ege kıyılarında güneydoğulu yönlerde kuvvetli olarak esmesi bekleniyor. Hava sıcaklığı yarın iç ve batı bölgelerde 3 ila 5 derece artacağı, doğu kesimlerde hissedilir derecede azalacağı tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Şubat GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada bağlı MİT arasında patlak veren hukuksal, yönetsel skandalı, “ülkenin içinde bulunduğu büyük resme bakarak” yorumlamamızı salık veriyor. Yaşanan olayları “talihsizlik” diye niteliyor. Oysa, Çankaya’daki, hükümetin, devleti içine düşürdüğü kargaşayı yansıtan Türkiye manzaralarını, “talihsizlik” diye yorumlamalıydı… Başbakan’ın sorumluluğunu, devletin önemli kurumları arasındaki çatışmanın nedenlerini araştırıp gerçekleri halkına açıklayan bir cumhurbaşkanı gibi davranmalıydı. Ama nerede? Çankaya’daki tarafsız bir cumhurbaşkanı gibi değil; AKP’nin Çankaya’daki temsilcisi gibi hareket ediyor. MİT’le, Başbakan’la onca görüşmeden sonra, devlet içinde, devlet kurumları arasındaki kargaşayı irdeleyeceği yerde, zevahiri kurtaracak bir açıklama yapıyor. Medya da Çankaya’dakinin devletin içine düştüğü, düşürüldüğü kargaşayı sanki bir trafik kazasıymış gibi, talihsizlik diye niteleyen sözlerine baş köşelerde yer veriyor. ??? Şapka düştü, MİT’in keli göründü. İstihbarat yapmakla görevli MİT; Başbakan’dan aldığı emir ve izinlerle PKK içine sızarak örgütün önceden olası eylemlerini, amaçlarını öğreneceği yerde… ...Oslo’daki MİTPKK görüşmesi dışında, şurada burada yapılan ikili görüşmelerin 12 ses kaydı ile yalanlanmayan bilgi ve belgeler; Başbakan’ın izniyle bugün müsteşarlık görevinde bulunan Hakan Fidan ile emekliye ayrılan diğer önemli kişilerin terör örgütü ile pazarlığa oturduklarını kanıtlıyor. İstihbarat toplama ve bilgi edinme görevleri dışında; Öcalan’la Kandil arasında postacılık yapacak ölçüde organik bağlantı kuruyor... Terörü önlemenin baş koşulu olarak PKK’nin öne sürdüğü demokratik özerklik, Kürdistan gibi vaatlerde bulunuyor… … Devletin üzerine gittiği, yargının binlerce üyesini tutukladığı PKK’nin kentsel örgütü diye tanımlanan KCK’nin yapılanmasını sağlıyor. Hatta PKK’nin silahlı eylemlerine ve yapılanmasına göz yumuyor. Kimi yerde ajanları PKK eylemlerine katılıyor ve MİT istihbarat toplama görevini aşarak… … Başbakan’ı da içine alan Yüce Divan’lık suç işliyor. PKK ile devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşmaya varacak noktaya gidiyor. ??? Görüşmelerin içeriğini bağlı olduğu Başbakan’a günü gününe ileten MİT, örgütle pazarlığa devam emrini, üstelik örgüte vaatlerini Başbakan’dan alıyor. Şayet Başbakan, devletin bütünlüğüne ve anayasal düzene karşı vaatleri MİT’e vermemiş olsa; müsteşar ve heyeti bu vaatlerle bilgileri örgüte bildirebilir miydi? Olanağı olmayan olasılık! Sorumluluk yalnız MİT’te değil elbette. Başbakan serbest bıraksa savcılığa ifade vermeye giden müsteşar; PKK’ye bu vaatlerde bulunma emrini Başbakan’dan aldığını söyleyebilir. Geceleri uykusunu kaçıran bu olasılığı bertaraf etmek için Başbakan; MİT çalışanlarını, TCY’de yazılı suçlarda savcıların ancak izniyle ifadeye çağırabileceğini içeren yasa değişikliğine başvuruyor. Dün Güncel’de belirtildiği gibi, artık TV’lerdeki programlarda Başbakan’ın; düne kadar sivilasker bütün tutuklamalarda özel savcılara arka çıkan söylemlerinden yüz seksen derece döndüğü vurgulanıyor. Yargıya karşı müsteşarını kollamak örtüsü altında bal gibi kendini koruyan yasal önlemlere başvuruyor. İkiyüzlülüğü belgeleyen bu gelişme; Başbakan’ın yargının bağımsızlığını koruyor diyenlerin, tabii medyanın ne büyük yanılgı içinde olduğunu da kanıtlıyor. Devlet neden bu hallere düştü diye sorup sorgulamayın lütfen. Öyküyü anımsayalım. Pusulası bozuk kaptan, gemisi karaya oturunca nedenini “deniz bitti” diye açıklamış. Olan biteni görebilmek için RTE’nin devlet teknesinin kaptanı olduğunu anımsamak yeter de artar bile! İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve emekli MİT mensuplarını ifadeye çağırmasına karşı çıkan isimlerin başında Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ geliyor. Fidan ve emekli MİT mensuplarını korumak için MİT yasasında tek maddelik düzenleme yapılması kararında Bekir Bozdağ da etkili oldu. Dünkü görüşmemizde kendisine, “Bu yaptığınız kişiye özel kanun çıkarmak değil mi?” sorusunu yönelttiğimde değerlendirmesi şöyle oldu: “Adamına göre kanun diye sorgulayanlar çıkabilir. Ama işin aslı öyle değil. MİT kanunu açık olmasına rağmen savcı bu yorumu işletmedi. Kendi yorumunda ısrar etti. Kanunu yanlış uyguladı. Bir kanun uygulanmıyor ya da yanlış uygulanıyorsa yasa koyucu bunun doğru yorumlanmasını sağlamakla yükümlüdür. Yaptığımız o yorum farkını gidermek. Bu düzenlemeyle ‘MİT ile ilgili soruşturmalarda sen karar veremezsin’ diyoruz. Bunu yapmazsak, istihbarat teşkilatının hapsedilmesi sonucu doğar.” Kanun Meclis’ten geçtiğinde ne olacak? Bozdağ’a göre özel yetkili savcı, MİT Müsteşarı Fidan ve emekli teşkilat mensupları hakkındaki işlemler için Başbakan’ın iznini almak zorunda kalacak: “Yaptığımız usule ilişkin bir düzenleme. Savcının yorum imkânı kalmıyor. Bu usulü uygulamak ve izin için Başbakan’a göndermek zorunda. Aynı 301. madde değişikliğinde olduğu gibi. Orhan Pamuk konusundaki davayı hatırlayın. 301. maddede dava açma izinlerini Adalet Bakanı’nın iznine bağladık. İzin verilmeyince dava da kalıyor.” İktidara yönelik temel eleştirilerden biri de ‘çifte standart’ uygulandığı algısı. Emekli Genelkurmay Başkanı ve görevdeki komutanların özel yetkili mahkemelerde yargılanarak tutuklanması karşısında ‘yargının kararı’ diye tepkisiz kalan hükümet, MİT Müsteşarı’nın ifadeye gitmesini engellemek için özel yasa çıkarıyor. Bozdağ, “İkisi aynı şey değil” dedikten sonra eleştirilere şöyle karşılık verdi: Bozdağ: Değiştirmesek, MİT’i Hapsedecekler “Bence hiçbir çifte standart yok. MİT hadisesinde savcı yapması gerekeni yapmadı. İşin bir sistemi var ve savcı işletmiyor. MİT’in de ‘yanlış yapıyorsunuz’ deme hakkı var. Ortada bir tereddüt var. Savcı kendi yorumunda ısrarlı. Yasa koyucunun da ‘o öyle değil böyle’ deme hakkı var. Yaptığımız bundan ibaret.” odaklanıyor: “Bu süreçte MİT elemanları yüzde yüz deşifre oldular. Yılların emeği maalesef bir soruşturma özensizliği nedeniyle deşifre oldu. Adam yakalandığında ‘MİT’çiyim’ diyor. Görev sınırını aştı mı aşmadı mı yöneticisine soracaksın. Ama bu davulla zurnayla soruşturulmaz. Böyle yaparak çok büyük istihbarat zafiyeti yaratılmasına neden oldular. İstihbaratçı nasıl çalışacak? Terör örgütünün içine sızarak, orada bir güven tesis ederek. Ama o yapılanlar da ceza kanunumuza göre suç. Bu istihbarat görevlileri büyük risk üstleniyor. Deşifre olmanın cezası örgüt tarafından infaz edilerek şehit olmak. Böylesine ölüm riskini üstlenmiş birini, bu yanda da hapse gönderemezsiniz. Kanunda verilen görevi yapan adamla, kanunu çiğneyen bir tutulamaz. Öyle yaparsanız bir daha hiçbir devlet görevlisine ‘sızma’ görevi veremezsiniz.” Başbakan Yardımcısı Bozdağ’a KCK soruşturmasında MİT ile ilgili gündeme gelen “PKK ile mutabakat” iddialarını sorduğumda “O belgelerin uyduruk olduğu açık. Öyle bir metni kimsenin kabul edeceğini sanmıyorum. Zaten sızdırılan Oslo görüşmesi kayıtları da konuşmanın tamamı değildi” yanıtını verdi. MİT ve Müsteşar Fidan’ın yabancı ülkeler ve istihbarat örgütleri tarafından hedef alındığı şeklindeki komplo teorilerine itibar etmediğini belirten Bozdağ, “Bu iddiaları kabul edersek güvenlik ve yargı birimlerimizin yabancıların emrinde olduğu sonucu doğar ki bu doğru değildir” dedi. Hükümet Fidan’a özel bir yasa çıkarmak yerine, özel yetkili mahkemelerin sınırsız soruşturma ve kovuşturma yetkilerine neden el atmıyor? Bu yönde toplumda geniş bir mutabakat da var. İktidar partisi içinde de bu mahkemelerin kaldırılması gerektiğini düşünenlerin sayısı az değil. Partisinin görüşünü aktarmakla yetinen Bozdağ’ın sözleri umut vaat etmiyor: “Bu mahkemeler ilk kez DGM olarak istisnai ve geçici olarak kurulmuştu. Onları doğuran şartlar ortadan kalkınca onlar da kalkacak.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Savcıya yorum imkânı kalmayacak’ ‘Fidan başka, Başbuğ başka’ Fidan’ı koruyacak kanun değişikliği teklifinin Meclis’te görüşülmesi aşamasında muhalefetin de desteği alınarak özel yetkili mahkemelerde tutuklu yargılanmakta olan TSK mensuplarını ve milletvekillerini kapsayacak bir düzenleme getirilemez mi? Bozdağ, böyle bir talebe hükümetin soğuk bakacağının işaretini veriyor: “İlker Başbuğ ve yargılanan diğer komutanların durumu ile bu durum aynı değil. Orada MİT yasası gibi özel yasa yok. Anayasa görevleriyle ilgili suçlardan Yüce Divan’da yargılanır diyor ama istisnası var. Anayasanın 145. maddesi, anayasal düzenin işleyişine, devletin güvenliğine karşı suçlar her durumda adli yargıda yargılanır, hükmünü getiriyor. Savcının isnadı darbeye teşebbüs, darbeyi teşvik yönünde. Şimdi biz darbe teşebbüsü suçunu görev suçu kapsamına alırsak doğru olmaz. Yapılan mücadele anlamsızlaşır. Sancılar ortaya çıkar.” ‘Komutanlara düzenleme sancı yaratır’ ‘Sızdırılan belgeler uyduruk’ ‘Terör bitene kadar devam’ Bozdağ’ın, ilk bakışta savcıya gibi gözüken ama aslında KCK soruşturmasını yürüten Emniyet birimlerini de kapsayan temel eleştirisi ‘soruşturmanın özensizliği’ noktasında ‘Davulla zurnayla MİT soruşturulmaz’ ‘Bedeli kim ödeyecek?’ ABİDİN YAĞMUR 12 Eylül mağdurundan, işkencecilere zırh olan ‘zamanaşımı’ engeline isyan: MERSİN Duman Bal, 12 Eylül döneminde 97 gün gözaltında tutuldu, 13 ay cezaevinde kaldı. Hem gözaltında hem cezaevinde neredeyse her gün fiziksel işkence gördü. Beraat etti, hapisten çıktı ama “fişlendiği” için bir daha asla işe giremedi. 2011 yılında, darbeciler ve işkenceciler hakkında dava açılması için dilekçe verdi ama “zamanaşımı” engeline takıldı. Kendisine işkence yapanlar arasında dönemin Sıkıyönetim Komutanı Tuğgeneral Yusuf Haz ? Gözaltında ve cezaevinde işkence gören, hapisten çıktıktan sonra ise iş bulamayan darbe mağduru Duman Bal’ın işkenceciler hakkında açtığı dava ‘zamanaşımı‘ engeline takıldı. nedaroğlu’nun da bulunduğu anlatan Bal, “Gençliğimiz söndürüldü, bunların bedelini kim ödeyecek?” dedi. Kahramanmaraş’ta kaynakçı olarak çalışan Bal, çocukluk arkadaşından bir mektup alınca kendini gözaltında buldu. Ağır işkenceden geçirilen Bal, “Örgüt üyeliği” ve “cinayet” iddiasıyla tutuklandı. Bal, 13 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. Ancak, yaşadığı işkence dışarıda da sürdü. Bal, “Fişlendiğime için hiçbir yerde iş bulamadım” diye konuştu. 1992 yılında Mersin’e göç eden Bal “1980’den sonra hiç sigortalı işim olmadı” dedi. Bal, darbecilerin yargılanmasının önünü açan anayasa değişikliğinin ardından, darbecilerin yargılanması için Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvu ruda bulundu. Şikâyet dilekçesini inceleyen Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı Ramazan Şeremet, zamanaşımını gerekçe göstererek, “kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” hükmetti. Bal, şunları söyledi: “Destek veren bir hukukçu olursa AİHM’de de dava açmayı istiyorum. Hani darbecilerden hesap sorulacaktı? 90 yaşına gelmiş Kenan Evren’i yargılasanız ne olur? Erdoğan, mağdurlardan söz ediyor. Demek ki bizleri mağdur olarak görmüyorlar.” ‘Polis inancımıza saldırdı’ Zorunlu din dersini protesto ettikleri için gözaltına alınan Pir Sultan Abdal Derneği üyeleri yargılanıyor SEYFETTİN METE İŞYERİNDE ‘AYRIMCILIK’ İDDİASI Yetkilerinin çerçevesi yokmuş... Özel yetkili mahkemelere olağanüstü hareket sahası tanıyan CMK’nin 250. ve 251. maddeleri mutlaka değişmeliymiş... Türkiye’de artık hukuk güvencesi kalmamış... Daha neler! Konunun kara mizahı kaldıracak yanı yok. Bu köşede dile getirilen konuları listelesek, özel yetkili mahkemeler sorunu ilk sırada yer alır. Adeta kendisine yetki verme yetkisi de veren bu yapının adil yargılamayla, hukukun üstünlüğüyle ilgisi olamayacağını her fırsatta dile getirirken şunun da altını çizdik: Hukuk zorlanmaya başladığı an bundan kimin etkileneceği belli olmaz. Böylesi yetkiler rüzgârın önünde savrulan çıplak elektrik telleri gibidir. ??? 7 Şubat Salı gecesi patlayan eskiyeni MİT yöneticilerinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasının ardından doğal olarak yüzlerce soru oluştu. Yetkili makamların sadece çağrıyı doğrulaması, nedeni konusunda resmi bir açıklama yapılmamasıyla birlikte medya olasılık yarışına girdi. İki ana başlık var: Oslo’da PKK temsilcileriyle yapılan görüşmelerin sızması, KCK operasyonları sırasında bu örgüte sızmış çok sayıda MİT elemanının da yakalanması... Aslında “nedenler” ikinci sırada. Asıl olan, devlet kurumları arasındaki, herkesin adını tam olarak koymakta zorlandığı kopukluk. Kopukluk derken aklımıza gelen en hafif tanımlamayı kullandık. Her iktidar döneminde iki büyük çatışma yaşanır: 1 Kurumların kendi içinde. 2 Birbirine yakın görevler üstlenen kurumlar arasında. Güncel gelişmelerle örneklemek gerekirse, iktidar değişiklikleriyle birlikte polisin kendi içinde ekipler arası kadro yarışı olurdu. Bunun yanında polisle MİT ve asker arasında sorumluluk sahası çekişmeleri yaşanırdı. Son olayda bu büyük kapışmanın çok önemli bir başka güç kullanılarak, yani yargı aracılığıyla yapıldığına tanık oluyoruz. Yeni olan ve durumu çok vahim hale getiren bu. O nedenle de yargının ana rolü oynadığı hemen her gelişmenin değişmez başlıklarından biri şu oluyor: Hukukçular bölündü. Eğer hukuk ilkeler bütünü değil de pazarlıkların ve kimi sorunlara siyasal çözüm arayışlarının parçası haline getirilirse tabii ki hukukçular da bölünür. Bu durum yargıyı, kapışan taraflardan en azından birinin hedefi haline getiriyor. Böyle giderse her kesimin hedefi de olabilir. ??? MİT’in eskiyeni yöneticilerinin ifadeye çağrıldığının resmen doğrulanmasından hemen sonra İstanbul Emniyeti’nde iki önemli değişiklik yapıldı. Kamuoyunca bilinen tüm büyük operasyonları yapan Terörle Mücadele ve İstihbarat şube müdürleri görevlerinden alındı. Bu da kavganın boyutlarını gösteriyor. Bütün bunlar bir yana; son yıllarda gündeme gelen tüm açılımların giriş cümlelerinden ikisi şuydu: Devlet kurumları arasında ilk defa böylesine büyük bir uyum var. Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık. Gelişmeler gösteriyor ki, bu iki iddialı cümlenin içi boşmuş. Daha ötesi, kurumlar eskisinden daha sorunlu hale gelmiş. Eskiden “Devlette teamüller vardır” deniyordu. Şimdi, devlette tahammüller var. Kim kime ne kadar katlanabilirse. Bu tahammüller iktidarın içindeki taraflara kadar inmiş durumda. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözü çok iddialı ve boştur ama, iktidar gücünün içine bir MİT yeniği girdiği de kesin. ‘Alevi olduğum için baskı gördüm’ MEHMET MENEKŞE AKP’li vekil: Kafanı kırarım ? Haber Merkezi Kamuoyunda, engellilere kaldırıma park eden otomobillerin camını kırmaları gerektiği sözleriyle tanınan AKP Denizli Milletvekili Zeybekci, TBMM’de içtüzük görüşmeleri sırasında yaşanan tartışmalar ve kürsü işgaline de değindi. Zeybekci, “Milletvekillerinin birbirine saldırması, o kürsü işgali tamamen bir iğrençlik. Bir sabrederim, iki sabrederim, üç sabrederim, beş sabrederim, on sabrederim sonra kafanı kırarım ben senin” dedi. CHP’de ikinci kurultay 27 Şubat’ta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, daha önce 1 Mart’ta yapılacağı açıklanan olağanüstü kurultayın 27 Şubat’ta toplanmasını kararlaştırdığı bildirildi. CHP’den yapılan açıklamada, Kılıçdaroğlu’nun, önceki gün parti genel merkezinde toplanan Tüzük Hazırlık Komisyonu’nun eğilimi, isteği ve mevsim koşulları nedeniyle olağanüstü kurultayın, 1 Mart yerine 27 Şubat Pazar günü toplanmasına karar verdiği belirtildi. Açıklamada, “Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun çağrısı üzerine toplanacak olan olağanüstü kurultay 26 Şubat günü, 362 delegenin çağrısı üzerine genel başkan tarafından toplantıya çağrılan olağanüstü kurultay ise 1 Mart yerine 27 Şubat günü Ankara’da toplanacaktır” denildi. ÇORUM Çorum’da 19 Eylül’de zorunlu din dersine karşı eylem yaptıkları için gözaltına alınan ve haklarında “polise mukavemet” iddiasıyla dava açılan Çorum Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çorum Şube Başkanı Halil Top ve 10 dernek üyesinin yargılanmasına başlandı. Top, “Yapılanlar Alevi inanç ve özgürlüğüne bir saldırıdır” dedi. Olay günü Emniyet’teki ifadeleri sonrasında serbest Gözaltına alınan dernek üyeleri hakkında ‘polise mukavemet’ iddiasıyla dava açıldı. bırakılan ancak “Katil polis defol”, “AKP’nin polisleri” açıklaması yapan Başkan Halil Top şöygibi sözlerle polise hakaret ettikleri iddia le konuştu: edilen dernek üyeleri hakkında Çorum İl “Eti Anadolu Lisesi bahçesinde açıkEmniyet Müdürlüğü tarafından “polise lamanın daha saati gelmeden dernek mukavemet” iddiasıyla suç duyurusunda üyesi öğrencileri polis okulun içerisine bulunuldu ve haklarında dava açıldı. Ço kadar girerek yaka paça, yerlerde sürum Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ço rükleyerek gözaltına aldı. Bizler de rum Şube Başkanı Halil Top ve 10 dernek derneğimizin üyesi çocukları polisin elüyesi Çorum Adliyesi 1. Sulh Ceza Mah lerinden alalım derken, arbedenin içinkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Duruş de bırakıldık. Yapılanlar Alevi inanç ve manın ardından adliye önünde bir basın özgürlüğüne bir saldırıdır.” AMASYA Merzifon İnsan Hakları Kurulu, Merzifon Kredi Yurtlar Kurumu’nda Alevi olduğu gerekçesiyle işten çıkarılan Semra Yıldırım’ın durumunun araştırılmasına karar verdi. Gazetemizde çıkan haberler üzerine Amasya Valiliği’nin konu ile ilgili başlattığı inceleme henüz sonuçlanmadı. Üç çocuğu ile işsiz kalan, hiçbir sosyal güvenliği ve geliri olmayan Yıldırım, “Niçin işten atıldığımı dört yıldır bana baskı yapan, hakkımda olur olmaz tutanaklar tutan ve sonunda beni sırf Alevi olduğum için işten atan müdüre hanıma soracaklar. İşten atan ‘ben bunu Alevi olduğu için işten attım’ der mi? Öyle sanıyorum ki bu tutanakları görüp, benim haksız olduğuma karar verecekler. Zaten Kaymakam Fatih Geyim benim Alevi olduğum için işten atıldığıma inanmadığını yüzüme karşı söylemişti. Şimdi neyin araştırmasını yapıyorlar ki? İşimden atıldım, Alevi olduğum için ayrımcılığa uğradım ama neredeyse beni suçlu ilan edecekler” dedi. Bomba arabada patladı: 1 ölü ? AĞRI (Cumhuriyet) Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçe merkezinde hafif ticari araçta el yapımı bomba patladı. Patlamanın ardından araç, kimlikleri belirlenemeyen kişiler tarafından Koçkıran Mahallesi’ne götürülerek yol ortasına terk edildi. Yaralanan 24 yaşındaki Erhan Salman, aynı mahallede oturan akrabalarının evinin önüne bırakıldı. Salman hastanede yaşamını yitirdi. Subayları teslim edenler adliyede ? ADANA (Cumhuriyet) Hatay’ın Altınözü ilçesindeki çadır kentlerde Suriyeli Albay Hüseyin Mustafa Harmuş ve Binbaşı Mustafa Kassum’un Suriye güvenlik güçlerine teslim edilmesi olayıyla başlatılan soruşturmada gözaltına alınan MİT Antakya Bölge Müdürlüğü’nden ihraç edilen eski MİT’çi S.Ö. ile beraberindeki 4 kişi Adana Adliyesi’ne getirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle