18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 İthalattaki hızlanmayla dış ticaret açığı 2011’de yüzde 47.7 artarak 105.88 milyar dolara çıktı Bu açık zor kapanır ? TÜİK verilerine göre dış ticaret açığı 2011’i yeni bir rekorla kapattı. Dış ticaret açığı, orta vadeli programdaki hedefin 3.8 milyar dolar üzerinde gerçekleşti. Ekonomi Servisi İthalattaki hızlanmayla dış ticaret açığı 2011’i yeni bir rekorla kapattı. Dış ticaret açığı yılın tamamında yüzde 47.7 artışla 105.88 milyar doları buldu. Türkiye İstatistik Kurumu, 2011 yılı Aralık ayında ihracatın yüzde 5.6 artarak 12 milyar 484 milyon dolar, ithalatınsa yüzde 0.2 artarak 20 milyar 590 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıkladı. Aynı dönemde dış ticaret açığı 8 milyar 736 milyon dolardan 8 milyar 107 milyon dolara geriledi. 2011’in tamamında dış ticaret açığı yüzde 47.7 artışla 105.88 milyar dolar oldu. İhracat, ocakaralıkta yüzde 18.5 artarak 134.95 milyar dolar oldu. İthalat da yüzde 29.8 artışla 240.83 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalatın yüzde 79’u hammadde TÜİK’in dış ticaret verilerine göre, 2011 yılında ithalatın değer olarak yüzde 71.9’unu ara (hammadde) malları oluşturdu. Hammadde ithalatı bir önceki yıla göre de yüzde 31.7 artışla 173.1 milyar dolar oldu. Sermaye (yatırım) malları da toplam ithalatın 15.5’ini, tüketim malları yüzde 12.3’ünü meydana getirdi. Yatırım malı ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 29.3 artışla 37.2 milyar dolar, tüketim malı ithalatı da yüzde 20 artışla 29.7 milyar dolara yükseldi. Öte yandan 2011 yılında enerji ithalatı, önceki yıla göre yüzde 40.6 artarak 54.11 milyar dolar oldu. Uluslararası Kalkınma İktisatçıları Birliği 10 Yaşında Geçen hafta boyunca Uluslararası Kalkınma İktisatçıları Birliği (IDEAs) onuncu yıl kuruluş toplantılarına katılmak üzere Delhi’deydim. IDEAs, “kalkınmacı” iktisat düşüncesini geliştirmek ve günümüzün hâkim neoliberal ana akım iktisat paradigmasına karşı alternatifler geliştirmek üzere 2011 yılında Delhi’de kuruldu. IDEAs’in yayınları www.networkides.org sitesinde sergilenmekte. IDEAs toplantılarının ana temasını küresel kapitalizmin giderek derinleşen sistemik krizi oluşturmaktaydı. Konuşmacılar, krizin sistemik niteliğini, küresel ekonomide sadece üretim, ticaret ve finans faaliyetlerinin çöküşü değil, aynı zamanda sistemin hegemonik gücü olan ABD’nin artık bu konumunu yitirmekte olduğu tespitiyle açıklamaktaydılar. Buna göre, nasıl 19. yüzyıl sonunda İngiltere önderliğindeki kolonyalist serbest ticaret kapitalizmi gerileyip yerini ABD hegemonyasındaki Bretton Woods sistemine bıraktıysa, günümüzde de benzer bir süreçle artık Çin, Hindistan ve genel anlamda Doğu Asya’nın başını çektiği bir üçüncü dünya kapitalizmi ile karşı karşıya olduğumuz vurgulanıyordu. Söz konusu dönüşümün maddi temelini oluşturması beklenen teknolojik ivmelenme ve buna eşlik edecek olan ticari ve finansal üstyapının kurgulanması ise daha yıllar alabilecek bir gelişme olarak değerlendirildi. 2010’lu yılların gitgelleri ve sistemin topyekun altüst oluşunun sancılarını ise bölgesel savaşlar ve “bahar”lar ile yaşamakta olduğumuz dile getirildi. Bu bir hafta boyunca bir yandan da Hindistan’ın bir çevre ekonomisi olarak geçirmekte olduğu baş döndürücü çelişkileri yakından izleme fırsatı bulduk. Bir yanda Delhi, Chennai, Mumbai gibi metropollerde yaşanan hızlı dönüşüm, bir yanda ise dışlanmış kitleler ve giderek artan yoksulluk ve enformalleşme, filizlenmekte olan üçüncü dünya kapitalizminin nitelikleri hakkında bizleri son derece kötümser kaygılarla baş başa bırakmaktaydı. ??? Geçen hafta boyunca bir yandan da İsviçre’nin kayak merkezi Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nun 42. toplantısı yapılmaktaydı. Ekonomik Forum toplantılarına, IMF’nin 2012’de küresel ekonominin büyüme hızı tahminlerinin (bir kez daha) aşağı doğru revize edilmesi ve üç ay önceki yüzde 4’lük büyüme tahmininin, yüzde 3.3’e çekilmesi damgasını vurmaktaydı. IMF İcra Direktörü Christine Lagarde, Avrupa ülkelerinin içine sürüklendiği borç krizinin sadece bölge ekonomileriyle sınırlı kalmasının beklenmemesi gerektiğini ve acil tedbir alınmaz ise bütün küresel ekonomiyi kapsayacak bir daralmanın kaçınılmaz olacağını vurgulamaktaydı. Aynı günlerde Financial Times’ın başekonomisti Martin Wolf ise köşesinde şu satırları dile getirmekteydi: “İktisat tarihinde en eski ve en büyük tartışmalardan birisi modern kapitalist bir ekonominin kendi içerisinde içsel olarak istikrarlı olup olmadığıdır. Bu soruya verilecek yanıt nedir? (…) Her şeyden önce kabul edilmesi gereken bir gerçek varsa, o da krizlerin kapitalist bir ekonominin doğası gereği olduğudur.” ??? IDEAs toplantılarında görüşlerini açıklayan Profesör Prabhat Patnaik, artık küresel ekonomide “kuzeyin zengin merkez” ülkeleri ile “güneyin yoksul çevre” ekonomileri arasındaki bölgesel çelişkilerin yerini artık açık bir şekilde emek ve sermaye çelişkisine bırakmakta olduğunu ve bu anlamda insanlık tarihinde artık doğrudan doğruya yalın olarak sermaye ve ücretli emek ilişkisine dayalı kapitalist meta üretimi örgütlenmesinin tamamlandığını vurguluyordu. Geçen haftadan bir başka haber ise 23 Ocak’ta Çin takvimine göre yılbaşının kutlanmasıydı. Çinliler 2012’yi kara ejderha yılı olarak kutluyorlar ve çok nadir rastlanılan bir yıl olduğunu özellikle belirtmekteler. Bu yılın özelliklerine göre, yıl boyunca “ani ve beklenmedik, çok önemli değişiklikler” yaşanabilirmiş… Türkiye, geçen yıl dış ticarette orta vadeli programda (OVP) ortaya konulan öngörüleri aştı. Orta vadeli programa göre yapılan revizyon çerçevesinde ihracatın 2011’de 134.8 milyar dolar, ithalatın ise 236.9 milyar dolar olması bekleniyordu. Programda 134 milyar 800 milyon dolar öngörülen ihracat, 134 milyar 954 milyon dolar, 236.9 milyar dolar öngörülen ithalat da 240.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Buna paralel dış ticaret açığında da 3.8 milyar dolar sapma gözlendi. Türkiye’nin 2011 yılı ihracatında en yüksek payı yine Almanya, ithalatında da Rusya aldı. İhracatta ikinci sırayı Irak alırken bu ülkeye ihracat yüzde 37.8 artışla 8.3 milyar dolar oldu. AB ülkelerinin ihracattaki payı yüzde 46.2 düzeyinde kaldı. İntibak Yasa Tasarısı TBMM’ye gönderildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma Bakanlığı’nca hazırlanan ve emekli maaşları arasındaki farkı kapatmayı öngören Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı dün TBMM’ye sunuldu. Hükümetin, 2000 öncesinde emekli olan 2.7 milyon emeklinin maaşlarını düzeltmeye yönelik hazırladığı intibak yasası ile 2013 başından itibaren emeklilerin maaşlarına farkların yansıtılması öngörülüyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, ödemelerin 10 lira ile 322 lira arasında olacağını açıklamıştı. Tasarının genel gerekçesinde, emekli aylıklarının farklılaşmasının ve farklı emekli gruplarının ortaya çıkmasının temelinde aylık bağlama sistemi parametreleri üzerinde yapılan değişikliklerin yattığı belirtildi. Kanunla, 2000 öncesinde gösterge sistemine göre bağlanan malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarının, alt sınır aylığı uygulanmaksızın, sigortalıların gerçek prim ödeme gün sayıları üzerinden ve refah payı da dikkate alınarak yeniden hesaplanmasının amaçlandığı kaydedildi. Düzenlemeye göre, 1 Nisan 200230 Haziran 2002 döneminde yürürlükte bulunan gelir basamakları esas alınarak hesaplanmış olan aylıklar, aynı gelir basamakları üzerinden yüzde 8.9 artış yapılarak yeniden hesaplanacak. Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunuldu Baraj yüzde 3 oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İşkolu istatistikleri son gün olan dün de yayınlanmazken barajı yüzde 10’dan yüzde 3’e indiren Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Türkİş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile yönetim kurulu üyeleri dün Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüştü. Görüşmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de katıldı. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Kumlu, görüşmede Erdoğan ile Çelik’ten Toplu İş İlişkileri Yasası’nın bir an önce çıkarılmasını istediklerini belirtti. Kumlu, gazetecilerin yasayla ilgili bazı itirazlar olduğunu anımsatması üzerine şunları söyledi: “Bu 5 yıldır tartışılıyor. Zaman zaman işçi, işveren, hükümet olarak Faruk Bey’in önceki döneminde, sonra Ömer Dinçer Bey’in Çalışma Bakanlığı döneminde, en son Faruk Bey göreve geldikten sonra da hatırlarsanız, torba yasada 2011 Haziran sonunda, istatistiğin 17 Temmuz’da yayımlanması karar altına alınmıştı, kararlaştırılmıştı. Seçimden sonra Sayın Çalışma Bakanımız topladı bizi. Taraflarla görüştükten sonra 31 Aralık’a kadar uzatmıştı. Yani 17 Ocak’ta istatistiklerin yayımlanması gerekiyor idi. Şimdi yasayı çıkaralım diyorlar. Onun için istatistik yayımlanmadan yasayı Meclis’e bugün (dün) sevk ediyorlar.” Görüşmenin ardından tasarı Meclis’e sevk edildi. Çalışma Bakanı Çelik, 2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nın yeniden gözden ge Sendikacı Mustafa Başoğlu yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası’nın eski genel başkanı Mustafa Başoğlu yaşamını yitirdi. Son bir aydır solunum yetmezliği teşhisiyle Ankara Türkiye Diyanet Vakfı 29 Mayıs Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi gören Başoğlu, dün sabah saatlerinde Ümitköy’deki evinde hayatını kaybetti. Başoğlu’nun cenazesi, bugün Hacı Bayram Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. 2011’de yapılan son seçimlerde aday olmayarak 50 yıllık aktif sendikacılığı bıraktığını açıklayan Başoğlu, 16. Dönem Ankara Milletvekilliği görevinde bulunmuştu. Başoğlu, 1963’te kurucu üye olarak sağlık işkolunda sendikacılığa başlamış, ilk genel kurulda sendika başkanlığına seçilmişti. Daha sonraki yıllarda Türkİş’te ve uluslararası işçi kuruluşlarında çeşitli görevler almıştı. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) bu yıl “Büyük Dönüşüm” temasıyla düzenlediği meşhur Davos toplantılarında büyük güçler ve patronlar, baş aşağı inişe geçen küresel kapitalizmi kurtarmak için teoriler üretirken, liberal ekonominin sesi The Economist dergisi “Devlet Kapitalizminin Yükselişi: Gelişmekte olan Ekonomilerin Yeni Modeli” başlıklı dosyasını kapağına taşıdı. Konu iki açıdan önemli. Öncelikle Avrupa ekonomik krizden belini doğrultamazken, ABD yüksek cari açık ve işsizlikle boğuşurken Çin, Rusya ve Brezilya’nın başı çektiği gelişmekte olan ülkelerde kamu şirketlerinin dünya ticaretinde ve sermaye piyasalarında ön saflarda olduğu bir dönemin içindeyiz. Aslında WEF’in açılış oturumunu “20. yüzyıl kapitalizmi, 21. yüzyıl toplumunda işe yaramıyor mu?” başlığı ile düzenlemesi bile yeterince çarpıcı. The Economist’teki dosyada ise sadece Çin, Brezilya, Rusya’nın değil Singapur, Güney Afrika ve Arap ülkeleri gibi devlet kurumlarının, büyük şirketlerle iç içe geçmiş yapısı inceleniyor. Dergi “devlet kapitalizmi”nde piyasaya “görünen bir el”in müdahale ettiğini yazıyor. Son 30 yılda Çin’in her yıl ortalama yüzde 9.5 büyümesi, yine Çin’in uluslararası ticaretteki payının her yıl yüzde 18 dolayında artmasının arka DİSK’ten yurt genelinde eylem Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK), işkolu istatistiklerinin açıklanmasının ardından “baraj”ı aşamayacağı savları yurt genelinde sendikaları ayağa kaldırdı. DİSK, Ankara başta olmak üzere İstanbul ve İzmir’de protesto eylemleri gerçekleştirdi. Ankara’da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde “Sendikal Haklarımız Engellenemez” başlıklı eylemde konuşan DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, “Haklarımızı ve özgürlüklerimizi, sözde demokratikleşme adı altında daha da kısıtlamak için yoğun çalışmalar yapılmaktadır” dedi. Çelik: Yeni bir dönem çirilerek hazırlanan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı’nın imzasının Bakanlar Kurulu’nda tamamlandığını söyledi. Tasarının işçi ve işveren temsilcileriyle yoğun görüşme temposunun ardından büyük bir uzlaşı ile hazırlanarak Bakanlar Kurulu’na gönderildiğine işaret eden Çelik, “Düzenlemenin yasalaşmasının ardından sendikal yaşamımızda yeni bir dönem başlayacak” dedi. Çelik, “Toplu İş İlişkileri Kanun özel şirket mantığı ile çalışan ancak arkalarına başta Çin Bilimler Akademisi’nin ArGe destekleri olmak üzere devletin tüm gücünü alan kuruluşlar. Keza Brezilya’nın maden şirketi Vale de farklı yönetilmiyor. Sonuçta devlet kontrolündeki bu tarz şirketlerden sadece ulusal devler çıkmıyor giderek dünya piyasalarında da gücü elinde tutan şirketler yaratılmış oluyor. Devlet kapitalizmi ile sadece şirketler yönetilmiyor; son yıllarda dünya ekonomisinin itici gücü olarak görülen ve uluslararası likidite bolluğunun en büyük kaynağı olarak gösterilen egemen servet fonlarının da (sovereign wealth fundsSWF) yönetimi onlarda. Çin, Suudi Arabistan, Abu Dabi, Kuveyt’in SWF’leri dünyanın en büyük bankalarında hisse sahibi. Böylelikle bir yandan Batı’dan bu ülkelere sermaye giderken, bir taraftan da bu ülkelerden Batı’ya bu yolla sermaye akıyor. SWF’ler dünyada toplam 4.8 trilyon dolar tutarında bir varlığı kontrol ediyor. Tasarısı, TBMM’ye gönderildi. Yüzde 10 olan işkolu barajının, tasarıda yüzde 3’e düşürülmesi öngörüldü. Tasarıda, işletme barajı yüzde 40, işyeri barajı ise yüzde 50+1 olarak düzenlendi” diye konuştu. Çelik, tasarının hızla komisyondan geçirilerek en kısa zamanda Meclis Genel Kurulu gündemine getirilmesini hedeflediklerini kaydetti. Çelik, işkolu istatistiklerinin bu süreçte açıklanacağını da söyledi. Bu rakamın en önemli kısmını 1.5 trilyon dolarla Çin oluşturuyor. Liberal kapitalizmin baş savunucularından The Economist dergisi haliyle devlet kapitalizminin zararlarını da masaya yatırmış. Kamu sermayeli şirketlerin doğrudan veya örtülü olarak devletten destek alarak arkalarını sağlama almaları nedeniyle rekabet koşullarındaki eşitliğin bozulmasını, devletin ekonomik ağırlığının artması nedeniyle suiistimal ortamının oluşuyor olabileceğini; altyapı alanlarında başarılı olurken özellikle inovasyon işin içine girdiğinde sorunların ortaya çıktığını ve yapının hantallaştığını savunuyor. Sonuçta kim ne derse desin; küresel ekonominin krizlerle savrula savrula geldiği noktada kamu sermayeli şirketler, en azından şimdilik, emniyet supabı olarak kapitalizmin ayakta kalmasına katkıda bulunuyor. Ve Batı gelişmekte olan ülkelerin yeni kapitalist modelinden hayli rahatsız. Bu noktada şimdilik duralım ve her şeyini babalar gibi özelleştiren Türkiye’nin kendine bu dönemin yeni modeli içinde nasıl bir yer açacağı sorusunu ortaya atalım. Artık elimizde ne bir TÜPRAŞ, ne bir PETKİM ne bir Ereğli kaldı. Teletaş çoktan ruhunu teslim etti. Türk Telekom Lübnan’ın kucağından Katar’ın koynuna geçiyor… Neyse, yazının devamı haftaya... sındaki en büyük etmen kamu şirketleri. Dünya petrol rezervlerinin dörtte üçünü kontrol eden en büyük 13 şirketin hemen hepsi devletlerin kontrolündeki kuruluşlar. Yalnız o kadar mı? Rusya’nın Gasprom’u, Çin Telekom, kimya sektörünün liderlerinden Suudi Basic Industries Corporation, dünyanın üçüncü büyük liman işletmecisi Dubai Ports… Günümüzün devlet kapitalizmi ise geçmişteki örneklerinden hayli farklı. Devlet kontrolündeki bu büyük şirketler sermaye piyasaları ile de entegre haldeler ve liberal kapitalizmin araçlarını istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Hisse senetleri halka açık olabiliyor ve çoğu profesyoneller tarafından yönetiliyorlar. Kamu sermayeli şirketlerin hisse değerlerinin toplam sermaye piyasalarındaki payları da hayli yüksek; Çin’de yüzde 80, Rusya’da yüzde 62, Brezilya’da yüzde 38. Aslında gelişmiş ülkeler cephesine baktığımızda da kamu şirketlerinin gücünü görebiliriz. Yükselen Güç: Devlet Kapitalizmi... Fransa’da enerji şirketi EDF’nin yüzde 85’i devletin kontrolünde, Japon Tobacco’nun yüzde 50’si, Almanların Deutsche Telecom’un yüzde 32’si yine devlet kontrolünde. The Economist’e göre kapitalizmin yeni modeli ilk kez Singapur’da ülkeyi 30 yıl boyunca yöneten ‘Asya Değerlerinin’ savunucusu Lee Kuan Yew döneminde ortaya çıktı. İkinci girişim Çin’in dönüşümünde öncü rol üstlenen Deng Xiaoping’in Singapur modelinden esinlenmesi oldu. Çin özel ekonomi bölgeleri oluşturarak yabancı yatırımcıları ülkeye çekti; böylece küresel ekonomiye entegre oldu. Bugün Çin’in bilgisayar devi Lenova ve telekom sektöründe faaliyet gösteren hatta Türkiye’de de yatırım yapan Huawei Saudi Oger: Oger Telecom’da hisse satışı söz konusu değil Ekonomi Servisi Türk Telekom’un dolaylı hakim ortağı Saudi Oger, Oger Telecom’daki hisselerinin satışıyla ilgili şu anda değerlendirilmekte olan herhangi bir teklifin bulunmadığını açıkladı. Önceki gün Katar’ın Oger Telecom’da yaklaşık yüzde 55 hissesi olan Saudi Oger ile doğrudan görüşmelerde bulunduğu haberleri üzerine açıklama yapan Saudi Oger “Saudi Oger; Oger Telecom Ltd ve tüm iştiraklerindeki yatırımları konusunda bağlılığını kuvvetli bir şekilde sürdürmektedir. Şu anda, Oger Telecom Ltd’teki hisselerinin satışıyla ilgili, Saudi Oger tarafından değerlendirilmekte olan herhangi bir teklif bulunmamaktadır” ifadesini kullandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle