19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 KASIM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Evren ve Şahinkaya telekonferansla duruşmaya çıktı Kenan Evren sorulara ‘Evet efendim’ diye yanıt verdi Salonda MİT kamerası var Müdahil avukat Ömer Kavili, görüntü kalitesinin yetersiz olduğuna dikkat çekerek “Sanıkların yüzü seçilmiyor. Oysa beden dillerimizi görmemiz gerekiyor. Bu şekilde yapılan teknik bağlantı yüzeysel ve göstermeliktir. Bu teknisyenlerin insafına geldiğimiz anlamına geliyor” dedi. Avukat Fikret Babaoğlu ise duruşmaların aleni olduğunu oysa salonda sınırlı sayıda müdahil ve izleyici olduğunu belirterek “Toplumdan kaçırılırcasına bir dava görülüyor. Bu ekranlar dışarıda kurulmalı ve davayı toplum da izlemeli” dedi. Başkan İnce ise dışarıya görüntü verilmesi yönünde aldıkları yasaklama kararını anımsattı. Bu sırada söz alan Ömer Kavili, “Salondaki MİT’e ait kameralar da kapatılsın. Daha önceki duruşmalarda yan tarafta cihaz çalışıyordu” diyerek bu kameraların sökülmesini istedi. Başkan İnce ise avukat Kavili’nin belirttiği kameraların bir dosyada gizli tanık dinlenilmesi için kullanıldığını belirterek “Bahsettiğiniz tarzda bir müdahale söz konusu olamaz” karşılığını verdi. Mahkeme heyeti, verilen aranın ardından görüntülerin duruşma dışına da verilmesi, salondaki bazı kameraların sökülmesi ile müdahil avukatların sanıkların yanında bulunması taleplerini reddetti. Heyet, avukatların bazı taleplerini ise olumlu karşıladı. Buna göre, sanıkların yanında yazıişleri müdürü, bilgi işlem görevlileri, sanık avukatı ve doktorların dışında kimse bulunamayacak. Saat 11:16’da Evren ve Şahinkaya’nın kimlik tespiti yapıldı. İnce’nin “GATA hastanesinde mi bulunuyorsunuz” sorusu üzerine Evren ve Şahinkaya, “Evet efendim” karşılığını verdi. 7 Yatakta 12 Eylül Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Aylık gelirim 13 bin 330 TL Monitör sanık sandalyesinde ? 12 Eylül davasının 9. duruşması Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıkların telekonferans yoluyla ifade vermesi için duruşma salonuna 4 adet 106 ekran LCD monitör kuruldu. İzleyicilere dönük bir monitörün, boş şekilde duran sanık sandalyesinin bulunduğu bölüme konulması dikkat çekti. Evren, Ankara GATA’da; Şahinkaya ise İstanbul GATA’daki tedavi gördükleri odadan duruşmaya bağlandı. Monitörün ikiye bölünen ekranının bir bölümüne Evren, diğer tarafına Şahinkaya’nın görüntüsü verildi. Ekrana ilk olarak saat 10.03’te Şahinkaya’nın görüntüsü çıktı. Saat 10.06’da ise ikinci ekran açıldı, ancak buradaki yatağın boş olduğu görüldü. Evren, ancak 7 dakika sonra bir hemşirenin yardımıyla yatağına uzandı. Evren’in üzerinde siyah bir kazak, Şahinkaya’nın ise beyaz gömlek, onun üzerinde ise siyah hırka olduğu görüldü. ? Mahkeme Başkanı’nın sanıkların hastane dışındaki ikametlerini sorması üzerine Evren, “Daimi ikametgâhım Silahlı Kuvvetler’in lojmanı” dedi. Evren aylık gelirini ise 13 bin 330 lira olarak ifade etti. Eğitim durumunun sorulması üzerine Evren, “Askeri akademi mezunuyum. Harp Akademileri” dedi. İkametgâhının Fenerbahçe Orduevi olduğunu belirten Şahinkaya ise aylık gelirinin 6 bin 800 lira olduğunu belirtti. Kimlik tespitinin ardından TRT’den görevlendirilen spiker Cüneyt Gündoğdu iddianameyi okudu. İddianamenin okunması sırasında avukat Ömer Kavili’nin, “Sanıklar uyuyor” demesi üzerine salonda gülüşmelere neden oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 12 Eylül 1980’de TRT ekranlarına çıkarak okuduğu bildiri ile yönetime el koyan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın, 32 yıl sonra “sanık” oldukları 12 Eylül davasındaki yargılanmaları da televizyon ekranlarından gerçekleştirildi. Davanın başladığı 4 Nisan’dan bu yana iki sanık, ilk kez telekonferans yöntemiyle duruşmaya bağlanarak mahkeme huzuruna çıktı. Duruşmada, sanıkların kimlik tespiti yapıldı. İddianamenin okunmasıyla sanıklar haklarındaki suçlamaları öğrendi. Sanıklar kimlik tespiti yapılırken sorulara “Evet efendim” şeklinde yanıt verdi. İddianame okunurken sanıkların zaman zaman uyuduğu görüldü. İddianamenin okunması tamamlandı. Davanın görülmesine bugün devam edilecek Darbeleri Araştırmak Neye Yarar? Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 25 Nisan’dan bu yana sürdürdüğü çalışmaları tamamlamış. Komisyonun bilgisine başvurduğu kimi politikacılar, sanki bir soruşturma için çağrı almışçasına sorunu dalgalandırma aracı olarak kullanmak istedi. Anlamsız protestolara yöneldiler. Çağrılanlar arasında ben de vardım. İki saat kadar süren bir zaman dilimi içinde 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1972 ve 12 Eylül 1980 darbesi ile ilgili gözlemlerimi aktarmakla yetinmedim; fazladan olarak değerlendirilebilecek olanları da aklımın yettiği kadar yanıtlamaya çalıştım. Amaç, milli iradenin özgür ve çok partili seçimlerle tecelli etmesi için özellikle gelecek kuşak politikacılarına küçük dersler ve belgeler bırakmak ise; niçin Sayın Deniz Baykal’ın yaptığı gibi “Ben eskiden falanca görevdeydim. Gelemem” diye tafra atayım ki? Radikal’de dün yer alan bir habere göre Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun 700 sayfayı bulan raporunda “bir daha askeri darbe ve muhtıraların olmaması için” bir dizi öneri yer almış. Komisyon Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasını, darbeyi önleme çözümlerinden birisi olarak önerirken, 27 Mayıs 1960 olayı gerçekleştiği sırada da Erkânı Harbiyei Umumiye Reisliği’nin, Milli Müdafaa Vekâleti’ne bağlı olduğunu göz ardı etmiş olmalıdır. TSK’nin ünlü 27 Nisan bildirisi de komisyon raporunda, Başbakan ile Büyükanıt’ın görüşlerinin aksine “muhtıra” olarak yer alıyor. Komisyon, TSK’nin görevini somut olarak sadece yurt savunması ile bağdaştırırken Tanrı korusun ama olası bir iç kalkışmayı göz ardı etmiyor mu? Olasılığı da bırakalım. Yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu’da sürmekte olan başkaldırı da bir iç kalkışma değil midir? Askeri okulların müfredatının değişmesi çalışmaları, yarının subaylarının bir savaş halinde kendilerine bugünden aşılanmak istenilen özgüveni yok saymayan bir öğrenimin devamı koşulu ile yerinde görülebilir. Ordu İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesinin, askerin darbe yapmasının meşru dayanağı olarak gösterilmesinin günlük hayatımızda ne denli geçerli olduğunu ben anlayamıyorum. Emir komuta hiyerarşisine ters, en rütbelisi tuğgeneral olan ve çoğu binbaşı, yarbay 40 kadar subaydan oluşan bir ekibin planlayıp yönettiği 27 Mayıs, başarı ile sonuçlandığı için meşru sayıldı. Hemen ardından o darbe sırasında Kore’de görevli olduğu için 27 Mayıs el koymasına yetişemeyen Kurmay Albay Talat Aydemir’in öncülüğündeki 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 ayaklanmalarında parlamenter rejimi savunan Silahlı Kuvvetler’in karşısında ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün çelik iradesi sayesinde hezimete uğradı. Üç darbe yöneticisi girişimlerini darağacında ödediler. Yargılandıkları askeri mahkemede de İç Hizmet Kanunu, 35’inci madde türünden bir savunma yapmalarına gerek yoktu. Çünkü kazanmış olsalardı, benzer bir yaptırım Başbakan İsmet İnönü ile Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ı bekleyecekti. 12 Mart 1971, TBMM’yi açık tutmaya özen gösteren bir “muhtıra”ydı. Dönemin labirentleri içinden nasıl geçilerek yeniden parlamenter demokrasiye dönüldüğünü, hafta içinde satışa sunulan “Kalbur Saman İçinde” kitabımda anlatıyorum. Keza dün Ankara ağır ceza mahkemelerinin birisinde yargılanmaları devam eden 12 Eylül darbesinin hayatta bulunan iki faili Evren ve Şahinkaya da, eylemleri ne yazık ki başarıya ulaştığı için gerine gerine kendilerini “Kurucu İrade” olarak göstermekle kalmamış, şartlar oluşursa, yine bu görevi yerine getireceklerini söylemişlerdir. Sözünü ettiğim Kalbur Saman İçinde kitabımda, darbeci beş generalin 18 Eylül 1980’de kapattıkları TBMM’nin tören salonunda düzenlenmiş ant içme törenini şöyle anlatıyorum: “Töreni, İstanbul Milletvekili İlhan Biber’in evinde onunla birlikte izledik. Gözlerimi fal taşı gibi açan ve unutamadığım görüntüler, rektörlerin, yüksek yargı mensuplarının, iş dünyasının ünlü mensuplarının o milat töreninde, büyük üniformalı beş darbecinin önüne gelerek 45 derecelik bir eğilme halinde saygı duymaları oldu. Özellikle çok saygı duyduğum bir kadın bilim adamı olan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Türkan Akyol’u gördüğüm anda İlhan Biber’e ‘Ah’ demiştim, ‘şimdi Türkan Akyol bir Jeanne d’Arc gibi davranmış olsaydı.. Paşalar ne yaparlar acaba’? Akyol 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de Sağlık Bakanı olmuştu.” ??? Sözün özeti, darbeyi eylem haline dönüştürenler kadar, meşruiyet fetvası verenler, hatta 12 Eylül’e açılan günlerde milletvekili kimlikleri ile Kenan Evren’i ziyaret ederek “Paşam ne duruyorsunuz” sorusunu yönetenler de çoğunlukla biliniyor. Gelelim Meclis Komisyonu’nun 27 Nisan olayını, Erdoğan’ın da Büyükanıt’ın da aksine muhtıra olarak değerlendirmesine. Ülkeye Cumhurbaşkanı seçecek olan TBMM’nin iradesine ipotek koymaya kalkışmanın bal gibi bir muhtıra olarak adlandırıldığını, o Meclis’in AKP’li üyelerinin çoğunlukta olduğu komisyon söylüyor. Dışardan dayatmaları yasal görmeyen başbakan ise hâlâ aksini savunuyor. Niçin? Çünkü o mahut muhtıra olayından sonra TBMM erken genel seçime karar verdi ve kamuoyuna egemen olan asker karşıtı atmosfer AKP’nin iktidarını güçlendiren rüzgâr oldu. Adliyede protesto 12 Eylül mağdurları, çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları, davanın görüldüğü Ankara Adliyesi önünde darbeyi protesto etti. Adliye bahçesine darbe mağdurlarının fotoğrafları ile “Bütün darbeciler yargılansın”, “12 Eylül sürüyor, mahkum edene kadar peşindeyiz”, “Kayıplar bulunsun, darbeci katillerden hesap sorulsun” pankartları kondu. PKK’nin kaçırdığı öğretmenler serbest ? MARDİN (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK tarafından önceki akşam kaçırılan Akarsu Beldesi İlköğretim Okulu Müdürü Hüseyin Mete ve Akarsu Çok Programlı Lisesi Edebiyat Öğretmeni Eray Yıldız serbest bırakıldı. Mete ve Yıldız ifade verdikten sonra evlerine gitti. ‘Çok başlılık yerine tek muhatap, tek adres daha iyi’ Öcalan memnuniyeti İmralı’ya milletvekili formülü AYŞE SAYIN ANKARA Cezaevlerindeki açlık grevlerinin sona ermesinin ardından, Abdullah Öcalan’a tecridin kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışılırken, BDP ve hükümet kanadında, “Avukat görüşü” yerine “milletvekili heyeti”nin gönderilmesi formülü tartışılıyor. Meclis’te bir grup gazeteciyle sohbet eden BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, açlık grevlerinin sona erdirilmesi için başta Öcalan’a uygulanan “tecrit”in kaldırılması olmak üzere yeni adımlar atılması gerektiğini belirtti. AKP ve hükümetle temasların süreceğinin mesajını veren Demirtaş, açlık grevinin sona erdirilmesi konusunda Adalet Bakanlığı ile birlikte hareket ettiklerini ve sonuç alındığını belirtirken, bunun dışında hükümetle hiçbir “pazarlık yapmadıklarını” söyledi. Demirtaş, bu süreci şöyle anlattı: “Bize (hükümetten) şöyle bir çağrı ulaşmıştı; ‘Öcalan çağrı yaparsa biter mi?’ Hükümet bu konuda emin olmak istedi. Biz de emin olacağı şekilde tutuklularla görüştük ve bu konuyu ciddiye alabileceklerini belirttikten sonra yardımcı olduk. Bırakabileceklerine dair hava oluşunca hızlı şekilde görüşme olması için Adalet Bakanlığı ile hareket ettik ve bu görüşme sağlandı. Cezaevinden gelen sadece “tereddütsüz açlık grevini bitirin” mesajıydı ve biz sadece o mesajı tutuklulara ilettik. Yoksa ‘şu taviz verildi, şu pazarlık yapıldı’ şeklinde değil. Biz onların bırakılabileceği atmosferi yarattık.” Demirtaş, BDP milletvekilleri olarak İmralı’ya gidişin tartışıldığını belirterek, bir kaç gün içinde yapılmasını beklediği görüşmelerde de bunu hükümete bir kez daha ileteceğini bildirdi. Bu öneriye hükümet kanadının sıcak yaklaştığını belirten Demirtaş, “Bu ciddi tartışılıyor, kendileri içinde bu görüşü savunanlar var. Avukatlar gittiğinde tek taraflı bir diyalog oluyor, ama siyasetçi gittiğinde karşılıklı fikir, öneriler tartışılır” dedi. Demirtaş, yeni bir ateşkes sürecinin “ihtimal dahilinde” olduğunu belirtti. Öte yandan bir BDP heyeti, “Anadilinde savunma hakkı”na ilişkin düzenlemeyle ilgili taleplerini görüştükleri Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e iletti. ERDEM GÜL Yeni römorkör çalışmaya başladı ? BURSA (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ömür boyu hapis cezasını çektiği İmralı Adası ile ulaşımı sağlaması için tahsis edilen römorkör Mudanya irtibat iskelesinden İmralı’ya seferlere başladı. “Kıyı Emniyeti” yazılı römorkör, dün sabah iskeleden aldığı erzak ve malzemeleri İmralı’ya götürdü. ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Diyarbakır’da açlık grevlerine destek için düzenlenen eylemlere 100’ü çocuk 152 kişinin gözaltına alındığını, Kandil’de sabotaj, suikast, silahlı ve bombalı saldırı terör örgütü PKK’nin öz savunma birlikleri (ÖSB) sorumlusu C.A’nın 5 kişiyle birlikte silah ve mühimmatla yakalanarak tutuklandığını açıkladı. ? MALATYA (Cumhuriyet) Tunceli’de çatışma sonrası teslim olan 24 MKP/HKO militanından 23’ü ve onlara yardım yataklık eden 1 kişi Malatya Adliyesi’ne getirildi. 22 yaşındaki B.O.D’nin babası Ali D, oğlunun örgüte katıldığından haberlerinin olmadığını söyledi. Zanlılar çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Örgüte 3 ay önce katıldığı belirtilen 17 yaşındaki A.Y, Ovacık’ta tutuklanmıştı. PKK sorumlusu yakalandı ANKARA AKP Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) cezaevlerindeki açlık grevlerinin 68. gününde sona erdirilmesini sağlayan “İmralı trafiği” ve Meclis gündemindeki anadilinde savunma hakkı getiren yasa tasarısı değerlendirildi. AKP’de, kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla mesaj göndererek açlık grevlerinin sona erdirilmesini sağlayan Abdullah Öcalan’ın öne çıkışı, AKP’de “çok başlılık yerine tek bir muhatap her zaman daha iyidir” görüşüyle memnuniyetle karşılandı. “PKK içinde çok başlılık bulunduğu, Kandil’in güven vermediği” tezlerini seslendiren AKP yöneticileri “Açlık grevlerini tek bir mesajıyla bitirecek güçte sürece hâkim tek bir adres olması çözüm yolunda her zaman daha iyidir” değerlendirmesini yaptı. Toplantıya açlık grevlerini sona erdiren Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan’ın İmralı görüşmelerini organize eden Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Kürt sorunu, açılım ve terörden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da katıldı. Atalay, Oslo benzeri bir görüşme olmadığını ancak terörün sona ermesi, silahların susması için çözüm yolunda her türlü imkân, araç ve yöntemi gözeten bir bakış açısı içinde olaya yaklaştıklarını söyledi. Toplantıda, sorunun çözümü konusunda BDP’ye de büyük rol düştüğü, özellikle açlık grevlerinin sona erme aşaması ve sonrasındaki BDP açıklamalarının olumlu olduğu vurgulandı. 24 MKP’li tutuklandı Yaralı genç öldü LEVENT GENCELLİ BDP’li başkanlara 15 yıl istendi Askeri üsse saldırı ? HAKKARİ (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Şemdinli ilçesina bağlı Derecik beldesindeki Umurlu 4. Hudut Piyade Taburu’na dün bir grup PKK’li tarafından uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldı. Saldırıda ölen ya da yaralanan olmadı. BURSA Bursa’nın Yıldırım ilçesinde BDP’lilerin açlık grevlerine dikkat çekmek için 28 Ekim’de düzenlediği eyleme bir grup sağ görüşlünün saldırmasıyla çıkan ve günlerce süren olaylarda başına isabet eden kurşun ile ağır yaralanan 31 yaşındaki İlker Kaya (31) tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Kurşunun kimin silahından çıktığı ise hâlâ belirlenemedi. Bursa Valisi Sebahattin Harput, sağduyu çağrısında bulundu. Olaylarda gözaltına alınan 51 kişiden 12’si tutuklanmıştı. Kaya’nın cenazesini, olayları yatıştırmak için çaba harcayan ve polis olan oğlu 2004’te Tunceli’de şehit olan Emrullah Vatansever aldı. Kaya için Ulucami’de tören düzenlendi. Kaya’nın cenazesinin Türk bayrağına sarılması dikkat çekti. Tek delil gizli tanık YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van’daki KCK operasyonunda tutuklanan BDP’li Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduğu 10 sanık hakkında iddianame kabul edildi. Gizli tanık ifadelerine dayanarak hazırlanan iddianamede sanıklar hakkında 15 yıl kadar hapis istendi. Van’da 7 Haziran’daki KCK operasyonunda tutuklanan BDP’li Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Özalp İlçe Belediye Başkanı Murat Durmaz, Edremit İlçe Belediye Başkanı Abdulkerim Sayan, eski BDP İl Başkanı Cüneyt Caniş, Van Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Güler ve 5 BDP yöneticisi hakkındaki iddianame kabul edilerek “Terör örgütü PKK üyesi olmak” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 692 sayfalık iddianamenin büyük kısmı gizli tanık ifadelerine dayandı. İddianamede bir gizli tanık, BDP’li belediyelerin PKK’nin kent sözcülerinin kararları doğrultusunda eylemler yaptığı, BDP’li belediye başkanlarının örgüt sözcüleri tarafından sorgulandığı, belediye ihalelerinden terör örgütü PKK’ye pay verildiği iddia edildi. İddianamede, KCK duruşmalarını protesto amaçlı yapılan gösterilerde bazı bankaların molotofla yakılması sonrası yangını söndürmeye giden itfaiye aracının da Belediye Başkanı Bekir Kaya tarafından engellendiği ileri sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle