19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Erdoğan Fransa’nın soykırım konusundaki kararına karşı yaptırım açıklamadı, eleştiriyle yetindi ‘Bizim için yok hükmünde’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Fransa senatosunun Ermeni soykırımı konusundaki kararına karşı “Gerek Fransa Ulusal Meclis’inde gerek senatoda kabul edilen teklif, bizim için tamamen yok hükmündedir” tepkisini gösterirken Milli Güvenlik derslerinin kaldırılacağını açıkladı. Fransa’nın aldığı kararı “ırkçılık” olarak niteleyen Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Musevi kökenine sık sık göndermede bulunması dikkat çekti. Partisinin grup toplantısının bü ULUDERE’DE YAŞAMINI YİTİREN HER KİŞİ İÇİN 123 BİN LİRA Uludere’de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yaralarını sarmak üzere terör tazminatı ödemesini hızlandırdık ve hayatını kaybeden her bir kardeşimiz için yasal 23 bin 150 lirayı Şırnak Valiliğimiz emrine gönderdik. Buna ek olarak Başbakanlık hesaplarından yine hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin TL’yi de valilik emrine tahsis ettik. Yani şu an itibarıyla her aileye 123 bin TL ödüyoruz. yük bölümünü CHP eleştirisine ayıran Başbakan Erdoğan şunları söyledi: Avrupa değerleri ayaklar altında: Kabul edilen bu teklif bizim için tamamen yok hükmündedir. Bu aşamada yasa teklifine karşıoy kullanan senatörlerin Anayasa Konyesi’ne başvurusu için gerekli girişimi sürdürüyoruz. 60 imzaya ihtiyaç var. Bu hatanın telafisine yönelik umudu kaybetmiş değiliz. Türkiye, öyle büyük bir ülkedir ki dostluğu büyük bir paye olduğu kadar, küçük insanlar için husumeti bile bir payedir. Ama biz Fransa’daki ırkçı yaklaşıma bu payeyi bile vermeyeceğiz. Bu ayrımcı, ırkçı yaklaşımlara karşı tepkisiz, sessiz kalanlar Avrupa’da faşizmin ayak seslerini duymamak gibi bir vebalin altına girerler. Sarkozy’nin Osmanlı kökeni: Sarkozy’nin büyük babası Selanik’te Osmanlı topraklarında doğmuş bir kişidir. İspanya’dan kovulan dedesi Osmanlı’nın kucak açtığı Musevilerdendir. Ne kadar Türkiye’ye düşmanlık yaparsa yapsın soyu Osmanlı’ya dayanan tarihi Türkiye Cumhuriyeti ile kesişen biridir. Ne kadar düşmanlık sergilerse sergilesin, ne kadar ırkçı davranırsa davransın geçmişini söküp atamayacak, Osmanlı geçmişine gölge düşüre meyecektir. Şu anda hâlâ sabır sürecindeyiz, sabrediyoruz ve süreci izliyoruz. Uludere’de timsah gözyaşları: Uludere’de, benim evlat acısı çeken kardeşlerimin acısını istismar edenler acaba Hakkâri’de geçenlerde polis servis otobüsüne saldırırken öldürdükleri Zeki Yeşil kardeşimin, Bingöl’de çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine kapanarak şehit olan Hatice Belgin kardeşimin, Batman’da karnında 8 aylık çocuğuyla öldürdükleri şehit Mizgin Doru’nun hesabını verebilecekler mi? Uludere için güvercin oldunuz, gözyaşı döktünüz. Neden örgütü tek cümleyle eleştirmediniz. Terör örgütünün katliamlarına göz yumanların Uludere’de akıttıkları gözyaşı, timsahların gözyaşıdır. Milli güvenlik dersleri: AB raporlarında Türkiye’nin eleştirilmesine neden olan, Milli Eğitim şuralarında kaldırılması teklif edilen özellikle asker öğretmenler tarafından verilmesi yadırganan bu ders, 20122013 yılından itibaren Vatandaşlık Bilgisi vs. dersler içinde sivil öğretmenler tarafından işlenecektir. ABD’de Başkanlık Seçimlerine Doğru Geçen hafta sonuna kadar ABD başkanlık seçimlerini, gözümün ucuyla izliyordum. Cumhuriyetçilerin cephesinde aşırı sağın birbirinden “sevimli” altı adayı birbirlerini yemekle, mali kaynaklarını tüketmekle meşguldü. “Bizi beğenmiyorsanız bir de bunlara bakın” havasındaki Demokratların para toplamaktan başka bir etkinlikleri yoktu. Demokratların adayı Obama’nın da, Rolling Stone dergisinden Taibbi’nin işaret ettiği gibi bu kez seçime “değişim” sloganıyla girmesi olanaklı değildi. Seçimler “statüko”nun iki farklı versiyonunu savunan aday arasında yaşanacaktı. Bu konuya bakmak için henüz çok erken diye düşünürken başkan aday adaylarından, Newt Gingrich’ten, “Patriot” (Yurtsever) diye başlayan, benden, kampanyası için mali destek isteyen “absürt” bir elektronik posta aldım. Belli ki adresimi, Wall Street Journal, Washington Times gibi muhafazakâr yayınların, kayıtlarından almışlar. Ben de bu “absürt” mesajı bir “işaret” sayıp son duruma kısaca bakmaya karar verdim. Gingrich sürprizi Bildiğim kadarıyla sahnede, John Huntsman, Rick Perry, Mitt Romney, Newt Gingrich, Rick Sentorum, Ron Paul vardı. Yarışı, Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel çizgisine yakın, yatırım bankacısı Romney’ın kazanacağı düşünülüyordu. Geçen hafta bakınca, ilk üç eyalet seçimini, tarihte ilk kez üç farklı adayın kazandığını, yarışın geleceğine ilişkin bir belirsizlik yaşandığını gördüm. Geçen hafta yapılan Güney Carolina seçimlerine giderken Huntsman ve Perry çekilmişler. Perry, Gingrich’i destekleyeceğini açıklamıştı. Güney Carolina seçimini de en güçlü aday Romney değil, hiç beklenmedik bir biçimde Gingrich, hem de 12.5 puan farkla kazandı. ABD’de sağ ve sol medya, Cumhuriyetçi Parti’nin bir aday üretemeyecek kadar dağınık olan vitrininin şimdi daha da dağıldığında anlaşıyorlar. Dahası Güney Carolina’yı, Obama karşısında en az kazanma şansı olan aday olarak kabul edilen Gingrich’in kazanması ortaya garip bir durum çıkarttı. Bugüne kadar Cumhuriyetçi Parti’nin tüm başkan adayları, her zaman önce Güney Carolina seçimlerini kazanmış. Güney Carolina seçimleri bugüne kadar “aşırı” adayların elenmesini kolaylaştıran bir “filtre” olmuş. Bu denklem gereğince, parti merkezinin tercih ettiği, kasası da çok sağlam bir aday olan Romney’in Güney Carolina seçimlerini kazanması gerekiyordu. Hem bu gelişme hem de Gingrich’in aniden canlanma biçimi, “yarışta artık geleneksel ölçütlerin egemen olamayacağını” (Zeleny, New York Times) düşündürüyor. BAHÇELİ‘DEN FRANSA’YA TEPKİ ‘Diyasporanın yeni zaferi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli, Fransa’yı “soysuzlukla” nitelerken bu “küstahlığı” yanıtsız bırakmaması çağrısında bulunduğu AKP hükümetine, “Dersim isyanını önleme çabalarına bile katliam diyen başbakan ve hükümetinin, sözde soykırım iddialarını boşa çıkarması zor görülmektedir” eleştirisi yöneltti. Bahçeli, partisinin grup toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “eski ve yeni” diye ikiye ayırdığına dikkat çekti. Bahçeli, AKP’nin “eski” diye nitelendirdiği Türkiye’yi küçültmeye, aşağılamaya çalıştığını, katliamlarla özdeşleştirdiğine dikkat çekti. Bahçeli, “Yeni eski Türkiye ayrımı, art niyetin, gizli gündemlerde saklı duran bölünmüş Türkiye fotoğrafının renk ve deseninden başka bir şey değildir... AKP denen aramıza sokulmuş Truva Atı, eski diyerek yerden yere vurduğu Türkiye ortamında iktidara gelmiştir” dedi. Bahçeli, Ermeni soykırımı iddialarını suç sayan yasanın Fransa senatosunda kabul edilmesini de değerlendirerek bu durumu “Ermeni diyasporasının yeni zaferi” olarak nitelendirdi. Türk milletinin geçmişinde soykırım ya da utanacağı “vahşet manzaraları” olmadığını kaydeden Bahçeli, “Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, siyasi kaygıları ve geleneksel çizgisi nedeniyle Ermeni avukatlığına, diyaspora sözcülüğüne ve soykırım yalanı üretimine soyunacağına kendi bozuk siyasi siciline odaklanmalıdır” dedi. Öte yandan TBMM TürkiyeFransa Dostluk Grubu üyesi 8 MHP’li, dostluk grubundan istifa etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Uğur Mumcu, İsmail Cem ve Aydın Güven Gürkan’ı andı. Kılıçdaoğlu toplantıda Fransız senatosunun aldığı kararın kendi geçmişini inkâr anlamına geldiğini belirtti. ‘Postmodern diktatör’ Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ı ‘Derin dehlizlerin efendisi’ olarak nitelendirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü süresiyle ilgili yasayı TBMM’ye geri göndermeye çağırırken “Yasayı iade etmek tarihi sorumluluğunuz” dedi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “Derin dehlizlerin efendisi, sahibi; postmodern diktatör” olarak nitelendirdi. Fransız senatosunun Ermeni soykırımı savlarının reddini suç sayan öneriyi kabul etmesiyle ilgili olarak da Kılıçdaroğlu, “Hükümete açık çek. Doğru, tutarlı yaptırım kararları alın yanınızdayız” açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, dün partisinin grup toplantısında Uğur Mumcu, İsmail Cem ve Aydın Güven Gürkan’ı andı. Fransız senatosunun aldığı kararın kendi geçmişini inkâr anlamına geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bunu düzeltmek Fransa halkı ve aydınlarının görevidir. Anayasa mahkemesine götürmek zorundalar. Bu ayıpla Fransa yaşayamaz” dedi. Korku tünelinden geçiyoruz, diyen Kemal Kılıçdaroğlu, “Hâlâ AKP’yi demokrasinin güvencesi olarak görenler şaşırdı, biz şaşırmadık. Hrant Dink olayı turnusol kâğıdı gibi çıktı. İstanbul Emniyet Müdürü ‘örgüt bağlantısı yok’ diyordu. Bu açıklamayı yapan arkadaş şimdi Osmaniye’de vali. İstanbul Valisi Muammer Güler şimdi milletvekili. Devletin en kozmik yerinde” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti. “Şimdi, Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmayacak, diyor ya. Beyefendi derin dehlizlerin efendisi, sahibi sizsiniz. Pişkinliğin bu kadarına pes deriz. Yargıç, örgütle ilgili suçlamamız için yeterli delil yok, dedi. Bu itiraftır. O yargıcın çığlığıdır. Mahkemeler delil toplamaz. O delilleri o yargıcın önüne kimler getirmedi? AKP’nin gözde bürokratları neden dava dosyasına koymadılar?” Erdoğan’a tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Bir densizlik daha yapıyor. Fransızla beni mukayese ediyor. Sarkozy’nin Fransası’na NATO kapısını açtın mı? Açtın. Kaddafi linç edilirken keyif çattın mı, çattın. Önce Fransız uçakları gitti oraya, sen de destek verdin. Libya petrollerini altın tabak içinde Fransa’ya teslim ettin. Yurtseverlik dersi veriyor! Kim Fransız? Bunların Ortadoğu’ya da kimin gözüyle baktığını da biliyoruz. Obama seni kucaklamayıp da kimi kucaklasın. Demokrasi şeklen var. AKP postmodern dikta rejimidir. RTE de postmodern diktatördür” dedi. Kılıçdaroğlu “Sayın Cumhurbaşkanı, CHP herhalde Anayasa Mahkemesi’ne gider, diyor. Cumhurbaşkanı gereğini yapmak zorundadır. Anayasaya aykırılık varsa yüce Meclis’e iade eder. Bu benim şahsi meselem, bunu imzalayacağım, diyebilir. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı şahsi meseleniz değildir... Anayasaya aykırı düzenlemeyi Meclis’e iade edeceksiniz. Süreyi yasayla 7 yıla çıkaramazsınız. Yaparsanız siyaset, hukuk ahlaksızlığıdır” diye konuştu. incirlerinden boşanmış bir sağ popülizm ABD başkanlık seçimleri sürecine bakınca Cumhuriyetçi Parti aday adayları arasında, sağ popülizmin alıp başını gittiği, ırkçılık, kökten dincilik, homofobi, emperyalizm alanlarında sert bir yarışın başladığı görülüyor. Gingrich’ın Güney Carolina seçimlerini kazanmasının temelinde, bu eyaletin kültürel yapısının son yıllarda değişmiş, beyaz işçi sınıfı arasında köktendinciliğin, Obama üzerinden ırkçılığın, artan işsizlik ve mali kriz üzerinden Cumhuriyet Parti “seçkinlerine” ve “Wall Street”e (mali sermayeye) yönelik bir öfkenin çok güçlenmiş olması, Çay Partisi ve Wall Street işgal hareketlerinin kültürel etkileri var. Güney Carolina seçimlerinde sandık başına gidenler arasında yapılan kamuoyu yoklamaları, Gingrich’e verilen desteğin arkasında, yalnızca Obama’ya karşı çıkacak değil, kampanya sırasında “kan akıtacak” bir aday arayışının da yattığını ortaya koyuyor. “Washington, New York seçkinleri halkın çıkarlarını savunmuyor” sloganı, “seçkinlerin bağnaz din düşmanlığından”, “medyanın halkın dürüst adaylarını hedef almasından” yakınan konuşmaları, Obama’ya yönelik “o San Fransisco’daki çevreci ve aşırı solcu dostlarını kayırıyor” suçlamaları, büyük sermayeye karşı beyaz işçi sınıfını savunan eleştirileri, “8 yaşındaki siyah çocuklar devletten yardım alacağına kapıcılık yapsın” gibisinden ırkçı önerileri Gingrich’in de bu beklentiye cevap vermek için elinden geleni yaparken Alman İtalyan faşist propagandasını aratmayan bir söylem geliştirmekte olduğu görülüyor. Başlangıçta Gingrich’in çok aşırı görüşlere sahip, kavgacı bir aday olduğundan ön seçimleri kazanma şansı olmadığı düşünülüyordu. Ancak Güney Carolina sonuçları muhafazakâr seçmenin eğilimlerine ilişkin yerleşik algıları bulanıklaştırdı. Ya seçmen sanılandan daha fazla sağa kaymışsa? Ya diğer adaylar da seçmeni izleyerek daha da sağa kayarsa. Ya Obama’nın uygulamaları karşısında düş kırıklığı yaşayan “Yükselen Amerika” seçmeni (İspanyol, siyah, bekâr kadınlar, 1829 yaş arası gençler toplam seçmenin yüzde 53’ü) Demokratlar’ın meclis çoğunluğunu kaybetmelerine yol açan 2010 ara seçimlerinde olduğu gibi yine sandık başına gitmek istemezse... Z ‘Deliller neden dosyada yok’ DEMİRTAŞ‘TAN ERDOĞAN’A ‘Katliam emrini verdin mi?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Uludere olayıyla ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili şok iddialarda bulunarak “Uludere’de bombardıman yapılmadan hemen önce askeri yetkililer, Başbakan olarak sizi arayıp ‘50 kişilik grup var, içlerinde sivil de var’ dediklerinde siz ‘vurun’ dediniz mi demediniz mi? Katliam emrini verdin mi vermedin mi” sorularını yöneltti. Demirtaş, partisinin grup toplantısında, konuşmasına katledilişinin 19. yılı nedeniyle gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu anarak başladı. Demirtaş, “AKP Genel Başkanı eline bir acı metre almış ‘sen üzüldün, sen üzülmedin’ diye meseleyi çarpıtmaya çalışıyor. Sen bu katliamın emrini verdin mi vermedin mi” diye konuştu. Demirtaş, Uludere olayıyla ilgili bir tek kişinin ifadesi alınmamışken poster açıp, zafer işareti yapan 14 yaşındaki çocuğun gece yarısı evi basılıp, “annesinin kucağından alınıp cezaevine konalabildiğini” belirtti Fransa senatosunda soykırım iddialarını suç sayan yasanın kabul edilmesine de değinen Demirtaş, Sarkozy’nin insan hakları ihlallerinin ortada olduğunu söyledi. CUMHURBAŞKANI GÜL’DEN KINAMA: TBMM’DE GÜNDEM FRANSA Hükümet her Fransa gibi bir ülkeye yakışmadı türlü önlemi alsın ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Fransa’da onaylanan soykırımı inkâr edene ceza öngören yasayla ilgili olarak “Fransa gibi bir ülkeye yakışmadı. Bu kanunu esefle kınıyorum, dün akşam itibarıyla ilişkiler artık farklı boyutta” dedi. Gül, Çankaya Köşkü’ndeki kabulleri öncesinde gazetecilerin konuyla ilgili sorusu üzerine, bu kararla Fransa gibi Avrupa’nın önemli bir ülkesinin ifade özgürlüğü ve özgür bilimsel çalışmaları kısıtlayan ülkeler kategorisine girdiğini söyledi. Gül, “Böyle önemli bir konuda bunun seçime beş kala yapılması tamamıyla bir seçim yatırımı şeklinde yapılması Fransa gibi büyük bir ülkeyi gerçekten çok küçültücü bir davranıştır” dedi. Fransız senatörlerin düzenlemeyi anayasa mahkemesine götüreceğini umduğunu belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu eğer anayasa mahkemesine gitmezse, kesinleşirse Türk Fransız ilişkilerinin bundan sonra çok farklı boyutlarda olacağı kesin bir şey. Muhakkak ki hükümetimizin alacağı tedbirler de katı ve kesin bir şekilde uygulanacaktır. Dünden itibaren TürkFransız ilişkileri çok farklı bir mecrada olacaktır. Bu çok derin bir iz bırakacaktır ve derin bir darbe vuracaktır.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda söz alan siyasi partilerin temsilcileri, Fransa senatosunun aldığı kararı eleştirdi. İlk olarak gündem dışı söz alan MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Fransa’ya yönelik hükümet tarafından alınacak her türlü tedbire tam destek vereceklerini ifade ederek “Hükümete, meseleyi geciktirmeden her türlü önlemi almayı öneriyoruz. Çünkü bu Fransa ile kalmayacaktır. Avrupa ve diğer ülkelere sıçrayacaktır” dedi. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Fransa senatosunun aldığı kararın seçimlere yönelik bir hareket olduğunu söyledi. CHP milletvekili ve eski Paris Büyükelçisi Osman Korutürk ise büyükelçinin kesinlikle çekilmemesi gerektiğini belirtti. “Orada kalarak mücadele etmesi gerekiyor” diyen Korutürk, “Fransa dostluk grubunun kapatılmasına destek veriyoruz” dedi. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan da söz alarak şunları söyledi: “Elimdeki listeye bakıyorum, Ermeni iddiaları konusunda karar veren devletlerin sayısı 20’yi aştı. Avrupa Parlamentosu da var. Burada ayrı bir tartışma açılması gerekiyor. Bunların çoğu Türkiye ile stratejik ilişkisi olan ülkeler. Öncelikle bunları sağlıklı ortamda tartışmalıyız.” Çiçek’ten İsrail’in davetine ret ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İsrail Parlamentosu Knesset’in Başkanı Reuven Rivlin’in resmi davetine olumsuz yanıt verdi. TBMM Başkanı Çiçek, Rivlin’in davet mektubuna verdiği yazılı cevapta, şunları kaydetti: “Sayın Başkan, 29 Kasım 2011 tarihli mektubunuz ve nazik davetiniz için teşekkür ederim. Öneriniz, Türkiyeİsrail ilişkileri bu düzeyde bir ziyaretin düzenlenmesine elverişli hale geldiğinde değerlendirilecektir. İlişkilerimizde normalleşme sağlanmasına ilişkin beklentilerimizin tarafınızdan bilindiğine eminim. Saygılarımla.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle