27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2012 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tarih(çilik) Oyunları! Pirinç ve Bulgur TAM uymasa da diller güzeli Türkçenin deyişlerinden birine uygun düşen bir durumla karşı karşıyayız dış politikada: Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak. Petrol zengini Arap âleminde Batılı çıkarlara taşeronluk ederek “ileri demokrasi” deyip sonu belirsiz ayaklanmalarla paslaşarak onlara kucak açarken “soykırım” denen davamızda iki gol birden yemek pek iyi bir dış politika marifeti sayılmaz herhalde. Bunun için biri Erivan’dan, öbürü de Paris’ten gelen şutların gole çevrilmesindeki kusurlarımıza biraz daha yakından bakmak çok öğretici olabilir. abul edelim ki soykırım konusu, hem komşumuz Ermenistan halkı hem de onun güçlü uzantısı ve destekçisi olan “diaspora”, yani dışa göçmüş Ermeniler için bugünkü durumlarını açıklamaya ve kimliklerini güçlendirmeye de yarayan acıklı bir geçmişin unutulmaz kalıntısıdır. “Biz yapmadık” ve “bizimkiler de çok çekti” savurmalarımız onların geçmişlerini unutturmaya yahut arşivlerdeki haklılığımızı kanıtlamaya yetmiyor. Yetmesi için iki yol var: Biri hukuk, öbürü içtenlikli ve doğru dış politika. Birincisi, soykırım denen suçu uluslararası hukuk ve genel ceza hukuku ilkeleri açısından irdeleyerek, 1915’e ilişkin bir suçlamanın bugünkü geçersizliğini devletlerüstü hukuka dayandırmak olmalıdır. İkinci yol, özellikle Yahudi soykırımı benzetmesini kökünden çürütmek amacıyla, Türk ve Ermeni halkları arasındaki yakınlığın yüzyıllarca sürüp de ancak dış etkenler yüzünden karşılıklı felakete dönüşmüş olmasından kalkıp eski sıcaklığı canlandıracak yeni bir ilişki zemini oluşturmaya yönelmelidir. akın geçmişteki “protokol” girişimi, başkalarınca oluşturulup yabancı çıkarlara göre ayarlandığı için başarılı olmadı. Oysa Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiden yararlanıp Azerbaycan’la Ermenistan’ın karşılıklı isteklerini hakça uzlaştıracak bir Ankara’nın akıllıca oynayabileceği rol Baku’yla birlikte Erivan’ı da bize yaklaştırır ve bölge barışına katkı sağlamış olurdu. Ama Batı’nın çıkarlarına apar topar hizmet etme telaşına kapılan iktidar sahiplerimiz, ilgilerini Balkanlar’la Kafkaslar’dan esirgeyip uhrevi inanç bakımından daha rahat ettikleri bir iklime çevirdikleri için artık yanıbaşımızdaki komşularla paylaşacak bulgurumuz da kalmamıştır. Avrupa Birliği tarihçileri patlayıcı maddelerden kurtulmaya çalışırken Fransız parlamentosu yangına körükle gitti. Türkiye’de ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise tarih kitapları “Osmanlı” ile dolup taşarken “ötekileri” defterinden silmiş durumda; tarih eğitim ve öğretiminde onca olumlu saydığım gelişmelere karşın. İşte politikacıları, parlamenterleri, senatörleri yetiştiren düzen! İşte “neden böyle” sorusunun kestirme yanıtı. Salih ÖZBARAN Emekli Tarih Profesörü er zaman korkmuşumdur politikacıların mesleğime karışmasından; üzülerek, kızarak, kimi zaman gülerek dile getirmişimdir kuşkularımı! İşi parlamentolara taşıyıp tarihçilerin belgeler ve olasılıklar üstünden tartıştıkları konularda kesin ve keskin kararlarla güya geçmişteki göstergelere dayanarak kendilerini sağlam kazığa bağlamak gibi saflık ve tarafgirlik gösterilerini hiç benimsememişimdir. Son aylarda/yıllarda “medya” denilen gücün artan bir dozla politikacının ezberinden savurduğu düşüncelerini kopyalayarak tellallığını yaptığı tarih(çilik) serüvenlerini ise şaşkınlıkla izlemişimdir. Mesleğimi düşünmüşümdür; meslektaşlarım adına endişeye kapılmışımdır çoğu zaman; tarihin yakın bilim dallarıyla, sanatla, edebiyatla, felsefeyle olan ilişkisini, mesleğin ustaçırak alışverişinde kazanılan değerlerini sevinerek anımsamışımdır. Tüm bunların tarihsel geçmişini belleğimde dolandırdığımda günümüzde yaşanan yağmacılığın meslek acısını tatmışımdır. “Geçmişin olayları, olguları, kurumları ve kişileri ‘tarih’ adı altında günlük siyasa içine sürüklenmeye çalışıldığında, nereye vuracakları, nasıl çağrı yapacakları, hangi güçlerin ekmeğine yağ sürecekleri belirsiz bir serüvene itilmiş” olabileceğini düşünerek ve sıklıkla yineleyerek tarihin içinin ateşlenmeye hazır barut fıçısına dönüştürülebileceği korkusunu yaşamışımdır. İşte bu korku ve kuşkularımı gözümün önüne seren, kulağımın dibine sokan yeni bir siyaset/diplomasi örneğiyle karşı karşıya kaldım TürkFransız ilişkilerinde. Fransız parlamentosu 22 Aralık 2011 tarihinde bir karar aldı: Çok garip bir şekilde 577 milletvekilinden yalnızca 50’sinin katıldığı bir oturumda, Osmanlı memleketleri içinde Ermenilere yönelik girişimlere ilişkin “Soykırımların reddi hapis ve para cezasını gerektirir” içerikli tasarı oyçokluğu ile geçti. Kimi Fransız milletvekillerinin “Parlamenterlerin rolü tarih yazmak değil” biçiminde itirazları olduysa da etkisiz kaldı. 23 Ocak tarihinde sena H K Y DÜZELTME: Daver Darende’nin dün bu sayfada çıkan “Uğur Mumcu’ya Sesleniş” başlıklı yazısında Uğur Mumcu’nun 24 Ocak Salı günü katledildiği belirtilmiştir. Doğrusu 24 Ocak Pazar günü olacaktır. Düzeltir, özür dileriz. tolarından da onay aldı bu tarih dersi. Fransa’da parlamenterler ve senato üyeleri cılız sayılarıyla tarih yazdılar! Başka bir deyişle Fransız, Türk ve dünya tarihçilerinin mesleklerine saldırdılar. Bu konuyu dile getirirken 1915 olaylarında kaç Ermeninin ya da Türk’ün (Müslümanın), hangi nedenlerle ve ne tür insafsızlıklarla öldürüldüğü hakkında kesin şeyler söyleyebilecek durumda değilim. Konunun uzmanları da temelde ve pek çok ayrıntıda uzlaşma sağlamış değiller. Aslında tarihçilikte kesin uzlaşma erişilemeyecek bir hedeftir. Şüphesiz tarihçiler bu sorun üstüne araştırmalarını sürdürecekler, yeni belgelerle karşılaşacaklar. Belki de siyasetin/diplomasinin asıl görevlerini anımsadığı ortamların rahatlığı içinde yeniden yorumlayacaklar anılan bu süreci. Tarihçiliğin önünün kesin kararlarla tıkanamayacağını ortaya koyacaklar. Bir tarihçinin yanlı ve bir taraf için acıtıcı yorumlarını bir başka tarihçi, başka keşifler ve yorumlarla yanıtlayabilecek, bu meslek böylece yol alacak. Parlamentoların bu bağlamda aldıkları kararlar en azından ülkelerini bağlayacak, dünya boyutunda da kendilerini sıkıntıya sokacaktır. Tüm bu yakışıksız, tarihçiliğe ters düşen yaklaşımlar karşısında Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının Kanuni Sultan Süleyman “Hattı Hümayun”uyla, yani 1520’li yıllarda Fransızlara padişahın kim/ne olduğunu görsel bir ihtişamla hatırlatması, tarihsel bilginin ötesinde fazla bir şey ifade etmez; günlük politikada kullanılmaz, kullanılmaması gerekir. Kastilya romansında dile getirildiği üzere “…Ne bir insan, ne bir millet vardı / Kendine dost bildiği / Fransızlardan başka” dizeleri ve Barbaros Hayreddin’in 1543’te Güney Fransa sahillerindeki yardım donanmasına tanıklık eden Matrakçı Nasuh’un ‘Süleymanname’sini süsleyen minyatür de hatırlanır bu süreç için. Bunlardan haberi olan kişi isterse gurur duyar elini Fransızlara uzatan Osmanlı sultanı için, isterse Devleti Âliyye’nin Avrupa içlerine, Akdeniz, Karadeniz ve Hint Okyanusu sularına uzanmalarını eleştiri süzgecinden geçirir. “Ben ki…” diyerek dünyanın egemenliğine soyunmak ya da “Sen ki …” hitabıyla küçültmek (veya İngiliz kraliçesine, Portekiz kralına vb. yazıldığı üzere bazı iltifatlarda bulunmak) gibi içinde övgü, rekabet ve gurur taşıyan sultan mektuplarının Hıristiyan hükümdarlarca karşılıkları da olmuştur; onlar da “Ben ki…” demişlerdir Osmanlı karşısında. Tüm bu bilgiler, dünyaya egemen olmak isteyen, uzaklardaki pastadan pay almak ve dinlerini yaymak niyetinde olan imparatorluklar için okuma parçalarıdır ve siyaset ve diplomasi erbabının bu tür bilgilerle donanmaları yararlıdır. Ama insanları yücelten şey bu geçmişe ilişkin okuma parçalarına sarılmak değildir; günümüzde yaptıkları hizmete, yakaladıkları düzeye bakmak birincil görevleri olmalıdır; gurur tablolarını kendi başarılarıyla doldurmaları, süslemeleri esas amaçtır. Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın 22 Ocak 2012 günü, hatta başka zamanlarda medyada dalgalanan “tarihin tarihçilere bırakılması” söylemleri ancak bu bağlamda geçerlidir. Başbakan Erdoğan “Bu tehlikeli tutuma karşı Avrupa’yı ve AB’yi uyarıyoruz” dedi; yaşamsal bir noktaya değindi. Gerçekten adına “tarih” diyerek geçmişle bu denli oynamak çok tehlikeli bir şey. Ancak Kanuni’nin mektubuyla günümüzde tanık olmak istediğimiz ve insan haklarına ilişkin değerleri açıklamanın başka bir anakronik yarattığını, geçmişi bu biçimde güncelleştirmenin de tarihi farklı bir üslupla ve gündelik olaylara merhem gibi kullanma tehlikesi oluşturduğunu unutmamalıyız. “Neden böyle oluyor, neden tarih bu denli tehlikeli biçimde kullanılıyor” diye kendi kendime sorduğumda, Tarih Öğretmenleri Dernekleri Avrupa Daimi Konferansı Başkanlığı’nı yapan Joke van der LeeuwRoord’un 1990’ların ortalarında yaptığı bir yorum düştü usuma: “Avrupa’daki tarih program ve kitapları hâlâ patlayıcı malzeme sağlamaktalar.” Avrupa Birliği tarihçileri patlayıcı maddelerden kurtulmaya çalışırken Fransız parlamentosu yangına körükle gitti. Türkiye’de ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise tarih kitapları “Osmanlı” ile dolup taşarken “ötekileri” defterinden silmiş durumda; tarih eğitim ve öğretiminde onca olumlu saydığım gelişmelere karşın. İşte politikacıları, parlamenterleri, senatörleri yetiştiren düzen! İşte “neden böyle” sorusunun kestirme yanıtı. Çıplak Gösteren Gözlük... Anladığım kadarıyla internet üzerinden “çıplak gösteren gözlük” satmışlar bizimkilere... Reklamı görünce hemen parayı yatırıp siparişini vermiş tabii... Gözlüğü takıp sokakta gezerken kadınları çıplak görecek çakal... Sipariş paketi gelmiş... Açmış içinde bir uyduruk naylon çocuk gözlüğü... Çıplak göstermiyor... Önünü de göremiyorsun zaten... ? “Çıplak gösteren gözlük” siparişi verenlerden polise isimsiz şikâyette bulunanların sayısı bile 600 kişi kadar... Ama eminim belki de on binlerce... Söyleyemiyorlardır, utandıklarından... 120 liradan başlıyor fiyatları... Adrese teslim... Parayı verilen hesap numarasına yatırıyorsun, kapı her çalındıkça koşuyorsun “çıplak gösteren gözlük” geldi diye... Gelince de ne yapacağının hayalini kurmuştur bu... Gözlüğü takıp bakacak; komşu Meloş’un kıçı nasıl?... ? Ben ise düşündüm ki; çok da hayal değil... “Giyinik gösteren gözlük” de var mesela... Kırk senedir adam sefil... Üstte yok... Başta yok... Çıplak... Gözlüğü takıyor... Bakıyor; kimsenin açık kıçı gözükmüyor... ? İneklere de yeşil gözlük takıldığı söylenirdi bir ara, Amerika’da mı ne?.. Ki yeşil ot sanıp sarı sapı, çöpü, talaşı yesin... Bizimkiler inanıp denediler... İnekler yemedi... Anladılar... ? Her beş kişiden birisi (yardım miktarlarını böbürlenerek açıklarken iktidarın verdiği resmi rakamdır) yoksulluk ya da açlık sınırının altında... İşsiz, yardıma muhtaç... Sürünüyor... Ama gözlük gözünde... Bakıyor; iyi gözüküyor... ? Şimdi ben kalkıp “Her şeyi güzel gösteren gözlük satarak sizi yıllardır kandırıp dolandırıyorlar” desem... Kimse şikâyetçi değil... Eeee... Müstahak... BU KİTAP KİTAP ERGENEKON’A ER RGENEK KON’A BAKIŞINIZI BAKIŞI INIZI DEĞİŞTİRECEK DE EĞİŞTİR RECEK K Gökçe Fıra at Ergeneko at, on’un on un başla angıcından bugüne b Fırat, Ergenekon’un başlangıcından tüm gelişme eleri önceden önceden bildi! tüm gelişmeleri İlker İlk ker Başb Başbuğ'u uğ'u k kim tutuklayac tutuklayacak? cak? (Gökçe Fırat’ın at’ın 22/02/2010 tarihli yazısı) Bir bakmışsınız İlk Bir İlker er B Başb Başbuğ uğ özel y yetkili etkili sa savcılık v vcılık tarafından tutuklanmış tutuklanmış.Tutuklanamaz lanmış.Tutuklanamaz z mı diy diyorsunuz? orsunuz? Bir Kurmay televizyonlardan B ir Genel K urmay Başkanı Başk kanı’nın kendi kendi askerlerine askerle erine yaptığı yaptığı konuşma konuşma tele vizyonlardan yayınlanabiliyorsa... yayınlana nlanabiliyorsa... Düşman za ten artık kararg ahın için ne kadar g irmiş deme ektir! Neden g irmiştir sizce? zaten karargahın içine girmiş demektir! girmiştir Yoksa Dinlemek için mi? Y oksa tutuklamak k için mi? İlker Başbuğ kanıtlar toplanmaktadır, tutuklanacaktır. Anlaşılan İlk er Başb uğ için kan nıtlar top lanmaktadır r, yakında tutuklanacaktır ktır r. Ergenekon ekon operasyonunun nunun tarihi köklerinin klerinin incelendiği ndiği bu kitapta a Başbakan kan Tayyip Erdoğan’la la padişah II. Mahmud’un d’un Ordu’ya ya karşı yöntemlerinin n nasıl da birebir aynı nı olduğunu… unu… Osman nlı’nın Yeniçeri Ocağı’nı ğı’nı tasŞyesi ile Osmanlı’nın Ergene ekon arasındaki inanılmaz nılmaz benzerliği… Ergenekon Osman nlı’da Bektaşi Ocağı’nın ’nın kapatılmasından n Osmanlı’da günümüz günüm müz Türkiyesindeki Alevi A düşmanlığına nasıl geçildiğini… geçild iğini… Yeniçeri Yeniçe eri Ocağı’nın isyana, TSK’nınsa “darbe”ye ye iktidar r tarafından nasıl tahrik hrik ve teşvik edildiğini… ğini… II. Mahmud’un hmud’un Yeniçeri subaylarını baylarını nasıl satın aldığını nı ve Ocağı içeriden çökerttiğini, ökerttiğini, günümüzdeki deki Dolmabahçe abahçe görüşmesine uzanan bağları… Yargı kuru umunun II. Mahmud tarafından nasıl ele e kurumunun geçirildiğ ini günümüzde Yargı’ya ini, gı’ya gı ya karşı girişilen geçirildiğini, operasyonları… nları… Tayyip Erdoğan’ın doğan’ın ilham kaynağı nağı Necip Fazıl’ın Ordu düşmanlığını manlığını ve günümüzdeki üzdeki izleyicilerine bıraktığı m mirası, Yeniçeri’nin nin tasŞyesi ile Osmanlı’nın anlı’nın nasıl parçaland dığını, günümüzde ülkemiz lkemiz üzerinde parçalandığını, oynanan bölünme b bölü planlarını… l l … Mustafa Kemal’in neden Yeniçeri çeri kıyafetini giydiğini, kimlere mesaj vermek mek istediğini görecek ve şaşıracaksınız… 320 sayfa, y ,b büyük üyük y boy, boy oy y, 1. Hamur Hamur kağıt, kağıt, ,r renkli, enkli, li, , Ciltli 40 TL. Ciltsiz 30 TL Gök Gökçe kçe Fırat’ın kita kitap p tanıtı tanıtımı, mı, slayt g gösterisi öste erisi ve k konferans onfe erans prog programı ram mı 28 Ocak 2012 2 Cumartesi saa t: 14.00 saat: Edremit Belediyesi Ed Edr e it Belediy emit B l di esi i Tunar Şükrü T unar Kültür Kültür Merkezi Merkezi Balıkesir Ba alıkesir İrtiba t: (0266) 385 42 47 İrtibat: Yayınevi doğrudan Yayınevi doğruda an sipariş: T Tel: el: (0212) ) 292 65 27 Dağıtım: Dağıtım Genel Da ğıtım: A Alfa Da ğıtım Tel: Tel: (0212) (0212) 511 53 03 satış: ideŞx.com İnternet sa tış: id eŞx.com Hitler’in Ordu’yu Hitler’in y nasıl tasŞye ye ettiği, ğ , Ordu komutanlarına nlarına karşı ş nasıl ş şan şantajlar ntajlar j y yapıldığı p ğ ve komutanların mutanların emekli edildiği, edildiği i, Hitler’in kendi özel ordusunu nasıl kurduğu, uğu, Almanya’da tüm siyasi partilerin, Cumhurbaşkanının, hurbaşkanının, Yargını n ve Ordu komutanlarının komutanlar rının nasıl gaŞl avland dığının hikayesini de ayrıntısıyla bu kitapta okuyacaksınız. Yargının avlandığının C MY B Tüm D&R Tüm mağazalarında ma ğazalar rında www.ileriyayinlari.com ww ww.ileriyayinla ari.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle