19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 Erzurum c ' ^HakkLi İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun HABERLERIN DEVAMI PB Y PB PB B A A PB PB PB Y Y B 3EYLÜL2011 CUMARTESİ lw 29 Trabzon Giresun Ankara 29 30 30 33 34 35 27 25 26 26 25 Van Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri B 28 B PB A A A A A A A PB PB Y 28 27 32 35 33 35 37 33 34 27 27 23 28 Kars Sisll Oslo Y Helsinki B Stockholm B Londra Y AmsterdamPB Brüksel Y Paris Y Bonn B Münih B Berlin PB Budapeşte B Madrid B Viyana B 4fc Çok bulutlu A 16 13 19 25 24 25 28 28 27 2b 30 25 Belgrad A 30 Sofya B 27 B 31 Roma A 33 Atina Zürih Y 28 Moskova PB 19 Aşkabat A 36 Taşkent A 37 Baku A 32 Bişkek A 34 Tiflis B 28 Kahire A 35 25 Şam A 36 Yağmurlu Yurdun kuzey kesimleri parçalı veçok bulutlu, Doğu KaradenizT Doğu Anadolu'nun kuzeyi Kırklareli, Ordu ve Tokat çevreleri aralıklı sağanak, diğer yerierin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. SökgUrultOlü TARİHTE BUGÜN MÜMTAZABIKAN 3 Eylül İNGİLTERE DİKTATÖRÛf 1658'P£ 8UÇÜN, ÜNLÜ fMGİÜz DEVLETADAMt OUVER aŞOMW£LL(OLW& KGOMVfL) ŞS YAŞlNDA ÖU>Ü. JNGİLJZ TAg.ftffNİN EN İLSİNÇ 8ÖLÜMLE&İMr ÖLUŞTUgAM fÇSAVA? ONUN ZAMAÇtZMfŞ, KRALUGA SON VERİLMİfri. Bfg JIEMTD UYESİy^EAJ BKOSJOMİK V£~ OfA/P MEOEA/LE&CE KgAL T. CNARLES'LA &feŞt t&fr GELEM GENEBAL C£OA*WEU~, &4fA£fU fl/te VE&EKEK YÖNETİMÎ BLB GEÇfeMİŞ, KRAU OA fPAMA GÖNDeGMİŞTf* ANCAK, fY/CE GÜÇLEMEN OUV&5. CJSDMWELLtPAG.LAMEMTOYU KAPıA77Q&AfC OfP7?4Tl5& otMUf YAŞAMfN/N SOKIUMA DEG/Af ÖYLE 0 A ç ı k £ 3 parçah bulutlu ^ £ ^ Bulutlu Karlı W > Sulu kar * Ataol BEHRAMOĞLU [email protected] www.ataolbehramoglu.com.tr CUMARTESİ YAZILARI BURSA VE MARDİN'DE OLAYLAR CIKTI, MERSİN'DE GAZETECİ TEHDİT EDİLDİ GUNDEM • Baştarafi 7. Sayfada M SAABLA UT F A B Y Bayramları Hak Etmiyoruz 4 Eylül Cumartesi günü yayımlanacakolan bu yazıyı Şeker Bayramrnın da ilk günü olan 30 Ağustos Ulusal Zafer Bayramı günümüzde yazıyorum... Çünkü duygularımı eskitmeden, tam da iki büyük bayramın kesiştiği bu özel günde yazmak istedim. Ender rastlanan bir göksel olay gibi, iki büyük bayram mutlu bir rastlantıyla aynı günde birleşti. Fakat benim içimde bayram sevinci ve mutluluğunun kırıntısı bile yok... Bu sevinçsizlik ve mutsuzluğun kişisel nedenlerle ilgili olmadığını tahmin edebilirsiniz. Tam tersine, çalışma odamın bir deniz görünümüne açılan penceresi önünde bu satırları yazarken, az önce evyolunda karşılaştığım pırıl pırıl üç küçük komşu çocuğunun "iyi bayramlar" diyerek gülümserlerken apak dişlerinden yansıyan masum ve çocuksu ışıltılar şu anda da gözlerimin önünde ve içimi ısıtıyor. Fakat bu kadar... O çocukların duruluk ve içtenliğiyle karşılaşmış olmak bile yüreğimdeki ağırlığı hafifletemiyor. Bayramları hak etmediğimizi, toplumca bayramlara yakışmanın çok ötelerinde olduğumuzu düşünüp duyumsamayı sürdürüyorum... 30 Ağustos, hepimizin bildiği gibi, büyük özverilerle kazanılmış bir kurtuluş savaşının birkaç gün içinde kesin utkuyla sonuçlanacak son evresinin başlangıcıdır. Bir ulusun kendi öz bilincine sahip olmasını, bu öz bilinçle övünç duymasını sağiayan sayılı günlerin en önemlilerinden biridir... Nitekimöyleydide... 30 Ağustos kutlamalannda, aşırı ve abartılı bir ulusalcılığa kapılmaksızın, ulusça bir coşku yaşanırdı. Günümüz Türkiye'si bu coşkunun çok uzağındadır. Konu sadece bölünmüşlük, sadece bitip tükenmezce uzayıp giden şehit cenazesi diziteri de değil... Türkiye insanı bir ulusun bireyi olduğunu, bir ulusa aidiyet duygusunu giderek yitiriyor... Alman, Fransız, Italyan, aklagelebilecekher hangi bir başka ulustan ve ülkeden insanın, ulusal kimliklerini dile getirmekten çekindiklerine, bunu yapmaktan hoşnutsuzluk duyduklarına rastlayamazsmız. Bizim ülkemizde ise bir ulusa ait olmayı dile getiren en temel kavramlar, neredeyse bir suçun, suçluluğun adı oldu... Bunun başlıca sorumluları, ulusal birliğimizi ve kjmliğimizi, sadece "yurttaşitk" gibi sosyolojik bir kavrama, onun da üstünde ve esas olarak "din" olgusuna indirgemeyi eninde sonunda başarmış olanlardır... Eninde sonunda, çünkü bütün Cumhuriyettarihi bu gerici akımların, kalkışmaların ve iktidar savaşımlarınm datarihidir... Dinsel aidiyet ulusal aidiyetin yerini tutamaz. Çağdaş, laik bir ulusallık kavramı içinde, kişisel bir inanç dizgesi olan dinlerin yeri çok dahafarklı bir alandadır, öyle olmak zorundadır. Günümüz Türkiye'sinde bu gerçeğin tam tersi yaşanmakta... Ve üstelik, din olgusu, asıl ve temel içeriğinden; insanlar arasında kardeşliği, iyiliği, insanca dayanışmayı, yardımlaşmayı öğütleyen asıl anlamından koparılmış ve yalıtılmış olarak... Günümüz Türkiye'sinde Islam dini, onu toplumun ortak kültürel değerlerinden biri, bir kardeşlik öğretisi olarak değil, bu dinin kutsal kitabını tasarladıkları din devletinin anayasası olarak kabul edenlerin elinde bir silah ve tehdit unsuruna dönüştürülmeye çalışılmaktadır ve bu neredeyse bütünüyle başarılmıştır. Bu nedenle, tıpkı ulusal bayramlarımız içeriklerini nasıl yitirmeye yüz tuttuysa, dinsel günler ve bayramlar da saflıklarını; iyilik, kardeşlik, dayanışma duyguları esinlemesi gereken asıl özelliklerini yitirmeye başlamış, neredeyse sözünü ettiğim bu çevrelerin gösteriş ve propaganda günlerine dönüşmüştür. Bayramlarımızı hak etmiyoruz. Ulusal bilincinin asınmakta ve asındırılmakta olduğunu ayrımsamayan ya da bunu önemsemeyen bir ulus, ulusal bayramlarını kutlamayı hak etmiyor demektir ve giderek açık seçik görülmekte olan da neyazık ki bu gerçeğin görüntüleridir... Benzer nedenlerle aynı olgu dinsel bayramlarımız için degeçerlidir... Toplumun din duygularını sömürerek iktidarlarını ve çıkarlarını pekiştiren; bunu yaparken de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan, tehdit eden çevrelerin ardı sıra giden bir toplum, dini bayramları kutlamayı da hak etmiyor demektir. Çünkü söz konusu bu çevreler, dinsel değerleri çağdaş değerlerin karşısına koymakla asıl büyük kötülüğü dinin kendisine yapmakta; onun ortak bir kültürel değer olarak (bir zamanlar olduğu gibi) bütün toplumca, inananlar kadar inanmayanlarca da kabul görmesine en büyük darbeyi indirmektedir. Sevgili okurlanma: 9 Eylül Cuma saat 19.00'da, CHP kuruluş yıldönümü nedeniyle, müzisyen Haluk Çetin'le Ereğli (Zonguldak) Kültür Merkezi'ndeyiz. ••• Bursa'daki "Silahlar hemen sussun, barış hemen şimdi" yürüyüşünde katılımcılann önü 30 kişilik grup tarafından kesildi. 72 kişitik "hapisteki gazeteciler" listesini karara bağladı. Bakanlığın istatistik çalışmasına dayalı olarak yaptığı açıklama aynı zamanda yargıya yönelik pek çok eleştirinin kabulünü içeriyor. Bakanlığa göre "hapisteki gazeteci" sayısı 72 değil, 4. Diyelim ki, bu doğru, 4 gazeteci hapiste. Açıklamadaki tanımla "4 Î5şi basın yoluyla işlenen suçlar arasında sayılabilecek" nedenlerle içeride... Konunun özüne baktığımızda sayı birinci planda değil ki. Sorun şu: Türkiye'de gazeteciler mesleklerini yapktıkları için hapseatılıyor. Bakanlık da bunu "ilkesel" olarak kabul ediyor. Adalet Bakanlığı TGS'nin sayısına ayrıca takılmış. "rakam 72 değil, 63'tür. O listede yeralanlardan 3'ü bulunamamış, 6'sı da tahliye olmuştur" diyor. Tutuklama trafiği yoğun olduğu için elbet liste sürekli değişiyor, amayargının cilvesine bakın ki Bakanlığın istatistik çalışmasını bitirdiği günlerde Aydınlık, Ulusal Kanal, İşçi Partisi'ne yönelik 4 tutuklama daha oldu. Sık dile getirilen kaygılardan biri de tutuklama süreleri ve kolay verilen tutuklama kararlan. Daha doğru ifadeyle, kalıplaşmışgerekçelerle verilen tutuklamalar. Bakanlık, TGS listesinde yer alanlardan 27'sinin soruşturmasının devam ettiğini açıklıyor. Bir başka anlatımla, 27 kişinin henüz neyle suçlanacağı da belli değil. Açıklamanın yapıldığı gün ortada henüz iddianamesi deyoktu. Adalet Bakanlığı kamuoyunda adları öne çıkan, aralarında benim de bulunduğum gazeteciler için de şu "açıklığı" getirmiş: "Onlar silahlı terör örgütüne üye olmak suçîamasıyia yargılanıyorlar..." Açıklamayı hazırlayanlar, iddianamelere ve delil klasörlerine şöyle bir göz atsalardı, gerçegi görürlerdi. Kendimden ömek vermem gerekirse; gazetecilik mesleğinin dışında gösterilebilecek bir tek belge yok. Bu durum Kasım 2009'daki mahkeme sorgusunda da ortaya çıkmıştı. Eğer iddianame ve eklerine bakmak uzun sürer diyorlarsa sadece hâkim ve savcıların mahkemede yönelttikleri sorulara baksınlar. Savcılar, iddianamenin "delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi" bölümünde şunu iddia ediyorlar: "Mustafa Balbay, gazetecilik mesleğini icra ederken terör örgütünün amaçlan doğrultusunda hareket etmiştir..." Savcılar bile yapılanın gazetecilik olduğunu kabul ediyor ama bunun henüz ortaya çıkarılamayan terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiğini öne sürüyor. Bu yanıyla Adalet Bakanlığı savcıların bile gerisinde. Adalet Bakanlığı'na şunu sormak gerekir Mademki, bizler gazetecilik faaliyetlerimizden dolayı tutuklu değiliz, neden arşivlerimize el kondu? Neden gazete büroları, çalışma odalarımız basıldı? Neden basılmamış kitap taslaklarına el kondu? Neden önü, arkası belirsiz gazeteci notları suç delili sayıldı? Adalet Bakanlığı, hükümetin basın ve ifade özgürlüğünü ileri taşımak için önemli yasal düzenlemeleryaptığını, özgürlükçü anlayışın süreceğini bejirtiyor. Özgürlükçü anlayış buysa tutuklamalar sürecek demektir. Sorunun özü zaten bu "anlayışta" yatıyor. 2005 yılındaki Türk Ceza Yasası (TCY) yapımında basına hep "suçlayıct", "suçu arttıncı" anlayışla bakıldı. Pek çok suç tar'rf edildikten sonra şu cümle eklendi: "Bu suç basın yoluyla işlenirse ceza şu kadar arttmlır..." Bu tanım konduktan sonra yol açılmış oluyor. O anlayışın cezasını aslında AKP'nin tam ve yan resmi yayın organları da çekiyor. Onlar da açılmış olan yüzlerce hatta binlerce davadan, soruşturmadan yakınıyorlar. "Haber", tıpkı, bomba, silah, bıçak, kurşun gibi "suç aleti" olarak algılandığı için onların yaptığı haberlere yönelik de en azından "orantısız ceza" denebilecek bir yaptırım söz konusu. Durumun özeti şu: Tutuklu gazeteciler bir yanda terörist olmadıklarını biryandan da gazeteci olduklarını ispatlamak zorunda! ••• ortalık savaş alanı L£VENT GENCELU Günü'nde ADNAN AVUKA ABİDİN YAĞMUR ••• BURSA Bursa'da BDP tarafından "l Eylül Dünya Barış Günü'7 nedeniyle düzenlenen, ÖDP, Halk Evleri ve bazı sivil toplum kuruluşlannın da destek verdiği, "Silahlar hemen sussun, barış hemen şimdi' yürüyüşünde arbede yaşandı. BDP, ÖDP, Halk Evleri ve diğer sivil toplum kuruluşlan üyelerinin oluştutduğuyaklaşık 100 kişilik grup, önceki gün Setbaşı'daki Mahfel Çay Bahçesi önünde toplanarak Atatürk Anıtı'na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında Türkçe ve Kürtçe, cc Yaşasın halkların kardeşliği", "Direne direne kazanacağız" sloganları atan grubun önü Setbaşi köprüsü bitiminde 30 kişilik başka bir grup tarafından kesildi. tki grup arasındayaşanan sözlü sataşma kısa sürede kavgaya dönüştü. Taş ve sopalann da kullanıldığı kavgaya polis müdahale etti. Yürüyüşe katıianlar, kavgantn ardindan yürüyüşe devam etmek isteyince polisin müdahalesiyle karşılaşü. Polisin biber gazı ve cop kullanarak müdahale ettiği grup, Inönü Caddesi'ne yönelerek dağildı. Yaşanan arbedeye öfkelenen ve gruba tepki gösteren bazı kişileri olay POLİSE TAŞ, HAVAİ FİŞEK VE MOLOTOFLU SALDIRI MARDİN Mardin'in Nusaybin ilçesinde düzenlenen etkinliğin ardından da bir grup gösterici polise taş, havai fişek ve molotofkokteylleriyle saldırdı. Polis göstericilere tazyikli su ve gaz bombasıyla müdahale etti. BDPIi Belediye Başkanı Ayşe Gükkan ve BDP Mardin ll Başkanı Tarık Acay'ın da katıldığı yürüyüş sırasında sık sık PKK ve Abdullah Öcalan lehinde slogan atıldı. Etkinlik sonrası yüzleri maskeli bir grup, çarşı merkezine doğru sloganlarla yürüyüşe geçti. Kışla Mahallesi nde demiryolu üzerinde barikat kuran polis. göstericilere dağılmaları yönünde uyari yaptı. Kışla Mahallesi'nden 27 Mayıs Caddesine doğru gitmek isteyen göstericiler, polisin uyarılarına rağmen yürüyüşe devam etmekte ısrar etti. Polis barikatını aşmaya çalışan ve güvenlik görevlilerine taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldıran göstericilere polis de gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti. yerine gelen Bursa Emniyet Müdürü Halil Yılmaz sakinleştirdi. lenmiş, desteklenmiş olduğunu öne süren Yıldırım, Bursa Valiliği ve tl Emniyet Müdürlüğırne defalarca saldın olabileceği konusunda uyanda bulunduklarını kaydetti. Irkçı, saldırgan zihniyet devam ettiği sürece banşın sağlanamayacağını söyleyen Yıldırım, pazartesi günü itibaren Vali ve Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunacaklannı sözlerine ekledi. GAZETECI YE TEHDİT IMERStN BDP'nin Mersin Metropol Alanı'nda düzenlediği mitingde bir muhabirin göstericiler tarafından tehdit edilmesi üzerine, gazetecilermitingi boykot ettiler. Yaklaşık 5 bin kişinîn katıldığı miting öncesinde, alanda bulunan bazı grupların bir gazeteciyi "Siz hükümet yanlısısınız, sizi dövmek lazım'9 diyerek tehdit etmesi tartışmaya neden oldu. Tehdit üzerine gazeteciler, can güvenliklerinin olmadığını belirttiler ve mitingi görüntü almadan, alan dışından izleme kararı alarak, alan dışına çıktılar. BDP İl Başkanı Cihan Yılmaz, gazetecileri yeniden alana davet etti ancak gazeteciler ikna edemedi. Mitingin yapılacağı alana Adana Milletvekili Murat Bozlak ve Eşbaşkan Pervin Buldan ile birlikte gelen BDP Eşbaşkanı Hamit Gcylani, Türkiye ve Iran'ın, kuzeyindeki PKK kamplarını bombalamasını eleştirdi. Mitingin ardından, alanda arama yapan polis, şüpheli bir paketle karşılaştL Paketi fünye ile patlatan uzmanlar, kurusıkı olduğu tahmin edilen deforme olmuş bir tabanca buldu. Tabanca incelenmek üzere polis laboratuvarına gönderildi. ••• Suç duyurusu Olaylann ardından BDP tl Eşbaşkanı Ayla Yıldırım, parti binasında btr basm açıklaması düzeniedi. Yıldırım, barışa yönelik dileklerini dile getiremediklerini belirterek, yaşanan olaylan pervasiz bir saldın olarak niteledi. Saldınlann önceden örgüt *•• KEPENKLER ACILMAD YUSUF ZIYA CANSEVER VAN BDP'li Yıldırım Ayhan'ın ölümünü protesto etmek amacıyla Van'ın Başkale ilçesinde esnaf dün kepenklerini açmadı. Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde, 5 gün önce çıkan olaylar sırasında ağır yaralanan ve Van'da kaldınldığı hastanede yaşamını yitiren tl Genel Meclisi Üyesi BDP'li Yıldırım Ayhan'm ölümünü protesto etmek amacıyla Van'ın Başkale ilçesinde esnaf kepenk kapattı, Ayhan'ın doğum yeri de olan Başkale'de, dün sabah saatlerinde firm ve eczane dışında tum dükkânların kapalı olduğu gözlenirken, geniş güvenlik önlemlerinin alındığı görüldü. 'Polis provoke etti' Barışıçın güvercin uçurdular "1 Eylül Dünya Barış Günü" nedeniyle bir araya gelen farklı dinlerin temsilcileri, güvercin uçurdu. Sarıyer Belediyesi'nce Baltalimanı Portaxe Restaurant'da verilen yemeğe, Sarıyer Müftüsü İbrahim Gemici, Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ, Türkiye Ermenileri Patrik Vekili Zaven Bıçakçı, Ortaköy Sinagoğu Başhahamı Rav Naftali Haleva, Rum Ortodoks Patrik Vekili Pai Paisios, Taksim Spor Kulübü Başkanı Garo Hamamciyan, Ermeni Cemaati Vakfı Başkanı Agop Baltalayan, Okmeydanı Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Turan, Boyacıköy Ermeni Kilisesi Rahibi Nazar Özhakyan, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Rusya, Romanya, Polonya, İsrail, Hırvatistan, Bulgaristan, Gürcistan, Tataristan konsolosluk çalışanları, çeŞitli din ve kültür elçileri katıldı. Gecede paylaşım ve kardeşliğe dikkat çekildi. fstanbui Haber Scrvisi tstanbui Demokratik Kent Konseyi'nce önceki gün Kadıköy'de düzetılenen "Dünya Barış Cünü" mitinginde gözaltına alınan 16 kişi adliyeye sevk edildi. Ek gözetim süresi alınan gözaltındaki 55 şüpheli hakkındaki işlemler sürerken, Konsey tarafından yapılan basın açıklamasında, mitingin polisin tavn nedeniyle olaylı geçtiği öne sürüldü. BDP îstanbul Ü Başkanı Hüscyin ÇaLşçı, "Polis, AKP hükümetinden aldığı cesaretle yasal gösterilerde büc şiddct kullanıyor" diye konuştu. Konseyin Dönem Sözcüsü Dursun Yıldı/ da miting alanındaki patlamanın provokatif olduğunu ve bunu bahane eden polisin biber gazı, cop ve tazyikli suyla göstericilere saldırdığını iddia etti. m o C M B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle