18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 20 EYLÜL 2011 SALI 6 HABERLER TBMM Başkanı Çiçek’in hukukçularla yaptığı toplantıda ilk üç madde konusunda görüş ayrılığı yaşandı Hocalar da anlaşamadı AYŞE SAYIN Tutuklama Zinciri Önceki gün Nedim Şener ve Ahmet Şık için “Adaletin 200’ü” yürüyüşü yapıldı. “Yansak da dokunacağız” iyi bir slogan; ülkede tepeden tırnağa eksik olan “cesaret” için umut veriyor! Medyada diz boyu mıymıntılık, korku, diz çökme, yalakalık, iktidar’dan/güç’ten yanalık, bıkkınlık getirdi. Bıkkınlık çok tarafsız bir sözcük: medyanın durumu, ülkede büyük tahribat yapıyor, gazetecilik değerlerini silip süpürüyor, saygınlığını yok ediyor... Nitekim araştırmalarda medya en güvensiz kurumlar arasında.. Burada yeniden değinmek istediğim çok temel bir konu var: Medya özgürlüğü için çifte standarttan kaçınmalıyız... Şu “zincir”i görmeliyiz: Ahmet ve Nedim’in tutuklanması, Odatv’nin “tutuklanması”nın sonraki halkası.. Odatv’nin tutuklanması, Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın “tutuklanması”nın sonraki veya eşzamanlı halkası.. Aydınlık ve Ulusal Kanal üzerindeki iktidar baskısı, Cumhuriyet’e alçakça baskı ve saldırıların, İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay’ın tutuklanmalarının bir sonraki halkası.. Yani, bu bir zincir... İktidarın, kaç yıldan bugüne uzanan ve ne kadar süreceği de bilinmeyen güçlü bir baskı zinciri! Bu polisiye ve adli tutuklama zincirinin bir yan ürünü, polissiz, adliyesiz, hapishanesiz, tutuklamasız diğer bir zinciri daha var: Medya patronlarının gazetecileri kapının önüne koyması. Hayır, “kardeşim sen artık iyi yazamıyorsun, okunmuyorsun, hiçbir haber üretemiyorsun..” gerekçesiyle değil. Öyle olsa aramızda tartışırız, bu doğru mudur, yanlış mıdır diye.. Medya patronları, iktidarın siyasi tercihlerinden çıkardıkları vazife sonucu, başarılı gazeteci veya TV programcısı emekçileri kapının önüne koyuyor Bir TV çalışanı, “Üzerimizde zulüm var” diye özetliyordu.. Medya yöneticileri, programcılar üzerinde durmadan “onu yapma, bunu çağırma, öyle olmasın, şu gelsin, o konuya girme..” türünden, patronun doğrudan çıkarlarına herhangi bir halel gelebileceğini düşündükleri konularda baskılar uyguluyorlar.. İktidarın basın özgürlüğünü pratikte ayaklar altına alan uygulamalarının ürünleridir bütün bunlar.. Kimi hapiste yıllardır, aylardır.. Kimi de kapı önünde! Başbakan’ın, yazar ve gazeteciler üzerine sözlerini (veya dolaylı olarak patronlara verdiği talimatları!) burada yinelemeye üşeniyorum! Bu sözler de, medya üzerinde üstelik birinci dereceden baskı zinciri oluşturmuştur.. Şuna bağlayacağım: Herkes kendine yakın olan tutuklu arkadaşını savunur oldu! Şimdi bütün namuslu gazetecilere soruyorum: Mustafa Balbay’ın tutuklanmasının nedeni olarak, “terör örgütü üyesi” olduğuna inanan, bunun kanıtını gösterebilecek birisi var mı? Odatv’nin Ergenekon örgütünün kurumu, üyesi olduğunu iddia edebilecek ve bu konuda delil gösterebilecek namuslu bir gazeteci var mı? Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın, tamamen muhalif yayınlarından dolayı “tutuklandığı”nı kabul etmeyecek kim var? Yok hayır, “ben sadece Ahmet ve Nedim’e kefilim, diğerlerini hem sevmem hem de mahkemede aklansın çıksınlar...” demek, en hafifinden siyasi körlükle açıklanabilir! Siyasi gelişmelerin içsel bağlantılarını göremeyenler, ya gazeteci olamazlar ya da “kardeşim bu zincirin halkası ben asla olmam”, diyenlerdir. Bu ayrı bir “yaaaa..” tartışmasını açar... Doğan Yurdakul arkadaşıma başın sağ olsun bile diyemiyorum utançtan! Bütün diğerleri gibi, içeride tutulmasını kabul edemiyorum.. Gül “O fotoğrafa çok üzüldüm” demiş. Yurdakul’un cenaze töreninde yanı başında sivil jandarmalar olan fotoğrafına.. Ortak iktidarlarının yarattığı zulüm fotoğrafının, hiç olmazsa sözlü bile olsa vicdanının kenarına dokunması iyidir! Tıpış tıpış savcılığa hapishaneye gidenlere, kamuoyunun sille tokat kampanyası sonucu zoraki verdikleri iki günlük izni bile zulme dönüştürmede her zamanki gibi birbiriyle yarışıyorlar! Bu vicdan, Müslüman muhafazakâr iktidarın, cemaatparti uygulamalarının vicdanıdır. Bunu unutmayın! NOT: Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün, iktidar destekçisi bir “gazeteci”ye verilmesi, hem komik hem ironiktir! Ödül komitesine baktım, sonucu da normal gördüm... ANKARA TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa başlangıcını, anayasa profesörleriyle dün yaptığı toplantıyla verdi. Yeni anayasanın hangi esaslara göre yapılacağının tartışıldığı toplantıda, mevcut anayasanın değiştirilemez ilk 3 maddesine “dokunulup dokunulamayacağı” konusunda anayasa profesörleri arasında görüş ayrılığı çıktı. Yeni anayasanın nasıl yapılacağı konusunda ise mevcut Meclis’in temsil oranının yüksek olması nedeniyle “Kurucu Meclis” gibi çalışabileceği görüşü ağırlık kazandı. Yeni anayasayı “Özel Anayasa Meclisi”nin yapmasını öneren Prof. İbrahim Kaboğlu, Meclis’in 1 Ekim’de tutuklu milletvekilleri ve BDP’liler de dahil “tam kadro” toplanması gerektiğini belirterek, “aksi takdirde yapılacak anayasanın meşruiyetinin tartışılacağını” ifade ederken çok sayıda öğretim üyesi de bu görüşe destek verdi. Çiçek’in anayasa süreciyle ilgili anayasa hukukçusu öğretim üyelerinin görüşlerini almak için TBMM’de Ç ÇEK’TEN BDP’YE: ÇÖZÜM YER PARLAMENTO ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ve beraberindeki heyeti kabulünde yeni anayasa çalışmalarını anımsatarak BDP’ye bir kez daha çağrıda bulundu. Bir partinin halen Meclis’e girmediğini, bunu doğru bulmadığını, çeşitli kereler çağrı yaptığını belirten Çiçek, sorunların TBMM çatısı altında çözülmesi gerektiğini söyledi. Çiçek, “Çözümü ne dağda arayacağız ne başka bir yerde. Geleceğiz, burada arayacağız. Burada da demokratik süreçleri işleteceğimizi ifade etmek istiyorum” dedi. Boyner de BDP’nin yeni anayasa sürecine katılımının önemine dikkat çekerek, “Ümit ediyoruz ki 1 Ekim’de Türkiye, bu sorunu da çözer” dedi. ki toplantısına 27 öğretim üyesi davet edildi ancak 24 isim katıldı. 7 saat süren toplantıyla ilgili soruları yanıtlayan İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Merdan Hekimoğlu, ağırlıklı görüşün mevcut parlamentonun yüzde 95 gibi yüksek bir temsile sahip olduğu dolayısıyla “kurucu meclis” gibi çalışabileceği yönünde oluştuğuna dikkat çekti. Çiçek de Meclis’te temsil edilen AKP, CHP ve MHP’nin anayasayı mevcut parlamentonun yapması konusunda görüşbirliği içinde olduğunu, bunun genel uzlaşma ol duğuna dikkat çekti. Edinilen bilgiye göre, Prof. Kaboğlu, sadece yeni anayasa yapımı için “anayasa Meclisi” adı altında özel bir Meclis kurulmasını önerdi. Kaboğlu’na bazı hocalar da destek vererek TBMM’den farklı olarak sadece yeni anayasa yapımı işini üstlenmek üzere, yüzde 10 barajının uygulanmadığı, nisbi temsil sistemiyle yapılacak seçimle oluşturulacak “Anayasa Meclisi”nin yeni anayasa yapmasını önerdi. Ancak bu öneriye, bir grup öğretim üyesi, anayasada böyle bir organ öngörülmediği için teknik olarak sorunlu olacağı eleştirisini getirdi. Anayasanın değiştirilemez ilk 3 maddesinin, diğer maddeler gibi yasa teklifiyle değiştirilip değiştirilemeyeceği de tartışma konusu oldu. Bir grup hukukçu, yeni bir kurucu iradeyle yeni bir anayasa yapılacağını belirterek, “İlk 3 maddeye de dokunulabilir” görüşünü dile getirirken bazı hocalar, “Mevcut bir anayasa varken yeni bir anayasa yapılıyor. Mevcut anayasa ilk 3 maddeye dokunulmayı yasakladığı için yeni anayasa da olsa bu maddelere do kunulamaz” görüşünü savundu. Aralarında Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Serap Yazıcı, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem’in de bulunduğu bazı öğretim üyeleri, Meclis’in yüksek temsil oranını gerekçe göstererek, “Kurucu Meclis gibi çalışabilecek temsil oranına sahip olan bu Meclis yeni bir anayasa yapabilir” görüşünü bildirdi. Ancak bazı öğretim üyeleri yüzde 10 seçim barajının olduğu bir ülkede “temsilde adaletten” söz edilemeyeceğini belirterek bu görüşe karşı çıktı. Bu konuda net ve ağırlıklı bir görüş oluşturulamadı. Toplantıda katılımcıların büyük bölümü parlamentoda temsil edilmeyen siyasi partilerin de katılımının sağlanması ve BDP’nin sürece dahil edilmesi üzerinde görüş belirtti. Söz alan bazı hocalar, “Aksi takdirde yapılacak anayasanın demokratik meşruiyeti zedelenir” görüşünü dile getirdi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yasal zemine kavuşturulması ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması önerildi. BDP de katılmalı AVF RAPORU AÇIKLANDI ‘Türkiye laik görünümlü Sünni devlet’ İstanbul Haber Servisi Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzetin Doğan, Türkiye’nin iç ve dış politikada yaşadığı gelişmelerin yeni anayasa sürecini etkilememesi gerektiği belirterek, yeni anayasanın laiklik ve demokrasi temeli üzerinde ele alınmasının önemine işaret etti. Doğan “Türkiye, şu anda kâğıt üzerinde laik bir devlet gibi gözükse de aslında uluslararası hukuk anlamında bakıldığında daha çok Sünni İslam devletidir” dedi. Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) önderliğinde yürütülen “Türkiye’de İnanç Grupları: Sorunlar ve Taleplere Yönelik Yeni Bir Çerçeve” konulu çalışmanın sonuçları dün Sabancı Müzesi’ndeki toplantı salonunda açıklandı. Doğan, yeni anayasa sürecinde sivil toplum kuruluşlarının inisiyatif almasının önemine değindi. sır ziyaretindeki laiklik vurgusunun hatırlatılması üzerine şu yanıtı verdi: “Sayın Başbakan’ın o ülkelerde yapmış olduğu bu konuşma bence düşüncelerine açıklık getirmiştir ve herhangi bir gizli ajandası olmadığını, Başbakan’ın da laiklik ilkesine bağlı bir siyasetçi olduğu görüşü en azından uluslararası platformlarda doğrulamıştır. Ben çok olumlu bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.” İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayhan Kaya, bazı medya kuruluşlarının laikliği Müslümanlık karşıtı gibi göstermeye çalıştığını belirterek “SunniAlevi, MüslümanHıristiyan gibi bir ikililik üzerinden halk parçalanmaya çalışılıyor” dedi. Fotoğraf: AAABDURRAHMAN ANTAKYALI MECL S’E DÖNÜŞ Tutuklu BDP’liler onay verdi MAHMUT ORAL ‘Zihniyet değişsin’ SEV L ARINAN Kadın örgütleri şunları önerdi:  Yasa tasarısı taslağında eksikler var; yasanın yanında zihniyet değişikliği yapılsın.  Sadece savcılık değil, kollukta da koruma bürosu kurulsun, polislere eğitim verilsin.  Mağdur kadınların bilgileri gizli tutulsun. Koruma kararına karşı adli tatilde süreç yasada yer alsın.  Yasanın hazırlık sürecinde örgütlere etkin olarak yer verilsin.  Bakanlıkla işbirliği yapalım. Sivil toplum örgütlerinin deneyimleri önemsensin.  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na “kadın” ifadesi yeniden eklensin.  Kadına yönelik suçların hükümleri ertelenmesin, para cezasına çevrilmesin.  Eşcinseller için yeni anayasaya “cinsiyet kimliği” ifadesi konulsun. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in düzenlediği toplantıya katılan kadın örgütleri, bakanlığın toplantı programına aldığı, yeni anayasa sürecinde kadın çalışma grubunun oluşturulması önerisine karşı çıkarak kabul etmedi. Son dönemde artan kadına yönelik şiddet için projeler hazırlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, dün kadın örgütlerini dinledi. Önceliğin 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasası Tasarısı Taslağı’na verildiği toplantıda örgütler, “Yasanın yanında zihniyet de değişsin” dedi. Bakan Şahin, örgüt temsilcilerinin sunduğu bazı önerileri ise yorumsuz bırakmayı tercih etti. DİYARBAKIR Uzun bir süredir kamuoyunun gündeminde yer alan BDP’nin TBMM’yi boykot eylemi, 1 Ekim’de sona eriyor. BDP, 12 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen Hatip Dicle, Kemal Aktaş, Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, İbrahim Ayhan’ın, tutuklu bulundukları KCK davalarından tahliye edilmemeleri üzerine TBMM’yi boykot ederek yemin etmemiş ve tartışmalar başlamıştı. Parti organlarında konuyu ele alarak boykot kararını sona erdirmekle ilgili son kararı milletvekillerine bırakan BDP’de, dışarıda olan BDP’li milletvekillerinin çoğu, TBMM’ye gitmek gerektiğini belirtmişti. Dışarıdaki milletvekillerinin bu eğiliminin, tutuklu olanlar tarafından da benimsendiği belirtildi. Edinilen bilgiye göre, tutuklu milletvekillerinin avukatları aracılığıyla parti yönetimine ulaştırdığı görüşlere göre, BDP’de TBMM’yi boykot eylemine son vermede son eşik de aşıldı. Erdoğan, Oslo’daki görüşmeleri eleştiren muhalefete ‘Hükümetdevlet ayrımını iyi yapın’ dedi ünyada böyle bir uygulama yok’ Diyanet İşleri Başkanlığı’na bütçeden kaynağa dikkat çeken Doğan şunları söyledi: “Herkesten toplanan vergilerin 6 milyarı doğrudan devlet bütçesinden bugün yalnız Sünni İslam yorumuna aktarılmakta. Ne Alevilere, Mevlevilere, Hıristiyanlara, Yahudilere tek kuruş dahi tahsis edilmemektedir. Böyle bir laiklik uygulaması dünyanın hiçbir yerinde yoktur, olamaz da. Diyanet, 117 bin cami aracılığıyla Sünni İslam yorumunu insanlara anlatmakla görevli bir kurum. Herkesten toplanan vergilerin 8 katrilyona yakınını sadece Sünni İslam’a veriyorsanız Alevilere, 2530 milyon insana, Musevilere, Hristiyanlara ya da diğer din mensuplarına vermiyorsanız nasıl laik bir devlet olur?” Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Doğan, Başbakan Erdoğan’ın Mı ‘D ‘Özel temsilcim devlet görevlisi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, “özel temsilcim” dediği MİTPKK görüşmesine katılan dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “devlet görevlisi” olduğunu savunurken muhalefete “hükümetdevlet ayrımını iyi yapın” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere dün ABD’ye gitti. Esenboğa Havaalanı’nda gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlayan Erdoğan, ABD’deki görüşmelerinde İsrail’in Mavi Marmara saldırısını aklamaya dönük girişimleri, Somali’deki insanlık dramı, Ortadoğu ve Arap âlemindeki değişim, terör, Türkiye’nin Güvenlik Konseyi geçici üye adaylığı konularını gündeme getireceğini söyledi. PKKMİT görüşmesine ilişkin muhalefetin eleştirilerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, hükümetin değil devletin bu tür görüşmeler yapabileceğini daha önce ifade ettiğini söyledi. Kendisi, hükümet üyeleri ya da parti MKYK üyelerinin böyle bir görüşme yaptığını ispat etmeyenler için “şerefsiz, alçaktır” dediğini kaydeden Erdoğan, “Devletin görevlisi, MİT Müsteşarı herkesle görüşebilir, sadece terör örgütüyle de lk kez bir asker eşiyle BARKIN ŞIK ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile birlikte gittiği ABD ziyaretinde, kendisine Genelkurmay kinci Başkanı Orgeneral Hulusi Akar da eşi Şule Akar ile birlikte eşlik ediyor. Söz konusu durum, sivil asker ilişkileri açısından AKP’nin 10 yıllık iktidar döneminde ilk özelliği taşıyor. Geçmişte yaşanan türban krizlerinden sonra ilk kez bir orgeneralin eşi Emine Erdoğan ile birlikte aynı mekânda bulundu. Orgeneral Akar’ın K.Irak’a kara harekâtı yapılmasının tartışıldığı dönemde Erdoğan ile ABD’ye gitmesi dikkat çekti. Türkiye’nin 2008 yılında Kuzey Irak’a yönelik gerçekleştirdiği kara harekâtı dönemin Genelkurmay kinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un Erdoğan ile birlikte gerçekleştirdiği ABD temasları sonrasında gerçekleşmişti. “Malatya Kürecik’te daha önce NATO’nun böyle bir üssü vardı. Aynı yerde yeniden radar üssü kuruluyor. İsrail NATO’nun mensubu değil, bu geçmişte olsaydı aynı kafa bu kez Rusya’ya yöneliktir diyecekti. Şimdi ne diyor İran’a yönelik. Üssü korumaya yönelik oraya füze yerleşecekse o ayrı bir konudur, şu anda böyle bir şey gündemimizde yoktur” dedi. Görüşmelerinde Filistin’in devlet olarak tanınması konusunu da gündeme getireceğini kaydeden Erdoğan, ABD Başkanı Obama’nın geçen yılki toplantıda “Filistin devletini önümüzdeki yıl göreceksiniz” dediğine dikkat çekti. Erdoğan, “Geçtiğimiz yılın tutanağını onlara sunacağız, bunu neyle izah edeceksiniz, 1 yılda ne değişti diyeceğiz. Yıllar yılı sizin telkininiz iki devletli yapıydı diyeceğiz. Umarım ABD yeniden düşüncesini gözden geçirir” diye konuştu. Türkiye’nin ABD’den insansız hava aracı (predatör) talebinin 2 yıllık bir olay olduğunu ancak Türkiye’de radarın kurulmasından sonra bu sistemin daha da önem kazanacağını belirterek Obama ile görüşmesinde konuyu gündeme getireceğini belirtti. ‘Obama’ya hatırlatacağım’ AKP, muhalefetten randevu isteyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP yönetimi, yeni anayasa için muhalefet partilerinden randevu istenmesini kararlaştırdı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki AKP MKYK toplantısında yeni anayasa konusunda muhalefetle görüşülmesi kararlaştırıldı. Toplantı sonrası bir açıklama yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, gelecek hafta TBMM’de grubu bulunan partilerden yeni anayasa konusunda görüşmek için randevu talep edeceklerini söyledi. Çelik, “Herhalde bu hafta içerisinde bir mektup yazılacak ve TBMM’de grubu bulunan partilerden randevu talebinde bulunulacak ve onların randevu vermeleri halinde, AKP’den bir heyet, onların belirlediği bir heyetle görüşecek” dedi. Çelik, BDP ile görüşme yapılıp yapılmayacağı sorusuna ise net bir yanıt vermedi. ğil başkalarıyla. Ve benim özel temsilcim olarak da giden yine devlet görevlisi olarak, müsteşar yardımcılığı devlet görevlisidir, yine MİT Müsteşarı ile birlikte görüşmüştür. Göğsümü gere gere yine söylerim, devlet böyle bir kurumdur. 35 tane koyun gütmemiş adamla bu ülkede siyasetçi olmaz, bunların durumu bu. Siz netice almak istiyorsanız bunları yapmak zorundasınız, yapılan da bu dur. Söyledikleri sözleri aynen kendilerine iade ediyorum. Önce hükümet nedir, devlet nedir bunu bir öğrensinler” dedi. Erdoğan, MİT’in ses kaydını kimin sızdırdığına ilişkin inceleme yaptığını ancak bunun sonucunun açıklanmayacağını söyledi. Erken uyarı radar sistemiyle ilgili sorular üzerine Erdoğan, radarın İsrail’i korumaya yönelik olduğu yönündeki değerlendirmelere tepki gösterdi. Erdoğan, C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle