22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 EYLÜL 2011 CUMARTES 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, ‘Erdoğan, ABD’de aldığı üstün hizmet madalyasının gereğini yapıyor’ dedi Dikkat Lig Başladı! PAR S Hep hayıflanıyorum “şimdiye kadar aklım neredeymiş” diye. 1990’lı yıllarda bir gün, Ali Sami Yen Stadı’nın basın tribününde bu sözleri söyleyen ünlü karikatür sanatçımız Ali Ulvi idi. Hayıflanmasının nedeni ise futbol maçlarını izlemeye geç başlayarak, onca yılı kaybetmesiydi, o artık futbolun tadına varmıştı. Ali Ulvi çağımızın önemli gerçeklerinden biri olan ayaktopunu küçümseyenler grubunda boğulmak gafletine düşmedi. O geç de olsa, bu işin keyfini iyi çıkardı. Televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte futbol da evimize girdi, artık erkek oyunu olmaktan çıkıp ailede kadın erkek, herkesin oyunu oldu. Dünyanın her yerinde öyle. 1998’den bu yana birkaç dünya kupasını Paris’te izledim. Bütün kahvelerin turnuvalar yüzünden plazma TV alıcılarıyla donatıldığı kentte önemli maç günlerinde yaşam ölüyor, herkes ekrana kilitleniyor. Jacques Brel’in “Her yer bira kokuyor” diyen biranın ortak payda olduğunu anlatan şarkısı var. Ama şimdi galiba asıl ortak payda futbol. Artık her yer futbol kokuyor. 20. yüzyılın oyunuydu futbol, 21’incinin de olacak gibi görünüyor. Bugün Paris’te, evlerde, bulvarlarda ve kahvelerde insanlar bir kez daha yine futbol konuşup izlerken, bizim liglerimiz de bunca badirenin ardından, başlamış olacak. Bu yıl futbol başımızı çok ağrıtacağa benziyor. Şike skandalının soruşturması bir hukuk skandalına dönüştü. Savcılar, Futbol Federasyonu’na, dört başı mamur bir dosya gönderip, soruşturmanın kurallarına uygun ve özgürce yapılmasını sağlayamaz mıydı? Hukuk devleti konusunda fazla duyarlı olmayan toplum, konu futbol olunca tepkisini ortaya koymaya başladı. Eğri oturup doğru konuşalım; söz konusu olaylar Fenerbahçe yerine herhangi bir başka takımın başına gelmiş olsaydı, taraftar tepkisinin içeriği pek değişik olmayacaktı. Ayrıca kabul etmek gerekir ki Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyon Kulüpler karşılaşmalarından tasfiye edilmesinde, Futbol Federasyonu’nun rolünü anlamak oldukça güçtür. Federasyon, Fenerbahçe’nin şikeye bulaştığı ve liglerden yasaklanması konusunda kendi ölçütlerine ve ikna edici yeterli kanıt bulamadığını açıkladığına göre, şimdi hangi kriterden hareketle, sarı lacivertlileri Avrupa liglerinden yasaklama yolunu tutabilmektedir ki? UEFA’nın TFF’ninkinden daha sıkı kriterleri olabilir; İtalya’da olduğu gibi burada da onları işletebilir. Ama TFF’nin, UEFA’nın “Fenerbahçe’yi Avrupa Şampiyon Kulüpleri’nden yasaklayın!” talebiyle karşılaştığında, vereceği yanıt şu olmalıydı: Biz, henüz FB’nin şike yaptığı konusunda yeterli delile sahip değiliz. Bu durumda kendi kriterlerimiz içinde neye dayanarak, bu kulübü yasaklayalım ki? Size göre, bir yasaklama nedeni varsa, kararı siz alın! Bugünkü durumun haksızlığa uğramış olduğu duygusunu taşıyan Fenerbahçe taraftarını ne gibi davranışlara itebileceğini, geçenlerde Şükrü Saracoğlu’nda meydana gelen olaylarda gördük. Başına gelmeyenin, gelenin halinden anlaması güç de olsa, bütün Fenerbahçe taraftarlarına soğukkanlı olmalarını tavsiye ederken kulüp yönetiminin de havayı yatıştıracak bir tutum içinde olmasının şart olduğunu bir kez daha anımsatmak gerek. Geçen hafta sonunda, Elazığ’da, Diyarbakırspor maçı sırasında meydana gelen olaylar, toplumun içinde bulunduğu gergin atmosferin tribün ve sahalara yansımasının doğuracağı tehlikeler konusunda ipucu verdiğini söylemek mümkün. Sevgili okurlarım, şike skandalı patlak vereli bu kadar süre geçmesine karşın, özel yetkili savcıların, “suç işlemek için silahlı örgüt oluşturmak” suçundan soruşturma açmalarının ardındaki gerekçeyi kavrayamadığımı itiraf etmek isterim. Kanımca, kendini her şeye kadir gören bir iktidarın toplumda çok etkin olan futbol dünyasını kendi isteğine göre, yeniden dizayn etme isteği yatıyor olayın ardında. Bu durumda da kimse, kendini yeni gelişmelerden masun hissetmemelidir. Gün “bugün bana, yarın sana!” günüdür. Bu durumda, herkesin Fenerbahçe ile dayanışma içinde olması akıllıcadır. ‘Madalyayı alan avukattır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin 88. kuruluş yıldönümünde eski genel başkanlar Deniz Baykal, Murat Karayalçın ve Altan Öymen’le birlikte parti okulunu açtı. Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Acaba Kılıçdaroğlu mezhep dayanışmasıyla mı Suriye’ye sahip çıkıyor” sözlerini “ciddiye almadı”. Kılıçdaroğlu ve partililer, CHP’nin 88. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında dün ilk önce Anıtkabir’i ziyaret etti. CHP’nin Çevre Sokak’taki eski genel merkezi dün parti okulu olarak açılırken Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in asfalt döktürüp sokağı trafiğe kapattırması dikkati çekti. Parti okulunun ilk öğrencileri Muşlu gençler oldu. Kılıçdaroğlu, “CHP içinde parti içi rekabet olacaktır, bu hizipçilik değildir. Gençleşeceğiz, yenileneceğiz. CHP yıllardır statü ‘Yeni CHP’ söylemiyle geçmişlerini reddetmediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Biz birilerinin yaptığı gibi ‘Kirli gömleklerimizi çıkardık, aklandık, Milli Görüş gömleğini çıkardık, yeniyiz’ demedik” diye konuştu. CHP lideri, Erdoğan’ın “ srail’in avukatlığını yapıyor” eleştirilerine de “Eğer sen halkın önünde saygın bir Başbakan olmayı kabul ediyorsan önce o aldığın madalyayı iade edersin” diye yanıt verdi. kocu olmakla suçlanıyor, oysa partimizin ruhunda devrimcilik var. CHP değişecek, dönüşecek, yenilenecek” mesajı verdi. “Yeni CHP” söylemiyle geçmişlerini reddetmediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Biz birilerinin yaptığı gibi ‘Kirli gömleklerimizi çıkardık, aklandık, Milli Görüş gömleğini çıkardık, yeniyiz’ demedik. Biz köklerimizle CHP’liyiz” dedi. CHP lideri, AKP’nin yüzde 49.9 oranında oy almasına karşın “Tökezleyen bir Türkiye ve ezberi bozulmuş bir iktidar” yarattığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Dün söylediğini ertesi günü yalanlayan bir siyasal iktidar, Türkiye’yi unutup Arap sokağına oynayan bir siyasal iktidar” dedi. Kılıçdaroğlu, “uzun vadede parti okulundan mezun olmayanların üye ve delege olamayacağını” sözlerine ekledi. Kılıçdaroğlu, “Eski genel başkanımız Deniz Baykal da burada. Ona her zaman, her yerde, her ortamda saygı duymak her CHP’linin temel görevidir” dedi. Kılıçdaroğlu, Murat Karayalçın’ı da “belediyeciliğin markası” olarak selamladı. Kılıçdaroğlu, gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Başbakan Gazze’ye yapılacak yardım gemilerine Türk donanmasından da eşlik edilebileceğine yönelik bir değerlendirmede bulundu” anımsatması üzerine “Gazze’ye yardımı Kızılay götürecekse zaten bir sorun yok. Çünkü Kızılay bizim milli kuruluşumuz, ayrıca Gazze’de yeri var, depoları var, herhangi bir güvenlik sorunu olduğunu da sanmıyorum. Ama yabancı bandıralı gemilere bizim savaş gemilerimiz eşlik edecekse bunun herhalde bir gerekçesi olması gerekir” dedi. Kılıçdaroğlu, Çelik’in kendisini hedef alan açıklamalarıyla ilgili “Ciddiye alınacak birisi değil” dedi. Kılıçdaroğlu, “İsrail’in avukatlığını yapıyor” eleştirileri anımsatıldığında da “Ben sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının avukatlığını üstlenmekten onur duyarım. Avukatlığını üst ‘Köklerimizle CHP’liyiz’ lenen o gruplardan, o cemaatlerden madalya alanlardır. ABD’de üstün hizmet madalyasını, Yahudi gruplarından alan kim? Tayyip Erdoğan. O madalyanın gereği olarak avukatlığını yapıyor zaten. Füze kalkanı sistemini getiren kim, İsrail’in güvenliği için? O avukatlığı üstlendiği için o avukatlığın gereği olarak bunu yapıyor. Şimdi halkının önüne çıkıp, ‘İsrail’e yok savaş gemilerini göndereceğiz, yok şunu yapacağız, bunu yapacağız’... Eğer sen halkın önünde saygın bir Başbakan olmayı kabul ediyorsan önce o madalyayı iade edersin, gereğini yaparsın” dedi. ‘ ade et’ çağrısı ‘Alnından öpeceğim’ Kılıçdaroğlu, Twitter mesajında da “Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Gazze’ye yardım götüren gemilere Türk savaş gemileri nereye kadar refakat edecek? Gazze Limanı’na kadar gidecekseniz seni alnından öpeceğim” dedi. Devrimcilik vurgusu ‘Sağduyu sahibi herkes bilir...’ CHP, 88. kuruluş yıldönümü dolayısıyla parti genel merkez bahçesinde resepsiyon düzenledi. Resepsiyon “son dönemde yaşanılan dramlar” nedeniyle içkisiz yapıldı. Kılıçdaroğlu, tutuklu milletvekilleriyle ilgili soru üzerine “Bir savcı gelenekselleşen bir uygulamayı yaptığı zaman müfettiş gönderip görevden alıyorsunuz ama uluslararası anlaşmaları uygulamayan yani yasaları, anayasayı uygulamayanı ödüllendiriyorsunuz, bu bir çelişki değil mi? Bu çifte standardı Sayın Cemil Çiçek bilmez mi, bilir herhalde. Adalet Bakanı bilmez mi, bilir herhalde. Sağduyu sahibi herkes bilir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Uzun tutukluluk süreleriyle ilgili de “Parlamentoya düşen bir görev var, ilk iradesinin arkasında durmak. lk irade kısa süreli bir tutukluluk dönemiydi” diye konuştu. (Fotoğraf: Ç ÇEK’ N ÇAĞRISINA TEPK BDP, yemin için AKP’den adım bekliyor BDP’nin yemin etmeme tutumunun temel nedeninin “tutuklu vekillerinin serbest bırakılmaması” olduğunu söyleyen Kaplan, “Bizi sorumlu olmaya çağıran Sayın Çiçek, şimdiye kadar ne yaptı?” dedi. AYŞE SAYIN (AA ECVET ATİK) ‘CHP, srail ile aynı karede’ Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, AKP’yi eleştiren Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin İsrailli yetkililerin yaptıkları açıklamalarla örtüştüğünü ileri sürdü TOKAT (Cumhuriyet) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin, İsrail’in yanlış tutumu nedeniyle farklı bir noktaya geldiğini ileri sürerken hükümetin dış politika ve İsrail politikasını eleştiren CHP’yi İsrail ile “aynı karede” olmakla suçladı. Tokat’ta bazı açılışlara katılan Bozdağ, gazetecilerin sorularını yanıtladı. İsrail’in Mavi Marmara gemisine yönelik baskınından dolayı Türkiye’den özür dilemedikçe ve tazminat ödemedikçe Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleşmeyeceğini yineleyen Bozdağ, “Alınan tedbirler bütün kamuoyunun malumudur. Biz haklı olduğumuz bir konuda hiçbir zaman geri adım atmayı düşünmeyiz ve düşünmemiz de söz konusu değil” dedi. yaptığı açıklamalara baktığınızda ne kadar benzeştiğini, bazı kısımlarda da ne kadar örtüştüğünü çok rahatlıkla görmek mümkündür. Doğru bir şey mi? İsraillilerle aynı karede olmak ve böylesi bir konuda aynı fotoğrafın içerisinde yer almak, yakışır bir durum değil. Bu noktada hükümete destek olması ve İsrail devletinin yaptığı yanlışlar ve uluslararası alanda bu konuda yapılan yanlışları dile getirip, Türk hükümetinin yaptığı doğruların yanında durması doğru olandır” diye konuştu. ‘Çıkarlarımızı koruduk’ İsrail’e yönelik yaptırımların Türkiye’nin çıkarlarını korumak için yapıldığını ileri süren Bozdağ, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun yapmış olduğu açıklamalara baktığımız zaman, üzerinden CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ismini çıkardığınızda, bir de İsrail yetkililerin ANKARA BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, kendilerine “sorumlu davranıp Meclis’e gelmeleri” çağrısı yapan TBMM Başkan Cemil Çiçek’in “mensubu olduğu iktidar partisinin hisleriyle hareket ettiğini” savunarak, “Siz şimdiye kadar tutuklu milletvekilleri için hangi adımı attınız” diye sordu. Tutuklu milletvekillerinin salıverilmemesine tepki olarak Meclis’i boykot edip, yemin etmeyen BDP’liler, Meclis’in açılacağı 1 Ekim yaklaşırken, “Meclis’e dönüp dönmeme” konusunda, hükümet ve TBMM Başkanlığı’nın atacağı adımları bekleme ve Türkiye’nin PKK’ye yönelik kara operasyonu sürecini izleme kararı aldı. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Kaplan, önümüzdeki süreçte Meclis’te yemin konusunu gündemlerine aldıklarını ve yetkili kurullarda değerlendirdikten ve parti tabanının da görüşünü aldıktan sonra tavırlarını netleştireceklerini ifade etti. BDP’nin “Meclis’i protesto, Meclis’ten kaçma” gibi bir tutumu olmadığını savunan Hasip Kaplan, yetkili organlarında Meclis’te yemin konusunu değerlendirirken önceliklerinin “tutuklu vekillerin durumu” olduğunu ancak, AKP hükümetinin; partisine karşı tutumu, “kara operasyonu” olasılığını göz önünde bulunduracaklarını kaydetti. ACI KAYIP Biricik kızım Yard. Doç. Dr. SEÇİL MESRURE (ERGİN) SARAÇLI Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. 09.09.2011 tarihinde defnedilmiştir. Nur içinde yatsın. Annesi Prof. Dr. Z. Seçkin Ergin Bu yazı yayımlanmadan bir gün önce Obama, 11 Eylül 2001 saldırılarının onuncu yıldönümünde Le Figaro’ya verdiği demeçte, ekonomik sorunlara karşın ABD’nin dünya liderliğini sürdürdüğünü açıklayarak, burada temel aldığım ABD politikalarının özelliklerinden birini, dünya liderliği iddiasını bir kez daha teyit etti. Obama ayrıca, “El Kaide’nin komplolarını başarısızlığa uğrattık. Usame bin Ladin’i ve örgüt üyesi birçok kişiyi öldürdük” dedi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki halkların demokrasiye giden en güvenli yolun şiddete ve teröre başvurmamak olduğunu gösterdiğini belirten Obama, geleceğin yıkmak değil, inşa etmek isteyenlere ait olduğunu vurguladı. ABD’nin İslama karşı olmadığını ve asla olmayacağını belirten Obama, “11 Eylül’deki saldırıları düzenleyenlerin ABD ile dünyanın geri kalanı arasına hendek kazmak istediklerini, ancak bunu başaramadıklarını” söyledi. Bu demeç benim yazılarım bakımından çok önemli bazı yaklaşımları yansıttığı gibi, mevcut durumun gerçeklerine ilişkin önemli çelişkileri de barındırıyor. Bu demeci irdelemeyi sonraya bırakarak, şimdi ABD’nin Siyasal İslamla tehlikeli dansının arkasında yatan temel özellikleri çözümlemeye devam edelim: Amerikalılar pragmatik insanlardır… Sadece kendi kişisel ve ailevi yaşamlarında değil… Toplumsal ve siyasal politikalarda da pragmatizm ABD’de genel olarak uygulanan bir yöntemdir: Bir tutum, bir davranış, bir politika, o andaki sorunu çözecekse, o sırada amaçlanan hedefe uygun sonuçlar verecekse derhal onu uygulayıverirler… Bu uygulamayı yaparken, “sonuç almak” önemlidir… Çabuk ve etkili bir sonuç! Bu sonuca varmak için uygulanan yöntemlerin, geleneklere, kurallara, yasalara ve hatta ahlaka uygunluğunun bile çok fazla önemi yoktur… Hele hele uzun dönemli politikalar ve stratejiler açısından derin değerlendirmeler yapılmasına da o sırada pek gerek duyulmaz. Ama Amerika aynı zamanda uzun vadeli stratejilerin her düzeydeki uzmanlarca ve politikacılarla tartışıldığı, dünya egemenliğinin sürdürülmesi için belirlenen yöntemlerin irdelendiği, saptandığı ve uygulamaya da konduğu bir büyük ve karmaşık ülkedir. Üstelik Amerika’nın bir başka çok önemli özelliği daha vardır: Bir kurallar ve yasalar ülkesidir! Öyle de olmak zorundadır… Çünkü göçmenlik üzerine kurulmuş bir yapısı vardır. Dünyanın her yerinden gelen insanla ABD’nin Siyasal slamla Tehlikeli Dansı VI rın aynı toplumda uyum içinde, ülkelerine hizmet ederek yaşamalarının sağlanması, ancak çok net ve kesin kuralların, yasaların uygulanması ile olanaklı olur… Ancak bu yolla farklı kökenlerden, kültürlerden gelen insanlar bir potada eritilir ve aynı ülkenin yararlı vatandaşları haline getirilir. Sevgili okurlarım, Amerikan pragmatizmi, ABD’nin uzun vadeli stratejileriyle ve bir hukuk devleti olması ilkesiyle zaman zaman çatışır, belli çelişkiler ortaya çıkar. Yani hemen sonuç alacak faydacı, pragmatik uygulamalar, kimi zaman belirlenmiş olan uzun vadeli stratejiler çerçevesinde aykırılıklar oluşturur… Sadece uzun vadeli stratejilere ters düşmekle de kalmaz, kimi zaman hukuk devleti ilkelerini, yasaları, kuralları da ih lal eder. Bu konuda çok klasik bir örnek “İrangate” veya “İranKontra skandalı” diye de anılan Oliver North olayıdır: Yarbay North, Beyrut’ta tutulan bazı rehinelerin kurtarılması karşılığında Amerika’nın büyük düşmanı İran’a gizlice yasadışı bir biçimde silah satar, bununla da yetinmez, bu satıştan elde edilen paralar, Panama diktatörü Noriega’nın üzerinden bazı Amerikalı işadamlarının da katkılarıyla, Nikaragua’daki komünist Sandinistalara karşı savaşan kontrgerillalara yine yasadışı biçimde aktarılır. Bu aktarma da yasadışıdır, çünkü Kongre, komünist Sandinistalarla savaşan kontralara yardımı, kontraların insan hakları ihlallerinden dolayı yasaklamıştır. Olay açığa çıkınca Yarbay North yargılanır ve mahkum olur. Yaptığı operasyonlardan Milli Güvenlik Konseyi’ndeki en üst düzey yetkililerin haberi olduğu anlaşılır, olay Başkan Yardımcısı George Bush’a (baba Bush) ve Başkan Reagan’a kadar uzanır ama onların doğrudan bilgisi olduğu kanıtlanamaz. Bir süre sonra, Kongre’de ifade vermekten dolayı kazandığı dokunulmazlık ilkesi kullanılarak, birtakım karışık hukuk mekanizmaları sonunda, North’un cezası kaldırılır. Yarbay Oliver North pek çok kişi ve çevre tarafından ulusal kahraman ilan edilir, kitap yazar, olay hakkında filmler çevrilir ve sonraki hayatına da, muhafazakâr medyada zengin ve ünlü bir yıldız olarak devam eder, Virginia’dan katıldığı senatörlük seçimini ise kıl payı kaybeder. Görüldüğü gibi bu olayda, bazı rehinelerin kurtarılması ve Nikaragua’daki komünist gerillalarla mücadele edilmesi uğruna (ki sonunda Sandinistaların galip geldiğini ve Somoza’nın diktatörlük rejimini devirerek iktidara geldiklerini ve bu arada diktatör Noriega’nın da Panama’dan kaçmak zorunda kaldığını anımsatalım) hem uzun dönemli stratejik çıkarlar hem de hukuk devleti ilkeleri ihlal edilmiştir: Hem ABD’nin büyük düşmanı İran’a yardım edilmiş, böylece uzun dönemli stratejiye aykırı davranılmış, hem de Kongre kararları, yani yasalar ihlal edilmiştir. ABD’nin dış politikaları açısından buna benzer pek çok olay vardır: ABD pragmatizmi, ABD’nin uzun vadeli stratejik planları ve çıkarlarıyla çelişen ve hukuk devleti ilkelerine de aykırı olan pek çok askeri ve istihbarat uygulamasına yol açmıştır. Pek doğal olarak aynı çelişkiler ve uygulamalar ABD’nin Siyasal İslamla dansında da söz konusudur. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle