18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EYLÜL 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA 11 Andıç Davasının Özeti yetkilerini belirleyen yasaya Kendisinin görev vegöre, Genelkurmay Başkanı, silahlı silinmemişken ve de Anayasa Mahkemesi, ülkeyi yöneten AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlere odak olmaktan, Hazine yardımının yarısının kesilmesine” karar vermesine yol açan bir süreçte, “irticai” olduğuna inandığı bilgisunar sitelerini de tek tek izlemeye almış. Ayrıca Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, her iki savaş ve tehlikeye karşı (bölücülük ve irtica) istihbarat ağını genişletmek üzere kendisi de bilgisunar siteleri oluşturmuş. Çünkü Genelkurmay’a göre, bu yasal bir görev... Şimdi deniyor ki: Bu bir görev değil, suçtur. Niye? Çünkü rejim değişti! Hani Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Biz ne tatlılar yiyoruz Ankara’da, ne bayramlar kutluyoruz. Ah güzel kardeşlerim. Sabır. Sabra zafer. Sabreden başarıya ulaşacak inşallah” diyor ya. İşte o başarıldı. Andıç davasının arkasındaki siyasi anlam işte budur. Değişiklik Genelkurmay Başkanı; yalnız YeniBayramı Zafer değil tüm ulusal bayramlarda Türk milleti adına bayram tebrikatlarının Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasını uygun bulmuş. Eskiden çocukların adlarını Zafer koyarlardı. Şimdi Furkan koyuyorlar. 30 Ağustos törenleri de benzer bir değişikliktir. Kabul Emin olunuz ki, Başkomutan Abdullah Gül ile Genelkurmay Başkanlığı doğrudan şehit, iki şehit, üç şehit. Birgün...Her gün, ama her kendisine bağlı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, akan kanı acilen durduracak ve ardından da tebrikleri birlikte kabul edeceklerdir. kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında; istihbarat dahil çeşitli hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programlarını saptıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı’na ilişkin yasa da Genelkurmay İstihbarat Başkanı’nı, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu üyeleri arasında sayıyor. Yani, istihbarat toplamak, gerektiğinde “karşı istihbarat” yöntemlerine başvurmak Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nın yasal görevleri arasında... Türkiye’de adına “örtülü” de dense bir savaş var mı? Var. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’nin bir bölgesinde bölücü ve ırkçı bir şiddet örgütü ile savaşıyor ve bu örgüt Türkiye’nin sınır komşularından yardım, destek alıyor. Ne yapmış Genelkurmay? Bir andıç çıkarmış ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı da çoğunluğu savaştığı Sarı Laci Şal Cumhuriyet okurlarına merhaba... Sizlerin “farklı” olduğunu biliyorum. Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız “Bizde yazar mısın?” teklifini ilettiğinde, “eyvah” dedim içimden. Düşünen ve sorgulayan Cumhuriyet okurunun karşısına nasıl çıkmalıydım ki ben de bir fark yaratayım? İyimser bir yapım var, ama isyankârım. Ayrıca aşırı duygusalım. Kendimle dalga geçmeye de bayılırım. Bu özelliklerimi Cumhuriyet yazılarımda avantaja dönüştürebilir miyim? Göreceğiz... Cumhuriyet’i bebekken tanıdım. Cağaloğlu’ndaki binada saatlerce masanın üstünde uyutulurken neler olduğunu bilmiyorum, çünkü o zaman Pampers falan yoktu. Uzun lafın kısası, babam Cumhuriyet’in Yazı İşleri Müdürü idi. Ondan önce de Dünya’nın... Dünya’da çalışırken dönemin başbakanı Menderes, Park Otel’de basın toplantısı yapıyormuş. Babam iktidarın söz verdiklerini neden yapmadığını sormuş. Çalıştığı gazetenin patronundan anında bir kâğıt parçası gelmiş önüne, üzerinde “Bu soruyu soracağınızı bilmiyorduk” diye yazan... Basmış istifayı genç gazeteci. Babıâli yokuşunda kahraman olmuş. Birkaç gün sonra Cumhuriyet’ten davet almış... Babamı geçen 22 Temmuz’da kaybettim. O benim de kahramanımdı. Cumhuriyet’te yazdığımı görseydi, çok mutlu olurdu. Her şey bir yana, Cumhuriyet’in her biri gerçek gazeteci olan kadın yazarları ile birlikte anılmaktan onur duyacağım. Derken Cumhuriyet’te masaların arasında koşuşturmaya başlamışım. Normal bir çocuğa ilk ne demesi öğretilir? Anne, baba... Hayır efendim, normaller sıradandır ya, bana “Fenerbahçeliyim” demesi öğretilmiş. Günümüze gelirsek bizim ev halkı da Fenerbahçeli. Talihsizliğe bakın ki Fenerbahçe olayı yaş günüm 3 Temmuz’da patladı. Doğduğum günün bizim evde yas ilan edilmesinin arkasında gerçekten Fenerbahçelilik mi var yoksa iyi bir bahane mi oldu bilmiyorum. Emin olduğum şeyler de var. Şike bahane, Türkiye gündeminin en can alıcı konularının üstü sarı lacivert bir şalla örtülmekte. Baskı altında yazmak kolay değil! Ben bu yazıyı hazırlarken evin beyleri mutfağa girip terapi niyetine mantı hamuru açtılar. Başımı derde sokacak bir şey yazarım endişesiyle kıvranıyorlar. Zaten ne zaman televizyona çıksam büyüğü “Kalbimde stent var unutmaaa” diye tehdit eder, küçüğü ise “Anne sabahın köründe uyandırılıp peşinden Bulgaristan istikametinde yol almak istemiyorum” diye abartılı espriler yapar. Derken mutfaktan atılan bir mail göründü bilgisayar ekranımın köşesinde: “Babanın bana son sözlerini hatırlatarak yeni yazı hayatına desteğimi sunuyorum. ‘Evet durum pek parlak olmayabilir, ama bizim gençlere umut aşılamamız lazım’ demişti Ali İhsan Bey...” Mutfağa koştum. Mantı fırına sürülmüştü. “Neler yazacağımı, televizyonda neler söyleyeceğimi prova edelim” dedim bizimkilere... Ve sarı laci şalı top yapıp attım onlara. Babamın sözünü ise tutacağım. şiddet örgütü ile bağlantısı olduğuna inandığı bilgisunar sitelerini (amedchat, apocu, beritan, bijinewroz, firatnews, gelaciwanen, kurdishinfo gibi) izlemiş. Bu andıçla başka bir istihbarat çalışması yapılmış mı? Yapılmış. Din adına insanları domuz bağıyla boğup evlerin bahçesine ya da bodrumuna gömen gericibölücü örgütlerin varlığı henüz belleklerden dilden dile bir öykü oldu. Kös kös kadar Ankara’daşöyle:dinlenmeyecekanlatılır ilgi çekici öykü Kozmik öykü İddia o ki, bir bilgi havuzunda toplanmış olan bu belgeler, o günkü mevzuata göre AKP ve kadrolarının siyasi yaşamını bitirebilecek düzeyde kozmik nitelik taşıyormuş. Kimi bürokratların elinde de bulunan bu belgeler zaman içinde ortada kalmış. En sonunda belgelerin tamamına sahip olan ve havuzun başındaki bir bürokrat ki sonradan mahkeme kararı ile telefonları dinlenen kişiler arasına katıldığı söyleniyor “emin ellerde olması” dileğiyle belgeleri Genelkurmay Başkanlığı’na vermiş. O dönemde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt. Bugün herkes biliyor ki, Yaşar Büyükanıt, 2007 seçimleri öncesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile “mezara kadar açıklanmayacak” olan ünlü Dolmabahçe görüşmesini gerçekleştiren, emekli olduktan sonra kendisine zırhlı Audi marka araç ayrılan kişidir. Öykümüze geri dönelim: Belgeler bir süre unutulmuş. Ta ki, 2009 yılında Bülent Arınç’ın Manisa’da olduğu bir gece, Ankara’da kendisine suikast yapılacağı savıyla girişilen ve kimi Efendim, AKP iktidara geldikten bir süre sonra, partinin ve kadrolarının geçmişte yaptıkları ve ilk uygulamaları konusunda binlerle ifade edilen sayfalar dolusu belge ve bilgi kimi resmi kanallardan toplanmaya başlamış. Bu bilgi ve belgeler, “bir tehlike ile karşı karşıyayız, devlet olarak önlem almamız gerekir” düşüncesiyle Yargıtay Başsavcılığı’na da iletilmiş. Ancak, dönemin Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok, başsavcılığın kendi izleme masaları olduğu gerekçesiyle bu bilgi ve belgelere dayanarak yasal bir işlem başlatmamış. subayların da adının karıştığı operasyona değin. Bilindiği gibi, o operasyon sonrası Genelkurmay’ın şimdiye değin hiç açılmamış ve açılmayacak olan kozmik odası da soruşturma kapsamı içine alınarak bir yargıç tarafından soruşturulmuştu. İşte kozmik oda soruşturmasının asıl hedefinin, o belgeler olduğu savlanıyor. Belgeler bulunmuş mu? Orası kozmik bir durum. Soruşturma bitmiş mi? Üzerinden yaklaşık iki yıl geçmiş, ama soruşturma hâlâ sürüyor. Bitecek mi? Deniyor ki: “Orasını da kozmoz bilir!” srail Meselesi ve Dış Politika SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Türkiye’nin, BM’den gelen Mavi Marmara raporuna itiraz etmesiyle birlikte İsrail’le Türkiye arasında halihazırda keyifsiz olan hava daha da gerilerek etkisini sürdürüyor. Soğuk havanın her iki tarafı da çarpması yine kuvvetle muhtemel gözüküyor. İsrailli bazı yorumcular bile İsrail’in özür dilememe tavrını bir hata olarak değerlendiriyor. Zira İsrail bu şekilde en yakın Müslüman dostu olan Türkiye’yle arasını bozmuş durumda; oysa ki İsrail’in, içinde bulunduğu koşullarda “gurur yapma” lüksünün olmadığını söyleyebiliriz. 1949 yılında kurulan İsrail devletini tanıyan ilk Müslüman ülke ve Batı ile İslam dünyası arasındaki köprü konumundaki Türkiye’nin, aradaki uzun dostluk tarihinin tersine dönmesiyle birlikte bu ülkeyle diplomatik ilişkilerini sonlandırdığını ilan etmesi İsrail için ulusal çıkarlarını ve güvenliğini koruyamama yolunda kesilen bir bilet niteliği taşımaktadır. Ancak İsrail’le Türkiye arasındaki jeopolitik değeri yüksek dostluğun uzun vadeli bir bozulmaya uğraması o kadar kolay görünmüyor; zaten Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün de dile getirdiği gibi iki ülke arasındaki siyasi gerilim örneğin, ticaret hacmini düşürmemiştir, ticari ilişkiler canlılığını korumaya devam etmektedir. Sonuç olarak aradaki anlaşmazlıklara rağmen daha önce çok sayıda krizi aşan iki ülkenin içinde bulundukları bu krizi de aşarak yeniden uzlaşmaya varmaları muhtemel olsa da iplerin şu an için bir hayli gergin olduğu görmezden gelinemez. Bizim açımızdan ise durum biraz daha karmaşık ve çelişik. Ortadoğu’da bölgesel güç olmaya yönelik dış politika vizyonu komşularla ilişkilerin günbegün çatlama ve kırılmalara uğramasına sebep oluyor. “Sıfır sorun” hevesi de bu anlamda bir hayalden ibaret kalıyor. BM’nin Mavi Marmara raporuna itiraz eden, “geçersizdir”, “hükmü yoktur” diyerek geri çeviren Türkiye, İsrail’le birlikte Amerika’yla da ilişkileri gerginliğe sürüklüyor. Ancak bu durumla eşzamanlı olarak Amerika’nın, kendi topraklarına füze kalkanı yerleştirmesine de izin veriyor. Bu hareketle hem Amerika’nın isteğini karşılamış hem de İran’a karşı İsrail için kurulduğu aşikâr füze kalkanı üzerinden İsrail’den yana tavır koymuş oluyor. Bir taraftan gerilen ipler öbür taraftan gevşetiliyor. Böylece biz de Ortadoğu’daki istikrarsızlık virüsünden bir şekilde nasibimizi almış oluyoruz. Neticede yaşadığımız süreçte dış politikaya karmaşık bir hava hâkim. Rüz gârın ne yönden eseceğini kestirmek güç. Dış politikada yaşanan bu çelişik ve belirsiz durumlar, ülke içinde dört koldan yaşanmakta olan keşmekeşe tuz biber oluyor… İktidar ve muhalefet bu konu üzerinden birbirine giriyor, hakarete varan ifadelerle tatsız diyaloglar ülkedeki siyasi atmosferi olduğu kadar toplum psikolojisini de olumsuz etkiliyor. İç meseleler asla dış meselelerden sonra gelmemeli, içeriye verilen önem dışarıya verilenden eksik olmamalıdır. Çünkü dış politikada sağlam adımlar atmak ancak içerideki bütünlüğün, birliğin ve huzur ortamının korunmasıyla mümkündür. eni Adli Yılda Yeni Dilekler Adli tatil sona erdi ve mahkeme kapıları yeniden açıldı. Davaların “makul” süreler içinde bitirildiği, mahkumiyet kararı verilmemesine rağmen yıllarca cezaevinde mahkum kalma saçmalığının yaşanmadığı, bu yüzden adil yargılama ihlali gerekçesiyle defalarca ülke olarak mahkum edilmediğimiz, tutukluluğun ceza değil bir tedbir olduğu gerçeğinin unutulmadığı, yargının iş yükünün bitmek bilmeyen tutukluluk sürelerine bahane gösterilmediği, geç gelen adaletin adalet olmadığının bilincinde, hukuksuzluğun yerini hukuka, adalete ve hakkaniyete bırakacağı yeni bir adli yıl diliyoruz… Y Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] C MY B C MY B Artık uzun bayram tatilleri yurt genelinde meydana gelen kazalarla özdeşleşti adeta. Hemen her bayram tatilinde şahit olduğumuz ve dünyanın hiçbir ülkesinde örneği olmayan böylesine bir göç hareketi sırasında yaşanan kazalarda tablo yıl be yıl kararıyor. Bu seneki 9 günlük Şeker Bayramı’nın geride bıraktığı rakamlar; 172 ölü, bin yaralı şeklinde… Bayram sevinci yaşamak için yollara düşen binlerce kişi tarifi olmayan bir acının pençesinde buldu kendini bu bayram da. Trafik kazaları; terör, iç savaş, doğal afetlerle yarışır oldu. Kendi kendimizi yok edişimizdeki vurdumduymazlık, acımasızlık, pervasızlık; trafik kurallarını görmezden gelen, kırmızı ışıkları, sollama yasaklarını hiçe sayan, alkollü ve uykusuz olarak şoför koltuklarına oturabilen, bilinçsiz, aceleci, dikkatsiz, ehliyetsiz, eğitimsiz, lümpen, bitirim zihniyetlerin sebep olduğu kazalarda vücut buluyor. Ve sevdiklerimizle bayram sevincini yaşamak yerine, onlara hastane köşelerinde baktığımız ve kabristanlarda uğurladığımız bayramlar bırakıyoruz geride… Bayram mı? HARB SEM H POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ “Kokulu 1 kiraz” da denilen ve nohut 2 büyüklüğün 3 deki yemişleri 4 baharat olarak 5 kullanılan ağaç... Bir 6 görevin yürü 7 tülebilmesi 8 için merkez olarak seçilen 9 yer. 2/ Karışık ren 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kli... İzmir’in Çeşme 1 A S T İ GMA T ilçesinde, kaplıca 2 NO RMA Y E L sıyla da tanınmış tu 3 E F E MU A R E ristik bir yöre. 3/ Zo4S A V A S K E Ç runlu gereksinme 5 T İ N E K ME maddeleri için devA R U S E K letçe saptanan fiyat... 6 E N 7 Z A İ M R E N Güzel sanat. 4/ AraT İ larında toplumca hoş 8 İ Z T U Z U K İ Ç karşılanmayan ilişki 9 M İ R A bulunan kadın ya da erkekten her biri... Asya’da bir ırmak. 5/ Telli bir çalgı... Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad. 6/ Kırmızı benekli bir üzüm cinsi. 7/ İskambilde bir kâğıt... Mikroskop camı... Bir cetvel türü. 8/ Kuzu sesi... Büyümemiş karpuz. 9/ İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çok iri ve beyaz çiçekler açan bir ağaç. 2/ Biriyle eğlenme ve onu küçümseme... Üzüm veren bitki. 3/ Keçiboynuzu... Rütbesiz asker. 4/ Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk. 5/ Hayat arkadaşı... Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca. 6/ “Ne olur kim olduğunu bilsem ’nın / Ellerini bir tutsam ölsem” (Attilâ İlhan)... Özet, kısaltma. 7/ Kurutulmuş ringa balığı... Lityum elementinin simgesi. 8/ Şöhret... Sarı kırmızı renkli bir Çin ipeklisi. 9/ Hamur tahtası... Tecrübeli, usta.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle