25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2011 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GORUŞLER Sivfl Anayasa Aldatmacası Basta Alalürk'ün kurduğu ana muhalefet partisi olmak üzere, Cumhuriyetin temel nitelikleri ile, rejim ile kavgalı olmayan ulusalcı cephenin tüm lcurum ve kuruluslarımn bu konudaki kaygılarını açıkça dile getirmeleri ve sivil anayasa isteyen iktidar ile onun destekçilerinden, istedikleri anayasanın içeriğini açıklamalarını istemeleri zorunludur. * * nayasayı tümden değiştirmek na bırakalım) sonrasında yapıldığı için, Devrim ve tlkeleri gibi ibarelerin, askeri kimlik göstergesi sayıiıp, anayasadan çıkanlması, dahası Cıımhuıiyetin temel nitcliklcrinin (ilk 3 maddc) ortadan kaldırılmasıdır. Devrim karşıtlannın tüylerini diken diken eden bu kavramlar, aslında Cumhuriyetin temel niteliklcrini belirleyen kavramlardır ve her rejimin anayasasmda benzer ilkeler yer alır. Demek ki ortada rejimin nitelikleri ile ilgili bir 'sorun* vardır. Sivil anayasa ile bu sorun (!) çözülecektir. Anlaşılan budur. Şimdi bütün bu göstergeler göz ardı edilip yeni anayasa çalışmalarına, iktidann yönlendirmesi ile katılmak, taslak sunmak, uzlaşma sağlanabilcccğiniummak, büyük bir aymazlık olur. Başta Atatürk'ün kurduğu ana muhalefet partisi olmak üzere, Cumhuriyetin temel nitelikleri ile, rejim ile kavgalı olmayan ulusalcı cephenin tüm kurum ve kuruluşlannın bu konudaki kaygılannı açıkça dile getirmeleri ve sivil anayasa isteyen iktidar ile onun destekçilerinden, istedikleri anayasanın içeriğini açıklamalannı istemeleri zorunludur. Öyle ya; sivil, yeni anayasa isteyen iktidar ve destekçilcridir. Süreci başlatan onlardır. Gerçi iktidar bugüne kadar istcdiği rejimin ipuçlarmı zaten vermiştir. 9 yıllik yonetiminde, iktidann laik cumhuriyetle sorunu olduğu niyetinin (sözde) demokrasi adı altında Islami bir dikta rejimi kurmak olduğu artık bellidir de dcstekçilcrinin bu nihai niyeti anlayıp anlamadıkları kuşkuludur. Bu nedenle ulusalcı tüm siyasi parti, kurum ve kuruluşlann, rejimin ana iikclcri üzcrinde uzlaşacak bir zemin oluşturulmadan böyle bir çahşmaya katılmalan ihanet sürecine katkı sağlamak olacaktır. Uyarıyoruz: Gerçck demokrasiyc evet. Rejimle sorunu olanlarla, (kırmızı çizgileri) belirlemeden masaya oturmava havır. Çokkültürlülük O zaman çokkültürlülüğe kapı açmak da olanaksızdır. Çünkü Batı kendi külSon günlerde çok konuşulan bu ko türünü estetik ve felsete üzerine kurnuya değişik açılardan parmak basıldı. muştur. Çıkış noktası akıldır ve aklın beBu konunun gündeme gelmesi de kaçızemesini de sanata bırakmıştır. Zordur mlmazdı. Avrupa'yagöç sürdüğü süre bir Müslümanın bir Hıristiyanın dünce bu konu gündemde kalacak ve tartı yasına girmesi. Zordur çünkü bir din, resşilacaktır. Çokkültürlülük beklentisi mi ve yontuyu, yani sanatı yasaklarken içinde olanlar büyük bir düş kınklığına öteki, desteklemiş ve yön vermiştir. uğramışlardır, belki de peşinen çokkül1960Mı yıllardan beri Avrupa'yayertürlüiüğün gerçekleşmeyeceğini bilmeleşik Türk insanının kaçta kaçının üllerine karşın görünüşü kurtarmak için kenin dilini öğı*endiğine bakmak gerek. düş kırtkİığma uğramış gibi gözükllk kuşak, daha bugün, elli yıl aradan müşlerdir. Çok zordur Avrupalının bir sonra yalnızca Türk televizyonlannı izbaşka küitüre, özeliikle İslam kültürüne lemekte, bulunduğıı ülkede para kasıcak bakmasmı beklemek; bir başka kül zanmaktan başka bir şey düşünmemektürün de Avrupa kültürünü benimsedi tedir. tkinci kmjak deyim yerindeyse "fld ğini görmek. Insanlığın tarihinde haçlı arada bir derede" kalmışa; son kuşak seferleri vardır. Haçlı seferterinin artık okuiiannda okudukları için yaşadıkiarı din savaşlan olmadığı bilinse de gene de ülkenin dilini öğrenirken kendi anadilgeniş kamuoyunda, özellikie Batrda, Is lerini unutmuşa benzerler. İki kardeşin lamı ortadan kaldırmaya yönelik giriTürkçe değil, örneğin Fransızca kendi şimler olduğu samlmakta; o kin ve öfaralarında konuşmalan neyi gösterir ke yerini korumaktadır. Günümüzde acaba? Çokkültürlülüğün bir düş oldu11 Eylül saldırısının bu öfkenin katianğunu göstermez mi? Avrupa Türkimasına neden olduğunun da altım çiz ye'nin çağdaş iikeieıini görmezden gemek gerek. lerek sözüm ona "ılımlı İslam" uydurmacaGünümüzde çıkar sına kulak verip ülkeilişkilerine dayah silerinde tarikatlann, ceyasalar üretildiği için Botı kendi kültürünü maatlerin doğup serayrı din, dil ferkı göpilmesine izin vermişestetik ve felsefe üzerine zetilmeksizin uluslar ler ve îslamı, çıkar ilişbirbirlerine yakınlaşkurmustur. Cıkıs noktası kisine dayah bu cemamaktadırlar. Ne ki akıldır ve aklın at ve tarikatlar oiarak Müslüman ülkelerinin düşünmüşlerdir. Bir bezemesini de sonata hemen hepsi kapalı başka deyişle, tslamı toplumlar oldukları bırakmışiır. Zordur bir kimin ve nasıl temsil için Bati ile olan ilişMüslümanın bir ettiğini irdelemek gekileri salt ticaret düzereğini duymamışlardır. Hıristiyonın dünyasına yinde kalmaktadır. BaVe bugün bunun piştı'nın kültürünü tanıgirmesi. manlığını yaşamaktamak gibi bir hevesleri dırlar. nin olduğunu sanmıyorum. Bakmak gerek bugün AvruNe ki önünü almakta zorlanmaktapa'yaturizm için giden Müslümanlardan dırlar. Laik bir Türkiye'yi görmezden geyüzde kaçı merak edip müzeler önünde len Batı'nın daha çok başının ağnyacaoiuşan kuyruklara girip müze ziyaretieri ğını düşünüyorum. Atatürk'ün laikliğiyapmışlardır ya da yapmaktadırlar. IIni, demokrasi adına yok sayıp onu "kagilerini çektnez. Çekmezçünküülkele tı laiklik" oiarak tammlayan Avrupa rinde o başyapıtları tanımak fırsatı kenkorkanm, gelecekte, ona gereksinim dilerine verilmemiştir. Bizde de öyle de duyacaktır. Bugün için Avrupa'da otuz ğil mi? Çok uzaklara gitmeye gerek yok, milyon Müslümanın yaşadığmı ve dört Prof. Necdet ADABAG Tansel ÇOLAŞAN Atatürkçu Düşünce Derneği Genel Başkant isteyen iktidar ve bağlilan, yeni anayasanın 'sivil anayasa' olacağını söylemektedirler. Buniara göre, 1961 ve 1982 Anayasalan askeri darbeler sonrasında yapılmiştır. Askeri vesayetin izlerini taşımaktadırlar. Sivil anayasa ile rejim, askeri vesayetten kurtuiacak, dcmokrasi tüm kuralları ile işleyebilecektir. Evet, bu iki anayasa da askeri darbeler sonrasında yapılmıştir. Ama yapanlar askerler değil, çoğunluğu sivillcrdcn oiuşan 'MeclisIcrdir. Kıırucu Meclislerdir. 1961 Anayasası cvrensel değerieri taşıyan, özgürlükçü^ dcmokrat, ilerici bir anayasa idi. Geriye baktığımızda Türkiye'de yapiimtş en iyi anayasadir. Bu nedenlc bu anayasanın sirf askeri darbe (her ihtilalin darbe sayılmayacağı, sonrasında kurulan düzcnin, ihtilalc darbe ya da devrim sıfatını vereceği, bu anlamda Anadolu lhtilali sonrası başanlan Cumhuriyet Devrimi gibi, 1961 Anayasası'nın da 27 Mayıs'a devrim sıfatını kazandırdığı gcrçcğini şımdilik bir ya A demokratik olmadığı, askeri vesayetin izlerini taşidığı söylcncmcyeceği gibi, aksine bir askeri darbe sonrasında dahi özgürlükçü dcmokrasiyi hcdefleycn bir anayasa yapılabileceğinin örneğidir. 1961 Anayasası'nın kötü bir kopyası olan 1982 Anayasası için (dönemin siyasi iradcsinin sistcmc yaasıdığı) yargısı ise yanlış değildir. Çünkü bıı anayasa ile 1961 Anayasası'nın gctirdiği özgürlükçü demokrasi rafa kaldırılmıştır. Bugün, yaşanan süreçte pek çok maddesi değişikliğe ıığramış hali ile uygulanmaktadır. Ama ber iki anayasa daasker lehine ayncahk, imtiyaz sayılabilecekse (MGK) ve (adli idari askeri yargı ayinmi) dişinda herhangi bir imtiyaz yer almamıştır. Öyleyse, sivil anayasa ile askerc tarunan imtiyazların kaldınlacağı, askeri vesayetin sonlanacağı savı dayanaksız kalmaktadır. 0 zaman asıl ve artık gizliliği de kalmayan amaç nedir? Onu söyleyelim. Sivil anayasa ile kastcdilen Atatürk'ün adının, Atatürk Milliyetçiliği, Atatürk A m a ç İslam cumhuriyeti İktidar 9 yıldır, reform ve demokrasi, ilcri demokrasi adı altında yaptığı düzenleme ve uygulamalarla; ulusu cemaatleştirip aynştırmış, ülkcyi açılımlarla bölünmenin eşiğine getirmiş, ülkenin tüm yeraltı yerüstü kaynaklarını, liberal ekonomi, özelleştirme adı altında satıp savıp, sosyal devlet, planlı kalkınma, sosyal adalet, haikçıhk, dayanışma gibi ulusal dcvlctin tüm niteliklcrini, demokrasiyi, dcmokrasinin olmazsa olmaz unsunı yargı bağımsızIığini, özgürlüklcri, millı ordusunuyok etmiş, başkanlık sistemi adı altında sivil bir dikta yönetimine doğru (AB ve ABD'nin yardunlarıyla) yönelmiştir. Bugün tek kişinin sözü geçmektedir. Şimdi sıra, bu dönüştürülmüş düzene kılıf dikmeye gelmiştir. Hepsi bu, Amaç 2023'te Islam cumhuriyetidir. I I f USTU KALSIN Maximum Tasarruf Harekâtı Maximum'dan görülmemiş bir adım No:2 Bugün edebiyat fakültelerinde okuyan gençlerimizin hiçbiri (sanat tarihi bölümlerine girenler dışında) Bati'nm o dev sanatçılarını tanımadan mezun olurlar, Nereden akıllanna gelsin, nereden bilsinler Leonardo'nun "Cenacolo" (Son Yemek) tablosunun önemini ya da Sistina Şapeli'nde Michclangelo'nun w t n sanın Yaratılışı" freskosunun resmedilmiş olduğunu. Liselerinde estetik dersleri okutulmayan bir ülkede, örneğin Türkiye'de, insanlann sanat zevklerinin gelişmesini ve bu insanlarm Batı'ya gittiklerinde galeri ve müze eşiklerini aşındırmalarını beklemek düştür. te üçünün o ya da bu nedenden ötürü tarikatların pençesinde olduğunu ve Müslüman topluluklann üretkenliğini, Avrupalmm da çocuk yapmaktaki çekimserliğini düşünürsek, gelecekte Batı'nın değerlerini hiçbir zaman anlamamış ya da anlamak istememiş, bu nedenle neyin ne olduğunu bilmemiş Müslüman halklann Batı'ya egemen olacağını varsaymak yanlış olmaz diye düşünüyorum. Salt Müslümanlar da değil, Uzakdoğu'dan gelen ve Hıristiyan olmayan topluluklan da sayarsak. Onlarla da Batı'nın çokkültürlülüğü gerçekleştirmeleri uzak olasıklar olarak görünüyor. Bor Can Çekişiyor... Hikmet ALTINKAYNAK Dilimize "Geçti Bor'un pazarı, sür cşcğini Niğdc'ye" sözünü kazandıran Bor, zor günler yaşıyormuş. Kentin içinden geçen dere suyu ölüm saçıyormuş; yetkililer de "Su akar, onlar bakar misali" bakıyormuş... Bu acı haberi Borlu araştırmacıyazar Ömer Fethi Gürer'in yazılı açıklamasından öğrendim. Yüreğim cız etti ve kendimi bilgisayann karşısmda buldum, Üzerine şiirler yazılan, besteler yapılan Bor, içinden geçen ve halkın Özdcn adını verdiği dcre, Niğde Akkaya Barajı'ndan getirdiği atık sularla iyice kirlenerek dere suyu olma özelliğini yitirmiş, çevreye pis bir koku ve hastalık saçıyormuş! Bu durumdaderenin tez elden ıslahı, önce Akkaya Barajı'naakan suların çok sıkı denetimi gerekmez mi? Gerekir, ama kim yapacak bunu? BorluİM" mı, yerel yöneticiler mi? Nerde o para, nerde o olanak? doğa güzelliği de şimdilerde Özden Irmağı'yla tehlikededir, Insan hayatı söz konusu Tehlike sırası vurdumduymazlık da diyebilirsiniz neoiitik çağa doğru uzanan Geç Hitit dönemi buluntulannii, Roma dönemînden gelen Tyana kalmtılarına, Bizans'tan kalan haralara, Selçuklu ve Osmanlı mimarlığının seçkin eserlerine gelebilir. Bu tehlike kentin içinden geçen Özden Trmagı'nm taşıdığı ölümcül su ile yayılmaktadır. Çözüm bulmak imkânsız değildir. Bu sonuıun çözümü Gürer'in açiklamasmda değindiği gibi, 2002 Niğde Raporu'ndadır. Çevre Bakanı sorunun çözüleceği sözü vermiştir. Ama o Çevre Bakanı gitmiş, yeni hükümette Çevre ve Şehircilik Bakanı gelmiştir. Bakahm yeni bakan ne diyecekür? Hepimiz çok iyi biliyoruz ki seçim döneminde verilen sözler, yeni bir seçim dönemine yakın bir süreye kadar raftarda kalır. Sonra raftan iner gibi görüntü verir. Seçim yaptlıp bittikten zafer kazanıldıktan sonra da unutulur. Ancak bu kez öyle olmamalıdır. Oimaması gerekir. Çünkü insan hayatı söz konusudur. Yitirilecek olan yalnızca doğa güzelliği değildir. Söz konusu olan insan yaşamıdır. 21. yüzyılda çevre duyarlığının en üst düzeye çikanimast gerektiğini yetkililer, ilgililer her zaman her ortamda söyleyip duruyorlar, ama bir yandan da ülkenin en güzel yerleri, akarsuları, yeşillik alanlan HES için paramparça ediliyor! Bu yaman çelişkiyi görünce, insan ister istemez umutsuzluğa kapılıyor. Diyeceğim şu ki, "Özdcn"in iki yamnda salı günleri kurulan Türkiye'nin en üniüpazarınmkenti olan Bor'unkarşılaştığı bu sorun, yerel yönetitileri olduğu kadar Niğde'den yeni seçilen iki AKP (Alpaslan Kavaklıoğlu, Ömer Sel\i), bir CHP (Doğan Şafak) milletvekilini de harekete geçirmelidir. "Özden" kurtarılmahdır. Ayrıca bu vesileyle "Özden"in iki yanına yalnızca Bor için, Niğde için, Türkiye için değil, dünya için de önemi olan çok katlı, modern bir pazaryeri y^ılmahdır! USTU KALSIN ile alışverişleriniz sizin için para biriktirsin. Bfr talimatınızLa ekstre tutannızı yuvarlar, fona yatırır, kolayca tasarruf yaptınr. Aynntılı biLgi maximum.com.tr'de. Tasarrufyapmak isteyenler de Moximum'da! zden Irmağı tehlikesi Bileceksinizdir ama kısaca anımsatayım. Niğde'nin beş ilçesinden biri olan Bor, 5 beldesi ve 16 köyüyle birlikte 2010 sayımına göre toplam 59 bin 919 nüftıslu küçük, şirin bir Anadolu kentidir. Kent nüfusu 38 bin 320 olan, 1100 metre yükseklikte bir yayladır. Yüzölçümü 1354km2'dir. Obmk Platosu'nda yapılan tanm, halkın geçimine yetmemektedir. Topraklan büyük oranda dağlarla kaplıdır. Ünlü Aladağlar'ıyla, üstüne türküler yakılan ve zirvesinde eksik olmayan karıyla Hasandağı ve Melendiz dağlanyla çe\Tİlidir. Ancak son yıllarda tanma aynlan alanlar yerleşime konutlara dönüşmesiyle giderek tanm geliri de azalmaktadır. Yani Karacaoğlan'ın "Çıktım scyreylcdim Niğde'yi Bor'u" dizesiyle taa 17. yüzyıldan bu yana yeşil bir doğaya sahip Bor, yavaş yavaş doğasmı yitirmekle karşı karşıyadır. Bchçct Kcnıal Ç a ğ l a r ı n ifc Eor'da Akşam" şiirinde "Uokumuşlar sermişler hayat denen masalı,/Ova, uçsuz, bucaksız, rcnk rcnk, cşsiz bir halı" dizeleriyle betimlediği Bor'un m o TaLimat kapsamındakl tutarlar B Tipı Maksimum Llklt Fon'da değerlendiriLecektir. Fon getirisi, fonun yatırım stratejisine ve plyasa kosullanna bağlı oLarak değisikLik göstereblür. Banka, henüzgerçekleşmemiştaLimattutarlannın değertendirileceği fonu değiştirme hakkını sakLı tutar. C M B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle