25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 19 AĞUSTOS 2011 CUMA 4 HABERLER Tutuklu gazetecilerin yargılandığı davada Mahkeme Başkanı Akçay, tahliye talebinin reddine karşı çıktı Kafayı Netleştirmek CHP Genel Başkanı’nın her sözünde hikmet arayanlardan değilim. Ama Kılıçdaroğlu’nun bu defa, destek vaat ederken, yaptığı şu uyarı yerindedir: Desteğe hazırız, ama önce kafanızı netleştirin! CHP dahil herkes için geçerlidir bu uyarı. Evet, herkes kafasını netleştirmelidir. Önce şu gerçeği bilmemiz gerekir: Tek taraflı iradeyle barış olmaz, bunun için tüm tarafların iradesi gerekmektedir. İkinci koşul, şiddetten yarar sağlayamayacaklarını bütün tarafların anlamalarıdır. Demek ki, tek yanlı barış çığıran türküler, barışı getirmiyor. Karşısındakiler terörü kullandıkça, ondan yarar umdukça, devlete dönüp, “Barıştan mı savaştan mı yanasın?” demek bir anlam taşımıyor. Terör can almayı sürdürdükçe devletin bunun üzerine güç ile gitmesi zorunlu. Devletin son olayda verdiği karşılık doğrudur, başka deyişle kaçınılmazdır. Yani 10 evladının şehit edilmesi karşısında devlet, “ben barışı istiyorum, sen öldürsen de yanıt vermeyeceğim” mi diyecekti? Teröre karşı sindirici önlemler, gevşetilmeden sürdürülmelidir. Ancak burada da kafayı netleştirmek gerek: Yalnızca PKK terörüne karşı sindirici güç, onu başarsa bile, Kürt sorununu çözmez. Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi, terörü tümüyle ortadan kaldırmaz ama marjinalleştirir. Bu sonuç sağlanmadan, Türkiye’nin hiçbir yerinde demokrasi sorunu da çözülmez. Yine aynı şekilde, Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde demokratik rejimin yürümesinin önkoşulu olan Kürt sorununun nihai çözümü ancak demokratik yöntemlerle olur. Bunun için yapılması gereken bir yandan terör ile mücadele ederken, siyasi olarak da, Kürt sorununun çözümü platformunu güçlendirmektir. Son çeyrek yüzyılda önemli ölçüde mesafe alınmış, bunlar ama yeterli olamamıştır, çünkü politikalar bütüncü olamamış, perakendeci kalmıştır. Kuruluşunun onuncu yılını kutlamış iktidarda dokuzuncu yılını tamamlamış, Kürtlerden yoğun oy almış olan AKP’nin yeterli bir Kürt politikası yoktur. Kürtler ile Müslüman kardeşliği tabanından yola çıkacak olan Şeyh Sait formüllü politikalar, içinde bulunduğumuz çağda bu sorunu çözmeye yetmez. Başta iktidardaki parti olmak üzere, Türkiye’nin bugünü ve geleceği konusunda söz sahibi olmaya aday bütün partilerin bir Kürt politikaları olması zorunludur. Konunun en hassas noktalarından biri de partilerin hiçbirinin bu konuda dört başı mamur bir politikası olmaması ve hiçbirinin bütüncü öneriler ileri sürememesidir. Durum sürüncemede bırakılarak Türkiye’nin geleceğe taşınması mümkün değildir. Kürt sorununun çözümsüzlüğüyle AKP’yi yıpratma taktiği akıllılık değil, aptallıktır. Kürt konusu çözülmediği takdirde, iktidar ile birlikte demokrasi de altında kalır. Kürt sorununun çözümü, talep eden taraf veren taraf şeklinde isteyen ve lütfeden ikili ayrımı üzerinden çözülmez. Sorunun çözümü Kürt kimliğini yadsımayan, ötekileştirmeyen, demokratik çözüm çerçevesinde sağlanabilir. (Tabii eğer birlikte yaşama iradesi hâlâ varsa...) Birlikte yaşama iradesi yoksa, federasyon bir ara çözüm değildir. Dünyadaki örnekler hiçbir etnik federasyonun yaşama şansı olmadığını, eninde sonunda ayrılığa vardığını göstermiştir. Özetlemek gerekirse, barışın önünü açmak iki yönlü politikayla mümkündür. Teröre, şiddet ile bir şey elde edemeyeceğini, alanda gösterip, umudunu kırarken, siyasal barışçıl çözümün önünü açarak, politikayı özendirici ortamı da yaratmak gerekir. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki tutum aslında iyi yürütüldüğü takdirde birbirlerini tamamlayıcı ve çözüm getirici bir bütünü oluşturabilir. Yeter ki, her alanda ciddi tutarlı, yaratıcı bir politika oluşturulsun. Eksik olan budur, bu eksikliğin giderilmesi için de önce kafalar netleştirilmelidir. Başkanın ‘Şık’ şerhi H LAL KÖSE Tutuklu gazeteciler Ahmet Şık, Odatv Genel Koordinatörü Doğan Yurdakul, Haber Müdürü Barış Terkoğlu, yazarları Sait Çakır ve Coşkun Musluk, 5 ayı aşkın bir süredir cezaevinde. Tahliye talepleri ise hep aynı gerekçelerle reddediliyor. Gazetecilerin tahliye edilmesi ve dosyadaki gizlilik kararının kaldırılması gerektiğini belirten İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, “Bir habercilik ve yayıncılık, insanlarla ilişkiye girmeden, haber toplamadan nasıl yapılabilir?” diye sordu. Tutuklu gazeteciler, tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettiler. Gazetecilerin istemi oyçokluğuyla reddedildi. Mahkeme üyeleri Metin Özçelik ve Birol Bilen, delilleri karartma ve yeni delil elde edilmesine engel olma tehlikesinin bulunduğuna hükmetti. Karara muhalefet eden Mahkeme Başkanı Şeref Akçay, 26 klasör soruşturma dosyasını incelediğinde, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabını hazırlarken Odatv ile irtibatlı olduğu id Tutuklu gazeteciler, tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine stanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Gazetecilerin istemi oyçokluğuyla reddedilirken, stanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay karara muhalif kaldı. Akçay, “Yurtdışı yasağı ve bulundukları yer emniyetine imza vermek koşuluyla tahliyeleri gerektiği görüşünde olduğumdan, çoğunluğun yine yeterli gerekçe taşımayan kararına katılmıyorum” dedi. diasıyla, diğer şüphelilerin ise Odatv’deki yazıları ve telefon konuşmaları nedeniyle gözaltına alındıklarına dikkat çekti. Yargıtay kararlarına göre, bir kişinin örgüt üyeliğinden cezalandırılması için kod adının, sahte kimliğinin olması ve örgüte eleman kazandırma, molotof atma gibi sürekli örgütsel faaliyette bulunması gerektiğini anlattı. Akçay, “Şüphelilere sorulan sorular incelendiğinde, tek faaliyetleri olan yayın yapmak, kitap yazmak ve benzeri faaliyetlerde bulunma eylemine ilişkindir” dedi. Akçay, gazetecilerin Ergenekon’da yargılanan sanıklarla birlikte hareket ettiğine dair bir iddianın olmadığını vurgulayarak şöyle devam etti: “Bir an Ahmet Şık’ın kitabını yayımladığını, Ergenekon örgütünü övdüğünü düşünelim. PKK, DHKP, MLKP, TİKKO, İBDAC, Hizbullah, El Kaide gibi örgütlerle ilgili yazılan pek çok kitaptan dolayı özel yetkili mahkemelerde pek çok dava açılmıştır. Ama hepsine örgüt propagandası ve terör örgütlerine hedef gösterme suçlarından dava açılmıştır. Bugüne kadar hiçbir yayıncı hakkında veya yazan kişi hakkında örgüt üyesi olduğu gerekçesi ile ülkemizde verilmiş tek bir karar yoktur. Kaldı ki Ahmet Şık’ın kitabı daha yayınlanmamıştır bile. Kitabı yayınlama düşüncesinde olduğu belirtilerek bu kişiyi bu örgütle irtibatlandırmak hukuken mümkün değildir.” yardım alabilirler. Bir insanın bir kitabı yazarken araştırma yapması, başka insanlardan yardım alması doğaldır ve herhangi bir suç oluşturmaz. Habercilik ve yayıncılık insanlarla ilişkiye girmeden, haber toplamadan nasıl yapılabilir? Yazılan kitaplar ve yayınlar nedeniyle terör örgütü üyeliği iddia edilirse, Anayasa ve sözleşme ne zaman uygulanacak?” diye sordu. Akçay, şüpheli kim olursa olsun, tarafsız, adil ve insan vicdanına uygun bir şekilde soruşturulması ve yargılanması gerektiğini belirtti. Yapılan soruşturmanın bu kıstaslara uygun olmadığını belirterek tutuklama gerekçelerinin AİHS ve Ceza Muhakemesi Kanunu açısından yeterli ve yerinde olmadığını vurgulayan Akçay, “Yurtdışı yasağı ve bulundukları yer emniyetine imza vermek koşuluyla tahliyeleri gerektiği görüşünde olduğumdan, çoğunluğun yine yeterli gerekçe taşıma yan kararına katılmıyorum” dedi. Şike dosyası örneği Adil yargılama kıstası yok Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) düşünce ve ifade özgürlüğünü güvenceye aldığına dikkat çeken Akçay, kişilerin şiddete çağrı yapmayan düşüncelerinden dolayı cezalandırılmaması gerektiğini vurguladı. Akçay, “İnsanlar bir kitabı yazarken başkalarından da Başkan Akçay, dosyadaki kısıtlama kararının, yakalanması muhtemel şüphelilerin bulunması sebebiyle verildiğini anımsatarak dosyada aranmakta olan şüpheliler bulunduğuna dair bir belgeye rastlanmadığını ifade etti. Toplanacak deliller olarak Emniyet’e yazılan 3 tane yazının yanıtının beklendiğine dikkat çeken Akçay, “Kaldı ki kısıtlama kararı olması nedeniyle şüphelilerin ve vekillerin inceleyemediği şike dosyadaki evrakların bir kısmı Türkiye Futbol Federasyonu’na verilmiş ve daha sonra da mahkememizin 5 Ağustos 2011 tarihli nöbetçi hâkim kararı ile kısıtlama kararı kısmen kaldırılarak şüphelilerin ve vekillerinin dosyayı inceleme imkânı sağlanmıştır. Uygulamada yasal olarak bu tür tasarruflarda bulunulma imkânı olduğuna göre bundan her şüphelinin yasal ve her şüpheli vekilinin eşitlik kuralı gereğince yararlanması gerekir” değerlendirmesini yaptı. Akçay, Balyoz davasındaki muhalefet şerhleriyle de diğer hâkimlerle ayrı düşmüştü. Cenazeye katılanlar Şişli Camisi’ndeki törenin ardından Feriköy Mezarlığı’na kadar alkış ve sloganlarla yürüdü. Yürüyüşe Vedat Türkali de tekerlekli sandalyesiyle en önde katıldı. ‘BALYOZ PLANI’ DAVASI Sanıklar: Deliller sahte HAT CE TUNCER Devrimci önderlerden Belli, yüzlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi Yoldaşları uğurladı İstanbul Haber Servisi Sosyalist hareketin önemli isimlerinden Mihri Belli (95), yüzlerce kişi tarafından “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganıyla son yolculuğuna uğurlandı. Belli’nin kızıl bayrağa sarılı cenazesi, Şişli Camisi’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze törenine Türk sol hareketinin her kesiminden çok sayıda önemli isim katıldı. Törende Belli’nin eşi Sevim Belli, oğulları Hayrettin ve Emre taziyeleri kabul etti. Oğlu Hayrettin Belli, babasını “Dobra, neşeli, hayat doluydu. Yeniliklere çok açıktı, bizden daha genç ve cesurdu” sözleri ile anlattı. Törene katılan eski Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, “Türk devrim hareketinin ozanı Nâzım Hikmet, hiç geri tepmeyen silahı da Mihri’ydi. Devrimci ruhunu hiç kaybetmedi. Devrimcilik ona yakışıyordu” dedi. Eski Gaziantep Büyükşehir Berüşlerini savunmayanlar da var. Bu kadar kişinin burada toplanmasının nedeni tüm ömrünü sadakatle mücadelesine vakfetmesidir. Nerede mazlum varsa Belli orada olmuştur” dedi. emal Kılıçdaroğlu çelenk gönderdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çelenk gönderdiği cenaze törenine CHP’li milletvekilleri Melda Onur, İsa Gök, Kadir Öğüt, BDP’li milletvekilleri Gülten Kışanak, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, eski milletvekili Akın Birdal, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, DİSK Başkanvekili Tayfun Görgün, Vedat Türkali, Rasih Nuri İleri, Turgut Kazan, Ercan Karakaş, Nejat Yavaşoğulları, Yasemin Göksu, Yusuf Çetin’in de aralarında bulunduğu çok sayıda isim katıldı. K Ünlü edebiyatçı Vedat Türkali, yürüyüşün ardından Belli’yi fotoğrafını öperek son yolculuğuna uğurladı. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) Muvazzaf ve emekli 195 subayın “darbeye eksik teşebbüs” suçlamasıyla yargılandı “Balyoz Harekât Planı” davasına 2 aylık aradan sonra dün devam edildi. Duruşmayı son YAŞ kararlarında Hava Harp Akamedisi Komutanlığı’na atanan Tümgeneral Ayhan Gümüş tutuklu yakınlarıyla birlikte izledi. İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın 38. duruşması gerçekleştirildi. Sanık avukatlarından Kürşat Veli Eren, “Tutuksuz müvekkillerim bölgedeki kritik durumdan kaynaklı konvoylara geçiş izni olmaması nedeniyle gelemediler” diye açıklamada bulundu. Tuğamiral Turgay Erdağ ise “İddianamede savcılar sahte CD’ler ve içeriklerini esas alarak suçlamalarda bulunuyorlar. Savcılar lehte delilleri saklamışlardır. Taraflıdırlar, somut ve yasal hiçbir delilleri yoktur” dedi. Albay Ayhan Gedik ise “Sahtelikleri defalarla ispatlanmış 11 No’lu CD’nin en son kaydedilen kısmında ismim olması nedeniyle tutukluyum” dedi. Gölcük Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Ali Semih Çetin iddianamede 35 kişilik “Yurtdışı Müzahir Subay/Assubay Listesi” hazırladığı ve 15 Şubat 2003’te Deniz Kuvvetleri Karargâhı’ndaki bir bilgisayarda son olarak kaydettiğinin öne sürüldüğünü söyledi. Çetin “Bu belgeyi hazırlamış olamam, çünkü belirtilen tarihlerde senelik izindeydim” diye konuştu. Tutuklu sanık Muharrem Nuri Alacalı ise Balyoz darbe planı yapıldığı iddia edilen 20022003 arasında Amerika’da eğitimde olduğunu anlattı. Peker yine Avcı’yı suçladı İstanbul Haber Servisi Suç örgütü lideri, Ergenekon davası sanığı Sedat Peker, tutuklu emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın JİTEM’e çalışan itirafçıları kullandığı yönündeki iddialarına ilişkin ifade verdi. Sedat Peker, savcılığın daveti üzerine dün hükümlü olarak bulunduğu Silivri Cezaevi’nden Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’a 3 saat tanık olarak ifade veren Peker’in, Aksiyon dergisinde çıkan röportajıyla ilgili açıklamalarda bulunduğu belirtildi. Peker’in Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu olan ve Devrimci Karargâh’a yardım ettiği öne sürülen Avcı’nın itirafçıları kullandığına ilişkin iddialarını tekrarladığı belirtildi. Peker’in avukatı Utku Tekayak, Peker’in Avcı’nın itirafçıların işlediği suçları örttüğünü söylediğini kaydederek, “Savcı, bu konuşmalara tanık olan diğer isimleri de çağırabilir” diye konuştu. lediye Başkanı Celal Doğan, Belli’nin bir “inat ve inanç abidesi” olduğunu söyledi. Doğan, “Belli enternasyonal bir devrimci anlayışa sahipti ama millicilikten çok uzak değildi” diye konuştu. Bir nesil tükeniyor CHP Milletvekili Süleyman Çelebi de Belli’nin her zaman dik bir duruş sergilediğini belirterek “İdeolojisini ortaya koyarken şiddeti hiçbir zaman ortaya koymadı. Ulu çınarlar gidiyor, bir nesil tükeniyor” sözleri ile duygularını dile getirdi. BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise “Belli, tüm ömrünü devrim ve bağımsızlık mücadelesine adadı. Burada onun gö CHP’L SA GÖK: Komutanları süründürüyorlar İstanbul Haber Servisi Balyoz davasını izleyen CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, “Yargılanan askerler adeta mahkemeyi yargılıyorlar ve hâkimler yargıladıkları şahıslara bakamıyorlar. oktorun kötüsü öldürür ama hâkim ve savcının kötüsü ölmekten de beter eder, süründürür” diye konuştu. Duruşmaya ara verildiğinde Silivri Cezaevi önünde basın açıklaması yapan Gök, “250 komutan içeride süründürülüyor. Zaten bu hükümet, TSK’nin komutanlarını hapse gönderiyor, askerlerini mezara gönderiyor” dedi. Hakkâri’de önceki gün 9 şehit verildiğini anımsatan Gök, şunları söyledi: “Burada aynı şehitlerin benzerlerinin yargılaması yapılıyor. Türkiye kamuoyu, 74 milyon insanımız bu davalara kulak kabartmalıdır. Bu davalardaki hukuksuzluğu, insanların feryadını duymak zorundalar.” İnternet Andıcı davası Ergenekon ve Balyoz davaları Sedat Özüer tutuklandı İstanbul Haber Servisi “İnternet Andıcı” davasında hakkında yakalama emri bulunan 14 kişi arasındaki Albay Sedat Özüer, dün teslim oldu. İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası ile birleştirilen davada emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun da aralarında bulunduğu 6 kişi daha önce tutuklanmıştı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özüer’e suçlamaları okudu. Suçlamaları kabul etmeyen Özüer, “Hukuka aykırı hiçbir işlem yapmadım. PKK terör örgütü ile ilgili sitelerden sorumluydum” diye savunma yaptı. Mahkeme heyeti, Özüer’in tutuklanmasına karar verdi. Davanın sanıkları, 12 Eylül’de hâkim karşısına çıkacak. Duruşmalara salon ayarı İstanbul Haber Servisi – Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda dönüşümlü olarak görülen Ergenekon ve Balyoz davalarının aynı anda yapılabilmesi için eski duruşma salonu yeniden hazırlanıyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı 1. Ergenekon davası binada 1 yıl süreyle görüldü. 2. Ergenekon davasına başlanan 20 Temmuz 2009 tarihinden itibaren Ergenekon davalarına Silivri Cezaevi bitişiğinde spor salonundan dönüştürülen duruşma salonunda devam edildi. 16 Aralık 2010’dan itibaren ise Balyoz davaları da aynı salonda dönüşümlü olarak görülüyordu. Ergenekon ve Islak İmzaAndıç davalarının ekim ayından itibaren yerleşke içindeki salonda, Balyoz’un ise yerleşke bitişiğindeki salonda görüleceği belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle