17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 28 HAZ RAN 2011 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR Comédie Française’de sahnelenen Bertolt Brecht’in ‘Üç Kuruşluk Opera’sını Laurent Pelly yönetiyor Parodiyle flört etmek ZEYNEP ORAL’IN YEN K TABI Belirsizlik Çoğunluğun, körlükle ya da günlük kaygılarla, siyasal iktidarı onayladığı, kalanının ise baskı ve hukuksuzlukla sindirilip mağdur edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Anayasa pazarlığına alet edilecek tutuklu yeni milletvekilleri, halk iradesinin hiçe sayıldığının son örneği. Oyunun hangi güçler tarafından ne amaçla sahneye konulduğu belli. Bağımsız bir ülke olmadığımız, iplerin başkalarının elinde olduğu açık. Tartışmalar, kargaşa, toplumsal çatışma ve dikta rejimi olgusu üzerinde yoğunlaşıyor ve birbiri üzerine yıkılabilecek karşıt görüşler arasında gidip geliyor. Geç kalındı. Hükmeden ile edilenler arasındaki denge tehlikeli biçimde bozulduğu için oldu bittilere karşı çıkmanın pek mümkün olmadığı bir yerdeyiz artık. İnandığımız değerleri yukarda tutma ve savunma hakkımız, bütün uyarılara rağmen, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanması ve hukukun tümden siyasallaşmasıyla tükendi. Haziran göğü mavi, yüksek, aydınlık. Oysa kendimizi umutsuz, karanlık, yabancı bir bölgeye itilmiş hissediyoruz. On üç aydır aksatmadan bu köşede yazıyorum ve şimdi ne yazacağımı bilmiyorum. Varlık yokluk sorununun öne geçtiği noktada sanattan söz etmek yersiz görünüyor, güzelliklerden söz etmeye dilim varmıyor. Tamam, enseyi karartmayalım ama sanatın, kültürün de içi boşaltılıyor, gücü ezilmeye çalışılıyor. Ucube tanımı genişledikçe, tutuculuk ve ilkellik kimileri için ayrıcalık ve haklılık haline geldi. Böyledir, ciddi muhalefetin olmadığı göstermelik bir demokraside cehaletin özgüveni kol kanat kırar. Bilgi, deneyim ve uzmanlık saygı görmeyince kültürel değerler de sarsılır. Yine de sanatın ölümsüz olduğunu, insanın her koşulda yaratmayı ve sözünü sürdürmek zorunda olduğunu biliyorum. Ötesi boş. Çağdışı bakışlar, yalanlar, yanlış düşünce ve amaçlar nasıl olsa bir gün çürür, çöker ve değişir. Gelecekle ilgili hayallere sahip olmak ya da kaygılar beslemek insanlık hali. Önemli olan sözcüğün olumlu beklentileri çağrıştıran yönü. Geleceği bilemeyiz ancak var olan hal ve gidiş yollarından hareketle çıkarsamalar yapabiliriz. Karmaşa ortamlarında bu daha zor. Toplumda önünü göremeyen, hayal kuramayan insanlar çoğalıyor. Oysa olumsuzluğu yenmek için önce farkına varmak gerekir. Kitle kültürünün sunduğu oyalanmalarla bu farkındalığı elden kaçırmak ve uzlaşmaya sığınmak kolay yol. Çaresiz, korkak, yardımlara bağımlı, bütün derdi paradan para kazanmak olan ya da kendini yerli dizilere kaptırmış, ünlü ve zengin olma rüyaları kuran insanımızın yaralanan toplumsal ve siyasi bilinci, ne yazık ki ülke geleceğini sorun etmesine ve akılcı seçimler yapmasına elvermiyor. Bireyler güçsüzdür, yalnızca topluluklar toplumsal değişimde rol oynayabilir. Tek başına insan zor hareket eder. Tepki içindekiler bile, yalnız bir asi, dışlanmış ve yenilmiş bir kahraman olmaktan yılıp içe kapanırlar. Bugün milyonlarca yalnız insan, internet yoluyla varlığını kanıtlamaya çalışıyor ve kültürel bir zemin yaratma olanağı veren bağımsız bir ortamda buluşabiliyor. Ancak bireysellik albenisinin yarattığı sarhoşluk, sistemin öngördüğü politik, kültürel, hatta kişisel davranış kalıplarını aşarak yaygın bir tepkiye varamıyor. Üstelik sanal ortamda her türlü başkaldırının yönlendirilme, saptırılma ya da olmuyorsa filtrelenme olanağı da var. Belirsizlik canımızı yakıyor, bizi nelerin beklediğini hem biliyor hem bilmiyoruz. Ama kişisel arzularımızla, ortak toplumsal bilincimiz arasında bir denge kuramadıkça, öfkemizi diri tutmak ve maskeyle iktidar üretenlere karşı çıkmak hiç kolay olmayacak. ‘O Büyülü nsanlar’ Kültür Servisi Gazetemiz yazarı Zeynep Oral’ın “O Büyülü İnsanlar” adlı kitabı kısa bir süre önce Cumhuriyet Kitapları’nca yayımlandı. Oral’ın daha önceki “O Güzel İnsanlar” adlı kitabının devamı niteliğindeki “O Büyülü İnsanlar”da sanat ve kültür insanlarının bilgiye, birikime, düş gücüne dayanan yaratıcılıklarını ön plana çıkaran portreler yer alıyor. Hem Türkiye’den, hem de yurtdışından sanatçılar ve yazarlara yer verilen kitapta, Oral, bu “büyülü” insanları yazarken, bire bir yaşadığı anlara öncelik verdi. Düşleriyle, düşünceleriyle, eylemleriyle ve eserleriyle hayatı daha yaşanır kılan; dünyayı çok renkli, çoksesli, sevinçli ve coşkulu bir serüvene dönüştüren “o büyülü insanlar” arasında Alev Ebüzziya’dan Dido Sotiriu’ya, Elia Kazan’dan James Baldwin’e, Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’dan Güher ve Süher Pekinel’e, Joan Baez ve Zülfü Livaneli’den Suna Pekuysal ve Türkan Saylan’a, Mengü Ertel’den Turhan Selçuk’a, Yılmaz Güney’den Tuncel Kurtiz’e, pek çok portre yer alıyor. Zeynep Oral, yeni kitabına yazdığı “Sunu”da, “Günümüzde her şeyin satılık olduğu ya da öyle sanıldığı; emeğin, yaratıcılığın değer olmaktan uzaklaştırıldığı; sanatın her geçen gün magazinleştiği; (...) tüketim arsızlığının revaçta olduğu bir ortamda, bu büyülü insanlara çok şey borçluğu olduğumuza inanıyorum” diyor. Comédie Française’nin Genel Sanat Yönetmeni Muriel Mayette 2008 yılında Tiyatro Festivali konuğu olarak İstanbul’a gelmiş ve bu köklü kurumun çalışmaları hakkında çok güzel bir konuşma yapmıştı Fransız Kültür Merkezi’nde. Nedense tiyatro dostları, tiyatro öğrencileri ilgisiz kaldılar bu tanışmaya... Sanatçı, kendi tiyatrosunda da bu tür sunumlar düzenliyor ve tiyatro meraklılarıyla, tiyatro öğrencileriyle, Comedie Français’yi yakından tanımak isteyenlerle tiyatronun 1680’den 21. yüzyıla uzanan başarılı yolculuğunu paylaşıyor... Bu sunumlarda, program dergisinde gördüğüm kadarıyla, oyuncular da anlatımda yer alıyor. Bizde de, örneğin ilk ödenekli tiyatromuz Darülbedayi ile başlayarak gerçekleştirilse bu tür sunumlar ne kadar yararlı olur özellikle genç kuşaklar için... Taşlama ve çelişkiler Comédie Française’de nisan başında perde açan Bertolt Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera”sı, söylendiğine göre, biletleri çıktığı anda tükenen bir yapım. Oyunun yönetmeni Laurent Pelly 1962 doğumlu. Bugüne kadar TNT (Theatre National de Toulouse), Theatre RondPoint ve l’Odeon’da Shakespeare, Strindberg, Labiche, Goldoni, Von Horvath, Hugo gibi yazarların yapıtlarını sahnelemiş. “Üç Kuruşluk Opera” sanatçının Comédie Française’de ilk çalışması... Brecht’in 1928’de John Gay’in “Dilenciler Operası”ndan uyarladığı “Üç Kuruşluk Opera,” bizde pek çok kez başarıyla sahnelenmiş bir oyun. Burjuva değerlerindeki ikiyüzlülüğü, insan doğasını eleştiren bir yapıt. John Gay, İngiliz “Seyirciyi biraz olsun ‘rahatsız’ edebilmek için, ‘iyi’ anlamak ve paylaşmak da gerekli. Çünkü bir 20. yüzyıl klasiği olan ‘Üç Kuruşluk Opera’nın bugün de rahatsız etmeyi sürdürmesi önemli.” aristokrasisini yererken Brecht kapitalist sistemi sorguluyor. Bunu yaparken ele aldığı izlekler onun akılcılığını bir kez daha ortaya koyuyor kuşkusuz. Comédie Française’deki çalışmayı gerçekleştiren Pelly, “Üç Kuruşluk Opera”nın yarattığı gülmenin özel bir kalitesi olduğundan söz ediyor tanıtım yazısında. Çünkü, Brecht, oyun boyunca seyirciye bir ayna tutarak doğrudan ona seslenmekte ve onu yandaş kılmaktadır. Cinayetin, hırsızlığın, fuhşun kol gezdiği, yasaların hiçe sayıldığı bir dünyada değişik davranış biçimlerini ve durumların çelişkilerini ortaya koyar yazar. Buradan hareketle, Laurent Pelly de “Üç Kuruşluk Opera”yı parodi, taşlama, şiir buluşması olarak tanımlarken; “Bu şiirsel metin büyük ölçüde keyif duygusu verdiği gibi, inanılmaz bir kinaye de içerir” diyor. “Hem serttir hem değil. Hem ciddidir hem şamataya açıktır. Kesinlik, keskinlik ve esnek alay yan yanadır. Sanki şiddetin boyutunu parodiyle flört ederek vurgular.” Brecht’in 1930’ların dünyasından kendi zamanlarımıza geçişte göstergelerin değişmediği bir gerçek. Dün, Brecht’in oyunun güncelliği konusunda söyledikleri sanki bugün söylenmiş gibi: “Dilenciler Operası’nın günümüze sosyolojik göndermeleri eksik değildir. İki yüz yıl önce olduğu gibi bugün de, bütün toplum katmanları, değişik şekillerde de olsa, ahlak içinde yaşamaktansa, ahlakın sırtından geçinerek yaşamak gibi bir ahlak düsturunu benimsemiştir.” (1) İnsanın toplumsal bir boyut içinde çeşitli davranış biçimleri ve çelişkileri burada çıkar ortaya. Oyunda Chantal Thomas tarafından gerçekleştirilen sahne tasarımı adeta devasa. Yönetmenin yapı olarak bir milföy pastasına benzettiği “Üç Kuruşluk Opera”da Thomas da bu çok katmanlılığın altını sanki tasarımıyla çizmiş. Hareket eden duvarlar, inip çıkan metal konstrüksiyonlar, yapılansökülen yığınlar, kafesler, odalar, merdivenler. Bütün bunlar bugünün dünyasına somut göndermeler mi? Belki… Aynı şey, Joel Adam’ın ışık sistemi için de geçerli. Sonuçta; saniye sekmeden işleyen mekanizmalar ve ışık bir Brecht oyunu için ilginç ama, hiç de yadırganmayan bir bütün oluşturuyor. “Üç Kuruşluk Opera”da Kurt Weil’in müzikleri büyük bir orkestra, kusursuz sesler ve o denli kusursuz oyunculuklarla öne çıkıyor. Yönetmen, oyunun müzikal açıdan mükemmel olması gerektiğinin altını çizerken “Brecht ve Kurt Weil, Üç Kuruşluk Opera’yı lirik şarkıcılar değil, şarkı söyleyen oyuncular için yaptılar” diyor. “Burada gerekli olan, yaşanılanı, oyun kişilerinin hikâyelerini anlatan güçlü sesler. Sadece ‘iyi’ söylemek yeterli değil. Aynı bağlamda, seyirciyi biraz olsun ‘rahatsız’ edebilmek için, ‘iyi’ anlamak ve paylaşmak da gerekli. Çünkü, bir XX. yüzyıl klasiği olan ‘Üç Kuruşluk Opera’nın bugün de rahatsız etmeyi sürdürmesi önemli.” Sesleri kadar oyunculukları da güçlü olan bir ekiple bunu başardığını düşünüyorum Comédie Française’deki yapımın. (1) Bertolt Brecht Bütün Oyunları “Üç Kuruşluk Opera” (çeviren Yücel Erten) Mitos Boyut Yayınları 1998 Katmanlar Yine tehdit, yine iptal Yeni Akit gazetesi, srailli The Adama Ensemble grubunun konserlerini günler öncesinden hedef gösterdi MELTEM YILMAZ MÜZ K FEST VAL ’NDE BUGÜN Rolf Beck ‘Yaratılış’ Kültür Servisi Joseph Haydn’ın sanatsal olgunluğunun sembolü, yaşamının son yıllarında bestelediği başyapıtı Yaratılış Oratoryosu, İstanbul Müzik Festivali kapsamında bu akşam saat 20.00’de Aya İrini Müzesi’nde seslendirilecek. Sözleri Milton’ın Kayıp Cennet’ine ve Kutsal Kitap’a dayanan ve bestelendiği çağda büyük yankı uyandıran eser, aynı zamanda koro akademisinin de sanat yönetmeni olan Rolf Beck yönetimindeki SchleswigHolstein Festival Korosu Lübeck ve Orkestrası, Simona Saturova (soprano), Benjamin Bruns (tenor), Konstantin Wolff (bas) tarafından seslendirilecek. Müzik tarihinde hem Almanca hem de İngilizce basılan ilk oratoryo olan “Yaratılış”ı, Avrupa’nın en önemli ve prestijli etkinliklerinden SchleswigHolstein Festivali’nin, bugüne kadar kurucusu Leonard Bernstein başta olmak üzere Valery Gergiev, Mstislav Rostropovich, Yehudi Menuhin gibi müzik dünyasının en parlak yıldızlarıyla aynı sahneyi paylaşmış olan korosu ve orkestrası tarafından dinlemek büyük bir ayrıcalık olacak. C MY B C MY B Akbank Sanat Caz Günleri kapsamında sahne alması planlanan, son albümlerinde ney ustası Ömer Faruk Tekbilek’in de eşlik ettiği İsrailli The Adama Ensemble adlı müzik grubunun Türkiye konserlerini iptal edilmesine neden olan gelişmelerin, Yeni Akit gazetesinin grubu günler öncesinden hedef göstermesi ile başladığı ortaya çıktı. Konserin iptal edilmesinin ardından, Mavi Marsrailli caz grubunun şeklinde bir yazılı açıklama yaptı. mara Gönüllüleri de “İsrail konserlerinin iptal Konserin öncesinde ise İsTürkiye’den özür dilemeden, edilmesiyle sonuçlanan rail’in İstanbul BaşkonsolosTürkiye’de hiçbir kültürel luğu tarafından konserin bive sanatsal faaliyetin organigelişmeler, Yeni Akit’in letlerinin dağıtıldığı sırada, ze edilemeyeceği” şeklinde bir “ sraillilerden kışkırtan Mavi Marmara Derneği, İHH açıklama yaptı. konser” başlıklı İnsani Yardım Vakfı ve ÖzAkbank Sanat Caz Günleri gürDer, sert tepki göstererek kapsamında 2526 Haziran’da haberiyle başlamıştı. konserin iptal edilmesini istesahne alması planlanan İsrailli srailli Cameri tiyatro mişti. Itamar Erez ve grubu The topluluğunun Gitar ve piyanoda Itamar Adama Ensemble, Türkiye’deAntalya’daki gösterisi Erez, saksofonda Yoram Lacki konser programını iptal etti. hish, kontrbasta Yorai Oron İptal gerekçesine ilişkin Akbank de geçen mayıs ve davulda Dani Benedikt’ten Sanat tarafından yapılan açıkayında, şiddetli oluşan The Adama Ensemble lamada, grubun “güvenlik neprotestoların grubu 2006’da bir hayli olumdeniyle” konserlerini iptal ettiği lu eleştiriler alan “Desert belirtildi. Itamar Erez ise yapolabileceği yönünde Song” adlı ilk albümünü yatığı açıklamada, “İsrail Konbilgi alınması üzerine yımladı. Kısa süre önce İsrasolosluğu’nun konseri kaiptal edilmişti. il Eilat’ta “Red Sea Internamuoyuna duyurmasının, göstional Jazz Festival”da yer teriye tehdit oluşturan İsrail alan grup, şu anda İsrail’de karşıtı İslamcı radikallerin faaliyet gösteren en özgün gruplardan biri oladikkatini çektiğini” söyledi. Yeni Akit gazetesi, 23 Haziran tarihinde “İs rak gösteriliyor. Yaptıkları müzik türünü raillilerden kışkırtan konser” başlığıyla ya “çağdaş caz” olarak tanımlayan grup, yakın yımlanan haberde, şu ifadelere yer vermişti: zaman önce “Hommage” adlı yeni bir CD kay“İsrailli müzik grubu Adama Ensemble, dı yaptı. Itamar Erez de uluslararası üne sahip bir besİstanbul’da yarın ve ertesi gün provokatif konserler verecek. İsrailli sanatçı Itamar teci, piyanist ve gitarist olarak tanınıyor. Erez, Erez’in 2007 yılında İsrail’de kurduğu 1997’de İsrail Başbakanı tarafından verilen Adama Ensemble grubunun, Mavi Mar Bestecilik Yaratı Ödülü’nü kazanmıştı. Öte yandan son olarak 22 Mayıs 2011 tarimara katliamında 9 Türkiyeli vatandaşın şehit olmasının henüz tazeliğini koruduğu bir hinde, “Cameri” adlı tiyatro grubunun Anzamanda, İstanbul’da böyle bir konser talya’daki gösterisi de, provokasyon tehditleri nedeniyle iptal edilmişti. İsrail Büyükelçivermesi tepki çekti.” Öte yandan Mavi Marmara Gönüllüleri de liği Sözcüsü Amit Zarouk, konuyla ilgili olakonserin iptal edilmesinin hemen ardından, “İs rak, “Grup, Antalya’da tehdit altında hisrail’in, Gazze’deki ambargoyu kaldırma setmedi ancak hem bizler hem Türk madan, Mavi Marmara olayı nedeniyle Tür kamları, bazı grupların provokasyon dükiye’den özür dilemeden ve tazminat öde zenleyeceği yönünde bilgileri aldık. Şiddetli meden, Türkiye’de hiçbir şekilde kültürel bazı protestoların olabileceği de” ifadelerive sanatsal faaliyetler organize edemeyeceği” ni kullanmıştı. K A M İ L M A S A R A C I Ç İ Z İ K TURHAN SELÇUK KAR KATÜRLÜ EV K Ü L T Ü R Rozental’ın çizgileri... Kültür Servisi Karikatürist İzel Rozental’ın 15. kişisel karikatür sergisi bugün Milas Belediyesi Hacı Ali Ağa Konağı, Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de açılıyor. Sanatçının 40 karikatürünün yer aldığı sergide savaş karşıtlığı, çevre ve toplumsal sorunları işleyen çalışmalarının yanı sıra güncel ve evrensel politik karikatürleri de yer alıyor. Mart 1951’de İstanbul’da doğan Rozental’ın, 1971’den itibaren amatör olarak çizdiği karikatürleri bazı gençlik ve mizah dergilerinde yayımlandı. 1991’den bu yana İstanbul’da yayımlanan Şalom gazetesinin birinci sayfasında “Tünelin Ucu” başlığı altında politik karikatür çiziyor. Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın önderliğinde Le Monde gazetesinin çizeri Plantu’nun kurduğu Cartoning for Peace Vakfı tarafından düzenlenen ve uluslararası basın çizerlerinin yer aldığı sempozyumların İsrail, Filistin, Japonya, Yeni Zelanda, Korsika ayaklarına Türkiye’yi temsilen katılan Rozental’ın bugüne kadar yayımlanmış beş düzyazı kitabı ile yedi karikatür albümü bulunuyor. Sergi 13 Temmuz’a kadar devam edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle