17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZ RAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 15 Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Aysel Çelikel başkanlığında binlerce gence umut oluyor Cumhuriyet kızlarının eseri kış açısıyla yaptığı mücadele, onu derinden etkiler. ÇYDD’nin ardından Necla Arat ve Türkan Saylan’la Tarih geçer, kişiler ölür, fikirler değişir ancak il birlikte İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırkeler zaman ve mekân boyutundan öte yaşar. Çağ ma ve Uygulama Merkezi’ni kurar. Medeni Kanun daş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) 1989 değişikliği taslağını hazırlar, bir yandan bunun kabuyılında, Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaş lü, bir yandan akademik unvanlar için mücadele eder. tırmayı amaçlayan Atatürk İlke ve Devrimlerini Sonunda yaşam, bu doğruluk timsali kadına cimri korumak ve geliştirmek amacıyla bir grup Cumdavranmaktan vazgeçer. Aysel Çelikel ismi tarihe gehuriyet kızı tarafından kurulur. çer, çünkü İstanbul Hukuk Fakültesi’ne Kıvılcımı ilk ateşleyen Prof. Dr. Aysel atanan ilk kadın dekan olur. Ekşi’dir. Kişileri arar ve “Cumhuriyetin Aysel Çelikel, Cumhuriyet kızları olarak çağdaş toplum oluşturma çabası geriye anılmalarını Kadın Hakları Devrimi’ne gidiyor ve Atatürk ilkeleri gölgelenibağlar, çünkü bu devrim kadınlara insan yor. Biz kadın öğretim üyeleri, varlığıoldukları bilincini aşılamıştır. Mutlu bir mızı cumhuriyete borçluyuz, toplanakadındır, çünkü eşinin desteği ve aralarınlım ve ne yapacağımızı konuşalım. Ne daki sevgi bağı onu önce özgür, sonra badersiniz” diye sorar. Bir grup kadın, şarılı kılmıştır. Yaşından çok genç görüTürkan Saylan’ın Arnavutköy’deki nen, ruhunda asalet rüzgârı dalgalanan bir evinde toplanır ve dernek, dönemin öncü kadındır, çünkü çalışmanın, hele ki toplum kadınlarından Prof. Dr. Necla Arat, Prof. için çalışmanın getirdiği iç huzura sahiptir. Dr. Jale Baysal, Prof. Dr. Nazan İpşiÇYDD 45 bin kız öğrenciye ilköğreroğlu, Prof. Dr Oya Başak, Gencay Gütim/lise, 40 bin öğrenciye ise rün ve Yrd. Doç. Dr. Tüten Ang desteüniversite/yüksekokul burs desteği veren, ğiyle kurulur. Kurucu başkan Aysel Ekilk kurulduğu günden bugüne ilkelerinden Prof. Dr. Çelikel şi’den sonra derneğin başına Türkan Saysapmadan yol alan bir kurum olarak çalışlan geçer. Yaşamı boyunca hep arka planda duran, maya devam ediyor. Hedefleri, Muş’tan gelen bir ancak başarıları öne çıkan önemli bir isim daha var mektupta “ne olur bize yardım etmeye devam edin, dır. ÇYDD başkanlığını, Türkan Saylan sonrası tüm biz derneğiniz sayesinde köyden çıktık, ailelerimizi zorluklarla devralan bir isim. 1989’daki toplantıya teşvik ettiniz, ben liseyi de üniversiteyi de bitirmek önde koşarak katılan hukuk profesörü, ciddi ama bir istiyorum ve ben Prof. Dr. Çiğdem Akçiçek olmak o kadar mütevazı insan: Aysel Çelikel. istiyorum” yazıldığı gibi kız çocuklarını daha yükAysel Çelikel’in gönlüne düşen sosyal sorumluluk sek seviyelerde okutmak. Bu mektuptan çok etkilendibilinci tohumları ilk olarak 1980 yılında, üyesi olduğini söyleyen Aysel Çelikel Cumhuriyet nöbeti tutağu Türk Hukukçu Kadınlar Derneği başkanı Süreyya cak kızların varlığına olan umudu yüreğinde taşıyor... Ağaoğlu tarafından atılır. Süreyya hanımın milli baVe hep taşıyacak... EBRU GÜZEL Demokrasi, Seçimler ve Yeşiller... Seçim sistemi ve güvenliğine yönelik değerlendirmelerini sorduğunuz muhalefet partilerinden ses çıkmadığına göre, sonuç olarak tarihe not düşmekle kaldık. Bundan böyle yüzde 50’lik iktidar asıldır! Öyle de, memleketin diğer yarısı muhalif sonuç olarak. Başbakan’ın “Bize niçin oy vermediler, araştırılsın” dediği öteki kesim... “Ötekiler” diyorum, çünkü son balkon konuşmasının bazı kesimlerde yarattığı umudun aksine gelişmeler söz konusu da. Yani seçilen, ama Meclis’e giremeyen, iktidar tarafından ötekileştirilenler... Bu dışlama tutumundan salt iktidarı sorumlu tutmayalım, muhalefet parti liderlerinin “güdümlü” diye nitelendirdiği yargı da, medya da işin içinde... Düne kadar işleyen sürece göre... Konunun yargı cephesinde dört yıldır delillerin henüz toplanamaması ve karartılması olasılığına, zanlıların kaçma şüphesine dayanan, artık cezaya dönüşmüş bir tutukluluk süreci var. Ayrıca “ikiye bir” oyla reddedilen tahliye kararları... Yani kendi içinde bile farklı farklı üretilen hukuklar... Ama medyamız bu “ikiye bir” konusunu fazlaca dillendirmez. Nedeni? Belli! Baksanıza ekranlara. Kürt meselesi hariç son güncel tartışmalarda birkaç göstermelik örneğin dışında sürekli liberali, cemaatçisi, yazarı, çizeri, üniversitelisi hep yüzde elli. Ara ki muhalif bir ses çıksın... Bu arada “Hatip Dicle gerçek mağdur, durumu düzeltilsin ama Balbay, Haberal ve Alan’ın tutukluluk halleri sürsün” diyebilen “vicdanlar” da var... Yaklaşık iki yıl önce dediklerini, adım adım hayata geçirdiler. Birçok yazar, gazeteci, yönetici devre dışı kaldı. Kimi koltuğu bıraktı, kimi hepten kalemi... Otosansür, korku, kaygı... Seçimlerin ardından ezici sonucun altında bunaldığından iktidara yeşil ışık yakanları bir kenara koyalım ama “Artık gazetecilik yapılmaz” yargısına varıp, mesleğe ara verenlere ya da dönmemek üzere gidenlere ne demeli? Başarısız, yetersiz olduklarından değil, muhalif kimliklerinden ötürü nehir kenarına çıkarılan yeni davetiyeleri nasıl açıklamalı? Her tür yanıt verilebilir de “Demokrasilerde olur böyle şeyler” denir mi? Ya buna ne demeli? Yeşiller Partisi, 12 Haziran’ı değerlendirmiş. Destekledikleri Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku’nun aldığı sonucu “büyük bir başarı” olarak tanımlamışlar. Blok oylarında YP’nin oranı ne, bilmiyorum. Ama değerlendirilmesi gereken bazı somut veriler var. Yeşiller’in yıllardır yürüttükleri ana siyaset malzemesi antinükleer kampanyaların seçime yansıyan sonuçları ne oldu? Nükleler santralların kurulacağı Sinop ve Mersin’de nasıl sonuçlar alındı? AKP’nin Sinop’ta oy oranı yüzde 55. Mersin’de yüzde 33’le birinci parti. HES’lerle yağmalanan Karadeniz’de yüzde 60’lar. Seçimlerin arifesinde siyanür faciasıyla yüz yüze kalan Kütahya’da yüzde 65... Demek ki İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ufak tefek etkinliklerle, birkaç bin kişinin buluştuğu mitinglerle olmuyor... 12 Haziran’ın ardından “Şimdi Yeşiller’i Türkiye’nin yeni siyasi alternatifi haline getirmenin tam zamanı” demenin bir anlamı yok. Gerçekçi olmalı, Yeşiller kendi siyasetlerini tümüyle gözden geçirmeli... MADENC LER N SYANI AL AYAROĞLU ZONGULDAK Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında galeri açma ve hazırlık işlerini yürüten taşeron işçileri, ücretlerini düzenli alamadıkları ve çalışma koşullarının kötü olduğu gerekçesiyle iş bırakma eylemi başlattı. Çalışma koşullarının yetersiz olduğunu, gaz maskelerinin bile olmadığını söyleyen işçiler “Sonumuz Karadon’da ölen 30 işçi gibi olsun istemiyoruz” dedi. Maden işçilerinden Ayhan Gökgöz (35), haklarının korunması noktasında TTK’nin duruma müdahale etmesini isteyerek “TTK, taşeron firmanın parasını verirken işçinin parasını ayırsın ve direkt bize versin. Biz bunu talep ediyoruz” dedi. Genel Maden İşçileri Sendikası Kozlu Şubesi Mali Sekreteri Tamer Güven de “Önceliğimiz iş güvenliğidir. Karadon’da yaşanan faciayı biliyoruz. Aynı şeyin burada olmasını istemiyoruz” dedi. Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] CHP’nin Yapması ve ‘Hiç Yapmaması’(!) Gerekenler… Haber şöyle diyor: “CHP’de lider Kılıçdaroğlu’nun talimatı üzerine muhalifler hakkında disiplin incelemesi başlatıldı. CHP Genel Merkezi’nden 15 kişilik bir komisyon, muhaliflerin medyaya yansıyan açıklamalarını inceliyor.” Hemen komisyonu bilgilendireyim: Bu yazımdan önce, CHP’yi eleştirdiğim diğer iki yazımı gazete arşivinden alabilirler! Normalde gündem, Haberal, Balbay, Alan ve Dicle’nin durumları ve atılması gereken ivedi ama kararlı adımlardı… İster parlamentoya hiç gitmeme, ister yemin etmeme, CHP, “Zor, oyunu bozar” taktiğiyle tüm dışlanan vekilleri parlamentoya taşımayı tabii ki ana görevi bilmelidir. Ama ne var ki bunlara paralel sürrealist krizler yaratılıyor: Gürsel Tekin’in ardından, Kılıçdaroğlu da “Partiyi eleştiren muhaliflerin sözlerinin araştırılıp disiplinin çalıştırılacağı” yönünde demeç verebildi. Bunu okuyunca, partinin kaderine üzülüyorum. Şu aşamada CHP yönetimine söylenebilecek tek söz var: Ne siz bu lafları söylemiş olun ne de biz duymuş olalım. Çünkü ciddiye alacak olsak, hepinizin toptan istifa etmesi lazım. Bunu da ülkenin konjonktürü kaldıramaz! Parti, “Yanlış anlaşıldı, biz o komisyonu da, Haberal ve Balbay’ın durumlarına destek olarak seçtik” deyip yola devam etsin… Mayıs 2004’te ortaya konan “30’lar Bildirisi”nde Kılıçdaroğlu’nun da imzası vardı. O günlerde kendileri “Seçimli Olağanüstü Kurultay” isteyenlerin, bugün bu şekilde davranmaları düşünülemez! İkincisi, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir geçmiş belgede imzası veya “CHP’de biat kültürü yoktur” şeklinde (haklı) demeçleri olmayabilirdi. Konu, Parti kültürüdür. CHP de 1950’lerden günümüze, kendi demokratik yapısı içinde her türlü sert muhalefeti rahatlıkla taşımıştır. Dolayısıyla ortada salt bir siyasi eleştiri olduğu sürece, bu komisyona düşen “tek görev” kendini lağvetmektir. Bunun tersi, CHP’ye yapılacak en büyük kötülüktür. Sürekli olarak yıllarca en sert sözlerle eleştirilen Baykal, bu şekilde davransaydı, partide üye kalmazdı! CHP’de Kılıçdaroğlu yönetimi, Baykal döneminin mirasından söz ederek ortaya bahane koyamaz. Çünkü o zaman adama “Kendinize güvenmiyor idiyseniz, yönetime geçmeseydiniz” derler. CHP seçimin hemen ardından yaşanılanları sorgulamayacaksa, bunu ne zaman yapacaktır? Ortada “fiili” bir durum vardır: Kılıçdaroğlu her yerde “Yeni CHP”den söz edebilmektedir. Bu büyük kararı Kurultay mı, yoksa Parti Meclisi mi aldı? Yoksa bu kadar şaşırtıcı sözler, “öylesine” birileri tarafından mı ortaya atıldı? Kamuoyunda ciddiye alınıyorsa, bu sözlerin sahibi gidip daha önce denendiği gibi yeni bir parti kurabilirdi. CHP, ortaya bir cümle atılarak tarihinden soyutlanabilecek bir parti değildi… Arınç ve Ilıcak gibi isimlerin “Yeni CHP’den söz edip, ardından yine Atatürk dönemi ve eski CHP’nin değerlerinden dem vuruyorlar, yoksa çok daha başarılı olurlar” deyip, sanki CHP iktidarı için formül öneriyor gibi(!) konuşmalarına, MYK kanabiliyorsa, bu vahim bir gaflettir. CHP AKP’lileşirse, Atatürk Cumhuriyeti biter. İzlenilen politikalarda, laiklik, Atatürk, sanata ve sanatçılara karşı yürütülen şiddet gibi konuları görmezden gelen CHP, olayı basit bir ekonomik tartışma boyutuna indirmiş, Cumhuriyetin temel değerlerini gündeme almamayı çok yaratıcı bir taktik olarak görmüştür! Bu görmezden gelinemez. CHP bu süreçte Fethullah övgüleri yapan, “Atatürk devrimlerinin bekçisi değilim” diyen insanları kadrosuna katabiliyorsa, ortada yanlış anlama da yoktur. Bunlar, daha önce Baykal döneminde yaşanan gerginliklerden çok daha ağır travmalardır. Bu ciddi rota kaybı, partinin Atatürkçü seçmenleri ve Atatürk ilkeleriyle olan ilişkisini ve hatta Cumhuriyeti ateşe atacak bir tehlikedir. Sonuçta ister 650, ister 450 imza toplansın, CHP bu yaşananları sansürsüz olarak tartışmaya mecburdur. Tüm altyapısıyla birlikte partiye geçen sene sunduğumuz “Demokratik Tüzük” çalışması, artık yeni bahaneler üretilmeden derhal devreye sokulmalı, parti, kapalı kapılar ardında vekilleri iki kişinin tespit ettiği ilkel görünümünden çıkmalıdır. Ortaya üzücü bir şekilde çıkan “AleviSünni delege” ayrımı ise CHP’ye hiç yakışmayan bir ortamdır. Nasıl aklıselimle bu seçimde CHP’ye koşulsuz destek istediysek, şimdi sıra, aynı CHP’nin kendini en cesur şekilde sorgulamasını talep etmeye gelmiştir… Konunun “Baykalcı” veya “Savcı” olmakla ilişkisi “sıfır”dır. HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ Gökküre 1 nin, gündönümü noktaların 2 dan geçen iki 3 paralelinden 4 her biri. 2/ 5 Çimlenmiş buğdayın kay 6 natılmasıyla 7 yapılan bir çe 8 şit yemek... Keman yayı. 9 3/ Bir tür hafif ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kaba ayakkabı... 1 MÜ P T E Z E L Öğütülmüş tahıl. 4/ 2 İ MAM E D İ K Cılız, zayıf. 5/ Evcil 3 R E N A F A R A bir geyik... Bireysel. 4 İ R İ N T İ İ R 6/ “Uzunçalar” da 5V A K A R O K A denilen plakları beA K L A N K lirtmekte kullanılan 6 A 7NO T İ ON R A kısaltma... Köpek... Şamanizmin din 8 B A L K H U Y A B U J A adamlarına verilen 9 F A K ad. 7/ Orta Asya’da yaşayan Türkler arasında kimi şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal... İnsanın algılama ve yargılama yeteneği. 8/ Müstecir... İlenme, beddua. 9/ Afrika’da bir çöl. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir organizmanın iç ve dış uyartılara tepki gösterme yatkınlığı. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu. 3/ Felsefede nesnenin kendisi... Karakter. 4/ Yemişlerin yenen bölümü... Hammaddeyi işleyip mal üretme. 5/ Boyacılıkta kullanılan bir çeşit mineral yağ... Kalsiyum elementinin simgesi. 6/ Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para ya da armağan... Sayfa çevresine çekilen çizgi. 7/ Rütbesiz asker... Enerji. 8/ Pasta hamuru... Senegal’in başkenti. 9/ Van Gölü’ne dökülen bir çay. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle