17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZ RAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Dışarıda Yunanistan, içeride cari açık kaygılara siyasi belirsizlik de eklenince risk alma iştahı azaldı Dolar 1.65 TL’ye dayandı Oynaklık sürecek: Yunanistan’a yönelik artan endişelerle Avro/dolar paritesinin 1.41 seviyelerine gerilemesiyle dolar 1.64 seviyesine tutundu. Dolar serbest piyasada 1.6458 seyivesinde günü tamamladı. 1.Analistler Meclis’teki oylama öncesinde piyasalarda oynaklığın devam edeceğini belirtirken bazıları da oylama sonrası risk iştahının toparlanacağını düşünüyor. bekleniyor. Avro, Yunanistan’ın uluslararası yardım alması için önkoşullardan olan tasarruf planının mecliste bu hafta yapılacak oylaması öncesi baskı altında. Dolar karşısında 16 Haziran’dan bu yana en düşük seviye olan 1.4102’ye kadar gerileyen Avro ise daha sonra 1.4127 dolara kadar toparlandı. Dolar akşam saatlerinde 1.6458’e çıktı. Öte yandan, mayısta dış ticaret açığının yüzde 95 artarak 9.6 milyar dolara çıkması bekleniyor. Akbank’ın piyasadaki gelişmeleri değerlendirdiği notunda “TL’nin global risk alma iştahındaki azalma, cari açığa ilişkin endişeler ve Açık endişelendiriyor: Analistler, TL’nin global risk alma iştahındaki azalma, cari açığa ilişkin endişeler ve kamu otoritelerinin aldığı önlemlerin etkisiyle değer kaybettiğine dikkat çekti. Önümüzdeki dönemde TL’nin seyrinde yurtdışı piyasalarda risk alma iştahı ve yurtiçinde cari açığa ilişkin alınacak önlemlerin etkili olması bekleniyor. enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı yaratması durumunda, TCMB’nin döviz alım ihalelerinin miktarını azaltması olası gözüküyor. 100 milyar dolara yaklaşan döviz rezervi, TL’nin değerinde aşırı bir oynaklığa karşı TCMB’ye hareket alanı sağlıyor. Ayrıca, petrol fiyatlarının son günlerde hızlı bir şekilde gerilemesi de cari açık açısından olumlu. Bu arada Avrupa borsaları dün yatay bir seyir izlerken İMKB gün içerisinde 62 bin puanın altına düştü. Gün sonundaki kayıp yüzde 0.19’u bulurken 61 bin 953 puandan kapandı. Gün içerisinde en düşük 61 bin 542’yi gören İMKB cuma kapanışının 119 puan altına indi. Sıfır Sorundan Bataklığa... AKP üçüncü dönem iktidarına oy artışı ile girerken, iktidar gücünün sarhoşluğunda atılan, atılmak istenen adımlarla Türkiye, öngörülemeyen gelişmelerle, hızla, iç ve dış politikada sıfır sorundan bataklığa sürüklenme tehdidi ile yüz yüze kaldı. Dün dünya medyasında yer alan “TürkiyeSuriye savaş senaryoları..” vize zorunluluğunu kaldırdığımız, iyi ilişkiler kurduğumuzdan güvenli olduğumuz uzun sınır bağlantılı komşumuz ile nasıl bir gelecek ilişkilerinin habercisi? Son gelişmelere ilişkin değerlendirme yapan uzmanlar, Suriye ile sorunların büyümesinin asıl anlamının İran ile karşı karşıya gelmek olacağını anımsatırlarken.. Dahası giderek daha çıplak görünür boyutları ile.. Irak, Afganistan, Pakistan bataklıklarına saplanıp kalmış ABD, AB hükümetlerinin dış politikalarında işin içinden sıyrılma arayışlarında, Türkiye’ye yıkılmak istenen sorumlulukların arttırılmak istendiği ortada iken... İçerde oy artışı ile üçüncü dönem iktidara gelişte AKP’den, Başbakan Erdoğan’ın balkon konuşmasına uygun kısa bir dönem için de olsa, muhalefetle barışçı, nefes alıcı ilişkiler için adımlar beklenirken bugünkü Meclis açılışına şaibeli bir tabloda giriş, beklenmedik boyutlarda gerilim, ürkütücü gelişme.. CumhurbaşkanıBaşbakan ikilisinin krize çözüm reçetesinde anayasa değişikliği önerileri ile muhalefetin karşısına çıkmaları ise, sivil demokratik anayasanın olmazsa olmazı toplumsal uzlaşma yerine, pazarlık, güç dayatma, şantajla.. AKP iktidarının anayasal düzenini kabul ettirme.. içerikli yaklaşımın göstergesi gibi. Meclis’in açılışının önündeki sorun, seçilmiş, milletvekili olma haklarını kazanmış kişilerin haklarını kullanabilmeleri, Meclis’e gelip yemin edebilmeleri, görevlerine başlayabilmeleri.. olduğuna göre, Meclis çoğunluğu da elinde iktidarın 1. dereceden sorumluluğu öne çıkan sorunlara Meclis çatısı altında çözüm üretebilmenin yollarını açmak.. Alman Türk Vakfı’nın, Konrad Adenauer Vakfı ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin katkılarıyla düzenlediği 25. TürkAlman gazeteciler seminerinin, 2324 Haziran gerçekleştirme tarihleri ile “Ortadoğu’daki köklü değişim bağlamında Türkiye ve Almanya” başlığı, günümüz gelişmelerinin sorgulanması, masaya yatırılmasında doğrusu iyi bir fırsat oldu.. İki ülkenin gazetecileri yanında, uzmanların verilere dayalı sunumları, Türkiye ve dünyanın büyük değişimleri sürecinde yaşanan kimi çarpıcı olayların ilişkilendirilmesi, açıklanmasında yol göstericiydi. ABD, AB merkezlerinin, İslam dünyası, petrol, enerji kaynakları üzerindeki ülkelerde.. Uzun bir geçmişi olan diktatörlükler, şeyhliklerle kurulmuş çıkar ittifaklarının tükenişi sürecine girilmişti.. İki kutuplu dünya dengelerinde İslami terör örgütleri ile yapılmış ittifaklar ise çok önceden düşmanlıkların, baş tehditlerin odağına dönüşmüş, ılımlı İslami projelerle ABD’ye yakın siyasi akımların güçlendirilmesi dönemine geçilmişti.. ABD’nin 11 Eylül’ü sonrası gündeme giren genelde terör, özelde İslami terör odağında mücadele sürecinden; öngörülemeyen Afganistan, Irak bataklıklarında müttefik Pakistan’daki çakılıp kalma, kaosların üremesiyle ise geri dönüş arayışları kaçınılmaz olmuştu. Ancak yine öngörülemeyen “Arap baharları”, sokak başkaldırıları, birbirinin tersi, mezhepler, cemaatler, aşiretler çatışmaları ekseninde iç savaşa dönüşme, hem de hiç öngörülmeyen ülkelere sıçrama özellikleriyle bir kez daha tüm dengeleri değiştirdi. Bölgelerin dünya dengeleri, enerji kaynakları üzerindeki önemi, genel ittifaklar, düzen adına denetlenmeleri zorunluluğunu gündeme getirirken, öngörülebilir, denetlenebilir olmaktan çok öte, çelişkili çıkarlar yumağı ile kaosu üretme nitelikleri kaygıları arttırmaktadır. Geçen hafta içinde ABD’de Meclis’in Obama iktidarına Libya müdahale kararının hesabını sorması tek başına, kafa karmaşası, görüş ayrılıkları, çıkmazlar, kaos için çok çarpıcı bir sahne. ABD kamuoyu dünya nimetlerinden yararlanmaktan vazgeçmeden, doğrudan işgallerin, insan hakları ihlalleri, savaş suçları sorumluluğundan kaçınma yollarını bulunmasını istiyor. Hele de askeri müdahaleler, savaş kaosunun bedelinin ödenmesine karşı duruyor. AB ülkelerinde son büyük piyasalar krizinin bedeli ile ortaya çıkmış daha da dramatik bir gerçeklik var: İki ülke dışında ortak paranın kullanıldığı tüm ülkelerde sıfır altında çok olumsuz gelişmeler, büyük krizler var. Kaldı ki AB askeri güç kullanımında hep ABD’ye, NATO’ya dayanmıştı. Petrol çıkarları anlamında çok önemli Libya’da bile ancak havadan bombardımanla muhalefetin desteklenmesi projesi şimdiden kör topal. Yanlışlıkla sivillerin vurulması, kaçanların açık denizlerde boğulması sadece insani dram boyutları. Bu tempoda Kaddafi’nin devrilmesinin çok zorlu olabileceği kabul edilmiş. Yani AKP kadrolarının İslam dünyasını yönlendirme sevdalarına prim veriliyor. Türkiye İslam dünyasındaki çelişkili çatışmaların bataklığına hızla çekiliyor.. Türkiye’deki insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ihlallerine göz yumuluyor. Ekonomi Servisi Haftaya yükselişle başlayan dolar 1.6475 liraya kadar çıkarken piyasalar Yunanistan’a kilitlendi. Yunanistan’a yönelik artan endişelerle Avro/dolar paritesinin 1.41 seviyelerine gerilemesiyle dolar/TL haftaya 1.64 seviyesinin üzerinde başladı. Merkez Bankası’nın geçen haftaki PPK toplantısında politika faizini sabit bırakarak henüz parasal sıkılaştırmaya gitme noktasında olmadığını göstermesinin ardından dolar/TL hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştı. 1.98 seyivesde olan sepet seviyesinin yüksek seyrini sürdürmesi halinde TCMB’nin döviz alım ihalelerine ara vermesi kamu otoritelerinin aldığı önlemlerin etkisiyle değer kaybettiği” belirtildi. Şu öngörülerde bulunuldu: Döviz sepeti (0.5 Avro + 0.5 USD), son 7 ayda TL’ye karşı yüzde 18 değerlenerek 1.98 seviyelerine ulaştı. Bu seviyeler, global ekonomik krizin derinleştiği Mart 2009’dan bu yana görülen en yüksek seviyelere işaret ediyor. Sepet bu dönemde 2.04’e kadar yükselmiş idi. Önümüzdeki dönemde TL’nin seyrinde yurtdışı piyasalarda risk alma iştahı ve yurtiçinde cari açığa ilişkin alınacak önlemlerin etkili olmasını bekliyoruz. TL’nin değer kaybının Dünyada ‘finansal tsunami’ uyarısı BIS’den pazar günü Basel’de yapılan bir açıklamaya göre “büyüyen ekonomilerin” iç kredi toplamındaki tehlikeli birikim, yeni bir krize yol açabilecek. BIS Genel Müdürü Jaime Caruana, bankanın yıllık raporunu sunarken, “Sanayileşmiş ülkelerdeki kredi faizlerinin düşüklüğü çok tehlikeli bir trafik doğuruyor ve aşırı ısınmaya karşı önlem alınması gerekiyor” dedi. OSMAN ÇUTSAY ANKARA DA D ĞERLER Ankara, Moskova ve Mumbai’deki yetkililerin veya merkez bankası yöneticilerinin elinin kolunun bağlı olduğu ileri sürülen analitik değerlendirmede, Die Welt, Hindistan örneğinin yaygınlaşabileceği uyarısında bulundu. Türkiye’nin göstergelerine de yer veren Die Welt, ülkemizin GSYİH’sinin yüzde 6.10’luk bir büyüme gösterdiğini, gösterge faizlerinin yüzde 6.25, enflasyon rakamlarının ise yüzde 7.20 olduğunu belirtirken, reel fazin yüzde 0.95 düzeyine gerilediğini ileri sürdü. Ankara’nın da diğer ülkeler gibi “çaresiz beklediğini” kaydeden etkili gazetenin ay G B ÇARES Z BEKL YOR FRANKFURT Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “Eşik Ülkeler” kategorisinin, “finansal tsunamiyi” tetikleyecek bir saatli bombanın üzerinde oturduğu, Yunanistan’dan çok daha büyük bir iflas zincirinin dünya ekonomisini çöküşe götürebileceği ileri sürüldü. “Merkez bankalarının merkez bankası” olarak tanınan BIS’den (Uluslararası Ödemeler Bankası) pazar günü Basel’de yapılan bir açıklamada da “büyüyen ekonomilerin” iç kredi toplamındaki tehlikeli birikimin, yeni bir krize yol açabileceğine dikkat çekildi. BIS Genel Müdürü Jaime Caruana, bankanın yıllık raporunu sunarken, sanayileşmiş ülkelerdeki kredi faizlerinin düşüklüğünün çok tehlikeli bir trafik doğurduğunu, aşırı ısınmaya karşı önlem alınması gerektiğini bildirdi. Uzmanlara göre neredeyse sıfır maliyetli kredilerdeki artış, tarihte benzeri olmayan bir şişkinlik yaratmış durumda. Bu dev kredi köpüğünün, özellikle Türki ye, Hindistan, Rusya gibi ülkelerde patlamasıyla banka ve borsa sisteminin çökebileceği savunuluyor. rıntılı değerlendirmesinde şu görüşler de dikkat çekti: “Mumbai, Moskova ve Ankara’nın tek seçeneği faizleri yükseltmek, ama aynı anda da yabancı sermaye giriş ve çıkışlarını sınırlandırmak olurdu. Brezilya bunu kısmen yapıyor, Tayland da benzer önlemler aldı. Bu önlemler henüz yabancı yatırımcıları pek öyle rahatsız etmiyor. Ancak bu ülkeler daha fazla köşeye sıkıştırılırsa, kendilerini daha sert bir tutuma zorlanmış görebilirler. Bunun anlamı, belki de yabancı yatırımcıların paralarını, artık pek öyle rahat rahat yatırıp tekrar çekemeyecekleridir.” Yunan halkının dörtte üçü tasarruf paketindeki düzenlemelere karşı. Kredi sıkışması Die Welt’te yayımlanan ayrıntılı bir analizde, faiz oranlarındaki düşüklüğün, “yükselen piyasalar” olarak da anılan orta büyüklükteki ekonomileri metropollerle birlikte tam bir çıkmaza ittiğine dikkat çekildi. “Bedava krediler” döneminin tüketici kredilerinde patlamaya yol açtığını kaydeden gazete, eski boyutlarda olmasa da hâlâ yüksek enflasyon oranları nedeniyle kredi faizlerinin borçlular için “negatif reel faiz” düzeyine indiğini belirtti. Negatif reel faiz, gösterge faiz oranlarının enflasyon oranından düşük olması halinde ortaya çıkıyor. BNP Yatırım Şefi William De Vijlder, negatif reel faizin Avrupa ve ABD’de gerekli olabileceğini savundu, ancak Türkiye, Hindistan, Rusya, Tayland gibi ülkelerde bu oranların “düşündürücü” sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Komşuda 48 saatlik alarm MURAT LEM ATİNA Ekonomik kriz sonucu batma noktasına gelen Yunanistan’da ülkenin kaderini belirleyecek olan 48 saatlik kritik süreç başladı. Orta Vadeli Program çerçevesinde alınan önlemlerin ‘sosyal sefillik önlemleri’ olduğunu savunan çalışanlar ve emeklilerin maaşlarının korun masını talep eden sendikaların hedefi, planın onaylanmaması ve Yunanistan parlamentosuna Başbakan Yorgos Papandreu dahil hiçbir milletvekilini sokmamak. Planda, çalışan kesimi ekonomik yönden ağır derecede etkileyecek maddeler var. Özelleştirmelerin troykanın kontrolünde hızlandırılması, çalışanların maaşlarının kesilmesi, vergilerin arttırılması gibi maddelerin yanında petrol ürünleri, giyim sanayii, alkollü ve alkolsüz içecekler dahil 22 kalemlik vergi paketi, bugün onaylanması beklenen orta vadeli planın içinde. Hükümet kanadı, planın onaylanmayıp 12 milyar Avro’luk kredinin alınmaması durumunda, devletin kasalarının 12 Temmuz’da boşalacağını söylüyor. Bildiğiniz gibi bir enstrümanın tellerini akort ederken her telin gerilme sınırı vardır; siz bu ayarı tuturamazsanız teller kopabilir. Öte yandan akort yapmak için la notası sesine ihtiyaç vardır. Bir tel la sesine göre ayarlanır ve diğer teller buna göre akort edilir. Teller koparsa enstrümanı çalamazsınız, yeni tel alıp takmanız gerekir. Ülkemizin içinde bulunduğu durum da bir enstrümanın tellerinden farksız. Her tel gerilmiş ve neredeyse kopmak üzere. Hukukun teli, vatandaşın teli, Kürt kardeşimizin teli, televizyonda aynı kişilerin lise münazaralarını seyretmeye mahkum olan kişilerin teli, siyasilerin teli, ekonominin teli koptu kopacak. Bu kadar gerginlik yaratmaya, telleri germeye hiç kimsenin hakkı yok. Ancak gerginlik, tel koparmak bazı şeyleri unutturma, bazı şeyleri yapmanın gerekçesini ve altyapısını hazırlama, gerginlikte sorunun çözümünü tek kişiden beklenir hale getirerek otoriteyi arttırma amacında olanlara hizmet eder. Ama bu hizmet hayırlı bir hizmet olmaz. Ekonomi ısınmış durumda. Cari açığın bulunduğu seviyeyi tehlikeli görmeyen kalmadı. IMF raporlarında finansal risklere vurgu yapılıyor. Derecelendirme kuruluşları Türkiye’de yatırım yapmayın ve çıkın çağırısı yapıyor. Dünyada piyasalar daralmış ve büyüme konusunda endişeler yüksek seviyede. ABD kendini hâlâ toparlayamadı. Kendimizi endesklediğimiz ABD ekonomik verileri iyi gelmiyor. Yunanistan iflas etmiş tüccar gibi sallanıyor. Birçok ülke ekonomik olarak çok zor durumda. Kişiler borç batağında. Herkes bir şeyler satıyor, ama borçları da habire yükseliyor. “Tüketen ekonomi ile bir yere varılmaz” diye diye yorulduk, ama iktidar umursamıyor. Ezcümle ekonominin teli çok gerilmiş durumda. Özgürlük, hukuk, demokrasi, yargıçların takdir yetkisi, yargıçların tarafsızlığı gibi kavramlar karman çorman oldu ve içinden çıkılmaz hale getirildi. İstenildiği zaman kılıf bulunan, istenmediği zaman yasa maddelerine sığınılan bir hukuk Türkiye’nin Telleri Koptu Kopacak düzeni ile hukukun teli de gerilmiş bir halde. Bu telin gerilmesi sanırım anayasa değişikliğinin altyapısını hazırlamak, anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde hadi gelin diyebilmek ve uzlaşma zemini yaratmadan bu işi kıvırmak gerekçesi ile yapılıyor; toplum buna hazırlanıyor. Umarız böyle değildir. Seçimler genellikle toplumun ve ülkenin akort ayarıdır. Gel gör ki bizde ülkenin akordu olmayı bırak, tellerin kopmasına sebep olacak neredeyse. Bunun anlamı akort falan kimsenin umrunda değil. Ülkenin geleceğinin çizilmesinde yeni enstrüman çalınmasının sağlanması esas amaçtır. Ama yanılgı bu enstrümanı bizim değil, başkalarının çalacak olmasını dikkate almamaktadır. Elin oğlu kırılan telleri olan enstrümanın yerine vereceği yeni telli enstrümanı sana çaldırır mı? Bir de anlaşılmaz bir durum var: Dinler hep sevgiyi, samimiyeti, vicdanlı olmayı, başkasına eza etmemeyi, hoşgörülü olmayı emreder değil mi? Bize kardeşliğin Müslümanlıktan geçtiğini söyleyenlerin haline bakın; vicdansızlık, haksız muamele, cehenneme gitmeye(!) sebep olacak fiiller bunu söyleyenlerde. O zaman dinin şeklini uygulayan, esasını pas geçenlere vatandaş nasıl inanacak? Bir yerde vatandaşın da teli kopacak. Asker ocağının da telini bu kadar germeye, çevremizde olan olaylara ve başımızdaki terör belasına, bizi bölmek isteyen dış güçlere karşı asker ocağımızı bu kadar hırpalamaya gerek var mı? Manavdan domates toplar gibi asker içeri tıkmanın neye yararı olacak? Toplumun bu gerginlikte yapacağı anayasadan da bir hayır çıkmaz. Önce gerginliğin, kavganın ortadan kaldırılması, toplumun dengeye getirilmesi gerekiyor. Ayrıca bu gerilimde ekonomideki tüm sorunlar ve riskler göz ardı ediliyor. Yeni seçimden çıktığımızdan enstrümanı akort edeni değiştirme olanağımız olmayacağı için, onlara tavsiyemiz olsun. Ekonomide “bize bir şey olmaz, bizim ekonomimiz sağlam zemine oturuyor” demeyin. Nice kocaman ekonomiler çok zor durumda. Kendimize güvenelim, ama 750 milyar dolar milli gelire güvenip kendimizi de dünyanın merkezi saymayalım, gözümüzü karartmayalım ve ihtiyatlı olalım. Ne kaybedersiniz ki ihtiyatlı olsanız, fazla böbürlenmeseniz. Çünkü ekonomi ve ticaret büyük konuşmayı kaldırmaz. Toplumu gerilimden, gerginlikten kurtarın. Vicdanı adaletin temeli yapın. Yani Türkiye’nin tellerini germeyin ve bir la sesi dinleyin... Bilin ki bu ses sağduyunun sesidir. Koç’ta 17’nci diplama sevinci Ekonomi Servisi Koç Üniversitesi’nin 17’nci mezunları, Mütevelli Heyeti Başkanı Rahmi M. Koç, Rektör Prof. Dr. Umran İnan ve Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Başkanı Victor Fung’un katıldığı törende diplomalarını aldı. Lisans ve lisansüstü 833 öğrencinin diploma aldığı törende konuşan Koç, yıl sonunda Tıp Fakültesi’nin Sağlık Bilimleri Kampusu’nun temellerini atmaya hazırlandıklarını söyledi. Koç, üniversiteden mezun olan seçkin öğrenci topluluğunun 7 bin 300’e ulaştığını kaydederek 2010’da Koç Üniversitesi’ni tercih eden öğrencilerin sıralamalarında büyük sıçramalar olduğunu ifade etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle