22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 19 HAZ RAN 2011 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI Brüksel’de ‘ötekini keşfetmeye yardımcı olmak’ ugünlerde Belçikalı Türkler arasında “kültür sanat festivali” düzenlemek moda. Neredeyse kişi başına bir festival düşüyor. Acele hazırlanmış, sadece düzenlemiş olmak için, âdet yerini bulsun mantığıyla düzenlenen festivallerin kültür ve sanata katkısından çok belki de zararı var. Ancak bu festivaller arasında ciddiyetleri ve sanat anlayışları ile dikkat çekenleri ayrı bir yere koymak lazım. Bunlardan biri 1928 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen “Buluşma ve beraber yaşama” temalı “CheckPoint Kontrol Noktası” festivali. İnsanların kimliklere sıkıştırılmasından çıkıp başka bir alana; yani buluşma, ötekini arama, yakınlaşma ve paylaşma kavramlarının ön plana çıkarıldığı yeni bir alana götüren CheckPoint Festivali, Brüksel’de onlarca farklı kimliklerden sanatçıyı bu kimliklerinin ötesinde bir araya getirdi. Dillerin, kültürlerin, kökenlerin çeşitli sanatsal ifadelerle buluştuğu festivalde konserler, dans gösterileri, tiyatro, resim, heykel, sinema, panel ve söyleşi gibi pek çok alanda eserler sunuldu. Festival treninin Kadrievi Orkestra grubuyla Brüksel merkezinde yaptığı müzikli tanıtım turu, dünyaca ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars’ta yıkılan İnsanlık Anıtı’na karşı duruş için karikatürist İsmail Doğan tarafından yapılan simgesel anıt açılışı ve Tanar Nikolaiev ikilisinin destek konseriyle başladı. Festivalin ilk günü Anadolu’nun Kayıp Şarkıları filmi gösterimi ve Kadrievi Orkestra’nın konseriyle tamamlandı. Festival boyunca çeşitli sanat alanlarında işlikler ve sergiler düzenlendi. Belgesel filmler sanatseverlerle buluşturuldu. Edebiyat ve çizgi romanın unutulmadığı CheckPoint’te, Alain Servanti’nin son iki asırda Avrupa karikatür ve çizgi romanlarında yer alan Türk tiplemelerini topladığı “Karikatür ve Çizgi Roman’da Türkler” adlı sunumundan sonra Belçika’da yaşamını sürdüren Gırgır’ın eski çizerlerinden karikatürist Gürcan Gürsel ve İsmail Doğan ile birlikte mizah yazarı olarak ben “Türkiye’de Karikatür ve Çizgi Roman” üzerine düzenlenen panelde meraklılarına “Türkiye’de çizgi roman ve karikatürü” anlattık. Programın edebiyat bölümünde Belçika TV ve radyolarında edebi programlarıyla tanınan sunucu Edmond Morrel Belçikalı ünlü yazar ve sinemacı Daniel Simon’la eserleri hakkında söyleşi yaptı. Flütçü Hélene söyleşi aralarını çaldığı klasik eserlerle süsledi. Troupe BRÜKSEL Poétique NomadeGöçebe Şii Grubu’nun izleyicileri de kattığı şiir performansı ilgiyle izlendi. Dünya mutfak lezzetleri ve danslarının da unutulmadığı ERDİNÇ UTKU festivalde izleyiciler Türk, İspanyol ve Senegal mutfaklarını tadarak 10 ayrı ülke dans performanslarını da izleme ve dans etme fırsatı buldular. Bir dizi kısa metrajlı film gösteriminin yer aldığı festivalde fotoğrafçı Seba Esma “Schaerbeek’te Çeşitlilik” adlı fotoğraf sergisini sanatseverlerle buluşturdu. Festival 50 Brezilyalı perküsyoncunun Brüksel merkezinde bulunan Béguinage meydanında saat 1620 arasındaki performanslarıyla başlayıp aynı yerde bulunan La Tentation salonunda; Raoul Corredo Flamenco Quartet (flamenco), Kabbalah (Balkan) ve Pedro Moura & Nilo Sergio Band gruplarının verdikleri 3 ayrı konserle tamamlandı ve CheckPointKontrol Noktası gelecek yıl tekrarlanmak üzere bitti. Festival organizatörlerinden Türk kökenli yazar Kenan Görgün festival ile ilgili düşüncelerini “Tüm sanatları bir araya getiren bir festival yapma düşüncesi ile yola çıktık. Bu festivali organize ederken çok önem verdiğimiz bir fikri işlemek istedik, bu bir ‘buluşma” fikriydi. Aslında CheckPoint’in anlamı kontrol noktası. Bu noktada, insanlar bir noktadan başka bir noktaya giderken kimlik göstermek zorundalar. Bizim bu festivalde yapmak istediğimiz ise kontrol noktasında kimliklerin gösterilmesi değil, tam tersine kontrol noktasında kimliklerin bırakılmasıydı. Aslında serbest bir gümrük noktası CheckPoint’” diye ifade ederken festivali organize eden Kültür Sanat Vakfı’nın Başkanı Ali Bağseven, “Bu sene bu festival ile kültürleri buluşturan, bambaşka renkleri taşıyan, öğreten, öğrenen bir şey yapmak istedik. İnsanların ‘ötekini’ keşfetmesine yardımcı olmak, diğer kültürler ile tanışmak amaçlarımızdan birkaçıydı. Hedefimiz sadece Türkler değildi, herkesin buluştuğu bir ortam yaratıp, orada bir kültür alışverişi için bir ortam hazırlamaktı. Katılan izleyicilerin yüzde 30’u Türk kökenliydi” diyerek amaçlarına ulaştıklarını belirtiyor. CheckPoint festivalinin benim dikkatimi çeken en önemli özelliği ise “ithal sanat ile festival düzenleme” yerine Belçika’dan Türk kökenli, Belçikalı ve diğer kökenlerden sanatçıları tercih etmesiydi. İlki bir tür denemeydi ve CheckPoint bu deneme ile kalıcı bir festival olacağını kanıtladı. erdincutku@binfikir.be Amerika’nın Sesi niye kısıldı? in Halk Cumhuriyeti’nin resmi haber ajansı Şinhua, New York kenti göbeğinde, Manhattan’da 44 katlı bir gökdelene geçen yıl ortalarında yerleşince dikkatler “haber savaşlarına” çevrildi. Şinhua, Maocu sızma harekâtını başarıyla ilerletip geldi, geldi ve kapitalizmin merkezindeki Broadway olarak bilinen ünlü cadde üzerinde, hem de Reuters ajansı binasıyla The New Yorker, Vanity Fair gibi ünlü dergileri yayınlayan medya devi Condé Nast arasına yerleşti. Şinhua bodrum katından çatısına kadar girdiği ve 7 milyar dolar harcadığı binadan 24 saat canlı İngilizce televizyonradyointernet yayını yapacaktı; yakında gazete basımı dahi vardı. Çin bu işe hazırlık yapmaya bir başka yönüyle de kalkışmış bulunuyor; kısadalga radyo alıcılarını piyasaya 20 dolardan sürmekle fiyatları da aşağıya çekti. Özellikle Degen marka kısadalga radyolar ABD’de “Satın almayana kızıyorlar” durumunda tezgâha düştü. Bu hazırlıkların ardından Manhattan’ın en gözde binasına Çin bayrağını da çekince, niyet anlaşıldı. Çinli meslektaşlarımız oraya yerleşirken, tam o sırada, Amerikan Kongresi, 60 yıldır Çince yayın yapan Amerika’nın Sesi Radyosu’nun sesini kısmak üzere sadece 8 milyon dolarlık bir tasarruf için önüne gelen Ç B yasayı onaylıyordu. Çin’in BROADWAY / NY durumdan “işkillenen yetkililer” güneyinde yaşayan 100 milyona durumu araştırdı; bir de ne yakın KantonÇin halkının yerel görsünler! VOA’nın web sitesi lisanı üzerinden yayın üzerinden, Çin Komünist durduruldu. Partisi’nin sakıncalı bulduğu 1 buçuk milyar Çinliye yayın sitelere girmenin yolunu bulan yapan Amerika’nın Sesi ise iyice Çinli internet kullanıcıları, MAHMUT kısılıyordu. böylece Youtube, Facebook tarzı ŞENOL Geçen ay ABD Dışişleri Bakanı, sosyalpaylaşım adresleri ve eski “First Lady” Hillary siyasal içerikli yayınlara ulaşmak Clinton, Kongre’nin bu kararını gözden üzere bypass yapmaktaydı. VOA geçirmesi amacıyla oraya gidip bir konuşma sitesindeki haber eklerinden Çin yaptı ve “İtiraf ediyorum”, dedi, hükümetinin “FireWall” koruma şifreleri “Enformasyon savaşı dönemindeyiz ve aşılabiliyordu. Şimdi, VOA hem radyosunu biz şimdiden bu savaşı kaybettik.” hem de internetini durdurursa bu olanağı Voice of AmericaVOA olarak adlandırılan yitireceklerdi. Aslına bakılırsa benzer şey, Amerika’nın Sesi, 1952’den beri, aralarında İran, Suriye, hatta Suudi Arabistan tarzı Türkçe olmak üzere, bugüne kadar 44 dil Ortadoğu ülkelerinde, kısmen Rusya üzerinden yayın yapıyordu. Soğuk Savaş Federasyonu’nda ve eski Sovyet yıllarının en önemli propaganda ve haber Cumhuriyetleri’nin halen otokratlar aracı olan VOA son yıllarda Çin, Rusya ve tarafından yönetilen rejimlerinde İslamcı örgütlerin yayıncılığa, özellikle görülmekteydi. VOA üzerinden atlatma radyo ve internet yayınına verdikleri önem (circumvention) olanağının Amerika’ya karşısında geri adım ata ata, şimdi iyice sadece yılda 2 milyon dolara mal olduğunu kendisini köşeye kıstırmıştı. öne süren Kongre’nin Kaliforniyalı üyesi Federal bütçeden beslenen VOA’nın Bayan Dana Rohrabcher, “Çin’de özgür Mandarin Çincesi yayınını seyreltmesi dünyanın sesini bu yolla duymak olanağı üzerine, bu radyoyu dinleyen Çinli kapatılmamalı” diyordu ve “Hür izleyiciler, “Aman kesmeyin yayını, size Dünya”dan ses ulaştırmanın yolunu açık para yardımı yapıp bağışta bulunalım” tutmayı talep ediyordu. Halen, Amerika’nın diye mesaj üzerine mesaj yağdırınca Sesi kısık ve çalışan gazeteciler arasında ciddi anlamda işten çıkarım, tensikat yapılıyor. “Sana ne, bunları niye anlatıyorsun, sadre şifa verecek iki lafın yok mu” merakında kalanlara hemen hatırlatayım ki ben, 5 yıldan beri VOA’nın kapısında fukaraya dönmüş bir gazeteci olarak, olan bitenle elbette alakadarım. 2005 yılında VOA’nın Türkçe Servisi’ne alınacak gazeteci ilanı üzerine başvuruda bulunmuş, sıkı imtihanlardan geçtikten sonra bu işe yeterli görülmüş ve işe alınacağım günün müjdesiyle postacı bekliyor olmuştum. Belki yaşamımı kökten değiştirecek, bugün bir başka yolda olacağım bir kavşaktaydım. Eski Başkan Bush’un talimatı üzerine VOA’daki kadrolar 1 yıl için dondurulmuş, işe alınacak, atama bekleyenlerin hevesi kursağında kalmıştı. Gelen bir mektup sevincimi yarıda bırakmış, her neşe gibi bu neşemin de ömrü kısa sürmüştü. VOA İnsan Kaynakları’ndan gelen yazı yine de bir umut veriyordu ki 5 yıl boyunca her sene açılacak tüm kadrolar için ilk sırada olacaktım. Artık bu beşinci yıl ve üstelik Çin karşısında gerileyen Amerika’nın Sesi için hele bu haberlerin ardından hiç umudum kalmadı; postacıyı da beklemiyorum... Zaten postacı dediğin kapıyı iki defa çalar! msenol34@yahoo.com Paris’ten Boğaziçi’ne... eçen salı günü yaklaşık 70 kişilik bir toplulukla “Sarkooo!” diye bağırsak, adama rahatlıkla sesimizi duyurabileceğimiz bir mesafede toplanmıştık. Cumhurbaşkanlığı Sarayı (Elysée) ile kahvaltı ettiğimiz Cercle de l’Union Interalliée (CUI) arasında taş çatlasa 100150 metre vardı. Etki çemberini genişletmek isteyen Paris Boğaziçi Enstitüsü (BE), biz gazetecileri de davet etme inceliğini gösterdiği sohbet kahvaltısı için Nicolas Sarkozy’nin komşusu, 1920’ye kadar Henri de Rotschild’e ait olan CUI’nin saray yavrusu malikânesini seçmişti. 1917’de aristokrat, apoleti bol komutan, üst düzey devlet adamı ve büyük sermaye sahibi birkaç ismin kurduğu 3300 üyeli CUI’ya bugüne kadar yalnızca Fransız prens, kont, mareşal, amiral ve devlet veya hükümet başkanları başkanlık etmiş. Her yıl saygın bir edebiyat ödülü de dağıtan CUI’nın başkanı 2009’dan beri Kont Denis de Kergorlay. Bünyesinden yeni ‘Sultan’lar, ‘Hoca efendi’ler türetmeye kadir Türk toplumundaysa pek aristokrat, ruhban sınıfı üyesine rastlanmasa da Boğaziçi Enstitüsü’nün kurucuları ve Bilim Kurulu üyelerine bir göz attığınızda öncü toplumsal sınıf hakkında iyi bir fikir edinebilirsiniz: Arzuhan Doğan Yalçındağ, Eşref Hamamcıoğlu, Ferit Şahenk, Güler Sabancı, Mustafa Koç, Pekin Baran, Ümit Boyner, Volkan Vural, Yavuz Canevi, Zafer Ali Yavan. 8 Eylül 2009’da Paris’te düzenlenen açılış/tanıtım toplantısında kurucu başkanın, TÜSİAD’ın o zamanki Genel Sekreteri Haluk Tükel, şu andaki başkanın da TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası veya Bilim Kurulu’nun eşbaşkanının Kemal Derviş olduklarını eklersek tablo biraz daha tamamlanır. Gerçi bu tablonun nesnelleşebilmesi için diğerlerini katmak asgari dürüstlük gibimize geliyor. Türkiye’den Ahmet Aykaç, Füsun Türkmen, Nedim Gürsel, Nilüfer Göle, Sinan Ülgen, Soli Özel, Süheyl Batum; Fransa’dan Alexandre Adler, Bernard Guetta, Daniel Rondeau, Gilles Veinstein, Guy Carcassonne, JeanLuc Sauron, Thierry de Montbrial gibi bilim ve kültür insanlarının yanı sıra çok sayıda Fransız sol ve sağ siyasetçi, işadamı bu girişimin Bilim Kurulu’nda yer alıyor. Şu anda iktidarda olan UMP’den Alain Juppé (eski başbakan), JeanFrançois Copé, SMS’le ‘boş ol’ modası im inanırdı ki, telefonlar kibrit kutusu büyüklüğünde olacak, bilgisayar gibi çalışacak, fotoğraf ve video çekecek! Başdöndürücü teknolojik gelişmeler haberleşme sektörünü de etkiledi doğal olarak ve “inanılması güç olan” şeyler gerçek oldu! Ancak “cep telefonu” aracı ile boşanılabileceğinin de mümkün olabileceğine sanırım kimse inanmazdı. Sonunda o da oldu. Bilindiği üzere İslam hukukunda erkek eşinden boşanmak istediğinde 3 kez “Boş ol” dedikten sonra nikâh düşmüş sayılıyor. Resmi anlamda bu mümkün değil, doğal olarak. Çünkü ilgili kanun gereğince boşanma kararı iki tarafın arzusu ile bir hâkimin onayını gerektiriyor. Sonrasına ise nüfus belgelerinde gerekli düzenlemeleri yapmak kalıyor. Ancak, resmi nikâhın fazla rağbet görmediği ülke ve bölgelerde bir imam ve 2 şahidin bulunduğu ortamda B ŞKEK G Thierry PAR S Mariani veya sosyalist bakanlardan Catherine Tasca, Elisabeth UĞUR HÜKÜM Guigou, Michel Rocard (eski başbakan), Pierre Moscovici ve Henri de Castries, Denis Verret, Gérard Mestrallet, Lucien Arkas, Philippe de Buck, Stéphane Fouks gibi ünlü işadamları da söz konusu kurula başından beri katılmışlar. Türkiye’den tek siyasetçi istisnasıysa 12 Haziran’dan beri milletvekili, gazetemiz yazarlarından Prof. Süheyl Batum. Abant, Barış, Sızıntı (!) gibi platformların pahada fena ağır, yaldız ugur.hukum@gmail.com C MY B C MY B sırmalı göstermelik “senben, bizim oğlan”lı vitrinlerine oranla son derece daha sağlıklı diyebileceğimiz BE tahmin edebileceğiniz gibi iki toplumun birbirini daha iyi tanımasını, siyasi kalıp ve sınırların ötesinde tartışmadanışma yoluyla sivil toplumlar arası eylem ve diyaloğun güçlendirilmesini amaçlıyor. Kuşkusuz fildişi kalelere, sarayımsı malikânelere sıkışıp kalmamak kaydıyla! İki senede 23 seminer, 12 yayın ve bültenle veya yüzyılı aşkındır süregelen düş ve dilek kuyularına birkaç yüzbin veya milyon avro daha boca etmekten, kravat zorunlu mekânlarda seçkin dostlardan hoş sözler dinleyip çaykahveşampanya içmek, croissantsimit, kazciğeribalık yemekle yetinildiği takdirde güzel zaman yitirmekten öteye geçmek zor değil, imkânsız olacaktır. Çağdaş dünyayı içinden tanıyan ve yaşayan, yakın geleceğin toplumlarını gayet iyi sezen bir insan, Bahadır Kaleğası’nın başkanlığı bu yapılanma için gerçek bir şanstır. BE’nün Cercle de l’Institut du Bosphore (CIB) /Institut du Bosphore/Boğaziçi Enstitüsü Dostluk Grubu kısmen genişletilmiş bir cins kafa yorma, beyinde fırtına, belki de düşünce üretme kulübüdür. Başka hamlelerle daha ileri geçmenin, Think Tank’likten, Engament Tank’e hamlenin, kravatları çıkarıp kolları sıvamanın zamanı çoktan gelmiştir. BE Dostluk Grubu, Fransızca adına yaraşır özerk, saygın, etkin, kalıcı ve yaygın bir yapıya, kitlesel bir “Çevre”ye dönüşemediği takdirde geçmiş girişimlerden daha parlak fotoğraflardan başka hangi mirası bırakabilir? 14 Haziran sabahı AB’yi bir kaleye hapsetmeye çalışan bir zihniyetin merkezine 100 metre uzaklıkta toplanan yaklaşık 70 Türk ve de özellikle Türkiye dostu Fransız ve yabancı (bazıları AB üyeliğine karşı da olsa) daha ziyade 11 Haziran akşamı sandıktan çıkan yeni iktidarı, bu ülkenin yakın geleceğini merak ediyordu. Aslında Soli Özel ve Prof. Seyfettin Gürsel dahil, öteki konuşmacı öğretim üyesi, gazeteci, yazar Türk’ten fazla Türk Alexandre Adler ve oturumu yöneten siyaset bilimci gerçek bir Türkiye uzmanı ve dostu Didier Billion dahil herkes Türkiye hakkında ciddi bir bilgiye, bunun da ötesi kesin bir fikre sahipti. Örneğin, Michel Rocard “Türkiye’ye Evet” diye kitap yazmıştı. Uzun yıllar Arte televizyon kanalının Türkiye temsilciliğini yapmış gazeteciyazarbelgeselci Ariane Bonzon artık İstanbulParis arasında yaşıyordu. Şahsen tanıdığım Arnavut ve Fransız gazeteci arkadaşlar her ortamda Türkiye’nin aktif savunucusu dostlardı. Dostluk grubunu korumak iyi hoş da onu genişletmek temel hedef olmalı, planlar ona göre yapılmalıdır, deriz. AB’nin Fransa kalesi burcundan insanların üstüne kaynar cehalet kazanları boşaltanlara, bu cengâverlere gerici ve karanlık tavırlarıyla çanak tutanlara karşı en etkin mücadele açılmaktan, örneğin İKSV’nin Fransa’da Türkiye Mevsimi deneyimini CIB çevresine katmaktan veya yıllardır Fransa’da sessiz ve derinden faaliyet gösteren derneklere danışmaktan, onlarla işbirliği yapmaktan geçiyor. Yoksa Paris’ten Boğaziçi pek bir romantik gözüküyor... K OSMAN KARAKAŞ kıyılan nikâh da yeterli görülüyor. İşte, “boş ol” yani “boşandım”, “özgürsün” manasındaki bu kelime de bir imam tarafından kıyılan ve herhangi bir belgeye dayanmayan bu tür nikâhlarda geçerli oluyor. Radikal İslamın güçlü olduğu ülkelerden Tacikistan’da son yıllarda yaygınlaşan SMS’le “boş ol” modası, bu ülkeyi olduğu kadar komşu ülkeleri de tedirgin ediyor. Orta Asya ülkelerinin yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle, çoğu erkek, yüzbinlerce kişi başta Rusya Federasyonu olmak üzere çeşitli ülkelere çalışmak amacıyla gidiyor. Birçoğu aylarca hatta yıllarca evlerine dönemiyor ya da başladığı yeni hayattan kopmak istemiyor. Ya da biri ile tanışıp kendilerine yeni bir hayat kuruyorlar. Geride bıraktıkları aileleri ise büyük bir umutla daha iyi bir yaşamı hayal ederek bekliyor. Ancak, anneye gelen bir SMS mesajı, evliliği ve bütün bağları sona erdiriyor. Erkek, yeni hayatına bir başka ülkede devam ediyor. Umutla bekleyen bir kadın ise çoğunlukla çocuğunu ya da çocuklarını alıp baba evine dönüyor. Eğer erkek kadından boşanmış ise ailenin dağılması bu şekilde gerçekleşiyor. Yok eğer kadın huzur ya da mutluluk bulamamış ve erkek boşanmak istemiyor ise çocuk baba evinde kalıyor. Bir kısa telefon mesajının insanların hayatını bir anda bu kadar kökten değiştirmesi karşısında yetkililer şaşkın. Din adamları da fikir ayrılığına düşerek ikiye bölünmüş durumda. Kimisi, erkeğin kendisine yeni bir hayat kurduktan sonra eski eşini bekletmesinin doğru olmadığını, dolayısıyla işi uzatmadan kısa yoldan kendince çözüm bulmasını desteklerken diğer bir grup ise izlenen yolun eş ve çocuklar açısından büyük bir haksızlık olduğu görüşünde. Yetkililer ise olayın resmi bir yönünün bulunmamasından dolayı görüş açıklamaya bile yanaşmamakta! SMS ile boşanmanın kaynağının neresi olduğu ve ilk kez ne zaman ve kim tarafından uygulandığı konusunda bir bilgi yok. Ancak bu “moda”nın diğer İslam ülkelerinde de uygulanabilecek kadar ilgi görebileceği, yöneticileri ve eşleri ülke dışında çalışan eşleri kara kara düşündürüyor!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle