17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZ RAN 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER 3 Tatlıses türkü egzersizlerine başladı Anne ve iki çocuğu yangında can verdi YUSUF Z YA CANSEVER VAN Erciş’te, tek katlı ahşap bir evde çıkan yangında bir anne ve iki çocuğu öldü, baba yaralandı. Salihiye Mahallesi şehirler arası otobüs terminali yanındaki Altaş ailesine ait tek katlı 2 odalı ahşap evde, henüz belirlenemeyen nedenle gece geç saatlerde yangın çıktı. Dört nüfuslu ailenin uykuda olduğu sırada çıkan ve alevlerin kısa sürede tüm evi sardığı yangında, Yunus Emre Altaş (2) ile Elifnur Altaş (1) öldü, baba Samet Altaş (26) ile anne Yasemin Altaş (22) da yaralandı. Önce Erciş Devlet Hastanesi’ne ardından da Van’a sevk edilen yaralılardan anne Yasemin Altaş da kurtarılamadı. stanbul Haber Servisi Uğradığı silahlı saldırıda yaralanan ve Almanya’da gördüğü tedavinin ardından Türkiye’ye dönerek, Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavisine devam edilen brahim Tatlıses’in genel durumunun çok iyi, moralinin ve tedaviye katılımının üst düzeyde olduğu, şarkı söyleme egsersizlerine başladığı belirtildi. Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, “Tatlıses’e her gün geniş kapsamlı rehabilitasyon egzersizlerinin yanı sıra ergoterapi adı verilen özel uğraşı egzersizleri, ayna tedavisi, havuz içinde egzersizler ve robotik yürüme eğitimleri yapılmaktadır” dedi. Laf atan adam dövülerek öldürüldü ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Bankta oturan çifte laf attığı iddia edilen kişinin dövülerek öldürüldüğü belirtildi. Antalya’da bir çiçekçide çalışan C.B. (23), aynı işyerinde çalışan kız arkadaşı A.C. (35) ile Atatürk Parkı’ndaki bankta oturduğu sırada yanlarına gelen Erol Bilgili’yle (48), kız arkadaşına laf atıp küfrettiğini iddia ederek tartıştı. C.B’nin tartışma sırasında park alanında bulduğu çubukla Bilgili’nin kafasına vurduğu belirlendi. Alkollü olduğu belirlenen Bilgili, kafasına aldığı darbeler sonucu olay yerinde yaşamını yitirdi. Cinayet zanlısı C.B. ile kız arkadaşı A.C. polis tarafından gözaltına alındı. Sağda Konsolidasyon ve MHP’nin Şaşırtıcı Direnci Aslında kimse dillendirmedi ama, AKP’nin seçimlerdeki hedefi son referandumda “evet”lerin eriştiği yüzde 58’di. Üstelik bu oldukça da gerçekçi bir hedefti. Çünkü AKP, temelleri 1975’te atılan ve Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin kurulmasıyla siyaset sahnesinde yansıyan “sağ oyların konsolidasyonu” projesini sekiz buçuk yıldır başarıyla uyguluyordu. Üstelik bu uygulamada yalnız da değildi: Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Arap ve İslam ülkeleri, Amerika’nın desteğiyle artık etkinliği Türkiye’yi aşmış olan Gülen Cemaati, doğrudan yarattığı veya denetim altına aldığı medya da “sağ oyların Ilımlı İslam ekseninde konsolide edilmesi projesine” destek veriyordu. Bu proje aslında yukarda da belirttiğim gibi “gerçekçi” bir projeydi: İlk temelleri 1975 yılında, Ecevit’in iktidarı bırakıp gitmesi üzerine ortaya çıkan iktidar boşluğu sırasında, büyük uğraşlarla, Ortadoğu gazetesi öncülüğünde orta sağ, milliyetçi sağ ve dinci sağ arasında başlayan ve liderler düzeyinde bir uzlaşmayla sonuçlanan müzakerelerle kurulan “Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti” ile atılmıştı. Toplamı yüzde 60 ile yüzde 70 arasında değişen sağ oyların bu konsolidasyonu (birleştirilmesi, bütünleştirilmesi) projesi, orta sağın lideri Süleyman Demirel’i başbakanlığa, Türkeş ile Erbakan’ı da başbakan yardımcılıklarına getirdi. Daha sonra aynı konsolidasyon projesi İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti ile devam etti. Bu proje, o günün iç ve dış koşulları altında ülkeyi içine düştüğü ekonomik, siyasal ve toplumsal bunalımdan kurtaramadı, tam tersine sol ve sağ arasındaki terörü tüm ülkede yaygınlaştırdı. Bu başarısızlık Ecevit’in 1977’deki yüzde 42 zaferi ile sonuçlandı ama seçimlerden çok sonra kurulabilen Ecevit iktidarı da sorunları çözemedi… Ve demokrasi, Demirel’in azınlık hükümeti zamanında 1980 askeri darbesi ile çöktü. 1980 askeri darbesi, her ne kadar bütün politikacıları ve bu arada özellikle de dinci ve milliyetçi sağı cezalandırdıysa da, izlediği din eksenli “bütünleştirici” politika, sağ oyların din ekseninde yeniden konsolidasyonuna zemin hazırladı. Bu arada dış konjonktür de değişiyor, Soğuk Savaş sona eriyordu. Askeri yönetimle birlikte gelen ve ardından tek başına iktidar olan Özal, sağ oyların konsolidasyonuna “küresel” bir boyut kattı; hem Avrupa Birliği’ni hem de Amerika’yı bu projenin arkasına aldı. 1980 darbesinin gölgesinde ve ipoteğinde geçen siyaset yıllarından sonra, normalleşme döneminde, Özal’ın ölmesi ve Demirel’in Çankaya’ya çıkması ile lidersiz kalan orta sağ, Çiller ve Yılmaz arasında bölündü; hem beceriksizliklerden, hem de yolsuzluklardan dolayı çöktü. 28 Şubat 1997 müdahalesi ile dinci sağın antiAmerikan ve antiemperyalist kimliğiyle iktidar olamayacağı anlaşılınca, Erdoğan ve arkadaşları AKP’yi kurdular ve iktidara geldiler. Eskiden orta sağın şemsiyesi altına sığınmış olan dinci sağ, artık orta sağı kendi şemsiyesi altına almıştı. 2002 yılından itibaren AKP, sağın konsolidasyonu projesini yeniden uygulamaya koydu. Bir yandan orta sağın politikacıları transfer edildi, öte yandan bürokrasi, Milli Eğitim, medya, sivil toplum kuruluşları ve nihayet tüm devlet ele geçirildi. Bu konsolidasyona karşı çıkan, orta sağın liberal ve demokrat kişileri, medya mensupları, acımasızca pasifize edildi, boyun eğmeyenler hapse atıldı. Sadece ABD, AB, Arap ve İslam ülkeleri ve Gülen Cemaati değil, uluslararası konjonktür de, (Çin’in üretimi, doların ucuzlaması) bu projeye destek oluşturdu. Hedef, sınırı yüzde 70’lerde görülen sağ oyların konsolidasyonu ve bu yolla AKP’nin mutlak egemenliğiydi. Nitekim 2010 referandumu ile bu sınır yüzde 58’e kadar da taşınabildi. 2011 seçimlerindeki hedef, bu sınırın en azından aynı noktada oluşturulması, olanaklı ise daha yukarı taşınmasıydı. MHP’yi “baraja takma” planı bu hedefin gerçekleşmesi için çok önemli bir adımdı. CHP ve Kürtler böyle bir konsolidasyon projesinin önünde henüz engel oluşturabilecek bir potansiyele sahip görülmedikleri için çok da önemli değildi. İşte MHP’nin “şaşırtıcı direnci” tam bu noktada ortaya çıktı. Cinsel içerikli kaset skandallarıyla tüm üst yönetim kadrosunu bir anda yitiren, Erdoğan’ın “aşırı milliyetçi” kampanya söylemleriyle siyasal kozları elinden alınan MHP, sadece barajı aşmakla kalmadı, 2007’deki gücünü de korudu. Bu sonucun dört nedeni var gibi görünüyor: 1) MHP, örgütlenme modeli açısından “sağın konsolidasyonu” projesine siyasal olarak daha dirençli bir yapıya sahip. 2) Kürt milliyetçiliğinin yükselmesi, Türk milliyetçiliğinin konumunu ve saflarını güçlendirdi. 3) Bahçeli, kaset krizini ve seçim kampanyasını başarılı yönetti. 4) MHP’ye tuzak kurulduğunu düşünen ve sağın AKP iktidarında konsolidasyonunun getirdiği otoriter ve hatta totaliter eğilimlerden korkan bilinçli seçmen MHP’ye destek verdi. Dalkavuklar ne derse desin, MHP, gösterdiği şaşırtıcı dirençle ve aldığı sonuçla bu seçimin önemli galiplerinden biridir. Aynı soruların yöneltildiği tıp denklik sınavı 3 Temmuz’da Ankara’da yeniden yapılacak İki yılda 5. sınav iptali Öldüren viski operasyonu NİĞDE (Cumhuriyet) Niğde’nin Bor ilçesinde bir ihbar üzerine Kemerhisar beldesindeki depoya baskın düzenleyen jandarma ekipleri, 5 bin 600 adet sahte viski buldu. Bandrollü ve faturalı olduğu belirlenen içkilerin Rus rehberlerin ölümüne neden olan Mister Burdon marka viski olduğu belirlendi. Adli Tıp’ta yapılan incelemede viskinin içinde insanı öldürebilecek düzeyde metil alkol bulundu. Depo sahibi iki kişi gözaltına alındı. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Prof. Demir soruşturması bekletiliyor STS’de yaşanan skandal, milyonlarca öğrencinin katıldığı sınavları gerçekleştiren ÖSYM’nin artık 600 kişiye bile sınav yapamadığını da ortaya koydu. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir hakkında Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) ortaya çıkan şifreli kitapçık nedeniyle soruşturma açılıp açılmayacağına ilişkin kararı YÖK, 12 Haziran genel seçimlerinin sonrasına bırakarak sumenaltı etmişti. YÖK’ün 23 Haziran’da gerçekleştireceği genel kurul toplantısında ÖSYM Başkanı Prof. Demir hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına ilişkin kararını da açıklaması bekleniyor. MAHMUT LICALI Papaz kokainle yakalandı İstanbul Haber Servisi Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde İstanbul polisi, Brezilya’dan, Nijerya’ya gitmekte olan Nijerya uyruklu H.C. ve M.J’nin yanlarında taşıdıkları çantalarda arama yaptı. Bu kişilerden H.C’nin çantasında 15 kilo 800 gram, M.J. adlı kadının çantasında ise 2 kilo 150 gram kokain ele geçirildi. 4 bin dolar karşılığında kuryelik yaptıklarını itiraf eden Nijerya uyruklu zanlılardan H.C. Brezilya’da bir kilisede papaz, M.J. de aynı kilisede misyoner olduklarını söyledi. musakart yahoo.com YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan: Olmaması gereken bir durum İstanbul Haber Servisi Galatasaray Üniversitesi’nce düzenlenen “10. yılında Türkiye’de Bologna Süreci Uygulamaları” konulu uluslararası toplantıya katılan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, toplantı arasında basın mensuplarının, “Yurtdışı yükseköğretim diplomaları denkliği için seviye tespit sınavının tıp doktorluğu ikinci aşama kitapçığındaki 100 sorudan 75’inin geçen yılki sınavla aynı olduğu” iddialarına ilişkin sorularını yanıtladı. ÖSYM’nin artık YÖK’ten ayrıldığını hatırlatan Özcan, “Herhangi bir karar kendi tasarruflarıdır. Onun için biz bu konuda bir müdahalede bulunamayız” dedi. Sabah haberi okuyunca ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’den bilgi aldığını belirten Özcan, “Söylenen doğru. Soruların yüzde 70’i ortaktı. Bu olmaması gereken bir durum” dedi. Baro: Kadın bakanlığı olmalı İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye’de kadınerkek arasındaki cinsiyet eşitsizliğini kapatmanın ancak icracı bir kadın bakanlığı ile mümkün olabileceği bildirildi. Türkiye’nin cinsiyet eşitliği araştırmalarında dünyanın en kötü durumdaki 23 ülkesinden birisi olarak tespit edildiği belirtilen açıklamada “Kurulacak bakanlığın adının ‘Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ olması gerekir” denildi. ANKARA Diploma denkliği için Seviye Tespit Sınavı’nda (STS) adaylara geçen yılın sorularını yönelterek büyük bir skandala imza atan ÖSYM, durumu basında çıkan haberler üzerine fark ederek sınavı iptal etti. Bu sınavın iptali ile birlikte ÖSYM, hatalı kitapçık basımı, kopya gibi nedenlerden ötürü son 2 yılda 5 kez sınav iptali yoluna gitti. Skandalın yaşandığı 2011 diploma denklik sınavına başvuruların geçen yıla oranla yaklaşık 2, bir önceki aşamaya oranla da 20 kat artması, “adaylar aynı soruların sorulacağını biliyor muydu” kuşkusunu doğurdu. ÖSYM, konuyla ilgili inceleme başlatırken, sınavın 3 Temmuz’da tekrarlanacağı bildirildi. STS başvurularında yaşanan artış ise bazı kuşkulara neden oldu. Her yıl 2 aşama olarak düzenlenen STS’ye YÖK’ten yurtdışında aldığı diplomasına denklik verilmesini isteyen adaylar katılıyor. 2010’da gerçekleştirilen 2. aşama STS’ye 360 kişi başvururken 73 sorunun aynen sınav kitapçığında yer aldığı 2011 2. aşama STS’ye başvuru 600’e çıktı. STS’nin iptaliyle birlikte son iki yılda ÖSYM’nin iptal ederek yeniden yapmak zo runda kaldığı sınav sayısı da 5’e yükseldi. 2009 yılında Polis Meslek Yüksek Okulu Sınavı’nın sorularının cemaate yakın bir dershanede öğrencilere dağıtıldığının ortaya çıkmasının ardından söz konusu sınav iptal edilerek yeniden düzenlenmişti. Temmuz 2010’da düzenlenen Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın Eğitim Bilimleri testindeki kopya skandalı üzerine söz konusu test iptal edilerek tekrar gerçekleştirilmişti. Mart 2011’de 8 cezaevinde yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda hatalı kitapçık basımı dolayısıyla sınav yenilenmişti. Hatalı soru kitapçığı basımı Nisan 2011’de düzenlenen Akademik Personel Lisansüstü Eğitim Giriş Sınavı’nda (ALES) da İzmir’de sınavın iptal edilerek yeniden yapılmasıyla sonuçlanmıştı. ÖSYM son olarak Diyarbakır’da cevap anahtarları kaybolan 4 aday için eşdeğer sınav hakkı vererek YGS’yi tekrar düzenleyecek. ÖSYM’nin dün iptal ettiğini duyurduğu tıp alanında yapılan STS ise 3 Temmuz 2011 tarihinde Ankara’da düzenlenecek. Adaylardan yeniden başvuru alınmayacak ve herhangi bir ücret talep edilmeyecek. Kopya skandalı Diyanet soruşturma başlattı ÖMER ŞAN Yargıçtan yargıca suçlama İstanbul Haber Servisi Hrant Dink davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin eski başkanı Erkan Canak’ın nisan ayında Adalet Bakanlığı müfettişlerine verdiği ifadede eski İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt’u suçladığı öğrenildi. DHA’nın haberine göre uyuşturucu baronu olduğu iddiasıyla yargılanan Mahmut Çelik ile ilişkisi sorulan Canak’ın, “Mahmut Çelik’in telefonunu Zafer Başkurt’tan aldım. Başkurt bana ‘Benim evde ailem var. Beni aradığı zaman konuşmam güç olur. Telefonunu sana vereyim sen irtibat kur’ dedi” şeklinde ifade verdiği öğrenildi. Bu ifadeler üzerine müfettişlerin ifadesini aldığı, tutuklu bulunan Çelik’in ise “Ben Başkurt’u tanımıyorum. Canak ile yemekte tanıştım. Birkaç kez de yanına gidip geldim” dediği öğrenildi. İki başkan da HSYK tarafından rüşvet iddiaları üzerine görevden alınmıştı. Valiliğin tanıtıcı bayrağı değişti İstanbul Haber Servisi İstanbul Valiliği tanıtıcı bayrağının yeniden belirlenmesi için Vali Yardımcısı Mehmet Yıldırım Kadıoğlu başkanlığında kurulan komisyonun yaptığı çalışmalar sonucunda, Bayrak Kanunu esaslarına göre tanıtıcı bayrak belirlendi. Yeni bayrakta Boğaziçi Köprüsü, lale ve ay yıldız motifleri bulunuyor. RİZE Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) 2002’de Rize’de yaşanan 29 kişinin öldüğü 5 kişinin kaybolduğu sel felaketinin ardından afetzede 20 çocuk için göndermek istediği yardımların müftülük personeli ve yakınlarının çocuklarına aktarıldığı iddialarının gazetemizde yayımlanmasının ardından Diyanet İşleri Başkanlığı olayın soruşturulması için bir başmüfettiş görevlendirdi. Başmüfettiş Yakup Sekmen’in önceki gün Rize’ye giderek çalışmalarına başladığı öğrenildi. Yazılı bir açıklama yapan DiyanetSen Rize Şubesi, “yardımı başkasına vererek yetim hakkı yeme gibi bir olayın kesinlikle söz konusu olmadığını” ileri sürdü. Açıklamada DİTİB’e neden afetzede öğrenciler yerine müftülük çalışanlarının çocukları ve yakınlarının isimlerinden gönderildiği sorusuna yanıt verilmedi. Piriştina anıldı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, 7. ölüm yıldönümünde törenlerle anıldı. Narlıdere Aşağıköy Mezarlığı’nda düzenlenen anma törenine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, Ahmet Piriştina’nın eşi Mine Piriştina, kızı Zeynep ve eşi Süleyman Subaşı, oğlu Levent Piriştina ve eşi Nevda ile kızları Damla Piriştina, CHP İzmir milletvekilleri Mustafa Moroğlu ve Musa Çam, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ve yurttaşlar katıldı. Piriştina’nın mezarına karanfil bırakıldı. Daha sonra Narlıdere Belediyesi’nce Ahmet Piriştina’nın büstü önünde de bir tören gerçekleştirildi. “Ahmet Piriştina’nın Adam Yanı” konulu panel ve Ahmet Piriştina Fotoğraf Sergisi açılışı da Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde yapıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle