25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 16 HAZ RAN 2011 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Güdümlü Aile İmamlığında Çokeşlilik Seçimle Gelen Seçimle Gitmeli! Ülkemizde seçim kaybederek iktidardan uzaklaştırılan bir parti var mı? Seçim kazanarak iktidara gelinir, ama nasıl iktidardan gidilir? Uygar dünyada böyle olur! Seçimle gelen seçimle gider. Bir başka seçimde yeniden işbaşına gelir. Bu böylece sürüp gider. İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da, İtalya’da, belli bir uygarlık düzeyine ulaşmış tüm ülkelerde... Ama bizde? AKP dokuz yıl önce seçim kazanarak iktidara geldi. Tayyip Bey, aday bile değildi! Ama türlü oyunlarla, daha da çok Baykal’ın başkanlığındaki CHP’nin anayasada yaptığı bazı düzeltmelerle yolu açmasıyla!.. Önce Gül Bey, ardından Tayyip Bey!.. Dokuz yıl sonra bir daha seçimle iktidar!.. Yakın tarihimizdeki iktidar değişikliklerini düşündüm. Hangi parti seçim yitirerek iktidardan ayrılmak zorunda kalmış? Bir tek örnek var, 1950 seçimlerini yitiren CHP’nin iktidardan ayrılması!.. Bir parti seçimler kazanmış, ama iktidardan seçim yoluyla düşmemiş! Nasıl düşmüş? Bir darbeyle!.. Menderes onuncu yılda daha seçime gitmeden devrilmiş, yargılanmış, cezalandırılmış; AP lideri Demirel 12 Mart 1971’de, sonra da 12 Eylül 1980’de Evren Paşa’nın darbesiyle yerini terk etmiş... O kadarla da kalmamış, ana muhalefet lideri Ecevit’le birlikte türlü sürgünlere yollanmış, parti kapatılmış... Seçimle gelen seçimle gitmemiş hiçbir zaman! DP’ler, AP’ler kazanmış, ama yeni bir seçime gidemeden çıkmaza girmiş... Şimdi AKP var, bir kez daha önemli bir çoklukla iktidarını sürdürmekte. Dört yıl sonraki seçimde muhalefet partileri ya da tek başına CHP, yurttaşın oylarıyla AKP’yi alt edebilirse, edebilecekse, ilk kez seçimle gelenin seçimle gittiğini görmüş, yaşamış olacağız... Oysa AKP lideri 2023’ten söz ediyor! Cumhuriyetin yüzüncü yaşında da iktidarını sürdüreceğini söyleyip duruyor. Ona göre de hesabını yapıyor. Akıl almaz çılgınca projelerle halkımızı oyalamakta... Gerçek demokrasinin kuralıdır; seçimle gelen seçimle gider. Başka yolu yoktur. Belki bir gün biz de bunu görürüz! Bilim çağında sosyal ve çağdaş düşünceleri saptırmak, ülkemizdeki kadın sorunlarını çoğaltarak görmezden gelmek körleşmektir. Gözümüzden sakındığımız kızlarımızı birinin/birilerinin 2, 3 veya 4. eşi olarak görmenin hayali/düşü sizi ve kızınızı mutlu eder mi?.. . Gürşen KAFKAS ygar bir ülkenin uygar değerde kadını olmanın çabası, beklentimiz tükenir olmaktadır. Yeniye, yeniliğe cüretkârca meydan okunmaktadır. Demokrasi, hukuk, kadının özgür yaşamı hiçe sayılmaktadır. Sibel Üresin’in ilginç iletisi, tüm değerleri, kadına yönelik kazanımları altüst etmektedir. Topluma, muzır (zararlı, zarar veren) önerisiyle kadın onurunu hiçe saymakta, sosyal adaletten uzak, tekelci, sermaye gücü egemenliğine boyun eğen bir çıkış. Gündem yaratma amaçlı bir öneri. En çılgın kadın projesine imza atmak. “Prof. Kant’ın En Çılgın Günü”, Jean Paul Mongin’in bu eserinde “Ne bilirim? Ne yapmalıyım? Ne üretebilirim?” sorularının cevabını aramış. Bu eser Sibel Üresin’e de esin kaynağı olmuştur herhalde? O, bu önerisiyle öfkesinin alevini kamçılayan bir kadın oldu. Ülkemiz, bugün güç ve paranın egemen olduğu bir topluma dönüşmektedir. Tüketim odaklı bir yaşamı sürdüren toplumumuz çıkarcı, güvensiz, umutsuz ve muhafazakâr olmaya itiliyor. Toplumun kırılma noktası din ve eğitimidir. U li, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çokeşliliği seçebiliyor diyor. “Erkek olsam, çokeşli olurdum” diyerek de görüşünde ısrarlı. Aile danışmanlığı önemli bir konudur. Aile bireylerinin sosyal, kültürel, eğitim, sağlık ve üretkenliklerinde değişim, gelişim ve yenileşmeye yönelik bilgilendirme sunumlarını içerir. Kafaları karıştıran, yanlış yönlendirme, gündem yaratma aile danışmanlığının içinde olmasa gerek. Sibel Üresin’in aile imamlığına soyunmuş şeriatçı bir yapı sergilediği düşünülmektedir. Öncü kadınlarımız 21. yy’da aile içi iletişim: Aydınlanma, çağdaşlaşma ve yenileşme değerlerinin; ayrıca insan olma temel özelliğinin, eşitçe paylaşım, hakça yaşamın anlatımı olmalıdır. Çok yüzlü bir kadın olmak yerine, çok yönlü aydın bir kadın olmak toplumumuza değer katacaktır. Kadınlarımızın özgür yaşamlarında, içsel yolculuklarının çağdaşlaşması ve uygarlaşması arayışları sürüyorken bu ve buna benzer gölgeli olumsuz çıkışlar yüreğimizi acıtıyor. Ülkemizin aydınlanmasında, Cumhuriyetimizin temel değerlerinin kazanımında büyük emekleri olan “Öncü Kadınlarımız” bu çılgın proje için çıldırıyorlardır. Ölenlerin de kemikleri sızlıyordur. Nezihe Muhiddin, “Karanlık Yollar” makalesiyle kadınlarımızın karanlıktan aydınlığa çıkışını; Türkan Saylan elinde ve yüreğinde eğitim meşalesiyle okuma yoksunu kızlarımızı ve kadınlarımızı aydınlığa taşımanın savaşını verdiler. Onlar, kadınlara yönelik şiddet, baskı, işkence ve ölümle biten kanayan yaralarını unutmadan özgür Kızlar evde kalmasın Çağdaş, akıl ve bilgiye dayalı bir eğitim özlemimizdir. Kendisini, aile içi eğitim seminerleri veren ve davranış bilimleri uzmanı olarak tanıtan Sibel Üresin, “Kızlar evde kalmasın” sloganıyla yola çıkıp, çözüm arayışında gibi… “Çokeşlilik yasal olmalı”, “Çokeşlilikte asıl faturanın erkeğe çıktığını, erkeğin madden ve manen zarara uğradığını söylüyor, çokeşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyor ve kutluyor.” Kendisini “antifeminist” olarak tanımlayan Üresin, zengin, kariyer lüğün, eşitliğin ve uygar olmanın özlemini gerçeğe dönüştürmeye çalışmaktaydılar. Her nedense akla ve bilime dayalı doğruları ve gerçekleri çarpıtmakta üstümüze yoktur. Bugünün yönetim erkinin yol ve uygulama çizgisini desteklemek için ülkece büyük değişim geçirmekteyiz. Sibel Üresin’in “Çokeşlilik yasal olsun” sözü yönetim erkine paralel bir düşüncenin dışa vurumundan başka bir şey değildir. Bugün, ülkemizin sosyal gelişim ve değişiminde tartışılan dine/inanca dayalı yönetimin uygulama sürecinin doludizgin yolculuğudur. Kadınerkek ayrımcılığı ve insan haklarının çiğnenmesi belirginliği bu tür çıkışlarla kendisini göstermektedir. Herkesin kutsal bir varlık olarak görmesi gereken Kadın/Anne ile ilgili düşüncelerini dikkatli ve özenli ortaya koymalıdırlar. Çünkü Kadın/Anne, kutsal bir varlık ve değerdir. Ülkece, çağdaş bir ulus olma umudumuzun yeşermesi için kadın erkek ayrımı yapılmaksızın, özgür, demokrat ve paylaşımcı bir toplumun eşitlikçi bireyleri olunmalıdır. Mustafa Kemal, medeni kanunla kadın hakları ve kadınların oy kullanma, seçme, seçilme gibi hakları vermede onların emeklerini göz önünde bulundurmuştu. Kadın hakları altın tepside sunulmamıştır, emekle kazanılmıştır. Kadınlarımızın yaşamında sosyal adalet beklerken, sosyal adaletin geri tepmesi acı ve düşündürücüdür. Kadınlarımızın çekim gücü bilgi, akıl ve üretkenliğe dayalı başarısı Anadolu’muzun ve Türkiye’mizin aydınlığı olmalıdır. Bu çağda kadınca çarpık düşüncelere yer vermek ortaçağı özlemektir. Bilim çağında sosyal ve çağdaş düşünceleri saptırmak, ülkemizdeki kadın sorunlarını çoğaltarak görmezden gelmek körleşmektir. Gözümüzden sakındığımız kızlarımızı birinin/birilerinin 2, 3 veya 4. eşi olarak görmenin hayali/düşü sizi ve kızınızı mutlu eder mi?.. Birisini Asmalı!.. Hepiniz beklediniz; Kılıçdaroğlu kazansın diye... O ise kazanmak için koştu... 81 il, 200 ilçeyi dolaştı... Kan ter içinde, soluk almadan... Bedeni yoruldu, hastalandı, nefesi kesildi... Sesi kısıldı... Siz beklediniz: Lider kazansın... Öbürü?... Her bir yandaşı kolları sıvadı... Tarikatlar, vakıflar, yurtlar, dergâhlar... Türbanlılar, tesettürlüler... Hacılar, hocalar... 100 bin cami imamı... Yanlarında valileri, kaymakamları... Bakanlıkları, bankaları, kamu kuruluşları, tüm belediyeleri, kadroları, ekipleri, mangaları, bölükleri, alayları... Bildiğiniz o yanaşma ve yalakaların dışında, 30’dan fazla televizyonları gece gündüz aralıksız yayın yaptı... Günde bir milyon gazeteyi, kapılara kadar götürüp bedava dağıttılar... Biz kapıları kapattık, şifre koyduk... Kimse yazılarımızı okumasın diye... Üçbeş grup iyi niyetli Cumhuriyet kadını, yollara düşüp yapabildikleri kadar denediler... Kimi Atatürkçü gençler heyecanlanıp giriştiler... Ama o kadar... Bizler; salonlara toplanıp devamlı birbirimize anlattık derdimizi... Zenginlerimiz korkup sindi... Ünlülerimiz tırstı... Aydınlarımız bir nalına, bir mıhına... Parti derseniz sanki genlerinde var yine bir yarısı bekledi: Öbür yarısının başarısız olmasını... Ve herkes bekledi ki lider kazansın... Bir tek adam... Biraz şaşkın, biraz telaşlı... Üstelik; yalan söylemeyişi, ilkeli duruşu, namuslu oluşu, temizliği, dürüstlüğü sanki sırtında kambur... Tek kişi... Şimdi “kaybetti” diye onu asacaksınız... Kendinizi asmak yerine... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle