25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 EK M 2011 SALI 6 HABERLER zmir Gazeteciler Cemiyeti 65 yıllık tarihinde ilk kez müfettişlerce didik didik incelendi Cemiyete, Balbay’ın da aralarında bulunduğu bazı gazetecilere yönelik ‘istek’ geldi Balbay’ı üyelikten atın EMRE DÖKER Daha Kötüye Doğru Avrupa Birliği’nin “Gerileme Raporu” ile Türkiye, AB ve ABD ilişkileri nasıl bir seyir izleyebilir? Yakın geleceği görmek için bu önemli. İktidar, tepeden tırnağa yeniden kurduğu kendi hukuk sistemi ile muhalefeti biçiyor ve kendi tek parti tek devlet iktidarını inşa ediyor. Bu gidiş, kesinlikle demokrasiye doğru değil. Basın özgürlüğü ve siyasal yargılamalar konusunda yaşadıklarımızın ve AB raporunda dikkat çekilen “kötü uygulamalar”ın sonunun geleceği konusunda hiçbir ipucu yok. Tersine bir durum söz konusu. Milletvekillerini bile hapisten çıkarmayan, adeta yeminli bir siyasi ideoloji ile karşı karşıyayız. Milletvekilleri, daha haziran ayında yazdığım gibi, şimdilik “anayasa rehineleri” konumlarını sürdürüyorlar! Davalar için yalan belge sızdırma maşası olarak kullanılan Fethullah’çıdan öğreniyoruz ki, “temizlik merdiveni”nin henüz alt basamaklarındayız! 60. basamaklara kadar toplumun çeşitli kesimlerinde “temizlik sürecek”, 70. basamaklarda ise dirençle karşılanacak, çünkü orada temizlenmesi planlanan “büyük para babaları” oturmakta! Onların kafalarını uçurmada zorlanacaklarını düşünüyorlar. Bu “merdiven planı” cemaatçilerin midir, iktidarın mı, yoksa her ikisinin mi, bilemeyiz. Satın alınmış veya saf değiştirmiş medya köşelerindeki utanmazlar, koro halinde, bu “kanlı” gidişi, demokrasiye doğru uçuş olarak nitelendiriyor! Ele geçirdikleri hukuk kılıcını, kendilerinden olmayan bütün toplum kesimlerinin boğazına dayamak istediklerinin manifestosudur yazdıkları. Yani: Demokrasi ve hukuk konusunda yaşanacaklar, yaşadıklarımızın teminatı gibi gözüküyor.. Peki AB raporunun, Türkiye – AB ilişkilerinin gelecek yıllarda bir anlamı olabilir mi? AB ve ABD’de ekonomik krizlerin derinleşme olasılıklarının büyük olması, dünyada demokratik hak ve özgürlükleri de zora sokabilir. Dünyada yükselen protesto hareketi güçlenmezse, kazanılan hak ve özgürlükler budanabilir. Orta ve alt sınıfın bugünkü savaşçıları olan gençliğin, öğrencilerin ve eylemci aydın kesiminin ayağa kalkışı; Avrupa ülkelerindeki geniş halk kesimlerinin protesto gösterilerinin örgütlü devamlılık kazanması, özgürlüklerin biricik teminatı gibi gözüküyor. Türkiye, şüphesiz bütün bunlardan etkilenecek. İktidar, protestolara karşı kullanacağı polis gücünü, hem sayı hem silahlı güç olarak neredeyse katlamıştır. Muhalefet, özellikle sokak muhalefeti, belki de son 60 yılda görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışılabilir. İşte, daha önce sözünü ettiğim “Türkiye Baharı”nın koşulları oluşabilir. Türkiye’yi zor günler bekliyor. Bu zor günleri doğuracak olan beş temel konu: Suriye’ye müdahale hazırlığı... Dünya ekonomik krizi... Türkiye’nin hızla kaydığı ekonomik bunalım... İktidarın, muhalefeti ve kendinden olmayanları “değiştirme”, “yok etme” kararlığı. Ve tabii ki Kürt meselesi.. Birine yakın olmak yetiyor Yargıtay’dan zehir zemberek ayrılık: ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimi Ayşe Altun emekliye ayrılırken “Eskiden kıdem ve liyakat vardı. Bu kavramlar gerçekten içi dolu kavramlardı. Şimdi sadece sınıf arkadaşı ya da birine yakın olmak yetiyor” değerlendirmesini yaptı. Altun, geçen yıl bugün düzenlenen HSYK seçimlerinde “Bakanlıkça önceden belirlenen ve çoğunlukla bakanlık bürokratlarından oluşturulan listenin HSYK’ye taşındığını” söyledi. Ayşe Altun “Yeni HSYK ile neler değişti” sorusunu şöyle yanıtladı: “Yargıtay Başkanlığı seçimine katılabilmek için 6 yılınızı doldurmuş olmanız gerekiyordu. 3 yıla indirildi bu süre. Yargıtay üyeliği donanımıyla gelmiş olsalar tamam diyeceğim. Bunlar daire başkanı olarak bana göre seçilmekte değil atanmakta. Muhatap olduğumuz bazı şeyler de var tabii ki. Biz bu sene adli yıl açılışında odalarımıza gittiğimizde çantamızda birer poşet bulduk. Bunun içerisinde dosya açma teli, bant, silgi, postit, 4 tükenmez kalem vardı. Bunlar demek ki bizim eksiklerimizdi. Hafta sonu ve akşamları eve taşımamız için bunlar artık tescil ettiriliyor. Hâlâ bizden 20 dosya okunuyorsa 3040 dosya okumamız isteniyor. Siz böyle bir ortamda sağlıklı karar çıkabileceğine inanıyor musunuz? Ben böyle bir duruma alet olmak istemiyorum.” İZMİR Tutuklu gazetecilere verdiği destekle gündeme gelen İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin (İGC), 65 yıllık tarihinde ilk kez İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından incelemeye alındığı, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın yanı sıra, Yılmaz Özdil, Güngör Mengi gibi birçok gazetecinin İGC üyeliğinden çıkarılmasının istendiği bildirildi. Ergenekon davası sürecine Balbay ve diğer tutuklu gazetecilere destek olan ve her duruşmaya katılan İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne, İçişleri Bakanlığı müfettiş gönderdi. Cemiyet, tarihinde ilk kez bakanlık müfettişleri tarafından 22 gün incelemeden geçirildi. İzmir Emniyet Müdürlüğü Dernekler Masası tarafından her yıl denetlenen cemiyet, bu kez de bakanlık müfettişleri tarafından izlemeye alındı. Müfettişler, aralarında Balbay, Yılmaz Özdil, Güngör Mengi, Erdal Şafak gibi köşe yazarlarının bulunduğu birçok ismin, “kentten ayrıldığını” gerekçe göstererek cemiyetten çıkarılmalarını istedi. ni de bildiren Sertel, “Cemiyet başkanlığı yapmış Güngör Mengi, 30 yıllık üyelerimiz, Balbay, Özdil gibi birçok arkadaşımızın üyelikten çıkarılmalarını istediler. Bizim tüzüğümüz 25 yıldır değişmedi. Şimdi gelmişler, bizden bunları çıkarmalarını istiyorlar. Türkiye’de birçok gazeteci iki ya da üç cemiyete üye. Bir tek İzmir’de bu uygulanıyor. Bunun amacını anlamış değilim. Üyelerimize yönelik alışveriş çeklerini de veremeyeceğimizi söylediler” dedi. Sertel, devletin iki müfettişinin İGC’de 22 gün geçirdiğine de dikkat çekerek “Neredeyse bir maaşlarını bizde çalışarak aldılar. Anayasa değişikliğinin ardından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden oluştu. ‘Yetmez ama evetçiler’ durumu görünce ‘Yanlış mı yaptık acaba?’ demeye başladılar. Adalet, iktidarın güdümüne girdi. Medyanın da üzerine acımasızca geliyorlar” diye konuştu. Kurtulmanın tek yolu mücadele 22 gün incelediler Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İGC Başkanı Atilla Sertel, 22 gün boyunca “bakkaldan ne alındığına kadar” bakıldığı söyledi. Balbay, Özdil gibi gazetecilerin üyeliklerinin düşürülmesinin istendiği Kurdukları Gazetecilere Özgürlük Platformu’nda 94 basın kuruluşunun yer aldığını anımsatan Sertel, “İzmirli üyemiz Balbay ve diğer gazetecilerin duruşmalarına eksiksiz katılmak istiyoruz. Ona moral veriyoruz. Şimdi bizden Balbay’ın ve diğer gazetecilerin üyeliklerinin düşürülmesini istiyorlar. Bu süreçten kurtulmanın tek yolu var, o da halkın mücadelesidir” dedi. Tutukluluk süresini protesto CHP’nin hukukçu vekillerinin özel hayatı ihlal edenlerin soruşturulması istemiyle stanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Turan Yavuzyıldız’la görüşmesi sırasında CHP Sarıyer lçe Gençlik Kolları stanbul Adliye Sarayı önünde “Tutukluluk süresi zulmüne son” pankartı açarak tutuklu milletvekillerine destek verdi. (ERHAN ELALDI AA) CHP’nin hukukçu vekilleri adliyedeydi: edenler soruşturulsun stanbul Haber Servisi CHP’nin hukukçu milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Özgündüz ve Emre Köprülü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Turan Yavuzyıldız ile görüşerek Odatv iddianamesinde, gazeteci Nedim Şener ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki özel görüşmelere yer veren kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasını istedi. Çağlayan’daki İstanbul Adliye Sarayı’ndan çıkışta gazetecilere açıklama yapan Mahmut Tanal “Odatv iddianamesinde emniyetin hazırlamış olduğu dinleme kayıtlarında davanın esası ile ilgili hiçbir alakası olmayan konuşmalar, sırf kamuoyunun tanımış olduğu kişiler olduğu gerekçesiyle iddianameye konulmuştur” dedi. Ali Özgündüz ise özel yetkili mahkemelerin şu anda ciddi sıkıntı yarattığını, hukuku siyasi üstünlük aracı olarak kullananların elindeki bir mahkeme görüntüsü verdiğini söyledi. Özel yaşamı ihlal nternet Andıcı davasında Iğsız savunma yaptı: 22 kişilik HSYK 3 bin hâkimin yerini değiştirdi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 8 ayda yargının yapısını tamamen değiştirme noktasına getirdiğini belirten Ali Özgündüz,“22 kişilik HSYK, göreve başladıktan sonra 3 bin hâkimin yerini değiştirdi. Yargıtay ve Danıştay’ın yapısıyla oynandı. Önceden yaz ve kış kararnameleri vardı, şimdi haftada bir kararname çıkarma noktasına geldiler. Türkiye’de yargı şu anda haklının değil, güçlünün yanında görüntüsü veriyor. Yargı bağımsızlığı zedelenmiştir” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Siteler 1999’da kuruldu şimdi mi illegal oldu? stanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi’nde birleştirilerek görülen “ rtica ile Mücadele Eylem Planı” ve “ nternet Andıcı” davasında “Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarılması” talebi konusunda, dosyada AKP adına müşteki olan çişleri Bakanı dris Naim Şahin ve müdahil AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten görüşleri sorulacak. HAT CE TUNCER HSYK anketine 98 hukukçu ‘fişleniriz’ diye katılmadı stanbul Haber Servisi 2028 hâkim ve savcı Türkiye’nin en çok konuşulan kendi kurumları hakkında görüşlerini açıkladı. İşte çarpıcı sonuç: 580 kişi: Objektif, adil ve yansız; 488 kişi: Genel olarak olumlu. Ama bazı tasarrufları bende şüphe yaratmıştır; 329 kişi: İşlemleri objektif değil; 98 kişi: Ya cevaplarımız fişlenirse. Bu yüzden bu ankete katılmak istemiyorum. Türkiye’nin tartışmalı konularından biri olan “HSYK tarafsızlığı” savcılar ve hâkimler arasında oylamaya konu oldu. Hâkim ve savcıların görüşlerini paylaştığı bir platformda anket düzenlendi. DHA’nın haberine göre, ankete katılan hâkim ve savcılara “HSYK’nin adil, objektif ve yansız işlemler yaptığına inanıyor musunuz” sorusu yöneltildi. 2028 hâkim ve savcıdan 580’i, yani yüzde 28’i kurulun işlemlerini olumlu bulduğunu belirtti. Hâkim ve savcıların yüzde 16’sı yani 329’u kurulun objektif, adil ve yansız olmadığı yönünde oy kullandı. Ankete katılanların yüzde 24’ü yani 488’i ise “Kurulun işlemlerine genel olarak olumlu bakıyorum ama bazı tasarrufları bende şüphe yaratmıştır” dedi. 98 hukukçu yani yüzde 5’lik bir kesim soruya “fişlenmek istemiyoruz” diye yanıt vermedi. 133 hâkim ve savcı ise “Böyle anketlere cevap vermek istemiyorum” dedi. Erdoğan imzalı Mahkemenin 17 Eylül ara kararı gereği istediği Ocak 2006 tarihli MGK direktifi, dün özel kuryeyle gönderildi. Evrakın incelendiğini ifade eden Hasan Özese 19 Ocak 2006 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalandığını ve “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı 2006” olduğunu söyledi. Heyet tarafından hazırlanan ve Başkan Özese tarafında okunan tutanakta Eylem Planı’nın “uygulanacak tedbirler” başlıklı bölümündeki şu konulara dikkat çekildi: “Terör örgütünün gerçek yüzünü gösteren ve Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle haklı mücadelesini anlatan bilgi ve belgeler, Türkçe ve yabancı dillerde hazırlanarak çeşitli odalar ve dernekler gibi sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla internet ortamında kullanıma sunulacaktır.” nternet Andıcı iddianamesindeki “askeri müdahaleye zemin hazırlamak amacıyla kara propaganda faaliyetleri yürütülen internet siteleri kurulduğu” iddialarına karşılık sanıklar “ nternet Andıcı’nın yasal bir faaliyet olduğunu, MGK kararlarına da uygun olduğunu” savunuyorlar. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” ve “İnternet Andıcı” davasında savunmasını yapan emekli Orgeneral Hasan Iğsız yargılanmasına neden olan sitelerle ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nın “Bu siteler, 1999’dan beri işletiliyor. Bu, Genelkurmay Başkanlığı’nca yürütülen resmi ve hukuki bir faaliyettir” diye açıklamada bulunduğuna dikkat çekti. Iğsız “Yani ‘Ben yapıyorum’ diyor. İddia makamı, ‘Hayır sen değil, senin içine sızmış terör örgütü mensupları yürütüyor’ diyor. Eğer faaliyet illegal ise, neden ilk 9 yıl sorgulanmamış? Hiçbir ilave ve değişiklik olmamasına rağmen faaliyet, nasıl olmuş da birdenbire illegal terör örgütü faaliyeti haline dönüşmüş” dedi. Tutuklu olarak, peşin cezalandırma yöntemiyle yargılandığını belirten Iğsız, “Yarın öbür gün, suçsuzluğum, eğer deliller hukukta hâlâ bir anlam ifade ediyorsa, yargı tarafından da teyit edilecektir... Bu arada, haksız yere kısıtlanan özgürlüğümün, benim ve ailemin üzerinde oluşturulan tahribatın telafisi nasıl olacaktır? Bunun, hukuki ve en az onun kadar önemli vicdani sorumlusu kim olacaktır. Ama galiba, bu duygular içinde olan ilk kişi ben değilim. Görünüşe bakılırsa maalesef son da olmayacağım” diye konuştu. Duruşmada sanıklar “olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması” için verdikleri dilekçenin bekletilmeden “Askeri Yargıtay Başsavcılığı”na gönderilmesini istedi. Mahkeme, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasında müdahil olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’e ve Islak İmza iddianamesinde AKP adına müşteki sıfatıyla yer alan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e “uyuşmazlık talebi” konusunda görüş bildirmesi için tüm evrakın gönderilmesini kararlaştırdı. Ayrıca, dünya da bir ikilem içinde, savaş mı yoksa barış mı yol ayrımına doğru gidiyor. ABD’nin dünya ekonomik üstünlüğünü devretme süreci içinde bulunmamız, daha uzun sürede, dünya siyasi liderliğini devrini de beraberinde getiriyor... AB’nin küresel rekabette kayıplara uğraması kaçınılmaz. AB ve ABD, çıktıkları refah düzeyinden aşağı doğru inmekteler... Bu, “kapitalizmin eşit olmayan gelişmesi” yasasınca, kaçınılmazdır. Doğu, Batı’yı dengeleyecek ve sonunda geçecektir... Yaşadığımız krizin bir nedeni de budur. Öte yandan, ABD, 20002010 arası savaş/savunma harcamalarını, 300 milyar dolardan (2001: 304), kesintisiz arttırarak 800 milyar dolara yakınlaştırdı. 2011 bütçesi 730 milyar dolardır. ABD ayrıca, “savaş”ını da özelleştirmekte ve şirketlere devretmektedir! ABD ekonomisi savaş sanayiinin boyunduruğu altındadır. Obama muhafazakârların esiri olmuştur. Şimdi iktidarını tamamen onlara devretme hazırlığı içinde! ABD krizi bir savaşla mı çözecek tartışmaları yapılıyor. Demek istediğim, Türkiye, çok yönlü zorlukların içine yuvarlanıyor... Biz, demokrasi, insan hak ve özgürlüklerini mi tartışıyorduk? Türkiye’ye ‘1 Mayıs’ cezası İstanbul Haber Servisi Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kocaeli Şubesi’nin 4 yöneticisi Akın Şişman, Hasan Turanlı, Sedat Altun ve Necmettin Araz’a, 2004 yılında Alemdağ ve Tepecik vergi dairelerinin duvarlarına 1 Mayıs afişleri astıkları için verilen disiplin cezası nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti. Türkiye, sendika yöneticilerine maaşlarından yapılan kesintinin yanı sıra 1000’er Avro’luk da manevi tazminat ödeyecek. CHP’li başkan açlık grevinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’nın kaplıcaları ile ünlü Ayaş ilçesinde 80 milyon lira harcama yapıldıktan sonra kaderine terk edilen F tipi cezaevinin, Bakanlar Kurulu kararı ile Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Daire Başkanlığı’na tahsisi yapıldı. Ayaş F Tipi Cezaevi’nin sığınmacı kampı olmasına karşı çıktıklarını belirten CHP’li Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç, dün bir grup yurttaşla birlikte Cumhuriyet Meydanı’nda açlık grevine başladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle