25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EK M 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 Tutuklu ve hükümlülerin yazdığı mektuplardan derlenen raporda dayak, hakaret ve tecridin sürdüğü belirtiliyor Gardiyanla tartışana işkence AL AÇAR TAYAD’ın, Mayıs 2010Ağustos 2011 dönemini kapsayan 13 aylık “TAYAD Hapishaneler Hak İhlalleri Raporu”na göre, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin “hak ihllaleri” artarak sürüyor. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin yazdıkları mektuplardan derlenerek hazırlanan raporda cezaevlerinde “sohbet hakkının engellenmesi, haberleşme özgürlüğünün kısıtlanması, dayak, hakaret ve tecrit” hak ihlallerinin başında geliyor. İHD’nin 2010 yılı cezaevi raporunda da 35 kişinin cezaevinde yaşamını yitirdiği, 512 kişinin de kötü muamele ve işkence olayı medyaya yansımıştı. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği’ne (TAYAD) mektup gönderen Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde yatan Emrah Yayla 21 Temmuz 2011 tarihinde Ahmet Aslan isimli mahkumun kantine giderken gardiyanlarla tartıştığını, ardından revire götürülme gerekçesiyle koğuşundan alındığını anlatarak “Ahmet Aslan’ı hücresinden çıkarıyorlar. Fakat Ahmet Aslan’ı revire götürmek yerine ‘Acil müdahale karakolu’ olarak bilinen ve kameranın olmadığı yere götürüyorlar. Orada 78 gardiyanın sal ‘ Y LEŞME OLMUŞ S Z FARK ETMEM ŞS N Z’ Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden yazan Rabbena Hanedar ise mektubunda tecridin cezaevinde sürdüğüne dikkat çekerek, tahliyesi gelenlerin kesinleşmemiş disiplin soruşturmaları nedeniyle tahliye edilmediklerini ifade etti. Temmuz ayında Cezaevi zleme Kurulu’ndan 3 emekli memurun gelerek kendileri ile görüştüğünü kaydeden Hanedar, “Yapılan konuşmaların ardından bize yaptıkları iyiliklerden bahsettiler. En sonunda da ‘7 yıldır görevdeyiz, hapishanede yüzde 75 iyileşme oldu ama siz fark etmemişsiniz’ dediler. Tüm bunlar yaşanırken şizofreni olarak adlandırılan adli tutuklular ise bir hücreye kapatılarak hastaneye götürülmüyor.Yani cezaevlerinde tecrit ve baskı tüm hızıyla sürüyor” ifadelerini kullandı. dırısına uğruyor. Bu saldırı ve işkence sonucu arkadaşın vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar oluşuyor, yüzü şişiyor ve ayağı kanıyor. Bu saldırıdan sonra tüm siyasi tutsakların katılımıyla saldırıyı protesto etmek için slogan atıp kapı dövme eylemi yapıldı. Ardından ise disiplin soruşturması başlatıldı. Cezaevlerinde keyfi uygulamalar devam ediyor” dedi. Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden Coşkun Şimşek ise mektubunda cezaevi yönetiminin keyfi uygulamaları ile birçok haksızlıklarla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Sohbet hakkından, haberleşme hakkına kadar birçok alanda engellendiklerini belirten Şimşek, “Özcan Bayram isimli arkadaş sabah sayımında iken saldırıya uğrayarak süngerli odaya götürüldü, koğuşu talan edildi. Arkadaşımız hakkında memura tehdit suçundan 1 ay ziyaret 6 gün hücre cezası verildi. Hakan Karabey ve Tahsin Akgün’e gelen pantolon asker rengi olduğu için verilmedi. Kemal Yıldırım’ın Derya Sazak’a göndermek istediği mektup engellendi” diye yaşadıklarını anlattı. Kelepçeli muayene Edirne F Tipi Cezaevi’nden yazan Sezgin Zengin ise cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin muayeneleri sırasında kelepçelerinin çı karılmadığını belirterek, Özgür Doğan isimli tutuklunun kelepçeli olduğu için muayenesinin yapılamadığını anlattı. Cezaevine yeni gelen tutuklulara insanlık dışı uygulamalar yapıldığını öne süren Zengin, özetle şunları anlattı: “Güvenlik araması yapıldıktan sonra aşağılamaya yönelik üstsüz arama yapmak istenmektedir. Buna itiraz eden ve direnenler ise tartaklanarak haklarında disiplin soruşturmaları açılmakta. Baskı ve tecrit cezaevlerinde sürmeye devam ediyor.” Uşak Hapishanesi’nde tutuklu Özlem Taşdemir, cezaevinde yaşadığı tecritten dolayı ruhsal sıkıntılar yaşadığını belirtti. Taşdemir “Tecrit ortamında derinleştiğini düşündüğüm bazı ruhsal sıkıntılarım var. Doktor tavsiyesiyle kullandığım ilacı 10 mg’dan 20 mg’a çıkardım. İlacım yetersiz geldiği için bir üst grup ilacı günde üç kez almaya başladım. Daha sonra bir uzman doktorun teşhis ve tedavisinden de geçmek istedim. Doktor, muayenesinin ardından dışarıda bulunanlardan daha sağlıklı olduğumu söyledi, ancak ilaçları da kullanmamı istedi. Rahatsızlığımı bilmeden bu ilaçları kullanmaya devam ediyorum. Hapishanelerde ve tecrit koşullarında mantık kurallarıyla açıklanamayacak pek çok şey yaşıyoruz” dedi. Dipten Gelen Dalga... Hafta sonu dünya ayakta. 82 ülkede yaklaşık 1500 kent merkezinde gösteriler. ABD’de “Wall Street’i işgal et” eylemi dalga dalga yayılıyor. Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun giderek büyümesine, kapitalizme, finans sitemine yönelik isyan zinciri... Gelir dağılımı dengesizliğine, işsizliğe ve ekonomik politikalara hayır sesleri... Küresel sömürüye, küresel eylemlerle karşılık veriliyor. Amerika, İtalya, İspanya, Almanya, Portekiz, Yunanistan, İngiltere ve dünyanın birçok kentinde yüz binler sokaklarda. İşçiler, işsizler, emekliler, memurlar, gençler, öğrenciler, öğretim üyeleri kısaca her meslekten, her gruptan düzen karşıtları harekete geçiyor. Katılım ve destek çığ gibi. Sistemin can damarı kurumlar bile ayakta. Amerikan Üniversite Profesörleri Cemiyeti Ulusal Konseyi (AAUP), Wall Street işgalcilerini desteklediğini, onların arkasında olduğunu açıkladı önceki gün. “Büyük ekonomik eşitsizliğe karşı gösteriler yapmakta olan öğrencileri, fakülteleri ve bireysel katılımcıları desteklemekten onur duyuyoruz” dediler... Bazı egemenler bu başkaldırıdan ürküyor. Bazıları ise rahat, esen rüzgârın gelip geçeceğini umuyor. Başkaldırıyı 68 olaylarına benzetenler var bu arada. Ancak unutulmasın ki 68 hareketi gençlikle sınırlı ve daha çok özgürleşme istemiyle çerçeveliydi. 2000’li yıllarda Seattle, Prag, Davos, Berlin, Salzburg, Cenova gibi merkezlerde başlayan ve günümüzde Wall Street’e dayanan antikapitalist ve antiküresel bugünkü eylemler ise doğrudan sistemi hedef alıyor. Egemen düzen topun ağzında. Bir bakıma 2003’te Brezilya’nın Porto Alegre kentinde toplanan küresel karşıtı Dünya Sosyal Forumu’nun saptamaları ve eylem planı uygulanıyor. Küresel sermayenin dünya çapında yürüttüğü ve her şeyi sermayeye, sermayenin çıkarlarına bağlı kılan neo liberal saldırıya karşı duruşu yansıtıyor. Ve şimdi her yaştan, her gruptan, çalışan, çalışmayan değişik kesimler devrede... Ne olursa olsun, küresel sistemin gerçek yüzünün gösterilmesi açısından eylemlerin önemi büyük. Çünkü sistem, geniş kitleler gözünden deşifre oluyor, toplumsal bilinç artıyor. Bakalım bu dünya ölçeğinde dipten gelen bir dalga, daha da yükselecek mi? Peki, dünya böylesine hareketlenirken Türkiye’de neler oluyor? Hafta sonu bu küreselleşme karşıtı dalgaya İstanbul’dan da katılım oldu! Ama 70 kişiyle... Öyle ya ülkede sistem, tıkır tıkır işliyor! Bizdeki refah, başarılı yönetim, yüksek gelir düzeyi, adaletli paylaşım, hukuk düzeni, gelişen ekonomi, özgürlükler, insan hakları ve bunların üstüne kaymaklı kadayıf ileri demokrasi kimde var? Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com CHP ve ‘Muhalif’ Kesimlerin Ölümcül Hatası... İnsan hatalarından ders alır. Bebeklikten başlar bu “bedel ödeyerek tecrübe edinme” süreci. “Evladım, bu ateş, elinle dokunma, yanarsın” der anneler... Ama bebek elini yakmadan bu açıklamaya prim vermez. Hatayı üst üste 10 kere yaparsa, bir psikiyatra götürülür, soruna teşhis koyabilmek için... Ne yazık ki Türk solunun durumu, öğrendiği acılardan, edindiği tecrübelerden ders alamayan çocukların durumuna benziyor. Bir yandan solun ana partisi CHP, bir türlü tüm muhalif grupları çatısı altına toplamak için bir efor harcamaz, kendi gücüne (haksız yere) güvenip “olsa da olur, olmasa da olur” havasındadır. Diğer yandan muhalif kanaat önderleri, demokratik kitle örgütleri, belki biraz da CHP’nin bu tavrı yüzünden, başka bir tuzağa düşerler: “Efendim biz burada hiçbir partiyi tutmuyoruz, hepsine eşit mesafedeyiz, şu anda bu konuda seçimimiz yok.” İyi güzel de insan biraz düşünür... Şu anda Silivri’de suçsuz olduğunu söyleyen ve ikna edici kanıt yokluğunda gençliğinden, ailesinden, işinden koparılan aydın, sivil toplumcu, asker ve gazeteci dostlar bu zaaflar nedeniyle, umutsuzluk içinde yüzerek acılarını kalplerine gömüyorlar. “Dışarıdakiler” birbirleriyle didişip şu durumda bile hâlâ bölünmelerle kendi dirençlerini kırarken onlar bir hücrede, Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olana Öğütler” kitabında nefis sade bir dille anlattığı içler acısı deneyimlere maruz kalıyorlar. CHP ve muhalifler bu “nazlıkaprisli” buluşmalarla yetindikçe, AKP daha çoook seçim kazanır ve masum kardeşlerimiz daha çoook içerde yatarlar! Bu sütunlarda CHP’nin iktidara gelmesi için düşüncelerini masaya yatıran, öte yandan, bu yolda yapıldığına inandığı tüm hataları acımasızca eleştiren biriyim. CHP bugün belki bir tek DP döneminde üstlenmeye mecbur kalmış olduğu bir sorumluluğun altında. Cumhuriyeti kuran partiye aşırı önem vermeliyiz, çünkü alternatifi yok. Bu gerçek, CHP’yi doğru olduğuna inandığımız yola çekmek için ona yön göstermemize mani değil. Çünkü siyaset ve sandıkta somutlaşan sonuçlar, bir acımasızlık içinde yol alıp bir ülkeyi bazen dümdüz edecek sonuçlara ulaşır. AKP’ye karşı en sert muhalefeti yaptığına inanan insanlar, aslında güçlerini geniş bir ortak payda içinde dayanışmaya taşıyamazlarsa, bu gücü sandıkta AKP’yi mağlup edebilecek tek parti olan CHP’ye akıtamazlarsa, kendi kendilerini aldatmaktan başka bir şey yapmamış olacaklardır. Şimdi kitle örgütlerinin içinde yüzdükleri trajikomik hatayı gözden geçirelim. “Her partiye eşit uzaklıktayız”... İyi, Hüseyin Ergün’ün daha geçen gün yeniden kurduğu SODEP’e de, yarın parti kuracak olsam bana da, son seçimde hiçbir oy alamayan “iddialı”(!) DSP’ye de aynı uzaklıkta olun... Böylece CHP’nin AKP’yi bir gün alt etme şansı toptan ortadan kalksın ve siz rahat uyuyun. Silivri’de yaşam kavgası veren aydınlarımız da oralarda yaşlansın gitsin, öyle mi? Sorarlar insana, dün iyi niyetlerle kurulan ÖDP, Yaşar Nuri Öztürk’ün, Vural Savaş’ın, Yekta Güngör Özden’in, Metin Akpınar’ın, adını hatırlamadığımız Alevi işadamlarının partileri ne oldu? Onlara da eşit uzaklıktaydınız, değil mi? Nereye kadar? Bu sorumsuzluk ülkeyi yok edecek! Türk solunun artık adının yanında “parti başkanı” sıfatı görmekten başka hedefi olamayacak egosantriklerden uzaklaşması lazımdır. Neden mi bunları şimdi gözler önüne seriyorum? Çünkü daha geçen gün, bu sağlıksız düşüncenin hortladığı bir ortamda bulundum ve hâlâ bu bilinçsizlikte olan bazı dostlarımıza şaşırdım. Geçmişte de onca seçim mağlubiyetine neden olan bu hesaplaşmalar, bugün artık Cumhuriyeti bitirebilecek bir veba. Mühim olan bu hastalıkları tedavi edip seçimler kapıya dayanmadan köprüleri inşa edebilmektir. Solun tek adresi CHP’dir. CHP bugün yanlış yollara sapmışsa, bunun mücadelesi yine yalnız CHP’de verilir. Türkiye bu sözde alternatiflerle zaman kaybederek demokrasisini gömme noktasına gelmiştir: Bugüne kadar siyasete girmemişlerin, sendikaların tek adresi CHP olabilir. İP, DSP veya Türkiye Komünist Partisi bile kendi programlarını takip edip seçimlerde açıkça CHP’ye destek vermelidirler. CHP ise kendi tarihini dinlemeye, muhaliflere çağrı yapıp onlarla el ele vermeye, bahanelerin arkasına sığınmadan, acilen hazırlanan yeni demokratik tüzükleri ciddiye almaya, AKP’nin Aydınlanmanın tüm kalelerine savaş açtığını görmeye mecburdur. Bu dayanışma acilen başarılamazsa, Türk solu son nefesini verme noktasına kadar gerileyecektir! HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ bulutbebek@hotmail.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1/ “Tuzak, 1 oyun” anlamında argo 2 sözcük. 2/ İz 3 mir’in bir il 4 çesi... Sod 5 yum elementinin simgesi. 6 3/ Sözünü ge 7 çiren, istedi 8 ğini yaptıra 9 bilen, güçlü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kimseler için kullanılan sözcük... “Sa 1 K A D I İ N İ K raylar saltanatlar 2 A Y A M A S K E çöker / susar bir 3 P A N D A N T İ F gün / Zulüm biter” 4 I R A R S İ N (Nâzım Hikmet). 4/ 5 Z E R UMA R Yabancı... Çarşı 6 İ M B A K A Y A larda aynı işi ya 7 N O K U L T EM pan esnafın bulun 8 İ L İ K N O P duğu bölüm. 5/ An 9 A N A F A R T A lamlı iz... Tavlada “üç” sayısı. 6/ Adı hemen akla gelmeyen ufak ve değersiz şeyleri anlatmakta kullanılan sözcük. 7/ Sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş... Klavyeli bir çalgı. 8/ Zaman, çağ... Fazla kullanılmamış olan. 9/ Diş köklerini kaplayan sert madde... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadan doğma, doğuştan. 2/ Hastalıklı, sakat... Akla ve sağduyuya aykırı olan. 3/ Mimarlıkta, bir işlevi karşılamak amacıyla duvar içinde bırakılan girinti... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 4/ Muğla’nın bir ilçesi. 5/ “Hazanbel” de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... Işık. 6/ Panama’nın plaka imi... Hatay ilinde bir ırmak... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Havada on milyonda bir oranında bulunan asal gaz. 8/ Ayak direme... Izgara. 9/ “Dijital” sözcüğünün karşıtı; örneksel. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle