18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y B Y B Y Y Y Y Y Y 11 9 8 12 15 14 14 11 17 15 22 19 11 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B Y Y Y Y Y Y Y B B PB PB B 9 15 19 21 26 25 25 26 22 25 19 19 17 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki PB Stockholm Y Londra PB AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih PB Berlin PB Budapeşte B Madrid B Viyana PB 7 8 11 15 13 11 13 14 21 16 14 24 14 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B PB B PB PB Y B PB B Y PB B 16 14 19 18 17 4 27 22 21 16 18 31 28 Ülkemizin genelinin parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Karadeniz, Orta ve Doğu Akdeniz, Eskişehir dışında kalan İç Anadolu bölgesi, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ile Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Isparta ve Antalya çevrelerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. 18 EK M 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Ortadoğu’daki, Avrupa’daki devletlere kafa tutmaktan, Batılılara neredeyse hadi canım sen de diyecek kadar yüksek perdeden sataşmalar yapmaktan çekinmedi. Dünyanın neresinde mazlum, masum insan varsa, o insanları, o ülkeleri sahiplendi RTE... Daha doğrusu AKP hükümeti, partisi ve yandaş yalaka medya; RTE’nin bu davranışlarla ektiği tohumların verdiği veya vereceği ürünleri ne araştırdı ne de tartışıyor... AKP hükümeti ve partisi sonuçları nereye vardığı veya varacağı kuşkulu girişimleri içeride oy bazında kullandı. Partisinin seçimlerde kullandığı slogan: “Ey halkım; yıllardır izlenen süklüm püklüm, ensesine vur tokadı, al ağzından lokmayı diye yönetilen dış politikalara son veren adam, işte; ‘Dünyaya kafa tutan adam’, Başbakan RTE!” Şimdi sıra büyüklerin büyüğüne geldi: ABD’ye: Kızılcahamam’daki AKP kampından sızdırıldığına göre; Başkan Obama, “İran’ı fazla koruyorsunuz” demiş RTE’ye; o da öylesine dikleşmiş ki dünya liderine; “Siz de İsrail’in avukatlığını yapıyorsunuz” diye şak diye bir yanıt yapıştırmış! İflası ilan edilen komşularla sıfır sorun politikasının baş mimarı Davut’un oğlu Ahmet Bey; TV’lerden davul zurna duyurulan haberin yaygınlaştığı gün; Obama’ya kafa tutan adamla arasındaki diyaloğu; dudaklarında kurnaz mı kurnaz diplomatlara özgü ama doğrulayan bir gülümseme ile şöyle yanıtladı: “Ne yalanlarım ne de doğrularım”. Dostluk mu? Davutoğlu, ABD ile aramızdaki dostluğun, öylesine mükemmel işlediğini kanıtlamak için, araya Başkan Obama’nın RTE’yi son aylarda dokuz kez aradığını sıkıştırıveriyor. “Bakın, bakın; RTE dünya liderine bile kafa tutuyor işte” demek, halkın milliyetçilik duygusunu “patronu” lehine kışkırtmanın önsözü. Ucuz, içe dönük parti ve hükümet politikası! Unutmaması lazım RTE’nin. Amerika eski Amerika değil. Dünya koşulları da… Darbeler dönemi kapandı. Amerika artık kimi ülkelerde ulusal politikasına yatkın görmediği yönetimleri tezgâhladığı darbelerle düşürmüyor. Başka yöntemler revaçta. Bugün Avrupa ve ABD de ekonomik krizle boğuluyor. Türkiye ise ekonomik sıkıntılara şimdilikduyarsız. İstatistiklere göre üstelik Türk halkı “mutlu!” Fakat RTE bugüne bakıp yarınlara güvenmesin. Bizde de ekonomik ve mali dengeler ayağını sürçmesin. Ne anayasa, ne insan hakları, ne tutuklu milletvekilleri, hatta ne zam... Bunlar bir yana. Ekonomi sallandı mı; yüzde 50’lerde seyreden oy oranı, bir ayda tepetaklak oluverir. İşte o zaman dünyaya kafa tutmakla övülen ve övünen RTE; gereksindiği ekonomik ve mali yardımların karşılanması için kapısını çalacağı Batı devletlerinden, bu devletlerin etkisi altındaki uluslararası finans kuruluşlarından alacağı yanıtı acaba hiç düşünüyor mu? Düşünmesi gerekir. Zira: 1970’lerde Kıbrıs’a Barış Harekâtı’ndan sonra ABD; IMF’den, uluslararası bankalardan kredi taleplerimizi reddettirdi. İsviçre bankaları rezerv altınlarımıza karşılık imza aşamasına gelen kredi anlaşmasını son anda durduruverdi ve Türkiye işte o zaman 1 sente muhtaç duruma düştü! İç politikaya gelince, yeni anayasa gündemin taze konusu. Kangren olan terör, gündemin değişmeyen maddesi. Bir de gelip geçici tepkilere neden olan zamlar şu sıralar başköşede. Ha, bir de köstebek olayı var: CHP, MHP, “köstebek” dedikleri eski İçişleri Bakanı, bugün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a “Hükümetten çekil” diye bastırıyorlar. Bir tarihte Başbakan Hasan Saka’ya da “Çekillll!” dediler. “Çekildim, kilom şu kadar” diye karşılık verdiydi. Beşir Atalay acaba kaç kilo? Fransa’daki son olaylar Türkiye’de epeyce yankı yaptı. Önce Sarkozy’nin Erivan’dan beri yaptığı açıklamaya gerekli yerlerden tepki geldi. Sarkozy seçim yatırımı için yararlı bulduğu bu tepkileri dikkate almaya niyetli değil. Doğrusu Türkiye’den yükselen sesler nasıl Sarkozy’nin umurunda değilse, Sarkozy’nin sözleri ve tutumu da Türkiye’nin o kadar umuru değil. Sarkozy’nin Türkiye’yi AB’de istememesi Ankara’ya ne yazar? Ankara için zaten AB üyeliği perspektifi kalmadı ki!.. Türkiye’yi AB’de istemeyen yalnız Sarkozy değil ki. Hatta Sarkozy’nin gidişi Fransa’nın tutumunu bile değiştirmez, Fransız sağında, diğer partileri de etkileyen, bir Türkiye karşıtlığı zaten almış başını gidiyor. “Sarko”nun halefi eski “Gaullist” Chirac bile ülke sağının tepkileri üzerine, Ankara’nın AB adaylığına olumlu baktığını söyleyemez olmuştu. Sarkozy gidip prensipte AB üyeliğimize karşı olmayan, Sosyalistlerin adayı François Hollande bile gelse değişen bir şey olmayacaktır. Fransa’ya bakarken bunlara takılıp kalmamalı, Hollande’a Fransa’dan Ders da umut bağlamamalıyız. Evet, Elysee’ye Hollande da gelse, bizim için değişen bir şey olmayacaktır. Ama Hollande olayında bizim açımızdan önemli bir yön var. O da Sosyalist Parti’nin eski lideri François Hollande’ın o adaylık koltuğuna nasıl geldiğidir. Partinin yeni lideri Martine Aubry’i farklı biçimde geride bırakarak adaylığa oturan Hollande, Elysee adaylığına salt parti içi tercihlerle seçilmedi. Dışardan bakarken, çok yanlış bir şekilde devrimci nitelikleri abartılan, oysa düpedüz muhafazakâr bir ülke olan ve siyasi yaşamı da artık gelenekselleşmiş birkaç bin ailenin elinde olan Fransa’da ilk kez bir aday, parti içi delegelerin veya baronların etkisinden çok, geniş bir taban tarafından seçilmiştir. Hatta, Hollande’ı seçen taban, Senato seçimlerinde oy kullanan tabandan daha genişti. Seçim anketlerinde adayları önde görünse bile gerçekte kendilerini bir çıkmazda hisseden ve seçmenlere yeni seçenekler sunma arayışında olan Fransız sosyalistlerinin, önseçimin tabanını genişletmesi, olumlu bir girişim olabilir. Siyasetin çıkmazının koyulaştığı küreselleşen dünyada sağ gibi sol da yeni çözümler, yeni arayışlar içindedir, olmak zorundadır da. Kuşkusuz, salt önseçimin demokratikleşmesi yeterli sayılmaz, ama yeterli olmasa bile zorunlu adımdır. Türkiye’deki sosyal demokratlar ve solun da bir tıkanmışlık içinde olduğu gerçek. Bu durum onları, yeni arayışların, yeni çözümlerin peşine düşmeye zorluyor. Kendileri de kamuoyu da bu zorunluluğun iyice farkında olmayabilir, ama değişim zarureti kapıyı çalmıştır. Bu uyarı ne kadar çabuk algılanırsa o kadar iyi olacaktır. Solda ya da sosyal demokrat partide çareyi yeni liderlerde aramak beyhudedir. Umar, yeni çözümlerdedir, yeni liderde değil. Çözüm daha demokrat politikalardan geçtiği için de güçtür. Demokrasi deneyimi değil de demokrasi kültürü sığ olan toplumda, salt bu nedenle demokrasiye sırt çevirmek çare olmadığına göre, daha katılımcı, daha üretimci, daha yarışmacı, daha yaratıcı, daha özgürlükçü ve demokratik politikalar, partinin geniş kadrolarının katılımı ve katkılarıyla yaşama geçecektir. Bu politikalar, tabii ki rollerini yadsımadığımız öncü kadroların da katkısıyla, ama yalnızca onlarla sınırlı kalmadan ortak aklın elbirliğiyle gerçekleşecektir. Bu güç bir yoldur. Ama başka yol da yoktur. Ve bu yolun başlangıcı, milletvekili adaylarından parti yönetimine kadar, bütün makamların tabandan, delege bazında değil, üye bazında seçimi olmalıdır. Fransa’dan son olaylarda çıkarılacak ders de budur. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY 20 yıl insan ömrü için çok uzun bir süre, bir kuşak demek. Ulusların tarihi içinse uzun, dönemeçli yılların kısa bir dilimi. Türk cumhuriyetleri bu dilimi en azından bağımsız devlet bilincini güçlendirerek geçirdiler. Kendi ayakları üzerinde duruyorlar. Büyük ülkelerle ilişkilerini olabildiğince “iki eşit devlet” anlayışı içinde kuruyorlar. 1991 sonbaharında adım adım dağılan Sovyetler Birliği coğrafyasından doğan devletlerin Moskova’nın batısında olanları hızla dışa açıldılar. Bu bölgede ABDABRusya rekabeti hâlâ devam ediyor. Orta Asya cumhuriyetleri ise coğrafyanın ve tarihsel kökenlerin getirdiği gerçekler ışığında daha farklı yol ayrımlarıyla karşı karşıya kaldılar. Türkiye kardeşlik, İran ve Suudi Arabistan din bağları, Çin ve Rusya bölge hâkimiyeti, ABD ise küresel güç kartı ile bölgeye yaklaştı. Ekim 1991’de art arda bağımsızlığını ilan eden Türk cumhuriyetlerinin o gün Türkiye’ye nasıl baktığını kısaca anımsatalım... Türkiye onları ilk tanıyan ülkeler arasındaydı. Bütün Orta Asya’da “01” No’lu diplomatik plaka Türkiye’nindir. Ankara’dan yapılan her ziyaret tam bir miting havasında geçti. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı Baku Havaalanı’nda karşılayanların sayısının 100 bin olduğu tahmin ediliyor. Bu heyecanın üstüne hemen 1992’den itibaren “Türkçe konuşan ülkeler devlet başkanları” zirveleri toplanmaya başladı. Zirvenin adı güzeldi ama, ortak dili Rusçaydı! Zira bu cumhuriyetlerin tümünde konuşulan başlıca dil buydu. 90’lı yıllarda pek çok ortak kurumun temeli atıldı, ancak büyük ölçüde kurumsallaşılamadı. AKP iktidarı ile birlikte Türkiye’nin ilgi alanları da değişti. AKP döneminde uzun süre devlet başkanları düzeyinde zirve yapılmadı. Zaten Türk cumhuriyetlerindeki yönetimlerin de bir köşe yazısının boyutlarını aşacak nedenlerle Türkiye heyecanı azaldı. Tabii ki bitmedi. Karşılıklı ilişkiler dalgalanarak devam etti. 90’lı yılların başında hayali kurulan demiryolu bağının henüz BakuTiflisKars bölümünün bile tamamlanamamış olması, ilişkilerin somutlaşmasındaki yavaşlığı göstermeye yetiyor. Soğuk savaşın bitmesinin ardından ben de kendimce radikal bir karar aldım. Değişen dünyayı yerinde görmek, yazmak üzere yıllık planlar yaptım. 1994’te Orta Amerika, 1995’te Çin, 1996’da Güney Amerika, 1997’de Balkanlar, 1998’de Orta Asya gezisi yaptım. Orta Asya’yı yazarken tek tek ülkelerin durumunu birleştirip bu başlıkta karar kıldım: “Orta(daki) Asya Ülkeleri!” Birinci on yıl dolarken bu ülkelerin tümü bağımsızlığını kanıtlamış, ancak kesin bir yön tayini yapmamıştı. İkinci on yıl dolarken tablo şöyle görünüyor: Amerika uzun süreli anlaşmalarla belli bir yer edindi. Rusya, bu devletlerin her birinde kurucu ulustan sonraki en kalabalık nüfusa sahip olmanın da getirdiği avantajla varlığını hep sürdürdü... Rusya Başbakanı Putin devlet başkanlığı değiş tokuşundan sonraki en büyük projesinin Kazakistan ve Kırgızistan’la başlayacak Avrasya Birliği olduğunu açıkladı. Biz arada bir kardeşliği paylaşmaya devam ediyoruz. Bunun üzerine inşa edilebilecek çok şey var. Aklın yolu şu: Orta Asya’da ekonomiyi de kapsayan iyi bağlar kuran bir Türkiye Avrupa’da daha güçlü olur. Biri ötekinin alternatifi değil, güçlendiricisi. Noktayı, Rusya’nın bölgeye nasıl baktığını gösteren küçük bir gezi anısıyla koyalım. Moskova’dan Taşkent’e uçmak için uluslararası havaalanına gittim. Dünyanın dört bucağına sefer var, Özbekistan’ın başkentine yok. Bir görevliye sordum. Şu yanıtı verdi: “Orta Asya seferlerimiz iç hatlardan!” Bu düzen değişsin “Başka bir dünya” istemiyle New York’ta başlayan ve “Wall Street’i işgal et” sloganıyla yayılan protestolar Londra’da yine binlerce kişiyi bir araya getirdi. BERZA Ş MŞEK Londra’da bir araya gelen kapitalizm karşıtları, eşitliğe vurgu yaparak haykırdı: Guardian, Fraser’in tutumunu “Eylemcilere Tanrı’nın evinden ilahi bir destek geldi” şeklinde yorumladı. Assange da katıldı WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange da göstericilere destek vermek için eylem alanındaydı. Assange yaptığı konuşmada, “Hukukun yok edilmesi için değil, adaletin yeniden inşa edilmesi için buradayız” ifadelerini kullandı. Gösterilerin başladığı cumartesi günü alanda Türk kökenli göstericiler de vardı. Oğlunun gösterinin organizatörlerinden biri olduğunu söyleyen Şerife Hanım, eyleme “Batsın bu dünya” döviziyle destek verdi. Öte yandan eylemleriyle ilgili bildiriler dağıtan göstericiler mevcut dünya düzeninin “antidemokratik ve adaletsiz” olduğunu söylerek “gerçek küresel eşitliğe dayalı bir sistem” talep ettiler. LONDRA İngiltere’nin finans merkezi haftanın ilk işgününe kapitalizm karşıtı gösterilerle başladı. Polisin Londra Borsası’nın önünde kamp kurmasına izin vermemesi üzerine, “Londra Borsası’nı işgal et!” sloganıyla eyleme geçen protestocular borsa binasının yakınındaki ünlü St. Paul Katedrali’nin önünde kamp kurdular. Protestocular yüzden fazla çadırın bulunduğu alanda geceleyerek üç gündür eylemlerini sürdürürken güvenlik güçleri de borsa binasının bulunduğu Paternoster Meydanı’nı Londra’daki kapitalizm karşıtı eylemlere katılan Türk göstericiler, dünyanın değişmesi talebine farklı bir yorum getirdiler. kuşatma altında tutuyor. İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre, St. Paul Katedrali’nin rahibi Giles Fraser, eylem dola yısıyla katedralin önünde toplanan polis memurlardan korunmaya ihtiyaçları olmadığını söyleyerek uzaklaşmalarını istedi. ‘SANIKLARI KAÇIRMA’ DAVASININ LK DURUŞMASINDA SERBESTLER GENELKURMAY’DAN K NC AÇIKLAMA Hizbullah liderlerinden nan ve Temel’e tahliye H LAL KÖSE ‘Kantar’ın ailesi GATA’da kaldı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, işkence nedeniyle yaşamını yitirdiği iddia edilen er Uğur Kantar’ın ailesinin GATA’nın misafirhanesinde kaldığını belgelerle açıklarken, annesinin başörtüsünden dolayı hastaneye sokulmadığı iddialarının ise gerçekdışı olduğunu bildirdi. Genelkurmay, internet sitesinde, Kantar’ın 26 Temmuz’dan 12 Ekim’e kadar GATA’da tedavi gördüğü belirtilerek, Genelkurmay Başkanı tarafından da Kantar’ın sağlık durumunun günlük olarak takip edildiği ifade edildi. “Kötü muameleyi önlemeye yönelik tedbirler kararlılıkla uygulanmaktadır” denilen açıklamada “Ancak maksatlı kişi ve çevreler tarafından münferit olayların genelleştirilerek, TSK mensuplarının büyük bir bölümüne teşmil edilme gayretleri ve buna benzer olayların devamlı gündemde tutularak vatandaşları TSK’den soğutma” çabalarının olduğu ifadelerine yer verildi. 20 kişi gözaltında SAVAŞ KÜRKLÜ Bakan protestosuna 6 gözaltı MERSİN (Cumhuriyet) Mersin Üniversitesi açılış töreninde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ı protesto etmek isteyen 6 öğrenci gözaltına alındı. Mersin Üniversitesi’nin akademik yıl açılışı dün Uğur Oral Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Törene Bakan Çağlayan’ın da katılacağının duyurulmasının ardından onu protesto etmek isteyen öğrenciler tören alanında toplandı. Bunun üzerine yoğun güvenlik önlemleri alındı. Çağlayan, salona öğrencilerin toplandığı kapıdan değil, başka bir kapıdan girerek protestocularla karşılaşmadı. Protestocu öğrenciler buna rağmen salonun giriş kapısına doğru yumurta ve ayakkabı fırlattılar, AKP aleyhine slogan attılar. Çevik Kuvvet ekipleri protestoya anında müdahale ederek 6 öğrenciyi gözaltına aldı. Kocaeli Üniversitesi Öğrenci Kimliğimi kaybettim hükümsüzdür. EMRE SİRMEN C MY B C MY B Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu olduğu iddiasıyla yargılandığı davada 10 yıllık tutukluluk süresini doldurduğu için tahliye edildikten sonra hakkında yeni bir dava açılan Hacı İnan ile örgütün Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Mehmet Bahattin Temel’in de aralarında bulunduğu 6 sanık, suç vasfının değişme ihtimali nedeniyle tahliye edildi. Hizbullah davasında CMK’nin 102. maddesi uyarınca tahliye edilen sanıkların kaçmasına yardım ettikleri iddia edilen 6’sı tutuklu 19 kişinin yargılanmasına başlandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunma yapan Hacı İnan, “Cumhurbaşkanı olan zat, Başbakan olan zat ile 80 öncesi beraber çalıştık. Onlar da aynı ıstırabı yaşadılar. Doğulu olsalardı belki de benim yaşadığım durumu yaşayacaklardı. Cumhurbaşkanı dindar. Ona karşı niye terör uygulayayım? Referandumda evet oyu kullandım. Bu topraklarda Müslüman halka baskı vardı. Bu değişiyor. Halk sabretti, karşılığını alıyor” dedi. Temel de “Firarilerin kaybolmalarını biz sağlamadık” diye konuştu. Tutuklu sanıklar Doğru Haber gazetesi yazarları Fikret Gültekin ve Mehmet Eşin ile MustazafDer İstanbul Şube Başkanı Sait Şahin de suçlamaları reddettiler. Sanıklar gözaltına alınmadan önce polislerin muhbirlik teklifi yaptığını öne sürdü. ADANA Adana’da çöp yığını arasına gizlenen bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu, 5 polis ile 2 yurttaşın yaralandığı olayla ilgili soruşturma sürüyor. Olayın ardından 20 kişi gözaltına alınırken, göğsüne şarapnel parçaları isabet eden polislerden Veli Ataşçı’nın durumunun ciddiyetini koruduğu, bir bacağı ve bir kolu parçalanan Ali Şener’in ise yoğun bakımda tedavisinin sürdüğü bildirildi. Yetkililer bombanın el yapımı olduğunu, içinde çivi ile demir parçaları bulunduğu açıkladılar. Bombalı tuzağı kuranların belirlenmeye çalışıldığını kaydeden polis yetkilileri, olay sonrasında gözaltına alınan 5 kişinin ardından 15 kişinin daha gözaltına alındığını, çevredeki işyerleri ve MOBESE kamera görüntülerinin de incelemeye alındığını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle