19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B İÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk’ten ciddi uyarõlar: Denizlerimizdetehlikesinyalleri Deniz ve okyanus araştõrmalarõ denince akla ilk gelen isimlerden birisi Prof. Dr. Bayram Öztürk. Öztürk’le deniz çevresinde meydana gelen değişiklikleri, küresel õsõnmanõn denizleri nasõl etkilediğini, Saros Körfezi’nin neden koruma altõna alõnmadõğõnõ ve üniversitelerin AKP iktidarõyla birlikte nasõl siyasallaştõğõnõ konuştuk. - Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü’ne Akdeniz için hazırladığınız “İklim değişikliği ve Türkiye denizlerine etkileri” konulu bir rapor var? Raporu özetler misiniz? B.Ö. - Evet. Bu rapor iklim değişikliğine karşõ Akdeniz’de neler olacak sorusuna cevap arayan bir çalõşma. Öncelikle, Akdeniz ve Karadeniz iklim değişikliğinden ve õsõnmadan fazlasõyla etkilenmeye başladõlar. Örneğin, Karadeniz’de birçok Akdeniz kökenli deniz canlõsõ görülmeye başlandõ. Salpa, kupes, gün balõklarõ, sardalya, baraküda gibi balõklar artõk Kõrõm yarõmadasõna kadar ulaştõlar. İğneada kõyõlarõnda Salpa balõklarõ avlanõyor. Yani deniz canlõlarõ iklim değişikliğine karşõ yayõlõm alanõnõ genişleterek tepki veriyor. Diğer yandan, zehirli denizanalarõndan pusula denizanasõ artõk Karadeniz’de. Bunlar iklim değişikliğinin sonuçlarõ veya etkileri. Marmara Denizi’nde ise balon balõğõ gibi zehirli balõklar görülmeye başlandõ. Yine, Kõzõldeniz kökenli bir tür kabuklu deniz canlõsõ bir şekilde binlerce mil kat edip ağlara takõlõyor. Yani Karadeniz gitgide Akdenizleşmeye başladõ ki bu her bakõmdan çok tehlikeli bir süreç. Mesela, balõkçõlõğõmõzõ ele alalõm, deniz suyu sõcaklõğõnõn artõşõ sonucu bu denize girip uyum sağlayan yeni canlõlar yerli balõklarõn örneğin hamsinin veya palamutun yerini alõrsa bu balõkçõlõk için tam bir sosyal ve ekolojik felaket olur. Çünkü, balõkçõlarõn av yöntemlerini ve ekipmanlarõnõ değiştirmesi veya balõk avcõlõğõndaki azalmalar sektördeki bunalõmõ daha da derinleştirir. Ekolojik yönden ise 20 yõl önce tankerlerin balast sularõyla Karadeniz’e giren taraklõ medüzün yarattõğõ tehlikeden daha fazlasõnõ bekleyebiliriz. Dahasõ Karadeniz’in yer yer 180 metreden sonraki derinliklerinde bulunan hidrojensülfür tabakasõnõn bu denize giren tatlõ ve tuzlu su girişindeki azalmayla değişmesi olasõ. Sanki bilim-kurgu romanõ gibi bir şey ama bundan 20 yõl önce Marmara Denizi’nde zehirli denizanalarõndan korunmak için yazlõkçõlarõn plajlara ağ gereceklerini anlatsalar kimse inanmazdõ. Bütün bu ekolojik değişimlerin takibi ve irdelenmesi son derece önemli. Kaldõ ki, Akdeniz ve Karadeniz su mübadelesi başta olmak üzere birbirlerine hayat veren, kan veren, birbirlerini etkileyen iki deniz. - Akdeniz’de durum nedir? - Akdeniz’in tropik sinyaller vermesi son 10 yõlda oldukça arttõ. Yani Akdeniz, son 30-40 yõldan beri giderek daha tuzlu ve sõcak bir deniz haline gelmeye başladõ. Özellikle 1000 metrenin altõndaki derin sularda sõcaklõk 0.13 C, tuzluluk ise yüzde 0.4 oranõnda arttõ. Böylece Akdeniz’in içinde Kõzõldeniz gibi bir deniz daha oluşuyor. Bu şu demektir, Akdeniz’in sõcaklõk ve tuzluluk koşullarõ Kõzõldeniz’e o kadar benzemektedir ki bu deniz 50 türün üzerinde Kõzõldeniz kökenli balõk türünü barõndõrmaktadõr. Bu sayõ ayrõca her yõl artmaktadõr. Bir anlamda iklim değişikliği nedeniyle deniz içinde başka bir deniz daha oluştu Akdeniz’de. Akdeniz tropikalleşmeye başladı. Kõzõldeniz kökenli birçok deniz canlõsõ artõk sadece İskenderun’da değil, Ege Denizi hatta Marmara’ya kadar yayõldõ. Ama bu değişimden daha çok Doğu Akdeniz etkilenmektedir. Yapõlan değerlendirmeler 2100 yõlõnda deniz suyu sõcaklõğõnõn 1.5 C ile 3.4 C arasõnda artacağõnõ gösteriyor. Akdeniz’deki õsõnma kõyõ yapõlarõnõ, limanlarõ, balõkçõlõğõmõzõ, turizmi temelden etkileyecek nitelik kazanmõş durumda. Su seviyesindeki 10 cm’lik bir yükselme bile kõyõda 1 metre yükseklikte bir etki yapõyor. Su seviyesinin değişmesi halinde dalyan ve lagünlerde yapõlan balõk avcõlõğõ bundan olumsuz etkilenecek. Sulak alanlarõn şekli değişecek, sahillerin büyük bir kõsmõ su altõnda kalacak. Türkiye kõyõlarõ özellikle Ege ve Akdeniz’in çoğu kõyõlarõ sedimenter dolgu malzemesi. Bu malzeme dõş etkilere karşõ çok kararsõz ve dağõlma özelliğine sahip. İklim değişikliği sonucunda kõyõsal alanlardan binlerce kişi göç edebilir. Kekova’da suyun içinde gördüğümüz lahitleri 100 yõl sonra göremeyebiliriz. Çin kaynaklarõnda Orta Asya’da Doğu Türk İmparatorluğu’nun yõkõlmasõnõn iklim değişikliği nedeniyle olduğunu açõklayan belgeler var. Bu bakõmdan konunun güvenlik, stratejik, sosyal, ekonomik ve bilimsel yönleriyle ele alõnmasõ çok önemli. Deniz kirliliği turizmi vuruyor - Son yıllarda denizlerimizde görülen denizanalarının çoğalma sebepleri nedir? - Bu denizanalarõnõn bir kõsmõ Kõzõldeniz’den Süveyş Kanalõ yoluyla Akdeniz’e geçip yayõlõyorlar. Bunlar zehirli denizanalarõ. Akõntõ yönüne bağlõ olarak İsrail, Mõsõr, Lübnan, Suriye ve daha sonra Türkiye,Yunanistan vs. devam ediyorlar. Bu yayõlõmõ iklim değişikliği ve õsõnma tetikliyor. Bu nedenle Kõzõldeniz’den gelen yeni türler Akdeniz’de oldukça başarõlõ oldular. Diğer neden ise denizlerdeki besin zincirindeki kopuşlar. Yani besin ağõnda bulunan deniz canlõlarõnõn nüfuslarõnõn azalmasõ veya düşmesi ki bunun da temel sebebi aşõrõ balõkçõlõk ve kirlenme olgusu. Denizlerimizde denizanalarõnõ yiyen deniz canlõlarõnõ tükettik, uskumru, kolyos, aybalõğõ, vatoz, denizkaplumbağalarõ. Tabii bir de kirlenmenin başladõğõ veya kirlenmiş yerleri tercih eder bu canlõlar. Denizler her değişime çok çabuk tepki verirler. Örneğin son yõllarda, İspanya, İtalya ve Fransa’da aşõrõ denizanalarõ patlamasõ yüzünden yazõn plajlar boşalõyor. 2007 yõlõnda sadece İspanya’da en az 30 bin kişi denizanasõ yakõnmasõyla sağlõk kuruluşlarõna gitti. Fransa’da Nice’te günde 50 şikâyet geliyor zehirli deniz canlõlarõndan. Öldürmese de zehirli bir canlõyla birlikte hiç kimse çocuğunu denize sokmaz. Sorun giderek sosyal bir nitelik kazanõyor. Tur operatörleri bağlantõlarõnõ iptal ediyorlar. Bu sorun bizim sularõmõz içinde geçerlidir ve bu durumda turizmdeki mukayeseli üstünlüğümüzü kaybederiz. Bütün bunlar denizlerde iklim değişikliğinin ve küresel õsõnmanõn en somut göstergeleri. - Akdeniz dışında neler oluyor? - Akdeniz dõşõnda ise örneğin Kuzey Kutbu’nda eriyen buzullar nedeniyle ulaşõm yollarõ kõsalõyor. Kutup rotasõnõ takip edip Uzakdoğu ve Avrupa’ya ulaşmak için ticari amaçlõ seyir denemeleri başladõ. Bu Malaka veya Süveyş Kanalõ’ndan daha kõsa bir rota. İleride bu boğazlarõn önemi azalabilir. Ayrõca eriyen buzullarõn olduğu bölge petrol ve doğalgaz açõsõndan iştah kabartõcõ. Rusya, Danimarka, Norveç başta olmak üzere bu bölgenin deniz yatağõnõn paylaşõmõ için uzlaşma arõyorlar. Artõk yeni bir iklim jeopolitiği ortaya çõkõyor dünyada. Ülkeler buna göre kendilerini yeniden konumlandõrõyorlar. Gõda güvenliği, biyoteknoloji ve enerji konularõna öncelik vererek yeni tedbirler alõyorlar. Örneğin büyük ilaç şirketleri kanser ve enfeksiyon hastalıklarına karşı ilaç olarak kullanılmak üzere başta sünger, denizyıldızları ve tulumlu hayvanlar olmak üzere binlerce deniz canlısından aktif madde elde etmek için denizlerde tarama yapıyor. Denizlerde oldukça önemli gen kaynaklarõ var. Birçok ülke gelecek 20-50 yõllõk politika ve stratejiler üzerinde çalõşõyor. Bunlar üzerinde bizim de çalõşmamõz gerekiyor. - Balık çiftlikleri işi ne oldu? Taşınma tartışmaları devam ediyor mu? - Denizlerde üretimi arttõrmamõz şart, çünkü bu nüfusu sadece kuru fasulye ile besleyemezsiniz. Balõk, sağlõk ve hayvansal protein demektir. Balõk çiftlikleri devletten izin almõş işletmeler. Bunlar bir gecede kurulmuş gecekondular değil denize. Devlet bunlara yer gösterdi. Şimdi de taşõnõn diyor. - Deniz araştırma seferleri nasıl geçti? - Yunus-S araştõrma gemisiyle Doğu Akdeniz’deki araştõrmalarõ Kuzey Kõbrõs Türk Cumhuriyeti, Suriye ve Lübnan arasõndaki kõyõ ve uluslararasõ sularda üç yõl devam etti. Bu araştõrma Doğu Akdeniz’de canlõ kaynaklarõnõn korunmasõ ve sürdürülebilir işletilmesi açõsõndan büyük önem taşõyordu. Bu aynõ zamanda ülkemizin deniz araştõrmalarõ tarihinde bir sõçrama taşõ. Cumhuriyet tarihinde sadece İstanbul Üniversitesi’nin yaptõğõ bir çalõşmadõr bu. Bilim tarihi bunu böyle yazacaktõr. Bu araştõrmalarda, Güney Kõbrõs’õn nüfuz bölgesi iddia ettiği alanlar da dahil örneklemeler ve ölçümler yapõlmõştõr. Bu anlamda ilk kez bir Türk araştõrma gemisi Doğu Akdeniz’de Suriye ve Lübnan karasularõnda araştõrma izni aldõ. Karadeniz’de Romanya’da çalõştõk. Bu devletlerin uzmanlarõ da gemiye davet edilerek bu ülkelerin sularõnda su kirlenmesi, küresel õsõnma ve yeni balõkçõlõk alanlarõyla ilgili araştõrmalar yapõldõ. Bunlarõn sonuçlarõ gelecek yõl yapõlacak Akdeniz Bilim Konseyi toplantõsõnda sunulacak. Bu araştõrmadan elde edilen veriler uluslararasõ kurumlarla da paylaşõldõ. Araştõrma ülkemizin Doğu Akdeniz’deki yeni sõnõr çizimi girişimleri karşõsõnda bilimsel gücünü göstermesi bakõmõndan önemliydi. Araştõrmaya katõlan bütün bilim insanlarõnõ tekrar kutluyorum. AkdenizülkeleriMünhasõrEkonomiBölgeilanõylaPandora’nõnkutusunuaçtõ - Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) tartışmaları ne durumda? Hazırlanan haritalar var mı? Bu sorun başka hangi sorunları tetikler? - Prof. Sertaç Hami Başeren ile birlikte Türkiye’nin MEB haritasõnõ hazõrladõk. Bu üç yõllõk bir çalõşmanõn ürünü ve haritayõ da yayõmladõk. Türk Deniz Araştõrmalarõ Vakfõ’nõn sitesinden görülebilir. Burada sorun yok. Sorun AB’nin hazõrlattõğõ haritalarõn hakkaniyete uygun olmamasõ. AB, Kõbrõs adasõ ile Yunanistan’õ münhasõr ekonomik bölgeleri vasõtasõyla birleştirerek Akdeniz’i bize adeta kapatõyor. Bu kabul edilemez bir durum. Esasen 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamõnda MEB konusu balõkçõlõk alanlarõ ve yönetimini düzenlemek amacõyla çõkartõlmõştõ. Akdeniz’de MEB alanlarõ denilince açõk denizde balõk avcõlõğõnõn düzenlenmesi önce akla gelir. Türkiye’nin kendi karasularõnda balõk stoklarõndaki azalma nedeniyle avlanma için yeni açõk deniz balõkçõlõk sahalarõna ihtiyaç var. Böylelikle büyük boylu (30 m. üzeri) tekneler için yeni av sahalarõ bulunarak aşõrõ avcõlõğõn önüne geçilmesi gerekiyor. Özellikle Karadeniz’deki su ürünleri stoklarõndaki azalma karşõsõnda yeni tedbirlere ihtiyaç var ama açõk deniz alanlarõnõn sõnõrlandõrõlmasõ bu plan için engel. Düşünsenize Akdeniz’in açõk deniz alanlarõnda palamut veya sardalya avlamak için Mõsõr veya Güney Kõbrõs hükümetlerinden izin isteyeceksiniz. Çünkü balõkçõlõk av alanlarõnõ kendi MEB alanõ içine aldõ bunlar. Dolayõsõyla bu yeni sorunlarõ tetikleyecek. İşin bir de petrol tarafõ var ki şimdi Amerikalõ şirketler Güney Kõbrõs’õn vereceği lisanslarla petrol aramak istiyorlar. Ama aynõ alanlara Türkiye de ruhsat veriyor. Dolayõsõyla bazõ alanlar çakõşõyor. Yani Doğu Akdeniz iyice õsõnacak. Ayrõca, Akdeniz’de birçok ülke MEB ilan ediyor, en son örnek Fransa. Bunu başka ülkeler izleyecek tabiatõyla. Yani Pandora’nõn kutusu açõldõ. Bence, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz olmak üzere iki farklõ deniz politikasõ izlemesi gerekmektedir. Özellikle Ege Denizi için yeni politikalar geliştirilmesi ve balõkçõlõk yönetimi, kirlenmenin önlenmesi ve koruma alanlarõ oluşturulmasõ konusunda yeni arayõşlara gidilmesi lazõm. Böylece Yunanistan’õn ve AB’nin bu konudaki inisiyatifi de elinden alõnmõş olabilir. Doğu Akdeniz ise deniz yetki alanlarõnõn paylaşõlmasõ konusunda yeni gelişmeler olduğundan bütün bölgenin AB sularõ ilan edilmesi önlenmelidir. AB’nin bütün Doğu Akdeniz’i Türkiye’ye kapatma çabalarõna sonuna kadar karşõ çõkõlmalõdõr. Bu konuda hazõrlanan haritalara karşõ kendi haritalarõmõzõ ve önerilerimizi sunarak politikalar geliştirmeliyiz. Üniversiteler siyasallaştõrõlõyor - Üniversitede işler nasıl gidiyor? - Üniversiteler maalesef siyasallaşõyor. Sayõn Başbakan’a fahri doktora unvanõ verilmesi buna en iyi örnek. Üniversiteler kendini günlük politikadan izole etmelidir. Öte yandan atananlar genellikle nitelik yerine kendilerine yakõnõ seçiyor artõk. Bu bir nevi partizanlõk. Zaten, evrensel standartlarda bilgi üretecek insan sayõsõ üniversitelerde az. Bunu arttõrmak lazõm. Ben yeni rektöre oy vermedim, dekanlõk sürem bitti ve ayrõldõm. Rektörlükçe açõlan soruşturmalar bilimsel verimi düşürüyor üniversitede. Ama bunlar bizim iç işlerimiz. Ben hem Rektör Prof. Kemal Alemdaroğlu hem de Rektör Prof. Mesut Parlak döneminde yönetim kurulu üyeliği ve dekanlõk yaptõm. Kemal Hoca müthiş çalõşkandõ. Üniversiteye sabah erkenden gelir, her şeyi inceler ve takip ederdi. Hak etmediği, uğradõğõ haksõzlõklara üzülüyorum. Mesut Hoca’nõn tarzõ farklõydõ. O da üniversitede yapõlamayan pek çok projeyi başarõyla bitirdi. Tõp dõşõndaki bölümlere de büyük hizmetleri oldu. Sorunlara farklõ yaklaşmasõnõ biliyordu. Üniversitenin saygõnlõğõnõ her ikisi de korudu. Her ikisi de devlet terbiyesi almõş hocalarõmõzdõ. Üniversiteye politika sokmadõlar, politikacõlarla içli dõşlõ olmadõlar. Üniversiteyi herhangi bir partiye yaklaştõrmadõlar ve çok zor dönemlerde başarõyla görev yaptõlar. Ben bu nedenle ikisine de minnettarõm. P O R T R E Prof. Dr. BAYRAM ÖZTÜRK Eski İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanõ. Aynõ fakültede ders vermeye devam ediyor. Merkezi Monaco’da bulunan, Monaco Prensi Albert’in başkanlõğõnõ yaptõğõ CIESM (Akdeniz Bilim Komisyonu) ve Türk Deniz Araştõrmalarõ Vakfõ (TÜDAV) kurucu başkanõ ve yönetim kurulu üyesi. IMO (Uluslararasõ Denizcilik Örgütü) Deniz Çevresini Koruma Komitesi Türkiye delegesi. 50’nin üzerinde makalesi ve dört kitabõ var. Birçok deniz ve okyanusta araştõrmacõ olarak görev yaptõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Saros Körfezi neden koruma altına alınmıyor? - Türkiye denizlerinde kõyõsal alanlarda yani ülke karasularõ içinde ilk korunmasõ gereken yer Saros Körfezi’dir. Bu konuda Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü’nün geçen yõl tarafõmõza yaptõrdõğõ bir araştõrma var. Bu araştõrmada biz Saros Körfezi’nin balõkçõlõk dahil her tür deniz etkinliği için koruma alanõ ilan edilmesini önerdik. Burasõ zaten doğal bir akvaryum. Karadeniz ve Marmara’ya geçen balõklar burada beslenirler ve büyürler. Lüfer, palamut, kõlõç hepsi burada beslenirler. Saros birçok balõğõn üreme yeridir. Ama kõlõç balõğõ azaldõ, tekir, barbunya, berlam ve diğer dip balõklarõ aşõrõ avcõlõk sonucu tükendi. Bunlarõn stoklarõnõn yenilenmesi için ciddi bir koruma ve yönetim planõ gerekiyor. Balõkçõlõğa kapanan bir bölgeye balõk sayõsõnõ arttõrmak için suni resif amaçlõ araba, beton blok veya başka bir şey atmaya gerek yoktur. Sistem kendini kõsa sürede yeniler. Ayrõca, bu bölge Çanakkale savaşlarõ nedeniyle dünya kültürel mirasõnõn bir parçasõ. Hâlâ Morto Koyu’nda ve Mehmetçik Feneri’nin altõnda denizin dibinde birçok batõk ve savaş kalõntõsõ duruyor. Saros kõyõlarõ binlerce insana mezar olmuş bir yer. Sadece bu neden bile Saros Körfezi’nin korunmasõ için yeterli bir gerekçedir. Bu konuda ilgili bakanlõklarõ yani Tarõm ve Köy İşleri ile Çevre ve Orman bakanlõklarõna konunun daha iyi anlatõlmasõ ve baskõ yapõlmasõ lazõm. İklim değişikliği sonucunda kõyõsal alanlardan binlerce kişi göç edebilir. Kekova’da suyun içinde gördüğümüz Lahitleri 100 yõl sonra görmeyebiliriz. Üniversiteler kendini günlük politikalardan izole etmelidir. Atananlar nitelik yerine artõk kendilerine yakõn olanõ seçiyor. Bu da bir nevi partizanlõk. S a r o s K ö r f e z i k u r t a r ı l m a y ı b e k l i y o r [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle