Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Festivaller de Yozlaştı...
Çevrenin ilgisini çekmek, kendilerinin de var
olduğunu kanıtlamak amacıyla, ülkemizde fes-
tival (şenlik) düzenlemeyen ilçe, belde, hatta köy
kalmadı...
Festivallerin dışında kültürel etkinlikten yok-
sun yöre halkı, ne yazık ki, kendini hep olayın
dışında tutarak bunu bir araya gelme olmaktan
çıkarıyor, doğup büyüdüğü yerlerin gururu sa-
yıyor.
Öyleleri var ki, böyle bir gurur yaşayacağı coş-
kusuyla, yüzlerce kilometre uzaklardan gelerek
özlem gideriyor.
Yıllar önce Hacıbektaş’a Amerika’lardan,
Avustralya’lardan, Avrupa’nın nerdeyse her
kendinden gelenler olduğunu gördüğümde
nasıl duygulanmıştım!
Bizde bu tür gösterimsel etkinliklerin, eski gün-
leri, yaşadığımız günlere ulama duygusundan
doğduğunu düşünüyorum. Sanırım, dünyanın
hemen her yerinde düzenlenen kent ya da sa-
nat festivallerinde bu duygunun etkisi vardır.
Amerika ve Avrupa’da festivaller zamanla sa-
natsal bir nitelik kazanarak yarışma amaçlı şö-
lenlere dönüşmüştür: Tiyatro, sinema, müzik
festivalleri vb.
Almanya’nın Fasching’i, festivalin dinsel kö-
kenli olduğunu düşündürüyor. Mısır’da firavu-
nun özel günlerinde yapılan festivallerde halk
yedirilir içirilirdi. Hıristiyanlığın Noel’i de bir ara-
ya gelme, yeme içme şenliğidir. Müslümanlığın
festivali sayılan bayramlarda da aynı şey yapı-
lıyor.
Doğada yeniden üremeyi simgeleyen Nev-
ruz’un da festivalden farkı yoktur.
Gerek dinsel gerek sanatsal festivallerde
üretim başta gelir. Gösterimi yapanlar da, yi-
yecekleri hazırlayanlar da dışarıdan gelenler de-
ğil, yöre insanlarıdır. Bu bağlamda şarap tan-
rısı Dionysos adına düzenlenen oyun şenlikleri,
en eski festival sayılır.
Ama sanırım, insanları topluca eğlendirip
üretici kılmaya yönelik festivaller amacından bir
hayli saptı... İki örnek vererek, her alandaki yoz-
laşmanın festivallere de bulaştığını belirtmeye
çalışayım.
Genellikle “şenlik” denilen festivallerde halk
hep eylemsizliğe itilerek, ideolojik amaçlar,
duygu sömürüsü öne çıkarılıyor. Eylemi, gör-
kemli sahnelerde şarkıcılar, türkücüler göste-
riyor. Böylece hiçbir üretimde bulunmayan
halk, genellikle sanatçı diye göklere çıkarılan bir-
takım şarlatanların düzeysiz esprileriyle sözde
gülüyor, eğleniyor...
“Alkış dilenciliği” buralarda artık kepazeliğe
dönüşüyor.
Onların istediği yolda konuşmazsa, bu dü-
zeysiz gösterilerde en büyük felaket kültür
adamlarının başına geliyor. Bir festivalde ken-
dimi “büyük şair” diye tanıtılanların arasında bu-
lunca ne yapacağımı bilememiştim.
Yıllar önce festival yerine minibüsle getirildi-
ğime üzülen bir belediye yetkilisi dönüşte be-
ni arabasına alacağını söylemişti de, ağzı bal-
lı iki şarkıcıyla karşılaşınca, yüzüme bile bak-
madan gaza basmıştı...
Sonuncusunda, AKP’li belediye başkanı ile,
en az onun kadar AKP’li bir kaymakamın, ko-
nuşmamı bitirince salondan nasıl kaçtıklarını gö-
rüp bir yandan sevinmiş, öte yandan bu ilkel-
liğe bir anlam verememiştim.
Öyle ya, “Atatürk’e dil uzatmak ahlaksızlıktır”
diyen bir kişi, dincilerden, tarikatçılardan baş-
ka ne bekleyebilir!..
Atatürk’ün nice savaşımlarla bağımsızlığına
kavuşturduğu yurdumuzda, her tarafı gözünü
aydınlıktan kaçıran harabe baykuşlarının sarması
ne acı!..
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
T
iyatro eleştiri yazõlarõnõ kitaplaştõrma edi-
mi bizde de yaygõnlaşõyor. Eleştirmenin
yazõlõ tanõklõğõ, bir ülkenin tiyatrosunun
belirli bir döneminin belgelenmesi anlamõna
geliyor. Aynõ dönemin tanõklõğõnõ yapmõş birkaç
eleştirmenin yazõlarõnõ aynõ anda okumak da be-
lirli bir oyunun uyandõrdõğõ tepkilerin farklõlõğõ-
nõ ya da benzerliğini vurgulamasõ açõsõndan
önemli. Böylece, bu metinleri yõllar sonra oku-
yanlar, tartõşõlan yapõmla ilgili olarak daha nes-
nel (yansõz) sayõlabilecek bir bakõş açõsõna ka-
vuşmuş oluyor.
Uzun süredir Türkiye’de yaşayan, Başkent Üni-
versitesi öğretim üyesi Laurence Raw, Mitos-
Boyut’tan çõkan ‘Türk Sahnelerin-
den İzlenimler’ başlõklõ kitabõyla son
20 yõlõn Türk yapõmlarõna ilişkin
değerlendirmelerini ilk kez Türkçe
olarak okurlara sunarken, daha önce
yayõmlanmõş benzer kitaplarda yer alan eleştiri-
lerden farklõ özellikler sunuyor.
Bu fark-
lõlõk öncelikle eleştirilerin bir internet der-
gisi olan Theatreworld Internet Magazine
için İngilizce yazõlmõş olmasõndan kay-
naklanõyor. Bir başka deyişle, yazar
Raw’un hedef kitlesi dünyanõn her ya-
nõndan tiyatro meraklõlarõ. Raw bu ne-
denle, ağõrlõklõ olarak, Türk tiyatrosunu
bilmeyen, yapõmlarõ izlememiş yaban-
cõ okurlara sesleniyor. Söylemeye gerek
yok, Raw’un liste başõ yazarõ Shakes-
peare. Kitapta incelediği 50 dolayõnda-
ki oyundan 10’u Shakespeare’den... Raw, Cüneyt
Gökçer’in 1980’li yõllarda Lear’i -‘baba’
kimliğini ön düzeye alarak- yorumladõğõ ün-
lü trajedinin video çekimini de izlemiş ve
değerlendirmiş. (Gökçer’in 1960’lõ yõl-
lardaki -‘kral’ kimliğine ağõrlõk verdiği-
ilk Lear yorumunu izleyebilmiş olsaydõ,
büyük sanatçõnõn yapmõş olduğu iki fark-
lõ Lear çalõşmasõndan farklõ biçimde et-
kilenecekti kuşkusuz.)
Ne ki İngiliz yönetmenlerin Türki-
ye’deki çalõşmalarõnõ çoğunlukla olum-
lu bir yaklaşõmla değerlendiren eleştir-
men Raw, Shakespeare oyunlarõ bağ-
lamõnda pek de taraf tutar görünmüyor.
Kendi değerlendirme yazõmda pek çok
noktasõna itiraz ettiğimi anõmsadõğõm
-birkaç yõl öncesinin- ADT yapõmõ ‘Bir
Yaz Gecesi Rüyası’nõ epeyce sevimli buldu-
ğunu söylüyor. Nesrin Kazankaya’nõn Tiyat-
ro Pera’da sahnelediği ‘Venedik Taciri’ oyu-
nunu ise ‘Uzun zamandır izlediğim en sağlam
ve heyecan verici Shakespeare çalışmasıydı’
sözleriyle birinci sõraya koyuyor. Oyun Atöl-
yesi’nin ‘Othello’ çalõşmasõnõ ise coşkuyla
alkõşlõyor.
Kitapta ele alõnan oyunlardan en az 40’õ
2000’li yõllarda yapõlmõş çalõşmalar. Raw,
Devlet Tiyatrolarõ’nõn Ankara, İstanbul ve ba-
şa kentlerdeki sahnelerinde yer alan oyunlar ya-
nõnda özel tiyatrolarõn yapõmlarõna da geniş yer
vermiş. Böylece değerlendirmeler, ‘Ashu-
ra’dan (Garajistanbul) ‘Sivas ‘93’e (Dostlar Ti-
yatrosu), ‘Kara Tavuk’tan (DOT) ‘Hep Aşk
Vardı’ya (Kent Oyuncularõ), ‘Roma Hama-
mı’ndan (AST), ‘Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölü-
mü’ne (Oyun Atölyesi), ‘Tuhaf Bir Çift’ten
(Tiyatro İstanbul) ‘Koca Bir Aşk Çığlığı’na
(Aysa Prodüksiyon) uzanarak farklõ renklerdeki
sahne sunumlarõnõ kucaklõyor.
Raw’un oyun değerlendirmeleri kõsa ve öz-
lü. Genellikle yapõmlarõ izlememiş seyirciye ses-
lendiği için, zaman zaman sahneden giysi, de-
kor ve hareket düzenine ilişkin ilginç betimle-
meler aktarõyor. ADT’nin ‘Salome’ yapõmõna
“Siyah deri kostümlü birkaç oyuncu çağdaş
elektronik müzik eşliğinde, metalik dekorun
etrafında törensel bir şekilde dolanıp durdu”
diyerek karşõ çõkarken İrlandalõ Oscar Wilde’a
haksõzlõk edildiğini düşünüyor kuşkusuz. Ne ki
kendi vatandaşõ ünlü tiyatro adamõ Peter
Hall’un, George Orwell’in romanõ ‘Hayvan
Çiftliği’nden yaptõğõ sahne uyarlamasõnõn kö-
tü olduğunu da açõk açõk söylüyor.
‘Türk Sahnelerinden İzlenimler’de yer
alan değerlendirmelere katõlabilir ya da karşõ çõ-
kabilirsiniz. Ama Türk tiyatrosuna Türk ol-
mayan bir yazarõn gözlükleriyle bakma fõrsatõ-
nõ da geri çeviremezsiniz...
Başkent Üniversitesi’nden Laurence Raw 50’yi aşkõn oyun eleştirisiyle tiyatromuzu değerlendiriyor
Laurence Raw’un, çoğu bir internet dergisi olan Theatreworld
Internet Magazine’de yayõmlanmõş tiyatro yazõlarõ, çevirileriyle
birlikte Mitos-Boyut’tan çõktõ. Tiyatromuza yabancõ bir
eleştirmenin gözlükleriyle bakmamõza fõrsat tanõyan metinler...
Raw, Cüneyt Gökçer’in 1980’li yıllarda Lear’i -‘baba’ kimliğini ön düzeye alarak-
yorumladığı ünlü trajedinin video çekimini de izlemiş ve değerlendirmiş.
Kara Tavuk
ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Ba-
kanlõğõ’nõn 5846 sayõlõ Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’nda yapacağõ deği-
şiklikle, internetten müzik ve film dos-
yasõ indirilmesine karşõ ABD ve Avrupa
ülkelerindeki gibi sõkõ denetim ve ce-
zalandõrma sistemi getirilecek. Daha ön-
ce internetten müzik indirdiğinde ceza
görmeyen kullanõcõ ve servis sağlayõ-
cõlara da yaptõrõm uygulanmasõ hedef-
leniyor. ABD’de kullanõcõ ya da sağla-
yõcõlara ilk uyarõda yüzde yetmiş başa-
rõ elde edilirken, Türkiye’de diğer dün-
ya ülkelerindekine yakõn bir sistem
olacak şekilde birkaç sefer uyarõ, son-
ra idari para cezasõ ve çok õsrarcõ olu-
nuyorsa hapis cezasõ verilmesi planla-
nõyor. Telif Haklarõ ve Sinema Genel
Müdürü Abdurrahman Çelik, telif
haklarõnõn korunmasõna ilişkin her tür-
lü çalõşmayõ yaptõklarõnõ ve son dö-
nemde de çalõşmalara hõz verdiklerini
söyledi. Çelik, Kültür ve Turizm Bakanõ
Ertuğrul Günay ve sektör temsilcile-
rinin katõlõmõyla İstanbul’daki toplantõda
5846 sayõlõ yasada yapõlacak değişik-
liklerin ele alõndõğõnõ, söz konusu de-
ğişiklikleri ekim ayõ sonuna yetiştirmeyi
hedeflediklerini bildirdi.
MEHLİKA AKGÜN
P
akistan ordusunda Türk-
çe bilen subaylara ihtiyaç
olmasõ nedeniyle 1963
yõlõnda Türkiye’ye gelen emekli
albay, çevirmen Masud Akhtar
Shaikh, Türkçe öğrendikten son-
ra Nâzım Hikmet’ten Aziz Ne-
sin’e, Orhan Kemal’den Yaşar
Kemal’e dek Türk edebiyatõnõn
en önemli isimlerinin eserlerini
Urducaya ve İngilizceye çevirdi.
Türkçeden çevirdiği tüm yapõt-
larõn Pakistan’da çok beğenildi-
ğini belirten Shaikh, bunlar ara-
sõnda en büyük ilgiyi Aziz Nesin’in gördü-
ğünü söyledi. Bugün 80 yaşõnda olmasõna
rağmen yazõn çalõşmalarõnõ sürdüren yazar-
la Türk edebiyatõ üzerine konuştuk.
- Türk edebiyatına ilginiz nasıl başladı?
Dil öğrenmek amacõyla Türkiye’ye ilk kez
1963’te gönderildim. 1965’te ise Kara Harp
Akademisi kursu için Türkiye’ye ikinci de-
fa geldim. Türkiye’yi karõş karõş gezdim,
Türk edebiyatõna ilgim de bu sõrada başladõ.
Türk eserlerini çevirmeye başladõm, ilk çe-
virdiğim yapõt Ömer Seyfettin’in Kaşa-
ğõ’sõydõ. Bunun ardõndan Aziz Nesin ile ta-
nõştõm.
- Aziz Nesin’in sizin için ayrı bir yeri var
sanırım.
Tanõştõğõm ilk Tük yazar Aziz Nesin’di.
Onun öykülerini Akbaba’da okuyordum,
bir gün çevirilerini yapmaya başladõm. Ne-
sin’den 20 öyküye yer veren bir kitap ya-
yõmladõm. Nesin’in çok güzel bir dili var; mi-
zahõ da, acõ mizahõ da çok iyi kullanõyor. Pa-
kistan’da Nesin gibi bir yazar yok. Ama işin
ilginç olanõ, onun yazdõğõ konular, anlattõk-
larõnõn birçoğu Pakistan’da yaşananlarla ay-
nõ. Kitap Pakistan’da çõktõ-
ğõnda, öyküleri benim yazdõ-
ğõmõ düşünenler olmuştu. “Bu
kitap tercüme falan değil. Bu
adam Pakistan’da olanları
yazmış” demişlerdi. Türkçe-
den çevirdiğim diğer kitaplar
için de aynõ yorumlarõ yapõ-
yorlar. Pakistanlõlar, Türki-
ye’nin tamamen Batõlõ bir mil-
let olduğunu düşüyorlardõ.
Ancak kitaplarõ okuduktan
sonra “Onlar da bize benzi-
yor” demeye başladõlar.
- Türk şairlerinden kim-
leri okudunuz peki?
Nâzõm Hikmet’i çok seviyorum, şiirlerini
çevirdiğim ilk şair oydu. Pakistan’õn en bü-
yük şairlerinden Faiz Ahmad Faiz, Nâzõm’õn
üç şiirini, İngilizceden Urducaya çevirmiş-
ti, zaten kendisi Nesin’in de arkadaşõydõ. Bir-
likte Nâzõm’õn yapõtlarõnõ çevirmeye karar
verdik ama kendisi 8 ay sonra vefat etti. Son-
ra tek başõma Nâzõm’õn şiirlerini İngilizce-
ye çevirmeye başladõm. “Nâzım Hikmet’in
101 Şiiri” adlõ bir kitap yayõmladõm, çok be-
ğenildi. Şimdi herkes bu şiirleri Urducaya çe-
virmemi istiyor ama benim o kadar vaktim
yok maalesef.
- En çok hangi Türk yazarı beğenildi Pa-
kistan’da?
En çok Aziz Nesin beğenildi. Nesin’in öy-
külerini çevirdiğim kitaplarõ çok ilgi görün-
ce bana, “Başka hangi Türk yazarlarını bi-
liyorsunuz” diye sormaya başladõlar. Mem-
duh Şevket’ten Reşat Nuri’ye, Sabahattin
Ali’den Sait Faik’e dek Türk edebiyatõnõn
en önemli yazarlarõnõn eserlerini “Türki-
ye’nin En Güzel Hikâyeleri” adlõ bir kitapta
topladõm. Türkçeden çevirdiğim tüm yapõt-
lar Pakistan’da çok beğenildi.
MASUDAKHTARSHAIKH, TÜRKYAZARLARITANITIYOR
‘Pakistan’da en çok
Aziz Nesin seviliyor’
‘District 9’ liste başı
Kültür Servisi - Yönetmenliğini ABD’li
yönetmen Neill Blomkamp’õn yaptõğõ,
yapõmõnõ ‘Yüzüklerin Efendisi’ filminin
yapõmcõsõ Peter Jackson’õn üstlendiği,
oyunculuk deneyimi olmayan isimlerin
de rol aldõğõ bilim-kurgu filmi ‘District 9’
ABD’de gösterime girer girmez liste başõ
oldu. Türkiye’de ekimde gösterime
girecek olan film konusu şöyle: Kendi
gezegenlerinde hayatta kalan son
uzaylõlar sõğõnmak için dünyamõza
gelirler. Güney Afrika’da ‘District 9’
olarak tanõmlanan bir yere geçici olarak
yerleştirilir ve Multi-National United
(MNU) isimli özel bir şirketin
denetimine verilirler. Bir MNU çalõşanõ
olan Wikus, gizemli bir virüs kapõnca
yavaş yavaş uzaylõlarõn DNA yapõsõnõ
kazanmaya başlar. Böylece, bir anda
dünyanõn en değerli adamõ haline gelir ve
son çare olarak District 9’a saklanõr.
Savaş Yıldızı beyazperdede
Kültür Servisi - Yõllar önce yayõmlanan
televizyon dizisi ‘Savaş Yõldõzõ
Galactica’ film oluyor. Ünlü diziyi
Universal yapõm şirketi için filme
çekecek isim ABD’li genç yönetmen
Bryan Singer. ‘Olağan Şüpheliler’, ‘X-
Men 2’ ve ‘Süpermen Dönüyor’ gibi
birçok sinema filmine imzasõnõ atan
yönetmenin, filmin yapõmcõlõğõnõ da
üstleneceği, filmin senaryosunun ise 70’li
yõllara damgasõnõ vuran, bilim kurgu-
aksiyon türündeki dizinin yaratõcõsõ Glen
A. Larson tarafõndan yazõlacağõ tahmin
ediliyor. “Savaş Yõldõzõ Galactica” dizisi,
80’li yõllarõn başõnda ve de 90’larda
olmak üzere iki defa Türkiye’de
televizyonlarda yayõmlanmõş ve büyük
bir hayran kitlesi yaratmõştõ.
KANUNDADEĞİŞİKLİKYAPILACAK
İnternetten
müzik
indireneceza...
Kültür Servisi - Prof. Dr. Hüsamettin
Koçan, Okan Üniversitesi Güzel Sa-
natlar Fakültesi dekanõ oldu. Ülke-
mizde güzel sanatlar eğitimine yön ve-
ren, yaptõğõ resimlerle dünya çapõnda
önemli başarõlara imza atan, ödülle-
ri ve sergileriyle adõndan söz ettiren,
son yõllarda memleketi Bayburt’ta aç-
tõğõ Baksõ Sanat Müzesi’yle sanat
dünyasõnõn dikkatini çeken Koçan, iki
yõldõr öğretim kadrosunda bulundu-
ğu Okan Üniversitesi’ndeki görevini
artõk güzel sanatlar fakültesi dekanõ
olarak sürdürecek.
Bir sanatçõ olmanõn ötesinde eğitimci yö-
nüyle de ülkemizde plastik sanatlar ala-
nõndaki en önemli isimlerden sayõlan
Koçan, Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi’nde dekanlõk
görevini sürdürmüştü. Eğitimciliğe
Okan Üniversitesi’nde devam eden,
sergi ve müze çalõşmalarõnõ yürüten
Koçan, yöneticiliğe geri döndü ve
Okan Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar
Fakültesi Dekanlõğõna atandõ. Prof.
Koçan, yeni görevi sõrasõnda güzel sa-
natlar eğitimine yepyeni bir tasarõm an-
layõşõ getireceğini açõkladõ. Hüsamet-
tin Koçan yõllarõn evrensel birikimiy-
le disiplinler arasõ bir temel üstünde,
öğrenci odaklõ çağdaş bir eğitim mo-
deli ve yeni bir akademik kadro oluş-
turacaklarõnõ bildirdi.
OKAN ÜNİVERSİTESİ
Hüsamettin
Koçan yeniden
dekan oldu
Kültür Servisi - Türkiye çağdaş sanat
sahnesinin önemli adlarõndan Sarkis’in
50 yõllõk sanat yaşamõnõn tüm evrelerine
õşõk tutacak ‘Site’ sergisi, 10 Eylül’de
İstanbul Modern’de sanatseverlerle
buluşacak. İlk kez sanatõnõn farklõ
dönemlerini bir araya getireceği bu
sergide Sarkis, Müze’nin sergi
salonlarõnõ geçmişinin izleri ile dolu, ucu
bucağõ olmayan bir kent olarak inşa
edecek. Bir kentin olasõ mekân, figür ve
olgularõnõ bir araya getirecek olan
sanatçõ; kamusal sorunlarõ, insanlarõ,
evsizleri, mekânlarõ; ses, koku ve
sloganlarõyla kentin tüm dinamiklerini
sanatõnõn evreleriyle iç içe örecek.
İstanbul Modern’in bir sanatçõ için
düzenlediği en kapsamlõ sergi olma
özelliği taşõyan ‘Site’, 10 Ocak’a dek
açõk olacak.
‘TürkSahnelerindenİzlenimler’
İstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõ
MEHMET EMİN BERBER
DATÇA - “Direnmek gerek, direnmek. Ne
iktidarlardan, ne baskıdan yılmak yok…
Her zaman gönüllü olun. Ben Atatürk’e,
Laik Cumhuriyet’e bağlıyım. Onlar do-
lara, Euroya...” diyor Muzaffer İzgü.
“Gülmece, yenilen insanın, yenene karşı kul-
landığı topsuz, mermisiz bir silahtır.
Vurdu mu devirir” sözleriyle “silahının
gücünü” vurguluyor. Datça’daki “Edebi-
yat Günleri”nin onur konuğu İzgü, çok ça-
lõşmasõnõn nedenini, “Halkıma borcum
var. 3 yıl bu halk, verdiği vergi ile beni
okuttu. ” diye açõklõyor.
Bir çocuğu ağlatmanõn kolay, güldürmenin zor
olduğunu söyleyen Muzaffer İzgü “Eğer
gülmecenin dozunu çocuk yapıtlarına gü-
zel serpiştiremezseniz, komik olan siz
olursunuz. Çocuk okuru olmayan bir
toplumun, büyük okuru asla olamaz. Ço-
cuklar düzeyli çocuk kitaplarıyla okuma
alışkanlığı kazanıyor” diyor.
Sarkiz’in
1980’lerdeki
bir
sergisinden.
İ Z G Ü ’ D E N Ç O C U K L A R A
‘Ağlatmak kolay,
güldürmek zor’
İstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõ