Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ
18
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
25 Temmuz
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
Muhasebe Cilveleri
Büyük ekonomik bunalıma neden olan rakamlar
ortaya çıkmaya başladı.
Bunalımın ilk günlerinde, “Bu ne ekonomi ve ne
de finansal pazarlar bunalımıdır; bu, bir muhase-
be skandalları bunalımıdır ve en az üç yıl sürer” der-
ken bana inananlar azdı. Şimdi açıklanmaya
başlanan rakamlar, bu yargıları destekliyor.
Örnek olarak, “General Motors’un Denetim
Komitesi, 2006 yılında bu şirket için bunu (halka
açıklanan finansal tabloların gerçeği yansıtıyor ol-
masını) yapabilmiş olsaydı, şirketin geçen kış ba-
şına gelenler (iflas durumu) gelmeyebilir, olaylar
başka biçimde gelişmiş olabilirdi.” (Harvard Bu-
siness Review, Haz. 2009, s. 93) Üç finansal tab-
lo uzmanının yazıda sunulan bulgularına göre,
2006’nın 31 Mart’ta son bulan ilk çeyreği sonunda
GM’de uygulanan muhasebe sistem ve kuralla-
rı, şiketin bu dönemde 3 milyar dolardan fazla za-
rar etmiş olduğunu göstermekteydi. Şirket, uy-
gulanan sistemin bu kötü ama gerçek sonucunu
halka olduğu gibi açıklamak yerine, ABD’de uy-
gulanan muhasebe kurallarının uygulayıcılarına
sağladığı seçeneklerden birini kullanarak, 2006 ilk
çeyreğindeki 3 milyar dolarlık zararı, 1 milyar do-
lar kâra dönüştürmüş ve şirketin bu çeyrekte 1 mil-
yar dolar kârlı olduğunu açıklamıştı. Bu muhasebe
kuralı, dönemde elde edilebilecek bir seferlik faa-
liyet dışı kârların, dönemsel faaliyet kârı olarak gös-
terilebileceğini öngörmekteydi ve ABD’de uygu-
lanan muhasebe kurallarına uygundu. Yani, GM
muhasebecileri, ünlü bağımsız denetçileriyle de
anlaşarak, dönem kârını 4 milyar dolar arttırmış-
lar ve aslında şirketin 3 milyar dolar zararlı oldu-
ğu gerçeğini halktan ve Sermaye Piyasası Kuru-
lu’ndan saklamışlar, yani finansal tablolarla, uy-
gulanan kurallara uygun, ama “kuyruklu bir yalan”
söylemişlerdi.
Bu gerçek dışı finansal açıklamayı topluma haz-
mettirdikten sonra, 2008 yılında da hesap siste-
minin yarattığı 30.8 milyar dolarlık yıllık zararı, uy-
gulanan kurallara göre suç olmayan değerleme se-
çeneklerinden yararlanarak 16.8 milyar dolara in-
dirivermişler ve topluma bu biçimde açıklamışlardı.
Diğer deyişle yöntem değiştirerek 14 milyar do-
lar tutarında ek kâr (!) yaratmışlardı.
2009 Haziranı’nda GM, 275 bin işçisi, ABD’de
satılan oto sanayi ürünlerinin dörtte birinin satı-
cısı ve ABD yöneticilerince “batırılamayacak ka-
dar büyük” sayıldığı için 50 milyar dolar devlet yar-
dımı ile kurtarılmaya çalışılmaktadır. Merak edi-
len şudur: ABD toplumuna yüklenmiş bulunan bu
okkalı zarar, 2006 yılından başlayarak halka olduğu
gibi açıklansa ve şirket yöneticileriyle bankaların
ortak çabalarıyla giderilmeye çalışılsaydı, bu bü-
yük zararın millet kesesinden ödenmesi önlene-
bilir miydi?
Şimdi, ABD’de finansal çevreler, kurallara uy-
gun olsa da kamuoyundan gizlenen bu büyük za-
rarın önlenebileceğini düşünüyor. Ama hâlâ böy-
le bir duruma izin veren muhasebe kuralları
(ABD- GAAP’ı) o ülkede uygulanmaya devam edi-
liyor ve bu kuralları düzeltmek, birçok kişinin ak-
lına gelmiyor.
Bu gevşek muhasebe kuralları birçok şirkette
sürdürülüyor ve her gün birçok şirkette “zehirli var-
lıklar” (getirebileceğinden yüksek değerlerle gös-
terilen varlıklar) oluşumu sürüyor.
Bunun için, önce muhasebe kurallarındaki bo-
zuklukların düzeltilmesi gereklidir. Kuralların dü-
zeltilmesi olanağı vardır; ama bunu isteyen siya-
sal ve mesleki irade yoktur.
maysan@cumhuriyet.com.tr
maaysan@superonline.com
Nereye gidiyoruz?
Araştırmacı-yazar Tevfik Çav-
dar’a iki sorumuz oldu:
- Türkiye ve dünya sizce hangi
dönemeçte?
- Geride bıraktığımız Özal-Çiller-
Kemal Derviş ve AKP’nin ekonomik
çizgisi bu yeni küresel düzene ek-
lemlenme, çıpalanma gayretleriyle
doludur. AB uyum yasaları, Kemal
Derviş yeniden yapılanma kanunları,
IMF programları, Türkiye’yi küresel
neo-liberal sisteme eklemlemiş ve
bugünü yaratmıştır. Ülkenin geleceği
de böylece bir nevi ipotek altında-
dır. Bir başka deyimle “mortgage”
sarmalı içindeyiz. Değindiğim bu ek-
lemlenme, küresel kapitalizmle Tür-
kiye’nin gelecekteki yol haritasının
ana çizgilerini belirleyecektir. Geri-
de kalan çeyrek yüzyılda ekonomik
savunma hattımızın tüm direnç nok-
taları, kaleleri özelleştirme yoluyla
kaybedilmiştir. Sanayimizin ağırlığı
özel kesime kaymış ve uluslarara-
sı büyük sanayi te-
kellerinin taşeronu
haline dönüşmüştür.
Finans sisteminde
çoğunluk yabancı
bankalara geçmiş ve
halkın birikimlerinin
kullanılması onların
kararlarına bağlan-
mıştır. Son ekono-
mik kriz, küreselleş-
miş kapitalist düzenin
varlığını, geleceğini
tehdit etmektedir.
ABD, AB G-8 ve G-
20’lerin egemenleri
olarak sistemi kur-
tarmak için her türlü
çılgınlığı yapmaya hazırdırlar. Onlar
mal derdinde, fukaralar, açlar, iş-
sizler adeta üç otuz paraya çalış-
maya zorlanan emekçiler ise can
derdindedir. Önümüzdeki elli yıl
önemli mücadelelere tanık olacak-
tır. Bizleri bekleyen dö-
nemeç budur. Vizyon
sahibi olduğu düşün-
meden yinelenen Turgut
Özal ve ardıllarının Tür-
kiye’yi getirdikleri nokta
böyle travmatik bir aç-
mazdır. Kelimenin tam
anlamıyla aymazlıktır.
- Karamsarlık çev-
remizi giderek sarıyor.
Tarihe baktığımızda
bu karamsarlığa düş-
memize gerek var mı?
- Bu tablo karşısında
karamsarlık, o resmi çi-
zenlere düşer, yaratan-
lara düşer. Bilimsel, sos-
yalizmin bize öğrettiği ilk şey gele-
ceğin eşitlikçi özgür dünyasına olan
umudun yitirilmemesidir. İnsanlı-
ğın binlerce yıllık “sosyal mücade-
leler” tarihi buna tanıktır. Bu kez mü-
cadelenin boyutu küreselleşecektir.
Güney Asya’da “sweet shop”larda
çalışan emekçilerden, Hindistan’ın
“slumdog”larına, Güney Ameri-
ka’nın pampalarına, Doğu Kon-
go’da on yıldır katliamı andıran
emek sömürüsünü yapanlara, ezi-
len, sömürülen yurdumun emekçi-
lerine kadar yaygın bir cephede
umuda yolculuk başlayacak ve ge-
lişecek. Geleceğin, düşlenen dün-
yası bu kez tüm kürenin ezilenleri-
nin elleriyle kurulacak. 1960’lar
gençliğinin “Bir-iki-üç, daha fazla Vi-
etnam” belgisinin gerçekleşeceği bir
elli yıla giriyoruz.
Yargıç-yazar Eray Karınca’nın, titiz bir
çalışma sonucunda ortaya çıkardığı “Ka-
dına Yönelik Aile İçi Şiddete İlişkin Hu-
kuksal Durum ve Uygulama Örnekleri” ki-
tabından anlıyoruz ki, yasalar, yaşamın
gerçekleri karşısında yeterli olmuyor. İş-
te orada yargıcın, yargı kararının önemi
öne çıkıyor. Eray Karınca, uygulamadan
örnekler verirken bu duruma dikkat çe-
kiyor:
“Kadın öğretmen, eşinden sorumsuz-
luğu, ilgisizliği, çalışmayışı yanında içki-
ye düşkün olup sarhoşluğu nedeniyle ken-
disine ve çocuklarına şiddet uygulama-
sı nedeniyle boşanmış. Üç yıl sonra ada-
mın çok kötü duruma düşmesi nedeniy-
le çocuklarının isteğiyle yeniden eve al-
mış. Üç ay her şey iyi. Sonra adam ye-
niden içmeye ve bunlara eziyete başla-
mış. Karakol ve savcılıktan sonuç ala-
mamış. Adamın şiddetinden korunmak ve
evden uzaklaştırılmasını sağlamak için
mahkemeye dilekçeyle başvurdu. İfa-
delerini içten buldum. Boşanma halinde
bile toplumumuzda erkeklerin, eş ve ço-
cukları üzerinde tahakkümlerini sürdür-
düklerini, hatta namus bekçiliği yaptıkla-
rını bildiğim için istemi kabul ettim.
İkinci olayda, kadın bir kamu kurulu-
şunda müdür yardımcısı, eşinden bo-
şanmış. Başkasıyla evli olan bir işadamıyla
nişanlı olarak sekiz ay yaşamış. Ayrılmak
istediğinde erkek şiddet uygulamış, ma-
kamında tokatlamış. Ceza davasında kü-
çük bir miktar para cezası çıkmış. Dilek-
çesinde, ‘Bu adam bu parayı her ay ve-
rir ve gelir beni tokatlar’ diyor. Bu yüzden
evinden ayrılmış, ailesiyle yaşamaya baş-
lamış. Ancak işe gelip giderken, ev dışında
her yerde adam takibe başlamış. Kadının
psikolojisi iyice bozulmuş. Bu taciz ve şid-
detten kurtulmak istiyor. Burada adamın
amacı kadınla ilişkisini sürdürmek. Yasa-
da açık bir hüküm yok dersek, erkeğin bu
haksız hareketine prim veririz. Kadın le-
hine koruma uygularsak, adamın kaybe-
deceği hiçbir şey yok. Zaten kadına şid-
det uygulamamalı ve taciz etmemeliydi.
Bu olayda ilk başvurulan mahkeme ka-
dının istemini resmi nikâhı yok diye red-
detti. Ancak 5. Aile Mahkemesi yerinde
bir yorumla kabul etti.”
Eray Karınca’ya göre, yapabileceğimiz
en iyi şey, bu yasanın ve olması gereken
hukuk açısından yorum ve olanaklarının
en geniş kesime ulaştırılması, toplumsal
duyarlılığın arttırılması. Peki yasadaki
en önemli boşluklar ne?
Eray Karınca’ya o soruyu da yönelttik.
Yanıtları pazartesiye...
Aile İçi Şiddet
Diplomat Olarak İsmet Paşa
Doç. Dr. HÜNER TUNCER
Lozan’da gerçekleştirilen
diplomasi, dünya tarihine
Türk ulusunun kazandığı bir
“zafer” olarak geçmiştir. Dip-
lomaside “zafer” ve “yenilgi”
kavramlarına yer olmaması-
na karşın, Lozan’da kazanılan
bir zaferdir ve bu zaferi bizle-
re kazandıran da, Ata-
türk’ümüzün yönergeleri doğ-
rultusunda bu diplomasiyi uy-
gulayan İsmet İnönü’dür.
Lozan Barış Görüşmelerin-
de bulunmak üzere, Lozan’a
giden heyetin başkanlığını Ata-
türk’ümüz tarafından bu gö-
reve uygun görülen Dışişleri
Bakanı İsmet Paşa üstlenmiş-
ti. Türk Heyeti, Lozan’a 14
maddelik bir yönergeyle git-
ti. Bu ana yönergenin ilk yarı-
sı, Türkiye’nin ulusal sınırlarıyla
ilgiliydi: Doğu sınırı, Irak sınırı,
Suriye sınırı, Ege adaları, Trak-
ya sınırı, Batı Trakya, Boğaz-
lar ve Gelibolu Yarımadası.
Yönergenin ikinci yarısı ise şu
sorunları kapsıyordu: Kapitü-
lasyonlar, azınlıklar, Osmanlı
borçları, ordu ve donanma,
Türkiye’deki yabancı kuruluş-
lar, Türkiye’den ayrılan ülkeler
ve oralardaki İslam toplulukları
ve vakıfları.
Yönergenin ilk maddesi olan
Doğu sınırına ilişkin olarak, şu
husus yer almaktaydı: ‘Erme-
ni yurdu’ söz konusu ola-
maz, olursa görüşmeler ke-
silir. Başka bir deyişle, Kon-
ferans’ta Ermeniler için Ana-
dolu’dan toprak istenirse, ba-
rış görüşmeleri kesilebilecek;
Türkiye, yeniden savaşı göze
alabilecekti. Bu konuda An-
kara’dan yeni yönerge iste-
meye gerek bile yoktu. İsmet
Paşa, bu konuda, Hükümet’e
danışmadan görüşmeleri
kesmeye yetkiliydi. İşte, Türk
heyeti, Lozan’da böylesine
kararlı bir tutum sergilemişti.
Batılılar, 12 Aralık 1922’de,
“Ermeni ulusal yurdu” istek-
lerini resmen Konferans’a ge-
tirdiler ve kuzeydoğu Anado-
lu vilayetlerinde ya da Kilik-
ya’da Ermenilere toprak veril-
mesini istediler.
İsmet Paşa, bu isteği ke-
sinlikle reddetti. İsmet Paşa,
“Türkiye’nin, Doğu vilayet-
lerinde ya da Kilikya’da ana-
yurttan ayrılabilecek bir ka-
rış toprağı yoktur” dedi.
Kapitülasyonlar konusunda
İsmet Paşa’ya verilen hükümet
yönergesinde, “kapitülas-
yonlar kabul edilemez, gö-
rüşmeleri kesmek gerekirse,
gereken yapılır” deniyordu.
Kapitülasyonlar konusunda
da, İsmet Paşa, Ankara’ya
danışmadan görüşmeleri ke-
sebilecekti.
Dışişleri Bakanı İsmet Pa-
şa aylarca Lozan’da kaldığı
için, Türkiye’nin dış ilişkile-
rinin yürütülmesine ilişkin
başka sorunlar da onun
önüne getiriliyor ve bu so-
runlarda kendisine danışılı-
yordu.
Lozan Konferansı görüş-
melerine ilişkin olarak, Mus-
tafa Kemal, Nutuk’ta şunla-
rı söylemiştir: “Baylar, mi-
rasçısı olduğumuz Osmanlı
Devleti’nin dünya gözünde
hiçbir değeri, saygınlığı ve
onuru kalmamıştı. Uluslarara-
sı hukukun dışında bırakılmış-
tı. Sanki güdüm ve kısıtlama al-
tına alınmış sayılıyordu.
“Benim, Türk ulusunun var-
lığı için, bağımsızlığı için, ege-
menliği için, yüzde yüz elde et-
mek ve sağlamak zorunda ol-
duğu temel hakların, dünyaca
tanınacağına hiç kuşkum yok-
tu. Çünkü, gerçekte bu temel
haklar güçle, hakedişle ve ey-
lemli olarak alınmıştı. Konfe-
rans masasında istediğimiz,
gerçekte elde edilmiş olan
hakların, yöntemine göre ya-
zılıp onanmasından başka bir
şey değildi. İsteklerimiz açık-
tı ve doğal haklarımıza daya-
nıyordu. Bundan başka, hak-
larımızı korumak ve sağla-
mak için, gücümüz de vardı;
gücümüz de yeterliydi. En
büyük gücümüz, en güvenilir
dayanağımız, ulusal egemen-
liğimizi elde etmiş, onu eylemli
olarak halkın eline vermiş ve
halkın elinde tutabileceğimizi
yine eylemli olarak kanıtlamış
olmamızdı.
“Baylar, Mondros Ateşkes
Antlaşması’ndan sonra, düş-
man devletler, Türkiye’ye dört
kez barış koşulları önermiş-
lerdir. Bunların birincisi, Sevr
Tasarısı’dır. Bu tasarı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nce tartı-
şılmaya bile değer görülme-
miştir. İkinci barış önerisi, Bi-
rinci İnönü Savaşı’ndan sonra
toplanan Londra Konferan-
sı’nın bitiminde, 12 Mart
1921’de yapılmıştır. Bu öneri,
Sevr Antlaşması’nda bazı de-
ğişiklikler yapılmasını öngör-
mekteyse de, değinilmemiş
sorunlarda Sevr Tasarısı’nda-
ki maddelerin tümünün oldu-
ğu gibi bırakıldığını kabul et-
mektedir. Bu öneri, bizce tar-
tışma konusu olmadan, İkinci
İnönü Savaşı’nın başlamasıy-
la sonuçsuz kalmıştır. Üçüncü
barış önerisi, 22 Mart 1922’de,
yani Sakarya Utkusu’ndan ve
Fransızlarla yapılan Ankara
Antlaşması’ndan sonra, Pa-
ris’te toplanan İtilâf Devletleri
Dışişleri Bakanlarınca yapıl-
mıştır. Bu öneri de, ulusal
amacımızı gerçekleştirecek ni-
telikten uzaktı. Dördüncü öne-
ri, Lozan Antlaşması’nın im-
zalanmasıyla sonuçlanan gö-
rüşmelere konu olmuştur.
“Sayın Baylar, Lozan Barış
Antlaşması’ndaki kuralları,
öbür barış önerileriyle daha
çok karşılaştırmanın yersiz ol-
duğu düşüncesindeyim. Bu
antlaşma, Türk ulusuna kar-
şı yüzyıllardan beri hazır-
lanmış ve Sevr Antlaşması ile
tamamlandığı sanılmış, bü-
yük bir yok etme eyleminin
(suikastın) kırılıp önlenişini
bildirir bir belgedir. Osman-
lı tarihinde benzeri görül-
memiş bir siyasal utku anı-
tıdır!”
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Duvarcõla-
rõn ve teneke-
cilerin kullan-
dõğõ, üçgen
ağõzlõ el aleti.
2/ Van Gö-
lü’nde küçük
bir ada... Avu-
katlarõn bağlõ
olduklarõ mes-
lek kuruluşu.
3/ Bey... “ ---
et gövdeni dursun bu
hayâsõzca akõn” (M.
Â. Ersoy). 4/ Bir
metnin, bir yapõtõn
aslõndan az çok ay-
rõlan değişik biçim-
lisi. 5/ Bir nesnenin
uzayda kapsadõğõ
yer... Rütbesiz as-
ker. 6/ Radyum ele-
mentinin simgesi...
İskambilde bir kâğõt... Yunan mitolojisinde tut-
ku tanrõçasõ. 7/ Fütüvvet şeyhi... İzmir’in bir il-
çesi. 8/ Sürdürme, devam ettirme... Telli bir çal-
gõ. 9/ Kadõnda cinsel isteğin hastalõk derecesin-
de artmasõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ciltli kitaplarõn sõrtõndaki yuvarlaklõk. 2/ Ba-
yağõ, sõradan... Kaba sofu. 3/ Saçma sapan ve an-
lamsõz söz... Düşünce. 4/ Şarkõ, türkü... Gözleri
görmeyen... Yüz metrekare tutarõnda yüzey öl-
çüsü birimi. 5/ Stronsiyum elementinin simgesi...
Japonlara özgü bir tür güreş. 6/ Şõk, lüks ve gös-
terişli giyim tarzõ... Tramlõ elektronik mikroskop.
7/ Çöl bölgelerinin yanõ başõnda yer alan, çalõ ve
kurakçõl ağaççõklarõn oluşturduğu bitki toplulu-
ğu. 8/ Batõ Avrupa’da bir õrmak... Veba hastalõ-
ğõna verilen bir başka ad. 9/ Bir insanõn iç ve dõş
özelliklerini betimleyen yazõ türü... Boru sesi.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
A M F İ B Y U M
N A A T A V U L
G L A K L A K A
O K A P İ L O R
R A F V A A Z
A N E M A S A D
K A L İ N İ S İ
İ T K O D E K S
A Ğ A E L İ K
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Umut
Tolga
Suyolcuoğlu’nun
son şiir kitabı
“Elem Dağında
İbadet”ten dört
dize:
“Tünelin içinde
yürüdüğün ölçüde /
Varlık kazanırsın
karanlıkta / Işık
göremezsin /
sadece umut
edebilirsin.”
SATILIK YAZLIK
Sakarya-Kocaali’de, deniz kenarında,
havuzlu, tenis kortlu sitede,
sahibinden satılık eşyalı tripleks villa.
TEL: 0533 259 54 29