21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2009 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Göçmen ve Sürgün [email protected] Sevgili, Sen bu satırları okurken, ben çok uzaklarda, kelimenin tam anlamıyla dünyanın öbür ucunda, göçmen ül- kesi Avustralya’da olacağım. Avustralya’yla ilgili izlenimlerimi, eğer anlatmaya değer şeyler olursa, daha sonra yazmaya çalışacağım. Ama hemen belirtmek isterim ki, bu yaşta bu kadar uzun yolculuğu (sadece havada 21, havaalanlarıyla birlikte 24 saat sürüyor) göze alma- mın nedeni tarihin oluşmasında göç- menlerin büyük paylarına inanmam, bu yüzden bu sürgün ve göç ülkesini görmeyi gerçekten merak etmem- dir... Avustralya da Amerika gibi yer- lilerin değil, göçmenlerin egemen ol- dukları ve önemli kıldıkları bir ana kara. Avustralya’nın, dünyanın bir za- manlarki merkezi olan veya o sıra- lardaki (16-19. yüzyıllar) egemenler tarafından öyle kabul edilen yeri Av- rupa’ya Amerika’dan da daha uzak olması, bu diyara gönüllü göç için da- ha uzun süre beklenmesini, başlan- gıçta, dışarıdan gelenlerin zorunlu sürgüne tabi tutulmuş, katil, hırsız, gaspçı gibi kişilerle sınırlı olmasını zo- runlu kılmıştı. Avustralya’ya göçün temelinde zorunlu sürgünler var. Sürgünleri daha sonra gönüllü göçmenler izle- miş. Olayın temelinde, zorunlu sürgün ya da gönüllü göçün olması fark edi- yor mu bilmem. Anımsıyorum, bu konu son za- manlarda davalarla bunaltılan, bağ- nazların boy hedeflerinden biri hali- ne gelen Nedim Gürsel ile aramız- da tartışmaya neden olmuştu. Fransa’da yaşayan Nedim kendi- ni bir sürgün gibi görüyordu, ben ise sürgünlük ile göçmenlik arasındaki farkın gözden kaçırılmaması gerek- tiğini düşünüyordum. Biz bu tartışmayı herhangi bir so- nuca bağlayamadan, Nedim’in du- rumu, hedef olduğu saldırılar ve de kovuşturulmalar yüzünden tartış- masız bir sürgünlüğe dönüşüverdi. Fransa’da CNRS’de görev yapan, doğduğu yer ile çalıştığı ülke arasında bölünmüş yaşayan, kitapları her iki yerde de yayımlanan Nedim’in şu içinde bulunduğu durumda, kendini sürgün hissetmesine kim itiraz ede- bilir ki?.. Hatta söz konusu baskılar, bu duyguyu geçmişe etkili olarak bile haklı ve meşru kılıyor demek haksızlık mıdır? Umarım, Nedim bu yazıyı okur da, tartışmaya kaldığımız yerden daha içerikli bir biçimde devam et- mek olanağını buluruz. Tabii burada bir ülkenin kendisine ancak şan getiren yazarlarını böyle- sine acımasız takibata maruz bırak- masındaki saçmalığı vurgulamaya bi- le gerek yok. Herkes görüyor ki, Türkiye Nedim ile uğraşarak bir şey kazanmıyor. Ama olayın bu yönünü bir yana ko- yup bir başka noktaya odaklanma- ya çalışalım. Bir insan, kendini sürgün hissedi- yorsa, ona “hayır sen sürgün değil, göçmensin!” demenin bir anlamı var mı?Bir yargı ya da infaz tehdidi ol- madan, toplumsal baskı da söz ko- nusu değilken bile, kişioğlu bazı fii- li veya sanal tehditlerin etkisiyle ken- disini sürgün hissediyorsa, zaman içinde olaylar bu duyguyu besleye- cek bir tehdit yönünde gelişiyorlar- sa, sürgünlük duygusu konusunda kime ne söylemek düşer ki?.. Sürgünlük yalnızca yad ellerde yaşanan bir şey değildir. Kimi insan, değer yargılarındaki değişimine ayak uyduramadığı, gelişmesini haklı ya da haksız yanlış olarak değerlendirdiği kendi ülkesinde de, tüm ilkelerinin ayaklar altına alındığına tanık oldu- ğunda, toplumsal önyargılardan bu- naldığında kendisini sürgün hisse- debilir. Bir zamanlar İngilizlerin Avustral- ya’ya suçlu sürgün etmesinin tersi- ne, dünyanın birçok yerine aydınla- rını, yazarlarını, sanatçılarını sürgün etmiş olan bizim toplumumuzun çok kurbanı olmuştur bu alanda. 1987 yılında, bunlardan biri olan Ataol Behramoğlu’nu sürgünde ol- duğu Paris’te ziyaret ediyordum. Konuşmanın bir yerinde Ataol pat di- ye soruverdi: - Sen sürgünlük nedir biliyor mu- sun? Hüzünlü bir soruyla yanıtlamıştım onu: - Ataol sen kendi ülkesinde sürgün olmak nedir bilir misin? İller Bankasõ seçim öncesi belediyelere çalõştõ: Yaklaşõk 10 milyarõ ‘ödeneksiz’ 20 milyar lira aktarõldõ AKP‘yardõm’yağdõrmõşAYŞE SAYIN ANKARA - Gõda, kömür ve nakit para dağõtõmõyla oy avcõlõ- ğõ yapõldõğõ eleştirilerine “sosyal devletin gereği” açõklamasõyla yanõt veren AKP hükümetinin, 29 Mart yerel seçimleri sürecin- de devlet kesesinden yaptõğõ yardõm miktarõnõ iki katõna çõ- kardõğõ ortaya çõktõ. Sosyal Yardõmlaşma ve Da- yanõşmayõ Teşvik Fonu (SYDTF) yõlda birkez yaptõğõ nakdi yardõmlarõ, seçim önce- sinde 2’ye, gõda yardõmlarõnõ ise 4’e çõkardõ. AKP, yerel se- çimler öncesi, belediyelere de 10 milyar lirasõ ödeneksiz olmak üzere 20 milyar lira aktardõ. MHP Kahramanmaraş Mil- letvekili Mehmet Akif Pak- soy’un soru önergesine, eski Devlet Bakanõ Hayati Yazı- cı’nõn verdiği yanõtlar, AKP’nin kamu kaynaklarõnõ yerel seçim- ler öncesinde nasõl seferber etti- ğini ortaya koydu. Buna göre ka- muoyunda Fak-Fuk-Fon olarak bilinen Sosyal Yardõmlaşma ve Dayanõşma Fonu Kurulu’nun 30 Temmuz 2008’de aldõğõ ka- rar uyarõnca, gereksinimi olan yurttaşlara yõlda bir kereye mah- sus olarak verilen “eğitim-öğ- retim” yardõmõ sayõsõ 2’ye çõ- karõldõ. Bu çerçevede sadece Sincan’da 2008-2009 öğretim yõlõnõn ikinci döneminde, 1482 öğrenci için 762 aileye toplam 615 bin TL “eğitim yardımı” adõ altõnda nakit para dağõtõmõ ya- põldõ. Yardımlar erkeklere mi? MHP’li Paksoy, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn bizzat an- nelere verileceğini açõkladõğõ önlük, çanta, kõrtasiye gibi okul gereksinimi yardõmlarõnõn ta- mamõnõn erkeklere verilmesini de gündeme getirdi. Bakanlõktan verilen yanõtta ise “eğitim ma- teryali yardımı” olarak adlan- dõrõlan bu yardõmlarõn “sosyo- ekonomik gelişmişlik düzeyi- ne” göre yapõldõğõnõ belirtirken, sadece annelere yapõlan ödeme- nin “şartlı nakit transferi” adõ altõnda uygulandõğõ bildirildi. Bakanlõğõn yanõtõnda, yõlda iki keze çõkarõlan “eğitim mater- yali” yardõmõnõn ilk diliminin 2008 Ağustos ayõnda, ikinci di- liminin ise 2009 yõlõnõn ocak ayõnda yapõldõğõ ifade edildi. Bakanlõk verilerine göre fon- dan yõlda bir defa yapõlan eğitim yardõmlarõ ikiye, yõlda iki defa yapõlan gõda yardõmõ seçimler ön- cesinde 4’e çõkarõldõ. Yardõm sayõlarõndaki artõştan dolayõ, 2008 yõlõnõn ilk 3 ayõnda fondan aktarõlan yardõm mikta- rõ 101 milyon 968 bin lirayken, seçimlerin hemen öncesine denk gelen 2009 yõlõnõn ilk 3 ayõnda bu miktar 116 milyon 350 bin 300 liraya yükseldi. Buna göre, geçen yõlõn aynõ dönemine göre, 2009’un ilk 3 ayõndaki artõş yak- laşõk 15 milyon lira oldu. MHP Hatay Milletvekili Sü- leyman Turan Çirkin’in yerel seçimler öncesinde belediyelere aktarõlan kaynaklarla ilgili soru önergesine İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õn verdiği yanõt, AKP hükümetinin büyük bölümü kendisinde olan büyükşehir belediyelerine İller Bankasõ kasasõnõ aç- tõğõnõ ortaya koydu. Atalay, İller Bankasõ kanalõyla Temmuz 2008’den itibaren beledi- yelere 10 milyar 82 mil- yon 788 bin 462 TL’lik kaynak aktarõldõğõnõ bil- dirirken, bütçede ödenek olmamasõna rağmen bü- yükşehir ilçe belediyele- rine de Ağustos 2008’den itibaren yaklaşõk 10 mil- yar liralõk kaynak akta- rõldõğõ itirafõnda bulun- du. Çirkin’in, “Ağustos (2008) ayından itibaren ödenek konulmaması- na rağmen büyükşehir ilçe belediyelerine ak- tarılan kaynak miktarı- na” ilişkin sorusuna da Atalay, “Ağustos ayın- dan itibaren ise büyük- şehir ilçe belediyelerine 9 milyar 922 milyon, 148 bin 718 lira aktarıl- dığı” yanõtõnõ verdi. MHP’li Paksoy’un soru önergesine verilen yanõtta, 28 Mart seçimleri öncesinde Sosyal Yardõmlaşma ve Dayanõşmayõ Teşvik Fonu’nun, yõlda bir kez yaptõğõ nakdi yardõmlarõnõn ikiye, gõda yardõmlarõnõn ise 4’e çõkarõldõğõ bildirildi. Kaybedilenler için oturma eylemi İstanbul Haber Servisi - İnsan Haklarõ Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Gözaltõnda Kayõplara Kar- şõ Komisyonu, yakõnlarõnõ devlet eliyle kaybetmiş ai- leler için dün Galatasaray Meydanõ’nda 220’nci kez oturma eylemi yaptõ. Yüzden fazla kayõp ya- kõnõnõn katõldõğõ eylemde, “Failler belli kayıplar ne- rede” yazõlõ pankart açõ- lõrken kayõp yakõnlarõ kay- bettiklerinin fotoğraflarõ- nõ ve karanfiller taşõdõlar. Eylemde, İğneada’da 2004 yõlõnda jandarma tarafõndan gözaltõna alõndõğõ öne sü- rülen üniversite öğrencisi Tolga Baykal Ceylan’õn annesi Kadriye Ceylan, yaptõğõ konuşmada oğlun- dan o günden sonra bir daha haber alamadõklarõnõ belirterek “Jandarma göz- altı işlemini başta kabul etmedi, ancak savcılık so- ruşturmasında Tolga’nın gözaltı sırasında kaybe- dildiği ortaya çıktı. Jan- darma Tolga’nın eşyala- rını bir poşet içerisinde geri verdi. Oğlumun kay- bolması olayında sorum- luluğu bulunan tüm yet- kililere sesleniyorum. 2004 yılından bu yana devletin bütün kademe- lerine başvurdum ancak hiçbir sonuç alamadım. Oğlumu aramaya devam edeceğim” dedi. Ceylan’õn konuşmasõ ardõndan basõn açõklamasõ yapan komis- yon üyesi Özgür Sevgi, kayõplarõnõ bulmak isteyen ailelerin başvurularõn so- nuçsuz kaldõğõnõ belirte- rek “Devlet yıllarca şiddet ve baskının başka bir bi- çimi olan insan kaybetme politikasını yaygın bir bi- çimde uyguladı” dedi. YARSAV BAŞKANI EMİNAĞAOĞLU ‘Parti içi demokrasi sona erecek’ Eminağaoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin ihtara uymayan partilere dava açõlmasõnõ öngören hükmü iptal etmesinin, “lider sultasõnõn” pekişmesine neden olacağõnõ vurguladõ. İLHAN TAŞCI ANKARA - Yargõçlar ve Savcõlar Birliği (YARSAV) Başkanõ Ömer Faruk Emina- ğaoğlu, Anayasa Mah- kemesi’nin ihtara uy- mayan partilere dava açõlmasõnõ öngören hük- mü iptal etmesinin, “li- der sultasının” parti- lerde iyice pekişmesine neden olacağõnõ vurgu- ladõ. Eminağaoğlu, iptal kararõnõn siyasi partilerin parti içi demokrasiden uzaklaşmasõna da yol açacağõna dikkat çekti. YARSAV Başkanõ Ömer Faruk Eminağa- oğlu, Anayasa Mahke- mesi’nin ihtara uyma- yan partiler hakkõnda dava açõlmasõ hükmü- nü iptal etmesini değer- lendirdi. Eminağaoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararõnõn hukuk devleti yönünden yeni sorunlarõn yaşanmasõna neden olacağõ uyarõsõn- da bulundu. İhtar kuru- munun siyasi partilerin hukuksal denetim yön- temi olduğuna işaret eden YARSAV Başkanõ Eminağaoğlu, “Siyasi partilerin iş ve işlem- lerinin anayasa ve ya- saların emredici ku- rallarına uygunluğu- nun denetlenmesi ama- cıyla getirilmiştir. So- nuçta ihtar bir denetim türüdür. Anayasanın 69/son maddesinde, si- yasi partilerin denet- lenmelerinin yasa ile düzenleneceğinin ön- görülmesi ve ihtar ku- rumunun da bu çerçe- vede, Siyasi Partiler Yasası’nın 104/2 ve 111/d maddelerinde düzenlenmesi karşı- sında, bu yönden ana- yasaya aykırılık söz ko- nusu değilken, böyle bir iptal kararının ve- rilmiş olması, siyasi partilerin parti içi de- mokrasiden uzaklaş- masına neden olacak- tır” dedi. Eminağaoğlu, parti içi demokrasiden uzaklaş- maya ilişkin şu değer- lendirmeyi yaptõ: “Oysa artık bundan böyle siyasi partilerin anayasa ve yasaların emredici kurallarına aykırı davranmaları, bu yolda tüzük ve program oluşturmala- rı, genel merkez ve bü- yük kongre işlemleri- nin, artık kapatma da- vası koşulları oluşma- dıkça, yaptırımsız kal- ması bir yana, Siyasi Partiler Yasası’nın 93. maddesi bağlamında, parti içi demokrasi ku- rallarına aykırı hare- ket edilmesi halinde, parti yönetimlerinin iş- lemleri konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurulacak ihtar ku- rumu ile getirilen yap- tırımın ortadan kaldı- rılması, lider sultası- nın partilerde iyice pe- kişmesine neden ola- caktır.” Kayıp yakınları 220. kez Galatasaray’da toplandı. (Fotoğraf: MELTEM YILMAZ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle