18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 14 HAZİRAN 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL ‘Oha!’ Dedirten Tepkiler… Önce inanamadım! Olamaz, bu kadarı da olmaz dedim. Herhalde ben yanlış okudum, ben yanlış duy- dum ya da duyduğumu okuduğumu anlamadım de- dim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geçen haf- ta içinde aldığı karara değil, bu karar karşısında hü- kümetin takındığı tavra, gösterdiği tepkilere inana- madım! Sonra kendime şaştım! Bu hükümetten baş- ka ne bekliyordum ki? Niye şaşıyordum ki göster- dikleri tepkilere… Asıl böyle ters tepki göstermeseler şaşmalıydım! Kısaca anımsatayım: Avrupa İnsan Hakları Mah- kemesi (AİHM), ilk kez bir davayı, aile içi şiddete kar- şı kadını koruyamadığı, kadına karşı ayrımcılığı or- tadan kaldırmak için gerekli önlemleri hayata ge- çirmediği gerekçesiyle, bir devleti suçlu buldu. O devlet Türkiye’ydi. Benim devletim, benim ülkem- di. Kararın açıklandığı gün neden bu kararı bunca önemsediğimi yazdım (Cumhuriyet -11 Haziran). Son 30 yıldır Türkiye’deki kadın örgütlerinin avaz avaz haykırarak söyleyip de erkek hükümetlere bir türlü duyuramadıkları gerçekleri bu kez de Avrupa söylüyordu. Üstelik, Avrupa İnsan Hakları Sözleş- mesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle, Türkiye Devletini ce- zalandırarak, devleti şiddet mağduru Nahide Opuz’a 36 bin 500 Avro ödemeye mahkûm ediyordu. (Bu cezaların bizim vergilerimizle ödendiğini bi- liyorsunuz elbet!) AİHM’nin kararında Türkiye’nin ihlal ettiği 3 mad- de, yaşam hakkını koruma, işkenceyi ve insanlık dı- şı muameleyi önlemek ve kadına karşı ayırımcılığı önlemek… Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde devletler yaşam hakkını, eğitim hakkını ve insan onu- runu korumakla mükellef. Ayrıca işkence yasak, ayı- rımcılık yasak! Gülmeyin gerçekten öyle! Gelin görün ki, Nahide Opuz’u döven, bıçakla ya- ralayan, ölümle tehdit eden ve daha sonra annesi- ni tabancayla vurarak öldüren eski kocaya karşı, dev- letimizin güvenlik güçleri, polisi, savcısı, yargıcı, ada- let sistemi eli kolu bağlı oturmuş! Dam üstünde saksağan! Daha karar açıklandığı an ilk tepki Adalet Ba- kanlığı’ndan geldi: Efendim bakanlık bir adalet müfettişini derhal araştırma yapması için görev- lendirmiş! Hoppala! Dam üstünde saksağan vur be- line kazmayı! Herif yedi kez saldırmış, karısını de- falarca bıçaklamış, yaralamış, kadının annesini öl- dürmüş, “töre” diyerek serbest bırakılmış, elini ko- lunu sallayarak ortada dolaşıyor, adalet müfettişi ad- li yargılama ilkesine uyuldu mu, uyulmadı mı, araş- tıracak! Oha! Derken ikinci tepki AKP miletvekili, bir zamanlar Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı da yapmış olan halen TBMM bünyesindeki Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit’ten geldi: Kararı, “talihsizlik” diye değerlendiriyor, “düzeltilmesi ge- rektiğini söylüyor” ve “tekil olay”dan söz ediyor, “Tek bir talihsiz olayla” Türkiye cezalandırılıyordu! Yine Oha! Eğer öldürülen, boğazlanan, bıçaklanan ken- di kızı, kardeşi, annesi olsaydı bu “talihsiz olayı” na- sıl karşılardı merak ediyorum. En vahim tepki bence yeni Bakan, Kadın ve Ai- leden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf’dan gel- di. O da AİHM’nin kararının henüz kesinleşmediği, itiraz edilebileceğini söylüyordu. Zaten bu olayların ayyuka çıkmasında kabahat hep medyanındı. Ha- ni bunu “sokaktaki adam” söylese neyse… Ama gör- evi tam da kadına karşı ayırımcılığı önlemek olan bir bakan söyleyince pes doğrusu! Başbakan’ın tepkisi de aynı havadaydı: Tekil olay- dır. Dünyanın her yerinde oluyor! Bunu söylediği gün gazetelere bakmamıştı herhalde Başbakan. Tü- münde 19 yaşındaki Nimet Gürbunar’ın akrabala- rı tarafından önce dövülerek kol ve bacaklarının kı- rıldığı sonra tecavüze yeltenildiği sonra öldürüldü- ğü anlatılıyordu. Oha! Devekuşu politikası Anladınız işte: Bu şiddet sarmalında “töre”, “na- mus”, “ahlak” diyerek öldüren, boğazlayan, bıçak- layan, döven, vuran, kıran heriflerin, göz yuman po- lisin, savcının, yargıcın hiç ama hiç suçu yok! Tek suçlu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi! Türki- ye’ye haksızlık ediyorlar! Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği ku- rucularından Pınar İlkkaracan da AİHM kararlarının sadece tekil kişileri ilgilendirmediğini her fırsatta vur- gulayıp, hükümetin karardaki somut önlemleri ve yöntemleri yaşama uygulamakla yükümlü olduğu- nun altını çizdi hafta boyunca. KA-DER Başkanı Hülya Gülbahar’ın dediği gibi “Tekildir, toplumun genelini ilgilendirmez mantığı; tam bir devekuşu, başını kuma gömme politikası”dır… Gülbahar, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hüküme- tin üst düzeyindekilere sıkı bir toplumsal cinsiyet eği- timi verilmesini öneriyor ki, bence çok haklıdır. Öğ- renmeleri gerek! Toplumsal cinsiyet eğitimi aldıktan sonra, belki ancak o zaman “pozitif ayırımcılığın” ne anlama geldiğini ve gerekliliğini anlayabilirler! Aksi halde, AİHM’nin bu kararı sık sık tekrarla- nacak! Türkiye’nin başına daha büyük dertler aça- cak! Erkek hükümetler istedikleri kadar dirensinler: Biz anlatamadık, ama birileri başımıza vura vura dev- letin kadınlara karşı şiddeti önlemekle, ayırımcılığı önlemekle yükümlü olduğunu öğretecek… Kimse kızmasın bu “birileri”, “Avrupa” olacak, Malezya, ya da İran değil. AİHM kararına ilk kez kadına karşı şiddet konu ol- du. Bu karar bundan böyle emsal oluşturacak! Hem Avrupa için hem bizim için. Türkiye’deki yüzlerce, binlerce “tekil olay” için de… www.zeyneporal.com; faks: 0212. 257 16 50 [email protected] Muhaliflikten mizaha Osman Necmi Karaca, çok sayõda kişinin ve eserin telif hakkõnõ savunmaya devam ediyor Kültür Servisi - Karikatürcüler Derneği 40. yõlõnõ kutlama etkinlikleri kapsamõnda Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi işbir- liği ile “Gazete Karikatürcülüğü” adlõ panel düzenledi. Karikatürcüler Derneği Başkanõ Metin Peker, derneğin 40 yõldõr Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarõ mücadelesinde yer aldõğõnõ belirtti. Taraf gazetesi karikatüristi Tan Oral, kari- katürün ve mizahõn gazetelerde yer almasõ gereğinin temel nedeninin gazetenin söylemekte sakõnca gördüğü bilgileri ve olaylarõ, mizahi açõ- dan okuyucuya baskõ yapmadan anlatmasõ ol- duğunu söyledi. Milliyet gazetesinden karikatürist Ercan Ak- yol ise karikatürün basõnla iç içe bir sanat ol- duğunu, varlõğõnõ kitleler üzerinde uyandõrdõ- ğõ etkiyle perçinlediğini ifade etti. Panelde konuşan Referans gazetesinden Tur- gay Karadağ da karikatür sanatõnõn amacõnõn ya- şantõlarõ eleştirmek üzere tartõşmaya açmak ol- duğunu vurguladõ. ONK Ajans 50 yaşında MEHLİKA AKGÜN Türkiye’nin ilk profesyonel telif ajansõnõn sahibi Osman Necmi Karaca’nın 1959’da kurduğu“ONK Ajans” 50. ya- şõnõ yarõn Feriköy Lokanta- sõ’nda kutluyor. Karaca’nõn adõnõn baş harflerini taşõyan ajans, Sabahattin Ali’den, R. Nuri Güntekin’e, Aziz Ne- sin’den, Orhan Pamuk’a, Turhan Selçuk’tan, Joel Si- mon’a kültür sanat dünyasõn- dan onlarca kişinin ve eserin te- lif haklarõnõ savunuyor, ya- bancõ yayõnevi ve ajanslarla iş- birliği yapõyor. Osman N. Karaca, Telif Haklarõ Kanunu’nun 1951’de çõktõğõnõ, o yõllarda Türkiye’de telif işleriyle çok az kişinin il- gilendiğini belirtiyor. Fransõz- larõn tiyatro ve müzikle ilgili te- lif işlerini ağabeyi İsmail Ke- mal Elbir’den devralan Halit Kemal Elbir’in, kendisine SACD adlõ tiyatroyla ilgili te- lif işini verdiğini ifade eden Karaca ajansõn kuruluşunu şöy- le anlatõyor: “Akşam gazete- sinin Genel Yayın Müdü- rü’yken Enver Esenkova, ro- manla ilgili telif işlerine ba- kardı, bana da tefrika ha- linde yayımlanmak üzere ro- manlar getirirdi. Bir gün Enver Bey bu işi bırakmak zorunda olduğunu söyledi. O zaman, yabancı yayınevleri temsilcilerine yayımladıkla- rı kitapları gönderirlerdi. Esenkova’ya, ‘Kapatacağõnõ- za bana devredin’ dedim. O da kabul etti. İstediğim kadar kitap okurum diye 1959’da bu işe girdim.” Telif hakları mı? Karaca, 50’li yõllarda Tür- kiye’de “Telif Hakları” hak- kõnda yanlõş yaklaşõmlarõn var olduğunu dile getiriyor: “Ya- yınevleri istedikleri kitabın telif hakkını ödemeden ya- yımlayabiliyordu. Yayınev- lerinden biri, telifini aldığı- mız bir kitabı izin almadan yayımlamıştı. Yayıncıyı ara- dık, ‘Kitabõ yayõmlama hakkõ bizde, kimden izin aldõnõz?’ di- ye sorduk. ‘Kitapçõdan para verip satõn aldõk’ dedi. O za- manlar bir kitabın çevirisini yaptırıp basmak için, kitabı satın almak yeterliydi.” Türkiye’nin Berlin Antlaş- masõ’na 1951’de girdiğini be- lirten Karaca, ülkenin kültür se- viyesini yükseltmek açõsõndan sözleşmeye özel bir madde konduğunu ancak bu maddenin bir kaos yarattõğõnõ ifade edi- yor: “Telif Hakkı Yasası’nın 28. Maddesi’nde ‘Bir yaban- cõ eser yazõlõşõndan 10 yõl son- ra eğer Türkçeye çevrilme- mişse bu eserin çevrilmesi ser- besttir’ deniyordu. Bir gü- zellik yapmışlardı bize. An- cak tam bir kaos yaşattı. Herkes istediği eseri yayım- latıyordu, yabancıların da hoşuna gitmedi bu durum. Bu madde kaldırıldı ve yeri- ne ‘Yazarõn ölümünden sonra 70 yõl boyunca haklarõnõn var- isleri tarafõndan kullanõlmasõ’ maddesi getirildi. Yavaş ya- vaş telif yasası düzeldi. Şim- di tek problem, korsan. Bir kitabımız var Stephenie Me- yer’in ‘Alacakaranlõk’ı. Ya- yıncısı telefon etti. 2 TIR korsanını getirmişler. Düşü- nün, ne kadar telif hakkı kaybediyoruz. Yazar adına tabii...” N Â Z I M H İ K M E T A R A M I Z D A ’ S Ö Y L E Ş İ S İ Ayhan Turan idealist bir kişilikti Kültür Servisi - Türk müzik dünyasõnõn önem- li isimlerinden Prof. Ay- han Turan önceki gün sevenleri ve müzik dün- yasõndan arkadaşlarõ ta- rafõndan uğurlandõ. Eğit- menlik, kültür sanat edi- törlüğü, İDSO Müdür- lüğü gibi değişik alan- larda, müziğe katkõlarda bulunan Turan Cihat Aş- kõn ve Hakan Şensoy gi- bi yetiştirdiği pek çok keman sanatçõsõna kat- kõsõyla tanõnõyordu. CİHAT AŞKIN: Tu- ran Türkiye’de ilk kez kullanõlan bir sistemle beni ve birçok başarõlõ ar- kadaşõmõ eğitti. Onun idealist kişiliği, üstün sa- natçõlõğõ ve yõlmak bil- meyen çalõşkanlõğõ Türk Keman Okulu’nun dün- yada da sesini duyurma- sõnõ ve saygõnlõk kazan- masõnõ sağladõ. 20 küsur yõldan beri yazmakta ol- duğu “Fizyolojik ve Fi- ziksel Özellikleriyle Ke- man Çalma Sanatı”nõ bitiremedi. Biz öğrenci- leri olarak o kitabõ biti- receğiz. HAKAN ŞENSOY: Hocamla 1977’de tanõş- tõm. Ne biliyorsam, eğer müzik dünyasõnda var- sam bunlar hep onun sa- yesinde olmuştur. Kül- türü, müzik bilgisi, insan anatomisi üzerine yaptõğõ çalõşmalarõ sayesinde on- dan çok şey öğrendim. Uyguladõğõ yöntem, “Hızlı Eğitim Keman Birimi” çerçevesinde tek- nik sorunlarõ çözme üze- rine kurgulanmõştõ, bu- nun müzikal anlamda işi- mizi kolaylaştõracağõnõ düşünürdü. Sonuçlarõnõ kendi sõnõfõnõn öğrencile- rinin başarõlarõyla gördü. Ayhan Turan’ın öğrencileri onlar. Cihat Aşkın, Hakan Şensoy ve diğerleri... Türk müziğine katkılarını, değerini, onların ağzından dinliyoruz. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gazetemiz yazarõ ve şair Ataol Beh- ramoğlu, önceki gün Nâzõm Hikmet Kültür Merkezi’nde, “Nâzım Hikmet Aramızda” konulu bir söyleşi gerçek- leştirdi. Behramoğlu, “Nâzım ile ilgili Ankara’da görkemli toplantılar yok- tu. Bu etkinlikleri, ‘Nâzõm Hikmet Şö- leni’ olarak adlandırıyorum” dedi. Behramoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Siirt’te yaptõğõ “Camiler kubbemiz, minareler süngümüz ko- nuşmasõnõ anõmsatarak “Aynı insan, Nâzım Hikmet’in, ‘Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak’ dizele- rini de kullandı. Bu iki yaklaşım ara- sında uçurumlar var. Ama Nâzım bu kirlenen ortamda bütün alçaklıklara karşın ‘ulusal bir kahraman’ olarak kendini kabul ettirmiştir” dedi. Osman Necmi Karaca’nõn kurduğu ve isminin ilk harflerinden oluşan ONK Ajans yarõm asrõ yarõn deviriyor. Ajans, yabancõ yayõnevleriyle de işbirliği yapõyor. 4 0 . Y I L I N D A ‘ G A Z E T E K A R İ K A T Ü R C Ü L Ü Ğ Ü ’ P A N E L İ TENTEN’İN BAŞINA GELEN “Tenten’in yaratõcõsõ Hergé’ye bir gün kitaplarõ- nõn Türkiye’de izinsiz yayõmladõğõnõ söyledim. Dava açmamõ istedi. Tenten’in o sõralarda 19 albümü var- dõ. Türkiye’de basõlan korsan albümlerin sayõsõ ise 20 idi. Hergé çok şaşõrdõ ve o 20. albümü bulup ona yollamamõ istedi. Albümü buldum ve yolladõm. Hay- retler içinde kaldõğõnõ belirten mektubunda ‘Osman, bunlar benim çizgilerim, oturdum her bir kareyi in- celedim. Çizimler sahte değil ancak bu adam benim 19 albümümden parçalar çõkarmõş sonra onlarõ kendi yazdõğõ senaryoya göre montajlamõş ve yepyeni bir kitap yapmõş’ diyordu. Hergé hem çok şaşõrmõş hem de hayran kalmõştõ, ama tabiiki davayõ açtõk.” ‘Nâzım ulusal bir kahraman’ Ataol Behramoğlu. Musa Kart, karikatüristle- rin, gözü rahatsõz eden ya da rahatsõzlõk yaratabilecek şey- leri düzeltmeye çalõştõklarõnõ dile getirdi. Başbakan Erdoğan’õ “kedi” şeklinde betimlediği karikatürü nedeniyle mahkemeye verildiğini anõmsatan Kart, “Ke- di, günü kurtarmak için yapõlmõştõ, ancak ola- yõn mahkemeye intikal etmesi ile çok büyük bir reaksiyonla karşõlaştõk. Bu tepki hem Baş- bakan’õn tutumuna hem de ifade özgürlüğüne dönüktü. Umuyorum ki Türkiye kari- katür davalarõyla zaman kay- betmesin. Çünkü karikatürler bu ülkenin so- runlarõ çözülsün diye çiziliyor” dedi. Kamil Masaracõ ise Türk karikatüründe 50 kuşağõ- nõn çok önemli bir yeri olduğuna dikkat çek- ti ve “Nasõl mizahsõz yaşam olmuyorsa mu- halefet olmadan da yaşam olmaz” dedi. TÜRKİYE ZAMAN KAYBETMESİN ÖĞRENCİLERİ ANLATIYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle