25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Şiirler, Şairler... Şiir yazan bir insana, daha doğrusu yazdıkla- rının ‘şiir’ olduğuna inanan bir insana, “Bunlar şiir değil, boşuna uğraşma..” diyebilmek kolay değil- dir... Ama Nâzım Hikmet, bunu yapmış!.. Hapisha- ne arkadaşı genç Orhan Kemal’in yazdığı şiirle- ri dinledikten sonra “Bunlar şiir değil, sen düzya- zıya dön” demiş... Orhan Kemal bir süre direnmiş, yeni şiirler yazıp Nâzım’a göstermiş, aynı yanıtı al- dıktan sonra öykü yazmaya başlamış... Herkes şiir yazar mı? Yazmalı mı? Evet herkes şiir yazsın!.. Ama önce okusun; şiirler okusun, gel- miş gitmiş şairleri tanısın, şiir üstüne yazılanlar- dan da bir şeyler öğrenmeye baksın... Gençlik he- yecanlarının, ilk aşk devinimlerinin sanatla, şiirle, resimle ilgisi olmadığını anlayıncaya kadar güzel bir düşle kendini aldatsın... Melih Cevdet Anday, “Ben şiiri sevmem!” der- di. En güzel şiirleri yazan, yazılarında şiiri anlatan, öğreten bir şair nasıl şiiri sevmez diye düşünenler çıktı... Ben de sordum bunu, benzeri çokmuş; ni- ce ressam, müzikçi, romancı yazdıklarını sevmez- miş, hatta ortaya çıkarmak bile istemezmiş... Herkes şiir yazsın, duygularını sergilesin, güzel bir boşalma, arınma duygusu tatsın... Ama biraz başka kitaplar, başka şiirler, başka anlatılar, söyleşilerle şiirin ne olup olmadığını belirtenlerin yazdıklarını okusun, sonra isterse şiir saydıkları- nı yazmayı yine de sürdürsün; isterse koca koca şiir kitapları çıkarsın, kendi bilir! Boşuna bir çabayla yıllarını harcadığını bir yaşa gelince anlayacaktır. Benim de şiirlerim vardı. O kırklı yılların akıntı- sına katılmamak zordu!.. Dağlarca, Tarancı, Dıranas, Necatigil, Külebi, Orhan Veli, Oktay Ri- fat, Melih Cevdet, Ziya Osman, doğallıkla Nâ- zım Hikmet, Necip Fazıl gibi şiir yazanlara ben- zeyebilmek, genç duyarlı bir genç için vazgeçil- mez bir tutkuydu. Geldi geçti! Eski defterlerde arada bir kendini gösterir. Hoşuma da gider! İyi ki yazmışım der ge- çerim. Zamanında anlamışım ne olduğumu, kim olduğumu, olacağımı... Bir şiir zenginliği gözler önünde durup dururken sen kalk şiir diye bir şey- ler karala!.. Ataç’a sormuşlar, Şairi Azam Abdülhak Hamit Bey’in kitaplarında kaç tane gerçek şiir var? Ara- ya araya birkaç dize bulmuş, “Eyvah ne yer ne yâr kaldı / Beyrut’ta bir mezar kaldı” Hepsi bu! İ ran ekininin (kültür) ve yazõn tarihinin önem- li düşünürlerinden biri Sadi’dir. Yanõlmõ- yorsam, XIII. yüzyõlda yaşamõş olan bu bü- yük yazar (1211-1300), ülkesini, Hindistan’õ, Arabistan’õ, Kuzey Amerika’yõ ve Mezopotam- ya’yõ dolaşarak, düşün tarihinin yaratõcõsõ halk- larõn ekinsel ve bilimsel birikimlerini özümse- miştir. Gülistan (Çiçek Bahçesi) adlõ yapõtõnda, insanoğlunun iç diyalektiğini ustalõkla yansõtmõştõr. “İki şey karartır ruhumuzu” diyor: “Konuş- mamız gereken yerde susmamız, susmamız ge- reken yerde konuşmamız.” Sanõrõm, bugünkü Türk aydõnõna söylüyor bu sözleri. Halkõmõz, ya- rattõğõ büyük tarihinin altõnda eziliyor bugün. 19 Mayõs 1919’da, Mustafa Kemal’in, sömürgeci güçlere karşõ ortaya koyduğu “bağımsızlık is- tenci”ni, toplumsal bir istenç olarak algõlamõş ve onun önderliğinde, devrim tarihine, “Kurtuluş Savaşları Devrimi”ni armağan etmiştir. Toplumsal ve tarihsel gelişme yasalarõnõn bir ürünü olan ekin, insanõ biçimler. Her insan, her toplum, içinde geliştiği ekinin tarihsel kalõtõdõr. Edindiği davranõş biçimleri, yabancõ bir toplumca itici görülür. Ancak, uzun bir ilişki, her toplumun itici olarak algõlanan ekinsel davranõştan, dõşla- dõğõ ekinsel birikimden etkilenmesini sağlar. Hiç- bir ekin, tarihsel “zarar” öğesini içermez. Ne ki, çağdaşlaşmamõş toplumlar, tarihsel gelişimi yü- zünden, daha gelişmiş toplumlarõn her ekinsel bi- rikimini dõşlamayõ, “ulusal duruş” olarak nite- ler. Toplumumuzda, bu yanlõşõ, en yoğun biçimde yapanlar da “milliyetçilerle şeriatçılar”dõr. Çağdaşlaşmanın gerisinde kaldılar Bilimsel devrimi yapmõş Batõ, feodal sõnõfõn ya- şam biçimini çağdaş yaşam biçimine dönüş- türmüştür. Bilimsel devrimi yapamamõş Orta- doğu’nun Müslüman toplumlarõ, çağdaşlaşma- nõn çok gerisinde kalmõşlardõr. Uçakla, trenle, oto- mobille, bilgisayarla, uluslararasõ bilgisayar do- nanõmõyla (internet), e-mail’le, cep telefonuyla, sayõsal (dijital) aletlerle, otoyollarla, vb. çağdaş araçlarla “çağdaşlaşma” arasõnda ilişki yoktur. Böyle durumlar, feodal ilişkilerin sürdüğü top- lumlarda, daha acõ durumlarõn yaşanmasõna yol açar. Mardin’in Bilge köyünde yaşanan olaylar, böyle bir gelişmenin sonucudur. Çağdaşlaşma, Cahit Arf’la, Türkan Saylan’la, İlhan Er- dost’la, Fazıl Say’la olanaklõdõr. Türkiye toplumu, neden Atatürk’e uzak kal- mõştõr? Atatürk, sömürgeciliğe karşõ bağõmsõz- lõk için, Kurtuluş Savaşõ’na adõm attõğõ Sam- sun’da, ulusal istenci (irade) egemen, ulusal güç- leri etkin kõlmak için, olmayan ulusun birliğini duyurduğu Erzurum’da, Cumhuriyetin temelle- rini attõğõ, Osmanlõ kafalarõna “manda siyasa- sını” yadsõttõğõ Sõvas’ta, ulusal egemenliğin ta- põnağõ “Meclis”i kurduğu Ankara’da -iyi ki Çan- kaya var- demokrasi adõna dõşlanmõştõr. Karşı devrimlerin bayrağı 1980’lere değin, Ege’de ve Trakya’da, karşõ- devrimlerin bayrağõ dalgalanmõştõr. İstanbul, her zaman “Dersaadet” olmuştur. Karadeniz, mil- liyetçilik ve şeriatçõlõk dalgalarõyla çalkalan- mõştõr (Sinop dõşta). Ege’nin güneşi, Refah Partisi’nin iktidar ortaklõğõyla saçmaya başladõ İyon aydõnlõğõnõ. Akdeniz yeni yeni õşõldõyor. AKP olmasaydõ, İzmir gâvurluğuna, Mersin Şahma- ran’a, Antalya Afrodit’e sahip çõkamayacaktõ. “Türk-İslam sentezi”, bir devlet tasarõmõ olarak, 12 Eylül’den bu yana, Atatürk Devrimini sarstõ. Şeriatçõ iktidar, çürütmeye çalõşõyor. Şeriatçı ve ırkçılar için olanaksız Atatürk’ü derinden anlamak, şeriatçõ ve õrkçõ için olanaksõzdõr. Sömügecilerle içli dõşlõ liberaller (sözde) için, Atatürk, ilksel ve sonsal engeldir. Sömürünün tekerine taş koyan uluslararasõ bir “baş belasıdır”. Kaynağõnda, iyi düşünseler, doğ- ru düşünmeye yoldaş olsalar, Atatürk’ün, dev- rim tarihinde çok özel bir yeri olduğunu anla- yacaklardõr. Batõ’da gerçekleşen bilimsel devrim, sanayi devrimine yol açtõ, sömürgeciliği “hak” durumuna getirdi, İslam toplumlarõ, bilimsel dev- rimi yapamadõğõndan, Kuran’õn çelişkilerini te- mel yasa sayõp Batõ’nõn sömürgesi oldu. Batõ, ak- la, zekâya öncelik vererek insan ilişkilerini ni- teliksizleştirdi. Doğu, düşsel ve sezgisel bilge- liğini bile geliştiremeden bilinçsiz bir övgüyle kö- leleşti. Atatürk, bütün bu tarihsel gelişmeleri iz- leyerek, Anadolu’dan sömürgecileri kovaladõ ve bilimsel devrim yaparak sanayileşmeye yönel- di. (Toprak düzenini de sağlasaydõ!..) Ata- türk’ün erdemi, çağdaşlaşõrken insan ilişkileri- ni de niteliklileştirmekti. Atatürk’ü anlamak, bu gerçeği anlamaktõr. Şimdi, konuşmak zamanõdõr, susarak ruhumuzu karartmak zamanõ değil. İki Şey Karartõr Savaşõmõmõzõ... Vecihi TİMUROĞLU Muayene, teşhis, tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle