Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
27 NİSAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Öngörüsüzlüğün Böylesi!
Geçen haftaki gelişmeler, Pakis-
tan’da devletin çöküşe, ülkenin par-
çalanmaya doğru yoluna devam ettiğini
gösteriyordu. ABD Dışişleri Bakanı Hil-
lary Clinton’a göre, “tüm dünya açı-
sından ölümcül bir tehlike” oluşuyor-
muş. Malum, Pakistan’ın nükleer si-
lahları var. Ya bunlar Taliban’ın eline ge-
çerse? Böyle bir olasılık yakın bir ge-
lecekte Pakistan’ı ABD ordusunun he-
def tahtasına koyabilir!
Önce taviz sonra, sonra
panik...
Pakistan yönetimi, dini lider Sufi
Muhammed’e, Svat Vadisi bölgesinde,
Taliban’ı denetim altında tutma koşu-
luyla, şeriat yasalarını uygulama yetki-
si verdi. İlgili yasa Pakistan meclisinden
geçtikten yaklaşık on gün sonra, geçen
hafta Pakistan hükümeti ve seçkinleri
hem şaşkınlık hem de panik içindey-
diler. Verilen tavize rağmen, hem şeri-
at uygulamaları, hukukla sınırlı kalma-
mış, yaşamın tüm alanlarına yayılmış-
tı, hem de Taliban’ın başkent İslama-
bad’a 96 km. yakınlıktaki Buner böl-
gesine yönelik işgal girişiminin göster-
diği gibi, ülkenin içine doğru yayılma-
ya kararlı olduğunu kanıtlamıştı.
Hükümeti bu tavize zorlayan Sufi Mu-
hammed ise demokrasinin, Yüksek
Hâkimler Kurulu’nun, Batı tarzı ve İslam
karşıtı olduğuna Taliban’ın bölgedeki
önceki eylemlerinin bunlara göre yar-
gılanamayacağına ilişkin demeçler ve-
riyor, bir anlamda genel af ilan etmiş
oluyordu (The Daily Times, 25/04). Bu
gelişmeler mecliste tartışılırken, dinci
partilerden birinin lideri, Fazlur Rah-
man, “Böyle giderse Taliban İslama-
bad’ın kapılarına dayanacak, bir an ev-
vel tüm ülkede şeriat ilan ederek bu da-
vayı Taliban’ın elinden alalım” diyordu.
Şaşkınlığın boyutlarını, Oxford Üni-
versitesi’nde araştırma görevlisi, Pa-
kistanlı Dr. Masuud Bano’nun yoru-
mundan izleyebiliyoruz: “Pakistan’da
olanlar her açıdan çok garip. Karşımız-
da, kocaman bir ordusu, geniş bir po-
lis örgütü, seçilmiş temsilcilerden olu-
şan meclisi, yasal bir sistemi olan bir ül-
ke var. Buna karşın devlet bir bölgedeki
bir grup sözde militanın istediklerine ani-
den boyun eğdi.” (The News Interna-
tional, 24/04/09)
Bir başka siyasi analist Ayaz
Amir ise “Buner’e girerek ülke-
nin parçalanma tehlikesiyle kar-
şı karşıya olduğunu bize göste-
ren, dikkatlerimizi yoğunlaştıran
Taliban’a şükran borçluyuz” di-
yordu (The News International).
Amir’e göre, “Ülkenin dağılmasını
engelleyecek, De Gaulle ya da
Mustafa Kemal çapında bir li-
dere gereksinim var... Bugün or-
tada böyle biri olmadığına göre
var olanla idare etmek gerekiyor...
artık Pakistan’ın bir numaralı so-
rununun demokrasi olmadığını da
unutmadan... Pakistan’da yeteri kadar
demokrasi var... esas sorun şimdi te-
rorizm ve Taliban’ın gittikçe artan cüreti”.
Pakistan seçkinleri arasında nasıl
bir ruh halinin gelişmekte olduğunu sa-
nırım fark ettiniz. Emekli General Mü-
şerref de etmiş olacak ki perşembe gü-
nü “Pakistan patlama noktasına gelirse,
durumu düzeltmek için yapabileceğim
bir şeyler olduğuna inanıyorum... Gör-
evimin başına dönebilirim” diyordu
(Telegraph 23/04).
Korku iklimi
Cuma günü medya Taliban güçleri-
nin Buner’den çıktığını, bir kısmının da
komşu Şangla bölgesine geçtiğini bil-
dirdi. Ancak, The Daily News’un bir gün
önceki haberindeki kimi ayrıntılar, cu-
martesi günü Pakistan ve Hindistan ga-
zetelerine yansıyanlar Taliban’ın geri çe-
kilmeden önce durumunu konsolide et-
meye başladığını düşündürüyordu. The
Daily News’e göre Taliban güçleri Bu-
ner’in yanı sıra Şangar’a da girmişler.
Taliban Buner’de bir Jirga (Aşiret bü-
yükleri meclisi) toplamış. El Cezire de
Taliban’ın Buner’den çıkarken halkı
İslam kurallarına uyma konusunda
uyardığını bildiriyordu. Özetle, Taliban
Buner’de belli bir iklim, bir hegemon-
ya oluşturduktan ve yönetimi kendile-
rine yakın yerel unsurlara bıraktıktan
sonra (The Independent, 25/04) Şan-
gar’a çekilmiş. Böylece Svat Vadisi’ne
ek olarak, Buner ve Şangar da Tali-
ban’ın ideolojik ve pratik anlamda de-
netimi altına girmiş oluyor.
Kimi gözlemler, Taliban etkisinin Ku-
zey Batı eyaletleri, Svat Vadisi ile sınırlı
kalmadığını, hızla yayılmakta olduğunu
gösteriyor. Pencab eyaletinin Hindistan
sınırı yakınındaki Lahor, bir zamanlar,
Pakistan’ın popüler kültür açısından en
canlı kentlerinden biriymiş. Geçen ekim
ayında gençlerin buluştuğu bir bölge-
de patlayan üç bomba, atmosferi de-
ğiştirmeye başlamış. Birkaç hafta son-
ra çarşı esnafı, kentte çalışmaya baş-
layan Taliban’ın baskılarına boyun eğe-
rek, binlerce CD’yi çarşı meydanında İs-
lama uygun olmadıkları gerekçesiyle
yakmış.
Kasımda düzenlenen ulus-
lararası performans sanatları
festivalinde tiyatrolara yönelik
beş bombalı saldırı düzenlen-
miş, bu ocakta da iki tiyatroda
bombalar patlamış. Geçen ay
Lahor’u ziyaret eden Sri Lankalı
kriketçilere yönelik silahlı saldı-
rı, 10 milyonluk kentin spor ya-
şamını adeta öldürmüş. Tali-
banlaşma en çok kadınları ve
genç kızları kaygılandırıyor. Pa-
kistan’ın en gelişkin kız okulla-
rının olduğu Lahor’da bu okul-
lara ve sokaktaki kızlara yöne-
lik saldırı ve tehditler gittikçe artıyormuş.
Lahor milletvekili Yasemin Rah-
man, “korku ikliminin bu kadar güç-
lenmesini hiç beklemiyordum” diyor. Si-
yasi analist Hasan Askari, “bu kentte
kadınlar istedikleri gibi giyinir, sokaklarda
istedikleri gibi dolaşırlardı, film galaları
düzenlenirdi, İslamın liberal, muhafa-
zakâr her türü birlikte var olurdu. Bu du-
rum artık değişti” diyor. (The Was-
hington Times, 23/04/09)
Bir şeyler olabilir...
Ünlü Taliban kitabının yazarı Ahmet
Raşit, Bush ve Obama yönetimleri-
nin önde gelen terorizm uzmanların-
dan David Kilcullen (BBC), News
Week editörü Fareed Zakharia, es-
ki Pakistan büyükelçilerinden Zafar
Hilali (The News International), Kis-
singer, Brzezinski gibi birçok yo-
rumcu Pakistan’ın dağılmanın eşiği-
ne geldiğine inanıyorlar. Prof. Akmal
Hüseyin’e göre, “Ülkeyi terk etmeye
başlayan birçok Pakistanlı için bu
gelişmeler sonun başlangıcı anlamı-
na geliyor” (The Daily News, 23/09).
Obama’nın Afganistan-Pakistan özel
danışmanı Holbrooke, yönetimin
dikkatinin şimdi Afganistan’dan çok
Pakistan üzerinde yoğunlaştığını söy-
lüyor (WSWS, 25/04), ancak ABD’nin
Pakistan yönetimini, Taliban’a karşı
Pakistan içinde ortak harekât dü-
zenlemeye ikna edemiyordu.
Geçen hafta, Taliban’ın Buner’e gir-
mesi atmosferde önemli bir yoğun-
laşma yarattı.
Bir taraftan ABD yönetimi, gerek-
tiğinde bir “önleyici vuruş” için mü-
kemmel gerekçeler oluşturabilecek bir
dil kullanmaya başladı. Dışişleri Ba-
kanı Clinton, “Pakistan hükümeti,
yönetimi Taliban’a terk ediyor” de-
dikten sonra nükleer silahlara atıfla
“tüm dünyayı tehdit eden ölümcül bir
tehlikeden” oluştuğunu ileri sürdü. Ge-
nelkurmay Başkanı G. Mullen, “bir
devrilme noktasına hızla yaklaştığımız
kesin” diyor.
Bu sırada Pakistan seçkinlerinin, or-
ta sınıfının ise paniğe kapılarak, “ne
olursa olsun Taliban’ı önlemek gere-
kir, yabancı güçlerin desteğini ve si-
lahlarını da kullanabiliriz”, “bir şeyta-
na karşı öbürüyle...” havasına girmeye
başladığı görülüyor (The News Inter-
national, 25/04). Pakistan bir taraftan
dağılmaya, öbür taraftan iç savaşa,
her iki durumda da bir ABD müda-
halesine doğru gidiyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Pakistan Parçalanmaya Doğru Yoluna Devam Ediyor
Bir ülke ekonomisinin durumu ile ilgili en önemli gös-
tergelerden biri, belki birincisi, büyüme oranıdır.
Çünkü büyüme oranı, tüm ekonomide mal ve hiz-
metlerin üretim artışının düzeyini gösterir; işsizlik baş-
ta olmak üzere, ekonominin diğer değişkenlerinin bi-
leşkesi sayılır.
Ekonominin “geçmişte”, diyelim geçen yıl, ne ka-
dar büyüdüğü önemlidir. Ancak bundan daha önem-
li olan, gelecekte büyümenin ne kadar olacağı ko-
nusunda hükümetin “öngörüleri”dir.
AKP hükümeti, 2009 bütçesi ile birlikte, 2009 yılı
ekonomik büyüme oranını, ya da oradaki deyimle “bü-
yüme hızını” yüzde 4.0 olarak öngörüyordu. Oysa
2009 bütçesinin sunuş günlerinde, giderek ağırlaş-
makta olan küresel bunalım çoktan kapıya dayanmıştı.
Ancak ekonomi konusunda da son sözü hep kendi-
si söyleyen Başbakan, bunalımın Türkiye ekonomi-
sine sadece “dokunup gideceğini” öngörüyordu.
Çok değil, yalnızca iki hafta önce ekonomiden so-
rumlu bakanlar, 2009 yılının büyüme oranı öngörü-
sünü “revize” ettiler. Ekonomi 2009 bütçe gerekçe-
sinde öngörüldüğü gibi artı yüzde 4.0 büyüyemeye-
cek, tersine yüzde 3.6 oranında küçülecek; büyüme
oranı eksi yüzde 3.6 olacaktı.
Hükümetin revize öngörüsünün henüz “mürekke-
bi kurumadan”, geçen hafta IMF, Türkiye ekonomi-
sinin 2009’da yüzde 5.1 oranında küçüleceğini açık-
lamaz mı?!
Hükümetin eksi 3.6 ile IMF’nin eksi 5.1 olan büyüme
öngörüleri arasında 1.5 puanlık fark var; eğer oran-
lanırsa yüzde 40’tan fazla sapma var.
Oysa hükümet ile IMF yeni bir anlaşma konusunu
aylardır görüşüyorlar. Heyetlerin biri gidiyor, öbürü ge-
liyor. Ekonominin bu yıl ne kadar büyüyeceği konu-
sunda ikilinin görüşleri bu kadar farklıysa, görüşme
sürecinde ne konuşuluyor?
Kaldı ki büyümesi öngörülecek 2009’un ilk dört ayı
tamamlandı; üçte biri gitti. Ancak ekonominin ka-
muoyuna açıklanmayan “verileri bilen” iki büyük ka-
rar odağı, hükümet ve IMF, yılın “kalan” sekiz ayını,
nasıl bu kadar farklı okur? Bunlar anlaşsa ne yazar?
Hükümet ekonomi konusunda tam bir “körlük” ser-
giliyor. Ekonominin büyüme oranını bile doğru dürüst
kestiremiyor. Bunu yapamayan hükümetin, işsizlik,
dış açık ve bütçe açığı gibi konularda bu yıl için ön-
gördüğü diğer “revize” sayılar ve gelecek yıllara iliş-
kin büyüme öngörüleri ise tamamıyla anlamsızlaşı-
yor.
Bu arada IMF, küresel ekonominin, yani dünya eko-
nomisinin, 2009’da ortalama yüzde 1.3 oranında kü-
çüleceğini öngörüyor. Bunun anlamı çok açık. Tür-
kiye dünya ortalamasına göre, dört kat daha fazla kü-
çülecektir. Bu “küçülmenin” ekonominin sanayi gi-
bi üretici sektörlerinde olması ise ayrı bir olumsuz-
luktur.
Tüm bu yanlışların, hesapsızlıkların hesabını ver-
mesi gereken Başbakan son Almanya seyahatinde
Türkiye’nin tüm dünyayı etkileyen finans krizi karşı-
sında “güçlü bir duruş” sergilediğini belirtiyor. Devam
ediyor: “Ancak ülkemizde hedef saptırmaya yönelik
hastalıklar var. Bunlardan biri de küresel sermayeye
karşı duruş sergileyenler”... Ve ekliyor: “Bu aslında eko-
nomik faşizmdir, bundan kurtulmak lazım.”
Faşizmin, büyük sermayenin emekçilere saldırısı-
nın siyasal gücü olduğunu; bir lidere kaskatı bağım-
lılığa dayanan katı örgüt yapısı, gerici, baskıcı özel-
likleri; devlet aygıtını ve hukuku kendi gücünü ege-
men kılmak amacıyla ve acımasızca, gerekli gördü-
ğünde teröre başvurarak kullandığı; korkuyu besle-
diği ve korkudan beslendiği bilinen gerçeklerdir.
Bilinir ki, faşizmin ekonomisi vardır, ancak “eko-
nomik faşizm” yoktur; bu, yeni bir buluş olmalı! Çok
daha önemli bir gerçek var: Faşizm, ağır ekonomik
koşulların sonucudur. Bunu görmek için 1920’lerin İtal-
ya’sına ya da Almanya’sına gitmeye gerek yok. Ül-
kemizin yaşadığı ve hâlâ tam olarak kurtulamadığı 12
Eylül bunun somut örneğidir.
Evet “kurtulmak lazım”; 12 Eylül’den ve ekonomi
ile ilgili öngörüsüzlüklerden, hesapsızlıklardan ve bun-
ları yapanlardan!!!
Sevgili Mustafa Balbay’ın “görülmüştür” damga-
lı ve iki güncük de olsa yazması çok güzel; yinele-
meliyim: Balbay’ın, diğer yurtseverlerle birlikte bir an
önce özgürlüğüne kavuşması, sizinle birlikte benim
de en büyük dileğim.
yakupkepenek06@hotmail.com
Kriz, kredi veren kurumu borç para aramaya itti. Fon tarihinde ilk defa tahvil satmaya hazõrlanõyor
IMF’nindeumuduÇinoldu65 yõllõk tarihinde hep borç veren
konumunda olan IMF, şimdi ilk defa
kendisi tahvil satarak borç aramaya
başlayacak. İlk hedef ise Çin ve Brezilya.
Ekonomi Servisi -
Uluslararasõ Para Fonu
(IMF) küresel krizle mü-
cadele edebilmek için
acilen gerekli olarak gö-
rülen 1 trilyon dolarlõk
kaynak arayõşõna çözümü
gelişmekte olan ülkeler-
de buldu.
Washington’da yapõ-
lan IMF ve Dünya Ban-
kasõ’nõn bahar toplantõ-
larõnda, fonun tarihinde
ilk defa tahvil çõkararak
borçlanmasõ gündeme
geldi. Kurulduğu 1944
yõlõndan bu yana borç
veren konumundaki fon
böylece gelişmekte olan
ülkelere tahvil sa-
tarak, alacaklõ
konumundan
borçlu konu-
muna geçe-
cek. Çin ve
B r e z i l -
ya’nõn IMF’nin çõkara-
cağõ tahvillerin bir nu-
maralõ alõcõsõ olacağõ tah-
min ediliyor.
IMF Başkanõ Domi-
nique Strauss-Kahn,
fonun tahvil satma yolu-
na gidebileceğini söyle-
diği Washington’daki
toplantõlarda, söz konu-
su tahvilin faizinin ge-
lişmiş ülkelerin para bi-
rimlerinden oluşan se-
petin (SDR) değerine gö-
re belirlenebileceğini
söyledi.
ABD kâğıtları da
Asyalılarda
IMF tahvillerinin en
önemli alõcõsõnõn Çin ola-
cağõ üzerinde duruluyor.
Çin halen 3.2 trilyon do-
larlõk Hazine tahvili olan
ABD’nin en büyük müş-
terisi (744 milyar dolar)
konumunda. Çin ile bir-
likte Japonya, Brezilya
ve Rusya, ABD
tahvillerinin
yarõsõnõ elinde
bulunduruyor.
Polisten sert
müdahale
IMF ve Dünya Bankası’nın
Washington buluşması
“Emperyalist kapitalizm
toplantısı sürüyor. Lütfen
sessiz olun”, “Kurtarma
planları ve kapitalizme
hayır”, “IMF: Dünyanın
yağmacı borç vereni”
sloganlarıyla protesto
edildi. Yaklaşık 100 kişilik
gruba karşı biber gazı ve
cop kullanan polis, krizin
sorumlusu olarak
gösterilen bazı ABD
bankalarının şubelerine
saldırılması nedeniyle 7
kişiyi tutukladı. (AP)
Esnek kredi Türkiye’ye pahalı geldi
IMF’den kotasõnõn en az 10 ka-
tõ kredi alacak olan Türkiye, ko-
tasõnõn 10 katõnõ aşmasõ halinde
normal piyasa faizinden daha
yüksek maliyete katlanmak du-
rumunda kalacak.
IMF ile stand-by görüşmele-
rinde bulunan Türkiye, fonun
“Esnek Kredi Hattı” imkânõnõ
maliyetli olmasõ nedeniyle kabul
etmiyor. AA’nõn haberine göre,
Türkiye’nin, IMF’nin son ens-
trümanõ “Esnek Kredi Hattı”nõ
kabul etmemesinde, maliyet ön
plana çõkõyor.
IMF’nin yeni benimsediği “Es-
nek Kredi Hattı”na başvurularõn
çok olmasõ nedeniyle fon, bu
kredi faizinde yeni düzenlemele-
re gitti. Buna göre, bu yeni im-
kândan faydalanmak isteyen ül-
kelerin, kotalarõnõn 10 katõnõn
üstünde kredi kullanmalarõ duru-
munda, faiz üç kat oranõnda artõş
gösterecek. Yetkililer, bu yeni
kredi imkânõndan faydalanmak is-
teyen Meksika ve Polonya’nõn, fa-
iz maliyetine katlanmamak için
kotalarõnõn 10 katõnõ aşmadõğõna
dikkati çekiyor.
IMF’nin Türkiye’ye kotasõnõn
10 katõ ile 20 katõ düzeyinde (20
ile 40 milyar dolar arasõnda) kre-
di verebileceği belirtiliyor. Tür-
kiye’nin kotasõnõn, yaklaşõk 2
milyar dolarlõk bir karşõlõğa denk
geldiğini vurgulayan yetkililere
göre, Türkiye, kotasõnõn yüzde
1000’i oranõndaki kredi talebi
durumunda 20 milyar dolar, 2001
krizindeki gibi yüzde 1600 ora-
nõndaki kredi talebinin kabul edil-
mesi halindeyse 32 milyar dolar
kredi kullanabilecek.
DENETİMLER ARTACAK
Kurumlar sahte
içkiye karşı birleşti LONDRA (AA) - İngilte-
re’de yayõmlanan The Sun-
day Times gazetesinin her yõl
geleneksel olarak gerçekleş-
tirdiği “İngiltere’nin en zen-
gin 1000 kişisi” listesine bu
yõl ekonomik kriz damgasõnõ
vurdu.
Geçen yõl toplam servetle-
ri 413 milyar sterlin eden en
zengin 1000 İngilizin serve-
ti, bu yõl 258 milyar sterline
geriledi. İngiltere’deki mil-
yarderlerin sayõsõ ise 75’ten
43’e düştü.
Listenin ilk sõrasõnda yine
ünlü çelik kralõ, Hint asõllõ
işadamõ Lakshmi Mittal yer
aldõ. Ancak geçen yõl 16.9
milyar sterlin olan Mittal’in
toplam serveti 10.8 milyar
sterline geriledi.
Listenin ikinci sõrasõnda
ise petrol ve endüstri alanla-
rõnda faaliyet gösteren mil-
yarder Rus işadamõ Roman
Abromovich 7 milyar ster-
linlik servetiyle yer aldõ. Ab-
romovich’in de 2008 yõlõna
göre 4.7 milyar sterlinlik bir
kayba uğradõğõ ifade edildi.
Geçen bir yõl içinde serve-
tini arttõranlar da oldu. Sü-
permarket zinciri Morrison’õn
eski sahibi Sir Ken Morrison
servetini yüzde 11 oranõnda
arttõrõp 1.6 milyar sterline
ulaştõrdõ.
2008’in az sayõdaki kaza-
nanlarõndan biri de Harrods
mağazasõnõn sahibi Mõsõrlõ
ünlü işadamõ Muhammed
el Fayed oldu. El Fayed’in,
servetini yüzde 17 oranõnda
arttõrõp 650 milyon sterline
ulaştõrdõğõ açõklandõ.
Son yõllarda listeye ilk
500’den giren Türk yatõrõm-
cõ Nermi Kırdar, bu yõl lis-
tede yer almadõ.
ANKARA (AA) - Sahte içkiden artan ölümler
üzerine ilgili kamu kuruluşlarõ, sahte içkiyle mü-
cadeleye dönük acil eylem planõnõ uygulamaya koy-
ma kararõ aldõ.
Tütün ve Alkol Piyasasõ Düzenleme Kurumu
(TAPDK), Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ, Maliye
Bakanlõğõ Gelir İdaresi Başkanlõğõ, Jandarma Ge-
nel Komutanlõğõ ve Emniyet Genel Müdürlü-
ğü’ne ‘son günlerde sahte içkiden kaynaklanan
ölümlerle ilgili alõnacak önlemler’ konusunda bir
araya geldi. ve alõnacak tedbirleri belirledi. Top-
lantõda, alõnan kararlar şu şekilde sõralandõ:
Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ’nõn sahte ve tak-
lit bandrollü ürünlerden numune almasõnõn sağ-
lanmasõ.
Bandrol denetimlerinin sayõsõnõn arttõrõlma-
sõ ve daha etkin denetim yapõlmasõ.
Jandarma ve Emniyet mensuplarõna sahte iç-
kiyi tanõma konusunda eğitim verilmesi.
Yurttaşõn sahte içki ve bandrol konusunda bil-
gilendirilmesine yönelik kampanya düzenlenme-
si. Bu çerçevede, uyarõcõ afişler hazõrlanmasõ ve te-
levizyonlarda tanõtõcõ filmler yayõmlanmasõ.
Amerikalılar
lüksten vazgeçmedi
NEW YORK (ANKA) - ABD’nin Chicago
kentinde açõlan “Luxury Living Expo” (Lüks
Yaşam Fuarõ) ziyaretçi akõnõna uğradõ.
Virginia eyaletinde 7 yõldõr aralõksõz olarak
yapõlan ve dün kapõlarõnõ ziyaretçilerine açan
pahalõ ev aksesuvarlarõ ve dekorasyon
malzemelerinin tanõtõldõğõ “Home and Design
Magazine” fuarõ da büyük bir ilgi ile takip
edilmeye devam ediyor. Küresel finans krizine
karşõn katõlõmcõ sayõsõ etkilenmeyen ve
ABD’deki sadece ‘kaymak tabakaya’ hitap
eden bazõ fuarlar şunlar: “Global Luxury
Expo”, “Men’s Luxury Experience”,
“Virtual Travel Expo”...
Geri dönüşüm krizle düştü
İSTANBUL (AA) - Küresel düzeyde yoğun
olarak hissedilen ekonomik krizin etkileri, hurda
toplama ve geri dönüşüm sektörlerinde de
kendisini gösteriyor. Hurda olarak kabul edilen
birçok malzeme yeterli miktarda toplanamadõğõ
için Türkiye, ithalatçõ konumda bulunurken
ekonomik kriz nedeniyle, 2009 toplama miktar ve
oranlarõnda düşüşler bekleniyor. Dönüşen Kâğõt
Hammaddeleri Sanayi ve Ticaret AŞ Genel
Müdürü Ekrem Demircioğlu, 2009’da krize bağlõ
olarak tüketimin çok düşük olmasõ nedeniyle
ambalaj ihtiyacõnõn, dolayõsõyla da hurdaya çõkan
kâğõt miktarõnõn önemli ölçüde düşüş gösterdiğini
ifade ederek “Hurda kâğıtta geri dönüşümün
ekonomik anlamda büyüklüğü yaklaşık 300
milyon liradır” dedi. Demircioğlu’nun verdiği
bilgiye göre, 1 ton kullanõlmõş kâğõt geri
kazanõldõğõ ve kâğõt üretiminde kullanõldõğõnda, 4
bin 100 kilovat saat enerjinin israf edilmesini ve
38.8 ton suyun harcanmasõnõ önlüyor.
İngilizlerin serveti eridi
Mittal birinciliği bõrakmadõ
Güler: Doğalgaza zam yok
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanõ Hilmi
Güler, Azerbaycan’õn Türkiye’ye verdiği
doğalgaza zam yaptõğõna ilişkin haberlerin
doğru olmadõğõnõ belirterek “Zam yok.
Kontratımız var, yapması mümkün değil”
dedi. Azerbaycan’da yayõn yapan ANS TV,
Ermenistan ile Türkiye arasõndaki
yakõnlaşmadan rahatsõzlõk duyan
Azerbaycan’õn tepki olarak Türkiye’ye sattõğõ
doğalgaza zam yaptõğõ yönünde haber
yayõmlanmõştõ.
Dominique
Strauss-Kahn
Lakshmi
Mittal