21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 27 NİSAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Öngörüsüzlüğün Böylesi! Geçen haftaki gelişmeler, Pakis- tan’da devletin çöküşe, ülkenin par- çalanmaya doğru yoluna devam ettiğini gösteriyordu. ABD Dışişleri Bakanı Hil- lary Clinton’a göre, “tüm dünya açı- sından ölümcül bir tehlike” oluşuyor- muş. Malum, Pakistan’ın nükleer si- lahları var. Ya bunlar Taliban’ın eline ge- çerse? Böyle bir olasılık yakın bir ge- lecekte Pakistan’ı ABD ordusunun he- def tahtasına koyabilir! Önce taviz sonra, sonra panik... Pakistan yönetimi, dini lider Sufi Muhammed’e, Svat Vadisi bölgesinde, Taliban’ı denetim altında tutma koşu- luyla, şeriat yasalarını uygulama yetki- si verdi. İlgili yasa Pakistan meclisinden geçtikten yaklaşık on gün sonra, geçen hafta Pakistan hükümeti ve seçkinleri hem şaşkınlık hem de panik içindey- diler. Verilen tavize rağmen, hem şeri- at uygulamaları, hukukla sınırlı kalma- mış, yaşamın tüm alanlarına yayılmış- tı, hem de Taliban’ın başkent İslama- bad’a 96 km. yakınlıktaki Buner böl- gesine yönelik işgal girişiminin göster- diği gibi, ülkenin içine doğru yayılma- ya kararlı olduğunu kanıtlamıştı. Hükümeti bu tavize zorlayan Sufi Mu- hammed ise demokrasinin, Yüksek Hâkimler Kurulu’nun, Batı tarzı ve İslam karşıtı olduğuna Taliban’ın bölgedeki önceki eylemlerinin bunlara göre yar- gılanamayacağına ilişkin demeçler ve- riyor, bir anlamda genel af ilan etmiş oluyordu (The Daily Times, 25/04). Bu gelişmeler mecliste tartışılırken, dinci partilerden birinin lideri, Fazlur Rah- man, “Böyle giderse Taliban İslama- bad’ın kapılarına dayanacak, bir an ev- vel tüm ülkede şeriat ilan ederek bu da- vayı Taliban’ın elinden alalım” diyordu. Şaşkınlığın boyutlarını, Oxford Üni- versitesi’nde araştırma görevlisi, Pa- kistanlı Dr. Masuud Bano’nun yoru- mundan izleyebiliyoruz: “Pakistan’da olanlar her açıdan çok garip. Karşımız- da, kocaman bir ordusu, geniş bir po- lis örgütü, seçilmiş temsilcilerden olu- şan meclisi, yasal bir sistemi olan bir ül- ke var. Buna karşın devlet bir bölgedeki bir grup sözde militanın istediklerine ani- den boyun eğdi.” (The News Interna- tional, 24/04/09) Bir başka siyasi analist Ayaz Amir ise “Buner’e girerek ülke- nin parçalanma tehlikesiyle kar- şı karşıya olduğunu bize göste- ren, dikkatlerimizi yoğunlaştıran Taliban’a şükran borçluyuz” di- yordu (The News International). Amir’e göre, “Ülkenin dağılmasını engelleyecek, De Gaulle ya da Mustafa Kemal çapında bir li- dere gereksinim var... Bugün or- tada böyle biri olmadığına göre var olanla idare etmek gerekiyor... artık Pakistan’ın bir numaralı so- rununun demokrasi olmadığını da unutmadan... Pakistan’da yeteri kadar demokrasi var... esas sorun şimdi te- rorizm ve Taliban’ın gittikçe artan cüreti”. Pakistan seçkinleri arasında nasıl bir ruh halinin gelişmekte olduğunu sa- nırım fark ettiniz. Emekli General Mü- şerref de etmiş olacak ki perşembe gü- nü “Pakistan patlama noktasına gelirse, durumu düzeltmek için yapabileceğim bir şeyler olduğuna inanıyorum... Gör- evimin başına dönebilirim” diyordu (Telegraph 23/04). Korku iklimi Cuma günü medya Taliban güçleri- nin Buner’den çıktığını, bir kısmının da komşu Şangla bölgesine geçtiğini bil- dirdi. Ancak, The Daily News’un bir gün önceki haberindeki kimi ayrıntılar, cu- martesi günü Pakistan ve Hindistan ga- zetelerine yansıyanlar Taliban’ın geri çe- kilmeden önce durumunu konsolide et- meye başladığını düşündürüyordu. The Daily News’e göre Taliban güçleri Bu- ner’in yanı sıra Şangar’a da girmişler. Taliban Buner’de bir Jirga (Aşiret bü- yükleri meclisi) toplamış. El Cezire de Taliban’ın Buner’den çıkarken halkı İslam kurallarına uyma konusunda uyardığını bildiriyordu. Özetle, Taliban Buner’de belli bir iklim, bir hegemon- ya oluşturduktan ve yönetimi kendile- rine yakın yerel unsurlara bıraktıktan sonra (The Independent, 25/04) Şan- gar’a çekilmiş. Böylece Svat Vadisi’ne ek olarak, Buner ve Şangar da Tali- ban’ın ideolojik ve pratik anlamda de- netimi altına girmiş oluyor. Kimi gözlemler, Taliban etkisinin Ku- zey Batı eyaletleri, Svat Vadisi ile sınırlı kalmadığını, hızla yayılmakta olduğunu gösteriyor. Pencab eyaletinin Hindistan sınırı yakınındaki Lahor, bir zamanlar, Pakistan’ın popüler kültür açısından en canlı kentlerinden biriymiş. Geçen ekim ayında gençlerin buluştuğu bir bölge- de patlayan üç bomba, atmosferi de- ğiştirmeye başlamış. Birkaç hafta son- ra çarşı esnafı, kentte çalışmaya baş- layan Taliban’ın baskılarına boyun eğe- rek, binlerce CD’yi çarşı meydanında İs- lama uygun olmadıkları gerekçesiyle yakmış. Kasımda düzenlenen ulus- lararası performans sanatları festivalinde tiyatrolara yönelik beş bombalı saldırı düzenlen- miş, bu ocakta da iki tiyatroda bombalar patlamış. Geçen ay Lahor’u ziyaret eden Sri Lankalı kriketçilere yönelik silahlı saldı- rı, 10 milyonluk kentin spor ya- şamını adeta öldürmüş. Tali- banlaşma en çok kadınları ve genç kızları kaygılandırıyor. Pa- kistan’ın en gelişkin kız okulla- rının olduğu Lahor’da bu okul- lara ve sokaktaki kızlara yöne- lik saldırı ve tehditler gittikçe artıyormuş. Lahor milletvekili Yasemin Rah- man, “korku ikliminin bu kadar güç- lenmesini hiç beklemiyordum” diyor. Si- yasi analist Hasan Askari, “bu kentte kadınlar istedikleri gibi giyinir, sokaklarda istedikleri gibi dolaşırlardı, film galaları düzenlenirdi, İslamın liberal, muhafa- zakâr her türü birlikte var olurdu. Bu du- rum artık değişti” diyor. (The Was- hington Times, 23/04/09) Bir şeyler olabilir... Ünlü Taliban kitabının yazarı Ahmet Raşit, Bush ve Obama yönetimleri- nin önde gelen terorizm uzmanların- dan David Kilcullen (BBC), News Week editörü Fareed Zakharia, es- ki Pakistan büyükelçilerinden Zafar Hilali (The News International), Kis- singer, Brzezinski gibi birçok yo- rumcu Pakistan’ın dağılmanın eşiği- ne geldiğine inanıyorlar. Prof. Akmal Hüseyin’e göre, “Ülkeyi terk etmeye başlayan birçok Pakistanlı için bu gelişmeler sonun başlangıcı anlamı- na geliyor” (The Daily News, 23/09). Obama’nın Afganistan-Pakistan özel danışmanı Holbrooke, yönetimin dikkatinin şimdi Afganistan’dan çok Pakistan üzerinde yoğunlaştığını söy- lüyor (WSWS, 25/04), ancak ABD’nin Pakistan yönetimini, Taliban’a karşı Pakistan içinde ortak harekât dü- zenlemeye ikna edemiyordu. Geçen hafta, Taliban’ın Buner’e gir- mesi atmosferde önemli bir yoğun- laşma yarattı. Bir taraftan ABD yönetimi, gerek- tiğinde bir “önleyici vuruş” için mü- kemmel gerekçeler oluşturabilecek bir dil kullanmaya başladı. Dışişleri Ba- kanı Clinton, “Pakistan hükümeti, yönetimi Taliban’a terk ediyor” de- dikten sonra nükleer silahlara atıfla “tüm dünyayı tehdit eden ölümcül bir tehlikeden” oluştuğunu ileri sürdü. Ge- nelkurmay Başkanı G. Mullen, “bir devrilme noktasına hızla yaklaştığımız kesin” diyor. Bu sırada Pakistan seçkinlerinin, or- ta sınıfının ise paniğe kapılarak, “ne olursa olsun Taliban’ı önlemek gere- kir, yabancı güçlerin desteğini ve si- lahlarını da kullanabiliriz”, “bir şeyta- na karşı öbürüyle...” havasına girmeye başladığı görülüyor (The News Inter- national, 25/04). Pakistan bir taraftan dağılmaya, öbür taraftan iç savaşa, her iki durumda da bir ABD müda- halesine doğru gidiyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Pakistan Parçalanmaya Doğru Yoluna Devam Ediyor Bir ülke ekonomisinin durumu ile ilgili en önemli gös- tergelerden biri, belki birincisi, büyüme oranıdır. Çünkü büyüme oranı, tüm ekonomide mal ve hiz- metlerin üretim artışının düzeyini gösterir; işsizlik baş- ta olmak üzere, ekonominin diğer değişkenlerinin bi- leşkesi sayılır. Ekonominin “geçmişte”, diyelim geçen yıl, ne ka- dar büyüdüğü önemlidir. Ancak bundan daha önem- li olan, gelecekte büyümenin ne kadar olacağı ko- nusunda hükümetin “öngörüleri”dir. AKP hükümeti, 2009 bütçesi ile birlikte, 2009 yılı ekonomik büyüme oranını, ya da oradaki deyimle “bü- yüme hızını” yüzde 4.0 olarak öngörüyordu. Oysa 2009 bütçesinin sunuş günlerinde, giderek ağırlaş- makta olan küresel bunalım çoktan kapıya dayanmıştı. Ancak ekonomi konusunda da son sözü hep kendi- si söyleyen Başbakan, bunalımın Türkiye ekonomi- sine sadece “dokunup gideceğini” öngörüyordu. Çok değil, yalnızca iki hafta önce ekonomiden so- rumlu bakanlar, 2009 yılının büyüme oranı öngörü- sünü “revize” ettiler. Ekonomi 2009 bütçe gerekçe- sinde öngörüldüğü gibi artı yüzde 4.0 büyüyemeye- cek, tersine yüzde 3.6 oranında küçülecek; büyüme oranı eksi yüzde 3.6 olacaktı. Hükümetin revize öngörüsünün henüz “mürekke- bi kurumadan”, geçen hafta IMF, Türkiye ekonomi- sinin 2009’da yüzde 5.1 oranında küçüleceğini açık- lamaz mı?! Hükümetin eksi 3.6 ile IMF’nin eksi 5.1 olan büyüme öngörüleri arasında 1.5 puanlık fark var; eğer oran- lanırsa yüzde 40’tan fazla sapma var. Oysa hükümet ile IMF yeni bir anlaşma konusunu aylardır görüşüyorlar. Heyetlerin biri gidiyor, öbürü ge- liyor. Ekonominin bu yıl ne kadar büyüyeceği konu- sunda ikilinin görüşleri bu kadar farklıysa, görüşme sürecinde ne konuşuluyor? Kaldı ki büyümesi öngörülecek 2009’un ilk dört ayı tamamlandı; üçte biri gitti. Ancak ekonominin ka- muoyuna açıklanmayan “verileri bilen” iki büyük ka- rar odağı, hükümet ve IMF, yılın “kalan” sekiz ayını, nasıl bu kadar farklı okur? Bunlar anlaşsa ne yazar? Hükümet ekonomi konusunda tam bir “körlük” ser- giliyor. Ekonominin büyüme oranını bile doğru dürüst kestiremiyor. Bunu yapamayan hükümetin, işsizlik, dış açık ve bütçe açığı gibi konularda bu yıl için ön- gördüğü diğer “revize” sayılar ve gelecek yıllara iliş- kin büyüme öngörüleri ise tamamıyla anlamsızlaşı- yor. Bu arada IMF, küresel ekonominin, yani dünya eko- nomisinin, 2009’da ortalama yüzde 1.3 oranında kü- çüleceğini öngörüyor. Bunun anlamı çok açık. Tür- kiye dünya ortalamasına göre, dört kat daha fazla kü- çülecektir. Bu “küçülmenin” ekonominin sanayi gi- bi üretici sektörlerinde olması ise ayrı bir olumsuz- luktur. Tüm bu yanlışların, hesapsızlıkların hesabını ver- mesi gereken Başbakan son Almanya seyahatinde Türkiye’nin tüm dünyayı etkileyen finans krizi karşı- sında “güçlü bir duruş” sergilediğini belirtiyor. Devam ediyor: “Ancak ülkemizde hedef saptırmaya yönelik hastalıklar var. Bunlardan biri de küresel sermayeye karşı duruş sergileyenler”... Ve ekliyor: “Bu aslında eko- nomik faşizmdir, bundan kurtulmak lazım.” Faşizmin, büyük sermayenin emekçilere saldırısı- nın siyasal gücü olduğunu; bir lidere kaskatı bağım- lılığa dayanan katı örgüt yapısı, gerici, baskıcı özel- likleri; devlet aygıtını ve hukuku kendi gücünü ege- men kılmak amacıyla ve acımasızca, gerekli gördü- ğünde teröre başvurarak kullandığı; korkuyu besle- diği ve korkudan beslendiği bilinen gerçeklerdir. Bilinir ki, faşizmin ekonomisi vardır, ancak “eko- nomik faşizm” yoktur; bu, yeni bir buluş olmalı! Çok daha önemli bir gerçek var: Faşizm, ağır ekonomik koşulların sonucudur. Bunu görmek için 1920’lerin İtal- ya’sına ya da Almanya’sına gitmeye gerek yok. Ül- kemizin yaşadığı ve hâlâ tam olarak kurtulamadığı 12 Eylül bunun somut örneğidir. Evet “kurtulmak lazım”; 12 Eylül’den ve ekonomi ile ilgili öngörüsüzlüklerden, hesapsızlıklardan ve bun- ları yapanlardan!!! Sevgili Mustafa Balbay’ın “görülmüştür” damga- lı ve iki güncük de olsa yazması çok güzel; yinele- meliyim: Balbay’ın, diğer yurtseverlerle birlikte bir an önce özgürlüğüne kavuşması, sizinle birlikte benim de en büyük dileğim. [email protected] Kriz, kredi veren kurumu borç para aramaya itti. Fon tarihinde ilk defa tahvil satmaya hazõrlanõyor IMF’nindeumuduÇinoldu65 yõllõk tarihinde hep borç veren konumunda olan IMF, şimdi ilk defa kendisi tahvil satarak borç aramaya başlayacak. İlk hedef ise Çin ve Brezilya. Ekonomi Servisi - Uluslararasõ Para Fonu (IMF) küresel krizle mü- cadele edebilmek için acilen gerekli olarak gö- rülen 1 trilyon dolarlõk kaynak arayõşõna çözümü gelişmekte olan ülkeler- de buldu. Washington’da yapõ- lan IMF ve Dünya Ban- kasõ’nõn bahar toplantõ- larõnda, fonun tarihinde ilk defa tahvil çõkararak borçlanmasõ gündeme geldi. Kurulduğu 1944 yõlõndan bu yana borç veren konumundaki fon böylece gelişmekte olan ülkelere tahvil sa- tarak, alacaklõ konumundan borçlu konu- muna geçe- cek. Çin ve B r e z i l - ya’nõn IMF’nin çõkara- cağõ tahvillerin bir nu- maralõ alõcõsõ olacağõ tah- min ediliyor. IMF Başkanõ Domi- nique Strauss-Kahn, fonun tahvil satma yolu- na gidebileceğini söyle- diği Washington’daki toplantõlarda, söz konu- su tahvilin faizinin ge- lişmiş ülkelerin para bi- rimlerinden oluşan se- petin (SDR) değerine gö- re belirlenebileceğini söyledi. ABD kâğıtları da Asyalılarda IMF tahvillerinin en önemli alõcõsõnõn Çin ola- cağõ üzerinde duruluyor. Çin halen 3.2 trilyon do- larlõk Hazine tahvili olan ABD’nin en büyük müş- terisi (744 milyar dolar) konumunda. Çin ile bir- likte Japonya, Brezilya ve Rusya, ABD tahvillerinin yarõsõnõ elinde bulunduruyor. Polisten sert müdahale IMF ve Dünya Bankası’nın Washington buluşması “Emperyalist kapitalizm toplantısı sürüyor. Lütfen sessiz olun”, “Kurtarma planları ve kapitalizme hayır”, “IMF: Dünyanın yağmacı borç vereni” sloganlarıyla protesto edildi. Yaklaşık 100 kişilik gruba karşı biber gazı ve cop kullanan polis, krizin sorumlusu olarak gösterilen bazı ABD bankalarının şubelerine saldırılması nedeniyle 7 kişiyi tutukladı. (AP) Esnek kredi Türkiye’ye pahalı geldi IMF’den kotasõnõn en az 10 ka- tõ kredi alacak olan Türkiye, ko- tasõnõn 10 katõnõ aşmasõ halinde normal piyasa faizinden daha yüksek maliyete katlanmak du- rumunda kalacak. IMF ile stand-by görüşmele- rinde bulunan Türkiye, fonun “Esnek Kredi Hattı” imkânõnõ maliyetli olmasõ nedeniyle kabul etmiyor. AA’nõn haberine göre, Türkiye’nin, IMF’nin son ens- trümanõ “Esnek Kredi Hattı”nõ kabul etmemesinde, maliyet ön plana çõkõyor. IMF’nin yeni benimsediği “Es- nek Kredi Hattı”na başvurularõn çok olmasõ nedeniyle fon, bu kredi faizinde yeni düzenlemele- re gitti. Buna göre, bu yeni im- kândan faydalanmak isteyen ül- kelerin, kotalarõnõn 10 katõnõn üstünde kredi kullanmalarõ duru- munda, faiz üç kat oranõnda artõş gösterecek. Yetkililer, bu yeni kredi imkânõndan faydalanmak is- teyen Meksika ve Polonya’nõn, fa- iz maliyetine katlanmamak için kotalarõnõn 10 katõnõ aşmadõğõna dikkati çekiyor. IMF’nin Türkiye’ye kotasõnõn 10 katõ ile 20 katõ düzeyinde (20 ile 40 milyar dolar arasõnda) kre- di verebileceği belirtiliyor. Tür- kiye’nin kotasõnõn, yaklaşõk 2 milyar dolarlõk bir karşõlõğa denk geldiğini vurgulayan yetkililere göre, Türkiye, kotasõnõn yüzde 1000’i oranõndaki kredi talebi durumunda 20 milyar dolar, 2001 krizindeki gibi yüzde 1600 ora- nõndaki kredi talebinin kabul edil- mesi halindeyse 32 milyar dolar kredi kullanabilecek. DENETİMLER ARTACAK Kurumlar sahte içkiye karşı birleşti LONDRA (AA) - İngilte- re’de yayõmlanan The Sun- day Times gazetesinin her yõl geleneksel olarak gerçekleş- tirdiği “İngiltere’nin en zen- gin 1000 kişisi” listesine bu yõl ekonomik kriz damgasõnõ vurdu. Geçen yõl toplam servetle- ri 413 milyar sterlin eden en zengin 1000 İngilizin serve- ti, bu yõl 258 milyar sterline geriledi. İngiltere’deki mil- yarderlerin sayõsõ ise 75’ten 43’e düştü. Listenin ilk sõrasõnda yine ünlü çelik kralõ, Hint asõllõ işadamõ Lakshmi Mittal yer aldõ. Ancak geçen yõl 16.9 milyar sterlin olan Mittal’in toplam serveti 10.8 milyar sterline geriledi. Listenin ikinci sõrasõnda ise petrol ve endüstri alanla- rõnda faaliyet gösteren mil- yarder Rus işadamõ Roman Abromovich 7 milyar ster- linlik servetiyle yer aldõ. Ab- romovich’in de 2008 yõlõna göre 4.7 milyar sterlinlik bir kayba uğradõğõ ifade edildi. Geçen bir yõl içinde serve- tini arttõranlar da oldu. Sü- permarket zinciri Morrison’õn eski sahibi Sir Ken Morrison servetini yüzde 11 oranõnda arttõrõp 1.6 milyar sterline ulaştõrdõ. 2008’in az sayõdaki kaza- nanlarõndan biri de Harrods mağazasõnõn sahibi Mõsõrlõ ünlü işadamõ Muhammed el Fayed oldu. El Fayed’in, servetini yüzde 17 oranõnda arttõrõp 650 milyon sterline ulaştõrdõğõ açõklandõ. Son yõllarda listeye ilk 500’den giren Türk yatõrõm- cõ Nermi Kırdar, bu yõl lis- tede yer almadõ. ANKARA (AA) - Sahte içkiden artan ölümler üzerine ilgili kamu kuruluşlarõ, sahte içkiyle mü- cadeleye dönük acil eylem planõnõ uygulamaya koy- ma kararõ aldõ. Tütün ve Alkol Piyasasõ Düzenleme Kurumu (TAPDK), Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ, Maliye Bakanlõğõ Gelir İdaresi Başkanlõğõ, Jandarma Ge- nel Komutanlõğõ ve Emniyet Genel Müdürlü- ğü’ne ‘son günlerde sahte içkiden kaynaklanan ölümlerle ilgili alõnacak önlemler’ konusunda bir araya geldi. ve alõnacak tedbirleri belirledi. Top- lantõda, alõnan kararlar şu şekilde sõralandõ:  Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ’nõn sahte ve tak- lit bandrollü ürünlerden numune almasõnõn sağ- lanmasõ.  Bandrol denetimlerinin sayõsõnõn arttõrõlma- sõ ve daha etkin denetim yapõlmasõ.  Jandarma ve Emniyet mensuplarõna sahte iç- kiyi tanõma konusunda eğitim verilmesi.  Yurttaşõn sahte içki ve bandrol konusunda bil- gilendirilmesine yönelik kampanya düzenlenme- si. Bu çerçevede, uyarõcõ afişler hazõrlanmasõ ve te- levizyonlarda tanõtõcõ filmler yayõmlanmasõ. Amerikalılar lüksten vazgeçmedi NEW YORK (ANKA) - ABD’nin Chicago kentinde açõlan “Luxury Living Expo” (Lüks Yaşam Fuarõ) ziyaretçi akõnõna uğradõ. Virginia eyaletinde 7 yõldõr aralõksõz olarak yapõlan ve dün kapõlarõnõ ziyaretçilerine açan pahalõ ev aksesuvarlarõ ve dekorasyon malzemelerinin tanõtõldõğõ “Home and Design Magazine” fuarõ da büyük bir ilgi ile takip edilmeye devam ediyor. Küresel finans krizine karşõn katõlõmcõ sayõsõ etkilenmeyen ve ABD’deki sadece ‘kaymak tabakaya’ hitap eden bazõ fuarlar şunlar: “Global Luxury Expo”, “Men’s Luxury Experience”, “Virtual Travel Expo”... Geri dönüşüm krizle düştü İSTANBUL (AA) - Küresel düzeyde yoğun olarak hissedilen ekonomik krizin etkileri, hurda toplama ve geri dönüşüm sektörlerinde de kendisini gösteriyor. Hurda olarak kabul edilen birçok malzeme yeterli miktarda toplanamadõğõ için Türkiye, ithalatçõ konumda bulunurken ekonomik kriz nedeniyle, 2009 toplama miktar ve oranlarõnda düşüşler bekleniyor. Dönüşen Kâğõt Hammaddeleri Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdürü Ekrem Demircioğlu, 2009’da krize bağlõ olarak tüketimin çok düşük olmasõ nedeniyle ambalaj ihtiyacõnõn, dolayõsõyla da hurdaya çõkan kâğõt miktarõnõn önemli ölçüde düşüş gösterdiğini ifade ederek “Hurda kâğıtta geri dönüşümün ekonomik anlamda büyüklüğü yaklaşık 300 milyon liradır” dedi. Demircioğlu’nun verdiği bilgiye göre, 1 ton kullanõlmõş kâğõt geri kazanõldõğõ ve kâğõt üretiminde kullanõldõğõnda, 4 bin 100 kilovat saat enerjinin israf edilmesini ve 38.8 ton suyun harcanmasõnõ önlüyor. İngilizlerin serveti eridi Mittal birinciliği bõrakmadõ Güler: Doğalgaza zam yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanõ Hilmi Güler, Azerbaycan’õn Türkiye’ye verdiği doğalgaza zam yaptõğõna ilişkin haberlerin doğru olmadõğõnõ belirterek “Zam yok. Kontratımız var, yapması mümkün değil” dedi. Azerbaycan’da yayõn yapan ANS TV, Ermenistan ile Türkiye arasõndaki yakõnlaşmadan rahatsõzlõk duyan Azerbaycan’õn tepki olarak Türkiye’ye sattõğõ doğalgaza zam yaptõğõ yönünde haber yayõmlanmõştõ. Dominique Strauss-Kahn Lakshmi Mittal
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle