Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2009 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Kolomb’un Yumurtası!
AKP’nin gerçeklerden çok sanılara, olası ge-
lişmelerin nesnel analizlerinden uzak “pratik”
yaklaşımlara dayanan, sınırları kısıtlanmış dış
politikalarının bir süredir, tıpkı iç politikada sür-
dürülen karmaşa gibi, kaçınılmaz biçimde bir di-
zi düş kırıklıklarıyla sonuçlandığı görülmektedir.
AB’ye üyelik konusunda AKP iktidarına sürek-
li karşı çıkan Fransa’nın NATO’nun askeri kana-
dına dönmesini “veto’”uygulayarak önleme hevesi,
bereket daha gündeme gelmeden tedavülden
kalkmış, böylece de ele güne Davos ortaoyunu
benzeri bir eğlencelik sunulmaktan kıl payı kur-
tulunmuştur. Zira AKP yönetimi “veto” hevesiy-
le yanıp tutuşurken “atı alan çoktan Üsküdar’ı geç-
miş”, Fransa’nın değil NATO’nun askeri kanadı-
na dönmesi, iki generalinin örgütün komuta zir-
vesine dahil edilmesi bile çoktan kararlaştırılmıştı.
Ardından yine NATO ile ilgili olarak bir başka olay
Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO’nun
genel sekreterliğine, bu ülkedeki bir densizin İs-
lamın kutsalına dil uzattığı gerekçesiyle, İslam dün-
yası ve ülke içindeki dinci yandaşlara selam
gönderme adına karşı çıkılması olmuş, ne ki bu
kriz de AKP liderinin, aşırı isteklerinden çocuklar
için masal türü bir iki mavi boncukla hızla vaz-
geçmesi sağlanarak tatlıya bağlanmıştır.
Rasmussen olayının AB’ye tam üye olma ça-
balarını olumsuz yönde etkilediğinden de kuşku
yok. Zira NATO’da hiç yoktan sorun çıkaran zih-
niyetin, Tanrı esirgesin AB’ye üye olarak ileride ne
tür sorunlar çıkarabileceği olasılığı da sanırız
kayda geçirilmiştir. Ama bu bile yıldızlar kadar
uzak bir olasılık. Zira AKP’nin iktidarını borçlu ol-
duğu siyasal dinci akidesiyle AB’ye girmesi,
kimse kendini kandırmasın, kesinlikle mümkün de-
ğildir!
Bölgedeki çatışma odaklarına “arabuluculuk” ro-
lü üstlenerek uluslararası sahnede boy gösterme
hevesleri de AKP’nin “monşer” karşıtı hevesleri
arasında hep önemli bir yere sahip olmuştur. Ne
yazık ki AKP ve lideri gerçek bir arabuluculuğun
kriterlerinden bütünüyle habersizdir ve bu yöndeki
girişimleri çoğunca sadece gücünü aşan heves-
lerle sınırlıdır. O kadar ki arabuluculuğa soyun-
dukları ülkeler bazen işi Ankara’nın “arabulucu”
olmadığını açık ve net açıklamak zorunluluğu duy-
muşlardır.
Yahuda’nın “öpücüğü” olarak tanımlamak ne
denli aşırı olsa da Barack Obama’nın ülkemize
yaptığı başarılı ziyaretin ardından söyledikleri, baş-
ta ABD’nin kayıtsız şartsız müttefikleri oldukla-
rından kimsenin kuşkusu bulunmadığı AKP zirvesi
olmak üzere çok sayıda insanın beklentisini kar-
şılamadığı bir gerçektir. Zira iktidarından muha-
lefetine, toplumun önemli bir kesimi dahil, Oba-
ma’nın söyledikleri düş kırıklığı yaratmıştır. Sevimli
aile bireyleri, seçkin, cana yakın kişiliği, atalarının
çektiği tüm acılardan kaynaklanan derin saygı ve
sevgiyle Barack Obama’nın Türkiye’de önceki dö-
nemlerde oluşan Amerikan karşıtlığını bir ölçüde
azalttığından kuşku yok. Ne var ki Obama sade-
ce bir başkan. Arkada olan, asıl gücü elinde tu-
tan ABD’nin kurulu düzeni, yüksek çıkarlarıdır. Ve-
nezüella Başkanı Hugo Chavez’in şu sözleri bu
gerçeği yadsınması zor biçimde ortaya koymak-
tadır: “El sıkışmaya tamam, gülümsemeye tamam.
Ama yanlış anlamayın. İmparatorluk daha dipdi-
ri!” Biraz da bu yüzden daha dün onu bağrına ba-
sanların bugün söyledikleri karşısında derin düş
kırıklığına uğramaları madalyonun asıl yüzünü göz
ardı etmelerinden kaynaklanmaktadır. Aslında Sa-
yın Başkan, ziyareti sırasında “Ermeni sorunun-
daki düşüncelerini”, “Tarihinizle yüzleşme zama-
nı gelmiştir” diyerek yeteri açıklıkla dile getirmiş,
böylece kararın tarihçilere değil politikacılara bı-
rakılması gerektiğini vurgulamıştı. Birleşik Dev-
letler’deki Ermeni diyasporasını hafife almak ya-
nıltıcı olur. Zira Amerikan politikasında Ermeni
azınlığı dün olduğu gibi, bugün de belirleyici bir
ağırlığa sahip olmaya devam etmektedir. Bu
yüzden de kopardıkları sahte gürültüye karşın
Obama gibi bir başkandan bile istediklerini al-
mışlardır.
Başkan Obama, aslında Kolomb’un, yumur-
tanın dikine durmasını sağlayan, kolay olduğu ka-
dar akıllı yöntemini kullanarak seçim öncesi ver-
diği sözü “soykırımı” Ermenice “Büyük Felaket”
şeklinde söyleyerek yerine getirmiştir. Üstelik bu-
nu icat eden de Obama değil, bizim kraldan faz-
la kralcı sözde liberallerimizdir! Pir Sultan’ın ün-
lü dizelerinde söylediği gibi “Şu elin attığı taş ba-
na değmez, ille dostun attığı gül pareler beni” di-
yen dizeleri bugünkü düş kırıklığımıza ışık tutuyor.
Ama hepsi bu olsa neyse... Sırada Irak’tan çeki-
lecek askerlerin ülkemizden geçmesi, Afganistan’a
takviye, Ruhban Okulu’nun açılması, “Kürt azın-
lığı!” kardeş ülke Azerbaycan’la bozuşmak pa-
hasını “Yukarı Karabağ” işgali sona ermeden Er-
menistan sınırının açılması gibi bir iki “küçük” so-
run var... 1915 olaylarını belgelerin ışığında in-
celeyecek ve konuya nokta koyacak uluslarara-
sı tarihçiler kurulu ise kanımızca işi komisyona, da-
ha açık bir deyişle “düyuna” bırakmakla eşzamanlı.
Zira hüküm çoktan kurulmuş görülüyor!
FİDEL CASTRO RUZ
Dün (20.04.2009 ç.n.) Puerto
Espana sonuç bildirgesinin
(geçen hafta Trinidad Tobago’nun
Puerto Espana kentinde gerçekleşen
Amerikalar Doruğu sonuç bildirgesi
ç.n.) eğlenceli olaylarõndan söz
etmiştim. Bugün ise dramatik
olanlarõnõ ele alalõm. Umarõm,
dostlarõmõz gücenmez. Ev sahibi
hükümetin önceden hazõrlayõp
sunduğu belge ile doruk sonrasõ
oluşturulan arasõnda farklõlõklar var.
Bazõ konular doruktan haftalar önce
uzun süren toplantõlarda tartõşõlmõştõ.
Son dakikada Bolivya
delegasyonunun sunduğu öneriler
gibi bazõ istekler işi daha da
karmaşõklaştõrdõ. Bolivya’nõn önerisi bir
not olarak bildirgeye eklenmişti: “Batı
yarıküresinde biyo-yakıtların
kullanımının artmasına yönelik politika
ve işbirliği planları, besin maddelerinde
yetersizliğe, fiyatlarının artmasına,
ormanların yok edilmesine, toprak talebi
nedeniyle insanların göçüne neden
olacak. Bu da bir beslenme krizi
doğuracak, en çok da geliri düşük
yoksulları ve gelişmiş ülkeler arasında da
ekonomisi zayıf ülkeleri etkileyecek.
Bolivya hükümeti, doğa dostu güneş,
jeotermik, rüzgâr enerjisi gibi alternatif
enerji kaynaklarının araştırılıp
kullanılmasının doğayla barışık biçimde
daha iyi bir yaşam için gerekli olduğunu
ve bu amaçla gezegenimizi ve toprak
anamızı koruyan güvenli enerji
kaynaklarını destekleyen politikalar
geliştirilmesini savunmaktadır.”
Bu notu okurken ABD ve Brezilya’nõn
dünyada en çok biyo-yakõt üreten ülkeler
olduğunu ve Bush döneminden beri pek çok
insanõn bu biyo-yakõt politikasõna karşõ bir
direniş içinde olduğunu da hatõrlayalõm.
Raul’un demecini Obama
yanlış yorumlamış
Obama’nõn danõşmanlarõ, Puerto Espana’da
başkanõn yaptõğõ basõn toplantõsõnõ internette
yayõmladõlar. Bir soruyu yanõtlarken Obama
şöyle demiş: “Daha önce bildiğim ama
burada söze dökülünce daha iyi
anladığım, bana çok ilginç gelen bir şey
var: Buradaki liderlerin Küba hakkında
konuşurken özellikle bölgede çalışan
binlerce Kübalı doktoru anmaları ve bu
ülkelerin bu yardıma ne kadar ihtiyaç
duyduklarını işitmek anlamlıydı. Bu da
bize ABD’nin bu ülkelerle yalnızca
uyuşturucu trafiğine karşı savaşta askeri
bir etkileşimi olduğunu anımsatıyor. Bu
yüzden sanırım, zamanla bölgede
etkinliğimizi arttıracak ve çıkarlarımızı
gözeten politikalar geliştirmeye gerek
duyduğumuzda yararlanacağımız bağları
oluşturamadık. Salt bu yarıkürede değil,
tüm dünyada etkileşimimiz için bunun
çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bizim askeri gücümüz, gücümüzün
sadece bir parçası, diplomasimizi ve
yardımlarımızı gelişme için daha akılcı
bir biçimde kullanmak zorundayız.
Böylece bu halklar ABD’nin dış politikası
sayesinde yaşamlarındaki iyileşmeyi
somut bir biçimde görmeliler.”
Basõn toplantõsõna katõlan gazetecilerden
Jake, başkana dorukta pek çok Latin
Amerika başkanõnõn Küba’ya uygulanan
ambargonun kalkmasõnõ istediklerini ve
kendisinin de bu etkinin göz ardõ
edilemeyeceğini söylediğini, ama yine
kendisinin 2004’te de ambargonun
kalkmasõnõ desteklediğini, ambargonun
yaşam düzeyini düzeltmek yerine
masumlarõ sõkõştõrdõğõnõ ve bu nedenle
artõk bu politikanõn başarõsõz olduğunu
kabul etmek gerektiğini belirttiğini
anõmsattõ ve başkanõn düşüncesini neden
değiştirdiğini sordu. Obama 2004’ün
kendisine bin yõl kadar uzak geldiğini ve o
sõrada ne yapmakta olduğunu
anõmsamadõğõnõ söyledi, gazeteci araya
girerek Senato’ya aday olmak için
çalõştõğõnõ anõmsattõ. Başkan, Raul
Castro’nun ABD ile sadece ambargo
değil, insan haklarõ, politik tutuklular
konusunda da konuşmaya hazõr olduklarõnõ
söylemesinin iyi bir işaret olduğunu belirtti.
“Küba hükümetinin yapacağı bazı şeyler
var, politik tutukluları salıverebilirler,
Kübalı Amerikalıların Küba’daki
ailelerine yolladığı havalelere
uyguladıkları vergileri düşürebilirler.
Bundan ciddi bir kazanç elde ediyorlar.
Bu işbirliğinin gelişmesi için iyi bir örnek
olabilir, böylece her iki hükümet de
Kübalı ailelerin yaşam düzeyinin
yükselmesi için birlikte çalışabilir” dedi.
Kuşkusuz Başkan Obama, Raul’un demecini
yanlõş yorumlamõş. Küba Başkanõ, ABD ile
her konuyu konuşmaya hazõr olduğunu
söylerken bu konularõn ele alõnmasõndan bir
korkusu olmadõğõnõ belirtiyordu. Bu,
devrimin değerlerine duyulan güvenin ve
cesaretin bir göstergesidir. 2003 yõlõnda
hüküm giyen sanõklarõn bağõşlanarak 5
Kübalõ antiterörist kahramana karşõlõk
ABD’ye gönderilmesine kimse şaşõrmamalõ.
Tõpkõ Giron’daki (Domuzlar Körfezi savaşõ)
yabancõ bir gücün emrinde ülkemizi işgale
kalkõşan paralõ askerlere yaptõğõmõz gibi.
Karşılıksız para basmıyoruz
Öte yandan Küba’nõn ABD’den gönderilen
havalelere uyguladõğõ “aşırı” vergi ve elde
ettiği “aşırı kazanç” konusuna gelince, bu,
başkanõn danõşmanlarõnõn Küba’ya
ayrõkotlarõ ekip Küba halkõnõ bölme
niyetlerinin bir ifadesi. Tüm ülkeler para
transferleri için belirledikleri miktarda vergi
alõrlar. Bunlar eğer dolar ise bunu haklõ
nedenlerle yapõyoruz, çünkü bu para bize
ambargo uygulayan ülkenin parasõ. Tüm
Kübalõlarõn ABD’de yaşayan ve para
gönderen bir yakõnõ yok. Bu paranõn küçük
bir bölümünün yiyecek, ilaç ve diğer
gereksinimler için paylaşõlmasõ kesinlikle
adil bir uygulamadõr. Vatanõmõz ABD gibi
karşõlõksõz para (Çinlilerin deyişiyle çöp
para) basõp dolaşõma sokmak (birçok
nedenle değindiğim gibi bugünkü ekonomik
krizin nedeni olan) gibi bir ayrõcalõğa sahip
değil. ABD hangi parayla batan bankalarõnõ,
borca batmõş çokuluslu şirketlerini ve aynõ
zamanda gelecek kuşaklarõnõ kurtaracak?
Obama bu konularõ da konuşmaya hazõr mõ?
‘Değişmesi gereken sizsiniz’
Daniel Ortega (Nikaragua Devlet Başkanõ
ç.n.) doruktaki konuşmasõnda, Başkan
Carter’la olan görüşmesini anõmsattõ,
burada yinelemekte yarar var: “Başkan
Carter’la tanışma fırsatım oldu. Bana o
zaman Somoza diktasından
kurtulduğumuzu ve artık
Nikaragua’nın değişme zamanının
geldiğini söyledi. Ona, ‘Hayõr, Nikaragua
değişmek zorunda değil, değişmesi
gereken sizsiniz. Nikaragua hiçbir zaman
ABD’yi işgal etmedi, ABD’nin limanlarõnõ
mayõnlamadõ, Nikaragua ABD ulusuna bir
taş dahi atmadõ. Nikaragua, ABD’de zorla
bir hükümet kurmaya kalkõşmadõ.
Değişmesi gereken sizlersiniz,
Nikaragualõlar değil’ dedim.”
Uluslararasõ basõnla yaptõğõ toplantõda
Obama, kendinden pek emin görünüyordu.
ABD Başkanõ’nõn bu tür davranõşlarõ bazõ
Latin Amerikalõ yöneticilerin acõnasõ
haliyle çok uyumluydu. Günler öncesinde
doruk toplantõlarõnda her birinin ne
diyeceğini ve yapacağõnõ tahmin etmenin
zor olmadõğõnõ söylemiştim. Obama
gazeteci Jake’in sorusunu yanõtlarken,
2004’ün kendisine bin yõl kadar uzakta
kaldõğõnõ söylediğinde çok yüzeyseldi.
Ambargoyu kaldõrmasõ için yõllar boyu
beklemek zorunda mõyõz? Evet, o icat
etmedi ama kendisinden önceki 10 başkanõn
yolundan gidiyor. Bu yolu izlerse diğerleri
gibi kendisini bir fiyasko bekliyor. Bu,
Kuzey Amerikalõlarõn yolunu aydõnlatan
insan haklarõ savaşçõsõ Martin Luther
King’in düşü olamaz.
Yeni bir çağda yaşõyoruz. Değişimler
kaçõnõlmaz. Liderler gelip geçer, halklar
kalõr. Bin yõl beklemek gerekmeyecek,
sadece sekiz yõl sonra zõrhlõ araçlar, en
modern helikopterler, en gelişmiş uçaklar,
kuşkusuz Barack Obama’dan daha az zeki,
daha az parlak ve tüm dünyada daha az
hayranlõk uyandõracak bir başka başkanõn
hizmetinde olacak.
İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz
(Cubadebate, 21 Nisan 2009)
Obama ve King’in düşü
ABD Başkanı’nın ambargoyu kaldırması için yıllar
boyu beklemek zorunda mıyız? Evet, o icat etmedi ama
kendisinden önceki 10 başkanın yolundan gidiyor. Bu
yolu izlerse diğerleri gibi kendisini bir fiyasko bekliyor.
Bu, Kuzey Amerikalıların yolunu aydınlatan insan
hakları savaşçısı Martin Luther King’in düşü olamaz.
Yeni bir çağda yaşıyoruz. Değişimler kaçınılmaz.
Liderler gelip geçer, halklar kalır. Bin yıl beklemek
gerekmeyecek, sadece sekiz yıl sonra zırhlı araçlar, en
gelişmiş uçaklar, kuşkusuz Obama’dan daha az zeki,
daha az parlak ve tüm dünyada daha az hayranlık
uyandıracak bir başka başkanın hizmetinde olacak.
EMİR SADER
Hugo Chavez neden ABD
Başkanõ’na hediye etmek
için Eduardo Galeano’nun
“Latin Amerika’nın Kesik
Damarları” isimli kitabõnõ
seçti? Çünkü bu kitap Latin
Amerika’yõ ve ABD’yi anlamak
için temel kitaplardan biri.
“Dünyada kazanmakta
uzmanlaşmış ülkelerle,
kaybetme konusunda uzman
ülkeler var. Bölgemiz ki adını
Latin Amerika koymuşuz,
erken doğmuş bir bebekti.
Rönesansı yaşayan
Avrupalıların denizaşırı gelip
dişlerini boğazımıza
geçirdikleri zamanlardan beri
kaybetmede uzmanlaşmıştı.”
Latin Amerika’yõ anlamayõ
sağlayan bu kitap uluslararasõ
kapitalist pazara bölgenin
şiddetle eklemlendirilmesinin
iki temel dayanağõ olduğunu
gösteriyor: Yerli halklarõn yok
edilmesi ve köleleştirme.
Kapitalizm bu topraklara kan
dökerek ulaştõ ve bizi neyin
beklediğini de gösterdi. Sadece
silah zoruyla kendi
uygarlõklarõnõ ve dinlerini
getirmediler. Baskõ, ayrõmcõlõk
da, kaynaklarõmõzõn ve
insanlarõmõzõn
sömürülmesi de
onlarõn işiydi.
Kolonileştirme
sürecinde
imparatorluklar
değişse de hep aynõ
temel ve kitaba da
ismini veren aynõ
tema söz
konusuydu:
Latin Amerika
bölgenin kesik
damarõydõ.
Keşfinden başlayarak bugünlere
dek kõtanõn tüm varlõğõ
Avrupalõlara ve daha sonra
Kuzey Amerikalõlara taşõndõ.
Kapital uzak ülkelerde birikti ve
birikmeye devam ediyor.
Toprağõmõz, ürünlerimiz,
zengin maden yataklarõmõz,
insanlarõmõz, işgücümüz, doğal
kaynaklarõmõz hepsi
başkalarõnõn. Üretim biçimi,
toplumsal sõnõflar bile dõşardan
belirlenmiş ve kapitalist
makinenin işlemesi için
planlanmõştõ. Kesik damarlar,
Latin Amerika’nõn
azgelişmişliğinin
uzaktakinin gelişmiş
olmasõ için gerekli
olduğunu anlatõr.
Biz Latin
Amerikalõlar
yoksuluz, çünkü
bastõğõmõz topraklar
zengin, doğal olarak
sahibi olduğumuz
bu ayrõcalõklõ yer
tarihin lanetine
uğramõş. Aslõnda bu
içinde yaşadõğõmõz dünyada,
güç merkezlerinin dünyasõnda
kuşkulu olmayan bir zenginlik
yok. Zamanla krizi ihraç
etmekte ustalaşacaklar.
Krizin faturası kime
çıkacak belli
Tekelci kapitalizm birikimini,
pazardaki emperyal
hâkimiyetini arttõrmaya devam
ediyor. Yoksullar merkezin
refahõnõn bedelini ödeyecekler,
sistemin ayarõ yapõlõrken krizin
faturasõnõn kime çõkacağõ
biliniyor. Latin Amerika’nõn
ürettikleri ucuza satõlõyor.
Teknolojiyi, ticareti ve yatõrõmõ,
tekelleştirmiş ülkelerden satõn
aldõklarõnõn ederi ise çok
yüksek. ABD Başkanõ, Trinidad
Tobago’daki toplantõnõn somut
sonuçlarõyla anlamlõ olduğunu
söyledi. Hiçbiri, kendisinin ve
diğer bazõ Latin Amerikalõ
başkanlarõn değerli yazarõmõz
Galeano’nun ünlü kitabõ “Latin
Amerika’nın Kesik
Damarları”ndan çõkaracaklarõ
sonuçlar kadar etkili olamaz.
Kitabõn sayfalarõndaki
gerçekler, kitabõ evinde
bulunduranlarõn diktatörlükler
döneminde yakalanõp
suçlanmasõ için bir kanõta
dönüşmesine neden olmuştu.
Kitapta anlatõlan gerçeğin gücü
sayesinde kitap okuyucularõn
listesinde hep var olmuştur. Bu
kitap, bir Latin Amerikalõnõn
ABD Başkanõ’na herhangi bir
Kuzey Amerikalõya, tüm Latin
Amerikalõlara verebileceği en
iyi hediyedir. Çünkü tarihimizi,
kimliğimizi, geçmişimizi ve
bugünümüzü anlatõr.
İspanyolcadan çeviren: Engin
Demiriz (Pagina 12, Arjantin,
22 Nisan 2009)
Kapitalizm Latin Amerika’ya kan dökerek ulaştõ ve bizi neyin beklediğini gösterdi
Neden kesik damarlar?Latin Amerika’yõ anlamayõ sağlayan Galeano’nun
“Latin Amerika’nõn Kesik Damarlarõ” isimli kitabõ,
uluslararasõ kapitalist pazara bölgenin şiddetle
eklemlendirilmesinin iki temel dayanağõ olduğunu
gösteriyor: Yerli halklarõn yok edilmesi ve köleleştirme.
“TÜRK-YUNAN MÜZİK
DOSTLUĞU İKİLİSİ”
ŞAN KONSERİ
29 Nisan Çarşamba 2009
Saat: 20.30
Ünlü PARNASSOSS Salonu/Atina
Bariton Prof. Mesut İKTU
(M.S.Ü Opera Ana Sanat Dalı Başkanı)
Piyanist Prof. Zoe SAMSARALOU
(Piyano Ana Sanat Dalı Başkanı)
Program:
Evrensel Besteciler ile Türk-Yunan bestecileri..
İletişim: 0212 261 61 10
www.birakinoksevdasi.net