16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Uyanın Hey’ Diye Diye... “Uyanın Hey” demişti sevgili Mustafa Ekmekçi bir kitabında.. “Uyanın hey, uyanın!..” Bu hepimize bir sesleniş!.. İstediğimiz ne? Bunu biliyor muyuz? Altan’lara, Karakaş’lara, Türköne’lere ve onlar gi- bi “liberal” diye geçinenlere bakarsanız her şey iyi- ye gidiyor! Yani, ABD’nin özlediği, ılımlı İslam cum- huriyetinin kuruluşuna!.. Atatürk’e sövmek, askeri küçültmek, Atatürkçü düşünceyi, görüşü, inanışı çağdışı saymak özlemi!.. Nerde, nasıl, hangi gerici ocaklarda yetişmiş bu kişiler? Amaçları bu ülkeyi tepeden tırnağa değiştir- mek mi? Bugün AKP’ye, yarın da Saadet Partisi’ne teslim edip keyiflerini sürdürmek mi? Çetin Altan’ı düşündüm. Kitaplarda yazdıklarını, gazetelerdeki savaşımlarını, bir zamanlar İlhan Sel- çuk’la, İlhami Soysal’la birlikte her şeyi göze ala- rak ülkenin eşitlikçi, özgürlükçü bir düzene kavuşmak yolundaki çalışmalarını... Bugün İlhan Selçuk Ergenekon ağında!.. Suçu büyük: Halkı sevmek, Kemalist aydınlığın yaygın- laştırılmasını istemek, bu yolda direnmek... Ya Al- tan Ailesi nerde bu savaşımda? Tam ters cephe- de değil mi?.. Üzülüyorum şu satırları yazarken... Nerden nere- ye gelmişiz diyorum! AKP’nin, Başbakan Tayyip’in sürekli övgüsünü yapanların günden güne çoğaldığını, gazete, TV’lerde birbirleriyle yarıştığını görmek!.. Hep- si halkımızı karartmak görevini yüklenmiş gibi... Var- sa yoksa ABD’nin çıkarı, hesabı!.. Ergenekonlar bi- lem neler icat edip düşünen kafaları, ulusalcıları, tam bağımsızlık isteyenleri ayaklar altına almak, bugün AKP’ye, yarın da Erbakancı Saadet’e yaranmanın yol- larını şimdiden düşünmek... Evet, yetmedi, Tayyip’ler, Gül’ler, Arınç’lar, şimdi bir de Saadet var; yaşlanmış, bu yüzden de devlete olan borçları Cumhurbaşkanı Gül Bey’ce bağışlanmış kişi, meydanlarda cirit atıyor, bağıra bağıra, Türkiye’nin şeriatçılık yolunda yeni atılım- lar yapacağını, yanlış işlere kalkışmış “evlatları” AKP’liler olmasa da Kemalist devrim karşıtı tu- tumların sürüp gideceğini anlatıyor... Devletin Re- fah’a verdiği milyonların hesabını veremediği için hapse mahkûm olduğunu unutarak, bizlerin de unutması için... Gelecek hiç de iyi değil. Hele “liberal” yaftalı es- ki Maocu, eski komünist, eski solcu dönek çıkarcı- ların yazıları, konuşmaları, sürekli çabaları da gün- den güne etkisini arttırırken... İyi, doğru, gerçek düşünceli halkın kafaları yanlış yorumlarla karma- karışık edilirken!.. Bir seçim bitti. Ama kavga bitmedi. Yarınlar umut vermiyor. Koskoca ABD arkalarında iken, bizler de “Uyanın Hey” uyarılarına karşın tatlı uykularımıza da- lıp gitmişken!.. Bugün AKP, yarın Saadet!.. Bir gün Erbakan’ın “sevgili evlatları” yeniden karşımıza çıkmış, Erbakan’ın ABD karşıtlığı unutulmuş, Türkiye bir de bakmışsı- nız Birleşik Ilımlı İslam Devleti oluvermiş... PENCERE Amerikan Raporunda F Tipi Demokrasi... Elçin Poyrazlar, ABD’nin önde gelen düşün- ce kuruluşlarından ‘Stratejik ve Uluslararası Araş- tırmalar Merkezi’ (CSIS) tarafından hazırlanmış “Türkiye’nin Değişen Dinamikleri” adlı bir rapo- run ilginç bölümlerini Cumhuriyet’e aktardı... 100 sayfalık rapordan (1 Nisan 2009, Cumhu- riyet) birkaç tümceyle ilginç yansımalar: ? “Türkiye’de Gülen hareketinin etkisi AKP ile paralellik taşıyor... ? Gülen hareketi doğrudan iktidara ulaşma ye- rine Türkiye’de ve dışarda etkisini arttıracak yan- daşlar kazanmaya odaklanıyor... ? Gülen hareketi, meydan okuma yerine, uzun vadeli stratejisiyle sistemi içerden yavaş yavaş de- ğiştirmeyi hedefliyor... ? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Başbakan Tayyip Erdoğan’dan daha yakın olan Gülen hareketi: Eğitim sisteminde.. Polis gücünde.. Ve medyada.. Özellikle etkili...” Hakkını yemeyelim, bizim Hikmet Çetinkaya yıllardan beri köşesinde bu gerçekleri yazar du- rur... Gerçekler sonuçta ABD’nin önde gelen stra- tejik düşünce kuruluşlarının ayrıntılı raporlarına geçti... Raporda ayrıca deniyor ki: “- Başbakan Erdoğan ‘Milli Görüş’ün kalbinde olan Türk - İslam sentezini savunuyor...” İyi mi?.. Bana sorarsanız İskenderpaşa cemaatiyle Gü- len cemaatinin siyasadaki birliği, ABD’deki ‘Stra- tejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde de tescil edildiğine göre, Abdullah Gül’e yakınlığı (Amerika’da da) bilinen Fethullah Gülen’in Tür- kiye’ye gelip Çankaya’ya çıkarak Cumhurbaş- kanı’nı ziyaret etmesi ve elini öptürmesi gereki- yordu... Ama, ah şu 29 Mart... BOP son seçimde büsbütün su koyverdi... Oysa RTE - Gülen ikilisi Ergenekon tertibini ne güzel yönetiyorlardı... Peki, şimdi ne olacak?.. Hele ABD’nin raporunda bir tümce var ki mi- de bulandırıcı... Nedir o tümce?... “- Eğer Ankara’da daha milliyetçi sivil ya da as- keri bir liderlik ortaya çıkarsa bu ABD ve Türkiye arasındaki ittifakı tehdit etmeyecektir; açıkça İs- lamcı olmuş bir Türkiye, (Amerika’yla) işbirliğini ciddi biçimde azaltarak, özellikle Ortadoğu’da ABD politikalarını engelleyebilir.” Bak, sen şu işe!.. Bu durumda Fethullah Gülen Türkiye’ye döner mi canım... Hoca şimdilik uzaktan, öğretmenleri, savcıla- rı, yargıçları, polisi, gazetecileri, devlet memur- larını şavullamakla yetinir, F tipi demokrasinin altyapısını hazırlar.. 9 0 yõl öncesinde Papa, ABD Baş- kanõ Wilson için övgüler yağdõ- rõyordu: “Havarilerden Aziz Pa- ul’ü çağrıştırıyor. Dünya Sa- vaşı’nın ortaya çıkardığı bü- yük düşünür. Bu yüzyıla Wilson yüzyı- lı denebilir.” 15. Benedikt’in öngörüsü doğru çõktõ. Az gelişmiş ülkeler onu futbol yüzyõlõ olarak algõladõ ama 20. yüzyõl, Amerikan yüzyõlõ oldu. Çiçeği burnunda Başkan Obama, ülke- mize geliyor. Yorumlar çoktan başladõ. İslam dünyasõna Ankara’dan seslenecek mi? Büyük Ortadoğu Projesi’nden vazgeçtiği- ni mi açõklayacak? Kuzey Irak için diplo- matik açõlõm sağlayacak mõ? “Sözde Er- meni soykırımı” için ne diyecek? ABD politikası Bize göre o, ABD Başkanõ olmanõn ge- reğini diyecek. Tõpkõ öncekiler gibi. Ankara Büyükelçisi Jeffrey açõkladõ: “Türkiye’ye temel bakışımızda bir değişiklik yok. Yal- nızca, değerlerinize yapılan vurguda, ton farkı var.” Büyükelçi gerçeği söylü- yor. ABD politikasõ bugünden yarõna niçin değişsin ki? George W. Bush döneminde o politika gerekliydi, Barack Hussein Oba- ma döneminde, zamanla göreceklerimiz... Orta ölçekli bir ABD politikasõ, 50 yõl alõr. Bizde “24 saat uzun süre” ise, o bizim ala- turkalõğõmõz. Bu söylem, ABD’ye bir övgü değil. Çünkü büyük devlet olmak, büyük düşün- mekle başlar. Gerisi zaman alõr. Bizden bir örnek: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u al- dõktan sonra, Rum Patrikhanesi’ni basõp ka- patabilirdi. Ve o dönemde, hiç kimsenin kõ- lõ kõpõrdayamazdõ. Ama Fatih’in bir küre- sel düşü vardõ: Tek devlet, tek hükümdar. Kendi patriğini bile seçemeyen Rum Kili- sesi’ni, Doğu’nun Vatikan’õ yaptõ. Sonra- dan gelenler, bu politikanõn içini doldura- madõ. Ayrõ bir konu. Günümüz İslam dünyasõ, bilgi ve tekno- lojide “Avrupa ortaçağı”nõ yaşõyor. Ve de, Başkan Obama’dan büyük bir beklenti içinde. Gerekçe; babasõnõn Müslüman, ikinci adõnõn Hussein olmasõ. ABD baş- kanlõğõ için, WASP özelliği aranõrdõ: Beyaz tenli, İngiliz kökenli, Protestan. Bilgi ve ön- görü yoksunlarõ, Hüseyin’e umut bağlõyor. Bağlõyor da, ABD’nin, sacayağõnõn ikisin- den neden vazgeçtiğini anlayamõyor. Başkana umut bağlayan, yalnõz İslam dün- yasõ da değil. Geçen hafta “Yunanistan Ba- ğımsızlık Günü” kutlandõ. Beyaz Saray’da kabul gören Amerikan Rum Kilisesi Baş- piskoposu, bir dilekte bulundu: “Büyük İs- kender’in izinden git, kılıcını çek, Yuna- nistan’ın çözülemeyen sorunlarını çöz.” Obama’dan Büyük İskender olmasõnõ iste- yen anlayõş, o kahramanõn ülkesinin, adõnõ kabullenmiyor. Yoksa, Selanik’i Make- donya’ya vermesi gerekecek. ABD Büyükelçisi, Obama’nõn gelişini “Türkiye’nin başarısı” olarak sundu. Duygusal bir toplum olarak, bu bizim ho- şumuza gider. Ama sonrasõnda söyledikleri, gerçekçi DNA’sõ ile çelişti: “Ankara’dan 1500 km. çapında istediğiniz yöne bakın. ABD’yi uğraştıran sorunlar görürsü- nüz.” Gürcistan, Balkanlar, Arap-İsrail, Su- riye, Irak, İran, Afganistan, Ermenistan, Azerbaycan, Karabağ. Atatürk’ün “Yurt- ta barış, dünyada barış” sözü, Türkiye sõ- nõrlarõna çekilen dikenli tel değil midir, bir bakõma?.. Tek tekerlekli bisiklet Din baskõsõndan boğulan Avrupa, Fran- sõz Devrimi öncesinde aydõnlandõ. Önderi akõl oldu ve insan aklõnda zirve yaptõ. Akõl yardõmõ ile bilgiye ulaştõ. Ama insancõl duy- guyu da göz ardõ etti. Bu yüzden ki, devrim sonrasõnda ortaya çõkan akõmlardan biri de, romantizmdir. Ve yaşadõğõmõz küresel kriz, içinde insan olmayan bir anlayõşõn sonucu. ABD; Haçlõ Seferleri, Rönesans-Reform, mezhep çatõşmasõ, aydõnlanma dönemi ya- şamadõ. Deyim yerindeyse, Avrupa’da pi- şen yemeği, Atlantik ötesinde yedi. Sov- yetler’den sonra da “tek tekerlekli bisik- let”e bindi. Biz duygu ülkesiyiz. Bize “Atatürk mi- rası” akõl gerek. Siz akõl ülkesi. Öyleyse, biraz duygu gerek. İnsanõ insan yapan, bi- raz da duygularõ değil mi? Yoksa ABD; kü- resel güç için sõra bekleyenlerin değirme- nine su taşõr. ‘Akõl ve Duygu’ Prof. Dr. Mahir AYDIN İstanbul Üniversitesi ABD; Haçlõ Seferleri, Rönesans-Reform, mezhep çatõşmasõ, aydõnlanma dönemi yaşamadõ. Deyim yerindeyse, Avrupa’da pişen yemeği, Atlantik ötesinde yedi. Sovyetler’den sonra da “tek tekerlekli bisiklet”e bindi. Biz duygu ülkesiyiz. Bize “Atatürk mirasõ” akõl gerek. Siz akõl ülkesi. Öyleyse, biraz duygu gerek. İnsanõ insan yapan, biraz da duygularõ değil mi? Yoksa ABD; küresel güç için sõra bekleyenlerin değirmenine su taşõr. H ukuk, toplumsal yaşamõn ve iliş- kilerin her ala- nõnõ ilgilendiren bir ko- nudur. Toplumsal ya- şantõmõzõn tüm alanla- rõyla olan ilişkiler hu- kuk kurallarõnca düzen- lenir. İşçi-işveren, malik- kiracõ, karõ-koca, amir- memur, öğretmen-öğ- renci vb. gibi tüm ilişki- ler hukuk kurallarõnca düzenlenir. Bu nedenle insan, ya- şantõsõnõn her alanõnda ve tüm ilişkilerinde kar- şõ karşõya kaldõğõ hukuk kurallarõ konusunda bel- li bilgileri öğrenmek, ya- şantõ ve ilişkilerini bu kurallara göre düzenle- mek zorundadõr. Böyle- likle, etrafõnda olup bi- tenleri, toplumsal olay- larõ ve yaşanõlan sorun- larõ daha gerçekçi algõ- layarak değerlendire- cektir. Doğaldõr ki hukuk kavramlarõ konusunda belli düzeyde bilgi sahi- bi olmak, çağdaş ve du- yarlõ insan olmanõn bir gereğidir. Hukuk, bir kültür ve çağdaş toplumlara dö- nük bir yaşam biçimidir. Hukuk, bireylerin kendi aralarõndaki ve devletle olan ilişkilerini düzenle- yen kurallar toplamõdõr. Hak sözcüğünün ço- ğulu olan hukuku, adalet karşõlõğõ olarak da kul- lananlar vardõr. Hak, haksõzlõğõn karşõtõdõr. Hak kavramõnõn doğuşu haksõzlõk olgusunda yat- maktadõr. Tarih boyunca, hakkõ çiğnenenler, sahip olduğu ürettiği değerler elinden alõnanlar bunu yapanlara karşõ hak mü- cadelesi vermişlerdir. Hak kavramõ ve hukuk düzeni bu mücadelelerin sonucunda doğmuştur. Hak, haksõzlõğõn her tür- lüsüne karşõdõr. Barışın sigortası Hukuk düzeni, çağdaş ve mutlu yaşamõn gü- vencesi olan kurallardõr. Toplumsal barõşõn da si- gortasõnõ oluşturur. Bugün ülkemizde gi- derek artan bir şekilde hukuk tanõmamazlõk, baş- ta devlet olmak üzere tüm kurumlarõmõzda egemen hale gelmiştir. Hukuk ku- rallarõ yaşamõn kõyõsõna itilmiş ve çalõşmaz konu- ma düşürülmüştür. Key- filik ve hukuk dõşõ irade kullanõmõ devlet ve tüm kurumlarõmõzõn yönetil- mesinde hâkim anlayõşa dönüşmüştür. Hukuk tanõmayan ve hukuku dõşlayan yönetim anlayõşlarõ sonucunda; ahlaki ve etik değerler büyük ölçüde etkisini kaybetmiş, haksõzlõklar, kirlenmişlik, çõkarcõlõk, bireycilik, rüşvet ve yol- suzluklar içten içe ülke- mizi tüketen bir hastalõ- ğa dönüşmüştür. Çõkarcõlõk, rüşvet ve yolsuzluklar doğal ka- bul edilir hale gelmiştir. Tabi ki bu düzenle bi- rileri hak etmeden köşe- döner zenginleşirken, devlet ve halk kaybetmiş yoksullaşmõştõr. Her suç işleyenin işle- diği suç, yapmõş olduğu hõrsõzlõk, yolsuzluk ya- nõna kâr kalmõştõr. Bu gelişmelerin üzerine git- meyen gidemeyen devlet yapõmõz üzerinde giderek bu uygulamalardan bes- lenen güçler hâkim ve et- kin hale gelmişlerdir. Yolsuzluk, kirlenmişlik ve ahlaksõzlõklarõn gel- miş olduğu boyut aslõnda sistemli, programlõ iste- nilen sürece de ülkemizi taşõmõştõr. Ne idi amaç- lanan; halkõn devletine karşõ güvenini ortadan kaldõrmaktõ. Bu büyük ölçüde başarõldõ. Şimdi adõm adõm ülkemiz par- çalanmaya ve karanlõk bir rejime doğru hõzla sürüklenmeye çalõşõlõyor. Bu ülke bizim, hepi- mizin. Eğer yaşanõlan- lardan şikâyetçiysek, bu gidişat bizi kaygõlandõrõ- yor ise ne bekliyoruz. Dünyada kurtarõcõlar dö- nemi bitti, çözüm isti- yorsak çözümü biz üre- teceğiz. Ülkemiz kolay kurul- madõ, bugünkü koşulla- rõn bağõmsõzlõk ve Kur- tuluş Savaşõ yõllarõ ko- şullarõna göre daha zor ve güç olduğunu kimse söyleyemez. Yapmamõz gereken silkinmek üze- rimizdeki ölü toprağõnõ atmak, korkaklõktan arõn- mak, alanõ üçkâğõtçõlara, çõkarcõlara, niteliksiz dü- rüst olmayan kişilere bõ- rakmamak, kabuğumuz- dan çõkmak ülkemize ve geleceğimize sahip çõk- maktõr. Duyarsız kalamayız Yapõlmasõ gereken, ül- kemizin bağõmsõzlõk mü- cadelesini başarõya gö- türen o yurttaşlõk bilin- cini ve dayanõşma ruhu- nu sahiplenmemizdir. O ruha dayalõ olarak yurttaş olabilmektir. Çevremizde olup biten- lere duyarsõz kalmama- lõyõz, kurumlarõmõzõ şef- faf ve denetime açõk ve katõlõmcõlõk temelinde yönetilmeye zorlamalõ- yõz, hukuk dõşõ çõkara ve yolsuzluğa dayalõ uygu- lamalara halk olarak kar- şõ çõkmalõyõz. Bu müca- delede başarõlõ olabil- mede dayanõşma ve bir- liktelik önemlidir. Onun için birlikte mücadele etmenin platformlarõnõ yaratmalõyõz. Eğer çağdaş ve mutlu bir yaşam istiyorsak, ge- lecek kaygõsõna düşme- den güvenlikli bir ya- şam istiyorsak, gelece- ğimizi birilerinin belir- lemesine karşõysak ve söz sahibi olmak isti- yorsak bunun yolu yurt- taş olmaktan geçiyor, bizlerden geçiyor. Çözüm, “çözüm ben- siz olmaz diyebilmekle” başlar. Güzel bir gelecek di- leğiyle. Çağdaş Yaşamda Hukuk Bilinci... Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MERT Okan Ü. Öğretim Üyesi SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle