25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2009 CUMARTESİ 22 DİZİ GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Mağrur Olma Padişahım... Bazı günler yazı yazmak olamayacağı kadar zorlaşıyor. Önce duygusallığı yenmek gerekiyor. Ama isyan duyguları ağır basıyor. Bu nedenle de Mustafa Balbay ile ilgili yazıyı ertele- yip “sultan” konusuna dalıyorum. 3 Mart 1924, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok önemli kö- şetaşlarını simgeliyor. Şer’iye ve Evkaf Bakanlığı ile Erkânı Harbiyei Umumiye (Genelkurmay) Bakanlığı’nın kaldırılmasını öngören 429 sayılı yasanın kabulü aynı gün gerçekleştirildi. Aynı ya- sa ile Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Onu 430 sayılı Öğrenim Birliği Yasası izledi. Ardından da hilafetin kaldırılması ve Osmanlı haneda- nının sınır dışı edilmesini öngören yasa gerçekleştirildi. 2009 yılından bakarsak andığım yasalar yürürlüğe gi- reli 85 yıl olmuş. Ama ne yazık ki 85 yıl sonra sadece, Diyanet İşleri Baş- kanlığı ile ilgili yasa, o da büyük ölçüde adı ile yürürlükte. Diğer yasalar var ama yok. Saltanat daha önce kaldırılmıştı ama galiba o da laf- ta kalmış. Neden derseniz, nedeni basit. “Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayyip Erdoğan” metrobüsün ilk seferiyle Zincirlikuyu’dan yola çıkıp Sö- ğütlüçeşme’ye ayak bastı. Afişi “provokasyon” diye anlatmaya çalışıyorlar ama insanın pek aklı almıyor. Çevre yolunun yaklaşık sekiz izli genişliğini enleme- sine kesen afişin teknik ve araçlı katkı olmadan asılması mümkün görülmüyor. Küçücük “Ordu göreve” pankartını “provokasyon” ye- rine belge sayan siyasetçilerin yaklaşımını anımsatmak yeterli olur diye düşünüyorum. Sultanlıkla Cumhuriyet arasındaki çelişkileri bir yana bırakalım. Ama Osmanlı’daki sultanlığın yani padişahlığın, Er- doğan’ın yaklaşımıyla bağdaşıp bağdaşmadığını irde- lemek gerekiyor. Çünkü padişahlık öyle kolaylıkla yapılabilecek bir iş değil. Önce tahta kurulup da sürekli oturmak olası değildi. Uyarıları dinlemek ve uymak zorunluydu. Alkışçı bölüğü, tahta ilk oturduğunda “Maşallah! Mağrur olma (gururlanma) padişahım, senden büyük Al- lah var” diye bağırırlardı. Tebrikler de şeyhülislam ve peygamberin soyundan gelenlerin devlet nezdindeki temsilcisi olan makibüleş- rafla başlardı. Onlar yürümeye başlayınca alkışçılar bu kez “Hareketi hümayun padişahım, devletinle bin yaşa!” diye bağırır, padişahı ayağa kalkması için uyarırlardı. Tebrik merasimi sona erince bir kez daha bağırırlardı. “İstirahati hümayun padişahım devletinle bin yaşa!” Bu alkışın amacı da padişahın oturması gerektiğini vur- gulamaktı. Yani padişah öyle canının istediği gibi kalkıp oturamaz, canının istediğini yapamazdı. Bu yöntem Tanzimat’tan sonra da önemli bir değişikliğe uğramadı. Şimdilerdeki tek değişiklik alkışçı bölüğünün yerini yağ- danlık bölüğünün alması oldu. Bu nedenle de kimse “Mağrur olma padişahım” di- yemiyor. Demeye kalkanların durumu ise malum... oerinc@cumhuriyet.com.tr Orhan Miroğlu, PKK’nin pasifize edilmesinin siyasal İslamõ güçlendireceğini söylüyor Tasfiye kaos yaratır!..PKK’nin tasfiye planõ ilerledikçe Kürt aydõnlarõ arasõnda örgütün siyasallaşma ça- balarõ ve geleceğiyle ilgili görüş ayrõlõğõ da giderek büyüyor. Örneğin bir süre DTP’nin genel başkan yardõmcõlõğõnõ da yapan Taraf gazetesi yazarõ Orhan Mi- roğlu’nun görüşleri ile Mehmet Meti- ner’in anlattõklarõ arasõnda bile büyük bir uçurum bulunuyor! Miroğlu, PKK’nin İm- ralõ süreci ve örgütün geleceğiyle ilgili so- rularõmõzõ şöyle yanõtladõ: - Öcalan’ın yakalanması PKK’yi na- sıl etkiledi. Bu on yıllık süreçte örgüt na- sıl bir değişim geçirdi? Miroğlu - Öcalan’õn İmralõ savunmalarõ, PKK’nin paradigmalarõnda önemli bir değişikliğe yol açtõ ve bu yüzden de Av- rupa’da ve Türkiye’de örgüt saflarõnda bir- takõm görüş ayrõlõklarõ yaşandõ, PKK’nin eski-yeni kadrolarõnõn bir kõsmõ örgütten ayrõldõlar. Ayrõlanlar PKK’ye rağmen si- yasi bir varlõk gösteremediler. Bütün bunlar o dönemde, birçok siyasi aktörün beklediği ölçülerde PKK’nin dağõlõp par- çalanmasõ ya da hareketin ikiye bölünmesi gibi bir sonuç yaratmadõ. Dahasõ, Öca- lan’õn silahlõ güçlere ülkeyi terk etmesi için yaptõğõ çağrõya PKK tamamen uydu. ‘Planın kendi mantığı içinde bir tutarlılığı yok’ - ABD-Irak ve Türkiye’nin oluştur- duğu üçlü mekanizma PKK’yi silah- sızlandırmayı ve pasifize etmeyi he- defliyor. Bu girişim örgütü nasıl etkiler? Miroğlu - Bu planõn PKK’yi hiç de memnun etmeyeceği açõktõr. Sadece PKK’yi de değil, Türkiye Kürtlerini de memnun etmeyeceğini söylemek müm- kün. Medya sorunu bir af sorunu olarak, siyasi muhtevasõndan soyutlayarak sunu- yor. Ama belli olan ve amaçlanan PKK’yi dağdan indirmek. Bu başlõ başõna bir amaç haline gelirse, Kürt sorunu yine ta- rihe havale!. PKK böyle bir planõ kabul et- meyeceğini defalarca açõklamõş bulunuyor. Planõn kendi mantõğõ içinde de bir tutar- lõlõk yok. KDP ve KYB’nin misyonu olacak, öyle anlaşõlõyor ve bu doğal as- lõnda. Plana göre PKK üç kategoride ele alõnõyor. 1. Suç işlemeyip af edilebilecek ve he- men Türkiye’ye gelebilecek olanlar 2. Suç işledikleri için af ya da eve dö- nüş kapsamõ dõşõnda kalacak olanlar -ki bunlarõn Kuzey Irak’ta hayata karõşmalarõ öngörülüyor- 3. Üst düzey yöneticiler - Bunlara da Kuzey Irak’ta değil, Avrupa’da yer aranõyor-. Çünkü Kuzey Iraklõ yöneti- ciler onlarõn orada kalmalarõnõ istemiyor- lar. Benim görebildiğim, bu plan eğer ger- çekten hayata geçirilirse, daha çok acõ ve saha çok siyasi kaosa yol açacağõdõr. ‘AKP samimi değil’ - Kürt sorunu ya da terör sorunu ola- rak nitelendirilen mesele nereye gidiyor. PKK çözümü gerçekten kilitliyor mu?.. Miroğlu - Bunun şartõ Kürt sivil top- lumunu ve siyasi partilerini sürece öyle kõ- võrmadan ve samimiyetle katmanõn yol- larõnõ açõk tutmaktan geçiyor. AKP bu konuda samimi değil. Bu an- lamda da kapõlarõnõ herkese kapatmõş gö- rünüyor. Kürt sorununun çözümsüzlü- ğünden beslenen statükocu güçlerle AKP arasõnda de fakto bir sözleşme var gibi. AKP’nin bu güçlere taahhüdü var sanki; 29 Mart’ta Diyarbakõr ve Batman’õ alõrõm, Tunceli’ye de buzdolabõ, çamaşõr makinesi dağõtõrõm, iş tamam olur!.. Bütün bunlar hayal ama... Sorunun ikinci bölümüne ge- lince, ne PKK’nin ne DTP’nin ne de her iki hareket üzerinde tartõşõlmaz ve etkin bir nüfuzu olan Öcalan’a kimsenin bir şey sor- duğu yok ki, bu mesele kilitleniyor ya da kilitliyorlar diyelim. PKK’de olup bitenlere baktõğõnõzda, PKK’yi yönetenlerin de artõk hak talep et- mek için, geçmişteki gibi acõ ve yas do- ğuran bir çatõşmayõ sürdüremeyecekleri- ni anlamõş olduklarõnõ sanõyorum. Kürt gençleri de Türk gençleri de ölmemeli ar- tõk ve bunun hiçbir gerekçesi yoktur. - Önümüzdeki süreçte silahsız bir PKK mi olacak. DTP burada nasıl bir misyon üstlenecek? Miroğlu - Silahsõz bir PKK olacak evet, ama bu hangi süreçte ve nasõl gerçekle- şecek, bu konuda işin temel aktörleri arasõnda ortak ve gerçekçi bir mutabakat olduğunu sanmõyorum. Bu bir yana, PKK’nin transformasyonu diyebileceği- miz bir olguyu Türkiye siyaseti gündemine bile almõyor ve tartõşmõyor. Sanõlõyor ki kriminal bir örgüt var ortada ve bu aske- ri olarak bir biçimde etkisizleştirilirse her şey bitecek. Oysa durum tam olarak böyle değil. PKK’yi askeri manada yok etseniz bi- le, siyasi referanslarõ toplum içinde ya- şamaya devam eder. Eğer PKK’nin si- lahsõzlandõrõlmasõ, Kürt sorununun çözü- müyle alakalõ olarak ele alõnõr ve Öcalan’õn koşullarõnda iyileştirmeler yapmak da mümkün olabilirse, DTP ve PKK arasõn- daki ayrõmõn çok kõsa bir süre içinde or- tadan kalkacağõnõ varsayabiliriz. Evet DTP’yi ve onunla birlikte PKK’yi tasfi- ye etme planõ Kürt toplumunda çoğulcu- luğu bitirir, siyasal İslamõn ideolojik ege- menliğini pekiştirir. ‘Kaybettiğimiz insanların kemikleri sızlıyordur’ - Sizce bu sorun nasıl çözümlenecek ve nasıl bir sürece gidecek? Türkiye bu- nun için nasıl bir yol izlemelidir? Miroğlu - Öcalan’õn Türkiye’ye teslim edilmesinden sonra başlayan süreç bence her şey için, kalõcõ bir barõş için çok el- verişliydi. Bu on yõl içinde kaybettiğimiz insanlarõn kemikleri sõzlõyor olmalõ. Çok yazõk oldu. Türkiye meseleyi olduğu gibi bõrakmayõ tercih etti. Oysa Öcalan da, PKK de, Kürtler de çok hazõrdõlar bu savaşõn bit- mesine, bitirilmesine. Oturup Kürtler ve Türkler olarak bu işi o zaman çözebil- seydik, şimdi Ortadoğu’da her şey çok farklõ olurdu. Bizim toplumsal barõşõmõ- zõ yeniden kurma derdimiz var. Yeryüzünde birbirine bu kadar mahkûm iki halk var mõ bilmiyorum gerçekten. Böyle düşünmeye başlarsak, bundan son- ra ne yapacağõmõza çok kolay karar veri- riz diye düşünüyorum. Hazõr hiçbir reçe- tem yok benim. Siyasilerin niyeti ne olur- sa olsun, bunca acõya ve yasa rağmen her iki halkõn daha yüzyõllarca bir arada ya- şayacaklarõ gerçeğinden daha önemli bir plan ve reçete yok gerçekten. Yarın: Yandaşları kızsa da Öcalan, Kemalizmi ve Atatürk’ü referans almaya devam ediyor. Miroğlu: PKK’yi askeri manada yok etseniz bile, siyasi referansları toplum içinde yaşamaya devam eder., , İ.E.T.T. Öğrenci Pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. Seğmen Cankutan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle