Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Genelkurmay Başkanlığı İletişim
Daire Başkanı Tuğgeneral Metin
Gürak’a gazeteciler sordu:
“TRT’nin Kürtçe yayın yapmasını
Türkiye’nin üniter yapısı açısından
nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Gürak, sözcüğü sözcüğüne şu yanıtı
verdi:
“Şunu söyleyebilirim size, üniter
devlet ve ulus devlet yapısına zarar
vermeyecek tedbirleri de göz önüne
almak kaydıyla devlet kültürel alanda
bazı açılımlarda bulunabilir.”
Genelkurmay Başkanlığı’nın, 2 Kasım
2004’te yaptığı basını bilgilendirme
toplantısında gazetecilere dağıtılan
metni okuduk. Metinde,
Genelkurmay’ın “üniter devlet”ten ne
anladığı şöyle dile getirilmişti:
“Türkiye Cumhuriyeti üniter bir
devlettir. Üniter devlet, ülke, millet ve
egemenlik unsurları ve keza yasama,
yürütme ve yargı organları
bakımından teklik özelliği gösteren
devlet olarak tanımlanır. Buna göre,
üniter devlette tek bir ülke, tek bir
egemenlik ve tek bir millet vardır. Bu
kapsamda, anayasamızın
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif
bile edilemeyecek olan 3.
maddesinde yer alan, Türkiye’nin
üniter devlet yapısını tartışmaya
açmak TSK tarafından tasvip
edilemez.
Üniter devlet tanımında yerini bulan
‘millet’ kavramı ise dil, kültür ve ülkü
birliğiyle birbirine bağlı vatandaşların
oluşturduğu bir siyasi ve sosyal
olgudur...
Ancak bugün millet kavramı ve tanımı
üzerinde kamuoyunda yapılan bazı
tartışmalar ile, millet kavramının teklik
niteliği bozulmaya çalışılmaktadır.
Oysa millet kavramı ayrıştıran değil,
bütünleştiren bir olgudur. Millet bir
bütündür parçalardan ibaret
görülemez. Böyle görülürse bu
parçaların her biri vatanın da
parçalarına sahip çıkma temayülü
gösterir. Bu ise devletin
parçalanmasına giden yolu açar.”
Dil birliği ve kültür birliği üniter
devletin başat ilkeleri olduğuna göre,
üniter devletin televizyonundan ayrı
ayrı dillerde yayın yapılması kültürel
açılımı, “üniter devlet yapısı” ile nasıl
uyuşuyor?
Açıkçası kafam karıştı...
Üniter devlet derken
CMYB
C M Y B
7 MART 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
21
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
7 Mart
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
8 Mart Sineması
“CHP- kadın- eylem” sözcüklerini “Google”a yaz-
dığınızda çıkan ilk haber ne? “CHP otobüsünde ka-
ra çarşaflı eylem”...
“Eylem” yerine “açılım” deyince ne çıkıyor? “Çar-
şaflıya dayak açılımı”...
Tersten gidip “çarşaf” yazalım, bu kez neyle kar-
şılaşıyoruz? “Zeynep Tokuş’un çarşaf şovu”…
Türkiye’nin en güncel kelimesi kısacası bu: “Çar-
şaf!”
8 Mart çarşaflandı, başka deyişle…
Sonunda bu da oldu. 8 Mart “çarşafa” girdi! 8 Mart’ı
da çarşafa soktular Türkiye’de!
Otuz yıla yakın gazetecilik yaşamımda, “8 Mart’lar-
da” her türlü kadın yazısı yazdım: siyaset ve kadın,
medya ve kadın, istihdam ve kadın, tesettür-türban-
İslam ve kadın vs…
Ama bu kadarı fazla. Bir “Çarşaf ve 8 Mart” yazısı
yazmayacağım. Bünyem bunu reddediyor. Bırakın yaz-
mayı; bu konuda düşünmek dahi istemiyorum. Bu cin
fikir maskaralıkları çünkü yüreğim almıyor.
Ha Zeynep Tokuş’un çarşaf şovu, ha Kıymet Ab-
la’nın eylemi, ha CHP’nin çarşaf açılımı… Al birini, vur
ötekine. Benim için hepsi bir...
Sahici bir kadın filmi: Limon Ağacı
Bu ucuz, bayağı ve alçak, cılkı çıkan siyaset sine-
masına; “8 Mart” adına izlenecek sahici bir sinema-
nın yeğleneceği fikrinden hareketle sizlere bugün be-
ğendiğim ve çok sevdiğim bir film önermeye karar ver-
dim: “Limon Ağacı”
Beyoğlu’nda sadece tek bir sinemada gösterilen bu
etkileyici filmin son yıllarda gördüğüm en güzel film-
lerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim...
Küçük imkânlarla çekilmiş, küçük bir film bu. Ama
“iki kadın oyuncunun” sürüklediği performans müthiş.
Kadınlardan biri İsrailli Yahudi: Rona Lipaz-Mic-
hael…
Diğeri Arap: Hiam Abbass…
İsrail-Filistin sorununu simgeleştiren bu iki kadın, “ce-
saret” adına “umudu” temsil ediyor. İkisi de Orta-
doğu’nun “maço” dünyalarından geliyor. Ve “Batılı ya-
şam tarzıyla” pek övünen İsrail de “kadın” konusun-
da sonuçta Filistin’e aman aman öyle fark atamıyor…
“Kadın” iki yanda da, “erkeğin kariyerine” bir çırpı-
da feda ediliyor. “Erkek egemen medya”, iki yanda da
sade “erkeği” kolluyor. Filistin tarafında bu baskıla-
ra ayrıca bir de “geleneğin”, “İslami geleneğin” bas-
kısı ekleniyor.
İsrail ablukası yetmezmiş gibi; bu “bunaltıcı gele-
nek” de Filistinlilerin yaşamını iyiden iyiye kıskaca alıp,
nefes alınmaz hale getiriyor.
Oyunculuk ve diyaloglar olağanüstü
İsrailli yönetmen Eran Riklis, bu farkların üzerine
çıkarak tercihini kayıtsız şartsız iki tarafın kadınların-
dan yana kullanıyor.
Erkek karekterler filmde “çapsız” ve “vicdansız”.
Erkeklerin nasiplenmediği bu “vicdan” ve “adalet
duygusu”; kadın karekterlerde oysa ki -ister İsrailli, is-
ter Filistinli olsun- aksine çok gelişmiş!
İzleyici bu yüzden “iki tarafın kadınlarıyla” hiç zor-
lanmadan empati kurabiliyor.
“Din”, “ırk”, “milliyet” farklarıyla belirlenen kalıplaşmış
bir “biz/ onlar dayatmacılığı” yerine, “kadın dayanış-
ması” üzerinden kurulan bu “empati köprüsü” filmde
son derecede güçlü ve çarpıcı.
“Limon Ağacı”nın en etkileyici yanı bu. Diğeri de,
“oyunculuk”…
İsrailli kadın başrol oyuncusu Rona Lipaz Michael
-Mira- da baş döndürücü gerçi ama babasından mi-
ras kalan “limon bahçesinden” başka hiçbir şeyi ol-
mayan Filistinli dul Selma Zidane’i canlandıran Hi-
am Abbass başka türlü…
Hiam Abbass’ı size ancak Helen Mirren’in Arap ver-
siyonu filan diye tarif edebilirim. Aynı vakur ve sakin
duruş. Aynı türden bir aura ve de karakter derinliği….
Abbass’ın var olduğu sahnelerde gözünüzü ondan
alamıyor, başka hiçbir şeye bakamıyorsunuz.
Hikâyeyi baştan sona Mira ile Selma götürüyor. Şart-
ların karşı karşıya getirdiği bu iki kadın karakter; bam-
başka, apayrı yaşamlardan gelmelerine rağmen ba-
kışlarıyla konuşuyor, rollerini konuşturuyor ve birbir-
lerine ayna tutuyorlar.
“Limon bahçesini” İsrail işgalinden kurtarmaya
çalışan Selma’nın engel tanımayan cesaretiyle yüz yü-
ze gelen Mira da; kendi kişisel serüveninin sonunda
yıllardır göğüs gerdiği anlamsız evliliği noktalamak cü-
retini kendinde buluyor.
Müzik keyifli, diyaloglar hoş, görüntü güzel... Ku-
sursuz bir film bu. Kaçırmayın.
İşsizlik ve Can Güvencesi
İşsizliği yaşamayan, işsizin
midesinde, sinir uçlarında,
ruhunun derinliklerinde
yarattığı sancıyı yeterince
duyumsayamaz.
İşsizlik, işsizlik korkusu;
insanın yaşama ve ailesini
yaşatma içgüdüsü ile
birleşir, karayel olur, için için
eser, keser, kavurur.
Türk Tabipleri Birliği 2.
Başkanı Prof. Dr. Feride
Aksu Tanık, tıp dizininde
küçük bir tarama yapmış.
Sonuç;
İşsizlik, erken ölüm
demekmiş: Kanser, yürek
bunalımı, inme...
Sağlığın alabildiğine
piyasalaştırıldığı Türkiye’de
olayın bir yanı daha var.
İşsizlik, prim ödeyememek
aynı zamanda. Prim
ödeyememek de sağlık
hizmetine erişememek ile
eşdeğer. Prof. Feride Aksu
Tanık’ın dediği gibi:
“Sosyal güvenceleri yok,
örgütleri yok, sendikaları
yok. Sessiz, sitemsiz ölecek
insanlarımız.”
İşsizler, güvencesizler,
hastalandıklarında acil
servislere başvuracaklar
çaresiz. Kalabalık ve
karmaşa arasında gerçek
acil hastaların hizmet alması
engellenecek. Acil
servislerde sağlık çalışanları
ile halk boğaz boğaza
gelecek...
İşsizler böyle de, işi olanlar
için durum farklı mı?
Dünya Bankası rapor
hazırladı. Maliyetini
sıraladılar yüzlerce
hastalığın. “Sisteme kaça
mal oluyor hastalık ve bu, o
insanı tedavi etmeye değer
mi?” sorusunu soracaklar.
Maliyet, 100 dolar ve
altındaysa iyi. Üstündeyse,
iş değişiyor. Prof. Feride
Aksu Tanık’ın örneği ile
anlatırsak:
“Depresyon, kişinin intiharı
ile sonuçlanabilir. Hekim
antidepresif tedaviye
başladıktan sonra da aynı
durumla sonuçlanabilir. Bu
yüzden hekim uygun
görürse depresyonun ilk 3-4
haftasında, hastayı,
kendisine zarar vermesini
önlemek amacıyla
hastaneye yatırabilir.
Depresyon tedavisinin
ayakta tedavisi 100 doların
altında, yatarak tedavisi 100
doların üstündedir diyerek,
intihar eğilimli bir hastaya,
‘İstersen cepten ödeme
yaparak hastanede
yatabilirsin’ gibi bir öneri
sunmak, onu ölüme itmek
anlamına gelebilir.”
Türk Tabipleri Birliği’nin 14
Mart Sağlık Haftası
kapsamında düzenlediği ve
düzenleyeceği etkinlik ve
eylemler de, bir bütünü
sorgulamak için olacak. İş
güvencesi için olacak; can
güvencesi, gelir güvencesi,
mesleki bağımsızlık
güvencesi ve herkese eşit-
ücretsiz sağlık güvencesi
için olacak!
Kalabalık
Nedir?
“Mustafa Balbay’a
yapılan nedir?” diye
soruluyor.
Açık ya da örtülü,
döngü bellidir.
12 Mart, 12 Eylül
neyse, bugün yaşanan
da odur.
Recep Tayyip Erdoğan,
2 Mart günü
Etimesgut’ta
ağaçlandırma etkinliğine
katıldı. Tarım Orkam-Sen
Başkanı Yücel Gül, o
günü şöyle anlattı:
“Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Orman
Genel Müdürlüğü’nün
çalışanları, yarım gün
boyunca Başbakan’ın
hitap ettiği kitleye
‘kalabalık etmek’ için
kullanıldılar. Çünkü
Ankara’da, tüm
personelin ağaçlandırma
etkinliğine katılması
zorunlu kılındı. İşyerlerine
‘Müsteşar’ imzasıyla
asılan duyurularda ‘Tüm
personel katılacaktır’
ibaresi konuldu. İlgili
yazı, tüm çalışanlara imza
karşılığı ‘tebliğ’ edildi ve
birim amirlerince
etkinliğe katılımın zorunlu
olduğu bildirildi.
Kullanılmakta olan tüm
servis araçları seferber
edilerek, çalışanlar
etkinlik alanına, daha
doğrusu miting alanına
taşındı. Doğal olarak
yarım gün boyunca
Çevre Bakanlığı ile
Orman Genel Müdürlüğü
fiilen kapandı.”
Toplum Önderlerinden
Prof. Dr. Türkan Saylan
İ. GÜRŞEN KAFKAS
2009 Vehbi Koç Ödülü’nü
alan Prof. Dr. Türkan Saylan
çalışma ve başarılarıyla çağ-
daş ve örnek bir Türk kadını-
dır. Eğitime katkıları, yazdık-
ları, ürettikleri ve sivil toplum
kuruluşlarındaki başarılarıy-
la toplumun önderi olmayı
hak eden bir bilim kadınıdır.
Anadolumuzun her yerin-
deki eğitimden uzak çocuk-
ların umudu. Okuma özlemi-
ni yüreklerinde taşıyan Doğu
ve Güneydoğulu kızlara uza-
nan sıcak bir eldir Türkan
Saylan. Yatılı bölge ilköğretim
okullarındaki başarılı, okuma
isteği içinde olan kızların İs-
tanbul okullarında eğitimleri-
ni yatılı olarak sürdürmelerini
sağlama çabası da unutul-
mazlardandır.
Türkan Saylan, ülkemizin
çağdaşlaşması, Atatürk ilke
ve devrimlerini gençlere ve
topluma ulaştırması, aydın-
lanmayı yaşama geçirme ça-
balarıyla ünlenen örnek bir
Cumhuriyet kadınıdır. Tıp ala-
nındaki başarılı kariyerinin
yanında, kadın sorunları ve
birçok mesleki ve sosyal der-
nek çalışmalarında bulun-
maktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün
Lepra konusunun da danış-
manlığı, İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana-
bilim Dalı Başkanlığı, Lepra
Araştırma ve Uygulama Mer-
kezi Müdürlüğü, Dermatoloji
kliniğinin üyeliği gibi görev-
lerde bulunmuştur.
Atatürkçü, aydın bir grup
arkadaşıyla laik düzeni koru-
ma ve devrim yasalarını ge-
liştirmek amacıyla 1989’da
Çağdaş Yaşamı Destekle-
me Derneği’ni (CYDD) ku-
rarak genel başkanı oldu.
Türkiyemizin her yerindeki
okuma yoksunu gençlere ışık
olan bu dernek, eğitimsel ve
kültürel çalışmalarıyla binler-
ce gence destek olmaktadır.
Mezun olduğu Kandilli Kız
Lisesi Kültür ve Eğitim Vak-
fı’nın da başkanlığını yap-
maktadır. Kandilli Kız Lise-
si’nin gelişmesi, sorunları,
öğrencilere daha iyi bir eğitim
verilebilmesi amacıyla yoğun
çaba gösterdiği de bilinmek-
tedir. 1990’da oluşan Öğretim
Üyeleri Derneği’nin de kuru-
cusu olup başkan yardımcı-
lığını yapmıştır.
Siyasi çıkmazların ülkemizi
gerdiği, ılımlı İslam söylemle-
rinin yaygınlaştığı, rüşvet, yol-
suzluk gibi istenmezlerin yo-
ğunlaşmasıyla toplumun tep-
kisi olarak “Cumhuriyet Mi-
tinglerini” düzenleyenlerden
oldu.
14 Nisan 2007’de Ankara-
Tandoğan’da, 29 Nisan
2007’de İstanbul-Çağla-
yan’da düzenlenen Cumhu-
riyet mitinglerinde konuştu,
mitingi organize etti. Türkan
Saylan, birçok sivil toplum ör-
gütüne de çalışmalarıyla des-
tek vermektedir. Türkçağ ve
Kankev Vakfı başkanlığı ile
Cüzamla Savaş Derneği ve
Vakfı başkanlığını da sür-
dürmektedir.
Prof. Dr. Türkan Saylan, 9.
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel tarafından 31 Mart
2000’de “Sosyal Hizmetler
Danışma Kurulu” üyeliğine;
2 Şubat 2001’de, 10. Cum-
hurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer tarafından da YÖK
üyeliğine seçildi. Bu görevi
2007’de sona erdi.
2003-2004 döneminde
Başbakanlık “İnsan Hakları
Danışma Kurulu” üyeliği ve
İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu
üyeliklerinde bulundu.
Lions 118 Y Yönetim Çev-
resi Göztepe Lions Derne-
ği’nce; Cumhuriyetin 85. yıl
kutlama etkinlikleri çerçeve-
sinde düzenlenen “Atatürk
ve Cumhuriyet” konulu pa-
nelde konuşmacı olan Prof.
Dr. Türkan Saylan’ı yakından
tanıdım. Panel yöneticisiy-
dim. Caddebostan Kültür
Merkezi’nde izleyicilerce ko-
nuşması sık sık kesilen Sayın
Saylan, duygu dolu konuş-
malar yaptı. “Atatürk’ü ve
Cumhuriyeti anlayamadık ve
anlatamadık” deyişi yüreğim-
de yer etti. Atatürk devrimle-
rini örnekleyerek, duygu ve
heyecan katarak sıraladı. Ata-
türk devrimlerinin yıpratılma-
sının kabul edilemez oldu-
ğuyla ilgili dirençli savı, ona
sevgi ve saygımı arttırdı.
Prof. Dr. Saylan’ın “Çağ-
daşlaşma Yolunda”, “Güneş
Umuttan Şimdi Doğar”,
“Cumhuriyetin Bireyi Olmak”,
“At Kız”, “Bir Yaşamdan Ke-
sitler” adlı eserleriyle düşün-
celerini okuyucuyla paylaştı-
ğı biliniyor. Aldığı onlarca
ödül onu, ülkemizin yüreğine
taşıdı. Eğitimimizin önemli
sorunlarını kendine dert edi-
nen Saylan, makalelerindeki
anlam derinliğiyle topluma
ışık saçıyor. Çağdaş bir ülke
olmanın özlemini, akılcı bir bi-
çimde aydınlığa ulaştırma ça-
bası Sayın Saylan’ı “toplum
önderi” yaptı.
Sonuç: Onun dünya görü-
şü; ülkemizde çağdaş, laik bir
yönetimin ve bilime dayalı
bir eğitim anlayışının uygu-
lanmasıdır. Türkan Saylan,
bilim, kültür ve soysallaşma ile
bütünleşen kuşatıcı kimliği
ile Atatürk Türkiye’sinin örnek
bir Türk kadınıdır. Yaşamı
sürecinde toplumun geliş-
mesi, kadın sorunları, çağ-
daşlaşma, okumaz/yazmaz
kızlarımızın okuma sorunu gi-
bi çok önemli ulusal sorunla-
ra çözüm arar oldu.
Eğitimimizin yozlaştığı, her
şeyin kirlendiği, ulusal bü-
tünlüğün tartışıldığı bu or-
tamda Prof. Dr. Türkan Say-
lan’ların sayıları giderek ço-
ğalmalıdır. Onlar ülkemizin
önemli değerleridir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Çorum yöresine
özgü, baklavaya
benzer bir hamur
tatlõsõ. 2/ Meslek...
Dingil. 3/ Bir soru
sözü... Az pişmiş
et. 4/ Bilgilerin sak-
lanmasõ ve iletil-
mesini konu alan
akademik ve mes-
leki disiplin. 5/ Suç
ve hatasõnõ açõkla-
ma... Lityum ele-
mentinin simgesi. 6/ Afri-
ka’da bir ülke... Rize-Er-
zurum karayolunda bir
dağ ve geçit. 7/ Mantõk...
“Ayrõlõk ateşten bir — /
Nazlõ yârdan hiç haber
yok” (Türkü). 8/ Bir renk...
Argoda karnõ aç ya da pa-
rasõz kimseye verilen ad.
9/ Kasõmpatõ çiçeğine ve-
rilen bir başka ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dövülmüş buğday ve etle yapõlan bir yemek. 2/ Me-
melilerde protein metabolizmasõnõn son ürünü olan ve id-
rarla dõşarõ atõlan azotlu bileşik... Plan. 3/ Litvanya’nõn pla-
ka imi... Karadeniz yöresine özgü, aynõ adlõ taş üzerinde
pişirilen bir tür mõsõr ekmeği. 4/ “Çok hoş” anlamõnda ar-
go sözcük. 5/ Bilgiçlik taslayan kimse... “En sinsi bir —
gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Beyatlõ). 6/ Ateşli ve teh-
likeli bir bağõrsak hastalõğõ... Küçük mağara. 7/ Aylõk...
Elektromotor gücün ya da gerilimin birimi. 8/ Resim ya-
põmõnda kullanõlan sentetik bir boya. 9/ İnce bulgur... İlaç.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
A Y N A Z T İ K
Y A L İ P A Ş A
N A K A R A T R
A L A Y R U M İ
Z İ R M A E N
P A R A K E T E
T A T U E F E
İ Ş M E T E O R
K A R İ N E R A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
nilgun@cumhuriyet.com.tr