18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 21 MART 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 21 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Obama, Hacı Wilhelm, Müslüman dünya… İstanbul’da Alman Konsolosluğu duvarlarında Kai- ser II. Wilhelm’in bir tablosu var. Alman İmparatoru’nu Osmanlı üniformasıyla resmeden tabloyu, birkaç yıl önce ilk kez Claudia Roth’la bu mekânda yaptığım bir söyleşide fark ettim. Tabloyla yakından ilgilendiğimi gören bir görevli öy- küsünü şöyle anlattı: Tablodaki askeri üniformayı Al- man İmparatoru’na bir Osmanlı paşası hediye etmiş. Kaiser de “jesti karşılıksız bırakmamak”(!) uğruna, pa- şa üniformasıyla konsolosluk duvarındaki tabloyu yap- tırmış. Ancak o sırada I. Dünya Savaşı çıkmış. Tab- lonun tamamlanması, İstanbul’a varması yıllar almış. Resim buraya ulaştığında, tarihte yepyeni bir sayfa açıl- dığından büyükelçilik mensupları ne yapacaklarını şa- şırmış, tabloyu bodruma kaldırmış, varlığını unutmuşlar. Son yıllarda nasılsa hatırlanarak yeniden keşfedilen bu “hayalet tablo”, restore edilerek sonra âlâ ve va- layla konsolosluk duvarına asılmış… Resmi hikâye böyle. Geçen yüzyılın başında İngiltere ile süper güç ligi- ne oynayan Kaiser’in bu “egzotik pozunun” ardında- ki tarihi olayları kurcalayınca; gerçeklerin, anlatılan “res- mi hikâyeden” çok farklı olduğunu görüyorsunuz…. İçinde “dostane jestten” başka her şeyi barındıran bu hikâyede; Alman İmparatoru II. Wilhelm (1888- 1918); Osmanlı Padişahı Abdülhamit’ e “kur yapma” ve “yağ çekme işini” o noktalara vardırıyor ki, adı “giz- li Müslüman’a” çıkıyor. Kaiser’in adamlarıyla, casusları; aslı astarı olmayan bu dedikoduyu, bile bile mahsus; padişahın Müslü- man tebasını etki altına almak amacıyla çıkartıyor ve bu uğurda çok bilinçli, gelişmiş “propaganda teknik- leri” kullanıyorlar. Kaiser “Müslüman dünyaya” sesleniyor Propagandayı Alman İmparatoru, “halifenin ümmeti” nezdinde “Hacı Wilhelm” namıyla anılana dek ilerle- ten Kaiser’e ben işte Alman Konsolosluğu’nda rast- ladığım bu tarihi tabloyla merak sardım. Abdülhamit’le II. Wilhelm’in ilişkisi üzerine; o gün bugün elime ne geç- se okurum. Hayret verici dersler içeren bir ilişki bu. Alman İmparatoru’nun; Abdülhamit’i avcuna almak ve parmağında oynatmak adına atmadığı takla, yap- madığı yalakalık ve maskaralık kalmamış. Padişah ve halifenin kendisinden çok “halkını” ve de “ümmetini” tavlamak adına 1898 yılında; İstanbul, Kudüs, Şam’a uzanan şaşaalı bir gezi düzenleyen Kai- ser; tarihe geçen çok ünlü bir konuşma yapıyor o ge- zide. “Kaiser’in Müslüman dünyaya seslenişi”(!) olarak ha- tırlanan konuşmasında Alman İmparatoru, Abdülha- mit’e; “Majesteleri Sultan Hazretleri” diyerek hitap edi- yor; “Halife sıfatıyla zatiâlilerinize hürmet eden yer- yüzündeki 300 milyon Müslüman, Alman İmparato- ru’nun kendilerinin en yakın dostu olduğunu ve de hep öyle kalacağını bilmelidir...” “Hacı Wilhelm”in “Müslüman dünya sevgisini”; “ümmete” yaymakla görevlendirilen ve o dönemde da- hi tam gaz çalışan Alman İmparatorluğu’nun etkile- yici “propaganda çarkı”; Osmanlı sınırları içinde, dı- şında yaşayan tüm Müslümanlara bu konuşmayı ulaş- tırmayı vazife ediniyor. “Deutschland Über Allah!” O zaman CNN’ler, BBC’ler, El Cezire’ler… küresel köyün TV’leri yok… Alman makamları ne yapsın? Konuşma metninin her şeyden önce Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tüm ga- zetelerde tam metin çıkmasını sağlıyorlar. Bununla kalmıyor; Kaiser’in “Müslüman dünya mesajını” renkli kartpostallara basıp; binlerce kart- postalı -Osmanlı İmparatorluğu halkının dünyanın di- ğer yerlerindeki Müslümanlara postalayacağı hesa- bıyla- Sultan’ın tebaasına bedavadan dağıtıyorlar… I. Dünya Savaşı öncesi yıllarda Osmanlı’dan askeri destek sağlamak ve Ortadoğu’da yayılmacılık adına; “Müslümanların kalplerini ve zihinlerini fethe çıkan” Al- man İmparatoru, “Deutschland Über Allah!” ifadesiyle sonra Eski Kıta’nın diplomatik çevrelerinde espri ko- nusu oluyor. Obama bu ders dolu hikâyeyi duymuş, okumuş mu- dur bilmem! Ama Afganistan’daki savaş için Türkiye’den muharip güç isterken; bir yandan da “Medeniyetler İttifakı” kür- süsünden “Müslüman dünyayla piar” adına Türkiye’ye gelmeye hazırlanan ABD Başkanı’nı beklerken aklı- ma, bu “Deutschland Über Allah” serüveni geldi… “Bir yüzyıl önce biz bu filmi sanki görmüştük!” de- dim. Ne dersiniz? Haksız mıyım? Görevimiz sürüyor Cumhuriyet gazetesinin temel işlevi bellidir ve değişmez: Gazetecilik yapmak. Kurucumuz Yunus Nadi’nin ifadesiyle “Gazetemiz ne hükümet gazetesi, ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet sadece cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur.” Başyazarımız Nadir Nadi de, Cumhuriyet gazetesinin 50. kuruluş yıldönümündeki yazısında gazetemizin ilkelerini ve o ilkeler uğruna verilen savaşımı şöyle özetler: “Cumhuriyet, Atatürk’ün yakın ilgisi ile Cumhuriyet kavramını ülkemizde yaymak, Cumhuriyet kavramının ayrılmaz birer öğesi sayılan devrim atılımlarını halka benimsetmek, kısacası devlet yönetimine halkın bilinçli iradesini egemen kılmak amacıyla kurulmuştur. 50 yıl içinde gazetede üç kuşak görev almıştır. Babalarımızın kuşağı, Atatürk’ün ışık saçan dehasından aldığı ilhamla çetin koşullar altında yılmadan usanmadan görevini başarmıştır. Atatürk’ün maddesel varlığından yoksun kalan bizim kuşak, çok partili yaşam dönemi boyunca Cumhuriyeti ve Atatürkçülüğü savunmak uğruna az savaş vermemiş, az çile doldurmamışızdır.” Cumhuriyet gazetesi, Yunus Nadi ve Nadir Nadi’den dürüst gazetecilik meşalesini alan 4. ve 5. kuşağı barındırıyor bugün. Onlar da, “sadece cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusu” olduklarının bilinciyle mesleklerini onuruyla sürdürmekte kararlılar. Ağrıma giden Ne ağrıma gidiyor biliyor musu- nuz? Pentagon generalleri ile al takke ver külah olmuş birinin kalkıp bize gazetecilik etiğinden dem vurması... İyi insan İyi insanlar siyaset yapmalı. Siya- set yapan, siyaset yaptığı yeri iyi bil- meli. Siyasetçinin geleceğe doğru yürüyeceği bir de ufku olmalı. CHP’nin Keçiören belediye başkan adayı avukat Taner Güner’in kişili- ği, sanırım bu üç dileği de barındırı- yor. Güleryüzlü, halkla kolay iletişim kurabilen, içtenpazarlığı olmayan, partisinin tarihsel ilkelerini kavra- mış, aday olduğu yörede neler ya- pabileceğini kendisine dert edinmiş bir siyasetçi... Belediyecilikte toplumculuğu öne çıkarıyor bir kere: “Gençlik ve yaşlı evleri, çocuk ku- lüpleri, kreş ve çocuk yuvaları kura- cağım” diyor. Yoksul Keçiörenlilerin düşük maliyetle ev sahibi olmaları- nı tasarlıyor. Üniversiteli gençleri ekonomik yönden desteklemek için onları açılacak okuma yazma ve bilgisayar kurslarında görevlendir- meyi düşünüyor. Dar gelirli kadınla- rı eğitimden geçirerek evde çocuk, yaşlı, hasta bakımında istihdam edil- mesini sağlamayı hedefliyor. Keçiören belediye binalarını, üni- versite giriş kurslarının yanı sıra, meslek edindirme ve beceri kursla- rı için dershane olarak kullanmayı amaçlıyor. Ve en önemlisi: İlçedeki devlet okullarının temizliğinin ve anasınıflarının donanımının beledi- yece sağlanmasını, okul bahçeleri- nin otopark olarak kullanımına son verilmesini amaçlıyor. Keçiörenliler, dileriz, 29 Mart’ta be- lediyelerine bir iyi insanı seçerler... 29 Mart yerel seçimleri öncesi seçmen kütüklerine ilişkin kaygıların sürdüğü bir ortamda İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül’ün yaptığı açıklamalar ciddiye alınmalı: “Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi (ADNKS), güzel tasarlanmış, ülkemiz için yararlı proje olmakla birlikte aceleye getirilmiştir. Verilerin ilk toplanmasında meydana gelen hatalar, hem ADNKS sistemini, hem de bu sistemden faydalanılarak oluşturulan seçmen kütükleri seçim sistemi (SEÇSİS) projesini olumsuz etkilemiştir. Seçmen kütükleri ADNKS verilerinden faydalanılarak askıya çıkarıldığında ölülerin de yaşıyormuş gibi kayıt edildiği görülmüştür. Oysa, SEÇSİS’in tüm sistem altyapısı ve uygulama yazılımlar Türk firmaları tarafından, Türkiye’deki yazılımcılarca geliştirilmiştir. SEÇSİS, bu boyuttaki ve önemdeki bir bilişim sisteminin gerektirdiği bilişim güvenliğine sahiptir. Sistemin güvenliği, bu alandaki evrensel standartlara uygundur. Sistem internete açık değildir. Sisteme dışarıdan herhangi bir saldırıda bulunulamaz. Yetkisiz hiçbir kullanıcı bu sisteme giremez. Sistemdeki her tür işlem ve veri değişikliği sistemin günlüklerinde anı anına izlenmektedir.” Yani sorun, seçim sonuçlarını belirleyen değil, seçmen kütüklerini belirleyen sistemde. Doç. Dr. Mustafa Akgül’ün önerisi şu: “Önümüzdeki seçimler için acil önlem olarak; seçmen kütüklerinde ADNKS verilerine dayanılarak oluşturulan seçmen kayıtlarında, fazla seçmenler olduğu ve bu kayıtların askı sırasında silinip silinmediği bilinmediğinden seçimlerde parmak boyası kullanılması gerekmektedir.” Kütüklerde fazla seçmen var, parmak boyası yok, üstelik nüfus kâğıdında kimlik numarası bulunmayanlar ya da üzerinde kimlik numarası yazan nüfus kayıt örneği olmayanlar oy kullanamıyorlar... Ve seçime Türkiye bu koşullarda gidiyor. Sistemin hangisi bozuk? Türkiye Nereye mi Gidiyor Darwin... DENİZ BANOĞLU “Türkiye Malezya olmaz, din- darlarla laikler uzlaşır”, “Türkiye Ortadoğu’da işporta- cı olur”, “Türk-Kürt, Sünni-Alevi, laik-antilaik’i çözmezsek sonra heba oluruz”, “AKP laikleşecek TÜSİAD solu destekleyecek”, “Batı Türkiye için Ilımlı İslam tah- lilinden vazgeçti”, “Türkiye ne İran ne Cezayir oldu, Türkiye Tür- kiye’dir”. Bir süre önce Vatan gazete- sinde yayımlanan “Türkiye ne- reye gidiyor” başlıklı, uzmanla- rın yanı sıra vatandaşların da ka- tıldığı bir araştırma dizisinden alıntı yaptığımız bu görüşlerde 21. yüzyılımızın en çarpıcı gerçeği olan şu görüş de eklenmeliydi bence: “Türkiye ortaçağa dö- nüş yapmaya zorlanı- yor”…Nedenleri ortada: Avrupa’nın henüz aydınlan- manın ışığını göremediği; kralla- rın, hanedanların, kardinallerle papazların hüküm sürdüğü; din egemen ortaçağın karanlığına Galilei’ler Newton’lar başkaldı- rırken, bilim-tekniğin, doğa bi- limlerinin zirveye tırmandığı, ay- dınlanmanın ışığındaki 21. yüz- yılda,Türkiye ortaçağın dipsiz ka- ranlığına özeniyor. Sözün özü: Or- taçağın Avrupa’sında Newton, Galilei gibi aydın kafalar, 600 yıl sonra Türkiye’de kuma başını gömen karanlık beyinler… O karanlık beyinler ki, gücünü, ne yazık ki kendine aydın liberal yaftasını yakıştıran sözde aydın- lardan, dün bir yerde iken bugün bir başka yerlerde gezinen de- mokrasi ve insan hakları havari- si kimi gazetecilerle, gazeteler- den, Avrupa’nın parasal deste- ğiyle paneller, konferanslar dü- zenleyip, yayımladığı kitaplarla, 85 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ne baş- kaldırarak Türkiye’nin yeni bir haritasını çizmeye soyunan kimi sivil toplum kuruluşlarından alıyor. “Son Osmanlı Birinci Recep Tayyip Erdoğan” başlığı altın- daki köşe yazısında, 85 yıllık Cumhuriyet aydınlanmasına sa- hip çıkanlara “aşırı cumhuri- yetçi ve aşırı laikçi” diyebilen “ne kadar kesif bir Türkiye Cum- huriyeti olursa olsun” (kesif ne de- mekse)Türkiye’de milyonlarca kişinin Osmanlıcı olduğunu iddia edebilecek kadar bilgili (!) gaze- tecilerden (Reha Muhtar, Vatan gazetesi 6 Mart), yılanın kuyruğu kendi çıkarlarına dokunana kadar sesini çıkarmayan kimi gazete- lerden, muhbir gibi çalışan basın organlarından (TARAF) açık otu- rumlarıyla, yayınlarıyla, Soros’un paralarıyla genç beyinleri sözde aydınlatan kurumlardan (TESEV), ilk sayısında “Selamünaleyküm” köşe yazısıyla okuruna merha- ba diyen gazetelerden (Haber Turk) alıyor gücünü bu karanlık beyinler… Yüreğiyle, kalemiyle, yurtse- verliğiyle örnek insan, örnek ya- zar gazeteci sevgili Balbay’ın arkasından timsah gözyaşları dö- ken basın mensuplarından alıyor gücünü o karanlık beyinler ne ya- zık ki… Türkiye nereye mi gidiyor Dar- win? Türkiye adına üzülür müsün bilemem ama, yine de üzülme di- yorum! Neden mi? Bugün tarikatların sarmalında ortaçağın karanlıklarına dönüş yapmaya zorlanan Türkiye’de hâ- lâ seksen beş yıllık aydınlanma- cı Cumhuriyetin yetiştirdiği de- ğerler dipdiri ayakta da ondan… Hâlâ ve kimi olumsuz geliş- melere karşın, Cumhuriyetin de- ğerlerini sahiplenen, yüreği bu topraklar için çarpan azımsan- mayacak sayıda gençlerimiz var da ondan... Gerçek aydınlarımızı sorgusuz sualsiz, belgesiz tutuklayıp ha- pislere göndererek toplumda yaratılmak istenen korku impa- ratorluğu dahi yurtseverleri yıldı- ramadı da ondan... Umutsuz değiliz Darwin… Ay- dınlıklar karanlığı, bilim hurafeyi önünde sonunda yok edecektir.. Kimse çarkı geri döndüremez… Hele, emperyalizme başkaldıra- rak tüm ezilen milletlere önder ve örnek olan İslam coğrafyasın- daki tek başı dik Türkiye Cum- huriyeti’nde hiçbir zaman.. [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Manisa kentinin antik çağlardaki adõ. 2/ Cõva ile bir başka metalin oluşturduğu alaşõm. 3/ Şöhret... Fenike mitolojisin- de en büyük tanrõ... Tarla sõnõrõ. 4/ Alt dudağõn hemen al- tõnda çõkan sakal. 5/ İtalya’da bir kent... İçine başka bir sõvõ karõştõrõlmamõş içki. 6/ Tanence zengin olan kö- kü peklik verici ve ishal ke- sici olarak kullanõlan bir bitki. 7/ Boru sesi... İz- mir’in Menderes ilçesinde antik bir kent. 8/ Bir nota... Ad kavmi hükümdarõ Şed- dad tarafõndan cennete ben- zetilerek yaptõrõlan efsanevi bahçe. 9/ İnce saç örgüsü... Kekeme ya da dilsiz kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kendi değerlerine yabancõlaşmõş kimse. 2/ Gözleri gör- meyen... Saz takõmõnda usul vurmaya yarayan tef. 3/ Sat- rançta, daha iyi bir konuma geçebilmek için bir taşõn fe- da edildiği hamle... Yabancõ. 4/ Hollanda’nõn plaka imi... “Heykel, abide” anlamõnda yerel bir sözcük. 5/ Hâkimi- yet. 6/ İçinde yabancõ bir öğe bulunmayan... “—- yolunu şaşõrmõş/İnşallah bize gider” (Türkü). 7/ İşaret... Tutsak- lõk. 8/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... İri kemik. 9/ Yansõma, yankõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P E R O N İ Z M U L U B A T A T J A L E İ L K E A M E L E A R İ D T İ P İ A N İ S S E L E M Z A M K E L E M M A T E T İ U T A H R İ F A T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 MEMLEKET SEVDALILARI DERNEĞİ Üsküdar Şubesi Sn. Bihin EDİGE ile BİLGİNİN ÖNEMİ; Prof. Dr. Sn. Kenan DEMİRKOL ile GIDA EMPERYALİZMİ üzerine söyleşi yapılacaktır. Kahvaltıda sizlerinde aramızda görmek, ufkumuzu aydınlatacak hareketimizi güçlendirecektir. Yer: CAFE MARİNA 22 Mart PAZAR Saat: 10.00 Şemsipaşa Sahil Yolu No 53 Üsküdar / İSTANBUL Memleket Sevdalıları Derneği Üsküdar Şubesi Rezervasyon: Tel: 0216 495 30 60 - 0532 559 81 01 Halk Caddesi No: 52 Kat: 3 34672 Üsküdar İSTANBUL Tel: 0216 495 30 60 e-mail: [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle