Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
17 MART 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Gözden Kaçanlar...
Hafta sonunda, sadece gazeteniz Cumhuriyet’te
ama o da iç sayfalarda kısa bir Ankara haberi,
CHP’nin Eskişehir ve Ordu’da miting yapmaktan
vazgeçtiğini duyuruyordu.
Öylelikle gecikerek de olsa, ana muhalefet parti-
sinin bu iki kentte, DSP’nin çok sevilen başkan aday-
larına karşı yarışa asılmayacağının şifreleri verilmiş olu-
yor. Keşke, daha kampanya başlarken o hep söy-
lediğimiz gibi bu iki sosyal demokrat ya da demokratik
sol parti birbirlerinin çok güçlü olduğu kent ve bel-
delerin başkanlarına gerekli anlayışı göstererek sa-
dece meclislerde ortak hareket edebilselerdi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nden gelen bu gecikme-
li iyi niyet gösterisine, DSP yönetimi, somut yanıt ve-
rerek İzmir ve İstanbul’da Büyükşehir Başkan
adaylarını kendileri için şans vaat etmeyen bu yarıştan
çekme erdemini gösterebilecek midir? Öyle bir ka-
rarın uygulamaya konulmasının, sadece bu iki ken-
timizde değil, ülkenin her kesimindeki Cumhuriyete
inançla bağlı seçmenlere olduğu kadar DSP’ye de
güç kazandıracağı bilinmelidir.
Kılıçdaroğlu ve Kocaoğlu’nun, 29 Mart gecesi açı-
lan sandıklardan istenilen başarı ile çıkmalarını şa-
yet DSP’nin büyükşehir başkan adaylarının alabi-
leceği oylar zedelemiş olursa, DSP yönetimi bunun
vebalini taşıyamayacaktır.
Bir başka görüntü
Yine hafta sonundaki bir başka seçim haberi, ba-
na göre medyamızda hak ettiği yeri almadı. Argo de-
yimi ile ıska geçilmiş oldu.
Erdoğan’ın hep yaptığı gibi, partisinin genel baş-
kanı olarak düzenlenen mitinglere, illaki başbakan-
lık şapkası ile katılarak kamu olanaklarını kullanma-
nın yanı sıra, iktidar olma gücünden de yararlanmak
istediği biliniyor.
Eskişehir’e hızlandırılmış trenin ilk seferine başla-
ması için düzenlenen töreni de fırsat sayarak giden
Başbakan, acaba kent garında kendisini karşılayan
protokole dahil kişiler arasında Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Büyükerşen’in de yerini almış olacağı-
nı biliyor muydu?
Gezinin asıl amacı 29 Mart yerel seçimleri. Eski-
şehir’deki toplantı ve mitinglerin asıl hedefi de, iki dö-
nemdir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı üstün
başarı ile yapan Yılmaz Büyükerşen’in sırtını yere ge-
tirerek AKP’nin makûs talihini değiştirmek. Son ye-
rel seçimlerde büyükşehrin iki ilçe belediyesini de el-
de ederek belediye meclisinde ezici çoğunluk sağ-
lamış olan AKP’nin karşısındaki bu güçlü rakibin, be-
lediye başkanlığının gereğini yerine getirmek için ora-
da verdiği mesajı acaba Erdoğan yeteri kadar algı-
layabildi mi?
Sadece AKP Genel Başkanı için değil, miting kür-
sülerini politik karşıtlarına karşı en ağır söylemler için
kullanmaktan hoşlanan öteki liderler içinde geçerli olan
bu tavır, Büyükerşen’in sadece kendi yandaşları de-
ğil; kentin öteki seçmen kitleleri tarafından da niçin
böylesine sevildiğini gösteriyor.
Ve 29 Mart’ta belediye meclisinde beklediği gibi
büyük çoğunluğu da arkasına alacak bir sonuca ula-
şırsa Büyükerşen, soldaki seçmenleri tek çatı altın-
da toplayabilecek liderliğin de önünü açmış olacaktır.
Yeri gelmişken, Başbakan’ın ilerisini düşünmeden,
gözünü karartmaktan hoşlanan bir karaktere sahip
olduğunun en son örneği olan hızlı tren vatmanlığı-
na da değinelim. İlk kez böyle bir sorumluluğu, hem
kendisini, eşi ile kızını; hem de onca politikacı, ga-
zeteci ve bürokratın yaşamını tehlikeye attığını dü-
şünmeden üstlenen bir başka Başbakan hatırlıyor mu-
sunuz?
Ve Sayın Başbakan, Allah korusun, vatmanlığı sı-
rasında olabilecek bir kaza sonucu hayatını kaybe-
decek, yaralanacak, sakat kalabilecekler için nasıl
bir vebal, dahası sorumluluk altında kalacağını he-
sap ederek mi, treni kullanmaya kalktı?
Maazallah, Erdoğan’ın vatmanlık oyunu sırasında
kötü şeyler olsaydı, ilgililer kendilerini emir demiri ke-
ser mantığı ile mi savunacaklardı?
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
AKP’lineoliberalbelediyecilik,kentipazarlanacakmetaolarakgörürken,kentteyaşayanlarõsömürmeyeyöneldi
Kentliyimüşterigibigördüler
D
ünyanõn son 30 yõlõna damgasõnõ
vuran küreselleşme, piyasalaş-
ma, özelleşme, merkezden yere-
le doğru da kaydõ ve belediyeciliğe de
neoliberalizm damgasõnõ vurdu. Seçme-
ni giderek bir tür “müşteri” olarak gö-
ren neoliberal belediyecilik, kenti, ken-
tin arsasõnõ da yerli ve yabancõ sermaye-
darlara pazarlanõr bir meta haline dö-
nüştürdü. Bu anlamda yerel yönetimlere
hükmetmek için yarõş, kentler üstünden
ve kentliler üstünden yeni yeni kazanç
kapõlarõna ulaşmaya dönüştü. Bugün de
Türkiye’de 30 yõldan bu yana kõsa bir
ara dõşõnda hüküm süren neoliberal be-
lediyeciliğin yeniden icrasõ için AKP
iktidarõ, merkezin bütün imkânlarõnõ se-
ferber etmiş bulunuyor.
29 Mart seçimleri öncesi sürdürülen
politik mücadele, AKP eliyle icra edilen
neoliberal belediyeciliğin kentlilerden
neler götürdüğünün ve devamõnõn neler
götüreceğinin seçmene anlatõlacağõ ve
neoliberal belediyeciliğe alternatifin ne
olmasõ gerektiğinin de ifade edildiği bir
fõrsat olmalõdõr.
30 yıllık geçmiş
Yerel yönetimlerin, daha dar anlamda
belediyelerini tarihsel süreç içindeki iş-
levi, kapitalizmin, sermaye birikim sü-
reçlerinin, modellerinin, dolayõsõyla
kentlerin gelişimiyle yakõndan ilgilidir.
Sanayi kapitalizminin başat olduğu dö-
nemlerde kentli nüfusun ağõrlõğõnõ oluş-
turan ücretlilerin yaşadõğõ kentlerde be-
lediyeden beklenen, ağõrlõkla ücretli sõ-
nõfõn ve ailelerinin konut, õsõnma, ula-
şõm, kreş, dinlenme vb. ihtiyaçlarõnõn
asgari maliyetlerle karşõlanmasõna yara-
yacak hizmetleri yerine getirmesi, böy-
lece sanayiciye işgücünün maliyetini en
aza indirecek dõşsal ekonomiyi sağla-
maktõ. Artõk değerin daha çok sanayi-
den sağlandõğõ bu sermaye birikimi sü-
reci, merkez kapitalist ülkelerde 17-
18’inci yüzyõllardan 20’nci yüzyõla,
Türkiye gibi çevre-bağõmlõ ülkelerin
birçok kentinde ise 19’ncu ve 20’nci
yüzyõllarda geçerli oldu. Azami kârõn,
ağõrlõkla sanayiden değil de başta finans
olmak üzere sanayi dõşõ alanlardan elde
edilmeye başlandõğõ, dolayõsõyla, kent-
lerin sanayi ücretlileri yerine, daha çok
hizmet sektörü çalõşanlarõnõn, mavi ve
beyaz yakalõlarõn ikamet ettiği mekânlar
haline geldiği 1980 sonrasõ dönemde
kentler, dolayõsõyla belediyeciliğin işle-
vi de değişti.
‘Her şey metalaşmalı’
Değişen şuydu: Uluslararasõ kapita-
lizm, 1980’lerden başlayarak, mal ve
sermaye ihracõnõ dünyanõn tüm coğraf-
yalarõna ihraç etmeye başladõ. Adõna
küreselleşme denilen bu süreç, çok hõzlõ
bir mal ve sermaye ihracõ ile gerçekleş-
ti. Bunun için de IMF-Dünya Bankasõ,
Dünya Ticaret Örgütü gibi başlõca kuru-
luşlar tüm dünyada, “piyasa”nõn “dev-
let komuta”sõnõn kesinlikle yerini al-
masõ gerektiğine hükmettiler. Piyasaya
her şeyin terk edilmesini, piyasanõn her
şeye kadir olduğunu, bu yapõlõrsa ve-
rimliliğin en yüksek düzeye çõkacağõnõ,
kamu müdahalesinin ise kaynak israfõna
yol açtõğõnõ iddia ettiler; bunu bir amen-
tü gibi tüm dünyaya kabul ettirdiler. İs-
tenen, hemen her alanõn piyasaya terk
edilmesi, kamu kontrolünden çõkarõlma-
sõ, mal serbestisi için gümrüklerin indi-
rilmesi, sermaye serbestisi için tüm
kambiyo kontrollerinin kaldõrõlmasõ,
sermaye giriş-çõkõşlarõnõn serbest bõra-
kõlmasõ, yabancõ sermaye giriş-çõkõşõ
önündeki tüm engellerin kaldõrõlmasõy-
dõ. Her şey metalaşmalõ, fiyatlanmalõ,
her şey ticarileştirilmeliydi.
Yerele de neoliberalizm
Bu piyasalaşma, metalaşma, ticarileş-
me, özelleştirme furyasõ, kamuda mer-
kezi yönetimi olduğu gibi yerel kamusal
alanlarõ da kapsamalõydõ. Böylece, bu
küreselleşme döneminde belediyeler de
bu neoliberal furyanõn etkisi altõna alõn-
dõ; Keynesçi dönemin belediyeciliğinin
yerini, artõk neoliberal belediyecilik al-
maya başladõ.
D
oğal olarak, öncelikle
merkez-emperyalist ülke-
lerin metropollerine, kent-
lerine hâkim olan neoliberal bele-
diyecilik, kõsa sürede, aralarõnda
Türkiye’nin de olduğu çeper; Av-
rupa’nõn, Asya’nõn, Latin Ameri-
ka’nõn, Afrika’nõn, kõsaca Güney
dünyasõnõn metropol ve kentleri-
ne de hâkim kõlõndõ. Artõk -değe-
rin esas olarak sanayi kapitaliz-
minden elde edildiği ve büyük
kentlerin azman sanayi kentleri
olduğu döneme ait belediyecilik
de değişti; küreselleşme döne-
miyle birlikte artõk- değerin sana-
yi dõşõndan da elde edildiği, sana-
yi dõşõndaki hizmetlerin da-
ha çok metalaşmasõ, ticarileşmesi
ile kabuk değiştiren kentlerde
neoliberal belediyecilik hâkim kõ-
lõndõ. Neoliberal belediyecilikle,
her şeyden önce, kent toprağõ,
kent arsasõ daha bir önem kazanõ-
yor, dolayõsõyla kent arsasõ rantõ
üretimi, spekülasyonu ve paylaşõ-
mõ, belediyeciliğin odağõna yerle-
şiyordu. Kentlerin, sanayi azmanõ
olduklarõ dönemde, sanayi işçile-
rinin konutlarõnõn kurulduğu
alanlar dahil olmak üzere, şimdi
merkezi kent arsalarõ ticarileşe-
cek “steril” alanlar yapõlmak
üzere “kentsel dönüşüme” uğra-
tõlacak alanlar ol-
malõ, ücretli ko-
nutlarõ kent çeper-
lerine taşõnmalõ,
yeni göçenler, iş-
sizler, va-
sõfsõzlar
“varoş”larda, uydu kentlerdeki
bloklarda istif edilmeliydi.
Neoliberal belediyecilik için
başköşeye oturan kent arsasõ ran-
tõnõn üretimi ve spekülasyonuna
eşlik edecek ikinci öğe, belediye-
den beklenen mal ve hizmet üre-
timinin daha çok metalaşmasõ, ti-
carileşmesi, daha çok özelleştiril-
mesi oldu. Kentlinin tükettiği do-
ğalgaz, su, elektrik, ulaşõm, kreş,
otopark vb. mal ve hizmetler, ar-
tõk daha çok “meta” haline geti-
rilip satõlmalõ, özellikle de beledi-
ye üretimi değil, taşeronlar ya da
özelleştirmelerle sermayenin ala-
nõna sokulmalõydõ. Ve yapõldõ da.
Daha iddialı roller
Küreselleşme döneminde, bazõ
büyük kentler, metropoller, dola-
yõsõyla metropol belediyeleri, da-
ha iddialõ rollere talip oldular;
küresel kent olmak!.. Aralarõnda
İstanbul’un da olduğu bazõ büyük
kentler, küreselleşen dünyanõn
kontrol kuleleri olmaya soyundu-
lar. Daha da ötesi, küresel işbölü-
münü tayin eden Merkezler tara-
fõndan bu role özendirildiler ve
adeta, bulunduklarõ ülkeden ba-
ğõmsõz bir coğrafya gibi, metro-
polü küresel bir kent olarak dona-
tõp bezeyerek küresel sermayenin
hizmetine sunmaya özendirilip
yarõşa sokuldular.
Küreselleşme süreciyle ortaya
çõkan neoliberal belediyecilik, ül-
ke(ler) bütününe hâkim kõlõnan
piyasalaşma, özelleşme, ticarileş-
me sürecinin akõşõna sokulup
neoliberalleşmeyi yerel yönetime
de taşõdõ. Kent arsasõ rantõ ön pla-
na çõkarõlõp buradan devşirilecek
rantlarõn üretimi ve dağõtõmõ bele-
diyeciliğin odağõna otururken be-
lediyeden üretimi beklenen mal
ve hizmetlerin ticarileşip meta-
laştõrõlmasõ ve özelleştirilmesi
buna eşlik etti. Belediyenin ver-
diği hizmeti üreten çalõşanlarõ,
hizmeti özelleştirip taşerona akta-
rarak belediye çalõşanõnõn sayõsõ-
nõ en aza indirip, onlara en az üc-
reti ödeyip ve azami “verimi” el-
de etmekle bir başka hedef haline
getirildi.
Arsa,rant,spekülasyonvepaylaşõm
N
eoliberal politikalar,
tarõma verilen devlet
desteklerinin azaltõl-
masõnõ telkin etti. Bunun
yanõnda, tarõmõn kullandõğõ
traktör, gübre, ilaç vb. gir-
dilerdeki müthiş fiyat artõş-
larõ ile baş edemeyen kõr nü-
fusu, tarõmõ terk edip kentle-
re göçtü. Sonuçta, istihdamõn
tarõm-tarõm dõşõ bileşimi de kõ-
sa sürede muazzam bir değişim
geçirdi. 1990’a kadar başa baş
görünen istihdamda tarõm ve ta-
rõm dõşõ, bu tarihten sonra hõz-
la açõldõ ve tarõm dõşõ, dolayõsõyla
kent istihdamõ hõzla arttõ.
Bu ölçüde kapitalistleşme, kent-
leşme, haliyle belediyelerde ni-
celik ve nitelik değişimini de ge-
tirdi. Kent boyutuna ulaşan yerle-
şim yeri sayõsõ arttõkça, belediye sa-
yõsõ da arttõ. 1950’de nüfusun yüz-
de 28’i belediye hizmeti alõrken
1980’de bu yüzde 58’e çõktõ ve
2007’ye gelindiğinde yüzde 83’e
kadar çõktõ.
Nüfus kentlerde yõğõldõkça, “ma-
halli idare” birimlerinin (ağõrlõkla
belediye olmak üzere özel idare, muh-
tarlõklar vb.) yaptõklarõ harcamalar da
arttõ. Nitekim, bunu mahalli idare har-
camalarõnõn milli gelirdeki payõnda gö-
rebilmekteyiz.
1975’te GSMH içinde yüzde 1.3 paya sa-
hip olan mahalli idare bütçelerinin 1990’a
gelindiğinde payõnõn yüzde 2.75’e çõktõğõ,
2000’de yüzde 4.73’ü bulduğu ve izleyen yõl-
larda da yüzde 4’e yaklaştõğõ görüldü (Ye-
rele kaynak aktarõmõnõn arttõrõlmasõnõn ne-
denlerini, neoliberalizmin Dünya Bankasõ ve
AB’ce de desteklenen devleti küçültme pro-
jesinin bir parçasõ olan Yerel Kalkõnma Stra-
tejisi üstünden, ayrõca tartõşmak gerekir).
2007 verilerine göre, belediye hizmeti alan
nüfus, toplamõn yüzde 83’üne yaklaşõyor. 16
Büyükşehirin belediye nüfusu da 32.2 mil-
yon ile toplam belediye nüfusunun yüzde
54’üne ulaşõyor.
T
ürkiye’de neoliberal belediyecilik, 1980
sonrasõ başladõ. 24 Ocak 1980 Kararlarõ ve
onu tamamlayan 12 Eylül askeri diktatör-
lüğünün eşliğinde inşa edilen dõşa açõlmacõ,
neoliberal birikim modeline paralel olarak be-
lediyecilik de kabuk değiştirdi ve neoliberal
belediyeciliğin icrasõna 1984 seçimleri ile
başlandõ. ANAP’õn hükümet ettiği 1989’a ka-
dar geçerli kõlõnan bu model, bir dönemlik
SHP belediyeciliği kesintisinin ardõndan, Re-
fah Partisi’nin liberal kanadõ ve yine merkez
sağ DYP-ANAP ile ANAP taklitçisi AKP
eliyle bugüne kadar icra edildi.
Birinci tespit şu: 1980 sonrasõnõn dõşa açõl-
macõ politikalarõ ile Türkiye, hõzla dünya
ekonomisi ile bütünleşti. Bu, daha yüksek
mal ve sermaye bütünleşmesi ile olurken iç
dinamikler de çok hõzlõ bir değişime uğradõ.
Bu değişimlerden en önemlisi, kõr-kent nüfus
bileşiminin iç göçlerle hõzla değişimi, sonuç-
ta kentleşme oranõnõn yükselmesiyle oldu.
Öyle ki, daha 1970’te kent
nüfusu, ülke nüfusunun yüz-
de 29’u, 1980’de ise yüzde
36’sõ iken bu oran 1990’da
yüzde 51’i aştõ. Takip eden
10 yõl sonra, yani 2000’de
kentli nüfus yüzde 57’ye,
2007 nüfus sayõmõn-
da da yüzde 70’e,
2008’de ise (TÜ-
İK’nin ilginç
bulgularõy-
la!..) yüzde
75’e çõkmõş
görünüyor.
Kaynak:DPTverilerive2009
KalkõnmaProgramõ
SÜRECEK
Tarõma devlet desteği azaldõ
Türkiye’de neoliberal belediyecilik
AKP, yerel seçimde tüm olanaklarõ seferber ettiği kentlerde beklediği kalabalõklarõ toplayamõyor
Mitingler hayal kırıklığı yarattıANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Seçim sürecinde “kaleleri düşür-
me” hedefiyle yola çõkan AKP, tüm
olanaklarõ seferber etmesine karşõn
CHP ve DTP’nin elinde olan kent-
lerde beklediği ilgiyi görmüyor.
Ankara-Eskişehir hõzlõ treninin açõ-
lõşõnõ Eskişehir’de yaptõğõ mitingle ay-
nõ güne denk getiren Erdoğan, mi-
tingde beklediği kalabalõğa ulaşa-
madõ. Eskişehir garõnda yapõlan açõ-
lõş törenine az sayõda vatandaş katõ-
lõrken; Erdoğan’õn, kurdela kesimi sõ-
rasõnda “Mutlu olmadınız mı, hani
alkış?” demek zorunda kalmasõ dik-
kat çekti. Ulaştõrma Bakanlõğõ ve il-
gili kuruluşlarõnda görev yapan me-
murlar da trenle Eskişehir’e taşõn-
dõ. TCDD Ticaret Dairesi Başkanõ
Abdülkadir Gül’ün 11 Mart 2009 ta-
rihinde daire başkanlõklarõ ve 2. Böl-
ge Müdürlüğü’ne gönderdiği yazõda,
“13 Mart 2009 tarihinde Yüksek
Hızlı Trenin sefere başlaması ne-
deniyle Eskişehir’de yapılacak tö-
rene saat 07.55’te kalkarak kon-
vansiyonel trenle gitmek isteyen
daireniz/bölgenizden her unvan-
daki personelin isim listesinin
12.03.2009 tarihi Perşembe günü
saat 13.00’e kadar Ticaret Daire
Başkanlığımıza faksla bildirilmesi
hususunda gereğini arz ederiz”
denildi. TCDD 2. Bölge Müdür Yar-
dõmcõsõ Halil Korkmaz tarafõndan 1.
Bölge Müdürlüğü’nün bilgisine su-
nulan 11 Mart 2009 tarihli yazõda ise,
“Ankara’dan Eskişehir’de 10.30’da
yapılacak törenlere katılacak ku-
rum çalışanlarının gidiş ve dönüş-
lerinin sağlanması için; Anka-
ra’dan serbest tarifeli 15101 K.
07.25, dönüşü Eskişehir’den serbest
tarifeli 15102 K. 15.00 olup teşki-
latı 6 TVS pulman 1 WR yemekli
vagondan oluşacak 11029/11030
nolu Cumhuriyet Ekspresi’nin aza-
mi hız ve seyir sürelerini kullana-
caktır” denildi. Ankara’dan gelerek
açõlõşa katõlanlarõn mitingi izleye-
bilmeleri için trenin dönüş saatlerin-
de ayarlama yapõldõ.
Tüm bu uğraşlara rağmen miting
alanõnda yine de beklenen kalabalõ-
ğa ulaşõlamadõ.
İki lojmanõ
birleştirdi
FIRAT KOZOK
ANKARA - Kadrolaşma iddialarõyla gündeme
gelen TRT’de 8 odalõ lojman tartõşmasõ başladõ.
Kurumun eski Genel Müdürü Şenol Demiröz,
Gaziosmanpaşa’daki TRT lojmanlarõnda kendisi
ve basõn danõşmanõ için eşine az rastlanan bir ta-
dilat yapmõştõ. Lojmanlarda iki daire birleştirilmiş
ve jakuziler yerleştirilmişti. Benzer uygulamanõn
Aralõk 2008’de görevi biten TRT Yönetim Kuru-
lu Üyesi Ali Alp için de yapõldõğõ ortaya çõktõ.
TRT Yönetim Kurulu 2 Aralõk 2005 tarihinde
Kamu Konutlarõ Yönetmeliği’ne aykõrõ olarak
kendilerine lojman tahsis edilmesi için bir karar
aldõ. 19 Aralõk 2005’te Alp’e lojman tahsis edildi.
Ancak 4 odalõ lojman Alp’e “yetmeyince” yanõn-
daki bir daire daha bu lojmana eklendi ve ortaya 8
odalõ bir daire çõktõ. Bu tablo Başbakanlõk Yüksek
Denetleme Kurulu’nun (YDK) da dikkatini çekti.
Kurulun denetleme raporunda kurum personeli
olmayan yönetim kurulu üyelerine lojman tahsis
edilmesinin mevzuata aykõrõ olduğu belirtilerek
kuruma yeni bir konut yönetmeliği çõkarmasõ
önerildi. YDK’nin raporu, TBMM KİT Alt Ko-
misyon üyeleri tarafõndan ocak ayõnda TRT’de
yapõlan denetimlerde gündeme getirildi. TRT yö-
netimi ise konuyla ilgili olarak oluşturulan komis-
yonun çalõşmalarõnõ sürdürdüğünü açõkladõ.
Haber-Sen ilgili yasa ve yönetmeliklere aykõrõ
olan lojman tahsisi kararõnõn iptal edilmesini ve
Alp’in lojmandan çõkarõlmasõnõ istedi. TRT’nin
başvuruya olumsuz yanõt vermesi üzerine yargõ-
ya başvuran sendika, Ankara 15. İdare Mahke-
mesi tarafõndan haklõ bulundu. Alp’in görev sü-
resinin bitmesi nedeniyle lojmanõ boşalttõğõnõ
anõmsatan Haber-Sen, lojmanda yapõlan tadilat
nedeniyle kurumun zarara uğradõğõ gerekçesiyle
Alp’e lojman tahsisi kararõ veren TRT yöneticile-
ri hakkõnda alacak davasõ açmaya hazõrlanõyor.
TRT YÖNETİM KURULU ÜYESİ