19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Van Gogh Gergenekonmuş! 1890 yılında, 8-9 yaşındayken Mustafa Kemal’in Selanik’te tarlalardan kovaladığı kargalar hava- lanmış, batıya doğru can havliyle göç etmişler. Pa- ris’in yakınlarında Auvers civarında bir tarlayı me- kân tutmuşlar. Ulusalcı ve sosyalist bir sanatçı olan Vincent Van Gogh da, o günlerde depresyonunu yenmek üzere tek umudu olan tuvali ile aynı tar- lada şövalesini kurmuş resim yapıyormuş. Bu kar- gaların günlerce üzerinde dolaşması, Van Gogh’u bayağı sinirlendirmiş ve yakın dostu Dr. Gachet’ye bir akşam derdini açmış. “Uluslararası bir terör ör- gütü bana mesaj mı yolluyor?” diye soran Vincent’a, Dr. Gachet, “Yapma kardeşim bu kadarına karga- lar bile güler” demiş, ama yine de onu ikna ede- memiş. Arles’de Gauguin’le paylaştığı atölyede- ki mutlu günleri hüsranla sonuçlanınca, alevlenen gerilimler sonucunda, şizofren olduğu söylenen Vin- cent, Gauguin’i tehdit ettikten sonra kendi kulağının alt kısmını kesip, zarfta bir fahişeye yollamış. İşte Van Gogh, Selanik’ten “bir numara”nın uçurdu- ğu kargaları son resmine dahil etmesinin ardından, nereden ele geçirdiği belirsiz silahını (kazılar o böl- gede ve Ankara’da sürmektedir) çıkarıp göğsüne dayayıp tetiği çekmiş. Günlerden 29 Temmuz 1890... Yoksa Van Gogh’un ölümü, kimilerinin iddia et- tiği gibi bir intihar değil de, Gergenekon’un kirli iliş- kileri mi sorumlu bu ölümden? Daha sonra çe- teciliğe soyunan bir gazetenin yaptığı gibi, Van Gogh kendini yok ettirip, suçu da zorla ör- gütü korumak üzere üstlenmiş miydi? Örnek günlüklerden yola çıkarak, Avusturya Veliahtı Fer- dinand’ı 1914’te öldürerek Dünya Savaşı’nı baş- latan genç öğrenci G. Princip’in, Gergenekon ve PKK ile ilişkiler içinde olduğunu söyleyebiliriz. Özel- likle “bir numara”nın o günlerde yarbay olarak Te- kirdağ’da yani Balkanlar’da görülmesi de ek ka- nıttır! Dünyayı 1914’te bu şekilde saran yangın, arka- sında iki harp ve milyonlarca ölü bırakarak hükmünü sürmüş ve böylece 1990’lara gelinmiş. Aslında fark- lı kaynaklara göre, geçmişte Agarte, 20. yüzyılda da SS’lere destek vermiş olan Gergenekon, o ta- rihe kadar onlarca suç işlemiş bir örgüt olarak bi- liniyor. (En ünlü eylemleri, 1912’de daha sonra üstlenecekleri 11 Eylül’ün provası olarak Tita- nic’i batırmaları.) Buna kanıt olarak da, Nazilerin modern resimleri “dejenere sanat” diye 1937 ta- rihinde teşhir etmiş olmalarını gösterebiliriz. Sonuçta Van Gogh’un boyasal ateşinden des- tek alan ve ulusalcı eğilimler gösterdiği, kimi giz- li şahitler ve terör elebaşlarınca işaret edilen Gen- co Gerginkal, 1993’te “Sivas 93” adlı, aydınların yo- bazlar tarafından yok edildiği bir yakışıksız döpi- yes sahnelemiştir. Bu senaryoyu kendilerine rota olarak belirleyen kimi Gergenekoncular, aynı yılın 2 Temmuz’unda bu döpiyesteki tüm alçakça ci- nayetleri işlemek üzere sinsi bir plan kurmuşlardır. Orhan Aydın’ın onları yobaz kıyafetler ve takma sakallarla donatmasıyla, on binlerce “çakma yo- baz” yani Gerginkoncu, normalde dost olması ge- reken onlarca ulusalcı yandaşını yakmıştır! Tabii ulu- salcıların o gün için çıkardıkları özel dinci gazete- deki hadis çelişkileri, foyanın yıllar sonra düşme- sinde önemli etken olmuştur. Tüm bunlar size akıl almaz bir Hollywood se- naryosu olarak görünse de, işte hayat, bildiğiniz gi- bi filmlerden de daha şaşırtıcıdır. Zaten tüm bun- ların kökenine inmek üzere, sizleri bu akşam Be- şiktaş Çağdaş’ta açılacak olan “Van Gogh’un Pe- şinde, Modernizmin İzinde” sergisine davet edi- yorum. 11 Türk sanatçı, bu hat üstünde gizli kal- mış gerçekleri ortaya çıkarmak üzere Türk eleş- tirmenlerle beraber yaptıkları Fransa gezisinin heyecan verici sonuçlarıyla sizi saat 19.00’da buluşturacak. Yaşam ve kurgu, absürd ve kâbus, bazen iç içe geçer... Ah bir uyanabilsek... [email protected] Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Okula ilk adımımızı attığımız gün, yol göstericimiz Ata- türk’ün büstünün altında simgeleştirilmiş olan “Hayat- ta En Hakiki Mürşit İlimdir” özsözüyle tanışmışızdır. Bu öğüdü giderek okuma yazma öğrendiğimizde “Bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliği kabul edilirse, man- evi mirasçılarım olursunuz” öğüdüyle aklın ve bilimin, çağdaş uygarlık kav-ramla- rıyla aydınlanmanın özdeş- leşmesini yansıttığını kavra- yarak, ilerici toplum düze- yinde yerimizi alabileceğimi- zi ilke edinmiş olduk. İşte TÜBİTAK da bu amaçları yansıtmayı taşıyan bir ku- rumdur. Işıklar içinde yattığı- na inandığım, fizik âlimi Sa- yın Erdal İnönü’nün en bü- yük kıvancı, bu kurulun yö- neticiliğindeki üretkenliğiy- di.Yaşasaydı kurumun bu- günkü hali içini yakardı. Şim- di yattığı yerde kemiklerini sızlatıyordur.. Bunun açık ka- nıtı UNESCO.. 2009’u Evrim Teorisi’nin kuramcısı Charles Darwin’in doğumunun 200. yılına adadı. Bunun, dünyaca kabul edilmesi nedeniyle TÜ- BİTAK’ın sürekli yayın orga- nı olan Bilim ve Teknik der- gisinin kapağında Darwin ve Evrim Teorisi’nin resmedil- mesinin yönetim tarafından tepkiyle kaldırılmasıdır. Buna bir de Başkan Yardımcısı Prof. Ömer Cebeci’nin der- ginin yayın yönetmenini gö- revden uzaklaştırması eklen- di.İslamın ve Kuran’ın akla, bilime dayandığını her ko- nuşmasında örnekleyen Sa- yın Prof. Yaşar Nuri Öztürk, bu kez de Darwin’den 850 yıl önce İslam bilgini İbn-i Mis- kevey’in Evrim Kuramı’nı an- lattığı kitabını ekranda gös- tererek bilimden yoksun yo- bazları kınadı. Bir de El-Ca- bir’in aritmetikteki Cebir bö- lümünün kuramcısı olduğunu da ekleyerek bilgi sundu. Türkiye’yi dışta dünyaya rezil eden bu bilim ve siyaset anlayışıyla, vicdan özgürlü- ğünün adı olan laikliği çiğne- yenlerin, içerde de çağdışı olayların doğmasına neden olduklarını acıyla izledik. Ör- neğin; Mevlit Kandili’yle Dün- ya Emekçi Kadınlar Günü’nün kutlandığı 8 Mart gecesi TRT- 6’da Kürtçe mevlit okunurken Diyarbakır ilinin meydanındaki görüntülerin hâlâ ürkütücü- lüğünü yaşıyorum. Meydan- da mevlidin huşuyla dinlen- mesi gerekirken, harem se- lamlık olmuş topluluğun sa- ra nöbetine tutulmuşçasına dövünüp çırpınmaları, ken- dilerini yerlere atmalarını, Arap harfleriyle dualar yazıl- mış olan flamalarla tekbir ge- tirmelerini izlerken kendimi Suudi Arabistan ekranı önün- de sandım. Bir de küçücük, baştan ayağa tesettüre bü- ründürülmüş kız çocuklarına ilahiler okutarak senaryoyu tamamlamaları, nerelere gön- derilmek istendiğimizin ay- nasıydı. 1924’ün 3 Martı’nda yenileşmenin en büyük adım- larından olan “Üç Devrim Ya- sası”nın I.’sinin, 85’inci yı- lında ayaklar altında ezilmek istenişinin acı vericiliğiydi. Tüm bu trajik olayların ya- rattığı yürek yakıcılığı sevgi- li Mustafa Balbay’ın daya- naksız tutuklanmasına tep- kiyi, günlerdir Cumhuriyet gazetesinin Ankara, İzmir, özellikle de İstanbul merkez- leri önünde toplanarak gös- teren laik demokratik Cum- huriyet ilkelerine bağlı, Sivil Toplum Kuruluşlarının sevgi- leriyle canlı coşkusu karam- sarlığımı giderici oldu. Bir de.. Bursa Kitap Fuarı’ndan sonra 12 Mart günü tekrar çoğalarak tüm şair, yazar- çizer ve sanat ehli, basın ve söz özgürlüğünden vazgeç- meyeceklerini kanıtladılar; Balbay’a yapılanın hepimizi kapsadığını sergilediler. On- larcası, yüzlerce Cumhuriyet tutkununun, Balbay’ın kitap- larından seçtiklerini, O var- mışçasına, O’nun yerine, sa- vaşım silahları sayılan ka- lemleriyle imzaladılar. Böyle- ce meydanın boş olmadığını kanıtladılar. Bu da geçer ya- hu(!) dediler... Hem de İstik- lal Marşımızın TBMM’de ka- bul edildiği gün olan 12 Mart’ta… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 17 Mart Bilim’i Kara Bulutlar Sardı! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 17 MART 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Sindirim Tayfun Timoçin: “Bilimsel gerçekleri içlerine sindiremeyenler, Türkiye’yi sindirmeye çalışıyorlar!” Balyoz Soner Önal: “Makinistin ani bayılmalarına karşı hızlı treni durduran cihazın yanına balyoz koymayı unutmuşlar!” Soğan Gülfatma Carlık: “Kuru soğana muhtaç yiğidin yabancılara satılan topraklar nedeniyle soğan ekecek toprağı da kalmayacak yakında!” Dumanlı havanın adamı Dumanlı AMERİKA’DA tedavi edilmekte olan sümüklü Türkiye’ye dönüş için aleyhindeki bazı dengelerin değişmesini bekleyedursun; emekli vaiz Fetoş’a yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesinin yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, CNN Türk’te Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi programına konuk olmuş konuşuyor. Mealen, “Cumhuriyet gazetesinden Mustafa Balbay benim arkadaşımdır ama hakkında da bir iddianame var. Bir kimse suçluluğu ispatlanıncaya kadar masumdur ama iddianamedeki suçlamaların da dikkate alınması gerekir; dava bitmeden masum ilan edemezsiniz. Mustafa Balbay hakkında iddianamede yazan suçlamaları yok sayamayız!” diyor. Bu çocuk tam dumanlı havayı seven kurtlar gibi! Ergenekon dalgalarının müneccimlerinden biri olduğunu saklama gereği bile duymuyor. Dumanlı çocuk, henüz yargıçlar tarafından incelenmekte olan iddianamenin ikinci cildinde Mustafa Balbay’ın adının geçtiğinden adı kadar emin, Mustafa Balbay’a atılmak istenen suçlar hakkında engin bilgilere sahip, iddialara ilişkin savcılık kanıtlarını görmüş, her bir şeyin farkında. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HOLİVUT malı polisiye filmlerin klasik sahnelerindendir. Polis, cinayetin nasıl işlendiğine ve maktulün kimliğine ilişkin kamuoyuna bilgi vermeden soruşturmayı sürdürürken, bara gelen adam sohbet sırasında dedektife sorar: “Yaşlı kadını testereyle mi kesmişler?” Katil böylece kendini ele vermiş olur! Şu sıralar bizim seçim meydanlarında da acayip filmler çevriliyor gibi. Önceki seçimde meydana attığı ipe cumhurbaşkanlığı seçiminde dolanan ve hâlâ o ipten kurtulamayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kasım 2002’de milletvekili seçimine giremeyen İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in Mart 2003’te Siirt’te yinelenen seçimle milletvekili seçilmesini ve başbakan olmasını sorgularken soruyor: “3 Kasım’da milletvekili bile olamayan şahsiyet 116 günde hangi karanlık odak ve kişilerle görüşüyor ve Siirt’ten milletvekili ve başbakan oluyor. 116 günlük alacakaranlığı açıkla. Çık huzura, kimlerle neler görüştün açıkla.” Sultan biliyorsunuz, henüz hiçbir şeyin bir şeyi bile değilken Amerika’ya gitmiş, sonradan eşbaşkanı olacağı George W. Bush tarafından Beyaz Saray’da kabul edilerek oval ofiste ağırlanmıştı. Ancak, Bahçeli’nin sorduğu “alacakaranlık görüşmeleri”nin Amerika’daki görüşmeler değil Türkiye’de yapılan görüşmeler olduğu sanılıyor. Alacakaranlık görüşmelerinin Türkiye’de yapıldığı kanısı nereden çıktı derseniz, bunu bizatihi sultan hazretlerinin kendileri açıklıyor: “Bahçeli son birkaç gündür tutturdu gidiyor, ‘Başbakan kapılar arkasında, hangi karanlık odalarla hangi savcılarla görüştü de milletvekili seçildi, bunu açıklasın’ diye. Erdoğan’ın karanlık odalarda görüştüğü hiçbir savcı yoktur.” Devlet Bahçeli, 116 günlük alacakaranlık kuşağında savcılarla yapılan bir görüşmeden ima yoluyla bile söz etmiyor ama sultan hazretleri “Karanlık odalarda görüştüğüm hiçbir savcı yoktur” diyor. Ne demek bu? İsterseniz Holivut malı polisiye filmin bar sahnesine geri dönülelim: Sivil polis: Duydun mu birader, geçenlerde yan sokakta bir cinayet işlenmiş. Adam: Yaşlı bir kadını testereyle mi kesmişler? Testere SESSİZ SEDASIZ (!) Kredi kartı mağdurları dürüst değilmiş. Başbakan’ın çocukları gibi pırlanta kullanamadıkları içindir! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Mevlevi derv- işlerinin giydiği dar, düğmesiz, kolu ve önü açõk yelek. 2/ Krali- çe... Esnek nes- ne. 3/ Halk ede- biyatõnõn en uzun şiir türü... İlgi eki. 4/ Ko- nut... Ağaç dik- mek için açõlan çukur. 5/ Bir müzik parçasõnõn, dinleyicile- rin isteği üzerine bir kez daha çalõnmasõ... Sonsuz, ölümsüz. 6/ “ — kesilir geçse sabâ gülşenimizden” (Ya- vuz Sultan Selim)... Atlas Okyanusu’nda Portekiz’e ait takõma- da. 7/ “Evrensel hayat enerjisi” anlamõna gelen, çok eski bir Japon sağlõk tekniği. 8/ “Çalmak, aşõrmak” anlamõnda argo söz- cük. 9/ “Saçlarõma —- düştü/Sana ad bulamadõm” (Şarkõ)... Yokuş sözcüğünün karşõtõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bektaşiliğin en üst aşamasõndaki kişiye verilen ad. 2/ Kastamonu yöresine özgü bir tür çorba... Es- ki Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 3/ “Koyun olduk — an- ladõk/Sürüye saydõlar bizi” (Pir Sultan Abdal)... Bir buzulun parçalanmasõyla oluşan buz kütlesi. 4/ Bir cetvel türü... Sanõ, şüphe. 5/ Yeniçerilerin kayõtlõ olduğu kütük defteri... Asya’da bir õrmak. 6/ Ayçi- çeğine verilen bir başka ad. 7/ Şöhret... Şiirleri şe- riata aykõrõ bulunduğu için Halep’te derisi yüzüle- rek öldürülen ünlü tasavvuf şairi. 8/ Arnavutluk’un para birimi... Bir nota... Yemek. 9/ Yerfõstõğõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 R İ K A B D A R E M A R E N U H F A S S T O M A T T E L A T İ N İ B A D E T N İ Y A B A N T E B E L A G A R A A L A İ M Ö N O R A N A R D A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yüksek Yerilim Hattı [email protected] Şimdi de Diyarbakır’da para ve beyaz eşya dağıtacaklar: AK AKçe AKp içindir! 000151 - 000200 no’lu dernek gelirleri alındı belgesi kaybolduğundan hükümsüzdür. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle