25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2009 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Metro - YHT Darwin - Türkiye Dostum Prof. Dr. Gencay Şaylan yılların ürünü olan bilimsel merakının yanına, beş yıla yaklaşan başarılı gazetecilik döneminin getirdiği tecessü- sünü de eklemiş olduğundan, ara sıra rutinin dı- şına çıkıp ilginç gözlemler yapar. Geçen gün şimdilerde ders verdiği Kıbrıs’tan bir seminer için geldiği İstanbul’da Yeşilköy’den metro denen, hafif raylı sistemle başlayan, Kabataş - Taksim füniküler ile sona eren bir saatlik yolcu- luktan olumlu izlenimler edinmiş. Ona göre sistem iyi çalışıyor, toplu taşımacılık- la çağdaş bir biçimde havaalanından kentin gö- beğine (Taksim) rahat geliniyordu. İnsan manzarasıra gelince: Artık alışıldığı biçimde kadınların yarıdan biraz fazlası örtülüyken, iş saatinde aylak yolcuların çoğunluğunun gençler ve erkekler olması da işsizliğin bir göstergesi ola- rak duruyordu. Gencay’ın bu gözlemini anlattığı gün, YHT (Yüksek Hızlı Tren) Ankara-Eskişehir arasını 1.5 sa- atte alan ilk seferini yapıyordu. Kentlerimizde, yaşamımızda eskiden uzaktan gıpta ile baktığımız yeni teknolojiler yer alıyor, geç- mişte düşlememiz bile güç olan şeyler günlük ya- şamımızın parçası haline geliyor. Kimileri bu değişikliğin yansımasını çağdaşlaş- mak olarak niteliyor. Bu niteleme hem doğru, hem de yanlış. Teknolojinin nimetlerinden yararlanmaksa çağ- daşlaşmak, ki bir yönüyle de öyledir, çağdaşla- şıyoruz. Gerçi metromuz, gerek servis verdiği alan, gerekse istasyonların sıklığı ve her bulunduğun yer- den kolay ulaşılır olması açısından gelişmiş ülke- lerdeki örneklerine göre daha geri, bizim topluma ulaşmadaki gecikmesi ise yıl değil, yüzyıl birimiyle ölçülebilir. Mesela Paris metrosu yüzyıl önceki ha- liyle bugünkü İstanbul metrosunun on katı bir uzun- luğa sahipti. YHT yani Yüksek Hızlı Tren, cılız bir demiryolu ağının minicik bir bölümünü kapsıyor, ülkenin ana demiryolu arterini içermesi daha birkaç yılı alacak, üstelik hızı, konforu ve güvenliği gelişmiş ülke- lerdekine oranla çok geri. Ama yine de yeni veya görece yeni teknoloji, ka- mu taşımacılığından yaşamımızın özel kesimleri de dahil her alanına doğru uzanıyor. Üretim alanında da yeni teknolojinin girdiği ve bizim de bu yöntemle başarılı sonuçlar elde etti- ğimiz alanlar var. İhracatımızın içindeki sanayi ve yüksek tekno- lojili ürünlerin oranı artıyor. Bu durumda, geri kalmışlığımızı vurgulayanlar haksızlıkla suçlanıyorlar. Oysa zaman zaman kul- landığımız görece yeni teknolojiler, geri kalmışlı- ğımızı ortadan kaldırmıyor. Hastanelerimizde kullandığımız MR sayısının faz- lalığı, bir Yunanlı için yapılan sağlık harcamaları- nın bir Türkünkinin dört katı olmasını engellemi- yor. Hasta başına kimi tıbbi araçların oranının Fran- sa’dakinden çok olması, ne bizim hastanelerimi- zi oradan daha iyi hale getiriyor, ne de tıp alanında onlardan daha iyi oluyoruz. Üretimde kimi alanlarda en iyi teknolojiyi uy- gulayabilir hale gelmemiz, yetişkin nüfusun yüz- de 51’inin ilkokul ve daha aşağı eğitim düzeyin- de olmasının getirdiği geriliği ortadan kaldırmıyor. Bazı alanlarda kullandığımız teknoloji bizi ileri tek- noloji ülkesi haline getirmiyor. Türkiye’ye dünya üzerinde biçilen rolde, yerli ve- ya yabancı sermayenin yatırımlarında başvurulan teknolojiyi, finans merkezi olmanın getirdiği ileri ile- tişim tekniklerini kullanabilecek düzeyde olmamız gerekiyor ve bunu sağlayacak gelişme de yaşa- nıyor. Ama bu, çağın ileri ülkeleri arasında olma an- lamını taşımıyor. Teknolojiyi başkasının istediği ve planladığı gibi kullanmakla sınırlı kalıp, onu üret- mekten aciz olan toplum, ileri bir toplum değil. Darwin’i sansürleyerek hızlı tren sürmek müm- kündür, ama bu durumda çağdaş olmak mümkün değildir. Bu konumda ancak çağdaş dünyada baş- kalarının size seçtiği yerde konumlanırsınız. asirmen@cumhuriyet.com.tr TÜBİTAK’õn sansürlediği evrim teorisi, ders kitaplarõnda da geçersiz bir tez gibi sunuluyor MEB de Darwin’i görmüyorMAHMUT LICALI ANKARA - TÜBİTAK’õn san- sürlediği evrim teorisi Milli Eği- tim Bakanlõğõ’nõn (MEB) müfre- dat ve kitaplarõnda da ikinci plan- da kalõyor. Lise 3 biyoloji derslerinde “Ha- yatın Başlangıcı İle İlgili Görüş- ler” konusunda “Canlıların Ev- rimi İle İlgili Görüşler” altbaşlõ- ğõyla dersin en sonunda anlatõlan evrim konusuna, artõk önemsen- meyen bir tez gibi yer veriliyor. Evrim konusunda yaptõğõ çalõş- malarla tanõnan ve MEB’in evri- me bakõşõna ilişkin araştõrmalar ya- pan ODTÜ Biyoloji Bölümü Öğ- retim Üyesi Prof. Dr. Aykut Ken- ce, evrim karşõtlõğõnõn toplumu dönüştürme projesi kapsamõnda yavaş yavaş güçlendiğine işaret et- ti. 1985 yõlõnda dönemin Milli Eğitim Bakanõ Vehbi Dinçer- ler’in ABD’nin Kaliforniya eya- letinde bulunan Yaratõlõş Enstitü- sü’nden yardõm istediğini kayde- den Kence, “Bu tarihte laik eği- timdeki evrim programından vazgeçilip, evrim ve dini bilgi- lerle anlatılan yaratılış birlikte okutulmaya başlandı” diye ko- nuştu. Enstitünün gönderdiği bir kitabõn Yaratõlõş Modeli adõ altõn- da MEB tarafõndan basõlarak bi- yoloji öğretmenlerine bedava da- ğõtõldõğõnõ kaydeden Kence, “Bu kitap 1997 yılına kadar hiç de- ğişmeden okutuldu” dedi. Yaratõlõş teorisinin bugün de bazõ değişikliklerle okutulmaya devam ettiğini kaydeden Kence, öğrencilerin hem evrimi hem de yaratõlõşõ bir arada öğrenmesi ne- deniyle şaşõrdõğõnõ kaydetti. ‘Öğrenciler şartlandırılıyor’ Öğrencilerin dinsel görüş ya da bilimsel görüşü kabul edip etme- me konusunda çelişkiye düştüğü- nü belirten Kence, ilkokul yõlla- rõnda şartlandõrõlan öğrencilerin genellikle dinsel görüşü kabul et- tiğini kaydetti. ABD’de yayõmlanan “Scince and Education” (Bilim ve Eğitim) adlõ bilimsel dergiye bazõ yazar- larla birlikte konuyla ilgili bir ma- kale sunduğunu belirten Kence, şunlarõ dile getirdi: “Bu çalışma- da, Milli Eğitim’in bu progra- mıyla yetişen öğrencilerden üni- versiteyi kazananların evrimi kabul oranı yüzde 25. Türki- ye’de halkın evrimi kabul oranı da yüzde 25, üniversite mezun- larının oranı da yüzde 25. Bu inanç çocukluktan geldiği için evrimi kabul etmiyorlar. ABD bizden sonra evrimi kabul et- meyen ikinci ülke. Halkın yüzde 40’ı evrimi kabul ediyor. Fakat üniversiteye giren öğrencilerin yüzde 60’ı, üniversiteden mezun olanların ise yüzde 70’ı evrimi doğru buluyor. Dikkat ederseniz Türkiye’de hiçbir değişiklik yok, hep aynı oranda. Çünkü çocuk- lar öğrencilik yıllarında MEB’in kitaplarıyla şartlandırılıyor.” AKP döneminde fen bilgisi 8. sõ- nõf ders kitabõnda Darwin ve ev- rimle ilgili bir paragrafõn çõkarõl- dõğõnõ belirten Kence, aynõ kitaba “İslam bilginlerine göre canlı- ların ayrı ayrı yaratıldığına” ilişkin bir ifadenin eklendiğini kaydetti. 2008 yõlõnda okutulan bi- yoloji kitabõna da benzer içerikli anlatõmlarõn eklendiğini kayde- den Kence, Farabi ve İbn-i Sina gi- bi İslam bilginlerinin yaratõlõş gö- rüşlerine yer verildiğini belirterek “Modern bilim insanlarıyla or- taçağda yaşamış bilim âlimleri- ni karşılaştırarak evrim teorisi konusunda çocuklara bu dü- şünceyi sunmak, öğrencileri şart- landırmak demektir” diye konuştu. TÜBİTAK Başkan Yardõmcõsõ Ömer Cebeci tarafõndan “provokatif bir konu” olduğu gerekçesiyle Bilim ve Teknik dergisinde sansürlenmesiyle gündeme gelen Charles Darwin’in evrim teorisi, Milli Eğitim Bakanlõğõ tarafõndan yayõmlanan kitaplarda da yaratõlõş teorisinin ardõndan önemsenmeyen ve bilimsel geçerliliği olmayan bir tez gibi sunuluyor. ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aykut Kence, öğrencilerin ilkokuldan itibaren evrimi kabul etmeme konusunda şartlandõrõldõklarõna dikkat çekerek “Öğrenciler bilimsel görüş yerine, dinsel görüşü kabul ediyor” dedi. NECATİ ÖZGEN ‘Terörle mücadelede başa dönüldü’ Emekli Orgeneral Necati Özgen, katõldõğõ televizyon programõnda OHAL Bölge Komutanlõğõ yaptõğõ 1991-1993 dönemini anlattõ. Görev yaptõğõ dönemde MİT’ten kendilerine yeterli istihbarat gelmediğini belirten Özgen, “ABD o dönem PKK’yi destekledi” dedi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Bölücü te- rörün tõrmandõğõ dönem- de OHAL Bölge Komu- tanlõğõ yapan emekli Or- general Necati Özgen, es- ki TBMM Başkanõ Bülent Arınç’a tepki gösterdi. Arõnç’õn “İyi ki Türkiye bu komutanların döne- minde savaşa girmedi” şeklindeki sözlerinin ken- disini derinden yaraladõ- ğõnõ belirten Özgen, “1999-2004 arasında içe- ride bir terörist yoktu. Siz ne yaptınız? Yeniden başa döndük” dedi. Özgen, önceki gece CNN Türk’teki Ankara Kulisi programõnda soru- larõ yanõtladõ. Terörle mü- cadeleyi yasalara uygun bir biçimde yürüttüklerini savunan Özgen, “Erge- nekon ile nasıl bağlantı kuruluyor, şaşkınlık için- deyim. Biz bu mücade- leyi millete, devletimize anlatamamışız” dedi. Bü- lent Arõnç’õn “İyi ki Tür- kiye bu generallerin za- manında bir savaşa gir- memiş” sözlerinin kendi- sini derinden yaraladõğõnõ dile getiren Özgen, Ağrõ Dağõ’nda eksi 40 derece- de görev yaptõğõnõ anlata- rak, “1999-2004 arasında içeride bir terörist yok- tu. Siz ne yaptınız? Ye- niden başa döndük” diye konuştu. ‘Eşref Bitlis’in ölümü kuşkulu’ Görev yaptõğõ dönemde MİT’ten yeterli ölçüde is- tihbarat alamadõklarõnõ, kendi istihbaratlarõnõ ken- dilerinin sağladõğõnõ an- latan Özgen, dönemin Jan- darma Genel Komutanõ Orgeneral Eşref Bitlis’in hayatõnõ kaybettiği uçak kazasõyla ilgili değerlen- dirmede de bulundu. Ola- yõn kaza olduğundan tam emin olamadõğõnõ dile ge- tiren Özgen, sabotaj kuş- kusu taşõdõğõnõ da kaydet- ti. Özgen, 8. Cumhurbaş- kanõ Turgut Özal ile iyi ilişkileri bulunan Bitlis’in Celal Talabani ve Mesud Barzani ile bir mutabakat imzaladõğõnõ ve Kürtlere yönelik kültürel açõlõmlar konusunda projelerinin bulunduğunu belirtti. Öz- gen, “Vefatı, bölgedeki havayı değiştirdi” dedi. 1992 yõlõnda Bitlis’le bir- likte helikopterle Irak’õn kuzeyine gittiklerini anla- tan Özgen, “Amerikan F-15’leri yanımızdan geçti, helikopter sallan- maya başladı. Az kalsın helikopter düşüyordu. Pilota ABD’lilere bilgi verilmedi mi diye sor- dum. Verildiğini söyledi. ABD o dönemde PKK’yi destekledi” dedi. Özgen, ABD helikopterlerine ateş açmak için izin istedikle- rini, ancak dönemin Ge- nelkurmay Başkanõ Do- ğan Güreş’in izin ver- mediğini söyledi. Özgen, ödenekten para verme yetkisi kendisinde olduğu için istihbarat su- baylarõnõn bir itirafçõyõ kendisine getirdiklerini anlatarak “Bir adam ge- tirdiler. ‘Yeşil’ dediler. Bende itimat uyandır- madı” dedi. Özgen, öldü- rülen JİTEM’in önemli isimlerinden Binbaşõ Cem Ersever’e de “Bölgeme benden habersiz gelme” dediğini aktardõ. ‘DELİLLERİN KARARTILMASINA HİZMET EDER’ İP’den Fener’de gizlilik kararına itiraz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İşçi Partisi (İP), Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ’nca yürütülen De- niz Feneri soruşturmasõna yönelik olarak alõnan gizli- lik kararõnõn kaldõrõlmasõ için nöbetçi ağõr ceza mah- kemesine başvurdu. İP genel başkan yardõmcõlarõ Meh- met Cengiz ve Hasan Bas- ri Özbey, itiraz dilekçeleri- ni nöbetçi ağõr ceza mahke- mesine iletilmek üzere, giz- lilik kararõnõ alan Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sundu. Cengiz, Ankara Adalet Sarayõ önünde yaptõğõ açõk- lamada, Türkiye’deki so- ruşturmanõn partisinin suç duyurusu üzerine başlatõldõ- ğõnõ anõmsattõ. Almanya’daki Deniz Feneri e.V. dava dos- yasõnõn Türkiye’ye gelme- sinin ardõndan soruşturmayla ilgili gizlilik kararõ alõndõğõ- nõ anõmsatan Cengiz, “De- lillerin karartılmasına hiz- met edecek gizlilik kararı- nı kabul edemeyiz” dedi. Soruşturmanõn bütün Tür- kiye’yi ilgilendirdiğini söy- leyen Cengiz, gizlilik kara- rõnõn, soruşturmanõn gele- ceğini etkileyeceğini kay- detti. İtiraz dilekçesinde, İP’nin, şikâyetçi sõfatõyla soruşturma dosyasõna ciddi bilgi ve belge sunduğu kay- dedilerek “Bundan sonra da soruşturmaya katkıda bulunabilmemiz, dosya iç- eriğini bilmemize bağlı- dır” denildi. Gizlilik kara- rõnõn kaldõrõlmasõ istendi. ANKARA BAŞSAVCILIĞI İZİN İSTEDİ Atasagun’a soruşturma kararını Erdoğan verecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İşçi Partisi (İP) Ge- nel Başkan Yardõmcõsõ Hasan Basri Özbey, Ergenekon da- vasõnõ karõştõran şemayõ ha- zõrladõğõ iddia edilen eski MİT Müsteşarõ Şenkal Atasagun hakkõnda, 2 Mart’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, Ata- sagun’un MİT Müsteşarõ ol- duğu dönemde ekibiyle birlikte bir şema hazõrladõğõ, şemada “Ergenekon örgütünün ku- rucu ve yöneticileri olduğu” iddia edilen 69 kişinin isminin yer aldõğõ belirtildi. Dilekçede, özetle şöyle denildi: “O dö- nemin MİT yöneticileri ve başlarında bulunan şüpheli Atasagun, Mart 2001’den bu yana ellerinde bulunan bu belge ve bilgileri, zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e ve zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kõvrõkoğlu’na niçin gönder- memiş de Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı’nı beklemiştir? Bu şema TSK’ye karşı entrikalarda, komplolarda kullanılmıştır” Suç duyurusunu işleme ko- yan Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ Memur Suçlarõ So- ruşturma Bürosu Savcõsõ Ab- bas Özden, eski MİT Müste- şarõ Şenkal Atasagun hakkõn- da Başbakanlõk’tan soruşturma izni istedi. Erdoğan’õn, De- niz Baykal’õn da isminin geç- tiği Ergenekon şemasõ hak- kõnda soruşturma izni verip vermeyeceği gelecek günlerde belli olacak. İstanbul Üniversitesi’nde faşist baskılar nedeniyle okula birlikte girip çıkan devrimci öğrencilerden 7’si, 16 Mart 1978’de Eczacılık Fakültesi önünde önce bomba atılması, ardından silahla ateş açılması sonucu yaşamını yitirmişti. Olayın kurbanları için dün üniversitenin önü çok sayıda törene sahne oldu. 31yõlönceüniversiteçõkõşõndauğradõklarõsaldõrõdayaşamlarõnõyitirmişlerdi 16 Mart kurbanlarõ anõldõİstanbul Haber Servisi - İstanbul Üni- versitesi Eczacõlõk Fakültesi önünde 31 yõl önce öldürülen 7 öğrenci, dün katledildik- leri yerde karanfillerle anõldõ. Düzenlenen törenlerde, “Katiller belli, hesap sorul- sun!” sloganlarõ atõldõ. İstanbul Üniversitesi’nde faşist baskõlar nedeniyle okula birlikte girip çõkan devrimci öğrencilerden 7’si, 16 Mart 1978’de Ecza- cõlõk Fakültesi önünde önce bomba atõlma- sõ, ardõndan silahla ateş açõlmasõ sonucu ya- şamõnõ yitirmişti. Olayõn kurbanlarõ için dün üniversitenin önü çok sayõda törene sahne oldu. İlk olarak Gençlik Federasyonu üye- leri, Eczacõlõk Fakültesi önünde buluştu; tö- rende davanõn zamanaşõmõndan düşmesine tepki gösterildi. Ardõndan aynõ yerde Çağ- daş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şu- besi’nin gerçekleştirdiği törende, bu kez ya- şamõnõ yitirenlerin arkadaşlarõ ve üniversi- teden dönemdaşlarõ buluştu. Eski ÇHD Başkanõ Serhan Arıkanoğlu buradaki konuşmasõnda, olayõn sorumlula- rõndan olan ancak konuşmasõndan korku- larak öldürülen Zülküf İsot’un ablasõ Rem- ziye Aykol’un yaptõğõ açõklamalara dikkat çekerek, “Aykol katliam emrini verenin Alpaslan Türkeş olduğunu açıkladı. Buna karşın, Türkeş’e herhangi bir dava açıl- madı” dedi. Bu açõklamayõ takiben, Emek Gençliği üyeleri sloganlar eşliğinde Eczacõlõk Fa- kültesi önünden yürüyerek, İstanbul Üni- versitesi giriş kapõsõna geldi. Yapõlan açõk- lamada, “16 Mart saldırısının, Bahçeli- evler katliamından, kanlı 1 Mayıs’tan farklı olmadığı; toplumun hak arayan ke- simlerinin susturulmak istendiği” belir- tildi. Son olarak ise “Devrimci, Demokrat, Yurtsever, İlerici Öğrenciler” adlõ grup, iki koldan yürüyüşe geçti. Öğrencilerin bir kõsmõ rektörlük binasõnõn önünden, ellerinde ölenlerin fotoğraflarõnõ taşõyan diğer kõsmõ ise Beyazõt Meydanõ’ndan ana kapõya doğ- ru sloganlar atarak ilerledi. Üniversite gi- rişindeki demir kapõnõn kapalõ olmasõ ne- deniyle, içerdeki öğrencilerden ikisi kapõ- ya tõrmanarak, “16 Mart’ta Beyazıt’ta katleden devlettir! Onlar akladı, biz he- sap soracağız” pankartõ astõ. Kapõnõn açõl- masõyla da tüm öğrenciler birleşerek, önce basõn açõklamasõ yaptõ, ardõndan olayõn yaşandõğõ yere karanfiller bõraktõ. Protestolar sõrasõnda Halepçe katliamõ da kõnandõ. Yapõlan yazõlõ açõklamalarla da, 16 Mart’õn hesabõnõn sorulmasõ istendi. DİSK Genel Başkan Yardõmcõsõ İsmail Yurtse- ven, “16 Mart katliamı, işlenen diğer si- yasi cinayet ve katliamlar gibi aydınla- tılmamıştır. Türkiye’de gerçek demokrasi ve ülkemizin aydınlığa kavuşması bu cinayetlerin çözülmesinden ve hesap so- rulmasından geçmektedir” dedi. BELEDİYE BAŞKANININ EVİNE BASKIN Cizre’deki kazılarda 20 kemik bulundu D İ Y A R B A K I R (Cumhuriyet Bürosu) - Şõrnak’õn Silopi ilçe- sinde “ölüm kuyula- rı” iddiasõyla Botaş tesisleri ve Sinan Lo- kantasõ’nda yapõlan ka- zõlarda 17 kemik ve in- san kafatasõ parçasõ bu- lunmasõnõn ardõndan dün Cizre’nin Kuştepe köyünde de kazõ çalõş- malarõ başlatõldõ. Bura- daki kazõlarda da 20’ye yakõn kemik parçasõ bu- lundu. Ayrõca eski Ciz- re Belediye Başkanõ Kamil Atak’õn iki oğlu jandarma tarafõndan ev- lerine düzenlenen bas- kõnla gözaltõna alõndõ. Silopi ilçesindeki ka- zõlarõn tamamlanmasõ- nõn ardõndan dün Cizre- İdil karayolu üzerinde bulunan Kuştepe kö- yünde de kazõ çalõşma- larõ başladõ. Tank Ta- buru’nun karşõsõnda bu- lunan köyde yapõlan ka- zõ çalõşmalarõ nedeniy- le jandarma geniş gü- venlik önlemleri aldõ. Gazeteciler dahil hiç kimse çalõşmalarõn ya- põldõğõ alana alõnmadõ. Kazõlarda 20’ye yakõn kemik parçasõnõn bu- lunduğu belirtildi. Bu arada jandarma, eski Cizre Belediye Başkanõ ve korucubaşõ Kamil Atak’õn Cudi Mahallesi’nde bulunan evine baskõn düzenledi. Baskõnda Atak’õn iki oğlu gözaltõna alõndõ. Atak’õn da arandõğõ bil- dirilirken gözaltõlarõn kazõlarla ilişkili olduğu öne sürüldü. 1991 yõ- lõndaki terör olaylarõ ve güvenlik gerekçe- siyle boşaltõlan Kuşte- pe köyüne 10 yõl önce 6 aile geri dönmüştü. Köyde bir dönem terör örgütü Hizbullah üye- leri de yoğun faaliyet göstermişti. Şenkal Atasagun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle