18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 2 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Davos ve Ötesi... Bu yılın Dünya Ekonomik Forumu (Davos) top- lantısı, küresel kapitalizmin görülmedik biçimde çok bunaldığı bir sırada yapıldı ve dün sona erdi. Toplantı bu kez öncekilerden çok farklıydı. Bu yıl başarı masalları anlatılamadı. Kapitalizmi yaşadığı en ağır bunalımından ya da hastalığın- dan kurtarmak amacıyla, “dört koldan” çalışıldı; geceli gündüzlü tartışmalı toplantılar yapıldı. Beyin fırtınaları oluşturan bu “dört kurtarıcı” ta- kımı şunlardı: Hükümet temsilcileri; büyük şir- ketlerin yöneticileri; uluslararası finans kurum- larının temsilcileri ve bilim insanları. Bu kesim- ler beş gün boyunca karlı dağlara bakarak, ço- ğu büyük üzüntüleri nedeniyle “siyah şarap” içe- rek “Kapitalizm bu hastalığı nasıl atlatır” sorusuna yanıt aradı. Oysa kapitalist sistemi hasta edenler de kendi- leriydi. Sistemin bu duruma gelmesinde hepsinin sorumluluğu ya da katkısı vardı. Bakınız nasıl? Hükümetler, “piyasanın işine karışmak, Tanrı- nın işine karışmak olur; karışırsak yanarız” anla- yışıyla davranmışlardı. Katı kural şuydu: “Piya- sa yanlış yapmaz; kazara yanlış yaparsa bu yan- lışı yine kendisi düzeltir.” Oysa yaşanmakta olan yıkımın kanıtladığı gibi, piyasa kendini dü- zeltemedi. Bu gerçeği, piyasaya en katı biçim- de iman edenler de kabul etti. Davos’ta hükü- metler ve onların üst düzey bürokratları bu ger- çekle karşı karşıya kaldı. Davos’a gidenlerin içinde bunalımdan “asıl” so- rumlu olanlar ya da büyük günah sahipleri şirket yöneticileridir. Onların daha çok kâr elde etmek için her şeyi yapmak gibi, kimi iktisatçıların deyi- şiyle, “hayvansal” eğilimleri olmasaydı kapitalizm bu ağır hastalığa yakalanmazdı yargısı var. Ancak, kapitalizmin doğası bu ve bu itici ya da çekici güç sistemin gerçek karakteridir. Şirket yöneticileri sa- dece bu karakterin temsilcileridir. Üçüncü sırada uluslararası finans kurumları var. Ağır bunalım, öncelikle küresel finans piyasala- rında somutlaştı. Bunun anlamı çok açıktır: Uluslararası finans kuruluşları, başta IMF, dün- ya para düzenini iyi yönetemedi. Davos’un sonuncu grubu, önemli bir bölümü “piyasa imancılarından” oluşan bilim insanlarıdır. Piyasacı olmayan bilim insanları ise “Devlet pi- yasaya karışabilir” diyerek iki uç arasında ara- buluculuk yapmaya çalıştı. Davos’un “beyin fırtınalarından” ne çıkar? Sonuçlardan biri piyasanın artık hükümetin ka- rışmasına karşı çıkamayacağıdır. Aslında aşırı pi- yasacı olan şirket yöneticileri de devletin olaya “kurtarıcı olarak” karışmasını, yani, “halkın parasını kendilerine vermesini” istiyor; ancak, “parayı ver- sin gerisine karışmasın” diyor! Halkın oylarıyla iş- başına gelen hükümetler bu “ver, ancak karışma” anlayışını uygulamakta zorlanıyor. İkinci sonuç, küresel finans düzeninin gözetim ve denetimi ve bunu sağlamak için bu işle gö- revli kurumların yeniden yapılandırılması gerek- tiğidir. IMF ve Dünya Bankası tümüyle ABD’nin yönetimindedir. Bu iki kurumun daha demokratik bir işleyişe kavuşturulması ve etkinleştirilmele- ri gerektiği, kapitalizmi kurtarmak için yola çı- kanların gündemindedir. Davos’ta bir araya gelen dörtlüye, “Batıranlar, kurtaramaz, siz bir işe yaramadınız; bundan sonra da yaramazsınız” diyen on binler bir baş- ka yerdeydi. Aynı günlerde Dünya Sosyal Foru- mu Belem Brezilya’da toplandı. Aslında, Davos’ta bir araya gelen “kapitalizmi batıranların” Belem’e kulak vermeleri, çalışanı ve işsiziyle emekçilerin istemlerini göz ardı etmemeleri, kendi gelecek- leri için de büyük önem taşıyor. Çünkü kapita- lizmin yaşadığı büyük çöküşün kaçınılmaz siyasal ve toplumsal olumsuzluklarını en aza indirmenin yolları Belem’de gösteriliyordu. [email protected] İnsan anlağı bir garip... Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Foru- mu’nun (DEF) bu yılki başlığını (“Kriz Sonrası Dünyayı Şekillendirmek”) görünce anlağımda bir şimşek çak- tı; Marx, Eliot ve “Hüsnü” sözcük- leri belirdi. Ne ilgisi var diyeceksiniz haklı olarak. Anlatacağım, arkasından da Davos’ta bir toplantıda yaşa- nanları özetleyeceğim. Para ‘mok’ gibi. Ya akıl? Marx, “Filozoflar bugüne kadar dün- yayı anlamaya çalıştılar, esas olan de- ğiştirmektir” diyordu. Eliot’un da “De- neyimi yaşadık, ama anlamını yakala- yamadık” saptaması ünlüdür. Davos toplantısını düzenleyenler ve katılanlar, Marx’ın ifadesindeki ilk aşamadan bi- le gerideler. Bu beyler krizin toplantı ya- pılana kadar bitmiş, dünyanın da ye- niden şekillendirilmeye hazır hale gel- miş olacağına inanıyorlarmış. Davos ka- labalığı, geçen yıl “Küresel resesyon ge- liyor” dediği için çok kötümser bulunan, alaya alınan birkaç kişi dışında, tam da Eliot’ın dediği gibi, krizi yaşıyor ama as- lında ne yaşadığının farkında bile değil... Halbuki önceki yıl aktardığım gibi “Thatcher - Reagan dünyasının geri- de kalmaya başladığına ilişkin ilk te- reddütler oluşmaya başlamıştı”. Geçen yıl, mali krizin kıvrımları açılmaya baş- ladığında, bankacıların “kendi kum havuzlarına pislediğinden” söz edili- yordu. Bu yıl krizin nedeni bulunmuş görünüyor: “Piyasaların kendi kendile- rine dengeye geleceğine inanmak.” Bu yıl, bankaların, çokuluslu şirketlerin CEO’ları, üst düzey yöneticileri Da- vos’ta, bu “yeni kavradıkları gerçeği” di- le getiriyorlar… Biraz da bu yüzden, The Guardi- an’dan Julian Glover mali krizi, in- sanları öldüren ama yapılara zarar vermeyen nötron bombasına benze- terek, “Davos var olmaya devam edi- yor, ama onu destekleyen kültür öldü” (30/01/09) diyordu. “Hüsnü”ye gelince, o da çocuklu- ğumda çok kullandığımız bir deyimle ilgili. Kendine olmadık özellikler veh- medenlere “Sen ‘Hüsnü’ ile ‘Kuruntu’yu tanıyor musun” diye sorardık. Beylere bakar mısınız? Dönemlerinin geçtiğinin ayırdında bile değiller, krizden sonra dünyayı (ne demekse) yeniden şekil- lendirmekten söz ediyorlar. Halbuki son gün İngiltere Başbakanı Brown “Elimizde, krizden çıkmak için bir harita yok” diyordu. Bu arada kriz derinleşmeye devam ediyor Davos toplantısı devam ederken gazetelerde “Eko- nomik göstergeler, kötü- den daha kötüye gidiyor” (Washington Post), “60’ yılın en kötü ekonomik acı- ları” (Financial Times), “Ekonomik beklentiler bo- zuldukça bozuluyor” (The Independent), “Ekonomik gerileme derinleşiyor” (Wall Street Journal), “Merkel korumacılık konusunda Oba- ma’yı uyardı” (Der Spiegel) gibisinden haber ve yorumlar dikkati çekiyordu. Le Monde ve The Guardian İngiltere ve Fransa’da işçi hareketlerinin yayıl- makta olduğunu aktarıyordu. ABD ekonomisi IV. üç aylık dönem- de yüzde 3.8 gerilemiş, Japonya’da sa- nayi üretimi kasımda yüzde 8.5 geri- ledikten sonra aralıkta da yüzde 9.6 düşmüş. Uluslararası İşçi Örgütü (ILO), bu yıl tüm dünyada 50 milyon kişinin işini kaybedeceğini hesaplamış. Fi- nancial Times ekonomi editörü Mar- tin Wolf, gelişmiş ekonomilerde eko- nomik daralmanın yüzde 5-10 oranla- rına çıkabileceği varsayımından hare- ketle “proto-depresyondan” söz edi- yor. Soros, mali sistemin sorunlarının 1930’lardan belirgin biçimde daha büyük olduğuna inanıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Obama yönetimi, ye- ni geçirdiği bir yasayla, altyapı yatı- rımlarında kullanılacak demir ve çeliğin ithalatını yasaklıyor… Birdenbire alevlenen işçi hareketle- ri, 1930’ları anımsatan bu manzarayı ta- mamlıyor. Hem de iki açıdan birden. Fransa’daki kitle grevi krizi ve hükü- metin ekonomi politikalarını hedef alır- ken İngiltere’de işçi hareketindeki can- lanma, yabancı işçileri hedef alıyor. Lin- colnshire bölgesinde rafineri işçileri iş- letmenin yabancı işçi çalıştırmasını protesto etmek için iş bıraktılar. İs- koçya’da ve Galler bölgesine 13 böl- gede rafinerilerde, enerji santralların- da işçiler, dayanışma eylemleri başla- tınca, yabancı düşmanlığı haberleri medyada ön sıraya yükseldi. ‘Dünya ekonomisine ne oldu?’ Sizinle paylaşmak istediğim Davos toplantısına gelince, 28 Ocak’ta yapı- lan “Dünya ekonomisine ne oldu?” baş- lıklı çalıştayda katılımcılar, 5-6 kişiden oluşan 20 masaya dağılmışlardı. Yak- laşık yarım saatlik bir tartışma süre- sinden sonra, her masa liderinin aracı- lığıyla ulaştığı so- nuçları açıkladılar. Konuşanların he- men hepsi, “piya- saların kendiliğin- den, hem de bü- yük zararlara yol açmadan dengeye geleceğine” ilişkin, “adeta dini boyut- lara ulaşan” varsa- yımı suçladılar. O ka- dar ki 4 numaralı masanın lideri, “30 yıldır piyasanın ve- rimliliğini eleştirmek istediğimde, ağzımı hep korkarak aç- tım. Bu odadakilerin hiçbiri beni des- teklemedi. Şimdi böyle bir konsensüs oluşmuşsa yeni bir paradigmanın eşi- ğinde olmalıyız” diyerek sitem etti. Bu “konsensüs”e ek olarak, 10 No’lu ma- sadan Philip Jennings, “Serbest pi- yasada servetin yukarıdan aşağı sıza- cağına ilişkin varsayım iflas etti… Şim- di insanlar son derecede sinirli, başka bir model bulmak gerekir” dedi. 6. ma- sanın lideri, “sınır ötesi menkulleştir- menin risklerinin zamanında kavrana- madığından, enflasyonla mücadele- nin adeta ekonomi politikasının nirva- nası haline geldiğinden” yakındı. Birçok masanın liderli sık sık söz ala- rak matematiğe, ekonomik modellere aşırı güvenin büyük bir sorun yarattı- ğını, risklerin yanlış hesaplandığını vurguladılar. Ünlü istatistikçi, sıra dışı olayların toplumsal etkilerini tartışan “Siyah Kuğu” teorisinin yaratıcısı, Nassim Taleb söz alarak “Ben bu mo- deller palavra, batacaksınız dediğimde güldünüz, şimdi herkes layığını buluyor” dedi ve salonda kızgın homurdanma- lara yol açtı. Bir başka konuşmacıya göre, “20 yıldır mutluluk hapı yutulmuş, partide herkes eğlenmiş, ama parti bit- mişti”. 17 No’lu masadan bir konuş- macı, “ahlak sorununa” değindi ve “bireyciliği yücelten ahlak anlayışından toplumun tekerleğini çevirmeye, ortak çıkarlara yönelik bir ahlak anlayışına geçmek gerektiğini” vurguladı. Konuşmacılar aşırı karmaşık, risk al- maya, prime yönelik mali modelleri, ih- tiras kültürünü eleştirdiler. 14. masa- dan, sanayici olduğu anlaşılan yaşlı bir konuşmacı, “Sanayide bir üretici, bir şir- ket, bilerek veya bilmeden zehirli mal satarsa hapse gider. Mali piyasalarda satılan zehirli malların hesabını kim verecek?” diyordu ki kolaylaştırıcı ba- yan, “Ama malı satan fiyatının bu ka- dar düşeceğini nereden bilebilirdi ki!” deyince, sesini yükselterek çıkışmaya başladı, “Bilmeden mi yaptılar demek istiyorsun” diyerek... Hükümetlere yönelik eleştiri de yine serbest piyasa itikadına ilişkin eleştiri- ler üzerinden gitti. Bir konuşmacı “Bu politik kararlar alındı, çünkü temel var- sayım piyasa modelinin şaşmazlığına dayanıyordu. Hata içseldi” dedi. Kafanız karışmış olabilir bir kez da- ha anımsatayım. Bu tartışma Davos’ta oluyor, tartışanlar da uluslararası ço- kuluslu şirketlerin ve mali piyasaların li- derleri, CEO’ları filan… DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com K. Marx, T.S Eliot ve Hüsnü Cibuti’nin master planõnõ Türkiye yapacak ANKARA (AA) - Tarõm ve Köyişleri Ba- kanlõğõ ve TİKA işbir- liğiyle yurtdõşõnda tarõm ve hayvancõlõk alanõnda yapõlacak projelere bir yenisi daha eklendi. Yurtdõşõnda önemli ya- tõrõm projelerinin ön- cülüğünü yapan TİKA, Afrika’ya Açõlõm Ey- lem Planõ çerçevesinde, Tarõm ve Köyişleri Ba- kanlõğõ ile birlikte Ci- buti’nin master planõnõ hazõrlayacak. İki ku- rum tarafõndan ortakla- şa yürütülen Cibuti Master Planõ’nõn önü- müzdeki ay içinde ta- mamlanmasõ planlanõ- yor. Yaklaşõk 1 yõldan bu yana sürdürülen ça- lõşmalar sonucu hazõr- lanacak Cibuti Master Planõ’yla, Cibuti’de ta- rõm ve hayvancõlõk sek- törlerinde üretiminin arttõrõlmasõ, altyapõnõn ve çevresel etkilerin iyileştirilmesi, doğal kaynaklarõn usulüne uy- gun kullanõlmasõ öngö- rülüyor. Master Plan ayrõca Cibuti’nin tarõm ve hayvancõlõk üreti- mini ulusal veya ulus- lararasõ pazarlarda ge- lire dönüştürülmesi ça- lõşmalarõnõ da kapsõyor. ‘Celal Aras’ vakõf ile yaşatõlacak Ekonomi Servisi - Aras Holding’in kuru- cusu Celal Aras, ölü- münün birinci yõl dö- nümünde düzenlenen törenle anõldõ. Grand Cevahir Otel’de düzen- lenen anma töreninde konuşan Aras Holding Yönetim Kurulu Baş- kan Yardõmcõsõ Baran Aras, “Onun anısını yaşatmak amacıyla kurduğumuz Celal Aras Eğitim ve Kültür Vakfı, çok yakında hizmete girecek. Vak- fın öncelikli hedefi, gençlerimizin ve ço- cuklarımızın evrensel boyutta eğitimlerinin desteklenmesi olacak” dedi. Törende, Celal Aras’õn 50 yõllõk hayat hikâyesinden kalanla- rõn paylaşõldõğõ “O da- ğın ardında ne var?” adlõ belgesel film de gösterildi. Ülkelerin toplam borcu 52 trilyon dolara dayandõ. Listenin başõnda 12 trilyon dolarla ABD var Kriz dünyayõ borca batõrdõANKARA (AA) - Küre- sel ekonomik kriz bir ta- raftan tüm dünya ekonomi- leri üzerinde olumsuz etki- sini gösterirken, diğer ta- raftan dünya ülkeleri nere- deyse borç içinde yüzüyor. IMF, CIA ve World Com- petitiveness Yearbook 2008 verilerine göre, “dış borç (devlet ve özel sektör top- lamı) sıralamasında” dün- yanõn en büyük ekonomisi ABD 12.2 trilyon dolarla başõ çekiyor. Türkiye, 247 milyar dolarlõk toplam dõş borç stokuyla 23. sõrada. Merkezi hükümetlerin dõş borçlarõna göre dünyada en borçlu 50 ülke içinde 6 merkezi hükümetin (Tay- van, Lüksemburg, Hollan- da, İsviçre, Singapur, İr- landa) dõş borcu bulunmu- yor. Dõş borcun GSYH’ye oranõ yüzde 9.1 olan Tür- kiye ise 51 ülke arasõnda 29. sõrada. Dünya genelinde toplam dõş borç tutarõ 51.8 trilyon dolar. Bunun 22.7 trilyon dolarõ ABD ve İn- giltere’ye ait. Bazõ ülkelerin iç borçla- rõ da küçümsenmeyecek bir düzeyde. Japonya’nõn iç borçlarõnõn gayri safi yurt içi hasõlaya (GSYH) oranõ yüz- de 132 iken Türkiye’nin iç borcunun milli gelire oranõ da yüzde 30. Bununla Tür- kiye en borçlu ülkeler sõra- lamasõnda 22. sõrada. İç borç bakõmõndan şanslõ ülkeler arasõnda ilk sõrada, iç borcunun milli gelire oranõ yüzde 0.09 olan Estonya bulunuyor. Kriz, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere ülkelerin dõş finansman yapõsõnõ da sarsarken, Türkiye dõş borç stokunda dünya 23.’sü oldu. Dünya kendini oyuna verdi Küresel kriz ve yapõlan zamlar yurttaşlarõn tüketim alõşkanlõklarõnõ da etkiledi Elektrik de gaz da kısıldı ADANA (AA) - Video oyun konsolu üreticisi Ninten- do’nun Türkiye Ge- nel Müdürü Ha- san Çola- k o ğ l u , T ü r k i - y e ’ d e son 2 yõl- da satõlan Nintendo Wii adedinin 55 bine ulaştõğõnõ söyledi. Çolakoğlu, bu rakamõn 13 bini- nin 2007’de, 42 bini- nin ise ekonomik sõ- kõntõnõn dünya gene- linde etkisini göster- diği 2008’de gerçek- leştiğini vurguladõ. Hasan Çolakoğ- lu, masraflarõnõ kõsarak eve ka- panõp kendini oyuna veren tüketiciler sa- yesinde firma olarak 2008’de bir önceki yõla oranla yüzde 100 büyüme sağladõklarõna dikkat çekti. Altõn günü ‘para günü’ oldu KONYA (AA) - Ev kadõnlarõnõn ken- di arasõnda düzenle- diği altõn günleri, al- tõn fiyatlarõnõn art- masõ nedeniyle para- ya döndü. Ev ka- dõnõ Aysel Ku- rul, “Genel- likle 15 gün ya da ayda bir toplanı- yorduk. Herkes çeyrek altın alıp gü- nün yapıldığı evin kadınına veriyordu. Artık ayda bir ya- pıyoruz ve 50 TL topluyoruz” dedi. Konya’da kurulu Öz- boyacõlar Altõn’õn yetkilileri de altõn fi- yatlarõnõn birkaç ay öncesine göre çok art- tõğõnõ ve çeyrek altõ- nõn 79 TL’yi bulduğunu söyledi. Sa- t õ ş l a r õ n õ n düştüğünü vurgulayan yetkililer, gün için çeyrek altõn alan kadõnlarõn da azaldõ- ğõnõ, birçoğunun güne katõlmadõğõnõ, bazõla- rõnõn da parayla dü- zenlediğini bildirdi. Kõş aylarõ olmasõna karşõn ekonomik sõkõntõlar nedeniyle hem doğalgaz hem de elektrik tüketimi azalõyor. Ekonomi Servisi - Küresel krize bağlõ sanayi tüketiminde azalma, ko- nut tüketimi ve yeni abonelik ka- yõtlarõnda düşüş olacağõ öngörüsü, doğalgazda tüketim tahminlerini düşürdü. EPDK’nin bu haftaki ku- rul toplantõsõnda, 2009 yõlõ doğalgaz tüketim tahmini 35 milyar metreküp olarak belirlendi. Önceki yõllarda yõl- lõk yüzde 15’lere varan oranlarda, 2008’de de bir önceki yõla göre yüzde 4.2 oranõnda artan doğalgaz tüketiminin bu yõl yüzde 6’ya yakõn düşmesi beklenirken, bu beklentide en çok küresel kriz ve bunun tüke- time etkileri ile artan doğalgaz fi- yatlarõ etkili oldu. Buna göre 2009 yõlõ ulusal doğalgaz tüketim mikta- rõ 35 milyar metreküp olarak tahmin ediliyor. 2008’de ise yaklaşõk 36.9 milyar metreküp doğalgaz tüketil- mişti. 2008’de doğalgazõn yüzde 53.9’u elektrik, yüzde 0.1’i gübre, yüzde 21.5’i konut ve yüzde 21.2’si sanayi sektörlerinde kullanõlmõştõ. Ekimden bu yana düşüyor Elektrik tüketiminde süregelen düşüş eğilimi ise yeni yõlõn ilk ayõn- da da devam etti. TEİAŞ’õn verile- rine göre 29 Ocak itibarõyla elektrik tüketimi, bir önceki yõlõn aynõ ayõna göre yüzde 6.2 oranõnda azalarak 15 milyar 711 milyon kilovat saat (kwh) düzeyine geriledi. Elektrik tü- ketimindeki düşüş, küresel krizin et- kisiyle geçen yõlõn ekim ayõndan be- ri devam ediyor. İşverene var, işçiye yok ANKARA (AA) - Liman- İş Sendikasõ’nca hazõrlanan raporda, “özel sektör liman- cılık işletmeleri dernek çatısı altında örgütlenirken, özel sektörde çalışan kayıtlı işçi- lerin yüzde 99’unun örgüt- süz durumda olduğu” belir- tildi. Türk-İş’e bağlõ Liman- İş Sendikasõ’nca hazõrlanan raporda, limancõlõk sektörü- nün, son 10 yõlda yüzde 175 oranõnda büyüdüğü ancak res- mi rakamlarla sektörde toplam 29 bin 497 işçinin çalõştõğõ an- cak kayõt dõşõ ve kaçak işçiler de dikkate alõndõğõnda bu ra- kamõn 40 bini geçtiği belirtil- di. Raporda, “Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık 300 özel sektör liman ve is- kelesinden sadece 2’sinde sendikal örgütlenme var. Kayıtlı işçilerin yalnızca yüz- de 1.1’i sendikalı” denildi. Raporun sonuç bölümünde, “özel sektörde çalışan liman ve depolama işçilerinin sen- dikal örgütlenme hakkının açıkça ihlal edildiği” öne sü- rülerek, “özel sektör liman- larında ve depolarda çalışan işçilerin sendikalaşmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılması” talebi- ne yer verildi. KÜRESEL KRİZİN ETKİLERİ... 300 liman ve iskelenin sadece 2’sinde sendikal örgütlenme var. Özel sektör Limancõlõk İşletmeleri dernek çatõsõ altõnda örgütlenirken, özel sektörde çalõşan kayõtlõ işçilerin yüzde 99’u örgütsüz. (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle