Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
[email protected]
2 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Davos ve Ötesi...
Bu yılın Dünya Ekonomik Forumu (Davos) top-
lantısı, küresel kapitalizmin görülmedik biçimde çok
bunaldığı bir sırada yapıldı ve dün sona erdi.
Toplantı bu kez öncekilerden çok farklıydı. Bu
yıl başarı masalları anlatılamadı. Kapitalizmi
yaşadığı en ağır bunalımından ya da hastalığın-
dan kurtarmak amacıyla, “dört koldan” çalışıldı;
geceli gündüzlü tartışmalı toplantılar yapıldı.
Beyin fırtınaları oluşturan bu “dört kurtarıcı” ta-
kımı şunlardı: Hükümet temsilcileri; büyük şir-
ketlerin yöneticileri; uluslararası finans kurum-
larının temsilcileri ve bilim insanları. Bu kesim-
ler beş gün boyunca karlı dağlara bakarak, ço-
ğu büyük üzüntüleri nedeniyle “siyah şarap” içe-
rek “Kapitalizm bu hastalığı nasıl atlatır” sorusuna
yanıt aradı.
Oysa kapitalist sistemi hasta edenler de kendi-
leriydi. Sistemin bu duruma gelmesinde hepsinin
sorumluluğu ya da katkısı vardı. Bakınız nasıl?
Hükümetler, “piyasanın işine karışmak, Tanrı-
nın işine karışmak olur; karışırsak yanarız” anla-
yışıyla davranmışlardı. Katı kural şuydu: “Piya-
sa yanlış yapmaz; kazara yanlış yaparsa bu yan-
lışı yine kendisi düzeltir.” Oysa yaşanmakta
olan yıkımın kanıtladığı gibi, piyasa kendini dü-
zeltemedi. Bu gerçeği, piyasaya en katı biçim-
de iman edenler de kabul etti. Davos’ta hükü-
metler ve onların üst düzey bürokratları bu ger-
çekle karşı karşıya kaldı.
Davos’a gidenlerin içinde bunalımdan “asıl” so-
rumlu olanlar ya da büyük günah sahipleri şirket
yöneticileridir. Onların daha çok kâr elde etmek
için her şeyi yapmak gibi, kimi iktisatçıların deyi-
şiyle, “hayvansal” eğilimleri olmasaydı kapitalizm
bu ağır hastalığa yakalanmazdı yargısı var. Ancak,
kapitalizmin doğası bu ve bu itici ya da çekici güç
sistemin gerçek karakteridir. Şirket yöneticileri sa-
dece bu karakterin temsilcileridir.
Üçüncü sırada uluslararası finans kurumları var.
Ağır bunalım, öncelikle küresel finans piyasala-
rında somutlaştı. Bunun anlamı çok açıktır:
Uluslararası finans kuruluşları, başta IMF, dün-
ya para düzenini iyi yönetemedi.
Davos’un sonuncu grubu, önemli bir bölümü
“piyasa imancılarından” oluşan bilim insanlarıdır.
Piyasacı olmayan bilim insanları ise “Devlet pi-
yasaya karışabilir” diyerek iki uç arasında ara-
buluculuk yapmaya çalıştı.
Davos’un “beyin fırtınalarından” ne çıkar?
Sonuçlardan biri piyasanın artık hükümetin ka-
rışmasına karşı çıkamayacağıdır. Aslında aşırı pi-
yasacı olan şirket yöneticileri de devletin olaya
“kurtarıcı olarak” karışmasını, yani, “halkın parasını
kendilerine vermesini” istiyor; ancak, “parayı ver-
sin gerisine karışmasın” diyor! Halkın oylarıyla iş-
başına gelen hükümetler bu “ver, ancak karışma”
anlayışını uygulamakta zorlanıyor.
İkinci sonuç, küresel finans düzeninin gözetim
ve denetimi ve bunu sağlamak için bu işle gö-
revli kurumların yeniden yapılandırılması gerek-
tiğidir. IMF ve Dünya Bankası tümüyle ABD’nin
yönetimindedir. Bu iki kurumun daha demokratik
bir işleyişe kavuşturulması ve etkinleştirilmele-
ri gerektiği, kapitalizmi kurtarmak için yola çı-
kanların gündemindedir.
Davos’ta bir araya gelen dörtlüye, “Batıranlar,
kurtaramaz, siz bir işe yaramadınız; bundan
sonra da yaramazsınız” diyen on binler bir baş-
ka yerdeydi. Aynı günlerde Dünya Sosyal Foru-
mu Belem Brezilya’da toplandı. Aslında, Davos’ta
bir araya gelen “kapitalizmi batıranların” Belem’e
kulak vermeleri, çalışanı ve işsiziyle emekçilerin
istemlerini göz ardı etmemeleri, kendi gelecek-
leri için de büyük önem taşıyor. Çünkü kapita-
lizmin yaşadığı büyük çöküşün kaçınılmaz siyasal
ve toplumsal olumsuzluklarını en aza indirmenin
yolları Belem’de gösteriliyordu.
[email protected]
İnsan anlağı bir garip... Davos’ta
yapılan Dünya Ekonomik Foru-
mu’nun (DEF) bu yılki başlığını (“Kriz
Sonrası Dünyayı Şekillendirmek”)
görünce anlağımda bir şimşek çak-
tı; Marx, Eliot ve “Hüsnü” sözcük-
leri belirdi. Ne ilgisi var diyeceksiniz
haklı olarak. Anlatacağım, arkasından
da Davos’ta bir toplantıda yaşa-
nanları özetleyeceğim.
Para ‘mok’ gibi. Ya akıl?
Marx, “Filozoflar bugüne kadar dün-
yayı anlamaya çalıştılar, esas olan de-
ğiştirmektir” diyordu. Eliot’un da “De-
neyimi yaşadık, ama anlamını yakala-
yamadık” saptaması ünlüdür. Davos
toplantısını düzenleyenler ve katılanlar,
Marx’ın ifadesindeki ilk aşamadan bi-
le gerideler. Bu beyler krizin toplantı ya-
pılana kadar bitmiş, dünyanın da ye-
niden şekillendirilmeye hazır hale gel-
miş olacağına inanıyorlarmış. Davos ka-
labalığı, geçen yıl “Küresel resesyon ge-
liyor” dediği için çok kötümser bulunan,
alaya alınan birkaç kişi dışında, tam da
Eliot’ın dediği gibi, krizi yaşıyor ama as-
lında ne yaşadığının farkında bile değil...
Halbuki önceki yıl aktardığım gibi
“Thatcher - Reagan dünyasının geri-
de kalmaya başladığına ilişkin ilk te-
reddütler oluşmaya başlamıştı”. Geçen
yıl, mali krizin kıvrımları açılmaya baş-
ladığında, bankacıların “kendi kum
havuzlarına pislediğinden” söz edili-
yordu. Bu yıl krizin nedeni bulunmuş
görünüyor: “Piyasaların kendi kendile-
rine dengeye geleceğine inanmak.” Bu
yıl, bankaların, çokuluslu şirketlerin
CEO’ları, üst düzey yöneticileri Da-
vos’ta, bu “yeni kavradıkları gerçeği” di-
le getiriyorlar…
Biraz da bu yüzden, The Guardi-
an’dan Julian Glover mali krizi, in-
sanları öldüren ama yapılara zarar
vermeyen nötron bombasına benze-
terek, “Davos var olmaya devam edi-
yor, ama onu destekleyen kültür öldü”
(30/01/09) diyordu.
“Hüsnü”ye gelince, o da çocuklu-
ğumda çok kullandığımız bir deyimle
ilgili. Kendine olmadık özellikler veh-
medenlere “Sen ‘Hüsnü’ ile ‘Kuruntu’yu
tanıyor musun” diye sorardık. Beylere
bakar mısınız? Dönemlerinin geçtiğinin
ayırdında bile değiller, krizden sonra
dünyayı (ne demekse) yeniden şekil-
lendirmekten söz ediyorlar. Halbuki son
gün İngiltere Başbakanı
Brown “Elimizde, krizden
çıkmak için bir harita yok”
diyordu.
Bu arada kriz
derinleşmeye
devam ediyor
Davos toplantısı devam
ederken gazetelerde “Eko-
nomik göstergeler, kötü-
den daha kötüye gidiyor”
(Washington Post), “60’
yılın en kötü ekonomik acı-
ları” (Financial Times),
“Ekonomik beklentiler bo-
zuldukça bozuluyor” (The
Independent), “Ekonomik gerileme
derinleşiyor” (Wall Street Journal),
“Merkel korumacılık konusunda Oba-
ma’yı uyardı” (Der Spiegel) gibisinden
haber ve yorumlar dikkati çekiyordu. Le
Monde ve The Guardian İngiltere ve
Fransa’da işçi hareketlerinin yayıl-
makta olduğunu aktarıyordu.
ABD ekonomisi IV. üç aylık dönem-
de yüzde 3.8 gerilemiş, Japonya’da sa-
nayi üretimi kasımda yüzde 8.5 geri-
ledikten sonra aralıkta da yüzde 9.6
düşmüş. Uluslararası İşçi Örgütü (ILO),
bu yıl tüm dünyada 50 milyon kişinin
işini kaybedeceğini hesaplamış. Fi-
nancial Times ekonomi editörü Mar-
tin Wolf, gelişmiş ekonomilerde eko-
nomik daralmanın yüzde 5-10 oranla-
rına çıkabileceği varsayımından hare-
ketle “proto-depresyondan” söz edi-
yor. Soros, mali sistemin sorunlarının
1930’lardan belirgin biçimde daha
büyük olduğuna inanıyor. Tüm bunlar
yetmezmiş gibi Obama yönetimi, ye-
ni geçirdiği bir yasayla, altyapı yatı-
rımlarında kullanılacak demir ve çeliğin
ithalatını yasaklıyor…
Birdenbire alevlenen işçi hareketle-
ri, 1930’ları anımsatan bu manzarayı ta-
mamlıyor. Hem de iki açıdan birden.
Fransa’daki kitle grevi krizi ve hükü-
metin ekonomi politikalarını hedef alır-
ken İngiltere’de işçi hareketindeki can-
lanma, yabancı işçileri hedef alıyor. Lin-
colnshire bölgesinde rafineri işçileri iş-
letmenin yabancı işçi çalıştırmasını
protesto etmek için iş bıraktılar. İs-
koçya’da ve Galler bölgesine 13 böl-
gede rafinerilerde, enerji santralların-
da işçiler, dayanışma eylemleri başla-
tınca, yabancı düşmanlığı haberleri
medyada ön sıraya yükseldi.
‘Dünya ekonomisine
ne oldu?’
Sizinle paylaşmak istediğim Davos
toplantısına gelince, 28 Ocak’ta yapı-
lan “Dünya ekonomisine ne oldu?” baş-
lıklı çalıştayda katılımcılar, 5-6 kişiden
oluşan 20 masaya dağılmışlardı. Yak-
laşık yarım saatlik bir tartışma süre-
sinden sonra, her
masa liderinin aracı-
lığıyla ulaştığı so-
nuçları açıkladılar.
Konuşanların he-
men hepsi, “piya-
saların kendiliğin-
den, hem de bü-
yük zararlara yol
açmadan dengeye
geleceğine” ilişkin,
“adeta dini boyut-
lara ulaşan” varsa-
yımı suçladılar. O ka-
dar ki 4 numaralı
masanın lideri, “30
yıldır piyasanın ve-
rimliliğini eleştirmek
istediğimde, ağzımı hep korkarak aç-
tım. Bu odadakilerin hiçbiri beni des-
teklemedi. Şimdi böyle bir konsensüs
oluşmuşsa yeni bir paradigmanın eşi-
ğinde olmalıyız” diyerek sitem etti. Bu
“konsensüs”e ek olarak, 10 No’lu ma-
sadan Philip Jennings, “Serbest pi-
yasada servetin yukarıdan aşağı sıza-
cağına ilişkin varsayım iflas etti… Şim-
di insanlar son derecede sinirli, başka
bir model bulmak gerekir” dedi. 6. ma-
sanın lideri, “sınır ötesi menkulleştir-
menin risklerinin zamanında kavrana-
madığından, enflasyonla mücadele-
nin adeta ekonomi politikasının nirva-
nası haline geldiğinden” yakındı.
Birçok masanın liderli sık sık söz ala-
rak matematiğe, ekonomik modellere
aşırı güvenin büyük bir sorun yarattı-
ğını, risklerin yanlış hesaplandığını
vurguladılar. Ünlü istatistikçi, sıra dışı
olayların toplumsal etkilerini tartışan
“Siyah Kuğu” teorisinin yaratıcısı,
Nassim Taleb söz alarak “Ben bu mo-
deller palavra, batacaksınız dediğimde
güldünüz, şimdi herkes layığını buluyor”
dedi ve salonda kızgın homurdanma-
lara yol açtı. Bir başka konuşmacıya
göre, “20 yıldır mutluluk hapı yutulmuş,
partide herkes eğlenmiş, ama parti bit-
mişti”. 17 No’lu masadan bir konuş-
macı, “ahlak sorununa” değindi ve
“bireyciliği yücelten ahlak anlayışından
toplumun tekerleğini çevirmeye, ortak
çıkarlara yönelik bir ahlak anlayışına
geçmek gerektiğini” vurguladı.
Konuşmacılar aşırı karmaşık, risk al-
maya, prime yönelik mali modelleri, ih-
tiras kültürünü eleştirdiler. 14. masa-
dan, sanayici olduğu anlaşılan yaşlı bir
konuşmacı, “Sanayide bir üretici, bir şir-
ket, bilerek veya bilmeden zehirli mal
satarsa hapse gider. Mali piyasalarda
satılan zehirli malların hesabını kim
verecek?” diyordu ki kolaylaştırıcı ba-
yan, “Ama malı satan fiyatının bu ka-
dar düşeceğini nereden bilebilirdi ki!”
deyince, sesini yükselterek çıkışmaya
başladı, “Bilmeden mi yaptılar demek
istiyorsun” diyerek...
Hükümetlere yönelik eleştiri de yine
serbest piyasa itikadına ilişkin eleştiri-
ler üzerinden gitti. Bir konuşmacı “Bu
politik kararlar alındı, çünkü temel var-
sayım piyasa modelinin şaşmazlığına
dayanıyordu. Hata içseldi” dedi.
Kafanız karışmış olabilir bir kez da-
ha anımsatayım. Bu tartışma Davos’ta
oluyor, tartışanlar da uluslararası ço-
kuluslu şirketlerin ve mali piyasaların li-
derleri, CEO’ları filan…
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com
K. Marx, T.S Eliot ve Hüsnü
Cibuti’nin master
planõnõ Türkiye yapacak
ANKARA (AA) -
Tarõm ve Köyişleri Ba-
kanlõğõ ve TİKA işbir-
liğiyle yurtdõşõnda tarõm
ve hayvancõlõk alanõnda
yapõlacak projelere bir
yenisi daha eklendi.
Yurtdõşõnda önemli ya-
tõrõm projelerinin ön-
cülüğünü yapan TİKA,
Afrika’ya Açõlõm Ey-
lem Planõ çerçevesinde,
Tarõm ve Köyişleri Ba-
kanlõğõ ile birlikte Ci-
buti’nin master planõnõ
hazõrlayacak. İki ku-
rum tarafõndan ortakla-
şa yürütülen Cibuti
Master Planõ’nõn önü-
müzdeki ay içinde ta-
mamlanmasõ planlanõ-
yor. Yaklaşõk 1 yõldan
bu yana sürdürülen ça-
lõşmalar sonucu hazõr-
lanacak Cibuti Master
Planõ’yla, Cibuti’de ta-
rõm ve hayvancõlõk sek-
törlerinde üretiminin
arttõrõlmasõ, altyapõnõn
ve çevresel etkilerin
iyileştirilmesi, doğal
kaynaklarõn usulüne uy-
gun kullanõlmasõ öngö-
rülüyor. Master Plan
ayrõca Cibuti’nin tarõm
ve hayvancõlõk üreti-
mini ulusal veya ulus-
lararasõ pazarlarda ge-
lire dönüştürülmesi ça-
lõşmalarõnõ da kapsõyor.
‘Celal Aras’ vakõf ile
yaşatõlacak
Ekonomi Servisi -
Aras Holding’in kuru-
cusu Celal Aras, ölü-
münün birinci yõl dö-
nümünde düzenlenen
törenle anõldõ. Grand
Cevahir Otel’de düzen-
lenen anma töreninde
konuşan Aras Holding
Yönetim Kurulu Baş-
kan Yardõmcõsõ Baran
Aras, “Onun anısını
yaşatmak amacıyla
kurduğumuz Celal
Aras Eğitim ve Kültür
Vakfı, çok yakında
hizmete girecek. Vak-
fın öncelikli hedefi,
gençlerimizin ve ço-
cuklarımızın evrensel
boyutta eğitimlerinin
desteklenmesi olacak”
dedi. Törende, Celal
Aras’õn 50 yõllõk hayat
hikâyesinden kalanla-
rõn paylaşõldõğõ “O da-
ğın ardında ne var?”
adlõ belgesel film de
gösterildi.
Ülkelerin toplam borcu 52 trilyon dolara dayandõ. Listenin başõnda 12 trilyon dolarla ABD var
Kriz dünyayõ borca batõrdõANKARA (AA) - Küre-
sel ekonomik kriz bir ta-
raftan tüm dünya ekonomi-
leri üzerinde olumsuz etki-
sini gösterirken, diğer ta-
raftan dünya ülkeleri nere-
deyse borç içinde yüzüyor.
IMF, CIA ve World Com-
petitiveness Yearbook 2008
verilerine göre, “dış borç
(devlet ve özel sektör top-
lamı) sıralamasında” dün-
yanõn en büyük ekonomisi
ABD 12.2 trilyon dolarla
başõ çekiyor. Türkiye, 247
milyar dolarlõk toplam dõş
borç stokuyla 23. sõrada.
Merkezi hükümetlerin dõş
borçlarõna göre dünyada en
borçlu 50 ülke içinde 6
merkezi hükümetin (Tay-
van, Lüksemburg, Hollan-
da, İsviçre, Singapur, İr-
landa) dõş borcu bulunmu-
yor. Dõş borcun GSYH’ye
oranõ yüzde 9.1 olan Tür-
kiye ise 51 ülke arasõnda 29.
sõrada. Dünya genelinde
toplam dõş borç tutarõ 51.8
trilyon dolar. Bunun 22.7
trilyon dolarõ ABD ve İn-
giltere’ye ait.
Bazõ ülkelerin iç borçla-
rõ da küçümsenmeyecek bir
düzeyde. Japonya’nõn iç
borçlarõnõn gayri safi yurt içi
hasõlaya (GSYH) oranõ yüz-
de 132 iken Türkiye’nin iç
borcunun milli gelire oranõ
da yüzde 30. Bununla Tür-
kiye en borçlu ülkeler sõra-
lamasõnda 22. sõrada.
İç borç bakõmõndan
şanslõ ülkeler arasõnda ilk
sõrada, iç borcunun milli
gelire oranõ yüzde 0.09
olan Estonya bulunuyor.
Kriz, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere
ülkelerin dõş finansman yapõsõnõ da sarsarken,
Türkiye dõş borç stokunda dünya 23.’sü oldu.
Dünya kendini
oyuna verdi
Küresel kriz ve yapõlan zamlar yurttaşlarõn tüketim alõşkanlõklarõnõ da etkiledi
Elektrik de gaz da kısıldı
ADANA (AA) -
Video oyun konsolu
üreticisi Ninten-
do’nun Türkiye Ge-
nel Müdürü Ha-
san Çola-
k o ğ l u ,
T ü r k i -
y e ’ d e
son 2 yõl-
da satõlan
Nintendo
Wii adedinin
55 bine ulaştõğõnõ
söyledi. Çolakoğlu,
bu rakamõn 13 bini-
nin 2007’de, 42 bini-
nin ise ekonomik sõ-
kõntõnõn dünya gene-
linde etkisini göster-
diği 2008’de gerçek-
leştiğini vurguladõ.
Hasan Çolakoğ-
lu, masraflarõnõ
kõsarak eve ka-
panõp kendini
oyuna veren
tüketiciler sa-
yesinde firma
olarak 2008’de bir
önceki yõla oranla
yüzde 100 büyüme
sağladõklarõna dikkat
çekti.
Altõn günü
‘para günü’ oldu
KONYA (AA) -
Ev kadõnlarõnõn ken-
di arasõnda düzenle-
diği altõn günleri, al-
tõn fiyatlarõnõn art-
masõ nedeniyle para-
ya döndü. Ev ka-
dõnõ Aysel Ku-
rul, “Genel-
likle 15 gün
ya da ayda
bir toplanı-
yorduk. Herkes
çeyrek altın alıp gü-
nün yapıldığı evin
kadınına veriyordu.
Artık ayda bir ya-
pıyoruz ve 50 TL
topluyoruz” dedi.
Konya’da kurulu Öz-
boyacõlar Altõn’õn
yetkilileri de altõn fi-
yatlarõnõn birkaç ay
öncesine göre çok art-
tõğõnõ ve çeyrek altõ-
nõn 79 TL’yi
bulduğunu
söyledi. Sa-
t õ ş l a r õ n õ n
düştüğünü
vurgulayan
yetkililer, gün
için çeyrek altõn alan
kadõnlarõn da azaldõ-
ğõnõ, birçoğunun güne
katõlmadõğõnõ, bazõla-
rõnõn da parayla dü-
zenlediğini bildirdi.
Kõş aylarõ olmasõna karşõn
ekonomik sõkõntõlar
nedeniyle hem doğalgaz hem
de elektrik tüketimi azalõyor.
Ekonomi Servisi - Küresel krize
bağlõ sanayi tüketiminde azalma, ko-
nut tüketimi ve yeni abonelik ka-
yõtlarõnda düşüş olacağõ öngörüsü,
doğalgazda tüketim tahminlerini
düşürdü. EPDK’nin bu haftaki ku-
rul toplantõsõnda, 2009 yõlõ doğalgaz
tüketim tahmini 35 milyar metreküp
olarak belirlendi. Önceki yõllarda yõl-
lõk yüzde 15’lere varan oranlarda,
2008’de de bir önceki yõla göre
yüzde 4.2 oranõnda artan doğalgaz
tüketiminin bu yõl yüzde 6’ya yakõn
düşmesi beklenirken, bu beklentide
en çok küresel kriz ve bunun tüke-
time etkileri ile artan doğalgaz fi-
yatlarõ etkili oldu. Buna göre 2009
yõlõ ulusal doğalgaz tüketim mikta-
rõ 35 milyar metreküp olarak tahmin
ediliyor. 2008’de ise yaklaşõk 36.9
milyar metreküp doğalgaz tüketil-
mişti. 2008’de doğalgazõn yüzde
53.9’u elektrik, yüzde 0.1’i gübre,
yüzde 21.5’i konut ve yüzde 21.2’si
sanayi sektörlerinde kullanõlmõştõ.
Ekimden bu yana düşüyor
Elektrik tüketiminde süregelen
düşüş eğilimi ise yeni yõlõn ilk ayõn-
da da devam etti. TEİAŞ’õn verile-
rine göre 29 Ocak itibarõyla elektrik
tüketimi, bir önceki yõlõn aynõ ayõna
göre yüzde 6.2 oranõnda azalarak 15
milyar 711 milyon kilovat saat
(kwh) düzeyine geriledi. Elektrik tü-
ketimindeki düşüş, küresel krizin et-
kisiyle geçen yõlõn ekim ayõndan be-
ri devam ediyor.
İşverene var, işçiye yok
ANKARA (AA) - Liman-
İş Sendikasõ’nca hazõrlanan
raporda, “özel sektör liman-
cılık işletmeleri dernek çatısı
altında örgütlenirken, özel
sektörde çalışan kayıtlı işçi-
lerin yüzde 99’unun örgüt-
süz durumda olduğu” belir-
tildi. Türk-İş’e bağlõ Liman-
İş Sendikasõ’nca hazõrlanan
raporda, limancõlõk sektörü-
nün, son 10 yõlda yüzde 175
oranõnda büyüdüğü ancak res-
mi rakamlarla sektörde toplam
29 bin 497 işçinin çalõştõğõ an-
cak kayõt dõşõ ve kaçak işçiler
de dikkate alõndõğõnda bu ra-
kamõn 40 bini geçtiği belirtil-
di. Raporda, “Türkiye’de
faaliyet gösteren yaklaşık
300 özel sektör liman ve is-
kelesinden sadece 2’sinde
sendikal örgütlenme var.
Kayıtlı işçilerin yalnızca yüz-
de 1.1’i sendikalı” denildi.
Raporun sonuç bölümünde,
“özel sektörde çalışan liman
ve depolama işçilerinin sen-
dikal örgütlenme hakkının
açıkça ihlal edildiği” öne sü-
rülerek, “özel sektör liman-
larında ve depolarda çalışan
işçilerin sendikalaşmasının
önündeki tüm engellerin
derhal kaldırılması” talebi-
ne yer verildi.
KÜRESEL KRİZİN ETKİLERİ...
300 liman ve iskelenin
sadece 2’sinde sendikal
örgütlenme var. Özel sektör
Limancõlõk İşletmeleri dernek çatõsõ
altõnda örgütlenirken, özel
sektörde çalõşan kayõtlõ işçilerin
yüzde 99’u örgütsüz.
(AP)