19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 16 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ‘Hamdolsun’ Kapitalizmi Kapitalizmin tarihinin belki de en bü- yük küresel ekonomik krizi tüm şiddetiyle devam ederken tüm dikkatler öncelikle ABD, sonra da Çin üzerinde yoğunlaş- mıştı. Halbuki, 16.8 trilyon dolarlık gay- ri safi hasılasıyla dünyanın en büyük ekonomisini oluşturan Avrupa Birliği de çok ciddi sorunlarla karşı karşıyaydı. AB’nin sorunlarının şimdi, “bugüne ka- dar hep” yumuşak havalarda yoluna de- vam eden “Birlik süreci bu basınçlara da- yanabilecek mi” sorusuyla nihayet ilgi çekmeye başladığını görüyoruz. ‘Ekonomi kontrolden çıkmazsa…’ Avrupa Birliği sürecinin devam ede- bilmesi için birleşik pazarın varlığını ko- ruması, ekonomik bütünleşmenin ilerle- mesi gerekiyor. Buna karşılık, AB bölgesi ülkelerinin, en azından sürecin çekirde- ğini oluşturan Almanya, Fransa, İngilte- re, İtalya ve İspanya’nın krize karşı ortak bir tepki, eşgüdümlü politikalar geliştir- mediklerini görüyoruz. Üstelik, Financial Times, Le Monde, Der Spiegel gibi yayınların geçen hafta yo- rumlarında dikkat çektikleri gibi, “herke- sin kendi başının çaresine bakmaya” yö- nelmesi nedeniyle hem birleşik pazarın hem de ekonomik bütünleşme sürecinin geleceği üzerinde devasa bir soru işareti oluştu. Başta Almanya, Fransa, İngilte- re olmak üzere AB ülkelerinin hükümet- lerinin, önce mali piyasalarda sonra da gi- derek sanayi sektöründe, stratejik fir- maları destekleme eğilimi, giderek ken- di ülkesindeki iş olanaklarını ve piyasa- ları koruma eğilimine dönüşmeye başla- dı. Financial Times’dan Richard Milne’in 14 ekonomi yazarının katkılarıyla hazır- ladığı ayrıntılı araştırmada işaret ettiği gi- bi “böyle bir korumacılık Avrupa’yı eko- nomik, siyasi ve yasal sınavlarla karşı kar- şıya getiriyor”. Ancak, Avrupa Politika- ları Çalışmaları Merkezi’nden (Centre For European Policy Studies) Daniel Gross’a göre “Banka piyasalarının bü- tünleşme sürecinde yaşanan parçalanma çok büyük hasar yaratarak gelişmeleri 10 yıl geriye itecek, ama bu 30 yıllık bir za- rar olmayacak. Diğer korumacılık ön- lemlerinin marjinal kalacağını göreceğiz; eğer ekonomik gelişmeler tümüyle de- netimden çıkmazsa…” (12/02/09). Geçen hafta açıklanan veriler ekono- mik gelişmelerin de denetimden çıkma- ya başladığını düşündürüyordu. ‘Çapı ve hızı tamamen yeni…’ Hafta ortasında bir Financial Times De- utchland analizi, AB ülkelerinde inşaat ve imalat sanayisinin çok zor durumda ol- duğunu ileri sürdü. Perşembe günü Der Spiegel Avrupa Birliği ekonomisiyle ilgi- li verileri toplayan Eurostat’a dayanarak “Avrupa sanayisindeki çöküşün bekle- nenden daha kö- tü.. çapının ve hı- zının tamamen yeni.. olduğunu”, FT-D’nin yoru- munda haklı çık- tığını vurguluyor- du. AB toplam sanayi üretimi aralık ayında, ka- sım ayına göre yüzde 2.6, bir ön- ceki yıla göre yüz- de 12 düşmüş. Financial Times’ın cuma günü aktardığına göre Avro bölgesi ülkeleri 50 yılın en kötü ekonomik geri- lemesini yaşıyorlar. Geçen yılın ekonomik gerilemesi sanılandan çok daha derinmiş; Avro ülkelerinin toplam gayri safi hasıla- sı geçen yılın dördüncü üç aylık döne- minde yüzde 1.5 gerilemiş. Bu gerile- menin arkasındaki en önemli etken Alman ekonomisindeki ani bozulma, GSMH’de- ki yüzde 2.1’lik gerilemeymiş. Alman ekonomisindeki bu hızlı gerilemenin ar- kasındaysa, Sueddeustche gazetesinin “Almanya Resesyonda” başlıklı yoru- munda vurgulandığı gibi, küresel eko- nomik krizin etkileri var. Sueddeutsche, Almanya’nın son altı yıldır dünyanın ih- racat lideri olduğunu, küreselleşmeden herkesten fazla yararlandığını, şimdi, bunun fiyatını ödediğini yazıyordu. Diğer bir deyişle Sueddeutche ihracata daya- lı modelin Almanya için de tükendiğini vurguluyor. Yine Aşırı üretim/birikim sorunu… Almanya ve AB de, Asya ülkeleri, Çin, ABD gibi, tüm dünya çapında tüketimi (ti- caret için gerekli talebi) destekleyen kredi köpüğünün delinmesiyle birlikte ayaklarının altındaki zeminin hızla kay- dığını görüyor. Kredi köpüğü sayesinde ayakta kalmanın ötesinde, birbirleriyle re- kabet ederken kâr ihtirasıyla, var olan kapasiteye yenisini eklemeye devam eden sermaye grupları şimdi es- kisinden daha büyük bir atıl kapasite soru- nuyla karşılaşı- yorlar. Hem bu krizin hem de kredi kö- püğünün bu kapasite fazlası (aşırı üretim/biri- kim) sorunuyla il- gisini geçmişte birçok kez vur- gulamıştık. Bu krizden çıkabilmek, çık- maya başlayabilmek için (gerekli ama ye- terli olmayan önkoşul olarak) öncelikle bu kapasite fazlasının imha edilmesi, bu kapasitede temsil edilen sermayenin yok olması gerekiyor. Aşırı üretim ve bi- rikim sorunu karşımıza bir madalyonun iki yüzü gibi, sanayide fazla kapasite/eksik talep, finansta kredi köpüğü, karşılıksız alacaklar olarak çıkıyor… Bir madalyonun iki yüzü çünkü bir, ancak öbürüyle var ola- biliyor. Korumacılık eğilimlerinin arkasındaki belirleyici etken de işte krizin bu özelli- ğinden kaynaklanıyor. Sorun aslında çok basit ve bir o kadar da korkutucu: Bu fazla kapasite yok olacak, olacak ama bu, çoğu kez stratejik (ulusal savunma, em- peryalist etkinlik için gerekli) sanayilerin yıkımı, işsizlikte şok artışlar, böylece ta- lep daralırken daha derin yoksullaşma an- lamına geliyor. Bu sonuncusuysa Yuna- nistan, Baltık ülkeleri, İngiltere ve Fran- sa’da ilk örneklerini görmeye başladığı- mız gibi sınıf savaşlarının sertleşerek verili iktidar yapılarını tehdit etmeye baş- laması demek. Hiçbir ülkenin hükümeti böyle bir siyasi, ekonomik karmaşıklıkla karşı karşıya kalmak istemiyor; kendi stra- tejik sanayilerini, iş gücünü korumak için önlem almaya başlıyor. Önce bunları mali olarak destekliyor (finansal koru- macılık), sonra talebi güçlendirmek için piyasaya kaynak aktarmaya başlıyor. Ancak bu yolla yaratılan talebin ithalata yönelmesini de önlemek (dolayısıyla başka ülkelerin ekonomik siyasi yapıla- rını desteklemiş olmamak) için giderek iç pazarı koruyan önlemler gündeme geli- yor. AB ülkeleri krize de benzer bir biçim- de tepki veriyorlar. Önce mali destek ve korumacılık başladı. Bunları sanayiye destek, giderek yerli iş gücünü, yaban- cı yatırımları geri çağırmaya (kapasite faz- lasını “dışarıda” imha ederek işsizlik ih- raç ederek) varacak ölçülerde koruma eğilimi gündeme geldi gelmeye de devam ediyor. Bu yüzden Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya’da Yunanistan’da koru- macılık gündeme gelirken karşılıklı “eko- nomik ulusalcılık” suçlamaları da duyul- maya başlıyor. Fransa otomotiv gibi stratejik sanayi dallarında şirketlere yardım için, yatı- rımlarını ülkeye geri getirme koşulunu ko- yuyor, yabancı sermayenin eline geç- melerini engellemek için birleşmelerini teşvik ediyor. Almanya Fransa’nın koru- macı uygulamalarından yakınırken Die Ze- it’in aktardığına göre 50 milyar Avro’luk bir paketi meclise sunuyor; eski otosu- nu hurdaya çıkararak yeni bir Alman oto- mobili alana 2500 Avro destek veriyor. Frankfurter Allgeimeine Zeitung da “Ulus- lararası Otomobil Milliyetçileri” başlıklı bir yorumda, “Ne mutlu anahtar ekonomiyim diyene” sözleriyle devlet desteğinden ya- rarlananlarla dalga geçiyor (14/02/09). (Çarşamba günü devam ediyorum: AB’nin önündeki iki seçenek…) DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Bu sırada Avrupa Birliği’nde… (I) Başbakan, partisinin TBMM grup toplantısında, ekonomiyle ilgili kimi verileri söyledikten sonra, “Sü- rekli ağlamayın, bütün krizlere rağmen hamdolsun bu rakamdayız deyin” diye devam ediyor. Rekor düzeyde işsizlik; son 18 yılın en düşük kapasite kullanımı; hızla azalan üretim ve yaygın- laşan yoksullaşma karşısında Başbakan “ham- dolsun deyin” diyebiliyor! Hamdolsun, dinsel göndermeleri de olan bir de- yim. Başbakan, “Elinizdekiyle yetinin, unutmayın o da olmayabilirdi ve onu verenlere teşekkür edin” de- meye getiriyor. Başbakan, “verenin” de “bu dün- yada” kendileri olduğunu üstü kapalı da olsa vur- guluyor. Teşekkürün yolu da, önce “hamdolsun” demekten, sonra da seçim sandığına gidip ken- disine oy vermekten geçiyor. Başbakan’ın bu duyarsızlığının altında yatan ana neden bu ülkenin siyasal yapısıdır. Bu noktayı, ya- şanan son bir örnekle de görmek gerekiyor. YSK (Yüksek Seçim Kurulu) tarafından yayım- lanan seçim takvimine göre geçen pazar, yani 8 Şu- bat “önseçim” günüydü. Siyasal partiler, yerel yö- netim adayları için o gün önseçim yapacaklardı. Ne oldu biliyor musunuz? Siyasal partilerin “tamamı”, yani, oy pusulasın- daki sıralamayla SHP, ANAP, MHP, LDP, DSP, DTP, İP, CHP, HÖP, BBP, BDP, MP, ÖDP, TKP, GP, DP, SP, AKP, BTP, EP, HYP, daha önce YSK’ye başvurdular ve “önseçim yapmayacakla- rını” bildirdiler (SHP, seçimlere katılmayacağını açık- ladı). Adayları genel başkan saptıyor. Aday adayları günlerce parti genel merkezlerinin önünde bekle- tiliyor; adaylıkların alınıp satıldığı konuşuluyor; kesinleşen adaylıklar akıl almaz bir tutumla geri alı- nıyor bir başkasına veriliyor; kısaca, partilileri “ezen”, kişiliksizleştiren bir aday saptama süreci yaşanıyor. “Hamdolsun kapitalizmi”nin demokrasisi de böyle işliyor; aday olabilen, “hamdolsun” diyor. Si- yasal partilerin üyeleri ve örgütleri, yerel yönetim adaylarının saptanmasına “karıştırılmıyor”. Onların aslında tek bir görevi var: Eğer genel başkan ta- rafından “delege” yapılırlarsa genel başkanlarını seçmek. Oysa demokratik kapitalist ülkelerde aday sap- tama sürecine, yalnız parti üyeleri değil, halk da ka- tılıyor. Ve oralarda başbakanlar ekonomik buna- lıma çözüm için ter döküyor! Hamdolsun siyaseti, hamdolsun kapitalizmiyle bütünleşik.. bunlar birbirini tamamlıyor. Eğer de- mokratik süreçler işleseydi, siyaset ve onun ürü- nü olan hükümet, yaşanan ağır ekonomik bunalım karşısında bu kadar duyarsız kalamaz ve topluma “Hamdolsun deyin” önerisi yapamazdı. Kaldı ki “hamdolsun” felsefesi, kapitalizmle uyuşmaz; ona ters düşer. Çünkü kapitalizm, “hamdolsun dememeye” dayanır. Geçmişte de hamdolsun demeyenler kapitalistleşti; dünyayı sömürdü; sömürüyor; kapitalistleşemeyenleri kö- leleştiriyor. Kuşkusuz Başbakan da bunu biliyor; yakın çevresinin “hamdolsun” demediğini de top- lum görüyor; “hamdolsun” davranışı toplumdan is- teniyor. Ayrıca, aylardır uyarılmasına karşın hükümet, eko- nominin düzelmesi yönünde yeterli girişimlerde bu- lunmuyor; toplumun “sesi çıkan” kesimlerinin de seslerine kulak tıkıyor; IMF karşıtı takılıyor. Hamdolsun kapitalizmine uygun olarak, eko- nomiyi canlandırmak amacıyla kimi illerde “beyaz eşya” ve “siyah kömür” dağıtılıyor. Bu durumda, hamdolsun kapitalizmini açıkla- mada ve yorumlamada ne Marx’ın, ne onun kar- şıtı sermaye yandaşlarının ve ne de bu ikili arasında yer alan ekonomistlerin çözümlemeleri yeterli olu- yor. Başbakan’ın ekonomiye yeni bir kuramsal kat- kı yaptığı anlaşılıyor! Aslında hamdolsun kapitalizmini açıklamak yi- ne Temel’e kalıyor. Bilirsiniz, ağır hasta olan Temel, son nefesini ve- rirken mezar taşına şu sözlerin yazılmasını istemiş: “‘Hastayim’ dedum… ‘Hastayim’ dedum… İnanmadunuz!… Bakun ne oldi?” Hamdolsun kapitalizminin ekonomi politiğinin, Şubat 2009 ortasındaki durumu kısaca budur!.. [email protected] Ekonomi Servisi - Türkiye Ziraat Odalarõ Birliği (TZOB) Genel Başkanõ Şemsi Bayraktar, ekonomik krizle birlikte çiftçinin traktör alamadõğõnõ, işçi çõkaran traktör fabrikalarõnõn ise kapanma noktasõna geldiğini belirtti. Bayraktar, yaptõğõ yazõlõ açõklama- da, kriz sonucu tarõmda girdi kullanõ- mõ ve mekanizasyon talebinin düştü- ğünü, 2008 yõlõnda traktör satõşlarõnõn yüzde 39 azaldõğõnõ belirtti. “Bu du- rum, sadece tarımı ve çiftçilerimizi değil, bu girdileri ve makineleri üreten sanayiyi de vuruyor” diyen Bayraktar, “2008’de traktör üretimi yüzde 26, traktör sa- tışları yüzde 39 azaldı. 2007’de 33 bin 538 adet olan traktör üretimi, 2008’de 24 bin 807 adet olurken, satış rakamla- rına bakıldığında, 2007’de 24 bin 41 olan traktör satışı, 2008’de 14 bin 621’e düştü” diye ko- nuştu. 2008 Ekim ayõ itibarõyla gübre fi- yatlarõnda yüzde 98-154 oranlarõnda artõş olduğunu belirten Bayraktar, söz konusu fiyat artõşlarõ nedeniyle 2008’de gübre kullanõmõnda yüzde 30’a yakõn bir azalma olduğunu vur- guladõ. Bayraktar, şu görüşleri dile getirdi: “Fiyatlardaki bu istikrarsızlık, çift- çiye ve tarımsal üretime zarar ve- recek. Kullanılamayan gübre, üre- tim ve verimde azalmaya yol açacak. Çiftçilerimizin sıkıntılarını hafifle- tebilmek için acilen zirai kredi borç- larının yeniden yapılandırılarak er- telenmesi ve tarımsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için sıfır faizli ye- ni kredi kullanabilmeleri gerek.” Türkiye Tarõm Kredi Kooperatifle- ri Merkez Birliği Genel Müdürü Bed- rettin Yıldırım, çiftçi borçlarõ ile il- gili olarak yeni bir af veya erteleme- nin söz konusu olmadõğõnõ belirtti. Yõldõrõm, “2008’de 36 il ve 243 il- çede meydana gelen kuraklıktan zarar gören Tarım Kredi Koope- ratifi ortağı 40 bin 515 çiftçinin bugüne kadar toplam 300 milyon TL borcu ertelenmiştir” dedi. Çiftçi ineğini kesiyor TEVFİK AKBAŞ AYDIN - Artan girdi fiyatlarõna karşõn süt fiyatlarõndaki düşüş nedeniyle üreticiler ahõrlarõnõ kapatõyor. Aydõn Veteriner He- kimler Odasõ Başkanõ Muharrem Uçmak- lıoğlu, “Son günlerde iyi süt veren onlar- ca cins ineğimiz maalesef kasaba götürü- lüp kesildi” dedi. Zor durumda olan çiftçi- nin ve süt üreticisinin süt fiyatlarõndaki dü- şüşle daha da zora girdiğini belirten Uç- maklõoğlu, “Artan yem fiyatlarına karşın düşen süt fiyatları nedeniyle işin içinden çıkamayan çiftçiler ineklerini kestirmeye başladı” dedi. Uçmaklõoğlu, şöyle konuştu: “Aydın’ı karış karış dolaşıyoruz. Süt üre- ticisi gerçekten çok zor durumda. Onlarca süt veren cins ineğimiz kasaba götürülüp kesildi. Süt fiyatlarının düşmesi nedeniy- le artık inek alan da yok.” Kriz her sektörü farklı etkiliyor Tüzmen: Korumacılık sorunları çözmez UŞAK (AA) - Türkiye Genç İşadamlarõ Konfede- rasyonu (TÜGİK) Genel Başkanõ Hazim Sesli, küresel ekonomik krizin finans sektörü başta ol- mak üzere otomotiv, otomotiv yan sanayi ve in- şaat sektöründe ciddi yaralar açtõğõnõ belirterek, “Sektörlerin tümüne bakıldığında, krizin et- kileri aynı oranda değil. Hatta turizm ve tekstil sektörlerinde ülkemiz olumlu anlamda etkilenecek” dedi. Hükümetin yeni iş alanlarõ açmasõ gerektiğini ifa- de eden Sesli, “Krizden masrafları kısarak çı- kamayız. Hükümet özellikle devam eden pro- jeleri durdurmamalı. İnşaat sektöründe yeni iş alanları açılmalı. Böylelikle piyasaya sıcak para akışı sağlanmalı” diye konuştu. Kongre’nin kabul ettiği pakette birey ve ailelere 233 milyar dolar ayrõldõ. ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON - ABD Başkanõ Barack Obama’nõn Kongre’de kabul edilen 787 mil- yar dolarlõk ekonomi teşvik paketini bu hafta imzalamasõ bekleniyor. 3.5 milyon kişiye istih- dam yaratmasõ hedefle- nen pakette yer alan ka- lemlerin dökümü şöy- le:  233 milyar dolar: Bi- rey ve ailelere çocuk vergi kredisi, eğitim ver- gi kredisi, ev ve araba satõn almak için teşvik- ler.  23 milyar dolar: Eği- tim ve yoksul bölgelere yönelik hizmetler için eyaletlere kredi.  21 milyar dolar: Ye- nilenebilir enerji yatõ- rõmlarõ için teşvikler.  10 milyar dolar: İş- letmeler için teşvikler.  114 milyar dolar: Sağlõk sistemi için fe- deral yardõm.  78 milyar dolar: İşsiz insanlara yönelik prog- ramlar.  106 milyar dolar: Eği- tim ve stajlar için prog- ramlar.  48 milyar dolar: Oto- yol ve köprü inşaatlarõ.  44 milyar dolar: Elek- trik şebekelerinin yeni- lenmesi.  41 milyar dolar: Alt- yapõ, su ve çevre proje- leri.  29 milyar dolar: Sağ- lõk, bilim ve araştõrma.  13 milyar dolar: Ko- nut programlarõ.  27 milyar dolar: Yok- sullara yönelik diğer programlar. Ekonomi Servisi - Macaristan’õn, başkent Budapeşte’den sonra en büyük kenti olan Debrecen ve çevresindeki yerleşim birimlerinde, küresel ekonomik kriz nedeniyle 2 bin kişi işten çõkarõldõ. Macaristan iş kurumu yetkilileri, bu bölgede faaliyet gösteren 41 şirketin kendilerine başvurarak toplam 2 bin çalõşanõn işine son vereceklerini bildirdiklerini açõkladõ. Macaristan’da işsizlik oranõnõn en yüksek olduğu doğu bölgesindeki işsizlik, ülke geneli olan yüzde 8’in çok üstünde seyrederken, bu oran her geçen gün daha da yukarõlara tõrmanõyor. Gübre kullanõmõ yüzde 30, traktör satõşlarõ yüzde 39 düştü, çiftçiye yeniden saban göründü Traktör bile lüks oldu 787 milyar dolarlõk teşvik paketinde öncelikli hedef istihdamõ artõrmak Obama’nınpaketindeyokyok 2 bin yeni işsiz MACARİSTAN MOSKOVA (AA) - Devlet Bakanõ Kürşad Tüz- men, küresel krizle birlikte ortaya çõkan korumacõ politikalarõn dünya ticaretindeki durgunluğu ka- lõcõ hale getirebileceğini söyledi. Tüzmen, “2009’da dünya ticaretinin yüzde 2 kü- çülmesi beklenmekte. Piyasalar şimdiye kadar görülmemiş ölçüde fonlanmasına rağmen enerji, metal ve gıda fiyatları hızla gerilemekte” dedi. Devlet Bakanõ Tüzmen, “Bu dönemde bi- ze düşen görev, ortak ticaret ve yatırım pro- jeleri ile ayakta durmak” dedi. Tarõmsal üretimde artan maliyetler gübreden mazota kadar tüm girdi kullanõmlarõnõ da vurdu. Traktör satõşlarõ 24 binli rakamlardan 14 binli rakamlara gerileyince traktör fabrikalarõ da kapanma noktasõna geldi. Obama’nın paketi bu hafta imzalayacağı belirtiliyor. (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle