Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
16 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
‘Hamdolsun’ Kapitalizmi
Kapitalizmin tarihinin belki de en bü-
yük küresel ekonomik krizi tüm şiddetiyle
devam ederken tüm dikkatler öncelikle
ABD, sonra da Çin üzerinde yoğunlaş-
mıştı. Halbuki, 16.8 trilyon dolarlık gay-
ri safi hasılasıyla dünyanın en büyük
ekonomisini oluşturan Avrupa Birliği de
çok ciddi sorunlarla karşı karşıyaydı.
AB’nin sorunlarının şimdi, “bugüne ka-
dar hep” yumuşak havalarda yoluna de-
vam eden “Birlik süreci bu basınçlara da-
yanabilecek mi” sorusuyla nihayet ilgi
çekmeye başladığını görüyoruz.
‘Ekonomi
kontrolden çıkmazsa…’
Avrupa Birliği sürecinin devam ede-
bilmesi için birleşik pazarın varlığını ko-
ruması, ekonomik bütünleşmenin ilerle-
mesi gerekiyor. Buna karşılık, AB bölgesi
ülkelerinin, en azından sürecin çekirde-
ğini oluşturan Almanya, Fransa, İngilte-
re, İtalya ve İspanya’nın krize karşı ortak
bir tepki, eşgüdümlü politikalar geliştir-
mediklerini görüyoruz.
Üstelik, Financial Times, Le Monde, Der
Spiegel gibi yayınların geçen hafta yo-
rumlarında dikkat çektikleri gibi, “herke-
sin kendi başının çaresine bakmaya” yö-
nelmesi nedeniyle hem birleşik pazarın
hem de ekonomik bütünleşme sürecinin
geleceği üzerinde devasa bir soru işareti
oluştu. Başta Almanya, Fransa, İngilte-
re olmak üzere AB ülkelerinin hükümet-
lerinin, önce mali piyasalarda sonra da gi-
derek sanayi sektöründe, stratejik fir-
maları destekleme eğilimi, giderek ken-
di ülkesindeki iş olanaklarını ve piyasa-
ları koruma eğilimine dönüşmeye başla-
dı.
Financial Times’dan Richard Milne’in
14 ekonomi yazarının katkılarıyla hazır-
ladığı ayrıntılı araştırmada işaret ettiği gi-
bi “böyle bir korumacılık Avrupa’yı eko-
nomik, siyasi ve yasal sınavlarla karşı kar-
şıya getiriyor”. Ancak, Avrupa Politika-
ları Çalışmaları Merkezi’nden (Centre
For European Policy Studies) Daniel
Gross’a göre “Banka piyasalarının bü-
tünleşme sürecinde yaşanan parçalanma
çok büyük hasar yaratarak gelişmeleri 10
yıl geriye itecek, ama bu 30 yıllık bir za-
rar olmayacak. Diğer korumacılık ön-
lemlerinin marjinal kalacağını göreceğiz;
eğer ekonomik gelişmeler tümüyle de-
netimden çıkmazsa…” (12/02/09).
Geçen hafta açıklanan veriler ekono-
mik gelişmelerin de denetimden çıkma-
ya başladığını düşündürüyordu.
‘Çapı ve hızı tamamen yeni…’
Hafta ortasında bir Financial Times De-
utchland analizi, AB ülkelerinde inşaat ve
imalat sanayisinin çok zor durumda ol-
duğunu ileri sürdü. Perşembe günü Der
Spiegel Avrupa Birliği ekonomisiyle ilgi-
li verileri toplayan Eurostat’a dayanarak
“Avrupa sanayisindeki çöküşün bekle-
nenden daha kö-
tü.. çapının ve hı-
zının tamamen
yeni.. olduğunu”,
FT-D’nin yoru-
munda haklı çık-
tığını vurguluyor-
du. AB toplam
sanayi üretimi
aralık ayında, ka-
sım ayına göre
yüzde 2.6, bir ön-
ceki yıla göre yüz-
de 12 düşmüş.
Financial Times’ın
cuma günü aktardığına göre Avro bölgesi
ülkeleri 50 yılın en kötü ekonomik geri-
lemesini yaşıyorlar. Geçen yılın ekonomik
gerilemesi sanılandan çok daha derinmiş;
Avro ülkelerinin toplam gayri safi hasıla-
sı geçen yılın dördüncü üç aylık döne-
minde yüzde 1.5 gerilemiş. Bu gerile-
menin arkasındaki en önemli etken Alman
ekonomisindeki ani bozulma, GSMH’de-
ki yüzde 2.1’lik gerilemeymiş. Alman
ekonomisindeki bu hızlı gerilemenin ar-
kasındaysa, Sueddeustche gazetesinin
“Almanya Resesyonda” başlıklı yoru-
munda vurgulandığı gibi, küresel eko-
nomik krizin etkileri var. Sueddeutsche,
Almanya’nın son altı yıldır dünyanın ih-
racat lideri olduğunu, küreselleşmeden
herkesten fazla yararlandığını, şimdi,
bunun fiyatını ödediğini yazıyordu. Diğer
bir deyişle Sueddeutche ihracata daya-
lı modelin Almanya için de tükendiğini
vurguluyor.
Yine Aşırı
üretim/birikim sorunu…
Almanya ve AB de, Asya ülkeleri, Çin,
ABD gibi, tüm dünya çapında tüketimi (ti-
caret için gerekli talebi) destekleyen
kredi köpüğünün delinmesiyle birlikte
ayaklarının altındaki zeminin hızla kay-
dığını görüyor. Kredi köpüğü sayesinde
ayakta kalmanın ötesinde, birbirleriyle re-
kabet ederken kâr ihtirasıyla, var olan
kapasiteye yenisini eklemeye devam
eden sermaye
grupları şimdi es-
kisinden daha
büyük bir atıl
kapasite soru-
nuyla karşılaşı-
yorlar.
Hem bu krizin
hem de kredi kö-
püğünün bu
kapasite fazlası
(aşırı üretim/biri-
kim) sorunuyla il-
gisini geçmişte
birçok kez vur-
gulamıştık. Bu krizden çıkabilmek, çık-
maya başlayabilmek için (gerekli ama ye-
terli olmayan önkoşul olarak) öncelikle
bu kapasite fazlasının imha edilmesi, bu
kapasitede temsil edilen sermayenin
yok olması gerekiyor. Aşırı üretim ve bi-
rikim sorunu karşımıza bir madalyonun iki
yüzü gibi, sanayide fazla kapasite/eksik
talep, finansta kredi köpüğü, karşılıksız
alacaklar olarak çıkıyor… Bir madalyonun
iki yüzü çünkü bir, ancak öbürüyle var ola-
biliyor.
Korumacılık eğilimlerinin arkasındaki
belirleyici etken de işte krizin bu özelli-
ğinden kaynaklanıyor. Sorun aslında
çok basit ve bir o kadar da korkutucu: Bu
fazla kapasite yok olacak, olacak ama bu,
çoğu kez stratejik (ulusal savunma, em-
peryalist etkinlik için gerekli) sanayilerin
yıkımı, işsizlikte şok artışlar, böylece ta-
lep daralırken daha derin yoksullaşma an-
lamına geliyor. Bu sonuncusuysa Yuna-
nistan, Baltık ülkeleri, İngiltere ve Fran-
sa’da ilk örneklerini görmeye başladığı-
mız gibi sınıf savaşlarının sertleşerek
verili iktidar yapılarını tehdit etmeye baş-
laması demek. Hiçbir ülkenin hükümeti
böyle bir siyasi, ekonomik karmaşıklıkla
karşı karşıya kalmak istemiyor; kendi stra-
tejik sanayilerini, iş gücünü korumak
için önlem almaya başlıyor. Önce bunları
mali olarak destekliyor (finansal koru-
macılık), sonra talebi güçlendirmek için
piyasaya kaynak aktarmaya başlıyor.
Ancak bu yolla yaratılan talebin ithalata
yönelmesini de önlemek (dolayısıyla
başka ülkelerin ekonomik siyasi yapıla-
rını desteklemiş olmamak) için giderek iç
pazarı koruyan önlemler gündeme geli-
yor.
AB ülkeleri krize de benzer bir biçim-
de tepki veriyorlar. Önce mali destek ve
korumacılık başladı. Bunları sanayiye
destek, giderek yerli iş gücünü, yaban-
cı yatırımları geri çağırmaya (kapasite faz-
lasını “dışarıda” imha ederek işsizlik ih-
raç ederek) varacak ölçülerde koruma
eğilimi gündeme geldi gelmeye de devam
ediyor.
Bu yüzden Fransa, Almanya, İngiltere,
İtalya, İspanya’da Yunanistan’da koru-
macılık gündeme gelirken karşılıklı “eko-
nomik ulusalcılık” suçlamaları da duyul-
maya başlıyor.
Fransa otomotiv gibi stratejik sanayi
dallarında şirketlere yardım için, yatı-
rımlarını ülkeye geri getirme koşulunu ko-
yuyor, yabancı sermayenin eline geç-
melerini engellemek için birleşmelerini
teşvik ediyor. Almanya Fransa’nın koru-
macı uygulamalarından yakınırken Die Ze-
it’in aktardığına göre 50 milyar Avro’luk
bir paketi meclise sunuyor; eski otosu-
nu hurdaya çıkararak yeni bir Alman oto-
mobili alana 2500 Avro destek veriyor.
Frankfurter Allgeimeine Zeitung da “Ulus-
lararası Otomobil Milliyetçileri” başlıklı bir
yorumda, “Ne mutlu anahtar ekonomiyim
diyene” sözleriyle devlet desteğinden ya-
rarlananlarla dalga geçiyor (14/02/09).
(Çarşamba günü devam ediyorum:
AB’nin önündeki iki seçenek…)
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Bu sırada Avrupa Birliği’nde… (I)
Başbakan, partisinin TBMM grup toplantısında,
ekonomiyle ilgili kimi verileri söyledikten sonra, “Sü-
rekli ağlamayın, bütün krizlere rağmen hamdolsun
bu rakamdayız deyin” diye devam ediyor.
Rekor düzeyde işsizlik; son 18 yılın en düşük
kapasite kullanımı; hızla azalan üretim ve yaygın-
laşan yoksullaşma karşısında Başbakan “ham-
dolsun deyin” diyebiliyor!
Hamdolsun, dinsel göndermeleri de olan bir de-
yim. Başbakan, “Elinizdekiyle yetinin, unutmayın o
da olmayabilirdi ve onu verenlere teşekkür edin” de-
meye getiriyor. Başbakan, “verenin” de “bu dün-
yada” kendileri olduğunu üstü kapalı da olsa vur-
guluyor. Teşekkürün yolu da, önce “hamdolsun”
demekten, sonra da seçim sandığına gidip ken-
disine oy vermekten geçiyor.
Başbakan’ın bu duyarsızlığının altında yatan ana
neden bu ülkenin siyasal yapısıdır. Bu noktayı, ya-
şanan son bir örnekle de görmek gerekiyor.
YSK (Yüksek Seçim Kurulu) tarafından yayım-
lanan seçim takvimine göre geçen pazar, yani 8 Şu-
bat “önseçim” günüydü. Siyasal partiler, yerel yö-
netim adayları için o gün önseçim yapacaklardı.
Ne oldu biliyor musunuz?
Siyasal partilerin “tamamı”, yani, oy pusulasın-
daki sıralamayla SHP, ANAP, MHP, LDP, DSP,
DTP, İP, CHP, HÖP, BBP, BDP, MP, ÖDP, TKP,
GP, DP, SP, AKP, BTP, EP, HYP, daha önce
YSK’ye başvurdular ve “önseçim yapmayacakla-
rını” bildirdiler (SHP, seçimlere katılmayacağını açık-
ladı).
Adayları genel başkan saptıyor. Aday adayları
günlerce parti genel merkezlerinin önünde bekle-
tiliyor; adaylıkların alınıp satıldığı konuşuluyor;
kesinleşen adaylıklar akıl almaz bir tutumla geri alı-
nıyor bir başkasına veriliyor; kısaca, partilileri
“ezen”, kişiliksizleştiren bir aday saptama süreci
yaşanıyor.
“Hamdolsun kapitalizmi”nin demokrasisi de
böyle işliyor; aday olabilen, “hamdolsun” diyor. Si-
yasal partilerin üyeleri ve örgütleri, yerel yönetim
adaylarının saptanmasına “karıştırılmıyor”. Onların
aslında tek bir görevi var: Eğer genel başkan ta-
rafından “delege” yapılırlarsa genel başkanlarını
seçmek.
Oysa demokratik kapitalist ülkelerde aday sap-
tama sürecine, yalnız parti üyeleri değil, halk da ka-
tılıyor. Ve oralarda başbakanlar ekonomik buna-
lıma çözüm için ter döküyor!
Hamdolsun siyaseti, hamdolsun kapitalizmiyle
bütünleşik.. bunlar birbirini tamamlıyor. Eğer de-
mokratik süreçler işleseydi, siyaset ve onun ürü-
nü olan hükümet, yaşanan ağır ekonomik bunalım
karşısında bu kadar duyarsız kalamaz ve topluma
“Hamdolsun deyin” önerisi yapamazdı.
Kaldı ki “hamdolsun” felsefesi, kapitalizmle
uyuşmaz; ona ters düşer. Çünkü kapitalizm,
“hamdolsun dememeye” dayanır. Geçmişte de
hamdolsun demeyenler kapitalistleşti; dünyayı
sömürdü; sömürüyor; kapitalistleşemeyenleri kö-
leleştiriyor. Kuşkusuz Başbakan da bunu biliyor;
yakın çevresinin “hamdolsun” demediğini de top-
lum görüyor; “hamdolsun” davranışı toplumdan is-
teniyor.
Ayrıca, aylardır uyarılmasına karşın hükümet, eko-
nominin düzelmesi yönünde yeterli girişimlerde bu-
lunmuyor; toplumun “sesi çıkan” kesimlerinin de
seslerine kulak tıkıyor; IMF karşıtı takılıyor.
Hamdolsun kapitalizmine uygun olarak, eko-
nomiyi canlandırmak amacıyla kimi illerde “beyaz
eşya” ve “siyah kömür” dağıtılıyor.
Bu durumda, hamdolsun kapitalizmini açıkla-
mada ve yorumlamada ne Marx’ın, ne onun kar-
şıtı sermaye yandaşlarının ve ne de bu ikili arasında
yer alan ekonomistlerin çözümlemeleri yeterli olu-
yor. Başbakan’ın ekonomiye yeni bir kuramsal kat-
kı yaptığı anlaşılıyor!
Aslında hamdolsun kapitalizmini açıklamak yi-
ne Temel’e kalıyor.
Bilirsiniz, ağır hasta olan Temel, son nefesini ve-
rirken mezar taşına şu sözlerin yazılmasını istemiş:
“‘Hastayim’ dedum… ‘Hastayim’ dedum…
İnanmadunuz!… Bakun ne oldi?”
Hamdolsun kapitalizminin ekonomi politiğinin,
Şubat 2009 ortasındaki durumu kısaca budur!..
yakupkepenek06@hotmail.com
Ekonomi Servisi - Türkiye Ziraat
Odalarõ Birliği (TZOB) Genel Başkanõ
Şemsi Bayraktar, ekonomik krizle
birlikte çiftçinin traktör alamadõğõnõ,
işçi çõkaran traktör fabrikalarõnõn ise
kapanma noktasõna geldiğini belirtti.
Bayraktar, yaptõğõ yazõlõ açõklama-
da, kriz sonucu tarõmda girdi kullanõ-
mõ ve mekanizasyon talebinin düştü-
ğünü, 2008 yõlõnda traktör satõşlarõnõn
yüzde 39 azaldõğõnõ belirtti. “Bu du-
rum, sadece tarımı ve çiftçilerimizi
değil, bu girdileri ve makineleri
üreten sanayiyi de vuruyor” diyen
Bayraktar, “2008’de traktör
üretimi yüzde 26, traktör sa-
tışları yüzde 39 azaldı. 2007’de
33 bin 538 adet olan traktör
üretimi, 2008’de 24 bin 807
adet olurken, satış rakamla-
rına bakıldığında, 2007’de 24
bin 41 olan traktör satışı,
2008’de 14 bin 621’e düştü” diye ko-
nuştu.
2008 Ekim ayõ itibarõyla gübre fi-
yatlarõnda yüzde 98-154 oranlarõnda
artõş olduğunu belirten Bayraktar, söz
konusu fiyat artõşlarõ nedeniyle
2008’de gübre kullanõmõnda yüzde
30’a yakõn bir azalma olduğunu vur-
guladõ.
Bayraktar, şu görüşleri dile getirdi:
“Fiyatlardaki bu istikrarsızlık, çift-
çiye ve tarımsal üretime zarar ve-
recek. Kullanılamayan gübre, üre-
tim ve verimde azalmaya yol açacak.
Çiftçilerimizin sıkıntılarını hafifle-
tebilmek için acilen zirai kredi borç-
larının yeniden yapılandırılarak er-
telenmesi ve tarımsal faaliyetlerini
sürdürebilmeleri için sıfır faizli ye-
ni kredi kullanabilmeleri gerek.”
Türkiye Tarõm Kredi Kooperatifle-
ri Merkez Birliği Genel Müdürü Bed-
rettin Yıldırım, çiftçi borçlarõ ile il-
gili olarak yeni bir af veya erteleme-
nin söz konusu olmadõğõnõ belirtti.
Yõldõrõm, “2008’de 36 il ve 243 il-
çede meydana gelen kuraklıktan
zarar gören Tarım Kredi Koope-
ratifi ortağı 40 bin 515 çiftçinin
bugüne kadar toplam 300 milyon
TL borcu ertelenmiştir” dedi.
Çiftçi
ineğini
kesiyor
TEVFİK AKBAŞ
AYDIN - Artan girdi fiyatlarõna karşõn süt
fiyatlarõndaki düşüş nedeniyle üreticiler
ahõrlarõnõ kapatõyor. Aydõn Veteriner He-
kimler Odasõ Başkanõ Muharrem Uçmak-
lıoğlu, “Son günlerde iyi süt veren onlar-
ca cins ineğimiz maalesef kasaba götürü-
lüp kesildi” dedi. Zor durumda olan çiftçi-
nin ve süt üreticisinin süt fiyatlarõndaki dü-
şüşle daha da zora girdiğini belirten Uç-
maklõoğlu, “Artan yem fiyatlarına karşın
düşen süt fiyatları nedeniyle işin içinden
çıkamayan çiftçiler ineklerini kestirmeye
başladı” dedi. Uçmaklõoğlu, şöyle konuştu:
“Aydın’ı karış karış dolaşıyoruz. Süt üre-
ticisi gerçekten çok zor durumda. Onlarca
süt veren cins ineğimiz kasaba götürülüp
kesildi. Süt fiyatlarının düşmesi nedeniy-
le artık inek alan da yok.”
Kriz her sektörü
farklı etkiliyor
Tüzmen: Korumacılık
sorunları çözmez
UŞAK (AA) - Türkiye Genç İşadamlarõ Konfede-
rasyonu (TÜGİK) Genel Başkanõ Hazim Sesli,
küresel ekonomik krizin finans sektörü başta ol-
mak üzere otomotiv, otomotiv yan sanayi ve in-
şaat sektöründe ciddi yaralar açtõğõnõ belirterek,
“Sektörlerin tümüne bakıldığında, krizin et-
kileri aynı oranda değil. Hatta turizm ve
tekstil sektörlerinde ülkemiz olumlu anlamda
etkilenecek” dedi.
Hükümetin yeni iş alanlarõ açmasõ gerektiğini ifa-
de eden Sesli, “Krizden masrafları kısarak çı-
kamayız. Hükümet özellikle devam eden pro-
jeleri durdurmamalı. İnşaat sektöründe yeni
iş alanları açılmalı. Böylelikle piyasaya sıcak
para akışı sağlanmalı” diye konuştu.
Kongre’nin
kabul ettiği pakette
birey ve ailelere
233 milyar
dolar ayrõldõ.
ELÇİN POYRAZLAR
WASHINGTON -
ABD Başkanõ Barack
Obama’nõn Kongre’de
kabul edilen 787 mil-
yar dolarlõk ekonomi
teşvik paketini bu hafta
imzalamasõ bekleniyor.
3.5 milyon kişiye istih-
dam yaratmasõ hedefle-
nen pakette yer alan ka-
lemlerin dökümü şöy-
le:
233 milyar dolar: Bi-
rey ve ailelere çocuk
vergi kredisi, eğitim ver-
gi kredisi, ev ve araba
satõn almak için teşvik-
ler.
23 milyar dolar: Eği-
tim ve yoksul bölgelere
yönelik hizmetler için
eyaletlere kredi.
21 milyar dolar: Ye-
nilenebilir enerji yatõ-
rõmlarõ için teşvikler.
10 milyar dolar: İş-
letmeler için teşvikler.
114 milyar dolar:
Sağlõk sistemi için fe-
deral yardõm.
78 milyar dolar: İşsiz
insanlara yönelik prog-
ramlar.
106 milyar dolar: Eği-
tim ve stajlar için prog-
ramlar.
48 milyar dolar: Oto-
yol ve köprü inşaatlarõ.
44 milyar dolar: Elek-
trik şebekelerinin yeni-
lenmesi.
41 milyar dolar: Alt-
yapõ, su ve çevre proje-
leri.
29 milyar dolar: Sağ-
lõk, bilim ve araştõrma.
13 milyar dolar: Ko-
nut programlarõ.
27 milyar dolar: Yok-
sullara yönelik diğer
programlar.
Ekonomi Servisi -
Macaristan’õn,
başkent
Budapeşte’den sonra
en büyük kenti olan
Debrecen ve
çevresindeki yerleşim
birimlerinde, küresel
ekonomik kriz
nedeniyle 2 bin kişi
işten çõkarõldõ.
Macaristan iş kurumu
yetkilileri, bu
bölgede faaliyet
gösteren 41 şirketin
kendilerine
başvurarak toplam 2
bin çalõşanõn işine
son vereceklerini
bildirdiklerini
açõkladõ.
Macaristan’da
işsizlik oranõnõn en
yüksek olduğu doğu
bölgesindeki işsizlik,
ülke geneli olan
yüzde 8’in çok
üstünde seyrederken,
bu oran her geçen
gün daha da
yukarõlara
tõrmanõyor.
Gübre kullanõmõ yüzde 30, traktör satõşlarõ yüzde 39 düştü, çiftçiye yeniden saban göründü
Traktör bile lüks oldu
787 milyar dolarlõk teşvik paketinde öncelikli hedef istihdamõ artõrmak
Obama’nınpaketindeyokyok
2 bin
yeni
işsiz
MACARİSTAN
MOSKOVA (AA) - Devlet Bakanõ Kürşad Tüz-
men, küresel krizle birlikte ortaya çõkan korumacõ
politikalarõn dünya ticaretindeki durgunluğu ka-
lõcõ hale getirebileceğini söyledi.
Tüzmen, “2009’da dünya ticaretinin yüzde 2 kü-
çülmesi beklenmekte. Piyasalar şimdiye kadar
görülmemiş ölçüde fonlanmasına rağmen
enerji, metal ve gıda fiyatları hızla gerilemekte”
dedi. Devlet Bakanõ Tüzmen, “Bu dönemde bi-
ze düşen görev, ortak ticaret ve yatırım pro-
jeleri ile ayakta durmak” dedi.
Tarõmsal üretimde artan
maliyetler gübreden mazota
kadar tüm girdi
kullanõmlarõnõ da vurdu.
Traktör satõşlarõ 24 binli
rakamlardan 14 binli
rakamlara gerileyince traktör
fabrikalarõ da kapanma
noktasõna geldi.
Obama’nın paketi
bu hafta imzalayacağı
belirtiliyor. (AP)