21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN [email protected] DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ BirYandaAçlık,BirYanda AşırıTüketimveİsraf 7-18 Aralık Kopenhag İklim Zirvesi’nin küresel ısınmanın frenlenmesi gibi son derecede karmaşık ve çok boyutlu yaşamsal önemde bir sorunun çözümüne yönelik olmaktan çok durumu kurtarmayı amaçlayan herhangi bir ciddi angajmandan bütünüyle yoksun, sadece üç sayfalık göstermelik bir deklarasyonla sonuçlanması, zirvenin yarattığı derin düş kırıklığının önde gelen kanıtları arasında yer almaktadır. 19 Aralık’ta zorlanarak 192 ülkeden sadece yirmi beşinin katılımıyla kaleme alınan söz konusu metin çok sayıda gözlemcinin de altını çizdiği gibi küresel ısınmadan sorumlu sera etkili gaz salımlarının 1990 düzeyine göre 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltılması hedefini bütünüyle ıskalamış görülmektedir. Uzmanların büyük çoğunluğuna göre karbondioksit salımlarının 2050 yılına kadar sadece bu oranda azaltılması küresel ısınmanın 2 derecenin altında kalmasını sağlayabilecektir. Buna karşılık 2 derecenin üzerindeki bir ısınma ise kaçınılmaz bir biçimde büyük doğa felaketlerine yol açacaktır. Standford Üniversitesi profesörlerinden ve dünya vizyonuna bilim ve kültürün de katılmasını öneren az sayıdaki çağdaş felsefecilerden biri olan Michel Serres’e göre Kopenhag Zirvesi’nin başarısızlığı küresel ısınma gibi yaşamsal bir sorunda devlet başkanlarının gezegenin çıkarlarından çok kendi ulusal çıkarlarını savunmalarından kaynaklanmaktadır. On iki gün süren yoğun tartışmalar Michel Serres’in yukarıdaki yargısını doğrulaması bir yana çözümü bir başka bahara ertelenen sorunun ilerdeki zirvelerde de çözüme ulaştırılmasının kolay olmayacağını ortaya koymaktadır. Felsefeci Serres, biraz da bu yüzden “İklim zirvesine Gezegeni davet etmeyi unutmuşlar” demek zorunda kalmıştır. Ayrıca “zirveye karşı” düzenlenen “Klimaforumun” vurguladığı skandal boyutlarındaki aşırı tüketim ve onun tetiklediği sorumsuz israfta daha fazla kâr olanağı gören ayrıcalıklı küresel elitin belirleyici rolünün zirvenin başarısızlığının önde gelen nedenleri arasında yer aldığı savı da göz ardı edilmemelidir. Zirvenin başarısızlığından hoşnut olanlar da yok değil. Petrol üreticisi ülkeler (OPEC), sera etkili karbondioksit salımında başı çekenler bunlar arasında. Bilimsel verilerin 2050’ye kadar 2 derecelik bir artış sağlanamadığı durumda doğa felaketlerinin artacağı uyarısına kulak tıkayanlar, bu konuda fazla beklemeyeceklerdir. Nitekim küresel ısınmanın yansımaları arasında yer alan taşkınlar, açlığı tetikleyen kuraklık türü felaketler şu anda kapıdadır. Gezegende milyarı aşkın insan açlık felaketinin pençesindedir. Geçen 16-18 Kasım’da Roma’da BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO tarafından düzenlenen “Açlık Her Zaman” adını taşıyan toplantıda açlığın, finansal krizin de etkisiyle şimdiye kadar benzerinin görülmediği düzeylere tırmanarak 1milyar sınırını aştığı ve buna acil olarak çare bulunması dile getirilmiştir. BM Gıda Hakkı Raportörü Olivier Schutter’e göre 2008’de “Gıda isyanlarına” yol açan gıda krizinin bir benzerinin yaşanması için bugün tüm koşullar hazırdır. Raportöre göre bunun yatırımların azlığı, zengin ülkelerin bu konudaki taahhütlerini zamanında yerine getirmemeleri, spekülatörlerin gıda fiyatları üzerindeki etik dışı oyunları, Dünya Bankası ve IMF’nin gıdaya dönük tarımı ve küçük çiftçiyi ortadan kaldıran dayatmaları var. Ama açlığın önde gelen nedenleri arasında yine de küresel ısınma başı çekmekte, gıda hakkı ve güvenliği için en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Zengin ülkeler aşırı kâr amacıyla aşırı tüketimi körüklerken aynı zamanda aşırı israfı da tetiklemektedirler. Bir Amerikan bilimsel dergisine bakılırsa Birleşik Devletler’de halka sunulan gıdanın yüzde 40’ı çöpe atılmaktadır. Bu aynı zamanda ülkede tüketilen içme suyunun üçte birinin de çöpe giden gıdanın hazırlanmasında kulanıldığı için boşa gittiği anlamına gelmektedir. Süpermarketlerde ve tüketicilerdeki bu israfa karşın yoksul ülkelerde üreticiler hasat, ulaşım ve sağlıklı depolama olanaklarından yoksun durumdadırlar. Her iki durumda da kaynaklar (su, enerji, gübre) boş yere tüketilmekte, dahası bir de sera etkili gaz salımlarıyla küresel ısınmaya katkı sağlamaktadır. Kamu örgütü WRAP’ın hesaplamalarına göre sözü edilen israfın önlenmesi olanaksız değil. İsrafın temelini gıdaların zamanında tüketilmemesi, ihtiyacı aşan miktarlarda üretilmesidir. İsraf yılda 13 milyar Avro düzeyindedir (Aile başına yılda 530 Avro). Günde bir doların altında yaşayan, yaşam boyu açlıkla boğuşan, günde 5 litre suyla her ihtiyacını gidermek zorunda olan milyarlarca insanın yaşadığı bir dünyada onca hesapsız tüketim, onca sorumsuz israf, onca umursamazlık, tasarlanmış bir cinayetle eşanlamlıdır. İran’õn kusurlu anayasasõnõn mimarõ, rejim muhalifi olarak öldü Muntazeri neyi simgeliyordu? MASSOUMEH TORFEH* İran’da önceki pazar günü ölen saygõn Ulu Ayetullah Hüseyin Ali Muntazeri’nin ailesi, takipçileri ve yardõmcõlarõnõn vefat nedeniyle yas tutmasõna izin verilmedi. Makamõnõn olduğu Kum’da ve doğum yeri İsfahan’daki iki anma töreni, güvenlik güçlerinin ve sivil kõyafetli canilerin meydanõ doldurmasõ nedeniyle ertelenmek zorunda kalõndõ. Yetkililer ayrõca, bugüne kadar büyük saygõ gören politik oyunculardan (eski Cumhurbaşkanõ) Ekber Haşimi Rafsancani, (eski Cumhurbaşkanõ) Muhammed Hatemi, (eski Başbakan) Mir Hüseyin Musavi ve (eski Meclis Başkanõ) Mehdi Kerrubi’yi ihanetle suçlayarak yargõlayõp hapse göndermekle tehdit ettiler. “Yeşil hareketin” lideri Musavi’yi, kurucusu olduğu İran Güzel Sanatlar Akademisi’nin başõndan aldõlar. Ayetullah Muntazeri’nin taraftarlarõ fikirlerini, onun konuşmalarõnda ve açõk mektuplarõnda İslam Cumhuriyeti’ne yönelik keskin eleştirilerinden alõyor. Ulu Ayetullah olarak, yüce lider Ayetullah Ali Hamaney’den daha yüksek bir dini rütbeye sahipti. Bu İslam âlimliği sayesinde, gerekli İslami vasõflarõ taşõmadõğõ ve liderlik tarzõnõn “zalimce” olduğu gerekçeleriyle dini lider Ali Hamaney’in otoritesini sorguladõ. Muntazeri’nin makamõnõ kapattõlar ve onu 5 yõl boyunca ev hapsinde tuttular. Ama onu susturamadõlar. Defalarca rejimi eleştiren gözüpek açõklamalar yaptõ. Sõkõ önlemlerin tam ortasõnda, Muntazeri, haziran ayõnda yapõlan devlet başkanlõğõ seçimini “hileli” olarak kõnayõnca, “toz taneleri gibi kenara süpürülen” göstericilerin çoğu rahat bir nefes aldõ. Muntazeri sözünü esirgemedi. İnternet sitesindeki açõk mektubunda, “Devam eden zalimlik, hapse atma, itirafa zorlama ve göstermelik yargılamalarla bu hükümet İslami olamaz” dedi. En çok gönderme yapõlan son cümlesi ise şöyleydi: “Bu hükümet ne İslamidir ne de cumhuriyet.” Yetkilileri kaygõlandõran, onun eleştirilerinin, birçoğu Devrim Muhafõzlarõ ve Besic milisleri gibi İslam Cumhuriyeti’nin politik mekanizmalarõ içinde olan yüz binlerce kişiyi etkileyebilecek olmasõydõ. Eylemlerdeki Hamaney karşõtõ sloganlarla şaşkõna dönen yetkililer, Hamaney yanlõsõ gösteriler örgütlemeye başladõ. Ne var ki, Muntazeri, kurulmasõna yardõmcõ olduğu rejimin düşmanõ olarak öldü. Hem de, tüm gücü yüce (dini) lidere veren İran liderlik yapõsõnõn başlõca tasarõmcõsõ olarak. Daha sonralarõ yanlõş yaptõğõnõ söylemesine rağmen, muhalefet biliyor ki, 30 yõldõr reformu engelleyen bu güçlü makam. Yüce lider tüm kararlarda en son karar hakkõna sahip. İran anayasasõnõn öngördüğü güçler ayrõlõğõ, yüce lidere gelince ortadan kalkõyor. O şaşmaz olarak, aldõğõ tüm kararlar onun bakõş açõsõna göre İslam’õn yararõna olarak görülüyor. Muntazeri’nin beklendiği gibi 1989 yõlõnda yüce lider olmasõ durumunda farklõ davranõp davranmayacağõ sorusu ise ortada duruyor. Bu yüzden, yüz binlerce hükümet karşõtõ gösterici, Ayetullah Muntazeri için yas tutmak üzere toplandõklarõnda aslõnda kendi hareketlerinin bir liderinin kaybõ için değil, rejimin güçlü bir muhalifinin kaybõ için yas tutuyorlar. Hepsi de, kendisine yüksek derecede saygõ duyulmasõna rağmen, Muntazeri’nin İran tarihinin acõlõ bir sayfasõna ait olduğunun farkõnda. Yeni sloganda, “İstediğimiz İslam Cumhuriyeti değil, İran Cumhuriyeti” deniliyor. * Londra Üniversitesi Oryantal ve Afrika Çalõşmalarõ Okulu’nda görev yapan Massoumeh Torfeh’in doktora tezi, İran’õn demokratikleşmesi sorunu üzerineydi. Massoumeh Torfeh ayrõca, Tacikistan ve Afganistan hükümetlerine danõşmanlõk yaptõ ve halen İngiliz yayõn kuruluşu BBC’nin Farsça televizyon yayõnõnõn geliştirilmesinde rol alõyor. İngilizceden çeviren: Engin Esen (Guardian gazetesi, İngiltere, 24 Aralık 2009) Almanya’da her gün ortalama 10 bin işçinin çalõştõğõ yer kapanõyor, ama en az bir o kadar da yeni işyeri açõlõyor. Sarsõntõlarõn etkisini düşürücü önlemler almak, zamana yaymak, yeni iş alanlarõ için eğitmek, inovasyonu teşvik... Bunlar, 2010’da devletin görevleridir. ROBERT VON HEUSINGER Yõlõn kazançlõ çõkanlarõndan biri de devlet oldu. İktisat politikasõ tartõşmalarõnda itibarõ iade edildi. Zira, eğer az sayõdaki köktenciler bir yana bõrakõlõrsa, tüm iktisatçõlar için açõk olan bir şey var: Çin’de, ABD’de, Japonya’da ve tabii Almanya’da yoğun konjonktür paketleri çõkarõlmasaydõ, ekonomi yerine oturmaz, çöküş çok daha ağõr olurdu. İkinci Dünya Savaşõ’ndan bu yana en kötü yõldan söz ediyoruz. Uluslararasõ Para Fonu’na göre küresel ekonominin performansõ sözü geçen dönemde ilk kez gerilemiş oldu, hem de yüzde 1 civarõnda. 2009’da devlet duruma el koymak zorunda kaldõ, dizginlerinden boşanmõş finans kapitalizminin geride bõraktõğõ parçalarõ süpürüp temizledi. Devlet, tõpkõ 20.’nci yüzyõlõn en büyük iktisatçõsõ John Maynard Keynes’in 1930’larda gerekçelendirdiği gibi, müdahale etmek zorunda kaldõ. Kõsmen klasik bir biçimde Çin’de olduğu gibi altyapõ yatõrõmlarõna yönelik veya Almanya’da bir oyunbazlõkla belli bir zaman kesitinde yeni bir otomobil satõn alanlara devletin prim vermesi türünden müdahalelerden oluşan konjonktür paketlerinin başarõsõ bir şeyi göstermiş oldu: Devlet, yapabilecek güçtedir. Elbette devlet ekonominin yasalarõnõ geçersiz kõlamaz. Zaten bu söz konusu da değil. 2009’da olan, talep faktörüne belli bir dönem için istikrar kazandõrõlmasõ idi. Bunun gerisinde, finans piyasalarõnõn yanõ sõra yatõrõmcõlar ve işletme girişimcilerin ruh halinin de zamanla berraklõk kazanacağõ umudu yatõyordu. Krizin yol açtığı yapısal değişiklikler daha yeni başladı Eski otomobillere yönelik satõn alma primi gayet etkili bir araç olduğunu kanõtladõ: Hemen kendini gösterdi ve en zor durumdaki sanayi sektöründe etkili oldu. Bu eski otomobil primi, insanlarõn krizde daha önce biriktirdikleri tasarruflarõnõ harcamaya yönlendirdi ve böylece konjontürel açõdan tam da doğru olanõ yapmalarõnõ sağladõ. En azõndan bu kadar başarõlõ olan bir başka şey de, kõsa süreli çalõşanlarla ilgili düzenleme idi. Bu düzenleme, uluslararasõ arenada imrenilen, kendisinden söz ettiren ve üzerine analizler yapõlan bir şey oldu. Sözün kõsasõ: Öncelikle de Almanya’da ve CDU/CSU-FDP hükümetinde devlet cesur bir biçimde mücadeleye girdi, üstelik bunu tüm o korkunç haykõrõşlara, tüm ideolojilere rağmen yaptõ. Devletin muktedir olduğu tezini yumuşatan bir şey var ki, o da, sağ hükümet döneminde çok farklõ bir görünüm arz ediyor. Devlet, bunu istemeli. Eğer devlet otelcilere, mirasçõlara ve şirketlere vergi armağan edip durursa, bir ekonomik büyüme sağlayamaz, kendi bütçelerini zayõflatõr. Bunun sonucu da yine ekonomik büyümeyi zayõflatacak kõsõtlamalara yol açar. Öyle bir durumda devlet, bilinçli bir tutumla, geriye doğru sarmalõ harekete geçirmiş olur. Sadece güçlü bir devlet, elbette akõllõ memurlar ve düzenli finans kurumlarõyla, krizin sonuçlarõna karşõ mücadele edebilir. Küresel ekonomide krizin yol açtõğõ yapõsal değişiklikler daha yeni başladõ. Bankalar daha hâlâ çok şişkin, bu ülkede ihracat sektörü aşõrõ büyük. Daha birçok işyeri kapanacak, insanlar işlerini kaybedecekler. Ama eğer devlet ekonomideki rolünün bilincindeyse, bunun çok olumsuz bir etkisi olmaz. Almanya’da her gün ortalama 10 bin işçinin çalõştõğõ yer kapanõyor, ama en az bir o kadar da yeni işyeri açõlõyor. Sarsõntõlarõn etkisini düşürücü önlemler almak, zamana yaymak, yeni iş alanlarõ için eğitmek, inovasyonu teşvik... Bunlar, 2010’da devletin görevleridir. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Frankfurter Rundschau, Almanya, 23 Aralık 2009) 2. Dünya Savaşõ’ndan beri geçen en kötü yõlda, ekonomide devletçiliğin yõldõzõ parladõ 2009’da devlete iadei itibar Rejimin güçlü muhalifi Ayetullah Muntazeri için yüz binlerce rejim karşõtõ yas tutuyor. Muhaliflerin yeni sloganõ, “İslam Cumhuriyeti değil, İran Cumhuriyeti.” ADALET BAKANLIĞI ANTALYA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/10765 Bir borçtan dolayõ aşağõda cinsi, kõymeti, adedi, evsafõ ile satõş şartlan belirtilen taşõnmaz Müdürlüğümüzce açõk arttõrma suretiyle satõlarak paraya çevrilecektir. Satõş ilanõ ilgililerin adreslerine tebliğe gönderilmiş olup adreste tebliğ edileme- mesi durumunda veya adresi bilinmeyenler için işbu satõş ilanõnõn gazete ile ilanen tebliği yerine kaim olacağõ ilanen ve tebliğen duyurulur. Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: YUKARI KARAMAN KÖYÜ 2460 NO’LU PARSEL Parsel, Yukarõ Karaman köyü, Düzlerçamõ Beldesi, Nebiler, Yalõn Mahallesi, İstiklal Caddesi’nin (doğusunda) üzerinde bulunmaktadõr. 2460 No’lu parselin yüzölçümü 4526 m2 olup tapuda cinsi tarla olarak belirtilmiştir. Taşõnmazõn 820/4526 hissesi borçlu adõna kayõtlõdõr. Taşõnmaz Düzlerçamõ Belediyesi hudutlarõ içerisindedir. İmar planõ bulunmaktadõr. Parsel ayrõk nizamda, 0.60 Emsalli, 2 katlõ bina inşaatlarõna müsaittir. Yol ve komşu mesafesi 5.00/ 5.00/ 5.00/ 3.00 mt.’dir. 2460 No’lu parsel imar planõ içinde olduğundan arsa vasfõndadõr. Parsel üzerinde tapu hissedarlarõna ait evler mevcuttur. Hissedarlar bu evlerde oturmaktadõrlar. Parsel üzerinde borçluya ait herhangi bir ev ve muhdesat bulunmamaktadõr. Parselde borçlunun sadece zeminde 820/4526 hissesi bulunmaktadõr. Parselin güneyinde Özel Zeybek Sürücü Kursu eğitim pisti vardõr. Parselin eğitim pistine mesafesi yaklaşõk 50 mt.’dir. Parselin güney batõsõnda Gökmert Termesos Konutlarõ vardõr. Parsel Korkuteli - Antalya Devlet Karayolunun kuzeyinde (Duble Yolun) iç kõsmõnda kalmakta olup karayoluna mesafesi yaklaşõk 500 mt’dir. Parsel, yerleşim sahasõ içerisinde yol, su, elektrik ve telefon gibi tüm altyapõ hizmetlerinden yarar- lanan bir taşõnmazdõr. Etrafõnda yapõlaşmalar vardõr. Parsel düz bir topoğrafik yapõya sahiptir. Parselin mevkii, konumu, imar durumu, arsa olmasõ diğer vasõflarõ, mahalli alõm-satõm rayiçleri dikkate alõndõğõnda arsa m2’si 80,00 YTL (TL)’dir. Buna göre taşõnmazõn tümünün arz değeri: 362.080,00.YTL (TL) olup borçlunun 820/4526 hissesi 65.600,00 YTL (TL)’dir. Satõş şartlarõ: 1 - Satõş 02.02.2010 günü saat 14.20-14.30 arasõnda Antalya 2. İcra Müdürlüğü adresinde; açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 12.02.2010 günü aynõ yer ve saatlerde ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Şu kadar ki artõrma bedelinin taşõnmazõn tahmin edilen kõyme- tinin % 40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ ve satõş giderlerini geçmesi şartõyla en çok artõrana ihale olunur. Böyle fazla bedel ile alõcõ çõkmaz ise satõş düşecektir. 2 - Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. KDV, damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ alõcõya aittir. Birikmiş vergiler ve tellaliye ücreti satõş bedelinden ödenir. 3 - İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicil ile sa- bit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4 - İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif edilen bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen me- sul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil olunacak bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alõnacaktõr. (İİK 133. md) 5 - Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6 - Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2007/10765 Esas. sayõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 10.12.2009 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir (Basõn: 75190) Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. YILMAZ EROĞLU Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. AHMET DAL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle