23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 2009 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Gazetecilik Ahlâkının Savunusu Silivri Cezaevi mahkeme salonundaki savunmasına Mustafa Balbay sözcüğü sözcüğüne olmasa da anlam olarak şu cümleyle başladı: “9 ay süren tutukluluk sonrasında savunmamı yapmak üzere ilk kez karşınızdayım.” Bu ilk cümle, iddia ve yargı makamında bulunan heyet üzerinde acaba nasıl bir etki uyandırmış olabilir? Sakince ve kibarca söylenmiş bu cümleyi duyduklarında, suçlanan bir insanın yaşamından ona kendini savunma hakkı verilmeksizin koparılıp alınmış dokuz ay, bu heyeti oluşturan yargı mensuplarının vicdanlarında hafif de olsa bir kıpırtıya yol açtı mı? Bunu bilemeyiz… Cumhuriyet’ten birkaç arkadaşla birlikte oturduğumuz (başkaca pek bir kimsenin de bulunmadığı) basına ayrılmış bölüm, salonun hemen giriş kısmında olduğu için, bir hayli uzakta bulunan kürsüdekilerin yüzlerini okuma olanağı yoktu… Fakat yüzlerindeki anlatımın da, saatlerce süren savunmayı dinlerken bedenlerindeki devinimsizliğin tıpkısı olduğunu tahmin etmek güç değil… Buna karşılık Balbay, günlük yaşamında olduğu gibi, canlı, hareketli, samimi, kıpır kıpırdı… Savunmayı gazetemizde (belki bazı bölümlerini başka gazetelerde de) okudunuz, okuyacaksınız… Belki, diyorum… Çünkü Balbay’ın savunmasını dinlerken, birlikte olduğumuz birkaç arkadaşımla birlikte hepimizi şaşırtan ve düşündüren, burada “Cumhuriyet” dışında başka hiçbir gazeteden tek bir yazarın bulunmayışı idi… Çok önemli bir yayın organının ön sıradaki bir yazarı, çok ağır suçlamalarla ve tutuklanışından ancak dokuz ay sonra savunmasını yapmak üzere yargıç önündeydi ve bu durum ülkemizdeki basının kılını bile kıpırdatmıyordu… Dinleyici sıralarında da, sevgili CUMOK’lular dışında pek kimse yoktu. Türkiye’deki bu vurdumduymazlık, toplumun neredeyse bütününü kapsayan bu ruhsuzluk, umursamazlık, AKP iktidarının varlığı kadar ve belki ondan da daha tehlikeli ve bu toplumun geleceği adına kaygı verici… Balbay siyasi olmaktan çok, mesleki ve hukuksal bir savunma yaptı. Savunmasının omurgası, gazetecilik ahlâkı idi. Bu eksen üzerinde, kendisine yöneltilmiş bütün suçlamaları, kibarca, sakince, incelikle, arada bir yazılarında olduğu gibi sözcük oyunları ve espriler yapmaktan da geri kalmayarak ilmek ilmek irdeledi ve tartışmaya yer bırakmayacak biçimde çürüttü… İddianame adını taşıyan (Balbay buna “idamname” diyor) binlerce sayfalık kâğıt ve laf toplamında suç kanıtı olarak yer alan notlarının, bir yazarın “mesleki yatak odası” olduğunu anlatarak, bunların yasadışı biçimde elde edildikten sonra suç kanıtı oluşturmaları amacıyla nasıl kesilip biçildiklerini, harmanlanıp montajlandıklarını örneklerle gösterdi… Bunu yaparken, ürünlerini belgelerden yola çıkarak veren bir köşe yazarının hangi çalışma süreçlerinden geçerek bu yazıları (ve kitapları) yazabileceğini, gazete haberciliğinin yine nasıl belgesellikten bağımsız olamayacağını, birincilikle bitirdiği İletişim Fakültesi’nin kürsüsünden gazetecilik ahlâkı konusunda ders verircesine, kendi meslek yaşamından örneklerle, ustalarının adlarını da anarak, uzun uzun anlattı… Balbay’ın savunması, sadece bu nedenle bile gazetecilik mesleğinin bir el kitabı olarak kitaplaşıp yayımlanmalıdır… Savunmayı, yine onun deyimiyle, “medya mahkemesi” kiralık kalemlerinin, yargısız infazcıların değil, (çünkü onların öğrenebilecekleri bir şey yok), fakat her şeye karşın iktidar yalakası olmayan meslek erbabının izlemesini isterdim. Bu gazetecilik dersinden yoksun kalmak, içtenlikle söylüyorum, bu mesleği ona duyulan sevgiyle ve başka hiçbir çıkar gözetmeksizin benimsemiş olan herkes için bir kayıptır… Mustafa Balbay savunmasında, geçmişten günümüze aydınlara, yazarlara, gazetecilere yönelik baskı ve kıyımların bir dökümünü de yaparak bugün yaşanılmakta olanın “geçmiştekinden daha pervasız bir saldırı” olduğunu vurguladı. Bunun bir “aydın kıyımı” olduğunu söyleyerek ve sanki kendisinden değil bir başkasından söz edercesine, kibarca, efendice, incelikle, herhangi bir abartılı jeste ya da ses tonu değişikliğine gerek duymaksızın, “bu benim adım adım öldürülmemdir” dedi…. Fakat tutuklu oluşunun, bütün bu yaşananların, “Cumhuriyet”çiliğinden, gazetesine ve mesleğine duyduğu sevgiden, bağlılıktan bir zerre bile eksiltmediğini, eksiltemeyeceğini söyledi… Mustafa Balbay’ı dinlerken, arkadaşı ve aynı gazetenin mensubu olmaktan gurur duydum. Gazetemizin geleceğine güvenim arttı… Bu karanlık günleri elbirliğiyle aşacağımıza hiç eksilmeyen inancım daha da güçlendi… ataol b@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 TBMM Kadõn Erkek Fõrsat Eşitliği Komisyonu’ndan ‘erken evlilik’ araştõrmasõ AYŞE SAYIN ANKARA - TBMM Kadõn Erkek Fõrsat Eşitliği Komisyonu’nun araş- tõrmasõna göre, erken yaştaki evli- liklerin en önemli nedeni “ekonomik gerekçe” başlõğõ altõnda, “kız ço- cuklarının aileye yük olarak gö- rülmesi”... Araştõrma ailelerin, te- cavüz, taciz, karşõ cinsle evlilik dõşõ ilişki olasõlõğõna karşõ erken evliliği bir çeşit “sigorta” olarak gördüğünü de ortaya koyuyor. Erken evlilik ve ni- şanlanma nedeniyle okullara de- vamsõzlõk yapan öğrencilerden 675’ini kõzlarõn oluşturmasõ dikkat çekiyor. TBMM Kadõn Erkek Fõrsat Eşit- liği Komisyonu içinde “erken yaş- ta evlilikler”i araştõrmak için AKP’li Öznur Çalık’õn başkanlõğõnda oluş- turulan alt komisyon taslak raporu- nu tamamladõ. Ulusal mevzuatta “çocuk gelin” tanõmõ arasõndaki çe- lişkiye dikkat çekilen raporda, “Türk Medeni Kanunu’na göre 17 yaşı- nı doldurmamış kızlar, Türk Ce- za Kanunu’na göre 15 yaşını dol- durmamış kızlar, Çocuk Koruma Kanunu’na göre 18 yaşını dol- durmamış kızlar çocuk gelin sa- yılmaktadır. Kanunlar arasında bir çelişkinin varlığı söz konusu- dur” denildi. Raporda, “erken yaş evlilik” mağduru çocuklarõn resmi nikâhõ da olmadõğõ için Ailenin Ko- runmasõna Dair Yasa’nõn koruyucu tedbirlerinden de yararlanamõyor- lar. Raporda, erken yaşta evliliklerin önüne geçilmesi için çocuk ve hal- kõn eğitilmesi, yanlõş dini algõlarõn ve geleneksel uygulamalarõn önlenme- si ve Medeni Kanun, TCK ve Çocuk Koruma Kanunu arasõndaki uyum- suzluklarõn giderilmesi önerildi. Başlık parası geliri... Alt kkomisyon raporunda erken yaşta evliliklerin nedenleri ise şöy- le sõralanõyor: Ekonomik gerekçeler: Özellikle kõz çocuklarõ bazõ ailelerde ekono- mik bir yük olarak görülmektedir. Hem bu yükü hafifletmek hem de başlõk parasõ yoluyla aileye gelir ge- tirmek için aileler kõzlarõnõ çocuk yaşta evlendirmektedir. Geleneksel ve dini inançlar: Kü- çük yaşta yapõlan evlilikle kocaya itaatin ve yeni yuvaya uyumun da- ha kolay sağlanacağõna inanõlmak- tadõr. Kõz çocuklarõnõn bir an önce bir erkeğin himayesine sokulmasõyla, gelebilecek cinsel taciz ve şiddetten korunabileceği sanõlmaktadõr. Eğitimsizlik: Genel eğilim erkek çocuklarõnõn okutulmasõ yönünde- dir. Kõz çocuklarõ eğitimlerini erken yaşta bõrakmaya zorlanmaktadõr. Rol modellerinin etkisi: Küçük yaşta evlenmede, geleneksel davra- nõş kalõplarõna bağlõ olarak, rol mo- dellerinin etkisi büyüktür. Çevresinde kendi yaşõtlarõnõn evlenmesi, ço- cuklarõ evliliğe özendirmektedir. Aile içi şiddet: Aile içi şiddet, ge- çimsizlik, baskõ, çocuk sevgisinin yokluğu, küçük yaşlarda anne veya babadan birinin kaybedilmesi ve üvey anne veya babaya sahip olun- masõ çocuklarda evlenme sonu- cunda bu durumdan kurtulunacağõ inancõnõ geliştirmektedir. Toplum baskısı: “Evde kalırsın”, “Bahtın kapanır”, “Yaşın geçer- se seni kimse almaz”, “Bir an ön- ce evlen ve çocuk yap” türü telkin ve baskõlar da erken evlilikte rol oynayabiliyor. Evlilik çeşitleri ve mülkiyet un- suru: Ataerkil ailelerde gençlere ev- lilikleriyle ilgili karar verme veya tercihte bulunma hakkõ tanõnmõ- yor. Bunlar, berdel, beşik kertmesi, başlõk parasõ evliliği, kan bedeli ev- liliği, kuma evliliği, levirat (aile meclisince alõnan kararla ölen kar- deşin karõsõnõn, bekâr olan erkek kar- deşle evlendirilmesi), sorarat (er- keğin karõsõ öldüğü zaman, baldõz- la evlenme), akraba evliliğidir. Ma- lõn başkasõna gitmemesi, aile için- de kalmasõ amaçlanõyor. Tecavüzcüyle evlendirme: Bun- larõn dõşõnda tacize veya tecavüze uğrayan kõz çocuklarõnõn tecavüz- cüsüyle ya da başka birisiyle hemen evlendirilmesi, kaçma veya kaçõ- rõlma gibi durumlar da erken yaşta evliliklere neden oluyor. ‘Kõz çocuk aileye yük’ Çocuklar haklarõnõ ‘savundu’ Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi’nin 50. yıldönümü dolayısıyla gerçekleşti- rilen Çocuk Hakları Haftası çeşitli kentlerde şenliklerle kutlanırken 4 Mayıs 2009 tarihinde aralarında 7 ço- cuğun da bulunduğu 44 kişinin katle- dildiği Mardin’in Dargeçit ilçesindeki çocuklar ailelerinin mezarlarını ziya- ret etti. Adana’da İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri, cezaevlerinde tutuklu bulunan çocuklara kart gön- derdi. Diyarbakır’da da Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde toplanan bir grup çocuk Kürtçe bir şarkı söyledi. Mersin’de ise Mersinli çocuklar ise Dünya Çocuk Hakları Günü’nü İstasyon’dan Cumhuriyet Alanı’na kadar yürüyerek kutladı. BİLGE KÖYÜ DAVASINDA 1 TAHLİYE SEYFETTİN METE ÇORUM - Mardin’in Bilge köyünde 7’si çocuk, 44 kişinin öldürüldüğü saldõrõya ilişkin da- vanõn dünkü duruşmasõnda katli- am emrini veren Mehmet Çele- bi’nin amcasõ Abdülkadir Çele- bi tahliye edildi. Çorum Ağõr Ceza Mahkeme- si’ndeki duruşmada 9 tutuklu sa- nõk, müşteki ve 10 mağdur yakõ- nõnõn yanõ sõra taraf avukatlarõ hazõr bulundu. Duruşma, 18 ya- şõndan küçük sanõk bulunmasõ dolayõsõyla basõna kapalõ olarak yapõldõ. Mahkeme, duruşma so- nunda tutuklu sanõklardan Ab- dülkadir Çelebi’nin tahliyesine karar verdi ve davayõ 28 Aralõk’a erteledi. Çelebi’nin avukatõ Eşref Kaya, duruşma sonrasõnda adliye önünde gazetecilere yaptõğõ açõk- lamada, tahliye olan müvekkili Abdülkadir Çelebi’nin öldürüle- ceği yönünde duyum aldõklarõnõ söyledi. Kaya, tutuksuz yargõlan- masõna karar verilen Çelebi’nin can güvenliğinin sağlanmasõ için güvenlik güçleriyle görüştüğünü belirtti. Mehmet Çelebi’nin yeni doğan bebeği için DNA testi iste- diklerini ancak hem annenin hem de babanõn böyle bir talepleri ol- madõğõ için mahkeme heyeti tara- fõndan kabul görmediğini ifade eden Kaya, duruşmada, sanõkla- rõn telefon kayõtlarõnõn istenmesi yönünde de talepte bulunduğunu söyledi. Çorum Ağõr Ceza Mah- kemesi, köyde hava şartlarõnõn katliam günüyle benzerlik göster- diği bir günde keşif yapõlmasõ için Mazõdağõ Asliye Ceza Mah- kemesi’ne talimat gönderdi. MÜJDE AR’DAN CHE’YE ZİYARET ‘Vargücümle destekolacağım’ İstanbul Haber Servi- si - Sanatçõ Müjde Ar, Kâğõthane Cumhuriyet Halk Evi’ni (CHE) ziya- ret ederek, CHE’nin pro- jelerine gönüllü olarak destek vereceğini belir- terek kurban bağõşlarõnõ CHE’ye yapma çağrõsõn- da bulundu. Gündeme ilişkin sorularõ da yanõt- layan Ar, “Dinlenildiği- me inanıyorum” dedi. Ar, dün CHP İstanbul İl Başkanõ Gürsel Tekin ve Beşiktaş Belediye Baş- kanõ İsmail Ünal ile bir- likte Kâğõthane CHE’yi ziyaret etti. Halkevindeki kadõnlarla yakõndan ilgi- lenen Ar, CHE’ye kurban bağõşõ yapacağõnõ söyledi. Gazetecilerin “Siz de din- leniyor musunuz?” so- rusuna Ar, “Benim eşim siyasetçi olduğu için her- halde benim de telefo- numu dinliyorlardır. Ama ben öyle telefo- numu buzdolabına fa- lan koymuyorum, ne duyarlarsa duysunlar. Hatta bu konunun o kadar suyu çıktı ki ara- mızda ‘Karşõ taraftan ‘öhö’ sesi geldiği zaman öksürük şurubu tavsiye ediyorum’ diye espri bi- le yapıyoruz” yanõtõnõ verdi. Gürsel Tekin de CHE bünyesinde 700 ki- şinin çalõştõğõnõ, ilk he- deflerinin kadõnlarõn ürünlerini satarak para kazanmalarõnõ sağlamak olduğunu söyledi. KAN DAVASI NEDENİYLE 200 KİŞİ EVDEN ÇIKAMIYOR BİTLİS (AA) - Bitlis’in Güroymak ilçesinde, İsmail ve Subaşõ aileleri arasõnda 4 yõl önce baş- layan kan davasõnda geçen ay Subaşõ ailesinden Suat Güngör’ün öldürülmesinin ardõndan baş- layan gerginlik nedeniyle yaklaşõk 200 kişi ev hapsi yaşõyor. Subaşõ ailesinin ileri gelenlerinden Burhan Yavuz, iki aile arasõndaki kan davasõ- nõn, kõz kaçõrma meselesi yüzünden başladõğõnõ, kõsa süreli bir barõş yaşandõğõnõ ancak Suat Göngör’ün öldürülmesinin ardõndan gerginliğin tõrmandõğõnõ anlattõ. Güngör’ü öldürenlerin ha- len teslim olmadõğõnõ, bunun da barõşõ zora sok- tuğunu belirten Yavuz, “Fail gidecek teslim ola- cak ki, biz de ne yapacağımızı bilelim. Fail şim- di teslim olmazsa, bizim aile de barışa ya- naşmaz” dedi. İsmail ailesinden Şirin Oral ise barõştan yana olduklarõnõ belirterek “Bu işin so- nu yok. Ölümle ölüm olmaz” dedi. Mersin’de çocuklar yürüyüş yaptı. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle