25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B AÇI MÜMTAZ SOYSAL Beşiktaş’ta Padişahlaşma PENCERE Kabadayı ile Külhanbeyi... İnsanlar gibi sözcükler arasında da akrabalık vardır... Sözgelimi “kabadayı” ile “külhanbeyi” hısım sayılırlar... Kabadayı sözcüğü insanın bilincinde elbet daha olumlu bir yankılanma yaratır... Ya külhanbeyi?.. Osmanlı’nın İstanbul’un fethinden sonra ilk yaptığı hamam Gedikpaşa’ymış... Hamamın külhanını mesken tutan yersiz yurtsuz takımı nasıl anılmış?.. Külhanbeyi!.. Zamanla külhanbeyleri çoğalmış, başıboş takımı bir yandan hamamın külhanını gözetirken tulumbacılık işlevini de üstlenirler, argo konuşmalarıyla tanınırlar, giyim kuşamlarıyla da fiyaka yaparlarmış... Peki, ya kabadayı?.. Kabadayı sözcüğü kuşkusuz külhanbeyinden daha olumlu bir yankılanma yapar, anlamı da değişiktir... Osmanlı’da kabadayı mahallede yaşar, konu komşunun, çoluk çocuğun ırzını, namusunu gözetir, ortak yaşamın ahlak düzenini koruyup bir tür bekçiliğini yaparmış... Vaktiyle hem kabadayı hem külhanbeyi yangın tulumbalarında çalıştıklarından toplum yaşamında olumlu işlevleri de varmış... Ya sonra ne olmuş?.. Bugün kabadayının kendi gitmiş, adı kalmış yadigâr... Peki, külhanbeyine ne olmuş?.. O da sizlere ömür... Ancak her iki sözcüğün anlamları dilimizde yaşıyor... Kabadayı daha çok mert, içi dışı bir, güvenilir, sözünün eri kişiler için kullanılıyor... Ya külhanbeyi?.. Ağzı bozuk.. Sinirli.. Fırsatını buldu mu kendinden küçük olan ya da zor durumda bulunan veya güçsüz kimseye posta koyan.. Çevreye hava atan.. Kendini bir halt sanan.. Yürüyüşü ve salınışıyla kabadayı taklidi yapıp içinden pazarlıklı kişiliğiyle takıyyeciliğini sürdüren.. Para pul işinde üçkâğıtçılarla birlik olup dürüst davranmayan.. Ve de zoru gördü mü pısan kişi bugünkü toplumun külhanbeyidir... İnsanlar gibi sözcükler arasında da akrabalık vardır... Ve insanlar gibi sözcükler de zamanla yüklendikleri anlamlar bakımından değişebilirler... Peki, ya kişiler?.. Biri ortaya atılıp kabadayı taklidi yapmaya kalkışırsa... Ve kısa sürede külhanbeyi olduğu anlaşılırsa.. O zaman ne denir: - Foyası meydana çıktı!.. (12 Mart 2006 tarihli yazısı) Y ürütmenin yargõ üzerin- deki ağõrlõklõ etkisini an- latmaya devam edelim.. Anayasa Mahkemesi 1995 yõlõnda, anayasada yer alan yargõ bağõmsõzlõğõ, yargõç teminatõ il- kelerinin adaylõğa giriş ve adaylõk sü- recinde de gözetilmesi gerektiğini vur- gulayarak, mesleğe avukatlõktan ge- çenlerle ilgili olarak adaylık sonundaki yeterlik sınavını bakanlığın yapmasını öngören yasa kuralını yargõ bağõm- sõzlõğõna aykõrõ bularak iptal etmiş idi. Ne var ki, 2007 yõlõnda adaylığa giriş- teki mülakatın bakanlıkça yapılma- sını öngören yönetmelik kuralının yürütülmesi, Danıştay’ca aynı ne- denlerle durdurulduğunda, bakanlõk kararõ uygulamadõ. Kuralõ yasaya taşõ- dõ, konu Anayasa Mahkemesi’ne gitti- ğinde mahkeme bu defa mülakatõn ba- kanlõkça yapõlmasõnõ yargõ bağõmsõzlõ- ğõna aykõrõ bulmadõ. Tabii bu da yargõ adõna büyük talihsizliktir. Adaylõğa giriş sõnavõnõ kazananlar, stajlarõnõ Adalet Bakanlõğõ’nõn ağõrlõk- lõ etkisinde oluşturulmuş Adalet Aka- demisi’nde tamamlayarak, yine aka- demide yapõlan bir sõnavla mesleğe adõm atmaktadõrlar. Meslekte ilerleme, yükselme ise, üst mahkeme ve mercilerin verdiği not ve sicil yanõnda müfettişlerin mutat de- netimlerde düzenledikleri hal kâğıtla- rına bağlıdır. Hal kâğõdõ yargõcõn, ba- kanlõktaki gizli sicil dosyasõna konur, kendi göremez. Oysa bakanõn, yani si- yasi iradenin atadõğõ bir müfettişin pe- kâlâ sübjektif (siyasi!) nedenlerle olum- suz düzenleyebileceği böyle bir hal kâ- ğõdõ, sicili, notu mükemmel olan bir yar- gõcõn, savcõnõn yükselmesini engelle- yebilir. Sonuçta yargõ, yürütmenin elin- dedir. Yapılması gerekenler ise bellidir. Yürütmenin yargı üzerindeki ağırlıklı etkisi sona erdirilmeli; yargı, yürüt- me ve (tabii) yasamadan ayrı, ba- ğımsız örgütlenmelidir. Bakan ve müsteşar kuruldan çõka- rõlmalõ kurulun idari, mali özerkliği sağlanmalõ, teftiş, kurula bağlanmalõ, so- ruşturma yetkisi kurula bõrakõlmalõdõr. Adaylõğa girişte ve adaylõk sürecinde kurul yetkili kõlõnmalõ, Adalet Akade- misi, bakanlõğõn etkisinden çõkarõlõp özerk bir yapõya kavuşturulmalõdõr. Kurulda geniş tabanlõ temsil isteni- yorsa 1961 Anayasasõ model olmalõ, ku- rul üyeleri sadece yargõdan ve yargõ or- ganlarõnca seçilmeli, yasama ve yürüt- menin kurula üye seçmesi önlenmelidir. Anayasanõn (140/6) maddesi yeniden düzenlenmeli, yargõç ve savcõlarõn ida- ri yönden bakanlõğa bağlõ olduğuna da- ir hükmün, sadece yargõ işlevini kolay- laştõrmakla sõnõrlõ olarak kullanõlmasõ sağlanmalõ; yargõ bağõmsõzlõğõ yargõç te- minatõ ilkelerini etkiler biçimde ve yar- gõ yetkisine müdahale sonucunu doğu- racak şekilde kullanõlmasõ (yargõ yet- kisine müdahale niteliğinde düzenleme dahi yapabilmekte) önlenmelidir. Kõ- sacasõ, yargõ yargõya bõrakõlmalõ, siya- set yargõdan elini çekmeli, bağõmsõz yar- gõyõ içine sindirebilmeli, bağõmsõz yar- gõnõn demokrasinin gereği olduğunu kabul edebilmelidir. IV- Hükümetçe hazırlanan son Yargı Reformu Taslağı ve Eylem Planı’nın ise yargı bağımsızlığını sağ- lamak yerine, yargıyı, yürütme ya- nında yasamanın da emrine sokmak, tamamen siyasallaştırmak amaçlı ol- duğu anlaşılmaktadır. Taslak, AB’ye tam üyelik müzake- releri kapsamõnda AB Komisyonu’nun düzenlediği ilerleme raporlarõ ile istişari raporlara cevap niteliğinde. Bu rapor- larda kurulun bağõmsõz örgütlenmesi, idari, mali özerkliği, teftişin kurula bağlanmasõ gerekliliği yargõ bağõmsõz- lõğõnõn güçlendirilmesi, tarafsõzlõğõnõn sağlanmasõ için önerilmekte. Taslakta bu önerilerin hayata geçirileceğinin vur- gulanmasõyla yetiniliyor, somut adõm- lar ne olacak belli değil. Ama taslaktan sonra kamuoyuna açõk- lanan Eylem Planõ’nda yapõlacaklarõn takvimi, bunun yargõ bağõmsõzlõğõ değil, yargõnõn tamamen siyasallaştõrõlmasõ projesi olduğunu gösteriyor. 2013 yõlõna kadar kademeli olarak ger- çekleştirileceği belirtilen planda, bakan ve müsteşar yine kurulda; bakan gön- demi belirlemeye devam ediyor. Ayrõ- ca cumhurbaşkanõ, yine yürütmenin başõ olarak kurula yargõ dõşõndan üye atayacak. Bununla da bitmiyor, yasama (Meclis) 1. sõnõf yargõç ve savcõlar ara- sõndan kurula üye seçecek. Kurum ya- sama ve yürütme eliyle seçilecek üye- lerin çoğunluğu sağlayacağõ şekilde yeniden yapõlandõrõldõktan, siyasi gücün emrine sokulduktan, tamamen siya- sallaştırıldıktan sonra, AB önerileri doğrultusunda kurula idari, mali özerk- lik verilecek izin yetkisi yine bakanda Yargõ Reformu Aldatmacasõ ya da Yargõnõn Siyasallaştõrõlmasõ... -II- Tansel ÇÖLAŞAN Eski Danõştay Başsavcõsõ SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yasama ve yürütme önündeki yargõ engeli, planlanan şekilde sona erdiğinde, suskun medya ve suskun muhalefet eşliğinde sõra laik- demokratik Cumhuriyet anayasasõnõn değiştirilmesine gelecektir. olmakla birlikte kurul kendi müfettişi eliyle soruşturma yürütebile- cektir. Esasen Eylem Pla- nõ’nõn ipuçlarõ, 2007 yõ- lõnda kamuoyu bilgi- lendirilmeden doğru- dan AB’ye sunulan o zamanki taslakta da yer almõştõ. Gerekçesi de “demokratik meşrui- yet” idi. Taslakta aynen şöyle denilmekteydi: “Yargı yetkisi ege- menlik hakkının doğal sonucudur. Hâkim bu yetkiyi millet adına kullanır. Meşruiyeti, milli iradeye bağlı ol- masını gerektirir. Temsili demokrasinin gereği olarak hâkimi yasama ve yürütme seçmelidir. HSYK’de yürütmenin temsili milli hâkimiyet ilkesi gereğidir. Ama yasa- mada temsil edilirse demokratik meşrui- yet tam sağlanmış ola- caktır.” Parantezi açar- sak hükümet, “bugün- kü hali ile yargı işime gelmez, tam elime ge- çirince rahatlarım” demektedir. Bugün Eylem Planı ile hayata geçirilmekte olan budur. Oysa 2007 taslağõ büyük tepki al- mõş, geri çekilmiş, ku- rumlar arasõ mutabakat sağlanarak yeniden dü- zenleneceği belirtilmiş- ti. Ama görünen odur ki, iki yõl sonra bugün- kü Eylem Planõ’nda bu hedef hiç değişmemiş- tir. Siyasi irade sõnõrlõ bir yargõ bağõmsõzlõğõnõ dahi kabul etmemekte yargõyõ tümden ele ge- çirme hedefine doğru õsrarla devam etmekte- dir. Esasen yukarõda ör- nek verilen olaylar bu- nun teyididir. V- Siyasi iradenin hedefi bellidir. Yargı reformu bir aldatmacadır. Asõl amaç kurulu tamamen ele geçirmek, siyasal- laştõrmak, yürütme önündeki yargõ engelini aşmaktõr. Anayasa Mahkemesi ise yasamanõn seçeceği üyelerin çoğunluğu oluşturacağõ şekilde ye- niden yapõlandõrõlacak, böylece yasama önün- deki yargõ engeli de aşõ- lacaktõr. Tasarõ uygun zamanõ beklemektedir. HAYRETTİN İskelesi Barbaros Meydanı’na açılan ikinci vapur iskelesidir. Biraz ötedeki Büyük İskele, Üsküdar ve Yukarı Boğaz seferlerinin yolcu indirme- bindirme yeri olduğu, gidip gelen motorlar hemen o sularda yanaşma manevrası yaptıkları için, hiç değilse Beşiktaş-Üsküdar vapurları kolayca yanaşsın ve gelen yolcular azıcık yürüyüşle ana caddedeki otobüs ve dolmuş duraklarına varabilsinler diye düşünülmüştü bu ikinci iskele. Ama birkaç hafta önce, hem o iskele, hem de o duraklar kaldırılmış ve bütün yük yeniden Büyük İskele’ye aktarılmıştı. Niçin? Sayın Başbakan’ın Dersaadet’teki dairesine daha serbestçe gelip gitmesi ve sakin bir ortamda çalışabilmesi için. Dolmabahçe Sarayı’nın “müştemilatı”ndan sayılan “saray yavrusu” o güzel bina, yıllar boyu Beşiktaş Kaymakamlığı’nın bütün bürolarını barındırmakta, iş sahipleri yeryüzünün en güzel manzaralarından birine bakan saray bahçesinde ve bitişiğindeki çayhanede dinlenebilmekteydi. Sayın Başbakan o binayı ve çevresindeki eklentileri “mini başkent” daireleri olarak seçince, Kaymakamlık daha güçlükle erişilebilen bir yere taşındı, çay bahçesi kapatıldı, iskele başka yere taşındı. İskelenin karşısındaki tarihî bina, yine Sayın Başbakan’ın “çalışma mahalline yakışır” bir semt ortamı yaratmak için yıkılıp arsası lüks otel yapılsın diye birilerine satılmış. Şimdi oraya deniz suyu sızdıran muazzam bir çukur kazılmış, otelin temel kazıkları oraya çakılıyor. Oysa, Avusturyalı bir tütün şirketinin yaptırdığı ve vaktiyle Beşiktaş çevresindeki kadınların “Reji”de çalışmaya gittiği o bina pekâlâ bir “Kapitülasyonlar Müzesi” olabilirdi. Bereket, Anadolu-Rumeli ittifakının Osmanlı’ya kök söktürüşüne benzer biçimde, Beşiktaş ve Kadıköy halklarının büyük tepkisi üzerine Hayrettin İskelesi birkaç gün önce yeniden açıldı da yakınmalar biraz dinmiş oldu. Ama ikisi de cumhuriyetçi ve uyanık o iki semtin sıradan insanları bile vapur sohbetlerinde bunları konuşabiliyor da, koskoca sorumlular vatandaşı sıkıntıya sokan böyle padişahlık rüyaları görmenin sakıncalarını Sayın Başbakan’a anlatmak için ağızlarını açamıyorlar mı acaba? Yoksa, başkent eski “payitaht”a çoktan taşındı ve ülkemiz padişah önünde ağız açılmayan bir devlete dönüştü de, Ankara’da bizim haberimiz mi olmadı? mumtazsoysal@gmail.com Arkası 8. Sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle