18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 KASIM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 D i n l e n i y o r s u n . . . İ z l e n i y o r s u n . . . S u s t u r u l d u n . . . Korku imparatorluğu ŞULE KÖKTÜRK Eski İstanbul Barosu Başkanõ Kazım Kolcuoğlu, AKP’nin dinleme, soruştur- ma, dava açma gibi yöntemlerle muhale- feti sindirip korku cumhuriyeti yaratarak õlõmlõ İslam devletine doğru yol almaya çalõştõğõnõ söyledi. Kolcuoğlu, “Karşı duruş olarak herkesin, bu hukuksuz- luğa tepki göstermesi, zaman zaman suç duyurusu yaparak bu hukuksuzlu- ğu yapanları, en azından hukuka uy- gun davranacak şekilde yönlendirmesi gerekir. Aksi halde Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkar” dedi. Yargõtay üyelerine kadar varan dinle- me olaylarõnõn anayasa ve yasalara aykõ- rõ olduğunu vurgulayan Kolcuoğlu, “Yasada kimlerin nasıl dinlene- bileceği açık ve net olarak be- lirtilmiş. Bu dinleme konusunda yine 14.01.2007 tarihinde Resmi Gazete’de ya- yımlanan, ‘Telekomü- nikasyon Yoluyla Ya- põlan İletişimin Denet- lenmesi, Gizli Soruş- turmacõ ve Teknik Araçlarla İzleme Ted- birlerinin Uygulanma- sõna’ ‘İlişkin Yönet- melik’ çıkarıldı. Bu yönetmelikle maale- sef, bunları yapmaya yönelik olmak üzere bazı maddeler getirildi, ceza yasasına ve anayasaya uygun olmayan maddelerle bazı yet- kiler tanınması öngörüldü. O zaman- lar baro başkanıydım. Bu yönetmeli- ğin büyük bir bölümünün iptali ile il- gili olmak üzere Danıştay 10. Daire- si’ne iptal davası açmıştık. Bu iptal davası ve yürütmenin durdurulması ile ilgili taleplerimizin bir kısmı ye- rinde görüldü” diye konuştu. HUKUKİ BİR SKANDAL Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135. maddesinde, dinlemenin soruştur- ma ve kovuşturma halinde yapõlmasõ gerektiğinin açõk ve net olarak ortaya konduğunu ifade eden Kolcuoğlu, “Dinlemenin soruşturma ve kovuş- turma sırasında suç işlendiğine iliş- kin, kuvvetli şüphe sebeplerinin var- lığı ve başka suretle delil elde edilme- sine imkân bulunmaması halinde” yapõlmasõnõn öngörüldüğünü anõmsattõ. Kolcuoğlu, insanlarõn iletişim araçlarõnõ kullanarak özgürce birbirleri ile iletişim kurulmasõnõn engellendiğini vurguladõ. Hukuka uygun olmayan bu dinleme kararlarõnõn aynõ zamanda büyük bir baskõ aracõ olarak kullanõldõğõna da işa- ret eden Kazõm Kolcuoğlu, YARSAV Başkanõ Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Sincan 1. Ağõr Ceza Mahkemesi Başka- nõ Osman Kaçmaz hakkõndaki ihraç istemini “hukuki bir skandal” olarak değerlendirdi. Kolcuoğlu, şöyle konuş- tu: “Muhalefet yapanların, iktidarın işine gelmeyen bazı konularda görev ve yetkilerini yerine getirirken, huku- ka uygun davranıp, iktidarın söy- lemlerini veya taleplerini dikkate al- mayanlar üzerinde büyük baskı un- suru olarak kullanıldığı görülüyor. Osman Kaçmaz’ın kayıp trilyon da- vasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili verdiği kararı biliyoruz. Eminağaoğlu’nun bir dernek başkanı olarak yaptığı çıkışlar ile hukuka uy- gun davranılması konusundaki talep- leri iktidara rahatsızlık veriyor.” YARGISIZ İNFAZ Dinlemelerin yayõmlanmasõnõn da Ce- za Muhakemeleri Kanunu ve anayasaya aykõrõ olduğuna işaret eden Kolcuoğlu, “Ama bunlar el altından yapılıyor ve basın da bunları belli yerlerden ala- rak kullanıyor. Böylece insanların yargılanmadan suçlanması sağlanı- yor. Hem onların üzerinde baskı oluş- turulmaya çalışılıyor hem de tek ta- raflı suçlama ile yargısız infaz edilme- sini öngörüyor. Büyük bir tehlike, de- mokratik hukuk devletinde bu tip iş- lerin yapılması mümkün değil ama maalesef ülkemizde hukuk adamakıllı siyasallaştırıldı, yargı da siyasallaştı- rıldı. Bu nedenle bu olaylarla karşı karşıya kalıyoruz” ifadelerini kullandõ. Dinleme olaylarõnõn, bu boyutta, ka- muoyu ile de paylaşarak yapõlmasõ ve insanlarõ suçlama aracõ olarak kullanõl- masõnõn daha önce görülmediğine işaret eden Kolcuoğlu, Ergenekon sanõklarõna yapõlan uygulamalarda, insanlarõn din- lemelerin yayõmlanmasõ yoluyla yargõ- sõz infazõ açõk ve net olarak gördüğünü söyledi. ABD Dõşişleri Bakanõ Hillary Clinton’un Dõşişleri Bakanõmõz Ah- met Davutoğlu’na Ermeni açõlõmõ gö- rüşmeleri sõrasõnda söylediği “muha- lefete aldırmadan, muhalefeti umur- samadan” anlaşmalarõ yapmalarõ şek- lindeki sözlerini anõmsatan Kolcuoğlu, AKP’nin aldõğõ akõlla, Meclis dõşõndaki muhalefeti bu yöntemlerle susturduğuna dikkati çekti. Kolcuoğlu, “Ergenekon davası gibi, bu tip dinlemelerle insanları baskı altında tutarak korku cumhuriyetini kurmak gibi. Zaten oradaki meşruiyetin dayanağı oylamadır. İşte şimdi bu akıl iyi bir şekilde kullanılı- yor” dedi. KURUMLAR YIPRATILIYOR Kurumlara karşõ büyük bir yõp- ratma operasyonu sürdürülürken TSK’ye yapõlan haksõz saldõrõlarla güven sarsmaya yönelik tavõrlar yaşandõ- ğõnõ vurgulayan Kolcuoğlu, yargõyõ da geniş çapta güvensiz hale getirmek yo- lunda yüründüğünü söyledi. Kolcuoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun arka- sından gelen, tamamlayan şeyler de var. Yargının bu kadar güveniz hale getirilmesi, yıpratılması bir amaca yönelik. Alternatif yargı- lama sistemi getiriliyor. Erbakan döneminde söylenmişti, şimdi de çok hukuklu bir yargı sistemi iyiydi diye söyleniyor. Roma Hukuku’nun ana bilim dalı olmaktan çıkarılıp tarih anabilim dalına bağlanması, seçimlik ders haline döndürülmesi ve aynı za- manda İslam Hukuku’un seçimlik ders olarak okutulması... Bunların hepsini bir araya getirdiğiniz zaman programlı hareket yapıldığını değer- lendirmek mümkün. Ilımlı İslam dev- letine doğru gidilmesi... Ilımlı İslam Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin devamı olarak değerlendirilebilir.” MELTEM YILMAZ Demokrat Parti (DP) Genel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk, AKP’nin din ek- senli bir parti olduğunu, din eksenli bir par- tiden de demokratik refleksin bekleneme- yeceğini belirterek “Ne var ki AKP, de- ğil korku imparatorluğu kurmak, kor- ku filmi çevirme yeteneğinden dahi yok- sundur” diye konuştu. Cindoruk, AKP hükümetinin dayandõğõ siyasal partinin, Milli Görüş inancõndan bes- lendiğini, bu inancõn ise din buyruklarõnõn tartõşõlmaz olduğu düşüncesine dayandõğõnõ anõmsattõ. “Aslında, din temelinde bu doğ- ru ve geçerlidir. Bütün semavi dinler koydukları kuralların tartışılmaz uy- gulanmasını isterler. Dine katılan bütün semavi insanlar için, manevi emirler bir hayat tarzını ortaya koyar. Ancak di- ni temeller, siyasete uygulandığı zaman ise hayatın doğal akışı ile çatışabilir, çe- lişebilir” değerlendirmesini yapan Cindo- ruk, “Dini temeller, siyasette uygulandı- ğı zaman, işte bu kavşakta, eleştiriye da- yanma eşiği düşerken yazılı olan ya da olmayan gelişmelere tahammülsüzlük or- taya çıkar. Hoşgörü yerine, baskıcı ya da kırıcı bir siyasi tavır sergilenir” dedi. Cindoruk, “Gerek iktidarın gerekse muhalefetin nesebi nedeni ile AKP bu ta- hammülsüzlük sürecini devam ettire- cektir” değerlendirmesinde bulunarak, şöyle devam etti: “Din eksenli bir parti- den demokratik refleks beklenemez. Örneğin Aydõn Doğan’a uygulanan bas- kının nedeni, bu grubun yayınlarından iktidarın duyduğu korkudur. Korkuyu içinde yaşayan, korkutma çareleri arar. Korku, korkutur. Bu gruba karşı giri- şilen insafsız saldırı çok boyutludur. Geride kalanlara, bir ibret dersi vermek iradesi vermek iradesi, çoğu zaman so- nuç da verir. Ne var ki, bu iktidar değil korku imparatorluğu kurmak, kor- ku filmi çevirme yeteneğinden yok- sundur.” Gerçek bir muhalefetin, AKP’nin yarattõğõ atmosferden çekinmesinin söz konusu olmayacağõnõ belirten Cindoruk, özetle şunlarõ söyledi: “Bir muhalefet partisinin başka- nı, hükümetten de iktidar parti- sinden de çekinmez, korkmaz. İnan- dığı, bildiği doğru şeyleri söyler. Bir tek sınırı vardır. İftira, hakaret et- me, sövme gibi siyasete yakışmayan söylemlerden uzak durmak, sorum- lu muhalefetin görevidir. Benim öl- çüm, İstiklal Mahkemeleri’nde kür- sünün arkasına asılan ilginç özde- yiştir. ‘Bu mahkeme, Allah’tan başka kimseden korkmaz’.” Cindoruk: Din eksenli bir partiden demokratik refleks beklenemez Buzdolabına konan cep telefonu ÜNLÜ bir gazeteci arkadaşım anlattı. Geçenlerde bir arkadaşının ofisine gitmiş. Sohbete başlamadan önce arkadaşı, cep te- lefonunu bir kâğıda sarıp, bürodaki buzdolabı- nın içine koymuş. Gazeteci arkadaşım hayretle kendisine ba- karken, o şu açıklamayı yapmış: “Cep telefonlarından ortam dinlemesi yapılıyor. En emin yer buzdolabı. Orada hem izolasyon oluyor, hem de buzdolabının se- si bizim sesimizin işitilmesini engelliyor.” Paranoyanın geldiği noktayı görüyor musunuz? Onun durumu öyle de, bizimkiler farklı mı? Artık çoğumuz belli bazı davranışları otoma- tik olarak yapmaya başladık. Bir toplantıya girerken cep telefonları dışarda bırakılıyor. Her an her taraftan bir kulağın, bir çift gözün bizi takip ettiği endişesiyle yaşıyoruz. Hayatımızın en güzel terapi cihazı olan telefon, hepimizin kâbusu haline gel- di. Toplumun ruh sağlığı derinden sarsılmış durumda. Türkiye büyük bir korku imparatorluğuna dönüşmüş durumda. Siyasetçisi korkuyor. Yargıcı korkuyor. Savcısı korkuyor. Medyası korkuyor. Askeri korkuyor. Sıradan vatandaşı korkuyor. Böyle bir noktada hepimizin durup sormamız gerekmiyor mu? Bu insanlar niye böyle paranoyala- ra kapıldı? Bu paranoyaya kapılan insanların hepsini “suçluluk psiko- lojisi” ile davranıyor sayabilir misiniz? AK Parti saflarında da aynı pa- ranoyaya sahip birçok insan tanıyorum. Yani bu artık, sadece “kendini iktidarın hede- fi” olarak gören insan- ların korkusu olmaktan çıktı. Bu kâbus artık herkesin sorunu. İktidarın da soru- nu. O nedenle, “Bugün işimize geliyor. Büyük he- saplaşmada işe yarıyor” diye bakılan telefon dinlemeleri ar- tık zıvanadan çıktı. Ertuğrul ÖZKÖK 13 Kasım 2009 / Hürriyet Yargı ile demokrasi bağı Yargının kararlarının her zaman siyasal iktidarı memnun edici nitelikte olması, yar- gının görevini gereği gibi yapmadığı, de- mokrasinin iyi işlemediği yolunda kuşkulara yol açabilir. Bu nedenle yargıya karşı siyasal iktidarın yönelttiği eleştiriler, yargının işini iyi yaptığını gösterir. Ancak, siyasal iktidarın de- mokrasinin sınırlarını aşarak yargının üzerinde baskı, sindirme, gözdağı verme yöntemleri- ne başvurması, yargının ba- ğımsızlığını olumsuz etkileme- ye çalışması durumunda de- mokrasi temelinden sarsılır... Sayın Kaçmaz ile Eminağaoğ- lu hakkında Adalet Bakanlığı müfettişlerince başlatılan ihraç sürecinin ve açılması istenen ceza davalarının somut kanıt- lara dayanıp dayanmadığı hakkında bir de- ğerlendirme yapmak yanlış olur. Ancak, ortada bir gerçek var: İhraç ve ceza dava- ları sürecini başlatan müfettişler Adalet Ba- kanlığı’na bağlı. Bağımsız değil. O nedenle, başlatılan süreç, siyasal iktidarın yargıya göz- dağı vermek istediği şeklinde değerlendiriliyor. Türkiye’de yargı ile siyasal iktidar arasındaki gerginlik ve hükümetin bu konuda pek parlak olmayan sicili de böyle bir değerlendirmeyi büs- bütün haklı gösteri- yor. Rıza TÜRMEN 16 Kasım 2009 / Milliyet YARIN: TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI GENÇAY GÜRSOY, TÜRKİYE PARTİSİ GENEL BAŞKANI ABDÜLLATİF ŞENER Kolcuoğlu, iktidarõn muhalefeti sindirip korku cumhuriyeti yaratmaya çalõştõğõnõ söyledi ‘AKP’nin hedefi Ilõmlõ İslam devleti’ Kolcuoğlu, “Türkiye’yi geriye götürme ya da sistemi en azından zayıflatacak tutum ve davranışlardan, hukuktan uzak tavırlardan kaçınmak gerekir. Bunun herkesin görevi olması gerekir. Karşı duruş olarak herkesin bu hukuksuzluğa tepki göstermesi, zaman zaman suç duyurusu yaparak, bu hukuk- suzluğu yapanları en azından hukuka uy- gun davranacak şekilde yönlendirilmesi. Aksi halde Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkar. Demokratik, la- ik, sosyal hukuk devleti ilkele- rinden taviz verdiği veya en azından buradan uzaklaşma yoluna gittiği zaman çok tehlikeli bir yola gitmiş olur” ‘HERKES HUKUKSUZLUĞA TEPKİ GÖSTERMELİ’ 1 Rıza Türmen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle