Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Devlet kurumları birbirini tamamlayan
halkalar gibidir. Eğer bu halkalardan biri
zayıflarsa, zincir tümüyle zayıflamış demektir.
Diyalektik söylemle vurgulamak gerekirse, bir
zincirin gücü en zayıf halkası kadardır.
Türkiye’de sistem üç önemli ayak üzerinde
yürüyor:
Yasama, yargı, yürütme.
Bu güçlere bağlı kurumlarla birlikte
parlamenter yapı bir “kurallar ve kurumlar
sistemi” olarak rayına oturuyor.
Bu güçlerden biri raydan çıkarsa ya da
çökerse sistem ayakta kalabilir mi?
Kalamaz!
Bu güçlerden biri, “ötekilere gerek yok, tek
güç benim” derse sistem ayakta kalabilir mi?
Kalamaz!
Silivri davaları üzerinden yürütülmeye
çalışılan bu güç dayatması başta da
vurguladığımız gibi tüm yapıyı güçsüzleştiriyor.
Davanın hukuki boyutu, siyasi boyutu,
kamuoyunda algılanış biçimleri bir yana.. salt
duruşma salonunda, bekleme odalarında,
mahkemeye gidiş gelişlerde yaşananlar bile
ortada anlatılması zor bir tablonun olduğunu
göstermeye yetiyor.
Çok basit bir konuda bile aynı düşünen 3
kişiyi bir araya getirmek olanaksız. Çünkü
herkes birbirinden çok farklı çevrelerden,
meslek ve eğitim ortamlarından gelmiş.
Asker ve polis kökenli olanlar, kurumlarının
en alt ve en uç birimlerinde görev yaparken
böyle bir durumla karşı karşıya geldikleri için
“amirlerinin emirlerine uyma suçunu” mantıklı
bir yere oturtmakta zorlanıyorlar.
Herkes kendisini iddia edilen bütünün dışında
gördüğü için, bütünün ne olduğu konusunda
da ne görüş birliği var ne yaklaşım birliği...
Bunca birbirine benzemezin yan yana
getirilmesinin bir sonucu olarak, pek çok kişi
yanındakine bakıp “Bununla ne işim var” diye
düşünüyor. Sözlerde olmasa bile tutum ve
davranışlarda bunu görmek mümkün.
Hiç kimse kendisine “terörist” tanımını
konduramadığı için kendi durumunu “davanın
en zayıf halkası” olarak görüyor. Böylece ortada
davanın güçlü bir tarafı kalmıyor!
Örgüt davalarında genellikle ortak tavır olur.
Örgüt bellidir; amacı, hedefleri bilindiği için
üyelerinin de birbirine yakın portresi vardır.
Burada böyle bir durum olmadığından diyalog
kurabilenler birbirlerine kendi öykülerini
anlatıyor. Birinin öyküsü ötekine çok ilginç
geliyor.
Yine örgüt davalarında yaş kuşağı da
birbirine yakındır. O yüzden davranışlar,
heyecanlar toplulaşır. Burada gördüğüm
kadarıyla alt sınır 23, üst sınır 70.
İlgi alanlarının dağınıklığı da bir başka geniş
yelpaze. Kimileri okunacak kitap listeleri
yapıyor, kimisi de övünçle şöyle diyor:
“Abi bende hiç suç unsuru bulamadılar.
Çünkü kitap falan yoktur bizim evde!”
Dava kulisi bitmez, şimdilik noktayı koyalım...
Başa dönersek... Ne olursa olsun, bu ülkeden
başka hiçbir yerde yaşamayı düşünmeyen bir
gazeteci olarak, içinde bulunduğum koşullar bir
yana, başlıca kaygım şu:
Bütün kurumlarımız kan kaybediyor!
Bu kan kaybından kazançlı çıkan olmaz.
Ciğerleri çok sağlam bir kişinin ayakları kırılsa
koşabilir mi?
Kalbi çok sağlam bir kişinin, midesi devre dışı
kalırsa o beden güçlü durabilir mi?
Eğer birileri Silivri davaları nedeniyle çok
güçlendiğini düşünüyorsa, ona bir sözümüz
var:
Bir kişinin en zayıf anı, kendisini en güçlü
hissettiği andır!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
bir içerikte başladı ve sona erdi.
Hükümet açılımın hangi önlemleri ve önerileri
kapsadığını TBMM’de yapılacak görüşmelerde
açıklayacağını ilan etmişti.
Hemen her çevre, günlerdir şapkadan
tavşan çıkmasını bekliyor. Beklenen oldu:
İçişleri Bakanı Beşir Atalay demokratik
açılımın ilk adımlarını açıkladı. Yerleşim
birimlerinin adları değişecek... siyasi partiler
Kürtçe propaganda yapabilecekler...
ayrımcılıkla mücadele komisyonları
kurulacak... üniversitelerde Kürtçe bölümler
açılacak vs, vs...
İçişleri Bakanı kürsüde söyledi, anlattı ve bir
ara “Türkiye yarın yeni bir Türkiye olarak
uyanacak” dedi.
Dün sabah uyandım; kara bulutlar sarmış
kenti. TV haberlerine baktım.
Bakan Atalay açılımla ilgili daha ayrıntılı
bilgiyi RTE verecek demiş.
Ne ek bilgi ne birlik, kardeşlik, ne de barış!
Başbakan’da değişiklik yok!
Açılımı savunurken yine bağırıyor,
muhalefete saldırıyor.
RTE, yine o RTE!
CHP lideri Deniz Baykal, hükümetin, açılımı
PKK ile işbirliğiyle götürdüğünü, bu projede
hedefin Türk milletinin içinden yeni bir millet
çıkarmak olduğunu vurguladıktan sonra bir
temennide bulundu:
“...Başbakan’ın şöyle yüreğini doldura
doldura Türk milleti demesini bekliyorum”
dedi.
RTE yanıtladı: Türk, Kürt, Çerkez, Arap...
etnik grupları yine sıraladı. Kökeninin Gürcü,
eşinin Arap olduğunu sürekli yineleyen
Başbakan; ne çare yüreğini doldura doldura
Türk milleti diyemedi!
Yandaş gazete Yeni Şafak dün, RTE’nin
“açılımın can alıcı sorusunu” manşete taşıdı:
“...Sizin hiç oğlunuz öldü mü?..”
Tabii bu soruyu öncelikle bizzat RTE’nin
yanıtlaması gerekiyor.
Zira iki oğlundan biri sağlık nedeniyle
askerlikten “muaf!”
Diğerinin askerliği iki hafta.
Binlerce ailenin oğulları Güneydoğu’da yaz
kış dağlarda teröriste karşı savaş vermiş, şehit
olmuş, gazi olmuş.
Başbakanımızın böyle bir ıstırabı yok. Yok
ama şehit ailelerin yüreklerini yakan
duygularını Meclis kürsüsünden pekâlâ, pek
güzel kullanıyor.
RTE’nin muhalefete, muhalefet edenlere
tahammül edemediğini bilmeyen yok.
Ama bir başka kuralı daha var; kürsüde
kendi gibi düşünmeyenlere dilediği gibi
saldıracak, ne söylerse söylesin muhalefet laf
atmayacak!
Kulağına çarpan kimi sözleri duyunca
sinirleri boşalıyor. Gözyaşı edebiyatı yapıyor.
Atılan laflara dayanamadı, sonunda;
“Şehitler gelsin ve daha fazla bağıralım
diyorsunuz” deyince beklemediği tepkiyle
karşılaştı.
CHP, oturumu terk etti.
RTE de bir rahatladı, bir rahatladı ki... Oh be!
Dünya varmış dercesine, “CHP’ye güle güle.
Siz olmadan daha rahat konuşuruz” dedi.
Ana muhalefet olmadan daha rahat
konuşmak!
Bu cümle ister istemez insana Demokrat
Parti’nin ünlü bakanlarından Tevfik İleri’nin
ülkeyi (muhalefetsiz) dikensiz gül bahçesine
çevireceklerini içeren sözünü anımsatıyor.
“Demokrasinin bu ülkeyi bozmayacağını, tam
tersine birleştirip bütünleştireceğini” söylüyor.
Doğru olmasına doğru bu saptama ama
ülkemiz söz konusu olunca “hangi demokrasi”
diye düşünmek, sormak gerekiyor.
Yargıyı, medyayı, siyaseti denetim altına
almaya çalışan RTE demokrasisi mi?
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 15 KASIM 2009 PAZARCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Kasım
Oslo K 8
Helsinki K 5
Stockholm Y 9
Londra B 15
AmsterdamY 14
Brüksel B 12
Paris Y 12
Bonn B 12
Münih B 13
Berlin B 12
Budapeşte Y 13
Madrid B 21
Viyana B 14
Belgrad B 15
Sofya PB 15
Roma B 19
Atina PB 20
Zürih B 12
Moskova K 4
Aşkabat B 16
Taşkent B 12
Bakû B 15
Bişkek B 6
Tiflis Y 13
Kahire B 22
Şam B 22
İstanbul PB 16
Edirne PB 17
Kocaeli PB 17
Çanakkale PB 16
İzmir B 18
Manisa B 18
Denizli B 18
Zonguldak PB 17
Sinop PB 14
Samsun PB 15
Trabzon Y 12
Giresun Y 12
Ankara PB 12
Eskişehir PB 12
Konya PB 12
Sıvas Y 7
Antalya B 22
Adana B 21
Mersin B 21
Diyarbakır Y 14
Şanlıurfa PB 16
Mardin Y 12
Siirt Y 14
Hakkâri Y 8
Van Y 10
Kars K 6
Ülkemizin kuzey ve do-
ğu bölgeleri parçalı ve
çok bulutlu, Doğu Ka-
radeniz, Güneydoğu
Anadolu’nun doğusu ile
Sıvas, Tokat, Düzce,
Zonguldak çevreleri, ge-
ce saatlerinde Kırklare-
li ve Istanbul çevreleri
yağışlı, diğer yerler par-
çalı ve az bulutlu geçe-
cek. Yağışlar; genellik-
le yağmur ve sağanak,
yükseklerinde olmak
üzere, Doğu Anado-
lu’nun kuzey ve doğusu
ile Sıvas çevrelerinde
karla karışık yağmur ve
kar şeklinde olacak.
Yediğimiz içtiğimiz her şey
gerçek değilmiş, sahteymiş!..
Uygarlık, öyle ilerlemiş ki,
doğanın bize sunduklarını
bambaşka bir biçime
sokuyorlarmış!.. Alıyor
patlıcanı, fasulye ile
birleştiriyor, alıyor koyunu
balık yapıyor, alıyor elmayı,
alıyor üzümü, tanınmaz hale
getiriyor.
Bunun adı da var: GDO!..
Genetiği bozulmuş
organizma!.. Genetik,
Türkçesiyle yapısı, özü,
niteliği, anlamı değiştirilmiş
doğanın ürünleri...
İyi mi oluyor, kötü mü?
Derler ki, bu yoldan elde
edilen gıda kolaylıkla
kullanılacak, açlık çeken
milyonların doyum sağlaması
sağlanacak. Açlık denen
felaketi önlemek için bozuk
gıda! Hiç değilse açlıktan iyi
ya!..
GDO’yu insanoğluna
uygulasak bilmem nasıl olur?
Şiddetten yana, acımasız,
zalim, kötü yaradılışlı bir
insanın yapısını değiştirme
olanağı gerçekleştirilse, dünya
için mutlu bir kurtuluş olmaz
mı? Al, durmaksızın
yanlışlıklara düşen, ülkesine
iyilik diye yapmadığı kötülüğü
bırakmayan bir politikacıyı
değiştirir.. Bu, tüm dünya için
bir kurtuluş yolu olmaz mı?
Bence insanın yapısı, öyle
okumakla yazmakla,
üniversiteler bitirmekle
değişmiyor, iyileşmiyor; maya
neyse öyle kalıyor... Elde ettiği
bilgiler etki yapmıyor, adamın
yapısı bozuksa genç de yaşlı
da olsa hep aynı kalıyor...
Şimdi GDO yönteminin
özellikle bizim politikacıları
daha iyi, daha dürüst, daha
çalışkan, daha yararlı kılmanın
en güzel çaresi olacağını
düşünüyorum! Yalnız bizim mi,
bütün politika, sanat,
edebiyat, bilim dünyasının
da!..
Bu uygulama birkaç yıl
uygulandı mı aydınlık bir
dünyada yaşayabileceğiz...
Oturup bütün bunları
düşündüm. Olmayacak şey
mi? Fareyi alıp kuzu yapan,
ekmeği alıp pastırma biçimine
sokan, çikolatayı leblebi diye
yutturan, kısacası ne var ne
yok her şeyi, temel değerlerini,
anlamını, niteliğini başka kılığa
döndüren bu yeni keşif, belki
de bir kurtuluştur, ne bileyim?
Hayal dediklerimiz zamanla
nasıl gerçekleşti? Bilim
yerinde durmuyor,
durmaksızın yeni araştırmalar,
buluşlar birbirini izliyor...
Çocukluk yıllarımda nasıl gaz
lambası, mum, havagazı gibi
ilkellikten elektrik aydınlığına
geçiverdiysek; nasıl
oturduğumuz yerden
karşımızdaki araçla dünyayı
seyredebiliyorsak; taşıtlarda
hız çizgileri sürekli aşılıyorsa,
nasıl ilaçlarla en ağır
hastalıklar alt edilebiliyorsa,
nasıl insanı hayvanı birbirine
benzer yaratık
yapabiliyorlarsa; GDO’lar
açılımı ile akla hayale gelmez
durumlarla karşılaşmamız
kaçınılmazdır.
Bozuk gıdalar zaten öteden
beri bildiğimiz bir çirkin
durumdur. Şimdi bu, bilimsel
bir nitelik kazanmış!.. “Ne
bulursan ye” diyen atasözünü
düşünüp fazla sızlanmayalım...
Nelere nelere katlandı, uygarlık
diye, bu insanlık? Ağlar sızlar,
yine her şeyi sineye çeker.
Hep çekeriz söylene söylene,
yaza yaza!..
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Şimdi de ‘GDO’ Açılımı?
Tahliye istemlerine ret
İstanbul Haber Servisi - Birinci Erge-
nekon davasõna bakan mahkeme, Danõş-
tay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gazetesi-
ne bombalõ saldõrõ dosyasõ üzerinde yoğun-
laştõ. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Baş-
kanõ Köksal Şengün’ün üçüncü kez kabul yö-
nündeki oyuna karşõn İşçi Partisi (İP) Genel
Sekreteri Nusret Senem’in de aralarõnda bu-
lunduğu 10 tutuklu sanõğõn tahliye istemleri
oyçokluğuyla reddedildi.
Birinci Ergenekon davasõnõn önceki gün-
kü duruşmasõnda mahkeme heyeti, Doğu Pe-
rinçek’in 26 Mayõs 2006 tarihindeki basõn
açõklamasõnda öne sürdüğü “Danıştay bas-
kınını gerçekleştiren Alparslan Arslan ve
ekibinin Bulgaristan’da MOSSAD tara-
fından eğitim gördükleri, Arslan ve eki-
binin Türkiye’de Gonca Bahar kimliğini ta-
şıyan bir kadın ile ilişkili oldukları ve he-
saplarına 4 trilyon lira yatırıldığı” iddia-
larõnõ araştõrmaya karar verdi. Mahkeme he-
yeti, Gonca Bahar adlõ kadõn ile sanõklar Al-
parslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Ti-
muroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi’nin he-
saplarõna 2006 yõlõnda para yatõrõlõp yatõrõl-
madõğõnõ MASAK’a soracak.
Şengün talebi kabul etti
Mahkeme, Ankara emniyetinden Danõştay
baskõnõnõn gerçekleştirildiği 17 Mayõs 2006
ve önceki iki güne ilişkin olarak tüm otellerle
ilgili kayõtlarõn taranmasõnõn istenmesini ka-
rarlaştõrdõ. Mahkeme ayrõca Danõştay baskõ-
nõndan sonra iki devlet kuruluşuna önemli ey-
lemlerin planlandõğõna ve hedef alõndõğõna da-
ir istihbari bilgi olup olmadõğõnõn araştõrõlmasõ
için Genelkurmay Başkanlõğõ, Jandarma Ge-
nel Komutanlõğõ, MİT ve Emniyet Genel Mü-
dürlüğü’ne yazõ yazõlarak varsa bilgi ve bel-
gelerin suretlerini istemeyi kararlaştõrdõ.
Mahkeme heyeti, Ümraniye’de bir gece-
konduda bulunan el bombalarõnõn, polis ta-
rafõndan çekilen görüntülerinde küfürlü ko-
nuşmalar yapõldõğõ ve Ergenekon sözünün kul-
lanõldõğõ iddialarõ üzerine, görüntülerin in-
celenmesi için TÜBİTAK’a daha önce yazõ-
lan yazõnõn akibetini soracak. Mahkeme
Başkanõ Şengün, İP Genel Sekreteri Nusret
Senem, İP Basõn Bürosu Sözcüsü Hikmet Çi-
çek, Doç. Dr. Emin Gürses, avukat Kemal
Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin
Görüm, Muzaffer Şenocak, Erkut Ersoy,
Muhammet Yüce, Selim Akkurt’un tahli-
ye taleplerinin kabulü yönünde oy kullandõ.
Şengün ayrõca Senem ve Çiçek’in tutuklan-
dõklarõ yasa maddesinin iddianameye ko-
nulmadõğõna dikkat çekti. Diğer üyeler tah-
liye istemini reddetti. Mahkeme, tutuklu sa-
nõk emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün kõzõ
ve avukatõ Zeynep Küçük’ün talebi doğrul-
tusunda Almanya’nõn Nazi yanlõsõ partisi
DVU lideri Dr. Gerhard Frey hakkõnda
MİT’ten bilgi istemeye karar verdi.
Kayıp HADEP’liler
hakkında yeni iddia
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Şõr-
nak’õn Silopi ilçesinde 2001’de gözaltõna
alõndõktan sonra kendilerinden bir daha haber
alõnamayan HADEP’li Ebubekir Deniz ile
Serdar Tanış’õn cenazelerinin Mardin’in
Dargeçit ilçesi mezarlõğõna gömüldüğü, an-
cak daha sonra cesetlerden birinin mezarlõk-
tan çõkarõlarak başka bir yere götürüldüğü id-
dia edildi. PKK’ye yakõnlõğõyla bilinen Fõrat
Haber Ajansõ’nda yer alan bir habere göre,
adõnõ vermeyen bir kaynak, Tanõş ve De-
niz’in Dargeçit mezarlõğõna gömüldüğünü
ileri sürerek “Bir gece bunlardan birinin
naaşı oradan çıkarılıp götürülmüştü. Me-
zarı kim açtı, niye açtı, nereye götürdü, ce-
nazelerden hangisini çıkardılar, bunları
bilmiyorum” dedi. Albay Cemal Temizöz
ve korucubaşõ Kamil Atağ’õn yargõlandõğõ
davada ifade veren Mehmet Nuri Binzet, 25
Ocak 2001’de Silopi Jandarma İlçe Merke-
zi’ne götürüldükten sonra kendilerinden ha-
ber alõnamayan HADEP yöneticileri Ebube-
kir Deniz ile Serdar Danõş’õn, öldürüldükten
sonra Cudi Dağõ eteklerindeki Süryani köyü
yakõnlarõnda gömüldüğünü iddia etmişti.
İstanbul Haber Servisi - İzmir Çiğli Bele-
diye Başkanõ CHP’li Ensari Bulut (53), du-
rumunun ağõrlaşmasõ üzerine kaldõrõldõğõ İs-
tanbul Florence Nightingale Hastanesi’nde ya-
şamõnõ yitirdi.
Tedavi gördüğü akciğer kanserini yenen, ar-
dõndan karaciğer ve ko-
lon kanseriyle mücade-
le ederek sağlõğõna ka-
vuşan Çiğli Belediye
Başkanõ Bulut, son se-
çimlerde 2’nci kez Çiğ-
li’de başkanlõğa seçildi.
Bulut, geçen hafta sağ-
lõk kontrolü için geldi-
ği İstanbul’da, iki gün
önce fenalaştõ. Karaci-
ğer kanseri rahatsõzlõ-
ğõyla Florence Nightingale Hastanesi’ne kal-
dõrõlan Bulut, dün akşam saatlerinde yaşamõnõ
yitirdi. Yaşamõ mücadele içinde geçen ve tam
5 kez ölümle burun buruna gelen Ensari Bulut,
12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden üç gün ön-
ce siyanürlü kurşunla vurulmuştu.
Anne-bebek gözaltõnda
Haber Merkezi - Kamu Emekçileri
Sendikalarõ (KESK) mayõs ayõnda ger-
çekleştirilen operasyon sonucu tutuklanan
22 üyesinin serbest bõrakõlmasõ amacõyla
Ankara, İstanbul, İzmir ve Kars’ta eylem
yaptõ. Kars’taki eyleme izin vermeyen
polis aralarõnda bebeğiyle birlikte bir ka-
dõn olmak üzere 30 kişiyi gözaltõna aldõ.
KESK üyeleri, Ankara’da Kõzõlay Mil-
li Müdafaa Caddesi’nde bir araya geldi.
KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, 22
arkadaşõnõn 170 gündür cezaevinde bu-
lunduğunu, tutuklamalarõn demokratik bir
ülkede izahõnõn mümkün olmadõğõnõ, ope-
rasyonun amacõnõn konfederasyonun yõp-
ratõlmasõ amacõyla yapõldõğõnõ söyledi.
Şimşek, hükümetin demokratik açõlõm fo-
toğrafõ içinde tutuklamalarõ nereye yer-
leştirdiğini sordu.
KESK üyeleri İzmir Konak’ta da basõn
açõklamasõ yaparak tutuklanan arkadaşla-
rõnõn serbest bõrakõlmasõnõ istedi. İstanbul’da
Taksim Tramvay Durağõ’nda toplanan
KESK’liler, “Tutuklu KESK üyeleri ser-
best bırakılsın” yazõlõ pankart açarak Ga-
latasaray Meydanõ’na kadar yürüdü. Grup,
burada basõn açõklamasõ yaptõ.
Kars’ta da Faik Bey Caddesi’nde topla-
nan KESK’liler, basõn açõklamasõ yapmak
istedi. Açõklamaya izin vermeyen polis, ara-
larõnda bebeğiyle birlikte bir kadõn üye de
olan 30 kişiyi gözaltõna aldõ.
Parti kurma çalışmalarını sürdüren Mustafa Sarıgül, liderliğini yaptığı Türkiye
Değişim Hareketi’nin (TDH) Batman il merkezinin açılışına katıldı. Batman Ha-
vaalanı’nda coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanan Sarıgül, “Türkiye’nin ge-
leceği için tek çare, Türkiye Değişim Hareketi’dir” dedi. Sarıgül, konuşmasının
ardından TDH Batman İl Merkezi binasının açılışını yaptı.
Sarõgül TDH Batman İl Merkezi’ni açtõ
ÜCRETLİ VE İŞSİZ KURULTAYI
‘İstihdamsõz
büyüme olmaz’
İstanbul Haber Servisi - KESK Genel Baş-
kanõ Sami Evren, AKP hükümetinin 2010 yõlõ
için hazõrladõğõ bütçede IMF ve Dünya Bankasõ
politikalarõnõn egemen olduğunu ve devletin
tüm kaynaklarõnõn faiz ve açõklarõn kapatõlma-
sõna aktarõldõğõnõ belirterek, “Bir ülkede çalış-
ma koşulları demokratik değilse, siyasi ikti-
darların başka siyasi açılımlar yapması
mümkün değildir” dedi. Evren, yurttaşlara
25 Kasõm Çarşamba günü Türkiye genelinde
gerçekleştirecekleri bir günlük iş bõrakma eyle-
mine “katılın” çağõrõsõnda bulundu.
TMMOB’ce düzenlenen “Mühendis, Mi-
mar ve Şehir Plancıları Ücretli ve İşsiz Ku-
rultayı” dün İstanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) Maçka Kampusu’nda başladõ. Bugün so-
na erecek olan kurultayõn açõlõşõnda konuşan
KESK Genel Başkanõ Evren, AKP hükümeti-
nin Türkiye’de giderek IMF ve Dünya Bankasõ
politikalarõnõn yerleştirilmek istendiğini belirt-
ti. Evren, “Hükümet, AKP’yi kapatma dava-
sında uluslararası sözleşmeleri dikkate alır-
ken, söz konusu sendikal haklar olunca an-
laşmaları görmezden geliyor. Kamu perso-
neline grev ve toplusözleşme hakkı tanımı-
yor. Milyonlarca emekçi sigortasız çalıştırı-
lıyor” dedi. DİSK Genel Sekreteri Tayfun
Görgün ise AKP hükümetinin ILO normlarõnõ
dikkate alarak Nisan 2008’de hazõrladõğõ yeni
çalõşma yasalarõnõn halen Meclis gündemine
alõnmadõğõna dikkat çekti. TMMOB Genel
Başkanõ Mehmet Soğancı ise mimar, mühen-
dis ve şehir plancõlarõnõn giderek daha kötü ko-
şullarda, sigortasõz çalõştõrõlmaya başlandõğõnõ,
özelleştirme adõ altõnda kapatõlan kurumlar ne-
deniyle meslek mensuplarõnõn işsiz kaldõğõnõ
söyledi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanõ
Prof. Dr. Gençay Gürsoy mimar, mühendis ve
şehir plancõlarõnõn karşõ karşõya olduğu “işsiz-
lik” sorununun yakõn bir gelecekte sağlõk per-
sonelinin de başõna geleceğini belirtti.
CHP’li Ensari Bulut
kansere yenildi
Birinci Ergenekon davasõnda mahkeme heyeti, Genelkurmay, Emniyet,
MASAK, MİT ile TÜBİTAK’tan bilgi, görüş ve belge istemeye karar verdi