22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2009 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B İslam Konferansõ Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Dr Ekmeleddin İhsanoğlu’yla geniş bir ufuk turu: İranuluslararasõteamüllereuymalõ İslam Konferansõ’nõn bir alt kuruluşu olan İslam Konferansõ Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) zirve toplantõsõ geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapõldõ. İKÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ev sahipliğinde İslam dünyasõnõn devlet adamlarõnõn katõldõğõ toplantõya damgasõnõ vuran konu soykõrõm yapmaktan suçlu bulunan Sudan Devlet Başkanõ Ömer el Beşir’in de davetli oluşuydu. ABD başta olmak üzere pek çok Batõ ülkesinden tepki çeken bu davet Prof. İhsanoğlu’yla yaptõğõmõz konuşmada da söz konusu oldu. Prof. İhsanoğlu, konunun bu kadar yankõ yapmasõna şaşõrdõğõnõ, El Beşir için kesin bir yargõ mahkûmiyeti olmadõğõnõ söyledi. ABD’de Bush yönetimi döneminde El Beşir’le ilgili farklõ algõlamalar olduğunu belirten İhsanoğlu, “Ama şimdi Obama yönetimi Sudan’a farklı yaklaşıyor,” dedi. ABD ve İsrail başta olmak üzere pek çok ülkenin, İran’õn nükleer programõnõ tehdit olarak algõlamasõna ise Prof. İhsanoğlu şu yorumu yaptõ: “ABD’nin eski Başkanı Carter’a göre İsrail’de en az 100 tane nükleer silah var. Yokmuş gibi davranılıyor. Öbür tarafta ise bomba üretme ihtimali üzerinde duruluyor.” - Siz bir bilim insanısınız. Ama bu işlerle uğraşıyorsunuz. Neden? E.İ.- İnsan, ortamõnõn, ailesinin ürünüdür. Ben Türk baba ve annenin evladõ olarak Kahire’de yaşayan Türk toplumunun içinde büyüdüm. İlk kültürümü, ilk dil zenginliğimi orada aldõm. Babam Ayn Şems Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatõ Kürsüsü’nün kurucusudur. Uzun yõllar Osmanlõ Arşivi’nin başõndaydõ. Aynõ zamanda İslam kültürü konusunda çok önemli bir şahsiyetti. 1960’lõ yõllarda Kahire çok aktif bir kültür merkeziydi. Arap ve İslam dünyasõnõn en gelişmiş entelektüel ortamõna sahipti. Batõ’ya da çok erken bir zamanda açõlmõştõ. Ben üniversite öğrencisiyken egzistansiyalizm akõmõnõn öncüsü Fransõz yazar Jean-Paul Sartre’õ orada dinleme fõrsatõm olmuştu. Yirminci yüzyõlõn en büyük tarihçilerinden İngiliz Arnold Toynbee de Kahire’ye gelmişti. İslam dünyasõnda Üçüncü Selim’le başlayan reform hareketleri hakkõnda bir konuşma yapmõştõ. Küçük yaştan itibaren edebiyata, kültüre merakõm vardõ. Yazõlar yazdõm. Genç yaşta iki kitabõm oldu. Birisi Türk Hikâye Antolojisi, öbürü de Nâzım Hikmet’in Ferhat ile Şirin oyununun Arapçaya tercümesi. Babamõn vefatõndan sonra annemle Türkiye’ye gelip Ankara’da yerleştik. Geçen yõl Exeter Üniversitesi bana fahri doktora verdi. Doktorayõ veren profesör törende, “Prof. İhsanoğlu bir ayağı bir tarafta, öbür ayağı öbür tarafta olmayı başarabilmiş bir kişidir,” dedi. Obama yönetimi Sudan’a farklı bakıyor - İstanbul’da İKÖ’nün 40. yılı kutlaması çerçevesinde İSEDAK toplantısı yapıldı. Bu toplantıya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Darfur bölgesinde soykırım yapmaktan suçlu bulduğu Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in davet edildiği öğrenilince kıyamet koptu. Hükümet El Beşir’i kendilerinin değil, İKÖ’nün davet ettiğini söyledi. El Beşir, İKÖ mü yoksa hükümet tarafından mı davet edildi? - Bence bu tartõşma çok ileri, tuhaf boyutlar aldõ. İKÖ, BM gibi, diğer uluslararasõ teşkilatlar gibi birçok üye devletten oluşmakta. Üye devletlerin devlet başkanlarõnõn üyesi bulunduklarõ bu teşkilatõn toplantõlarõna katõlmalarõ kadar normal bir şey olamaz. Yani BM toplantõlarõna Chavez (Venezüella Cumhurbaşkanõ), Kaddafi (Libya Cumhurbaşkanõ), Ahmedinejad (İran Cumhurbaşkanõ) katõlõyor. FKÖ lideri Yasser Arafat da gitmişti. Orada her şeyi söylüyorlar. ABD onlara “Gelmeyin” diyemez. Aynõ şekilde İKÖ toplantõlarõna katõlmak istemişler. Onlarõn tabii hakkõdõr. Bunu farklõ boyutlara çevirmek bence biraz meseleyi zorlamaktõr. Ama diyeceksiniz ki, ceza almõştõr. Bu bir iddiadõr. Bir mahkûmiyet kararõ değildir. Mahkeme karar alõncaya kadar da buna iddia olarak bakmak lazõm. - Yalnız mahkemenin kesin kararı olduğu biliniyor... - Bunlarõn hepsi tartõşõlmaktadõr. Mahkûmiyet olmadan bir devlet başkanõnõn tevkif edilmesinin ne kadar doğru olacağõ konuşulmalõdõr. Ayrõca şunu unutmamak lazõm. Bu karar Bush yönetimi zamanõnda alõnmõş. Bugün yeni ABD yönetimi Sudan hükümetiyle çok farklõ bir şekilde görüşmeye başladõ. Bu meseleler de biraz kenara itildi. Yani bugün bu mesele tartõşõlmõyor. El-Beşir tartışmasına şaşırdım - Yani bu daha çok siyasi bir karar mıydı, diyorsunuz? - Bence bu fazla abartõlmõş bir tartõşmaydõ. Bir teşkilatõn 40. yõlõ kutlanõyor. Bunun içinde devlet reisi seviyesinde işbirliği mekanizmasõ kurulmuş. O da 25. yõldönümünü kutluyor. Bütün bunlar bir tarafa bõrakõlõyor ve herkes böyle bir hadise üzerinde yoğunlaşõyor. Ben şaşõrõyorum. BBC muhabiri benimle görüştü. İlk söylediği söz şuydu: “Bunun Türkiye’de bu kadar büyütülmesine şaşırıyoruz.” Ben de biraz şaşõrõyorum. Biz Türkiye’de böyle şeyleri seviyoruz. - Başbakan Erdoğan, Ömer el Beşir tartışmaları sırasında ona arka çıkarak, “Müslüman soykırım yapmaz” dedi. Sizce Müslüman soykırım yapmaz mı? - İslamda insan, canlõ hayatõ mukaddestir. Çünkü o canõ veren Allah’tõr. Onu veren Allah’õn dõşõnda da onu kimsenin alma hakkõ yoktur. Onun için hiç kimse kanunu eline alõp kendi keyfine göre, değil bir milleti bir tek ferdi öldüremez. Bu temel prensip olarak kabul edilecek bir şey değil ve İslama aykõrõdõr. - İKÖ üyelerinden birisi İran. İran’ın nükleer programı var. İran, nükleer programının barışçıl amaçlı olduğunu savunuyor. Ama ABD, Batı ve İsrail, İran’ın nükleer programından vazgeçmesi için baskı yapıyor. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bu tartõşma ortamõnda bazen detaylar kayboluyor. Çünkü kutuplaşmalar, polemik oluyor. Meseleyi temel prensipler õşõğõnda ele almak lazõm. Birincisi barõşçõl nükleer enerji geliştirme hakkõ her ülkenin hakkõdõr. Bu hakkõ elde etmek isteyenlere de kesinlikle engel olmamak lazõmdõr. İkincisi de şu: Bu hakkõ kullanmak isteyenlerin bu hakkõ düzenleyen uluslararasõ kurallar, anlaşmalar, antlaşmalar, örneğin Nuclear Non- Proliferation Treaty yani Nükleer Silahlarõn Yaygõnlaşmasõnõ Önleme Antlaşmasõ’nõn gereklerine, Uluslararasõ Atom Enerji Ajansõ (IAEA) himayesinde yapõlan protokollere uymak lazõm. Üçüncüsü de şu: Bu ikinci şõkta yer alan koşullarõ kontrol etme görevi IAEA’ya verilmiştir. Bu üç parametre õşõğõnda hareket edildiği zaman sorunun aşõlabileceğine inanõyorum. IAEA’nõn başõndakõ Dr. Baraday’in ifadelerine göre İran’õn nükleer silah üretme gibi bir kapasitesi yoktur. İran da en yetkili ağõzdan böyle bir niyetleri olmadõğõnõ açõkladõ. İKÖ olarak bunu bize de söylediler. Bu tablo karşõsõnda yapõlacak şey bu hakkõ inkâr etmemek, ama aynõ zamanda bu denetimleri sağlam bir şekilde yapmak ve İran’õn da bu uluslararasõ teamüllere uygun biçimde hareket etmesini sağlamaktõr. Ekonomik konjontür gereği dolar terk ediliyor - İstanbul’da düzenlenen İSEDAK toplantısında dikkatimi çeken husus İKÖ üyesi ülkeler arasında ticaretin ulusal para birimleriyle yapılması konusunun ele alınması oldu. Bu olabilir mi? - Böyle bir karar yok. Sadece konuşuluyor. Ben iktisatçõ değilim. Fakat şunu söylemek istiyorum. Bu finansal kriz pek çok ülkeyi vurdu. Bu ülkelerin ekonomilerinin çoğu dolara bağõmlõ bir şekilde seyrediyordu. Şimdi bütün dünya bir arayõş içinde. Bu arayõşõ sadece İslam dünyasõ yapmõyor. ABD de bu arayõşõn bir parçasõdõr. Yani bu durumu politik, ideolojik bir durum olarak görmemek lazõmdõr. Bu tamamõyla finansal krizin doğurduğu bir arayõştõr. Çin, Japonya, Körfez ülkeleri, Rusya bunu yapõyor. - İKÖ’nün 40. yıl kutlamalarında neler görüşüldü? Hangi konular ele alındı? - Kõrk yõl önemli bir dönüm noktasõdõr. İKÖ’yü doğuran 1969’da Soğuk Savaş’tõr. Bugün çok farklõ bir dünyada yaşõyoruz. Soğuk Savaş’õn iki kutuplu dünyasõndan bugün sõnõrlarõ belirsiz, çok kutuplu bir dünyaya geldik. İslam dünyasõ da kendi saflarõnda toparlanmaya çalõşõyor. Dayanõşmasõnõ daha verimli hale getirmek istiyor. Özellikle fakir ülkelerin fakirliklerinin giderilmesi, geri kalmõşlõk çemberinin kõrõlmasõ, sõtma, AIDS, çocuk felci gibi salgõn hastalõklarõn üstesinden gelinmesi ve daha iyi yaşam koşullarõ sağlanarak insan haklarõna daha saygõlõ toplumlar, devlet düzenleri geliştirilmesi çabalarõ var. Teşkilatõn sitesini takip ederseniz görürsünüz. Çok canlõdõr. İngilizce, Fransõzca ve Arapça yayõn yapõyoruz. - İslam dünyası içindeki yoksulluk ve geri kalmışlık çemberi gibi çok hayati noktalara parmak bastınız. Peki, sizce neden İslam ülkelerinde yoksulluk ve geri kalmışlık bu kadar yaygın? - Bu Batõ ya da Doğu meselesi değil. Afrika ülkelerine bakõn. Yoksulluğu hem Müslümanlar hem Katolikler hem pagan olanlar yaşõyor. Bunun dinle alakasõ yok. Bu geri kalmõşlõk çok karmaşõk bir sorun. Moderniteyi tarif etmemiz gerekiyorsa bunun sanayileşmiş toplumlara özgü olduğunu görebilirsiniz. - Yalnız İsrail de İran’ın kendisini haritadan silmekle tehdit etmesi karşısında son derece rahatsızlık duyduğunu, bu nedenle de nükleer silahlanmasından çekindiğini ifade ediyor... - ABD’nin eski başkanõ Carter’in ifadesine göre İsrail’de en az 100 tane nükleer silah var. Bunun dile getirilmesi lazõm. Bu, saklanan bir hakikat. Yokmuş gibi davranõlõyor. Öbür tarafta ise bomba üretme ihtimali üzerinde duruluyor. Bombasõ olanlarõn bombalarõnõ niye yok etmiyorlar? Onlar Nükleer Silahlarõn Yaygõnlaşmasõnõ Önleme Antlaşmasõ’nõ niye imzalamõyorlar? Öte yandan İran’õn İsrail’i imha etme politikasõ da çok yanlõştõr. Böyle bir şey kabul edilemez. Yanlõştõr. Bütün devletlerin yaşama hakkõ vardõr. - Türkiye’nin dış politikasının, özellikle de Prof. Ahmet Davutoğlu dışişleri bakanı olduktan sonra Batı’dan Doğu’ya eksen kaymasına uğradığı tartışmaları yapılıyor. Sizce gerçekten eksen kayması mı yaşanıyor yoksa dış politika çeşitlendiriliyor mu? - Eksen kaymasõ olduğunu sanmõyorum. Ancak belki boşluklar dolduruluyor. Uzun yõllar ihmal edilen ilişkiler canlõ tutulmaya çalõşõlõyor. Sizin de işaret ettiğiniz gibi çeşitli potansiyellere kavuşmak amaçlanõyor. Bence bu Türkiye’nin Batõ’yla olan münasebetlerini menfi yönde değil, bilakis müspet yönde etkiler. Türkiye’nin bu ekseni ta Tanzimat’tan beri çizilmiştir. Bu devam ediyor. Hatta Orta Asya’dan Türk göçü Batõ’ya doğru olmuştur. Bence bu politika daha çok ekonomik genişleme imkânõ ve siyasi potansiyeli zenginleştirmeyi sağlamak amacõyla yapõlmaktadõr. P O R T R E Prof. Dr. EKMELEDDİN İHSANOĞLU İslam Konferansõ Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri. Kahire’de 1943’te doğdu. Kendi ifadesiyle Mõsõr’da yaşayan bir Türk ailenin oğlu. Yükseköğrenimini Mõsõr’daki Ayn Şems Üniversitesi Fen Fakültesi’nde yaptõ. Organik kimya konusunda master yaptõ. Ankara Üniversitesi’nde fizik organik kimya doktorasõnõ aldõ. İngiltere Exeter Üniversitesi’nde doktora sonrasõ çalõşmasõnõ yaptõ. Kahire Milli Kütüphanesi ve Ayn Şems Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Osmanlõ kültürü ve edebiyatõyla ilgili araştõrma ve eğitim çalõşmalarõ yürüttü. İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştõrma Merkezi’nin (IRCICA) genel direktörlüğünün yanõ sõra İÜ Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü ile Türk Bilim Tarihi Kurumu Başkanlõğõ’nõ, İÜ Bilim Tarihi Müze ve Dokümantasyon Merkezi Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Pek çok ödülü var. Türkiye Devlet Üstün Hizmet Madalyasõ sahibi. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Zaten İslam ülkelerinde de sanayileşme ağırlıklı olarak yok... Neden? - Bütün mesele de burada. Bu benim sevdiğim bir soru. Çünkü bilim tarihçisi olarak ben bu meselelerle çok yakõndan ilgileniyorum. Sanayileşmenin nerede başladõğõna ve nasõl yayõldõğõna bakmak lazõm. Sanayileşme İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’nõn belirli kesimlerinde, Hollanda ve İtalya’nõn kuzeyinde başladõ. İtalya’nõn güneyinde, İspanya’da yok. Polonya’da biraz var ama doğusundaki Rusya’da, Osmanlõ’da yok. Ama daha sonra sanayi devriminin dõşõnda kalan ülkeler sanayileşmeye adõm attõlar. Sanayileşmenin getirdiği ekonomik, askeri ve siyasi gücü görünce bu ülkeler de buna yöneldiler. Osmanlõ’yla Çin’i ve Japonya’yõ kõyasladõğõnõz zaman bazõlarõnõn çok başarõlõ baazõlarõnõn çok yanlõş ya da eksik başladõklarõnõ görürüz. Mesela biz bazõ yerlerde eksik başladõk. Çin keza. Japonya yirminci yüzyõlõn başlarõnda sanayileşti ve askeri gücü yüksek bir ülke haline geldi. Ondan önce sanayileşmesine başlayan Rusya’yõ yendi. Çin ise İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra 70’li, 80’li yõllarda başlayarak bugünkü gücüne kavuştu. Güney Kore çok geç başladõ. Ama ileri bir noktaya geldi. Bizde ise rahmetli Turgut Özal’õn başlattõğõ program inkõtalara uğramasaydõ bugün biz daha farklõ bir yerdeydik. Bu sorularõn hiçbir zaman basit cevaplarõ olamaz. Bunlar çok karmaşõktõr. Orada sosyo- ekonomik ve sosyolojik tahliller ve mukayeseli metodolojiye ihtiyaç var. Onun için meselenin dinle alakasõ yok. İran en yetkili ağõzdan nükleer silah üretme gibi bir niyeti olmadõğõnõ açõkladõ. İKÖ olarak bunu bize de söylediler. İslam dünyasõndaki geri kalmõşlõğõn dinle ilgisi yok. Moderniteyi tarif etmemiz gerekiyorsa bunun sanayileşmiş toplumlara özgü olduğunu görebiliriz. İslam dünyasında sanayileşme cılız İsrail’in nükleer silahlara itirazõ yok leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle