18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 27 EKİM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Türkiye’nin, laik Cumhuriyetin, devrimlerin temel taşlarını, kimlik yapımızı tepetaklak eden adımlar; Türkiye’yi emperyalizmin dünyayı yeni paylaşım projeleri içinde biçilen yeni rollere uygun kullanmaya yönelik, siyasal İslamcı kimliği ağır basan bambaşka bir rejime sürükleyen sivil darbe projeleri.. birbirlerine eklemlenmiş olarak öylesine planlı, arka arkaya gündeme geliyor ki... Kimileri Cumhuriyetin kazanımları, toplumsal reflekslerle geçerlilik kazanamasa, ertelense de, kimileri kamuoyunun dikkatini bile çekmeden uygulanmış oluyor... İşte bizler Kürt, Ermeni açılımları üzerine yaşanan sıcak gelişmelere takılmışken, YÖK’ün sıradan bir kararı gibi duran, hukuk eğitimine vurduğu sessiz darbe, kasıtlı olmasa da sanki medyanın sansürüne kurban, oldubittiye getirildi. YÖK’ün Roma hukukunu ana bilim dalı dersi olmaktan çıkarması, İslam hukuku ile birlikte seçmeli ders yapması kararının ne menem bir tuzak olduğu üzerine, Türkiye’yi yıllarca AB İnsan Hakları Mahkemesi’nde temsil etmiş hukukçumuz Rıza Türmen’in değerlendirmelerine bir kulak verelim. Türmen, 23 Ekim günlü Milliyet’te yayımlanan köşesinde öncelikle Roma hukukunun modern, laik hukukun kapılarını açan, hukuku dogmalardan ayıran, adaletin insan aklında aranmasını öngören temel olduğunun altını çiziyor. Bu çerçevede Türkiye’nin içinde olduğu bugünün geçerli hukuk sistemi içinde, bütün ülkelerde olduğu üzere, Türkiye’de de çağdaş, modern Cumhuriyetin en önemli devrimleri arasında yerini alan hukuk devriminin temelini oluşturduğunu belirtiyor. Roma hukukunun, İslam hukuku ile birlikte temel eğitim dersi olmaktan çıkarılarak seçmeli ders kapsamına alınması çok hukuklu bir sisteme geçişin kapılarını açma anlamına gelebilir... Olmaz olmaz deme lüksümüz var mı? Fethullah Gülen hocayı bağırlarına basmış emperyal güç odaklarından Türkiye’ye sunulan projelerde ağızlardan düşürülmeyen yeni Osmanlıcılık tezlerinin temelinde çok hukuklu sistem var. Yakın aylarda İngiltere’den bilim adına pompalanan tezlerde, insan aklında aranan adaletin yanında, Batı dünyasında bile Müslümanlar için şeriatın, İslam hukukunun uygulanabileceği sistemlere geçiş öngörülmedi mi? Dahası yeni emperyalizmin ayakta kalmasında bir sihirli formül olarak, yeni Osmanlıcılık, dinler, ırklar üzerinden gettolaşma, bölünme, parçalanma olarak öngörülmüyor mu? Sıcak gündeme kurban giden, ülkemizin kimlik yapısını tepetaklak etmeye yönelik en yaşamsal sivil darbe adımları, elbette genç kuşakların yetişmesine yönelik, eğitim alanında yaşanıyor... Çocukların insan aklının gelişmesi üzerinden değil, inançlar, dogmaya dönük koşullandırılmasına yönelik eğitilebilmeleri, her tür dinci, ırkçı, tarikat akımlarının gündeminin odağında. Temel eğitim çağındaki çocukları, imam- hatiplerden, yasal, yasadışı Kuran kurslarından geçirme, tarikatlar, aşiretler kucağına teslim etme seferberliği boşuna mı? Bölge yatılı okulları zorunlu temel eğitim sürecinin sağlıklı, ekonomik yürütülmesinde olumlu bir proje gibiydi. Cumhuriyetin denge odaklarından köydeki imam-muhtar-öğretmen üçlüsünün kırılması, öğretmenin eksilmesinin sonuçları düşünülmeden. İlköğretimden yükseköğrenime yaratılan sistem içinde çocuklarımızın tarikatlara nasıl teslim edildikleri gerçeği yaşanmadan... Hele üniversite açmada bayrak yarışına girmiş gibi gözüken AKP iktidarında Cumhurbaşkanı-YÖK ikilisi ile yaratılan yandaş üniversiteler yönetimleri gerçeği madalyonun sadece görünen yüzü. Süperadım ılımlı İslamcı-tarikatçı-iktidar yandaşı, akıl, bilim özerkliğinden uzaklaşılan üniversitelerdeki kadrolaşmalar cabası. Altyapısız üniversiteleri açan AKP iktidarı, yandaş-tarikatçı kadrolaşmaların üzerine, üniversite kapılarını açtığı öğrencileri yurtsuz, barınaksız, burssuz, parasız ortalıkta bırakıyor. Araştırma sonuçları ile de sabit, yükseköğrenim öğrencileri hiç bu kadar çaresiz, parasız kalmamışlardı. Genç bir insanın gün boyunca bir poğaça ile karnını doyurup, asla iş bulamayacağı Anadolu kentlerinde, kalitenin diplere düştüğü eğitim ortamında, bilimsel gelişim göstermesi, tarikatların kucağına düşmemesi olanaklı mı?.. [email protected] İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Hızlı Adım... Bankalar, ancak üç ay sonra işlem sõrasõnda ücret konusunda bilgi verebilir hale gelecek Ekonomi Servisi - Bankalar ortak ATM kullanõmõna geçti. Ama başka bankaya ait ATM’lerden yapõlan iş- lemlerde ücretlerin yüksekliği hâlâ so- run olmaya devam ediyor. Bankalar bu sorunun çözülmesi için çare arayõşõnda. Şimdilik sorun tüketicinin işlem anõnda bilgilendirilmesi ile çözülmeye çalõşõlõ- yor. İş Bankasõ Genel Müdür Yardõmcõsõ Ha- kan Aran, buna ilişkin önerilerinin kabul edildiğini belirtti. Tüketicinin işlem ücreti hakkõnda işlem ya- põlõrken bilgilendirilmesi için hem Bankalararasõ Kart Merkezi (BKM) hem de bankalarõn ken- di sistemlerinde bir mesaj yapõsõ kurulacak. Sistemin yaklaşõk 3 ay içinde kurula- bileceğinin öngörüldü- ğünü bildiren Aran, bu sistemin İş Bankasõ’nõn önerisi doğrultusunda gündeme geldiğini ve ka- bul gördüğünü aktardõ. Türkiye’de diğer banka ATM’lerinden para çekme ortalamasõnõn 150 lira olduğunu kay- deden Aran, masraflarda İş Bankasõ‘nõn uy- guladõğõ tarifenin yüzde 1 + 1.70 lira şeklinde belirlendiğini, yani 100 lira çeken bir kişinin 2.70 lira masraf ödediğini anlattõ. Aran’õn verdiği bilgiye göre, ortak ATM pay- laşõmõ uygulamasõnda 23 Ekim itibarõyla diğer banka müşterilerinin İş Bankasõ bankamatik- lerinden para çekme işlem sayõsõnõn 100 bin adede ulaştõ. İşlem tutarõ da 16.7 milyon lira ol- du. İş Bankasõ bankamatiklerinden ayda yak- laşõk 8 milyon işlemde 2 milyar lira civarõnda para çekiliyor. Günümüzde bankamatikler artõk bir şube fonksiyonu görüyor. Para yatõrma özelliğine sa- hip, üzerinde temassõz kart okuyucusu, barkod okuyucusu, bozuk para ünitesi olan tam dona- nõmlõ 500 yeni bankamatik bankanõn kurulu- muna önümüzdeki hafta başlanacak. Şubelerdeki gişe yoğunluğunu azaltmayõ amaçlayan bankada, her ay şubelerden diğer ka- nallara göç gözlemliyor. Bu da masraf ve ko- misyon kampanyalarõyla da destekleniyor. Bu kanallardan yõl sonuna kadar yapõlan havale iş- lemlerinden ücret alõnmõyor. Bu da şubeden yapõlan havale işlemlerinin ciddi oranda bankamatik ve internete kayma- sõnda önemli rol oynadõ. Geçen seneye göre yaklaşõk yüzde 20’lik bir işlem şubeden ban- kamatik ve internete kaydõ. TRT BANDROL ÜCRETİ DAVA KONUSU Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkanõ Ali Çe- tin, TRT bandrol ücretlerini yeniden tespit eden Bakanlar Kurulu kararõnõn yasaya aykõrõ ol- duğunu savunarak, bu kararõn iptali için dava açacaklarõnõ bildirdi. Çetin yaptõğõ ya- zõlõ açõklamada, Türkiye Radyo ve Televizyon Gelirleri Kanunu’nun 2. maddesinde kurum gelirlerinin tek tek belirlendiğini belirtir- ken, yasada radyo-TV cihazlarõnõ taşõyan araçlarõn vergi matrahõna dahil edilmediğini ifa- de etti. Buna rağmen Bakanlar Kurulu kararõn- da yasada olmayan bir yetki kullanõlarak cihaz dõşõnda bu cihazlarõn üzerinde bulunduğu araç- larõn vergi matrahõ olarak belirlendiğine işaret eden Çetin, “Kanuna aykõrõ, kanunsuz vergi top- lama yetkisi hükümete dahi verilmemiştir” de- di. Çetin, kanunlarõn geriye yürütülmezlik il- kesinin açõkça ihlal edildiğini ifade etti. GDO’LU ÜRÜN MAMADA KULLANILAMAYACAK Genetik Yapõsõ Değiştirilmiş Organizmalõ (GDO) ürünlerin, bebek mamalarõ ve bebek formülle- ri, devam mamalarõ ve devam formülleri ile be- bek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanõlmasõ yasak olacak. Ayrõca, insan ve hayvan te- davisinde kullanõlan antibiyotiklere kar- şõ direnç genleri içeren GDO ve ürün- ler ithal edilemeyecek ve piyasaya sunulamayacak. Tarõm Bakanlõ- ğõ’nõn yönetmeliği Resmi Gazete’de yayõmla- narak yürürlüğe girdi. Buna göre, tohumluklar dõşõndaki GDO ürünleri ile genetiği değiştiril- miş organizma ve ürünlerini içeren gõda ve yem maddelerinin ithalatõ, işlenmesi, ihracatõ, kontrol ve denetimine aykõrõ olan GDO’lu gõ- da ve yemlerin işleme ve tüketim amacõyla it- hali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatõ ve transit geçişleri yasak olacak. Geçen gün İlhan Selçuk’u hastanede ziyaret ettiğimde ülkenin geleceğiyle ilgili endişelerimizi paylaşırken kendisinin “Bugün tüm partilerin ayrışmaya, ayrıştırmaya, ülkeyi parçalamaya ant içmiş güçlere karşı birleşme zamanıdır. Sessiz çoğunluğun kafasını karıştıracak ayrı partileşmeler faydalı olmaz. Çelişkiler ve küskünlüklerin ayrı partileşmelere meydan vermemesi gerekir.” şeklindeki sözleri Cumhuriyetimizin 86. yılını kutlayacağımız 29 Ekim için çok anlamlı sözler. Yıllarını bu ülkenin aydınlanmasına harcamış bir büyük aydının sözlerine herkesin kulak vermesi gerekir. Gerçekten de “Sessizliğim benim gerçek gücümdür” diyen halkın onlarca partiden kimin doğru kimin samimi, kimin gerçekten ülkesi için çaba harcayacağını anlamakta kafası karışabiliyor ve oylar dağılıp büyük dayanışma gerçekleşemiyor. Şu anda siyasi arenada kim ne yapıyor diye baktığımızda da birleşmelerden ziyade yeni yeni oluşumlar kendini gösteriyor. Abdüllatif Şener’in daveti üzerine yapacağı mitingi izlemek için Miyase İlknur ile Sıvas’a gittik. Türkiye Partisi çok yeni bir parti olmasına rağmen liderine duyulan bir güven ve umut var. Kendisini karşılamaya gelen binlerce araç konvoyu ve miting alanının kalabalığı bunu teyit ediyordu. Abdüllatif Şener konuşmasında, parasız, partililerin yardımları ile ancak ülke sevdası ve büyük inançla bu yola çıktıklarını belirtiyor. “Dünyanın 50 trilyon dolar olan gayri safi milli hasılası içinde ABD 17 trilyon dolar ile yer alırken sizin 500-600 milyar dolarlık milli hasılanızla varlıklarınızı yabancılaştırırsanız boğulmanız mutlaktır” diyerek AKP’nin özelleştirme politikasını yerden yere vuruyor. Ancak yıllarca ülke ekonomisini ve siyasetini yöneten ekipte yer alma sorumluluğunun kendine hatırlatılması üzerine, “AKP özleştirmelerinin hiçbirinde benim imzam yoktur. Galataport’un dosyasını ben geri çevirdim” diyerek AKP uygulamalarından sorumlu olmadığını vurguluyor. Ülkenin işsizliğinin korkunç boyutlarda olduğu, emeklilere yapılan yüzde 1.83’lük zam ile tiyatro oynandığı, esnaflığın ortadan kalktığı, yaşanan krizin küresel kriz sonucu değil ülkenin krizi olduğu, Başbakan’ın kavgacı üslubunun dış siyasetle işbirliğinden kaynaklandığını -çünkü siyasette kavga etmenin dış siyasetin yönlendirdiği bir şey olduğunu-bir ayda iki kez Amerika’ya giden Başbakan’ın bir ayda Sıvas’a hiç gelmediğini, bunun ne manaya geldiğini vatandaşın takdir etmesi gerektiğini vurgulayarak merkezde bir parti olacaklarının altını çiziyor. 16 yıl sağ kulvarda ve eleştirdiği siyaset arenasında yer alan Abdüllatif Şener’in merkeze nasıl oturacağı da aslında ciddi merak konusu. Öbür taraftan Mustafa Sarıgül yeni partileşme çalışmaları içinde. O da merkeze oturacak bir parti ile iktidara aday olacak. Tüm eğilimleri kucaklayacağını, cami, cemevi, kilise, sinagog ayrımı yapmayacaklarını, sevgiyle kitlelere ulaşacaklarını belirterek büyük bir iddia ortaya koyuyor ve geleceğin başbakanı olarak kendini lanse ediyor. Rahşan Ecevit, Ecevit’in tarihsel kişiliğinin tarihte kalmasını yeterli bulmayıp ruhunu illaki yaşatmak için ayrı bir parti kuruyor. Mevcut küçük partiler ülkenin geleceğinden kaygı duymuyor olacaklar ki, hiçbir dayanışma ve ülkenin geleceği için kişisel egolarını frenleme veya erteleme ihtiyacını göstermiyorlar. Peki genç Cumhuriyetimizin daha yüz yaşını doldurmadan açılımlar ve saçılımlar ile dağılmasını önlemek için biz ne yapıyoruz, kocaman bir hiç. Sadece olan biteni seyrediyoruz. Yine de “Sessizliğim benim gerçek gücüm” diyen ve Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ve Cumhuriyetimizi kuran halkımıza güveniyoruz. Onun, ülkemizi yaban ellere bırakmayacağını ve gereğini seçimlerde yapacağına inanıyoruz. Cumhuriyetimizin ilelebet yaşaması dileği ile gelin İlhan Selçuk’un sözlerini unutmayalım diyor ve Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum. Ülkenin Geleceği İçin Birleşme ve Dayanışma Şart M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com Başka bankanõn ATM’sinden para çekme ücretlerinin yüksekliğine çare arayan bankalar, yeni bir yazõlõmla işi çözmeye çalõşõyor. Economist: Türkiye daha fazla küçülür Ekonomi Servisi - The Econo- mist dergisi, Türk ekonomisinin 2009 küçülme tahmini 5.4’ten 5.7’ye yükseltti. İngiltere’de yayõmlanan son sayõsõnda, Türkiye ekonomisi hakkõnda değerlendirmede bulunan dergi, 2010 yõlõna ilişkin büyüme tahminini ise değiştirmedi. BÜTÇEDE KRİZ TABLOSU Daralma devam ediyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanõ Mehmet Şimşek, kü- resel krizin Türkiye ekonomisini de et- kilediğini belirterek “Kriz ekonomik faaliyetlerde belirgin bir daralmaya yol açmıştır. Türkiye’de 2002 yılın- dan bu yana 27 çeyrek devam eden büyüme dönemi böylece sona er- miştir” dedi. Şimşek, krizle birlikte iş- sizlikte artõş yaşandõğõnõ ve bu artõşõ- nõn ana nedenlerinin “genç nüfus ve vasıfsız işsizler” olduğunu söyledi. Şimşek, Türkiye Büyük Millet Mec- lisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptõğõ “2010 Yılı Bütçe Sunuş Ko- nuşması”nda özetle şöyle konuştu:  Türkiye’de bankacõlõk sektörü büyük dayanõklõlõk göstermişken, re- el ekonomi krizden etkilenmiştir. Daralma devam ediyor  Krizle birlikte yüzde 30’dan faz- la düşüşler oldu. 2009’da iç talepte de sert düşüşler yaşanmõştõr.  Türkiye’de işsizlik yapõsal bir ni- telik taşõmaktadõr. Ayrõca ülkemizde- ki gençlerin toplam nüfus içerisinde- ki payõ yüksektir. Hükümet işsizliğe karşõ üç aşamalõ bir çözüm ortaya koymuştur. Uzun va- dede çözüm eğitimdir. Orta vadede böl- gesel kalkõnma projeleri, kõsa vadede meslek edindirme kurslarõ gibi politi- kalarõ uygulamaya koyduk.  2009 yõl sonu itibarõyla bütçe gi- derlerinin 266 milyar 752 milyon TL, bütçe gelirlerinin 203 milyar 928 mil- yon TL, bütçe açõğõnõn 62 milyar 824 milyon TL, faiz dõşõ açõğõn 7 milyar 324 milyon TL olmasõnõ bekliyoruz. Financial Times’õn söyleşi yaptõğõ Koç’un CEO’su Bulgurlu AB’ye mesaj verdi: Sürekli gecikmeye alışık değiliz Ekonomi Servisi - Koç Grubu’nun Üst Yöneticisi Bülent Bulgurlu, Fi- nancial Times ile söyleşisinde Tür- kiye’nin, Avrupa ürünleri için çok bü- yük bir pazar olduğuna, Avrupa şir- ketlerinin fõrsatlar kaybedebileceği- ne dikkat çekerek AB müzakerelerine ilişkin “Türk insanının kim- yası, sürekli gecikmelere alışık değil” diye uyardõ. FT ise, Bulgurlu’nun ge- lecek yõl belki emekli ola- cağõnõ belirterek “Şir- ket, şimdi, onun hale- finin kim olacağını değerlendiriyor. Aile dışından ge- leceği kesin gibi” diye yazdõ. FT Bulgurlu’nun “Türk insanının kimyası, sürekli gecikmelere alışık değil. Eğer Türklerin müzakerelerde bilinçli bir yavaşla- ma olduğuna inanıyorsa, AB üyeliğine isteği ve heyecanı kaybolur. Sonucu da her iki taraf için kayıp olur” değerlendirmesine yer verdi. Bulgurlu grubun faaliyet ve planlarõna ilişkin bilgi verirken halen Çin’de buzdolabõ ve çama- şõr makinelerini üreten fabrikayõ genişlettikleri- ni anlattõ. Bulgurlu ayrõca, grubun petrol alanõn- da rafinaj ve dağõtõm faaliyetlerine ek olarak bel- ki Rusya ve Kazakistan gibi komşu ülkelerdeki ortaklarla arama veya üretim gibi alanlara girme fikrini incelediğini de bildirdi. Bulgurlu, grubun bir aşamada Türkiye’deki nükleer enerji alanõn- da da rol oynayabileceğini de ifade etti. Grubunun yönetimindeki Koç ailesinin fertle- riyle ilişkilerine de değinen Bulgurlu, “Normal olarak iyi ve zeki insanlarla çalıştığınız zaman bir konsensüs mümkün olduğunu görüyo- rum” dedi. Bu arada, FT, Koç grubunun geçen yõl 56 milyar liralõk (38 milyar dolar) satõş yaptõğõna, 68 bin çalõşanõ bulunduğuna dikkat çekerken grubun fazla yayõldõğõ kanõsõna vararak küre- sel kriz öncesi 11 şirketini toplam 3 milyar do- lara sattõğõnõ, bunun sonucunda bugün net ola- rak 700 milyon dolarlõk bir nakit fazlasõ bu- lunduğuna da işaret etti. Yoksulluk sõnõrõ 2 bin 465 TL Ekonomi Servisi - Türk-İş, ekimde 4 kişilik bir ai- lenin açlõk sõnõrõnõ 757, yoksulluk sõnõrõnõ 2 bin 465 TL olarak hesapladõ. Türk-İş’in yaptõğõ hesaplamalara gö- re ekimde mutfak harcamasõ geçen aya göre yüzde 0.92 artarken yõllõk bazda artõş yüzde 4.02 oldu. Gõda ile bir- likte yapõlmasõ zorunlu olan kira, yakacak, elektrik, su gibi konut, ulaşõm, giyim, sağlõk, eğitim harcamalar da dikkate alõndõğõnda, insan onuruna yaraşõr bir yaşama düzeyi sağlamak için yapõlmasõ gereken harcama tutarõ (yoksulluk sõnõrõ) 2 bin 464.75 TL olarak hesaplandõ. Ortak ATM’de ücret hâlâ sorun Bulgurlu, Türkiye’nin, Avrupa için çok büyük bir pazar olduğuna, Avrupa şirketlerinin fõrsatlar kaybedebileceğine dikkat çekti. Bulgurlu, grubun planlarõ ve performansõ hakkõnda bilgi verdi. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77’sinin Türkiye’de bulunduğu, bunların bu- günkü piyasa değerinin 2.5 trilyon do- ların üzerinde olduğu belirtildi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlü- ğü’nün (MTA) muhtemel rezerv araş- tırmalarına göre Türkiye’de yeraltında bulunan en yüksek maden rezervi 15.8 milyar ton ile dolomit. Cam ve seramik endüstrisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan dolomit, nadir ve çok değerli bir kireçtaşı olarak biliniyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de 13.9 milyar ton mermer, 12.3 milyar ton linyit kömürü, 5.7 milyar ton kayatuzu, 1.2 milyar ton yüksek kalorili taşkömürü, 3 milyar ton bor, 1.5 milyar ton ponza, 1.9 mil- yar ton blister bakır cevheri bulunu- yor. Türkiye’nin toplam yeraltı maden kaynaklarının bugünkü piyasa değeri- nin ise 2.5 trilyon doların üzerinde ol- duğu belirtiliyor. Araştırmalar, Türki- ye de 700 ton görünür altın rezervi (6500 ton muhtemel rezerv) ve 1926 ton görünür gümüş re- zervi bulunduğunu gösteriyor. Ülke- mizde yapılan araştırmalarda 650’ye yakın renk ve dokuda mermer olduğu belirlendi. Doğal taş zengini de olan Türkiye dün- ya bor rezervlerinin yüzde 72’sine sa- hip. Bu oran ile dünyada ilk sırada yer alıyor ve dünya tüketimini en az 400 yıl karşılayabilecek durumda. Petrol fiyatlarõ üretimi arttõracak Ekonomi Servisi - Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgü- tü (OPEC) Dönem Başkanõ Jose Botelho de Vascon- celos, fiyatlarõn 100 dolarõ bulmasõ halinde OPEC ba- kanlarõnõn küresel ekonomideki düzelmeyi korumak için aralõktaki petrol üretimini arttõracağõnõ söyledi. Vasconcelos, üretici ve tüketicilerin petrol fiyat- larõnõn 75-85 dolar bandõnda olmasõndan memnun ol- duğunu ve petrol fiyatlarõnõn yüksek olmasõnõn kü- resel ekonomideki düzelmeyi frenleyebileceğini be- lirtti. Vasconcelos, “Dengeli fiyatın her zaman iyi olduğunu düşünüyorum. Gerekli olursa bazı ül- keler piyasaya daha fazla petrol vermeye açık ve bu yapılacak” dedi. Öte yandan Goldman Sachs, dün- yanõn ikinci büyük enerji tüketicisi Çin’in güçlü ta- lebi nedeniyle ham petrol fiyatõnõn yõl sonuna kadar 85 dolar ulaşacağõ tahmininde bulundu. Bu yõl dör- düncü çeyrekte petrolün varil fiyatõnõn ortalama 82.50 dolar ve 2010’da 110 dolar olacağõnõ öngördü. 2.5 trilyon dolar yeraltında2.5 trilyon dolar yeraltında Bülent Bulgurlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle