Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
‘Vea Victis!’
Brennus adı çoğumuza yabancı olmasa da
anımsatmakta yarar var. Brennus, antik İtalya’da
İÖ 387 yılının sıcak yaz aylarında ordularını
Roma’nın üzerine süren Galyalı komutandır. Önüne
çıkanı ezip geçerek Roma önlerine gelir, kentin
yakınlarındaki Allia Irmağı yanında kendisini
bekleyen Roma ordularıyla kapışır ve bu ölümcül
kapışmadan muzaffer çıkar, Roma’yı kuşatır.
Takvim 18 Temmuz’u göstermektedir. Brennus
kente girdiğinde başlarına neler geleceğini bilen
kentin ileri gelenleri ona elçiler göndererek fidye
vermeyi önerirler. 327 kilogram altında anlaşılır. Ne
var ki Romalılar altının tartımında Galyalıların hile
yaptığını ileri sürerler; Brennus öfkelenir, belindeki
kılıcını çıkartıp terazinin kefesine atar, denge
büsbütün bozulmuştur. Galyalılar pişmandır, fakat
iş işten geçmiştir. Brennus Romalılara döner, “Vea
victis!” diye bağırır. “Vay mağlupların haline!”
Mahmur Kampı ve Kandil Dağı’ndan gelen 34
kişinin siyaset arenası ve medyada yol açtığı
hareketlenme, konuya ilişkin söylenip yazılanlar
bende nedense “muzaffer” Brennus ile
karşısındaki “çaresiz mağlupları” çağrıştırdı.
Anlaşılan Irak sınırının öte yanından gelecek
olanları omuzları düşmüş, yaptıklarından “nadim”
olmuş, derin “mağfiret” duygularıyla kendilerini
devletin “himmetine” teslime hazır insanlar olarak
canlandırıyorduk kafalarımızda. Oysa bu
canlandırımın hayatta karşılığı yoktu; çünkü hiçbir
iç savaş veya iç savaş benzeri çatışmada kesin bir
askeri sonuç söz konusu değilse, bir başka deyişle
çatışma karşılıklı anlaşma ile sona
erecekse/erdirilecekse tarafların yeneni/yenileni,
galibi/mağlubu olmayacaktı. İspanya (ETA), İrlanda
(IRA), Uruguay (Tupamaros) vb. örneklerinde de
yenen/yenilen, galip/mağlup olmadığı gibi.
Bu açıdan bakıldığında “son teröriste kadar
savaş” diyen Türk Silahlı Kuvvetleri kendi
mantığında haklıdır, dolayısıyla bu mantığı
benimseyen sivil kesimler de. Fakat çeyrek
yüzyıldır “itibar” gören bu seçeneğin tek başına bir
toplumsal kangrene dönüşen Kürt sorununa kalıcı
bir çözüm getirmeyeceği görülmüş, bu kez farklı
bir yol seçilmiştir. Ne var ki önerilen bu yeni yoldan
başarı ancak proje doğru yönetildiğinde olasıdır.
İktidar tarafından çeşitli önadlarla anılan “açılım
projesi”, bırakalım “mükemmeliyeti”, uygulamanın
daha ilk aşamasında önemli skandallara neden
olmuştur. Bu tür projelerde en önemli ayaklardan
biri toplumun bilgilendirilmesine yönelik kitle
iletişimidir. İktidar bu önemli ayağı ıskalamıştır. Bu
çerçevede muhalefetin başından itibaren projeye
ilişkin olarak ortaya attığı “Projenin içeriği nedir?”,
“Nasıl uygulanacaktır?” soruları haklılık
kazandırmıştır. Toplumun ilk gelen kafile ile birlikte
karşılaştığı görüntüler karşısında ürkmesi
bilgilendirilme düzeyi göz önüne alındığında çok
doğaldır.
Güneydoğu’da 25 yıldır süren düşük yoğunluklu
iç savaşta, resmi ağızlara göre verilen şehit sayısı
4 bin 937’si asker olmak üzere 6 bin 482, sivil
kayıpların toplamı ise 5 bin 660’tır. Bu kirli savaşta
oğullarını, kardeşlerini, eşlerini PKK kurşunlarıyla
yitirmiş insanların, savaşın sakat bıraktığı gazilerin
bir propaganda otobüsünün üzerinde gördüğü,
“gerilla” giysileri içinde çevredeki kalabalığa el
sallayan PKK’liler karşısında infiale kapılmalarını
kim anlayışla karşılamaz, kim haklı bulmaz ki?
PKK tarafında ise “yaralı ve sağ ele geçenler,
teslim olanlar ve etkisiz hale getirilenlerin sayısı” 46
bindir. PKK en fazla kaybı 1984-2000 yılları
arasında vermiştir; bu dönemde öldürülen PKK’li
sayısı 23 bin 291’dir. Bu açıdan bakıldığında -ve
durdukları yerden, seçtikleri yoldan bağımsız
olarak- ölen/öldürülen Kürt gençlerinin yakınlarının,
içlerinde dağdaki çocuklarının da geri dönecekleri
duygusu uyanan ana babaların, silahtan, savaştan
bezmiş, barış özlemi çekenlerin aralarına yeniden
dönen 34 kişiyi simgeleştirerek sokaklara, alanlara
dökülmesi de anlaşılabilir insani bir durumdur.
Terslik nerededir? Yarın irdelemeye çalışalım.
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
İmar alanõnda “imparator-
luk” yetkileriyle donatõlan; bu
yetkilerini ise “özensiz mima-
ri” ve “şehircilik yoksunu”
planlarla kullanmakta inat eden
TOKİ’nin Başkanõ, bu özensiz-
liği yargõ yoluyla durdurmak
isteyen meslek odalarõnõ “rüşvet
karşılığı dava açmak”la suç-
ladõ! (11 Ekim 2009-Haber
Türk)
Bu söylemin “hukuk devleti
terbiyesi”yle ne kadar bağdaştõ-
ğõnõ, bağlõ olduğu “Başbakan-
lık”a bõrakõyorum... ancak artõk
herkes biliyor ki o “kızdıran” da-
valarõn tümünde, sadece “çevre
ve kent yağması” değil, “top-
lumsal değerler üzerinden hak-
sız kazanç sağlanması” da yar-
gõlanõyor.
Nitekim Şehir Plancıları Oda-
sı, TOKİ Başkanõ’nõn bu “ha-
karet”i için de yargõya başvura-
caklarõnõ belirttiği açõklamasõnda
özetle şöyle diyor: “...son dö-
nemlerde ortaya çıkan olum-
suzlukların en önemli kurum-
sal sorumlularından biri olan
TOKİ’nin, denetimden uzak
bir yetkiyle, kamu kaynakları-
nı ve taşınmazlarını kullanarak
yarattığı tahribatın büyüklüğü
ortadadır.”
İşte bu “büyük”lüğe, artõk
koskoca “ilçe”ler de ekleniyor.
Belediyelerin imar yetkileri, sa-
dece Hazine arazilerinde değil,
neredeyse “kent ölçeği”nde TO-
Kİ’ye devredilmek isteniyor. Ye-
ni bir yasayla, İstanbul’daki “Ata-
şehir”in adeta “Tokişehir”e dö-
nüşmesi hedefleniyor...
Büyükşehrin mimar ve de-
mokrat başkanõ Kadir Topbaş
ise kentinin “imar özerkliği”ni
savunmak yerine, çõkar çevrele-
rinin “odalar siyaset yapma-
sın” söylemini tekrarlamakla ye-
tiniyor...
‘Rant Faşizmi’
TOKİ’ye sağlanan bu keyfi
ayrõcalõklara tepkisiz kalan be-
lediye başkanlarõ, ister “muha-
fazakâr demokrat”, ister “mil-
liyetçi demokrat” isterse de
“sosyal demokrat” olsunlar,
demokrasi tarihimize “kentle-
rini rant faşizmine teslim
eden”ler olarak geçiyor... çün-
kü bu “denetimsiz” yetkiler, fa-
şist rejimlerde bile rastlanmayan
düzeyde, tümüyle gayrimenkul
rantõnõ çoğaltmaya dönük, çev-
re ve kültür katliamõyla sürege-
len bir “imar adaletsizliği”ni ül-
kede egemen kõlõyor.
Başta tarõm arazileri ve yeşil
alanlar olmak üzere, imar plan-
larõnda toplumun sağlõklõ yaşamõ
için değerlendirilmesi gereken
kamusal alanlar, yurt düzeyinde
tek tip ve karaktersiz bir TOKİ
mimarisiyle işgal ediliyor...
Aynõ işgalin yeni hedefi ise İs-
tanbul’un “finans kenti” yapõl-
masõ için “pilot semt” görülen
Ataşehir’in TOKİ’ye bağlan-
masõ! Yani, CHP’nin kazandõğõ
belediyenin yerini TOKİ’nin al-
masõ!
AKP’li altõ milletvekilinin im-
zasõyla TBMM’ye sunulan yeni
“torba yasa” Meclis
komisyonlarõnda görü-
şülmeye başlanmõş bi-
le... Artõk biliyoruz; bu
tür düzenlemelerle, de-
ğişik kanunlardaki “ka-
mu ve toplum yararı-
nın aleyhine” değişik-
lik önerileri “torbala-
narak” Meclis’ten ge-
çiriliyor... Mimarlar
Odasõ da basõn açõkla-
masõyla “2985 Sayılı
Toplu Konut Kanu-
nu ve Bazı Kanunlarda Deği-
şiklik Yapılması Hakkında Ka-
nun Teklifi”nin yakõnda genel
kurula gelebileceğini duyurdu.
Ne var ki basõnõmõz “demok-
ratik açılım”la ilgilendiğinden,
demokrasinin temel kuralõ olan
“kentli hakları”nõn kuşaktan
kuşağa gasp edilmesine neden
olacak bu teklifi kõsa haber bile
yapmadõ!
Oysa tasarõya göre Ataşehir’de
yaklaşõk 700 hektar alanda “fi-
nans yapılaşması” için TOKİ
yetkili olacak. Bunun “engelsiz”
gerçekleşebilmesi için de büyük-
şehir ve ilçe belediyeleri ile diğer
kamu kuruluşlarõnõn her ölçek
ve nitelikteki imar yetkileri elle-
rinden alõnarak; planlamadan uy-
gulamaya kadar tüm aşamalarõy-
la TOKİ’ye devredilecek.
Yetki devrinin “kazanılmış
hakları” bile kapsadõğõnõ da
anõmsatan Mimarlar Odasõ, aynõ
bölgede küresel sermayeye, Du-
bai, Singapur örneklerindekine
benzer “ayrıcalıklı yatırım alan-
ları” sağlanmasõ hedefine dikkat
çekiyor.
Tasarõ İstanbul’un planlama
bütünselliğini de göz ardõ ediyor.
Tüm ilçelerdeki imarõn “metro-
politen bütünsellik” içinde uy-
gulanmasõnõ amaçlayan nâzõm
planõn çiğnenmesine, Topbaş
sussa bile “Büyükşehir Beledi-
ye Meclisi”nin şiddetle karşõ çõk-
masõ gerekmiyor mu?
Kim bilir belki de TOKİ Baş-
kanõ’nõn “Rüşvet mi aldınız?”
demesinden çekiniyorlardõr!
ekinci@cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
25 Ekim
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Ataşehir ‘Tokişehir’ oluyor!
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2009 PAZAR
16
Teröristlere iş:
Dış temsilciliklerde
barış elçiliği!
Gol
Gülfatma Carlık:
“PKK, Hakkâri’de
askerimize havan
topu atmış...
Türkiye’ye gol
atmanın
sevincindendir!”
Millet
Ahmet Önen: “Millet
Recep’ten dağdan
inen teröristlerin
salıverilmesini ne
zaman istedi!”
Kandil
Avni Kurtuldu:
“Askerlik yan
gelip yatma yeri
olabilir ama
Kandil Dağı asla!”
İkili
Hamza Saykan:
“İktidarın iki eli var;
uzun eliyle halktan
topluyor, kısa
eliyle yakınlarına
dağıtıyor!”
YağmurDeniz
Düşmanlar ve vatansız alçaklar
TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin
rejimine, bütünlüğüne ve ordusuna
kurşun sıkan alçakların, TBMM
plakalı otomobillere binmiş
milletvekilleri, valiler, polisler ve
askerlerce “devlet töreni”
düzeninde karşılanması... Barış
elçisi sıfatı yüklenen teröristlerin,
İmralı’daki terörist başının
sözcülüğünü üstlenenlerin istediği
gibi ışık hızıyla serbest
bırakılması... Böylesine
kurgulanmış bir ihanet sürecinin
arkasından gelecek İmralı’daki
bebek katilini de kapsayan bir
genel af ve terörist başına
milletvekilliği yolunun açılması
olasılığı derken... Uğur Seten, 23
Temmuz 1919’da Mustafa Kemal
Paşa’nın Erzurum Kongresi’ni
açarken yaptığı konuşmadan bir
bölümü anımsatıyor:
“Her çağda, her ülkede, her
zaman ortaya çıkabildiği gibi bizde
de sinirleri zayıf, anlayışı kıt
insanlarla birlikte kişisel geçimini
ve mutluluğunu yurdun ve ulusun
zararında arayan vatansız alçaklar
vardır.
Doğu işlerini çevirmekte ve zayıf
noktaları arayıp bulmakta pek
becerikli olan düşmanlarımız
yurdumuzda bunu neredeyse
düzgün bir işletme durumuna
getirmişlerdir. Ama kutsal
varlıkların kurtarılması amacıyla
çırpınan bütün ulus, bu direnme ve
savaşma çabasında her türlü
engeli, her durumda hiç kuşkusuz
kırıp süpürecektir.”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
WASHINGTON’DAKİ ABD’li Sayın Barack’ın
buyruğu, Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah’ın
”tarihi fıısat”çılığı ve İmralı’daki PKK’li Sayın
Apo’nun “yol haritası” ile Başbakanlık’taki AKP’li
Sayın Recep’in başlattığı “Kürt açılımı”nı ibretle
seyrediyoruz! Birer “barış elçisi”ne dönüştürülen
teröristler, özel olarak kurulan “sahra
mahkemeleri”nden aklanıp devletin gözetiminde
gövde gösterisi yapıyor!
“Sahra mahkemesi” Hakan Muran’a “Ağır
Ceza A.Ş” veya “Sulh Ceza Ltd” gibi yeni
girişimler için esin kaynağı olmuş:
“Varsayalım ki, yıllardır işlemediğiniz bir suç
kalmadı. Devleti yıkmaktan cinayete, uyuşturucu
ticaretinden, yağmaya kadar birçok suçlar
sizden soruldu. Özgürce yaktınız, acımadan
yıktınız. Ama yıllar geçtikçe sıkıldınız.
Yaşlandınız, dağlarda saklanmaktan bıktınız,
rahata erme zamanınız çoktan geldi. Hem
herhangi bir ceza almaktan da korkunuz yok.
Dostlarınız gerekli zemini çoktan hazırladı size.
Suçlarınızın üstüne, barış, kardeşlik, demokrasi
gibi ithal kılıflar konuldu. Rüzgâra göre baş tutan
kalemler sayesinde sütten çıkmış birer ak adam
oldunuz. Yeter ki siz gelin; kepenkleri indirip
sınıra koşup, ayaklarınıza zılgıt bile atacaklar.
Bizzat devlet, tam sınır çizgisinin bir adım
gerisinde sevdiğiniz renklerden buket çiçeklerle
bekleyecek. Ama yine bir derdiniz var. Usulden
bile olsa, yargılanmak bu ülkede çok uzun süreç.
Başlayan davalar bir türlü bitmez, karakol,
savcılık, muayene, git-gel-otur hiç mi hiç
çekilmez. Ama siz üzülmeyin, bu durum da
kolayca çözülebilir. Örneğin, acilen ağır ceza
mahkemeleri özelleştirilebilir. Anonim, limitet
olarak birer özel şirket şeklinde yeniden açılıma
uğrayabilirler. İşte o zaman görün siz
servislerimizi! Siz neredesiniz, sorgunuz orada,
siz neredesiniz hop yargıç orada. Ağzınızdan
kötü bir söz mü kaçtı; hiç merak etmeyin, sizin
yerinize hemen düzeltirler. İsterseniz tam sıfır
noktasında gezici şubemiz 24 saat emrinizdedir.
Aceleniz varsa, helikopter taksi bile kiralarız.
Yok, eğer hâlâ memnun değilseniz, o zaman son
model üçüncü nesil cep telefonuyla siz dağdan
bağlanırsınız, şirket size en uygun maddeyi
bulur, kısa mesajla affınızı sağlar. Beklemek yok,
tutuklanmak yok. Sadece unutmayın her şirket
bir gün iflas edebilir. O yüzden acele edin,
dükkân açıkken affı kapın!”
Ağır Ceza A.Ş
SESSİZ SEDASIZ (!)
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Arada kalan yerleri de
‘Başbakanlık’ dolduracak!
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Orta ve küçük
kütleli yõldõzlarõn
evrimlerinin son
aşamasõnõ oluştu-
ran soluk yõldõzla-
rõn ortak adõ. 2/ Ba-
yõndõrlõk... “Hey-
kel, abide” anla-
mõnda yerel söz-
cük. 3/ Azerbaycan
ve Kars yöresinde
yaygõn telli bir çal-
gõ... Hz. Muham-
med’in annesinin adõ. 4/
Rütbesiz asker... Bazõ
şapkalarõ tutturmak için
çenenin altõnda bağlanan
bağ. 5/ Hindistan kökenli
evcil bir sõğõr türü... Luc
Besson’un bir filmi. 6/
Alaka... Tantal elementi-
nin simgesi. 7/ Çatõ kirişi
olarak kullanõlan ya da
kiremitlerin altõna döşe-
nen ince tahta... Doğan kuşunun erkeği. 8/ Üzeri kõrmõzõ
parafinle kaplanan bir cins peynir... Hõzlõ, çabuk. 9/ Son
derece yoğun bir kütle çekimine sahip olan ve bu neden-
le çekim alanõna giren hiçbir şeyi bõrakmayan varsayõm-
sal gökcismi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bodrum ilçesinde turistik bir belde... Bekçi ya da avcõ
kulübesi. 2/ Belirti, ipucu... Her yanõ suyla çevrili kara
parçasõ. 3/ Uçurum... Katranla kõldan yapõlan ve kalafat
işlerinde kullanõlan bir tür macun. 4/ Utanma, hayâ... No-
hut, fasulye ya da yarma ile yoğurttan yapõlan bir çorba.
5/ Güzel sanat... Yunanistan’õn plaka imi. 6/ Artvin ilin-
de, “tabiatõ koruma alanõ” kapsamõna alõnan orman böl-
gesi... Tavlada “üç” sayõsõ. 7/ Bir çokluğu oluşturan var-
lõklarõn her biri... Ucu sivri kürek. 8/ “ --- kafeste duran
kuştur / Elbet uçar gider bir gün” (Karacaoğlan)... “De-
nizayısı” da denilen bir fok cinsi. 9/ Baş çoban... Doğu
Anadolu’da bir göl.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
L O J İ S T İ K
O D K A R T E L
J P O L O S İ
İ K O N Y A M
S A L E K S İ N
T R O Y K A M İ
İ T A S R A
K E S İ M A M E
L İ M N İ E N
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
T.C. BARTIN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
DOSYA NO: 09/484 T.
Bir borçtan dolayõ hacizli ve aşağõda cins, miktar ve kõymetleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõştõr. Birinci arttõrma 20.11.2009 günü
saat: 15:20-15:30’da HIZIR OTOPARK, TUNA MAH./BARTIN’da yapõlacak ve o günün kõymetlerinin %60’õna istekli bulunmadõ-
ğõ takdirde 25.11.2009 günü aynõ yer ve saatte 2. Artõrma yapõlarak satõlacağõ. Şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõy-
metinin %40’õnõ bulmasõnõn ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklõnõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka pa-
raya çevirme ve paylarõn paylaştõrma masraflarõnõ geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satõş bedeli üzerinden %18 oranõnda KDV’nin
alõcõya ait olacağõ ve satõş şartnamesinin icra dosyasõnda görülebileceği, masrafõ verildiği taktirde şartnamenin bir örneğinin isteyene
gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla dairemize başvurmalarõ ilan olunur.
Muhammen kõymeti
LİRA: 30.000,00 YTL ADEDİ: 1 CİNSİ: 34 AV 0333 plakalõ, FORD marka, 2003 model, Beyaz renkli, Cargo 2520 L D25L ti-
pi, çift ilave damperli açõk ahşap kasa KAMYON (arka kapağõ kõrõk, paslanmõş durumda) 30.000,00 YTL Toplam
(İc.İf.K. 114/1, 114/3) (Basõn: 60091)