18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ‘Vea Victis!’ Brennus adı çoğumuza yabancı olmasa da anımsatmakta yarar var. Brennus, antik İtalya’da İÖ 387 yılının sıcak yaz aylarında ordularını Roma’nın üzerine süren Galyalı komutandır. Önüne çıkanı ezip geçerek Roma önlerine gelir, kentin yakınlarındaki Allia Irmağı yanında kendisini bekleyen Roma ordularıyla kapışır ve bu ölümcül kapışmadan muzaffer çıkar, Roma’yı kuşatır. Takvim 18 Temmuz’u göstermektedir. Brennus kente girdiğinde başlarına neler geleceğini bilen kentin ileri gelenleri ona elçiler göndererek fidye vermeyi önerirler. 327 kilogram altında anlaşılır. Ne var ki Romalılar altının tartımında Galyalıların hile yaptığını ileri sürerler; Brennus öfkelenir, belindeki kılıcını çıkartıp terazinin kefesine atar, denge büsbütün bozulmuştur. Galyalılar pişmandır, fakat iş işten geçmiştir. Brennus Romalılara döner, “Vea victis!” diye bağırır. “Vay mağlupların haline!” Mahmur Kampı ve Kandil Dağı’ndan gelen 34 kişinin siyaset arenası ve medyada yol açtığı hareketlenme, konuya ilişkin söylenip yazılanlar bende nedense “muzaffer” Brennus ile karşısındaki “çaresiz mağlupları” çağrıştırdı. Anlaşılan Irak sınırının öte yanından gelecek olanları omuzları düşmüş, yaptıklarından “nadim” olmuş, derin “mağfiret” duygularıyla kendilerini devletin “himmetine” teslime hazır insanlar olarak canlandırıyorduk kafalarımızda. Oysa bu canlandırımın hayatta karşılığı yoktu; çünkü hiçbir iç savaş veya iç savaş benzeri çatışmada kesin bir askeri sonuç söz konusu değilse, bir başka deyişle çatışma karşılıklı anlaşma ile sona erecekse/erdirilecekse tarafların yeneni/yenileni, galibi/mağlubu olmayacaktı. İspanya (ETA), İrlanda (IRA), Uruguay (Tupamaros) vb. örneklerinde de yenen/yenilen, galip/mağlup olmadığı gibi. Bu açıdan bakıldığında “son teröriste kadar savaş” diyen Türk Silahlı Kuvvetleri kendi mantığında haklıdır, dolayısıyla bu mantığı benimseyen sivil kesimler de. Fakat çeyrek yüzyıldır “itibar” gören bu seçeneğin tek başına bir toplumsal kangrene dönüşen Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirmeyeceği görülmüş, bu kez farklı bir yol seçilmiştir. Ne var ki önerilen bu yeni yoldan başarı ancak proje doğru yönetildiğinde olasıdır. İktidar tarafından çeşitli önadlarla anılan “açılım projesi”, bırakalım “mükemmeliyeti”, uygulamanın daha ilk aşamasında önemli skandallara neden olmuştur. Bu tür projelerde en önemli ayaklardan biri toplumun bilgilendirilmesine yönelik kitle iletişimidir. İktidar bu önemli ayağı ıskalamıştır. Bu çerçevede muhalefetin başından itibaren projeye ilişkin olarak ortaya attığı “Projenin içeriği nedir?”, “Nasıl uygulanacaktır?” soruları haklılık kazandırmıştır. Toplumun ilk gelen kafile ile birlikte karşılaştığı görüntüler karşısında ürkmesi bilgilendirilme düzeyi göz önüne alındığında çok doğaldır. Güneydoğu’da 25 yıldır süren düşük yoğunluklu iç savaşta, resmi ağızlara göre verilen şehit sayısı 4 bin 937’si asker olmak üzere 6 bin 482, sivil kayıpların toplamı ise 5 bin 660’tır. Bu kirli savaşta oğullarını, kardeşlerini, eşlerini PKK kurşunlarıyla yitirmiş insanların, savaşın sakat bıraktığı gazilerin bir propaganda otobüsünün üzerinde gördüğü, “gerilla” giysileri içinde çevredeki kalabalığa el sallayan PKK’liler karşısında infiale kapılmalarını kim anlayışla karşılamaz, kim haklı bulmaz ki? PKK tarafında ise “yaralı ve sağ ele geçenler, teslim olanlar ve etkisiz hale getirilenlerin sayısı” 46 bindir. PKK en fazla kaybı 1984-2000 yılları arasında vermiştir; bu dönemde öldürülen PKK’li sayısı 23 bin 291’dir. Bu açıdan bakıldığında -ve durdukları yerden, seçtikleri yoldan bağımsız olarak- ölen/öldürülen Kürt gençlerinin yakınlarının, içlerinde dağdaki çocuklarının da geri dönecekleri duygusu uyanan ana babaların, silahtan, savaştan bezmiş, barış özlemi çekenlerin aralarına yeniden dönen 34 kişiyi simgeleştirerek sokaklara, alanlara dökülmesi de anlaşılabilir insani bir durumdur. Terslik nerededir? Yarın irdelemeye çalışalım. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com İmar alanõnda “imparator- luk” yetkileriyle donatõlan; bu yetkilerini ise “özensiz mima- ri” ve “şehircilik yoksunu” planlarla kullanmakta inat eden TOKİ’nin Başkanõ, bu özensiz- liği yargõ yoluyla durdurmak isteyen meslek odalarõnõ “rüşvet karşılığı dava açmak”la suç- ladõ! (11 Ekim 2009-Haber Türk) Bu söylemin “hukuk devleti terbiyesi”yle ne kadar bağdaştõ- ğõnõ, bağlõ olduğu “Başbakan- lık”a bõrakõyorum... ancak artõk herkes biliyor ki o “kızdıran” da- valarõn tümünde, sadece “çevre ve kent yağması” değil, “top- lumsal değerler üzerinden hak- sız kazanç sağlanması” da yar- gõlanõyor. Nitekim Şehir Plancıları Oda- sı, TOKİ Başkanõ’nõn bu “ha- karet”i için de yargõya başvura- caklarõnõ belirttiği açõklamasõnda özetle şöyle diyor: “...son dö- nemlerde ortaya çıkan olum- suzlukların en önemli kurum- sal sorumlularından biri olan TOKİ’nin, denetimden uzak bir yetkiyle, kamu kaynakları- nı ve taşınmazlarını kullanarak yarattığı tahribatın büyüklüğü ortadadır.” İşte bu “büyük”lüğe, artõk koskoca “ilçe”ler de ekleniyor. Belediyelerin imar yetkileri, sa- dece Hazine arazilerinde değil, neredeyse “kent ölçeği”nde TO- Kİ’ye devredilmek isteniyor. Ye- ni bir yasayla, İstanbul’daki “Ata- şehir”in adeta “Tokişehir”e dö- nüşmesi hedefleniyor... Büyükşehrin mimar ve de- mokrat başkanõ Kadir Topbaş ise kentinin “imar özerkliği”ni savunmak yerine, çõkar çevrele- rinin “odalar siyaset yapma- sın” söylemini tekrarlamakla ye- tiniyor... ‘Rant Faşizmi’ TOKİ’ye sağlanan bu keyfi ayrõcalõklara tepkisiz kalan be- lediye başkanlarõ, ister “muha- fazakâr demokrat”, ister “mil- liyetçi demokrat” isterse de “sosyal demokrat” olsunlar, demokrasi tarihimize “kentle- rini rant faşizmine teslim eden”ler olarak geçiyor... çün- kü bu “denetimsiz” yetkiler, fa- şist rejimlerde bile rastlanmayan düzeyde, tümüyle gayrimenkul rantõnõ çoğaltmaya dönük, çev- re ve kültür katliamõyla sürege- len bir “imar adaletsizliği”ni ül- kede egemen kõlõyor. Başta tarõm arazileri ve yeşil alanlar olmak üzere, imar plan- larõnda toplumun sağlõklõ yaşamõ için değerlendirilmesi gereken kamusal alanlar, yurt düzeyinde tek tip ve karaktersiz bir TOKİ mimarisiyle işgal ediliyor... Aynõ işgalin yeni hedefi ise İs- tanbul’un “finans kenti” yapõl- masõ için “pilot semt” görülen Ataşehir’in TOKİ’ye bağlan- masõ! Yani, CHP’nin kazandõğõ belediyenin yerini TOKİ’nin al- masõ! AKP’li altõ milletvekilinin im- zasõyla TBMM’ye sunulan yeni “torba yasa” Meclis komisyonlarõnda görü- şülmeye başlanmõş bi- le... Artõk biliyoruz; bu tür düzenlemelerle, de- ğişik kanunlardaki “ka- mu ve toplum yararı- nın aleyhine” değişik- lik önerileri “torbala- narak” Meclis’ten ge- çiriliyor... Mimarlar Odasõ da basõn açõkla- masõyla “2985 Sayılı Toplu Konut Kanu- nu ve Bazı Kanunlarda Deği- şiklik Yapılması Hakkında Ka- nun Teklifi”nin yakõnda genel kurula gelebileceğini duyurdu. Ne var ki basõnõmõz “demok- ratik açılım”la ilgilendiğinden, demokrasinin temel kuralõ olan “kentli hakları”nõn kuşaktan kuşağa gasp edilmesine neden olacak bu teklifi kõsa haber bile yapmadõ! Oysa tasarõya göre Ataşehir’de yaklaşõk 700 hektar alanda “fi- nans yapılaşması” için TOKİ yetkili olacak. Bunun “engelsiz” gerçekleşebilmesi için de büyük- şehir ve ilçe belediyeleri ile diğer kamu kuruluşlarõnõn her ölçek ve nitelikteki imar yetkileri elle- rinden alõnarak; planlamadan uy- gulamaya kadar tüm aşamalarõy- la TOKİ’ye devredilecek. Yetki devrinin “kazanılmış hakları” bile kapsadõğõnõ da anõmsatan Mimarlar Odasõ, aynõ bölgede küresel sermayeye, Du- bai, Singapur örneklerindekine benzer “ayrıcalıklı yatırım alan- ları” sağlanmasõ hedefine dikkat çekiyor. Tasarõ İstanbul’un planlama bütünselliğini de göz ardõ ediyor. Tüm ilçelerdeki imarõn “metro- politen bütünsellik” içinde uy- gulanmasõnõ amaçlayan nâzõm planõn çiğnenmesine, Topbaş sussa bile “Büyükşehir Beledi- ye Meclisi”nin şiddetle karşõ çõk- masõ gerekmiyor mu? Kim bilir belki de TOKİ Baş- kanõ’nõn “Rüşvet mi aldınız?” demesinden çekiniyorlardõr! [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 25 Ekim ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Ataşehir ‘Tokişehir’ oluyor! SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2009 PAZAR 16 Teröristlere iş: Dış temsilciliklerde barış elçiliği! Gol Gülfatma Carlık: “PKK, Hakkâri’de askerimize havan topu atmış... Türkiye’ye gol atmanın sevincindendir!” Millet Ahmet Önen: “Millet Recep’ten dağdan inen teröristlerin salıverilmesini ne zaman istedi!” Kandil Avni Kurtuldu: “Askerlik yan gelip yatma yeri olabilir ama Kandil Dağı asla!” İkili Hamza Saykan: “İktidarın iki eli var; uzun eliyle halktan topluyor, kısa eliyle yakınlarına dağıtıyor!” YağmurDeniz Düşmanlar ve vatansız alçaklar TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin rejimine, bütünlüğüne ve ordusuna kurşun sıkan alçakların, TBMM plakalı otomobillere binmiş milletvekilleri, valiler, polisler ve askerlerce “devlet töreni” düzeninde karşılanması... Barış elçisi sıfatı yüklenen teröristlerin, İmralı’daki terörist başının sözcülüğünü üstlenenlerin istediği gibi ışık hızıyla serbest bırakılması... Böylesine kurgulanmış bir ihanet sürecinin arkasından gelecek İmralı’daki bebek katilini de kapsayan bir genel af ve terörist başına milletvekilliği yolunun açılması olasılığı derken... Uğur Seten, 23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi’ni açarken yaptığı konuşmadan bir bölümü anımsatıyor: “Her çağda, her ülkede, her zaman ortaya çıkabildiği gibi bizde de sinirleri zayıf, anlayışı kıt insanlarla birlikte kişisel geçimini ve mutluluğunu yurdun ve ulusun zararında arayan vatansız alçaklar vardır. Doğu işlerini çevirmekte ve zayıf noktaları arayıp bulmakta pek becerikli olan düşmanlarımız yurdumuzda bunu neredeyse düzgün bir işletme durumuna getirmişlerdir. Ama kutsal varlıkların kurtarılması amacıyla çırpınan bütün ulus, bu direnme ve savaşma çabasında her türlü engeli, her durumda hiç kuşkusuz kırıp süpürecektir.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” WASHINGTON’DAKİ ABD’li Sayın Barack’ın buyruğu, Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah’ın ”tarihi fıısat”çılığı ve İmralı’daki PKK’li Sayın Apo’nun “yol haritası” ile Başbakanlık’taki AKP’li Sayın Recep’in başlattığı “Kürt açılımı”nı ibretle seyrediyoruz! Birer “barış elçisi”ne dönüştürülen teröristler, özel olarak kurulan “sahra mahkemeleri”nden aklanıp devletin gözetiminde gövde gösterisi yapıyor! “Sahra mahkemesi” Hakan Muran’a “Ağır Ceza A.Ş” veya “Sulh Ceza Ltd” gibi yeni girişimler için esin kaynağı olmuş: “Varsayalım ki, yıllardır işlemediğiniz bir suç kalmadı. Devleti yıkmaktan cinayete, uyuşturucu ticaretinden, yağmaya kadar birçok suçlar sizden soruldu. Özgürce yaktınız, acımadan yıktınız. Ama yıllar geçtikçe sıkıldınız. Yaşlandınız, dağlarda saklanmaktan bıktınız, rahata erme zamanınız çoktan geldi. Hem herhangi bir ceza almaktan da korkunuz yok. Dostlarınız gerekli zemini çoktan hazırladı size. Suçlarınızın üstüne, barış, kardeşlik, demokrasi gibi ithal kılıflar konuldu. Rüzgâra göre baş tutan kalemler sayesinde sütten çıkmış birer ak adam oldunuz. Yeter ki siz gelin; kepenkleri indirip sınıra koşup, ayaklarınıza zılgıt bile atacaklar. Bizzat devlet, tam sınır çizgisinin bir adım gerisinde sevdiğiniz renklerden buket çiçeklerle bekleyecek. Ama yine bir derdiniz var. Usulden bile olsa, yargılanmak bu ülkede çok uzun süreç. Başlayan davalar bir türlü bitmez, karakol, savcılık, muayene, git-gel-otur hiç mi hiç çekilmez. Ama siz üzülmeyin, bu durum da kolayca çözülebilir. Örneğin, acilen ağır ceza mahkemeleri özelleştirilebilir. Anonim, limitet olarak birer özel şirket şeklinde yeniden açılıma uğrayabilirler. İşte o zaman görün siz servislerimizi! Siz neredesiniz, sorgunuz orada, siz neredesiniz hop yargıç orada. Ağzınızdan kötü bir söz mü kaçtı; hiç merak etmeyin, sizin yerinize hemen düzeltirler. İsterseniz tam sıfır noktasında gezici şubemiz 24 saat emrinizdedir. Aceleniz varsa, helikopter taksi bile kiralarız. Yok, eğer hâlâ memnun değilseniz, o zaman son model üçüncü nesil cep telefonuyla siz dağdan bağlanırsınız, şirket size en uygun maddeyi bulur, kısa mesajla affınızı sağlar. Beklemek yok, tutuklanmak yok. Sadece unutmayın her şirket bir gün iflas edebilir. O yüzden acele edin, dükkân açıkken affı kapın!” Ağır Ceza A.Ş SESSİZ SEDASIZ (!) UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Arada kalan yerleri de ‘Başbakanlık’ dolduracak! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Orta ve küçük kütleli yõldõzlarõn evrimlerinin son aşamasõnõ oluştu- ran soluk yõldõzla- rõn ortak adõ. 2/ Ba- yõndõrlõk... “Hey- kel, abide” anla- mõnda yerel söz- cük. 3/ Azerbaycan ve Kars yöresinde yaygõn telli bir çal- gõ... Hz. Muham- med’in annesinin adõ. 4/ Rütbesiz asker... Bazõ şapkalarõ tutturmak için çenenin altõnda bağlanan bağ. 5/ Hindistan kökenli evcil bir sõğõr türü... Luc Besson’un bir filmi. 6/ Alaka... Tantal elementi- nin simgesi. 7/ Çatõ kirişi olarak kullanõlan ya da kiremitlerin altõna döşe- nen ince tahta... Doğan kuşunun erkeği. 8/ Üzeri kõrmõzõ parafinle kaplanan bir cins peynir... Hõzlõ, çabuk. 9/ Son derece yoğun bir kütle çekimine sahip olan ve bu neden- le çekim alanõna giren hiçbir şeyi bõrakmayan varsayõm- sal gökcismi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bodrum ilçesinde turistik bir belde... Bekçi ya da avcõ kulübesi. 2/ Belirti, ipucu... Her yanõ suyla çevrili kara parçasõ. 3/ Uçurum... Katranla kõldan yapõlan ve kalafat işlerinde kullanõlan bir tür macun. 4/ Utanma, hayâ... No- hut, fasulye ya da yarma ile yoğurttan yapõlan bir çorba. 5/ Güzel sanat... Yunanistan’õn plaka imi. 6/ Artvin ilin- de, “tabiatõ koruma alanõ” kapsamõna alõnan orman böl- gesi... Tavlada “üç” sayõsõ. 7/ Bir çokluğu oluşturan var- lõklarõn her biri... Ucu sivri kürek. 8/ “ --- kafeste duran kuştur / Elbet uçar gider bir gün” (Karacaoğlan)... “De- nizayısı” da denilen bir fok cinsi. 9/ Baş çoban... Doğu Anadolu’da bir göl. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 L O J İ S T İ K O D K A R T E L J P O L O S İ İ K O N Y A M S A L E K S İ N T R O Y K A M İ İ T A S R A K E S İ M A M E L İ M N İ E N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. BARTIN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 09/484 T. Bir borçtan dolayõ hacizli ve aşağõda cins, miktar ve kõymetleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõştõr. Birinci arttõrma 20.11.2009 günü saat: 15:20-15:30’da HIZIR OTOPARK, TUNA MAH./BARTIN’da yapõlacak ve o günün kõymetlerinin %60’õna istekli bulunmadõ- ğõ takdirde 25.11.2009 günü aynõ yer ve saatte 2. Artõrma yapõlarak satõlacağõ. Şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõy- metinin %40’õnõ bulmasõnõn ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklõnõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka pa- raya çevirme ve paylarõn paylaştõrma masraflarõnõ geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satõş bedeli üzerinden %18 oranõnda KDV’nin alõcõya ait olacağõ ve satõş şartnamesinin icra dosyasõnda görülebileceği, masrafõ verildiği taktirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla dairemize başvurmalarõ ilan olunur. Muhammen kõymeti LİRA: 30.000,00 YTL ADEDİ: 1 CİNSİ: 34 AV 0333 plakalõ, FORD marka, 2003 model, Beyaz renkli, Cargo 2520 L D25L ti- pi, çift ilave damperli açõk ahşap kasa KAMYON (arka kapağõ kõrõk, paslanmõş durumda) 30.000,00 YTL Toplam (İc.İf.K. 114/1, 114/3) (Basõn: 60091)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle