23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 SELDA GÜNEYSU ANKARA - Anka- ra Anakent Belediye- si’nce görevlendirilen bir temizlik firmasõnõn, “bakım ve onarım” adõ altõnda, Ulus’taki tarihi Atatürk Anõtõ’nõ yaldõzlõ sarõya boya- masõna sanatçõlar da tepki gösterdi. Res- samlar Prof. Dr. Za- fer Gençaydın, Adil Ocak, Yaşar Çallı ve heykeltõraş M e t i n Yurdanur, bronz heykellerin bu şekilde boyanmasõnõn anõta ciddi zararlar vere- ceğini, orijinalini de bozacağõnõ vurgu- ladõlar. Heykelin eski haline getirilme- si için çalõşmalara başlanõrken üzerinde- ki boya da siliniyor. Bu arada anõtõn et- rafõna da bariyer çekilerek geçişlere ka- patõldõ. Sanatçõlarõn görüşleri şöyle: Prof. Zafer Gençaydın (Ressam): Bu durum her şeyden önce bir estetik kirliliktir. Çok güzel bir söz vardõr: Der- ler ki, “İyi bir zevk, iyi ahlakın teme- lidir”. Estetik kirlilik kadar büyük bir günah olamaz. Bu ahlaksõzlõğõn, çirkin- liğin dõşa vurumudur. Ayrõca heykel bo- yamak uzmanlarõn işidir. Ulus’taki anõt 82 yõllõk bir geçmişe sahip. Heykeli ya- pan ünlü heykeltõraş, bronz malzeme kullanmõş. Bronz malzeme de oksitlenip çürümemesi için karartõlmõş. Şimdi san- ki heykeli yapan kişi neyin ne olduğunu bilmiyormuş gibi, bu aklõevveller, este- tik terbiye almamõş, sanat fukarasõ için- de debelenenler, düşünmeden böyle bir işe kalkõşmõş. İnsanõ çõldõrtacaklar. Ül- ke ne yazõk ki cahillerin ve zevksizlerin elinde kaldõ. Ayrõca bu duruma gelişi- mizde toplumun da suçu var. Çünkü toplum tepkisiz. Bir güzel söz daha var- dõr: “Bilgisiz toplumlar cahil ama tep- kisiz toplumlar barbardır.” Sanatõn içine tüküren bir zihniyetin ürünü. Adil Ocak (Ressam): Bronz heykel- lerin kendine özgü bir yapõsõ vardõr. Bronz heykelleri siz istediğiniz gibi bo- yayamazsõnõz. Çünkü bu türlü işlemler heykele çok zarar verir. Heykelde ger- çekleştirilecek her türlü bakõm onarõm işinde estetik değerler ön planda tutul- malõdõr. Ancak kentimizi yöneten insan- lar sanattan bihaber olduğu için heykel- leri de biblo, oyuncak gibi görüyorlar. O biblo ve oyuncaklara nasõl davranõyor- larsa, heykellere de öyle davranõyorlar. Heykeller yapõ itibarõyla girintili çõkõntõ- lõdõr. Heykeller ne kadar temizlenmeye çalõşõlõrsa çalõşõlsõn bu girinti ve çõkõntõ- lara işleyen boya nasõl çõkarõlacak? Yaşar Çallı (Ressam): Amaç Ata- türkçülükle, Atatürk’le alay etmek. Ön- celikle bronz bir heykelin boyanmasõna gerek yoktur. Heykel boyamak magan- dalõktõr. Çağdõşõ bir iştir bu yapõlan. Metin Yurdanur (Heykeltıraş): Ön- ceki gün heykellerin boyandõğõnõ öğ- rendiğimde hemen Ulus’a gittim. Sprey bir boyayla heykelleri boyadõklarõnõ gördüm. Sprey boya heykelin mermer kabartmalarõna zarar verecektir. Heyke- lin orijinali zarar görecektir. Hepimiz bu heykellere gözümüz gibi bakmalõyõz. Benim de bronz heykellerim var ve ba- na soruyorlar, “Bu heykellere nasıl müdahale edelim, karardılar” diye. Sakõn müdahale etmeyin diyorum. Çün- kü heykellerin de bir kimliği, kişiliği vardõr. 70-80 yaşõndaki bir insanõn yüzü nasõl değişirse, saçlarõ beyazlarsa, hey- keller de öyledir. Şimdi yaşlõ birinin yü- züne botoks yaptõrmasõ nasõl komik du- rursa, bu türlü işlemler de heykellerde komik durur. Bir de bu tür işler uzman- lar tarafõndan yapõlõr. Siz hasta olduğu- nuzda doktor yerine nalbanta mõ gidi- yorsunuz? Bu tam nalbant işi olmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Ulus Meydanı’nda bulunan Ata- türk Anıtı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’nin önderliğinde, Türk ulusunun maddi katkılarıyla yaptırılmıştı. Anıtın yaptırılması için yurt çapında bir kampanya başlatılmış ve kampanya dahilinde açı- lan yarışmayı yürütmek üzere, bir yurttaş ko- mitesi kurulmuştu. Komite tarafından Fran- sızca ve Osmanlıca bir şartname hazırlan- mış ve hazırlanan şartnamede, Kurtuluş Sa- vaşı’nın kime karşı, nasıl ve hangi amaçlar- la yapıldığı geniş şekilde açıklandıktan son- ra, zaferin önderi olan Mustafa Kemal’in ki- şiliği ve özellikleri ayrıntılı olarak tanımlanmıştı. Yarışmaya gönderilen projeler içinde, Avus- turyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’in pro- jesi beğenilerek anıtın yapımına başlanmış ve 24 Kasım 1927 Perşembe günü de tö- renle açılmıştı. Üçgen bir kaide üzerinde du- ran heykel grubu, Cumhuriyetin kurulduğu Büyük Millet Meclisi ve İstasyon yönüne ba- kıyor. Kaide üzerinde bütünlük gösteren heykellerden önde iki Mehmetçik bulu- nuyor. Bunlardan sağdaki, arkadaş- larını savaşa çağıran, soldaki düşmanı gözetleyen Mehmetçik heykelleri olarak betimleniyor. Arkada ise mermi taşıyan Türk kadını heykeli yer alıyor. Heykel grubunun tam or- tasında da Mareşal üniformalı Ga- zi Mustafa Kemal’in, Sakarya isim- li atı üzerindeki heykeli yer alıyor. LEYLA TAVŞANOĞLU Türk Hava Kurumu (THK) 17-18 Ekim ta- rihlerinde genel kurulunu yapacak ve yeni yö- netimini seçecek. THK’nin dört başkan adayõndan birisi Talip Bölükbaşı. Şu anda THK Çankaya Şube Başkanõ. Yaşamõ hep sosyal hizmetler alanõnda çalõşarak geçmiş. Çocuk Esirgeme Kurumu, huzurevleri, ço- cuk yuvalarõnda, yetiştirme yurtlarõnda sos- yal hizmet uzmanlõğõ ve yöneticilik yapmõş. Bütün Anadolu’yu karõş karõş dolaşmõş. Bir dönem de Toprak Mahsulleri Ofisi’nde (TMO) sosyal hizmet uzmanlõğõ görevinde bulunduğunda ilginç bir projeye imza atmõş. Bu da stoklardaki mercimekleri eritmek ve elde edilecek gelirle TMO personelinin ya- şamõnõn iyileştirilmesi için mercimekten çeşitli yiyecekler yapõlmasõ kampanyasõnõ aç- masõymõş. Bu noktada Bölükbaşõ, “Bir ve- jetaryen fast-food yaratılabileceğini dü- şündüm. Bir zamanlar sayısı yirmiyi bu- lan Ofis Piknik’ler bu şekilde başladı. Prof. Ayşe Baysal o dönem bu kampanyaya bü- yük destek vermişti” diye anlatõyor. Mercimek çorbasõ, mercimekli börek, mercimek köftesi, mercimekli içli köfte, mer- cimekli zeytinyağlõ dolma gibi yiyecekler in- sanlar tarafõndan çok tutmuş. Hatta işyer- lerine bu Ofis Piknik’lerden yemek servisi yapõlmõş. Üniversitelerde şubeler açõlmõş. El- de edilen gelirle personelin çocuklarõ için kreş olanağõ, lojman yardõmõ yapõlmõş. Per- sonelin sağlõk sorunlarõ için özel hastanelerle anlaşma sağlanmõş. Bölükbaşõ, “Bu Ofis Piknik’ler bana bir Amerika seyahatı ka- zandırdı. McDonald’s şirketinin dikkatini çekmiş. Dünya patentini istemişler. Ama TMO devlet kuruluşu olduğu için bu pa- tent işi hayata geçirilemedi” diye anlatõ- yor. Ofis Piknik’ler bu kadar başarõlõ iş yap- malarõna rağmen her nedense ileriki tarih- lerde işbaşõna gelen hükümetler bu kam- panyaya desteği çekmişler. Sonuçta da AKP hükümeti döneminde 2003’te Ofis Pik- nik’ler kapatõlmõş. Talip Bölükbaşı bu talihsiz sonucun öy- küsünü de şöyle anlatıyor: Sandõlar ki ben Ofis Piknik’lerden ina- nõlmaz paralar kazanõyorum ve yiyorum. Bir iktidar değişikliğinde beni görevden aldõlar. Sonra Ofis Piknik’te döner, lahmacun, ba- lõk gibi yiyecekler satõlmaya başlandõ. Oy- sa bunlar tamamõyla vejetaryen fast-food ola- rak tasarlanmõştõ. Hatta birtakõm araştõrma- lar yapmõştõk. Sorulardan birisi de, “Bes- lenme alışkanlıklarınız değişti mi” idi. Ger- çekten de zaman içinde insanlarõn beslenme alõşkanlõklarõnõn Ofis Piknik ürünleriyle değiştiğini saptadõk. ‘BÖLÜKBAŞI’NIN İLGİNÇ ÖYKÜSÜ’ Nereden nereye... Peki, Talip Bölük- başı’nın THK ilgisi ve havacılıkla bağ- lantısı nedir? Bölükbaşı bu ilginç öykü- yü şöyle anlatıyor: O yõl Konya Ilgõn Ortaokulu’nu birincilikle bitirmiştim. Bizim dönemimizde Anadolu okullarõnda, başarõlõ öğrenciler için, bir ya da iki kişi için THK kontenjanlarõ verilirdi. Bana verilen hediyelerin içinde de THK Pla- nör Uçuş Okulu başvuru formu vardõ. Ba- bam önce buna itiraz etti. Fakat sonunda ben babaannemi ikna ederek formu doldurup baş- vurdum. Kabul edildim. Sevinçten uçuyor- dum. Model uçak inşasõ başlangõç kursu- na gittim. Daha sonra bu kurslarõ geliştiren kurslara devam ettim. Pilot oldum. Ultra light (õşõk ötesi) lisansõmõ aldõm. Radyo kontrol- lü uçak pilotu oldum. Bu uçaklar geliştiri- lip insansõz hava araçlarõ olarak bugün ça- ğõmõzõn stratejik silahlarõ haline geldiler. 1981’de THK’ye üye oldum. Çeşitli ka- demelerde çalõştõm. 1991 sonunda Prof. Atilla Taçoy THK Genel Başkanlõğõ’na se- çildi. THK Çankaya Şubesi’nde sorunlar ya- şanõyordu. Taçoy benim o şubeye geçmemi istedi. 1997’de Çankaya Şube Başkanõ ol- dum. Bu 28 yõllõk THK çalõşmalarõmda hiç- bir Kurban Bayramõ’nõ evimde geçiremedim. Neden peki? THK’ye deri toplama çalõşmalarõ yüzün- den. Deri kavgasõ daha Osmanlõ dönemin- de de yaşanmõş. Biz de yõllardõr bunun mücadelesini veriyoruz. 1987’de Turgut Özal Fak-Fuk-Fon’u kurduğu zaman geli- ri tamamõyla THK’ye ait olan derilerin yüzde 50’sini Fak-Fuk-Fon’a, yüzde dör- dünü Kõzõlay’a, yüzde üçünü Çocuk Esir- geme Kurumu’na, yüzde üçünü de Diyanet İşleri Başkanlõğõ’na devretti. THK olarak bu- gün biz deri topluyoruz. Ama gelirlerin yüz- de 60’õnõ da paydaşõmõz dediğimiz bu ku- rumlara dağõtõyoruz. Ama bu paydaşlarõmõz da bizim gibi deri topluyorlar. Şu anda yü- rürlükte olan 2860 sayõlõ yasayõ da örgütlü biçimde ihlal ediyorlar. Geçenlerde İz- mir’de Kipa’da gördüm. Kõzõlay buraya bir masa kurmuş. Fitre ve zekât topluyor. Yaşlõ bir hanõm masaya gelerek fitresini öde- meye davrandõ. Kendisini “Şu anda bura- da örgütlü bir suç işleniyor. Çünkü fitre ve zekâtı örgütlü olarak toplama yetkisi kanunen THK’ye aittir,” diye uyardõm. ‘SİSTEMİN ISLAH EDİLMESİ GEREKİYOR’ Tamam da İnsani Yardım Vakfı, Deniz Feneri Vakfı gibi kuruluşlar da bu tür ba- ğışları insanlardan toplamıyorlar mı? Hem de metro istasyonlarına masa ku- rarak bunu yapmıyorlar mı? Topluyorlar. Burada yasanõn ihlali söz ko- nusu. Bunlar yasadõşõ bir olayõ yasal hale ge- tirme çabasõ içindeler. Sistem böyle çalõşõ- yor. Oysa bu sistemin bir şekilde õslah edilmesi gerekiyor. Bugün doğuda PKK bu işi yapõyor ve o paralar bize kurşun olarak geri dönüyor. Öbür tarafta İslami Cihat yapõyor. Bu bize domuz bağõ, Cumhuriyet gazetesine bomba olarak geri dönüyor. Ben o kadar zahmete girip insanlarõn elinden jandarma zoruyla deri alan kurum konumuna getiriliyorum. Karşõlõğõnda da bu gelirin yüzde 40’õnõ Türk halkõnõn havacõ- lõk faaliyetlerini sağlamaya çalõşmak için kul- lanõyorum. Bu çok çarpõk ve garip bir olay. Benim seçim projelerimden birisi şu: Bu de- ri toplama işi ya kurumlara tamamõyla ser- best bõrakõlsõn. Ya da THK bu gelirlere sa- hip olsun. Yani bu garabete yol açan yasa değiştirilsin. Gerçi yasanõn tümüyle değiş- mesine de gerek yok. Yasaya bağlõ yönet- meliklerle bu düzenleme yapõlabilir. ‘HAVACILIK SEKTÖRÜ İHMAL EDİLDİ’ Peki, THK yönetimi içindeki bu kay- nama nereden kaynaklanıyor? Talip Bö- lükbaşı şu yanıtı veriyor: Ecevit’in başbakanlõğõnõn en son dö- nemleriydi. Artõk mütedeyyin olmuş, “Fet- hullah Hoca ne de güzel işler yapıyor,” di- yordu. İşte o dönemde THK’nin başõna kayyum atadõ. Bu, askerlerden oluşuyordu. Bu kayyum THK yönetimi için yapõlan her seçim döneminde bir aday çõkartmaya baş- ladõ. Bu yapõlacak seçimlerde dört aday var. Birisi Hava Kuvvetleri Hava Lojistik Kur- may Başkanlõğõ’ndan bu 30 Ağustos’ta emekli olan Tümgeneral Osman Yıldı- rım. İkincisi Adana Yüreğir THK Şube Baş- kanõ Şaban Baş. Şaban Bey aynõ zamanda Adana Ticaret Odasõ Başkanõ. THK Başka- nõ seçilme olasõlõğõnda dahi kuruma haftada en fazla bir ya da iki gününü ayõrabilir. Şa- ban Bey aynõ zamanda THK’nin yaptõğõ iş- lerin aynõnõ yapan bir şirketin Tarkim Ha- vacõlõk’õn sahibi. “Onu sattım,” diyor. Ola- bilir. Ama başka bir havacõlõk şirketiyle il- gilendiğini de biliyorum. Üçüncü aday Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde basõn- yayõn bölümünde radyo-televizyon dersi veren Zafer Çağlar. Zafer Bey çok prim ya- pan manevi değerlere yaslanan bir seçim stra- tejisi izliyor. Atatürk’ün kurduğu THK’nin en önemli amacının gençliğin havacılığa özendirilmesi olduğunu hatırlatan Bö- lükbaşı sözlerini sürdürüyor: Ama ne yazõk ki bugün bu amacõnõn dõşõna çõktõ. Ata- türk’ün THK’ye verdiği en önemli mis- yonlardan birisi de havacõlõğõ milletin işi yap- maktõ. Şu anda Türkiye’de çok büyük bir iş- sizlik oranõ var. Havacõlõk sektörü gelişti- rildiği takdirde Türkiye’deki bu 13 ya da 14 milyon işsizi bir anda istihdam edebilir. Ama ne yazõk ki havacõlõk sektörü ihmale uğra- mõş durumda. Başkan adayõ Bölükbaşõ, kurumun en önemli misyonunun milleti havacõlõğa özendirmek olduğunu söyledi ‘THK amacõnõn dõşõna çõktõ’ ANIT YUNUS NADİ’NİN ÖNDERLİĞİNDE YAPILDI Ulus’taki tarihi Atatürk Anõtõ’nõn yaldõzlõ sarõya boyanmasõna heykeltõraş ve ressamlar tepki gösterdi: Yapılan magandalık FİGEN ATALAY Zorunlu eğitim çağõndaki yüz binlerce ço- cuk ilköğretime devam edemiyor. Zorunlu ilk- öğretime erişim bile engellilik, cinsiyet, böl- gesel farklar, sosyoekonomik durum gibi te- mellerde eşitsizlik içeriyor. Farklõlõklar, zen- ginlik yerine tehdit olarak öğretilebiliyor. Eğitimde şiddetin her türü yaygõn biçimde ya- şanõyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafõndan, çocuklarõn eğitim süreç ve ortamõndaki hak- larõ ile ilgili yasal çerçevenin iyileştirilmesi amacõyla yürütülen Eğitimde Haklar Projesi kapsamõnda iki yõldõr birlikte çalõşan 14 ku- ruluş tarafõndan hazõrlanan “Eğitimde Hak- lar Bildirgesi”, dün Sabancõ Üniversitesi Karaköy İletişim Merkezi’nde düzenlenen ba- sõn toplantõsõnda açõklandõ. ERG Koordinatör Yardõmcõsõ Batuhan Aydagül, eğitim hakkõnõn sadece “ilköğretime kayda” indirgenemeyeceğini ifade etti. Bil- dirgeye beş ayrõ belge daha eşlik ediyor. İm- zacõ kuruluşlar, bu belgelerde, Türkiye için ön- celikli beş konuda mevzuata ilişkin değerlen- dirmelerini aktarõyor, TBMM ve Milli Eğitim Bakanlõğõ’na kapsamlõ mevzuat değişikliği öne- rileri sunuyor. ‘ÖĞRENCİLERİN YARISI ŞİDDETE UĞRUYOR’ Aydagül’ün verdigi bilgilere göre, öğren- cilerin yüzde 49.4’ü okul ve çevresinde “fi- ziksel şiddet”e uğradõklarõnõ belirtiyor. Sözel şiddet ile karşõlaşõlan yerler arasõnda tüm öğ- renciler için ilk sõrada okul ve çevresi geliyor. Eğitimde bedensel ceza doğrudan yasaklan- mõyor; hükümler yeterli caydõrõcõlõkta değil, şiddetin her türü yasaklanmõyor. Eğitim mevzuatõndaki düzenlemelerin önem- li bir bölümü yaptõrõma bağlanmamõş ya da mevcut yaptõrõmlar ihlali önleyecek ölçüde cay- dõrõcõ değil. Örneğin, bir ilköğretim okulunda müdür olarak görev yapan ve öğrencilere şiddet uyguladõğõ yapõlan soruşturma ile sap- tanan kişiye, idarecilik görevinden alõnarak baş- ka bir okula öğretmen olarak atanma cezasõ ve- rilmiş ve bu ceza Danõştay’õn 2005 tarihli ka- rarõyla hukuka uygun bulunmuyor. ERG Proje Uzmanõ Işık Tüzün, mevzuata ilişkin bulgulardan da bazõ örnekler verdi: “Bir hakkı mevzuat yoluyla güvence altına almak için hak sahiplerine yeterli hak arama yol- ları sunulması gerekiyor. Ancak, yaptırıma bağlanmayan düzenlemeler ve caydırıcı ol- mayan yaptırımlar ile zahmetli, masraflı, karmaşık hak arama yolları var. Çocukla- rın bireysel farklılık ve gereksinimlerinin dikkate alınması mevzuatta yeterince bu- lunmayan bir bakış açısı, çocukların ken- dilerini ilgilendiren tüm kararlara katılım hakkıyla ilgili düzenlemeler yok denecek ka- dar az. Çocukların eğitim ile ilgili haklar- dan eşit yararlanması için düzenlemelerin hem farklı gruplar için hem de eğitim sü- reçlerindeki haklar bakımından daha kap- sayıcı hale gelmesi gerekiyor. Sağlık eğiti- mi, cinsel sağlık eğitimi, okul çevresine ilişkin düzenlemeler açısından daha gelişmiş ve bütüncül bir ‘okul sağlõğõ politikasõ’na ge- reksinim var. Eğitimde bedensel ceza doğ- rudan yasaklanmıyor, şiddet konusunda hü- kümler yeterli caydırıcılıkta değil, mevzu- at şiddetin her türünü kapsamıyor.” THK’nin başkan adayı Bölükbaşı, deri toplama yasasının değiştirilmesini istedi. EĞİTİMDE HAKLAR BİLDİRGESİ ‘Çocukların eğitimde hakları var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 2009 ÖSYS Ek Yerleştirme sonuçlarõna göre 35 bin 18’i lisans programõ olmak üzere toplam 103 bin 4 kontenjan boş kalõrken 57 bin 619 kişi bir programa yerleşti. Va- kõf ve KKTC üniversiteleri ek yerleş- tirmelere karşõn yine dolmadõ. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Mer- kezi (ÖSYM) dün 2009 ÖSYS Ek Yer- leştirme sonuçlarõnõ açõkladõ. Ek yer- leştirmeye başvuran 167 bin 363 aday- dan yalnõzca 57 bin 619’u ön lisans ya da lisans programlarõna girmeye hak kaza- nõrken 109 bin 744’ü açõkta kaldõ. Yerleş- tirme sonuçlarõnõn ardõndan boş kalan kontenjan sa- yõsõnõn kayõt yaptõrmayan öğrencilerle birlikte 160 bini bulmasõna karşõn başvuran öğrencilerin yal- nõzca yüzde 34.4’ü bir programa yerleşebildi. Li- sans programlarõna yerleşen öğrenci oranõ ise yüzde 9.5 olarak gerçekleşti. Buna göre ek yer- leştirmelere başvuran her 10 adaydan yalnõzca 1’i dört yõllõk bir lisans programõna girebildi. Yerleştirme sonuçlarõna göre devlet, vakõf ve KKTC üniversitelerinde toplam 35 bin 18’i lisans, 67 bin 986’si ön lisans olmak üzere toplam 103 bin 4 kontenjan boş kaldõ. ÖSYM yetkilileri 103 bin kontenjanõn boş kalmasõna karşõn 2. kez ek yer- leştirme yapõlmayacağõnõ bildirdi. Ek yerleştirmede devlet üniversitelerinin lisans programlarõna 12 bin 605 aday girerken devlet üniversitelerinde 9 bin 804 lisans kontenjanõ yine boş kaldõ. Devlet üniversi- telerindeki ön lisans programlarõnda 82 bin kon- tenjandan yalnõzca 38 bin 666’sõ dolarken 43 bin 973’ü boş kaldõ. İlk yerleştirme sonuçlarõnda yak- laşõk yüzde 60 oranõnda boş kalan vakõf üniversi- teleri ek yerleştirmelerde de umduğunu bulamadõ. Ek yerleştirmelerde toplam 40 bin 39 kontenjanõ olan vakõf üniversitelerine toplam 4 bin 862 kişi yer- leşirken 35 bin 177 kontenjan boş kaldõ. Bir yükseköğretim programõna yerleşmeye hak kazanan adaylar 19 Ekim ile 21 Ekim 2009 tarih- leri arasõnda kayõt yaptõracaklar. 103 bin kontenjan boş kaldı ÖSYS EK YERLEŞTİRME Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle