Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kultur@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2009 PERŞEMBE
16 KÜLTÜR
CMYB
C M Y B
Türk şiirinin büyük ustasõ Fazõl Hüsnü Dağlarca’yõ geçen yõl 15 Ekim günü yitirmiştik
AHMET SOYSAL
A
nmalardaki o “tiyatro”nun, en iç-
tenleri, en yakõnlarõ bile içine kat-
tõğõnõ bile bile, bir iki söz söyle-
meye çalõşacağõm. Dağlarca bir yõldõr yok.
Şimdi bir yõl oldu. Bir tek “şimdi” kaldõ...
“Geriye dönüp bakma” zamanõ mõ? Oysa
yazõlar duruyor, çeşitli uzaklõklarda, çeşitli
gizliliklerde.
Ve bende kalan, bende yaşayan. Onu ya-
kõndan tanõmõş olmak (26 yõldõr aralõksõz), be-
ni ona ne kadar yakõn kõlmõştõ, bilemem. Son’a
kadar, birlikte, kitaplarõ üstünde çalõştõk. Şi-
ir üstüne konuştuk. Görmesi azaldõğõ za-
mandan başlayarak çok şiirini bana yazdõrdõ.
Şiirin doğuşuna tanõk ol-
ma deneyimi... Başya-
põtlarõndan biri, uçsuz bu-
caksõz “Uzaklarla Gi-
yinmek (Sığmazlık Ger-
çeği)”, 1989-1990 yõllarõ arasõ, Harem’deki
evinde, “birlikte” yazõldõ. Şiir ile felsefenin
buluşmalarõ gerçekleşirdi. “Uzaklarla Gi-
yinmek”, Dağlarca’nõn en düşünsel yapõtõdõr.
Ne yazõk ki yaklaşõk 500 sayfalõk bu kitabõ,
yayõmlandõğõnda Türkiye’de hiç kimse gör-
medi.
Hep bu çelişkiyi gördüm: Dünyanõn 20. yüz-
yõldaki en büyük şairlerinden biri, ülkesinde
ünlüydü, ama eksik tanõnarak (yanlõş da ta-
nõnarak) ünlüydü. Dağlarca, Bağõmsõzlõk Sa-
vaşõ şiirlerinin, çocuk
şiirlerinin, bir ölçüde
de siyasi içerikli şiir-
lerinin ona verdiği toplumsal görünürlükle
tanõnõyordu. 50’li yõllara kadar onu izlemiş
olanlar, yapõtõnõn öbür yanõnõ, daha derin ya-
nõnõ genellikle biliyordu, sayõyordu, ama
sonraki kuşaklar çok az biliyordu. Oysa her-
kes, o öne çõkmõş toplumsal kimliği değer-
lendiriyordu. Sevenler, onun adõna seviyor,
yerenler onun adõna yeriyordu.
50’li yõllarõn ortalarõnda belirmeye başla-
yan İkinci Yeni, genç kuşaklardan Dağlarca’yõ
saklayan başka bir nedendir. Öyle ki Dağ-
larca’nõn o yõllardan başlayarak yayõmlanan
deneysel nitelikli yapõtlarõ, örneğin “Hoo’lar”
(1960), “Aylam” (1963), vs. az fark edilmiştir
(ya da hiç). Bu durumu güçlendiren bir neden
de Dağlarca’nõn 60’lõ yõllardan 80’li yõllarõn
ortasõna kadar büyük çoğunlukla siyasi, “top-
lumcu” kitaplarla, çocuk kitaplarõ yayõmla-
masõdõr.
Oysa, Dağlarca şiirinin son dönemeci
1985’te yayõmlanan “Dişiboy” ile başlar. Bu
son dönemin başyapõtlarõ olan “Şeyh Galib’e
Çiçekler” (1986), “Uzaklarla Giyinmek
(Sığmazlık Gerçeği)” (1990) ve “İmin Yü-
rüyüşü (Biçimlerle Soyunmak)” (1999)
hâlâ eleştirmenlerini ve araştõrmacõlarõnõ ara-
maktadõr.
Dağlarca’nõn sözünü ettiğim toplumsal
görünürlüğü isteyerek edindiği kuşku götür-
mez. Belli bir yanlõş anlamayõ getireceğini
bile bile istemiş olduğu da kuşku götürmez.
Hastanedeki son günlerine kadar, o duyar-
lõğõ gördüm. Her sabah, hastanede yanõndan
ayrõlmayan iki kişiden biri olan ressam Ru-
şen Eşref (diğeri Ömür Hanım‘dõr), ona
Cumhuriyet gazetesinden haberler, yazõlar
okuyordu. Dikkatle dinliyordu Dağlarca.
Ama sanki daha da tasalanõyordu. Amcam
Mümtaz Soysal’õn kişiliğini ve yazõlarõnõ çok
beğeniyordu.
Dağlarca bir sosyalistti. Yurtseverdi. Tür-
kiye’nin bağõmsõzlõğõ ve toplumsal eşitlik, üs-
tüne titrediği konulardõ. Büyük bir insanse-
verdi, insanlõğa inanõyordu. İnsanlarõn kar-
deşliğini, ta en eski dönemlerinden, örneğin
“Sivaslı Karınca” (1951) kitabõndan beri di-
le getirmişti. Mustafa Kemal’in devriminin
ateşli bir savunucusuydu. Allah’a inanõrdõ.
Bu inanç son anlarõna kadar sürdü. Çocuk-
lar, onu en çok sevindiren varlõklardõ. Dün-
yanõn en güzel çocuk şiirlerinden bazõlarõnõ
yazmõştõr (bkz. örneğin “Kuş Ayak” 1971).
Dağlarca sevinince bir çocuk gibi olurdu. Kõ-
zõnca da. Ondaki giz, belki bu sonsuz ço-
cukluktu. Belki bu yüzden bu kadar çok şi-
ir yazdõ.
Dağlarca’yõ anmanõn en iyi yolu, onu şi-
irlerinde, şiirlerinin geleceğinde, bir çocuk
gibi keşfetmektir.
(Allah rahmet eylesin demek ne kolay):
“Ölmüştü, artık düşünmüyordu, / Ölece-
ğini. / Toprağa bağlamıştı fakir çiftçiler-
le beraber / Geleceğini. / (...) / Mest idi, yıl-
lardır, alınyazısından, / Meçhul ve büyük
ailenin karanlık sofrasında. / Her zaman
güzel, sabırlı ve uyanmaz, / Her zaman ye-
ni.” (Çakõr’õn Destanõ, 1945)
KONUR ERTOP
A
taç, 1938’de, ilk kitabõ “Havaya
Çizilen Dünya” için, 200 yõl sonra-
ki okurlarõn, genç Fazıl Hüsnü Dağ-
larca’nõn çağdaşlarõnõ, “Nasıl olmuş da bu gü-
zellikleri faRkedememişler?” diye kõnaya-
cağõnõ anlatmõştõ. Bu upuzun sürenin neredeyse
üçte birini yeni yapõtlar vererek, yeni çevren-
ler göstererek, yeni okurlar edinerek yaşadõ Dağ-
larca. 200 yõl tamamlanõnca onunla ilgili ola-
rak neler düşünüleceğini kestirmek, olanaksõz.
Peki, bugünkü okurla-
rõ onun yapõtõnõ nasõl
değerlendiriyor?
Kültür Bakanlõğõ
için ozanõn ilk ölüm
yõldönümüne yetiştir-
mek üzere hazõrladõ-
ğõmõz kitaba göre;
Dağlarca’nõn şiirini
mercek altõna alan gü-
nümüzün belli başlõ
yazarlarõndan büyük
bir bölümü, onun baş-
yapõtõnõn “Çocuk ve
Allah” olduğunu ileri
sürmektedir. Dağlar-
ca bu kitabõyla ilgili
olarak “Sen en çok
okunan yapıtımsın.
(...) Seni bütün de-
rinliğine dek incele-
yecek birisi çıkarsa,
işi çok güç. Diyebili-
rim ki, ben seni açık-
lamak için sonraki
yazdıklarıma ulaş-
tım. Bitiremedim se-
ni bugün bile” de-
mişti.
Dağlarca’nõn çalõş-
malarõnõ değerlendiren günümüz yazarlarõnõn
büyük bir çoğunluğuna göre ise o, “Karşı Du-
var Dergileri”yle en üst noktaya ulaşan top-
lumsal şiirlerin ozanõdõr. Yine Dağlarca bu aşa-
madaki şiirlerinin amacõnõ, “toplumun günlük
olaylar karşısındaki tepkisini gün ışığına çı-
karmak” diye belirlemiş, bu şiirler için, “ya-
kın yılların tarihi yazılırken bir döneme ta-
nık olacaktır” demişti.
Çok uzun bir süreyi kapsayan, çok geniş bir
alana yayõlan şiirlerinde Dağlarca; Türklüğü ta-
rih içindeki konumuyla ele alan, başka top-
lumlarla ilişkilerimizi konu edinen, Cumhuri-
yet aydõnlanmasõnõ yorumlayan, çağdaş dün-
yanõn gelişmelerini, sorunlarõnõ algõlayan kim-
liğiyle de karşõmõzdadõr.
Ayrõca, çocuğun dünyasõnõ anlamaya, kav-
ramaya girişmiştir. Çocuğa seslenen, duyarlõ-
ğõnõ onlarla paylaşan şiirlerin sahibidir.
Özleşip gelişenTürkçeyi en arõ biçimiyle şii-
re uygulamõştõr.
Doğanõn gizlerini, yaşamõn anlamõnõ kavra-
ma çabasõ “Âsû” kitabõnda yoğunlaşan ozan,
olgunluk döneminde bu izleklere örneğin
“Uzaklarla Giyinmek/Sığ-
mazlık Gerçeği” kitabõnda
bu türlü sorularõ derinleşti-
rerek yeniden dönecektir.
İnsanõn bilinçaltõ dünyasõ,
evreni algõlamasõ, doğaöte-
siyle ilişkileri gibi konular-
da çok şiir yazmõş, “Uzak-
larla Giyinmek/Sığmazlık
Gerçeği”nde bu konularda
gizemli görünen, kavranma-
sõ güç yargõlar geliştirmiştir:
“Karşı Duvar dergisi” dö-
nemi kapandõktan sonra
Dağlarca’nõn çalõşmalarõn-
da büyük ölçüde çocuklar
için kitaplar yer almõştõ. Bu
kõrõlma noktasõnda ozan, ede-
biyat dünyasõna eni konu
uzak duruyordu. Yõllar yõlõ
eleştiriye kapalõ yaşadõ, öze-
leştiriye hiç girmedi. Dola-
yõsõyla bu dönemin ürünleri
sõnanmadõ, okurun önünde
yargõlanmadõ.
Önümüzde uzayõp gidecek
dönemde edebiyat dünyasõ-
nõn, okur topluluklarõnõn yar-
gõlarõ neler olacaktõr? Dağ-
larca’nõn hangi yapõtlarõ öte-
kilerin önüne geçecektir?
Zaman içinde şiir türünün işlevi, işçiliği az
ya da çok değişse de Fazõl Hüsnü Dağlarca’nõn
yaşadõğõ günler boyunca, çağõndan sorumlu ay-
dõn yaklaşõmõnõ dile getiren şiirleri okunmayõ
sürdürecektir. Evrenin sonsuzluğu karşõsõnda
insanoğlunun bilincinde yer alan sorularõn
pek çok yanõtõnõn bu şiirde olduğu daha ya-
kõndan sezilecektir. Gelecekteki meslektaşla-
rõ şiirin karmaşõk düğümleri karşõsõnda herhalde
onun bulup uyguladõğõ çözümlerden pek çok ya-
rarlanacaklardõr...
200 yıl sonraki
okurların Dağlarca’sı
Gazetemiz imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk ve gazetemiz yazarları, Fazıl Hüsnü
Dağlarca’yı evinde ziyaret etmişti. (24 Nisan 2006)
Bağõmsõzlõk ve aydõnlõk ozanõ
Dağlarca bir sosyalistti. Yurtseverdi.
Türkiye’nin bağımsızlığı ve toplumsal eşitlik
üstüne titrediği konulardı. Büyük bir
insanseverdi, insanlığa inanıyordu.
İnsanların kardeşliğini, ta en eski
dönemlerinden, örneğin ‘Sivaslı Karınca’
(1951) kitabından beri dile getirmişti.
Dağlarca sevinince bir çocuk gibi olurdu.
Kõzõnca da. Ondaki giz, belki bu
sonsuz çocukluktu. Belki bu yüzden bu kadar
çok şiir yazdõ. Dağlarca’yõ anmanõn en iyi
yolu, onu şiirlerinde, şiirlerinin
geleceğinde, bir çocuk
gibi keşfetmektir”.
HAYDAR ERGÜLEN
Ş
iirimizin ustalarõndan Sevgili
Ataol Behramoğlu’nun unu-
tulmaz şiirlerinden biri de
1977’de yazdõğõ “Yaşadıklarım-
dan Öğrendiğim Bir Şey Var”
başlõklõ şiiri. Bu şiirin pek çok di-
zesini sõk sõk mõrõldanõrõz, mõrõl-
danõrõm. Birkaç yõl önce de bu şi-
ir yüzünden yargõlanan bir lise öğ-
rencisiyle ilgili bir yazõ yazmõş, şii-
ri bir kez daha anmõştõm. Büyük
şairimiz Dağlarca’nõn birinci ölüm
yõldönümü nedeniyle ne yazacağõ-
mõ düşünürken yalnõzca kendi adõ-
ma değil, hepimizin, şiir yazanla-
rõn ve okuyanlarõn, ondan ne çok
şey öğrendiğimizi bir kez daha
anladõm, doğal olarak da bu şiir gel-
di aklõma. Doğal, kendiliğinden
ve galiba tam da olmasõ gerektiği
gibi. Dağlarca üstüne gerek sağlõ-
ğõnda gerek ardõndan pek çok ya-
zõ yazdõm. O nedenle bu kez büyük
şairimizi değerli şair ağabeyim
Behramoğlu’nun şiiriyle anmak
istedim. İzni ve hoşgörüsüyle, şii-
rini Dağlarca’ya uyarlamaya ça-
lõştõm. Hem zaten, iyi şiir aynõ za-
manda biraz da başkalarõnõn sa-
hiplendiği şiir değil midir? Behra-
moğlu’na teşekkür ediyor, Dağ-
larca’yõ saygõyla anõyorum.
Dağlarca’dan öğrendiğim bir şey var
Yazdõn mõ, yoğunluğuna yazacaksõn bir
şeyi
Şiirin bitkin kalmalõ yazõlmaktan
Sen bitkin düşmelisin yazmaktan bir dizeyi
Şair saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir
çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, şiirle karõşmaktõr
Kopmaz bağlar kurmaktõr evrenle
Karõştõn mõ tüm varlõğõnla karõşacaksõn
doğaya
Şiire tüm kaslarõnla, gövdenle, tutkunla
gireceksin
Ve uzattõn mõ bir kez çocukluğu “Kuş Ayak”
Bir öğle uykusu gibi, bir yaprak gibi, bir
masal gibi dinleneceksin
Şair bütün iyi şiirleri okumalõ alabildiğine
Hem de tüm benliği dizelerle, imgelerle
dolarcasõna
Şair kuşlama uçmalõ sonsuzluğuna evrenin
Bir şiirden zümrüt bir yaşama dalarcasõna
Uzak şiirler çekmeli seni, tanõmadõğõn
şairler
Bütün şiirleri okumak, bütün şiirleri yazmak
arzusuyla yanmalõsõn
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir dize
yazmanõn mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak
özlemiyle dolmalõsõn
Ve kederi de yaşamalõsõn, namusluca, bütün
benliğinle
Çünkü acõlar da, sevinçler gibi,
olgunlaştõrõr şiiri
Şiirin karõşmalõ doğanõn büyük devinimine
Yaşamalõ içinde şiirin büyük hayvanõ
Dağlarca’dan öğrendiğim bir şey var:
Yazdõn mõ sonsuzluğun şiirini yazacaksõn,
õrmaklara, göğe, bütün evrene
karõşõrcasõna
Çünkü sözcük dediğimiz şey, şiire sunulmuş
bir armağandõr
Ve şiir, sunulmuş bir armağandõr insana
Dağlarca’dan
öğrendiğim
bir şey var
Kültür Servisi - Fazõl Hüsnü Dağlarca’nõn ölü-
münden önce ‘Dağlarca’dan Gökyüzü’ adõy-
la müzeye dönüştürülmesi için vasiyette bu-
lunduğu evi, vasiyetname davasõ henüz so-
nuçlanmadõğõ için hâlâ mühürlü duruyor. Yõl-
larca Kadõköy Mühürdar Caddesi’nde yaşayan
Dağlarca, Ocak 2008’de kendisini ziyaret
eden Kadõköy Belediye Başkanõ Selami Öz-
türk’e evinin müzeye dönüştürülmesi için va-
siyette bulunurken şöyle konuşmuştu: “Ben İs-
tanbul’un birçok yerinde ikamet ettim.
Ama en çok Kadıköy’ü sevdim. Burayı bu
kadar güzel yapan bence buradaki yaşamın
çeşitliliği, renkliliğidir. Yıllardır içinde ya-
şadığım, şiirlerimi yazdığım bu evimin ölü-
mümden sonra yaşamaya devam etmesini
istiyorum. Buraya gelenler, benim gökyü-
züme baksınlar istiyorum.”
Buranõn ‘ölü’ değil, ‘yaşayan’ bir müze olmasõ ge-
rektiğini söyleyen Dağlarca, mekânõn bir bö-
lümünde kitaplarõ ve eşyalarõnõn sergilenmesi-
ni, bir kõsmõnõn da kafeterya gibi kullanõlmasõnõ
istemişti. Ancak Dağlarca’nõn vasiyetnamesiyle
ilgili olarak Kadõköy 2. Sulh Hukuk Mahke-
mesi’nde açõlmõş olan iki dava mevcut ve bu iki
davanõn ikisinde de henüz verilmiş bir karar bu-
lunmuyor. Dağlarca’nõn avukatõ Gülay Aydın,
evin müze haline getirilebilmesi için çalõşma-
lara ancak bu davalar sonuçlanõnca başlanabi-
leceği için, şimdilik evin ne zaman müze hali-
ne dönüştürüleceği konusunda net bir şey söy-
lemenin mümkün olmadõğõnõ söylüyor, zira mi-
rasçõlara ulaşõldõğõ durumda vasiyete itiraz
haklarõ var ve bu itiraz hakkõnõ kullandõklarõn-
da yargõlama çok daha uzayabilir.
Usta şair anılıyor
Kültür Servisi - Dağlarca, ölümünün birinci yõl-
dönümü olan bugün şairin mezarõna şairler, ya-
zarlar, sanatçõlar, Kadõköylüler ve Kadõköy Be-
lediye Başkanõ Selami Öztürk’ün de katõlõmõyla
toplu bir ziyaret yapõlacak. Kadõköy Beledi-
yesi’nin saat 14.00’Te Karacaahmet Mezarlõ-
ğõ 12. ada’da düzenleyeceği etkinlik için Ka-
dõköy Belediyesi’nden saat 12.00’de araç kal-
dõrõlacak. Ayrõca 30 Ekim’de Kadõköy Bele-
diyesi Barõş Manço Kültür Merkezi’nde ‘Dağ-
larca 95 yaşõnda’ başlõklõ bir etkinlik düzenle-
niyor. Adnan Binyazar, Egemen Berköz, Sa-
lih Bolat ve Müslim Çelik’in konuşmacõ ola-
rak katõlacağõ etkinlik, 19.30’da sinevizyon gös-
terisiyle başlayacak ve konuşmalardan sonra Te-
kin Gönenç, Cansu Fırıncı ve KASDAV
Gençlik Tiyatrosu’nun şiir okumalarõ ve Ruhi
Su Dostlar Korosu’nun dinletisiyle devam
edecek. (Kadõköy Belediyesi Çağrõ Merkezi: 0
216 444 55 22)
Kültür Servisi - Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Kü-
tüphaneler ve Yayõmlar Genel Müdürlüğü,
ölümünün birinci yõlõ dolayõsõyla bir “Fazıl Hüs-
nü Dağlarca” kitabõ yayõmladõ. Konur Ertop
ve Özgen Kılıçarslan tarafõndan hazõrlanan ki-
tap, şu sõralar gerçekleştirilmekte olan Frankfurt
Kitap Fuarõ’nda okurlara sunuldu. Bakanlõkça
hazõrlanan Anma ve Armağan Kitaplarõ Dizi-
si’nden yayõmlanan kitapta, şair Fazõl Hüsnü
Dağlarca’nõn yaşamõ, sanatõ ve yapõtlarõ ayrõn-
tõlõ biçimde inceleniyor, edebiyatõmõzõn önde ge-
len yazar ve şairlerinin Dağlarca üzerine yazõ-
larõna yer veriliyor. “Fazõl Hüsnü Dağlarca” ki-
tabõ, şair üzerine daha kapsamlõ çalõşmalara kay-
nak oluşturacak nitelikte bir yapõt.
Bakanlõktan
‘Dağlarca’ kitabõ
Erol Güney yaşamını yitirdi
Kültür Servisi - Gazeteci ve çevirmen Erol
Güney (95) pazartesi günü bir süredir ikamet
ettiği Tel Aviv’de yaşamõnõ yitirdi. Orhan
Veli’nin ünlü ‘Erol Güney’in Kedisi’ şiirine de
konu olan Güney, 1940’lõ yõllarda eski Milli
Eğitim Bakanõ Hasan Âli Yücel’in ‘Tercüme
Bürosu’ projesinde Melih Cevdet Anday,
Nurullah Ataç, Necati Cumalõ, Orhan Veli ve
Sabahattin Eyüboğlu gibi birçok ünlü yazarla
çeviriler yapmõştõ. Çevirileri arasõnda Anton
Çehov’un ‘Vişne Bahçesi’, ‘Haluk Oral ve M.
Şeref Özsoy’un birlikte kaleme aldõğõ ‘Erol
Güney’in Ke(n)disi’ (2005, Yapõ Kredi) adlõ
kitapta bir araya gelmişti. Cenazesi önceki gün
Tel Aviv’de kaldõrõlan Güney, Şalom
gazetesinin de İsrail temsilcisiydi.
Gece olunca herkesten gizli,
Bir işimiz vardõ çok garip.
Ayakkabõlar dizerdik kardeşimle
Hõrsõzlar gibi taşlõğa inip.
Babamõnkiler bir yanda benimkiler bir yanda
Biz iki erkek.
Gecenin ve mesafenin karanlõğõna karşõ
Kimbilir neler düşünerek.
(Çocuk ve Allah, “Bu Eller miydi”, 1940)
Çocuklar, Gece,
Ayakkabılar
Yayõmlanmamõş
Bir Şiiri
Ölümsüze Karşı
Ölüm
Doğa
Görüntüsüdür
Tanrının
Görüntüsüdür
Tanrı
Ölümün
(2007)
Sende bir şey var ölüm
Karalõğõnca
Yeşilince
Mavisince gözlerimizin.
Sanki düşmandõr
Su denize,
Dalgalarõn sesleri
Yel seslerinden duyulmaz.
Sanki ünün artar
Yedi yaşam dört bucak
Yazõldõkça
Adõn, taş taş.
Sende bir şey var ölüm
Küçük bir şey:
Kişi büyüyünce
Kõskanõrsõn.
(Anõtkabir, 1953)
Dağlarca’nõn
gökyüzü mühürlü