Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
21 OCAK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
SAĞLIK 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Yargıya
Güvenmeyenler...
Bir toplum için çok üzücü olmalı, HABERTÜRK’ün
önceki gece yayımladığı “Soru-Yorum” programın-
da, izleyicilerden SMS yolu ile yanıt vermeleri iste-
nilen “Yargıya Güveniyor musunuz” sorusuna yüz-
de 27 “evet” derken, “hayır” diyenlerin oranı yüzde
73 oluyor.
Özay Şendir ve Balçiçek Pamir’in hazırladığı
programa konuk olan Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin, Ergenekon soruşturması ile ilgili soruları ya-
nıtlıyor ve o arada yargının bağımsız olduğunu da sa-
vunuyor.
Canlı yayımlanan programın içindeki VTR, önce-
den yapılmış ankete ayrılmış. Sunucular, sokaktaki
adamdan özellikle Ergenekon soruşturması ile ilgili
düşüncelerini öğrenmek için mikrofon uzatıyorlar.
10 kişiden 7’sinin soruşturma için olumsuz görüş bil-
dirmesi, sorunu AKP iktidarının hazırladığı bir se-
naryo imiş gibi algılamaları haklı olarak Bakan’ın yü-
zünün asılmasına yol açıyor. Şahin savunmaya geç-
mek gereği duyduğu için bu sonucu, gizli olması ge-
reken soruşturma hakkında, medyada çeşitli ha-
berlerin yayımlanmasına bağlıyor. Cumhuriyet Sav-
cılarında gizliliği ihlal nedeni ile 500’e yakın kişi için
hazırlık soruşturması yapıldığını söylüyor. Ama, o
soruşturmalardan kaçının ve ne şekilde sonuçlandı-
ğına hiç değinmiyor.
Dahası, yayımlanan bilgilerin kaynağının emniyet
ya da soruşturma savcıları olduğunu da özellikle göz
ardı ediyor.
Ergenekon soruşturmasındaki gizlilik kuralına
uyulmamasından şikâyetçi olanlar sadece Adalet
Bakanı değil ki. Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı,
Genelkurmay Başkanı ve bir dizi deneyimli hukuk
otoritesi o gizliliğe meydan okuyanlardan söz edi-
yorlar.
Kim o gizlilik tanımazlar?
Ancak özellikle siyasal iktidarla göbek ya da duy-
gu bağı olan şikâyetçilerin göz ardı ettikleri husus,
gizlilik tanımazların yandaş medya mensupları ol-
maları.
Şahin, aksi yargı kararına bağlanmadan herkesin
masum olması gerektiğini söyleyedursun, tetikçi
yandaşların başka havalardan çalıp oynadığı
televizyon yayınları ve gazetelerde yazılanlar ile bel-
gelenerek arşivlerde yerlerini alıyor.
Bir gün 2000’li yıllarda medyamızın ne durumda
olduğunu öğrenmek amacı ile araştırma yapanlara
kaynak olması için.
Cumhurbaşkanı da, Adalet Bakanı da, şayet o giz-
lilik tanımayanların adreslerini merak ediyorlarsa,
kendilerine Başbakanımızın damadının üst yöneti-
minde bulunduğu gazetenin 16 Ocak günlü sayı-
sında üstelik sosyoloji öğrenimi yapmış köşe yaza-
rının “Yaşar Büyükanıt kusura bakmasın” başlık-
lı yazısını okumalarını salık vereyim.
Eski Genelkurmay Başkanı, o yazının yayımlan-
masından bir gün önce katıldığı bir sempozyum son-
rasında Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak soru-
lan bir soruya, “Yürümekte olan yasal bir süreç var.
Maalesef görüyorum ki Türkiye’de bu yasal sürece
hiç dikkat edilmeden gazetelerde çarşaf çarşaf bil-
giler yer alıyor. Bunlar soruşturmanın gizliliğini ihlal-
dir” yanıtını vermişti.
Sosyoloji uzmanı köşe yazarı, emekli orgeneralin
ilkesel açıdan haklı olabileceğini, lütfen kabul ediyor;
ama bu “itiraza kulak asmanın mümkün olmadığını”
da açık yürekle söylüyor. Dahası sözün bir gün uça-
bileceğini bildiği için de köşesine yazarak çocukla-
rına da öğüt olarak bırakmakta sakınca görmüyor.
Ne mi diyor?
Şöyle yazıyor:
“Çünkü Gladio’yu mahkûm ettirmeyi başaran ün-
lü İtalyan savcı Felice Casson, Genç Siviller’in da-
vetlisi olarak Türkiye’ye geldiğinde, ‘Bu tip örgütleri
alaşağı edebilmek için kamuoyu şarttır’ demişti.
Hele hele, ilgili kamuoyunu, Türkler gibi soyut dü-
şünme gücü zayıf olup ille de somut kanıtlar görmek
isteyen bir halk oluşturuyorsa!
Daha düne kadar Ergenekon operasyonuna dudak
büken çok sayıda insan, toprak altından çıkan silah-
ları, bombaları görünce fikir değiştirdi.
Artık sadece 1) Darbe yanlısı fanatik Kemalistler,
2) Operasyonun ucu kendilerine dokunacak diye te-
dirgin olanlar, 3) AKP düşmanlığı gözlerini karartmış
olanlar haricinde herkes Ergenekon’un ortaya çıka-
rılmasını istiyor. Yaşar Büyükanıt ise kol kırılır yen
içinde kalır geleneğinden geliyor. Askeriye kirli ça-
maşırlarının ortaya çıkartılmasını istemez...
..Büyükanıt kusura bakmasın, bu işin alay-ı vâlâ ile
yapılması şart...”
Öyle anlaşılıyor ki, Ergenekon soruşturmasının ilk
hazırlık aşamasında, Gladio örneğinden yararlan-
mak amacı ile deneyiminden yararlanılmak istenilen
İtalyan savcının koşul olarak gösterdiği kamuoyu
desteğini sağlamak önerisi ilgili çevrelerde pek mak-
bule geçmiş.
Soruşturmanın başsavcısı konumunu iştiha ile
üstlenen Sayın Başbakan da, önceki gün Brük-
sel’de yaptığı bir konuşmada, Ergenekon adının
yıpranmış olduğunu düşünerek olmalı, İtalya’da-
ki Temiz Eller operasyonunun ismine, partisindeki
kirli elleri unutmuş görünerek bir can simidi gibi
sarılmak istiyordu.
Hayatı boyunca darbelere ve her türlü diktaya kar-
şı demokrasi siperlerinde savaşım vermiş bir vatan-
daş olarak ben de çetelerin her türlüsünün meyda-
na çıkartılmasından yana olduğumu bir kez daha
tekrarlayayım.
Korku imparatorluğu oluşturmanın da, diktanın bir
başka çeşidi olduğunu asla unutmadan ve suçu ka-
nıtlanana kadar herkesin masum olduğu ilkesine
sımsıkı sarılıp adaletin vereceği hükmü bekleyerek...
Ve elbette o sırada teneke çalıp “alay-ı vâlâ” ile
çevreyi kirletenlerin şamatalarına aldırış etmeden....
‘Sarı nokta’da umut artıyor
İstanbul Haber Servisi - 50 yaş üzerin-
deki kişilerde körlüğe neden olan sarõ nok-
ta hastalõğõ (yaşa bağlõ makula dejenere-
sansõ) ile şeker hastalõğõna bağlõ ortaya çõ-
kan diyabetik retinopati hastalõklarõnõn te-
davilerindeki gelişmeler umut veriyor. Her
iki hastalõkta da erken teşhis ve tedavi ile
hastalõğõn önlenebileceği belirtilirken yeni
tedavi teknikleri ile hastalõkta önemli
adõmlarõn atõldõğõ ifade ediliyor.
Göz doktoru Prof. Dr. Murat Öncel, sa-
rõ nokta hastalõğõnõn başlangõçta belirtileri-
nin olmadõğõnõ belirterek “Hastalık yal-
nızca göz muayenesinde tespit edilebilir.
Başlangıçta hastalar santral görmede
bozukluk, çizgilerde kırıklıktan şikâyet
ederler” dedi. 50 yaşõnda yüzde 2, 65-75
arasõnda yüzde 25 ve 75 yaş üzerinde yüz-
de 35 oranõnda görülebilen hastalõğõn ge-
nellikle kuru ve yaş olmak üzere iki çeşidi-
nin olduğunu anõmsatan Öncel, olgularõn
yüzde 90’õnda kuru tip, yüzde 10’unda ise
yaş tipe rastlandõğõnõ anlattõ. Sarõ nokta
hastalõğõnõn ileri aşamada tedavisinin tam
olarak mümkün olmadõğõnõ dile getiren
Prof. Dr. Öncel, erken evrede hastalõğõ dur-
durmanõn yeni birtakõm teknolojilerle
mümkün olduğunu kaydetti. Öncel, son
yõllarda göz içerisine verilen birtakõm ilaç-
larla (anti-VEGF ajanlar) hastalõğõn ilerle-
mesinin durdurulabildiği, tedavi edilen
hastalarõn da yüzde 30’unda görme artõşõ-
nõn sağlandõğõnõ dile getirerek “Son yıllar-
daki gelişmeler sayesinde yeni keşfedilen
anti-VEGF ilaçlar yardımıyla bu tür
hastaların artık görmeleri de arttırıla-
bilmektedir” dedi. Şeker hastalarõnõn da
en sõk şikâyetleri arasõnda olan diyabetik
retinopatinin körlüğe neden olabileceğini
anõmsatan Öncel, “Dört yıl veya daha az
süredir şeker hastalığı olanlarda gözün
etkileme oranı yüzde 15 iken, 15 yıldan
fazla olanlarda gözün etkilenme oranı
yüzde 90’dır” diye konuştu. Öncel erken
tanõ ile görme kaybõnõn yüzde 60 oranõnda
azaltõlabileceğini, argon laser fotokaogu-
lasyon tedavisiyle hastalõğõn ilerlemesinin
durdurulduğunu belirtti.
İstanbul Haber Servisi - “Kö-
tücül ur”u duyduğunda kimsenin
aklõna kanser, “yarım başağrı-
sı” dendiğinde migren, “çök-
künlük giderici” dendiğinde ise
antidepresif gelmez...
Tõp dilindeki yabancõ kelime-
lerin, hekimlerin hastalarõyla iliş-
kisini zorlaştõrmasõndan yola çõ-
kan Düzce Üniversitesi Tõp Fa-
kültesi Nöroşirürji Anabilim Da-
lõ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mu-
rat Döşoğlu, Türkçe terimlerin
yer aldõğõ bir tõp dili oluşturmak
için çaba gösteriyor. Türk Nöro-
şirürji Derneği Nöroşirürji Söz-
cükleri Çalõşma Grubu’na baş-
kanlõk eden Döşoğlu, “Tıp eği-
timi Latince, son yıllarda ise İn-
gilizce ve Fransızcanın baskısı
altında. Dolayısıyla tıp dilinin
sadeleştirilmesi, akademik ze-
minde öğrenme ve öğretmeyi
kolaylaştırıp üretkenliği de ar-
tırır. Türkçe konuşan hekimin
söylediklerinin kolaylıkla an-
laşılabilir olmasıyla, hasta ezil-
mez, tersine kendi gibi konu-
şulan bir ortamda kendini da-
ha rahat hisseder, daha rahat
davranır, derdini kolayca an-
latabilir, hekim hasta ilişkileri
kolaylaşır. Yayınlarda, tezler-
de Türkçe tıp dilinin kullanıl-
masını zorlamak için ölçüt ge-
tirilmeli, akademik yükselt-
melerde Türkçe yayınların öne-
mi artırılmalı, tıp eğitimi Türk-
çe yapılmalı” dedi. Döşoğlu
başkanlõğõnda yürütülen çalõş-
maya göre Türkçeleştirilmiş tõp
dilinden bazõ örnekler ise şöyle:
“Endokrinoloji: İçsalgıbi-
lim / Gastroenteroloji: Sindi-
rimbilim / Nefroloji: Böbrek-
bilim / Oditoryum: Dinleme
salonu / Reanimasyon: Yeni-
den canlandırma.
SİBEL BAHÇETEPE
AKP’nin, sevk sistemini kaldõr-
masõyla birlikte hasta yoğunluğu he-
kimleri bunaltõyor. Özellikle göğüs
hastalõklarõ uzmanlarõ, eğitim ve
devlet hastanelerinde artan iş yükü
karşõsõnda hastaya yeterli zaman ayõ-
ramadõklarõnõ, verdikleri hizmetin
yetersiz olduğunu, bilimsel çalõşma
için de vakitlerinin kalmadõğõnõ be-
lirttiler. Türk Toraks Derneği Baş-
kan Yardõmcõsõ Prof. Dr. Feyza
Erkan, hasta yükünün uluslararasõ
standartlarõn çok üstünde olduğunu
vurgularken, Prof. Dr. Zeki Kılı-
çaslan ise sevk zincirinin yeniden
uygulanmasõ gerektiğini söyledi.
Göğüs hastalõklarõ uzmanõ Prof.
Dr. Erkan, “Dünya Sağlık Örgü-
tü (WHO) verilerine göre bir
doktor gün içinde maksimum 25
hasta görmesi gerekirken bu ra-
kam bizde bunun çok çok üstün-
de. Bu da hekimin hastaya ayır-
dığı sürenin kısıtlanmasına, 5 da-
kikalara kadar inmesine neden
oluyor” dedi. Geçmiş yõllarda da
söz konusu iş yükünün olduğunu an-
cak sevk zincirinin ortadan kalk-
masõyla birlikte bunda hõzlõ bir ar-
tõş yaşandõğõna dikkat çeken Prof.
Dr. Erkan, “Sevk zincirinin halen
uygulanamaması nedeniyle has-
taların çoğunluğu doğrudan eği-
tim hastanesine veya üniversite
hastanesine başvuruyorlar. Ör-
neğin boğazı ağrıyan, aile heki-
mince veya pratisyen hekimlerce
rahatlıkla halledilecek bir hasta
gelip daha ağır olan bir hastanın
yetersiz sürede bakılmasına sebep
olabiliyor” diye konuştu.
‘Performans eksik ölçülüyor’
Sağlõk Bakanlõğõ’nõn kurduğu ve
bütün hastanõn verileri ile tedavi ka-
yõtlarõnõn girildiği otomasyon prog-
ramõnõn da hekimin iş yükünün
artmasõna neden olduğunu anõmsa-
tan Prof. Dr. Erkan, bu işin eğitim-
li tõbbi sekreterlerce yapõlmasõ ge-
rektiğini dile getirdi. Sağlõkta Dö-
nüşüm Programõ kapsamõnda he-
kimlere getirilen performans siste-
mini de eleştiren Erkan, şunlarõ
şöyledi:
“Performans ölçülürken eksik
ölçülmektedir. Doğru tedavi ya-
pılıyor mu, doğru tetkikler iste-
niyor mu ona bakılmamaktadır.
Performans değerlendirmesi bu
ikisiyle yapılmalıdır. Biz istiyoruz
ki performans koruyucu hizmet-
leri de verilsin.”
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tõp
Fakültesi Göğüs Hastalõklarõ Ana-
bilim Dalõ Öğretim üyesi Prof. Dr.
Zeki Kılıçaslan ise hastanelerin
yükünün artmasõnõn bir diğer ne-
deninin ise son yõllarda sigara kul-
lanõmõna bağlõ ortaya çõkan hasta-
larõnda artmasõ olarak değerlendir-
di. Kõlõçaslan, “Sevk sisteminin
kalkması ve son yıllarda özellik-
le sigaraya bağlı hastalıklarda
KOAH (Kronik Obstrüktif Ak-
ciğer Hastalığı) solunum yolları
hastalıkları ve akciğer kanserle-
ri sayısındaki artışlar nedeniyle
bu polikliniklerin yoğunluğu art-
tı” yorumunda bulundu.
Türk Toraks Derneği Başkan Yardõmcõsõ Prof. Dr. Feyza Erkan, hasta yükünün
uluslararasõ standartlarõn çok üstünde olduğunu vurgularken İstanbul Üniversitesi İstanbul
Tõp Fakültesi Göğüs Hastalõklarõ Anabilim Dalõ Öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki Kõlõçaslan ise
sevk zincirinin yeniden uygulanmasõ gerektiğini söyledi.
Öncehaber,sonrahabercioldu
Organ nakli sayesinde yaşama ikinci kez ‘merhaba’ dedi
Uzun yıllar böbrek hastalığı ile
mücadele eden gazeteci Didem
Seymen’in (24) yaşamı 3 yıl önce
olduğu böbrek nakli ile değişti.
Hastalığı boyunca verdiği yaşam
mücadelesi ulusal bir gazeteye
haber olan Seymen, kısa süre
sonra hayallerinin mesleği olan
gazeteciliğe başladı.
Hastalık ile ilk olarak 2.5 ya-
şında tanışan ve 18 yıl boyunca
mücadele eden Seymen, “Sevgi-
lim” dediği diyaliz makinesine
bağlı olarak girdiği ÖSS sınavın-
da Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi’ni ka-
zandı. Organ nakli için umudu-
nu hiç kaybetmeyen Seymen’in
hayatı 3 yıl önce Antalya Akde-
niz Üniversitesi’nden gelen bir
telefonla değişti.
Motor kazasında yaşamını yiti-
ren 19 yaşındaki Alper Köse’nin
böbreklerinden biri Seymen’e
uygundu. 2006 yılının mart ayın-
da Prof. Dr. Alper Demirbaş ve
ekibi tarafından ameliyat ile ikin-
ci kez hayata “merhaba” diyen
Seymen o yıllarda yaşadıklarını
özetle şöyle anlattı:
“Organ beklemek kolay bir
olay değil. Bekleme sürecinde her
gün diyaliz makinesinden çıktık-
tan sonra, kemikleriniz biraz da-
ha kamburlaşır. ‘Bugün de bitti’
diye sevinirsiniz. Eve gittiğinizde
ailenizdekiler doya doya su içer-
ken sizin içemeyeceğiniz, istediği-
niz kadar meyve yiyemeyeceğiniz
aklınıza gelir. Tüm bunlar benim
böbrek nakli olmamla sona erdi,
şimdi sağlığım çok iyi. Bir gün si-
zin veya bir yakınınızın da orga-
na ihtiyacı olabilir. O zaman siz
de organ bağışının önemini anla-
yacaksınız.”
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Sağlık ortamı büyük bir belirsizlik içine
düşürüldü. 2003’te başlayan “Sağlıkta Dö-
nüşüm”, bazı yenilikler getirdi. Görünüşte yok-
sul kesim için bazı avantajlar sağlandı. Ama temel
amaç sağlık hizmetini özelleştirmek, küreselleş-
meye ayak uydurmaktı. Söz konusu dönüşüm as-
la halk yararına olmamıştır. Gelişmeler bu gerçe-
ği açıkça ortaya koyuyor. Birkaç hafta önce 32 bin
eczacının katıldığı bir miting yapıldı. Bu, benzer-
siz bir olaydı. Eczacılardan dinliyorum, hastalar
muayene olduktan sonra reçeteleri ile eczanele-
re geliyor ve ilaçlarını almak için orada hastane-
deki muayene ücretini ödemeleri isteniyordu.
Son günlerde bu konularda hükümetle eczacı
birlikleri arasında görüşmeler yapıldı ve bir an-
laşmaya varıldığı bildirildi ancak imzalanan protokol
yine tatmin edici olmaktan uzak ve eczacılar
aleyhinde maddeler içeriyor.
Yeni bir yasa hazırlığından haberdar olmuştuk.
OTC bu yasa ile şirketlere ilaç satma yetkisi ge-
tiriyordu. Bu yasa geçerse büyük sermaye 10 mil-
yarlık bir pazarı da ele geçirecek ve süpermar-
ketlerde raf üstü ilaç satışı yapılacak. Şimdilik bu-
nun da durduruldugu bildiriliyor. Büyük bir kargaşa.
Öyle anlaşılıyor ki eczacılar onların örgütleri ve ta-
bip odaları mücadelelerini sürdürecekler.
Bugünlerde Türkiye’nin hekimleri de artan bir hu-
zursuzluk içinde bulunuyorlar. İş güvencesi gittikçe
azalıyor. Sağlık alanında çeşitli yolsuzluklar da bir-
birini izliyor.
Sağlık bütçesinde yüzde 16’lık bir azalma oldu.
Çünkü kayıtsız şartsız bağlı olduğumuz IMF, sos-
yal güvenlik harcamalarının azaltılmasını istiyor; bu-
na karşı duracak bir irade yoktur yurdumuzda! Böy-
lece sağlık hizmeti bir devlet hizmeti olmaktan çı-
karılıyor. Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarı-
sı gündeme geliyor.
Bu yasaya göre, devlet hastaneleri birer işlet-
me haline getirilecek. Merkezi otoriteye bağlı bir
mütevelli heyeti oluşturulacak. Ama orada tabip
odaları olmayacak. Ticaret odası ve benzerleri bu-
lunacak. İşletme haline getirilen hastaneler ken-
di bütçelerini yaratacaklar. Yani doğaldır ki bu özel-
leştirme anlamına geliyor. Hükümet üstü
tekelci bir sermayenin sağlık alanına egemen
olması da bu gelişmelerin doğal bir sonucu
olacaktır.
İşte, size büyük umutlar yaratılarak ortaya atı-
lan sağlıkta dönüşümün yarattığı tablo.
Yukarıda özetlediğim bu olumsuz koşullarda TTB
ve Tabip Odaları bir kampanyaya öncülük ediyor.
Tüm hekimler tarafından desteklenmesi ve imza-
lanması beklenen ve başbakana sunulacak olan
dilekçe, başlıca 4 isteği içeriyor.
1) Temel ücretlerde emekliliğe yansıyan iyileş-
tirme yapılmalı. 2) İşten çıkarmalar engellenerek
çalışanların güvenceli bir ortamda istihdamı sağ-
lanmalı. 3) Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve
güvenceden yoksun çalışmayı öngören aile he-
kimliği ve Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı
durdurulmalı. 4) Güvenli çalışma ortamlarının
oluşturulması için işyeri sağlık birimleri oluşturul-
malı.
2009’a başlarken umutlarımızı korumalı ama ik-
tidarın özelleştirmeci, neoliberal, güvenliği yok edi-
ci politikalarına karşı çıkmaya hazır olmalıyız.
coskunoz@superonline.com
Sağlıkta Kısa Dönem Bilançosu
‘Sistemsizlik’ bunaltõyor
‘Tıp dili’ni Türkçeleştirmek için çalışıyorlar
Tõp dilindeki yabancõ kelimelerin, hekimlerin hastalarõyla ilişkisini zorlaştõrmasõndan yola çõkan
Prof. Dr. Murat Döşoğlu, Türkçe terimlerin yer aldõğõ bir tõp dili oluşturmak için çaba gösteriyor
Prof. Dr. Murat Döşoğlu.
MİLUPA’DAN ÖNERİLER
Bebeklerisağlõklõ
tutmanõnyollarõ
İstanbul Haber Servisi - Uzmanlar, 3
yaşõna kadar bebeklerin bağõşõklõk sistemi-
nin desteklenmesi gerektiğine dikkat çeke-
rek anne sütünün ve devam mamalarõnõn
önemine işaret ettiler.
Milupa’dan yapõlan
açõklamada, bebeklerin
bağõşõklõk sistemini güç-
lendirmek için şu öneri-
ler sõralandõ: “Bebeğini-
zin anne sütünü yete-
rince aldığına emin
olun. Sütünüz az ise
anne sütü esas alınarak üretilen,
etkinliği kanıtlanmış özel prebiyotik ka-
rışımı Immunofortis içeren devam ve
büyüme sütü kullanın. Bebeğinizi aşırı
hijyenik ortamda büyütmekten kaçının.
Doktor denetimi olmaksızın ilaç (özellik-
le antibiyotik) kullanmayın. Her enfeksi-
yon ve sonrasında, bebeğinizin bağışık-
lık sistemi yorgun düşer. Bu dönemlerde
onun korunmasına daha fazla özen gös-
terin. Sıcak- soğuk farkının arttığı dö-
nemlerde önlemlerinizi arttırın.”
Ağız
kokusu
toplumsal
sorun
İstanbul Haber Servisi - Uzmanlar ağõz kokusunun
diş ve diş eti sorununun habercisi olabileceği gibi sin-
dirim ya da solunum yollarõ hastalõklarõnõn da belirtile-
ri olabileceği konusunda uyarõyor. Diş hastanesi Den-
tistanbul, toplumumuzda büyük bir sorun olan ağõz ko-
kusu ile mücadele için geçen haftalarda Dentistanbul Ha-
litosis Ağõz Kokusu Tedavi Merkezi’ni hizmete açtõ.
Diş Hastanesi Dentistanbul’un bünyesinde hizmet ve-
ren hastane ağõz kokusunun kapsamlõ incelenip tedavi
edilmesine olanak sağlõyor. Hastanenin Periodontoloji
Bölüm Başkanõ Prof. Dr. Korkut Demirel, ağõz koku-
sunu bastõrmak için tercih edilen ürünlerin büyük har-
camalara yol açtõğõnõ ve geçici tedavi olduğunu ifade ede-
rek “Ağız kokusunun tedavi edilebilmesi için önce ko-
kunun kaynağının doğru belirlenmesi ve bu nedenin
ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tedavi planları
kişiye özel hazırlanmalı ve bireyin gereksinimlerine
göre şekillendirilmelidir” dedi.
Prof. Dr. Öncel, göz içerisine verilen birtakõm ilaçlarla hastalõğõn ilerlemesinin durdurulabildiğini söyledi
Prof. Dr. Feyza Erkan, Türkiye’de hasta yükünün uluslararasõ standartlarõn çok üzerinde olduğunu belirtti
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
BAĞIŞLANAN HER ORGAN
KURTARILAN BİR HAYATTIR
0 212 557 70 70 / PBX
Prof. Dr. Öncel, teknolojik
gelişmelerle hastalõğõn
ilerlemesinin durdurulabildiğini,
hastalarõn yüzde 30’unda da görme
artõşõnõn sağlandõğõnõ belirtti.