23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 20 OCAK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Babıâli de Tarih Olurken... Ergenekon soruşturması ya da Gazze olayından fırsat bulabilenler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP’nin kimi aday göstereceğini öğ- renmek istiyorlar. Cumartesi gecesi SKY Türk’te Enver Aysever’in Yılmaz Büyükerşen ile yaptığı söyleşide bu soru- nun çok yakın geçmişte geçerliliğini ne yazık ki kay- beden yanıtı vardı. Eskişehir’in efsane başkanı, CHP ile DSP arasında, o hep özlediğimiz mutabakat sağ- lanmış olsaydı, yerel seçimlerde Kadir Topbaş’ın kar- şısına sosyal demokrat partilerin adayı olarak ken- disinin çıkartılacağını anlattı. Öneri, Büyükerşen’e CHP yetkilileri tarafından ya- pılmış. O da bu teklifi kendi partisinin genel başka- nına aktarmış. Zeki Sezer, Eskişehir, Ordu ve Bartın’da DSP adaylarının desteklenmesi koşulu ile bu yerel seçim birlikteliğine “evet” demiş. Kentlerin dokularını yok ederek İki parti arasındaki mutabakatın gazetecilere açıklanmasından kısa bir süre sonra, Büyükerşen, CHP Merkez Yönetimi tarafından yalanlanmış. O söyleşi sırasında Büyükerşen, bir kentin deği- şim gereksinmelerinin nasıl karşılanması gerektiği- ni de çarpıcı örnekleri ile anlattı. Kentlerin tarihi do- kularını zedelemeden onarılmasından söz etti. Özel- likle bulvarların bilinçsizce yapılan alt ya da üstge- çitlerle yok edilmesinin sakıncalarını örnekledi. Sa- natsal yapıların korunması, kentlerin yeni hemşeri- leri olmak için taşradan göç edenlerin uygarlık ku- rumları ile tanıştırılmalarının yararlarını sıraladı. Yansen’in başkentine ne oldu? Başkent Ankara’nın Melih Gökçek tarafından dünyaca ünlü mimar Yansen’in yapmak istediği kent olmaktan çıkarıldığını anlattı. Washington ve Lon- dra’dan örnekler verdi. Bu nedenlerle de Murat Ka- rayalçın’ın adaylığından övgü ile söz etti. Bu uzun söyleşinin etkisi ile dün çalışma masa- mın başına geçmiş, gazeteleri okuyordum. Okur ço- ğunluğunun görmediği “Bizim Gazete”nin manşe- ti, Büyükerşen’in anlattıklarına, sanki Kadir Top- baş’tan gelen bir yanıt gibiydi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin günlük yayın organı olan Bizim Gazete, Babıâli’den kopartılan medyanın aksine, cemiyet merkezi ile birlikte Ankara Caddesi’nden ayrılmamakta direniyor. O direnişin etkisi ile Marmaray projesinin uygu- lama alanlarından birisi olan Babıâli Yokuşu’nun na- sıl bir şantiye ucubesi olduğunu anlatan habere yer verilmiş. Öylelikle, tarihi Babıâli Yokuşu’nda bulunan o ya- yınevlerinin, kitapçı ve kırtasiyecilerin işsiz kaldıkla- rı için kepenklerini kapatmaya başladıklarını da bur- numum direği sızlayarak öğrendim. Cadde çalışan- ları ve esnafı adına, “Küresel kriz kapattıramadı. Marmaray projesi kepenk kapattırıyor” yazılı büyük bir duyurunun asıldığını gösteren fotoğrafta, mağazalar ile yokuşun arasının bariyerlerle örtüldüğü görülüyor. Bir zamanlar edebiyat ve medya dünyamızın merkezi olan tarihi yokuş öylesine terk edilmiş olmalı ki, “Bizim Gazete”nin muhabiri ile konuşan yayı- nevlerinin sahipleri, vergi borçlarını bile ödemekte sıkıntı çekecek hale geldiklerini söylemişler. Diyelim ki, ne zaman sona ereceği bilinmeyen Mar- maray projesi, 2012’de ya da ondan daha önce ta- mamlanmış olsun. O kapatılan sıra sıra yayınevleri kentin çeşitli yerlerine dağılmış olacakları için, yo- kuş eski haline nasıl dönecek? Sorunun yanıtını hiç kimse, hatta her sabah ve ak- şam oradan geçmek durumunda olan İstanbul Va- lisi bile veremez ki. İstanbul’un sur içi bölgesini altüst ederek Emi- nönü’nün kalbinden belediyeyi kopartan AKP zih- niyeti, Boğaz’ın iki yakasını bir sualtı tüneli ile bir- leştirmek gibi başarılı bir işe imza atarken, tarihi do- ku ile böylesine acımasız oynamakta olduğunu göremeyecek ya da anlayamayacak kadar kültürden nasipsiz olduğunu göstermiyor mu? İkide bir, İstanbul’un dünyanın kültür başkenti ada- yı olduğunu söyleyenlerin kulaklarını mı çınlatacağız? Ya da, “Söyleyin. Söylediklerinizin yalan olduğu- nu bilsek bile hoşumuza gidiyor ”mu diyeceğiz? Not: Büyükerşen’in CHP’den niçin aday ol- madığını anlatan 14 Ocak günlü yazım için CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Onur Öymen te- lefon etmiş ve Büyükerşen’e yaptıkları öneriyi bo- zanın kendileri olmadığını söylemişti. O yanıta, o günlerde Ergenekon soruşturma- sına ayırdığım yazılar nedeni ile yer verememiş- tim. Bugün hem Öymen’in açıklamasına hem de Bü- yükerşen’in SKY Türk’teki söyleşide anlattıkla- rına yer vererek cevap haklarına olan saygımı ko- rumuş oluyorum. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net ENTERNET / MEHMET SUCU Türkiye yargı alanında bir ilke daha imza attı. Türkiye’de bir mek- tup için tekzip kararı çıkarıldı. Yomra Asliye Hukuk Mahkemesi, şikâyetçinin yani Türk Telekom’un isteğini uygun bularak bir e-posta için “tekzip” kararı aldı. Mahkeme, şikâyetçinin hazırlayacağı “tekzip” metninin, şikâyet konusunu oluş- turan e-postayı alan herkese İnter- net Servis Sağlayıcılar tarafından gönderilmesine karar verdi. Ancak teknik olarak uygulanması mümkün olmayan bu tekzip kararına esas ih- tiyati tedbir kararı, daha sonra ilgi- li mahkeme tarafından kaldırıldı. Şimdi oturup düşünün birine e- posta yolluyorsunuz. Ardından yüz- lerce binlerce kişiye tekzip içeren bir başka e-posta geliyor. Kâbus gibi.. Bu kararın ardından Tüm İnternet Derneği bir açıklama yaptı. Derne- ğin açıklaması şöyle: “Bir e-posta ile bir mektup arasında teknik açıdan hiçbir fark olmadığına inanıyoruz. Bi- lindiği üzere e-posta kişisel bir ile- tişim aracıdır. E-postayı gönderen ki- şi ile alan kişi arasında gerçekleşen bu elektronik haberleşme biçimi, Anayasa ile açıkça koruma altına alı- nan ‘haberleşme özgürlüğünün ko- runması’ kapsamındadır.”İşin va- him yanlarından birisi internet orta- mında e-postaların içeriğini kontrol etmek için ilgili kişilerin e-posta adres ve şifre bilgilerinin bilinmesi- ni gerekliliği. Bu da yasal olmayan bir erişim biçimi. İnternet ortamının kamusal bir alan olup olmadığı tar- tışmasının da dayanak noktası web alanlarına dileyen herkesin ulaşa- bilmesidir. Tam da bu sebeple, web alanı daha çok gazete ve televizyona benzetilebilir. E-posta ise bunlardan ayrı doğası gereği alı- cı ile gönderici arasındaki özel bir metindir ve bu metin sadece ilgili e- posta adresinin sahibi tarafından okunabilir. Özetle belirtmek gerekir ki “e-posta alanı kişiye özgü bir alan”dır. 5651 Sayılı Kanun’da bah- si geçen tekzip yani “düzeltme metni” yayınlama kararları ancak herkese açık olan web alanları için geçerli olmalı. E-posta gibi kişiler arası yazışmaların tekzip uygula- masına konu olması korkutucu bir şey. Türk Telekom’un böyle bir yol seçmesinin nedenini anlamak ise hiç mümkün değil. Türkiye’nin en büyük özel tekeli ne yapmak istiyor belli de- ğil. 5651 sayılı yasaya dayanarak bu girişimde bulunan Türk Telekom’un isteği mahkemece kabul edilseydi bu kararı örnek alanların neler ya- pabileceğini düşünemiyorum. İnsanın aklına her şeyi okuyan ve okuduğu mektuplara cevap yazan bir postacı geliyor. Demek ki pos- tacıya güvenmeyeceğiz. mehmet@cumhuriyet.com.tr e-postaların Güvenilmez Postacısı MEHLİKA AKGÜN Üniversitelerarasõ Kurul’un (ÜAK) YÖK üyeliğine seçtiği İstanbul Teknik Üniversite- si (İTÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, üyeliğini “çeşitli soruşturmaları” gerekçe gös- tererek Cumhurbaşkanlõğõ’na sunmayõp sü- rüncemede bõrakan YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yu- suf Ziya Özcan’a tepki gösterdi. Şengör, “Ben onu asistan yapmaya tereddüt ederim demiştim. Bu ahlaki yapıda bir insanı, üni- versitenin kapısından sokmazdım diyorum artık” dedi. ÜAK’nin 25 Ocak 2008’de YÖK üyeliğine atadõğõ Prof. Şengör’ü Cumhurbaşkanõ’nõn onayõna sunmayan YÖK Başkanõ Prof. Özcan, geçen hafta yaptõğõ açõklamada, Şengör’ün “özel bir şirkette izinsiz olarak görev aldığı” iddiasõnõ gündeme getirerek “Başkalarına ce- za veriliyorsa Şengör’e de böyle bir ceza ve- rilebilir” dedi. Özcan’õn açõklamalarõyla ilgi- li sorularõmõzõ yanõtlayan Prof. Şengör, “Ben ticaret yapmadığımı hukuken ispat ettim, be- nim böyle bir suçum yok. Yasa karşısında da bir ayrıcalığım yok, benim ayrıcalığım Türk bilim âleminde var” diye konuştu. Prof. Özcan hakkõnda, söylediği, “Onu asistanım bile yapmaya tereddüt ederim” yö- nündeki sözlerini anõmsatan Prof. Şengör, şunlarõ kaydetti: “Prof. Özcan’ın akademik kalite hakkında hiçbir fikri yok. Benim ti- caret yaptığım gerekçesiyle cezalandırıldı- ğımı söylüyor. Ancak ben ticaret yapmadı- ğımı hukuken ispat ettim. Prof. Özcan’ın önünde 2 seçenek var. Ya beni üniversiteden atar ya da YÖK’e kabul eder. Ancak YÖK’e kabul edilmem mümkün değil, çünkü pat- ronları izin vermez. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Aman hocam, sakõn fazla bir şey de- meyin ipimizi çekerler’ demişti, demek ki Baş- bakan kendisini kontrol ediyor. Prof. Öz- can’ın nasıl profesör olduğunu da biliyoruz. Böyle bir çevreden gelen bir kişinin beni üni- versitede istemesi mümkün mü? Bütün yo- baz kuruluşlar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık yazılar yazarak Celal Şengör, YÖK’e gelmemeli dediler.” ‘ÖZCAN’IN NİYETİ KÖTÜ’ “Ticaret yapmış olsam, yarın kendim is- tifa etmeye hazırım” diyen Prof. Şengör, ai- lesinin çocukluğundan beri ticaretle uğraşma- sõnõ istediğini ancak kendisinin bilim adamõ ol- mayõ seçtiğini söyledi. Bir insanõn ticareti pa- ra kazanmak amacõyla yapacağõnõ dile getiren Prof. Şengör, “Benim paraya ihtiyacım mı var? Zengin bir aileyiz. Ortada benim ticaret Prof. Dr. Celal Şengör, YÖK üyeliğini Köşk’ün onayõna sunmayan Prof. Dr. Özcan’a tepki gösterdi SİBEL BAHÇETEPE Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştõrmalar Vakfõ Yönetim Kurulu (TAVAK) üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Faruk Şen, TAVAK’õn İzmir Alaça- tõ’da yaptõrdõğõ üniversitenin 2010 yõ- lõnda eğitime başlayacağõnõ söyledi. Şen, küresel krizin Türkiye’nin Av- rupa Birliği (AB) ilişkilerine yansõ- yacağõna ve ilişkilerin durma nokta- sõna geleceğine dikkat çekti. TAVAK’õn İzmir Alaçatõ’ya bir üniversite bir yapma hazõrlõğõ içinde olduğunu anõmsatan TAVAK Yöne- tim Kurulu üyesi Prof. Dr. Faruk Şen, üniversitenin 2010 yõlõnda eğitime başlayacağõnõ söyledi. Eğitimlerin Almanca olarak verileceğini belirten Şen, “Ekonomi, politik bilimler, kültür ve kitle iletişim fakülteleri olacak. 2011’den sonra master de- recesinde Avrupa hukuku, organik tarım ve yenilenebilir enerji konu- sunda da atılım yapılacak. 15-20 ki- şilik butik sınıflar olacak” dedi. ‘EKONOMİK KRİZ AB İLİŞKİLERİNİ VURACAK’ Dünyayõ etkisi altõna alan küresel krizin Türkiye’nin AB ilişkilerine yansõyacağõna ve ilişkilerin durma noktasõna geleceğine dikkat çeken Prof. Dr. Şen, “Türkiye AB ilişki- lerinde durma noktası daha da ge- lişecek. Kendi iç krizini önleme çabasında olan Avrupa, özellikle Türkiye’yi içine alacak olan bir ge- nişlemeyi büyük ölçüde geri plana atacak” değerlendirmesinde bulundu. AB sõnõrlarõnda yaşayan 5 milyon 200 bin insanõn krizden etkilendiğini ve et- kilenmeye devam edeceğini kaydeden Prof. Dr. Şen, “İşsizlik AB sınırında yaşayan Türklerde yüzde 30’lara tırmanmış durumda. Türkler ve di- ğer göçmenler vasıfsız eleman oldu- ğu için, ilk çıkarılanlar da onlar ol- du” değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr. Şen, Krizin Türkiye’ye tek olumlu dönüşünün Avrupa’da yaşayan ve iyi yatõrõm yapan yurttaşlarõmõzõn ül- keye gelmesi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Şen, şunlarõ söyledi: “Krizin 2010’un sonuna doğru bir durma noktasına geleceğini, 2011’de büyü- meye yönelmesini bekliyorum.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ÖSYM Başkanõ Prof. Dr. Ünal Yarıma- ğan, YÖK’e üniversiteye giriş sõnavõnõn 2010 yõlõndan itibaren iki aşamalõ hale gel- mesi ve daha sonraki yõllarda adaylarõn tüm test alanlarõndan “yazılı” yanõtla- malarõ gereken “açık uçlu” sorular da yö- neltilmesini önerdiğini söyledi. ÖSYM Başkanõ Yarõmağan, geçen haf- ta gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu toplantõsõnda, 2010 yõlõ ve sonrasõ için bü- yük ölçüde kendi önerilerinin yer aldõğõ sis- temi anlattõğõnõ kaydetti. Önerdiği mode- lin, Yükseköğretim Strateji Raporu’ndaki önerilerin biraz daha üzerinde çalõşõlmõş ha- li olduğunu belirten Yarõmağan, üniversi- teye giriş sõnavõnda 2010 yõlõndan itibaren iki aşamaya geçilmesini öngördüğünü bil- dirdi. Temel nitelikteki ilk aşamanõn ba- şarõlmasõ halinde ikinci aşamaya geçile- ceğini ve ikinci aşamanõn cumartesi-pazar günleri olmak üzere iki haftada toplam dört oturumda tamamlanacağõnõ anlatan Yarõ- mağan, adaylarõn bu oturumlarda Mate- matik, Edebiyat, Fen ve Sosyal test alan- larõndan sorularõ yanõtlayacaklarõnõ ifade et- ti. Yarõmağan, şunlarõ kaydetti: “Bu otu- rumlarda yapılacak sınavlar, bizim bu- gün yaptığımız ÖSS’nin ikinci kısmın- daki testlerin, örneğin Matematik-2 tes- tinin daha geniş bir biçimi olacak. Ya- ni 30 soru sorduğumuz Matematik-2 tes- ti, bir oturumda yapılacak ve tabii ki hem verilecek süre artacak hem de so- ru sayısı. Örneğin, 100 veya 120 ya da 150 soru yöneltelim diye düşünüyoruz.” AÇIK UÇLU SORULAR Yarõmağan’õn önerisinin YÖK tarafõn- dan kabul edilmesi halinde, 2010 yõlõnda başlayacak iki aşamalõ yeni sõnavda, bir süre sonra, adaylarõn “yazılı” yanõtla- malarõ gereken “açık uçlu” sorular da yö- neltilmeye başlanacak. Yarõmağan, ko- nuya ilişkin “Daha ileriki aşamada, so- ruların bir kısmı açık uçlu olacak. Açık uçlu sorular bölümünde, adayla- ra küçük küçük sorular yöneltiyorsu- nuz ve aday, cevabını yazıyor. Maki- neyle değil, insan eliyle değerlendiri- yorsunuz” diye konuştu. Yarõmağan, tüm derslerden açõk uçlu sorular yönelti- leceğini belirterek, “Yani bütün sınav test biçiminde olmayacak, bazı sorular açık uçlu olacak” diye konuştu. Öte yandan ÖSS’de 2009 yõlõnda ya- põlmasõ düşünülen değişiklerin, ağõrlõklõ ortaöğretim başarõ puanõnõn (AOBP) he- saplanmasõnda okulun başarõsõnõn etkisi- nin azaltõlmasõ, adaylarõn mezun olduk- larõ bölümlerle ilgili ya da ilgili olmayan alanlar arasõndaki katsayõ farkõnõn daral- tõlmasõ yönünde olduğu öğrenildi. yapmamı gerektirecek bir sebep yok. Kaldı ki bizim kaç tane şirketimiz var, onlarda niye yokum ben? Üyesi göründüğüm şirket maliye emriyle kurulmuş bir şirkettir. Avukatları- mıza ‘Devlet memuruyum, öğretim üyesiyim lütfen dik- kat edin’ dememe karşın bir yanlış yapmışlar. Yan- lışı fark ettiğim zaman da derhal istifa ettim. Ayrıca bu şirket ticaret yapmak için de kurulmamıştı, mi- ras yoluyla bize kalan ar- saları satmak için kurulan bir şirketti, çalışmıyor- du” açõklamasõnõ yaptõ. Prof. Yusuf Ziya Öz- can’õn niyetinin kötü oldu- ğunu ifade eden Prof. Şen- gör, sözlerini şöyle sürdür- dü: “Beni soruşturmaya biri hukukçu biri de tüm- general olmak üzere iki ki- şi geldi ve ortada bir suç olmadığını belirttiler. Prof. Özcan, benim hiçbir ayrıcalığımın olmadığını söylüyor. Benim ayrıcalı- ğımın olduğunu anlaması mümkün değil. Ben ayrı- calık istemiyorum, ben di- yorum ki benim böyle bir suçum yok. Suçsuz oldu- ğumu da YÖK’ün gön- derdiği grup söyledi. Prof. Özcan, ‘Biz tetkik ettik, doğru değil’ diyor. Neyi tetkik etti ki? Başka belge yok, bütün belgeleri gör- düler. Ama bunların hep- si maksatlı. Burda bir tez- gâh var ve bu tezgâh ben YÖK’e üye olarak seçi- lince çalışmaya başladı. Beni üniversiteden atar bu kişiler. Kanun tanımı- yorlar. Benim üniversite- den atılmamın zararı ki- me? Burada zararı öğ- renciler görüyor.” ‘Üniversite 2010’da hazır’ Prof. Dr. Şen, TAVAK’õn Alaçatõ’da yaptõrdõğõ üniversitede butik sõnõflar olacağõnõ söyledi ‘Üniversiteninkapõsõndansokmam’ İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Celal Şengör ticaret yapmadõ- ğõnõ hukuken ispat ettiğini belirterek “YÖK Başkanõ Prof. Özcan’õn önünde iki seçenek var. Ya beni üniversiteden atar ya da YÖK’e kabul eder” dedi. Prof. Dr. Celal Şen- gör, “Ben onu asistan yapmaya tereddüt ederim demiştim. Bu ahlaki yapõda bir insanõ, üniversitenin kapõsõndan sok- mazdõm diyorum artõk” diye konuştu. 2010’DA İKİ AŞAMALI OLACAK ÖSS’de yazılı sınav modeli Yabancı dil puanı 65’ten 60’a iniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YÖK tara- fõndan hazõrlanan Doçentlik Sõnav Yönetmelik Taslağõ’nda, doçentlik sõnavõna başvurabilmek için gerekli yabancõ dil puanõnõn 65’ten 60’a indirilmesi öngörülüyor. YÖK, doçentlik sõna- võna ilişkin usul ve esaslarõ belirleyen yönet- melik taslağõ hazõrlayarak, görüş almak üzere Üniversitelerarasõ Kurul’a (ÜAK) gönderdi. Taslağa göre doçentlik sõnavõ ancak anabilim dalõ veya bilim dalõnda açõlabilecek. Belirli bir bilim disiplininin anabilim dalõ veya bilim dalõ olarak kabulüne ÜAK yetkili olacak. ÜAK’nin anabilim dalõ veya bilim dalõ olarak belirlediği bilim disiplinleri, her yõl ocak ayõnda güncel- lenmiş olarak YÖK’ün internet sitesinden ya- yõmlanacak. Doçentlik başvurularõ nisan veya ekim aylarõ içinde ÜAK’nin belirleyeceği bir tarihe kadar yapõlacak. Doçentlik başvurularõ, ÜAK’ye yapõlacak. ÜAK bünyesinde Doçent- lik Sõnav Komisyonu kurulacak. Taslakta, do- çentlik başvurusunda bulunabilmek için ada- yõn İngilizce, Fransõzca ya da Almanca’dan bi- rinde, merkezi yabancõ dil sõnavõnda en az 60 puan alarak başarõlõ olmasõ öngörülüyor. DOÇENTLİK SINAVINA YENİ DÜZENLEME İstanbul Haber Servisi - Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan’ın aile doktoru, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Yunus Söylet, görevi Prof. Dr. Me- sut Parlak’tan devraldı. İÜ’lü Be- yazıt Öğrenci Kolektifi’ne üye öğ- renci grupları, Söylet’i ilk günün- de protestolarla karşıladı. İÜ’nün Beyazıt Yerleşkesi’ndeki rektörlük binasında dün düzenlenen devir teslim töreninde konuşan es- ki Rektör Parlak, yaşamındaki en büyük onuru yaşadığını söyledi. Parlak, “Öğrenci olarak girdiğim bu kurumdan bu- gün kutsal emaneti Yunus Hoca’ya teslim ediyorum” dedi. Bu kurumun yetiştirdiği insanlara da değinen Parlak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de İÜ me- zunu olduğunu anımsattı. Parlak 28 yıl sonra üni- versitede ilk kez bir devir teslim töreni yaşandığını be- lirtti. Rektör Söylet ise Parlak’a bu medeni ve sami- mi devir teslim töreni için teşekkür etti. Söylet’in im- za töreni sırasında besmele çekmesi dikkat çekti. Üniversitenin yeni rektörü Prof. Dr. Söylet’in, Prof. Dr. Parlak’ı uğurladığı sırada Beyazıt Öğrenci Kolektifli bazı öğrenciler, hem eski hem de yeni rektörü protesto amaç- lı sloganlar attı. Yüzlerine Prof. Dr. Parlak ve Prof. Dr. Söylet’in mas- kelerini takan ve üzerinde “Ham- dolsun bilimi de gömüyoruz. İmza: AKP’yi temsilen Yunus Söylet” ya- zısı bulunan bir siyah tabut taşıyan 2 öğrenci, tabutu rektörlük binası önüne koyarak, kısa bir tiyatro gös- terisi sundu. Bu sırada bir başka öğ- renci de üniversitede öğrencilerin sesinin kısılmak is- tendiğini savundu. Rektörlük binasına girmek isteyen, ancak buna izin verilmeyen öğrenciler Söylet’e “Hoşgeldin” hediyesi olarak getirdikleri maketi par- çalayarak, “Üniversitemizi AKP’nin eline bugüne ka- dar bırakmadığımız gibi bugünden sonra da bırak- mayacağız. Üniversitemizde rektör olarak göreve başlayan AKP’li Söylet, üniversitemizin onurlu tari- hine yakışmamaktadır” açıklamasını yaptılar. Prof. Söylet besmeleyle başladı (Fotoğraf:NİHANİNAL) Prof. Dr. Faruk Şen. Prof. Dr.. Söylet Prof. Dr. Parlak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle