22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 2 OCAK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13 Âdettendir, yeni yılın ilk yazısında geride bırakılan yılın değerlendirmesini yap- mak. Ne var ki, Kültür Ser- visimizin -31 Aralık’ta- yap- tığı derli toplu sunuma ek- leyecek fazla bir şey yok. Bu yüzden kişisel bir de- ğerlendirme ile yetinmek istiyorum. Miro’dan Da- li’ye, Kylie Minouge’dan Metallica’ya, Alvin Ai- ley’den Mamma Mia’ya it- hal “star”ların damgasını taşıyan bir yılda, özgün ya- pıtların üretimini kışkırtan yarışmalar, Nuri Bilge Cey- lan, Semih Kaplanoğlu, Reha Edem, Özcan Alper gibi yönetmenlerimizin, Or- han Pamuk’un, Fazıl Say’ın uluslararası başarı- ları göğsümüzü kabartır- ken, Yaşar Kemal, Turgut Cansever, Alaeddin Ya- vaşça ve Çetin Altan’a verilen devlet ödüllerini anımsayacağız elbette... Kaçırdığım iki sergiye git- tim, 31 Aralık’ta, iki sergi- nin de son gününde. Yani, izleyemedinizse artık ya- kalama şansınız yok ne yazık ki. Fakat, iki sergi de o kadar önemliydi ki, yaz- mazsam olmaz. Bu sergi- lerden ilki, uzun yıllar Ber- lin’de yaşamış bir ressa- mımız, bana göre ülkemizin yetiştirdiği en büyük res- samlardan biri olan Hane- fi Yeter’in Teşvikiye Gale- ri Işık’taki “Arz-ı Endam” başlıklı sergisi. Hanefi Ye- ter, İstanbullu sanatsever- lere büyük bir sürpriz ya- pıyor ve heykelleri ile kar- şımıza çıkıyordu. Sanatçı- nın alüminyum dökme hey- kelleri, rölyefleri ve ahşap üstüne yaptığı birkaç res- minden oluşun sergi, plas- tik sanatlar alanının artık devrini tamamladığına, kav- ramsal ya da ‘çağdaş’ baş- lığı altındaki sanat üreti- minden başka seçenek kalmadığına inananlara en güzel yanıttı. Hanefi Yeter, altmış yaşına vardı ama yirmi yaşındaki coşkusun- dan, yaratıcılığından hiçbir şey kaybetmemiş. Anlatı- mının daha da olgunlaş- ması, zenginleşmesi ca- bası. Kısacası, bu yılın ser- gileri içinde beni en fazla heyecanlandıran sergi “Arz-ı Endam” oldu. Yılın son günü yakalama şansına kavuştuğum diğer sergi ise, Osmalı Bankası Müzesi’ndeki “1908 İhtila- line Doğru Osmanlılar’ın Paris’i” oldu. Edhem El- dem’in küratörlüğünü, Bü- lent Erkmen’in tasarımını üstlendiği sergi, II. Meşru- tiyet’in 100. yılına en güzel armağandı. I. Meşrutiyet’in hüsranla sonuçlanmasının ardından, Paris’e giden Türk aydınlarının Paris’te yaşadıkları mekânları, et- kilendikleri fikirleri ve bu fi- kirlerin İttihat Terakki ideo- lojisi üzerindeki etkilerini irdeleyordu. Bu yıl, doğumunun 50. yılında andığımız büyük şa- ir Yahya Kemal de aynı yıl- larda Paris’te yaşamış, ama “Jön Türk” hareketinin için- de yer almamıştı. Sergi ve sergi çerçevesinde hazır- lanan belgeselde, Jön Türklerin yanı sıra Yahya Kemal gibi, onlarla birlikte hareket etmemesine karşın, Paris’i benzer bir sevgi ve saygıyla kucaklamış ay- dınlarımızın görüşlerine de yer verilmiş. Yahya Kemal, “Memleketi zindan, Avru- pa’yı nurlu bir âlem gibi görüyordum... Bilhassa Pa- ris hayalimin fevkinde bir yıl- dız gibi parlıyordu” diyor. Kültürümüzün Batı’ya açıl- ma sürecinde önemli bir dönüm noktası olan “Jön Türk” hareketini karalamak, dönemin aydınlarını “İtti- hatçı - darbeci” klişesi ile yaftamakta birbiriyle yarı- şan siyasetçi-aydınlarımızın bu sergiyi kaçırmamış ol- malarını dilerdim. Ölümlerin, savaşların, ırk- çılığın ve yoksulluğun dam- gasını vurduğu bir yıldan, yeni bir yıla adım atarken umutlu olmak, yarınlara inanmak mümkün mü ? Büyük şair Turgut Uyar, 1984’te yayımladığı “Dün- yada Dün Yoktur” şiirinde “.. Dün var mıdır ? bilmem ama yarın yoktur dünyada” diyordu..(*) (*) Turgut Uyar, “Büyük Saat”, Yapı Kredi Yayınları 2002 vecdisayar@yahoo,com kultur@cumhuriyet.com.tr KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Dün Yok mu? G azze, ölümün adõ, kõyõmõn adõ, acõnõn adõ bir süredir. Kan ve göz- yaşõnõn adõ. İnsanõn insana ettiği zulmün adõ... 2008’in son günlerinde, in- sanõ insanlõğõndan utandõran İsrail saldõr- ganlõğõ karşõsõnda dünya sus pus... En çok yapabildikleri, kõnama, o kadar... Caydõrõ- cõlõk açõsõndan kimse elini taşõn altõna koymaya yanaşmõyor, yanaşamaz... Yõl- lardõr süregelen savaşõn, savaşlarõn sürmesi gerek ki, bu düzen, bu silahlanma, bu korku, bu tehdit, bu sömürü düzeni süre- bilsin. Peki, Hamas, füzelerini İsrail’e yollarken, bilmez miydi bu misillemenin geleceğini? Bilmez miydi kendi halkõnõ ateşe, ölüme at- tõğõnõ? Ah, bilmez değilim, şimdi bu soruyu sor- manõn elbet sõrasõ değil. Şimdi tüm dün- yanõn Gazze’ye koşup, oradaki halkõ ku- caklama zamanõ. Kanõ kurutma, yaralarõ sar- ma zamanõ... Ama dünya koşmayacak Gazze’ye... Çõkar hesaplarõ, güvenlik he- saplarõ, para, petrol hesaplarõ, zenginlik ve güç hesaplarõ yapõlacak... Yapõlacak ki, bu düzen sürsün... DEĞİŞEN VE DEĞİŞMEYEN Bugün 2009’un ikinci günü... Şu birkaç gün daha geçen yõlõn muhasebesini yapmayõ sürdüreceğiz. Kötülüklerin, haksõzlõkla- rõn, yanlõşlarõn geçen yõlla birlikte sona erip yeni yõlõn sanki daha güzel olacağõna ina- nacağõz... Sanki... 2008 yõlõnda ne çok ne çok kavga yaşa- dõk şu ülkede... Tüm yaşamõmõza kavgalar egemen oldu. Zihniyet kavgalarõ. Bizi par- çalayan, bölen, kamplara ayõran, ötekileş- tiren, ayõrõmcõlõğõ körükleyen kavgalar... Ah biliyorum zihniyet bir günden ötekine değişmeyecek... Tarih boyunca süregelen ileri ve geri kavgasõ yine sürecek. Ama bi- ze benzemeyen, bizim gibi düşünmeyen, bi- zim gibi davranmayan, kendini bizim gi- bi ifade etmeyene karşõ belki tavrõmõzõ, yak- laşõmõmõzõ değiştirebiliriz... Belki önyar- gõlarõmõzõ sorgulayabiliriz... Belki... 2009’un daha iyi, daha güzel, daha eşit- likçi, daha adil, daha barõşçõl olacağõna inan- mak zorundayõz. Yaşamõnõn yolu bu... Doğa da öyle yapõyor zaten... Yeni yõlõn kö- keninde doğanõn kendini yenilemesi, ye- niden doğurmasõ, yeniden yaratmasõ var... Ne müthiş bir ders doğanõn bize verdi- ği: Her yõl sonbahardan sonra kõşla gelen ölüm ve yeniden meyve verebilmek, çiçek açabilmek için filizlenmek her bahar... NÂZIM’IN DİZELERİ Burada Nâzım Hikmet’in dizeleri gelip yerleşiyor yüreğime: “Oğlumuz hasta, Babası hapiste Bu dünyanın hali gibi halimiz. İnsanlar, daha güzel günlere insanla- rı taşır. Oğlumuz iyileşir, Babası çıkar hapisten, Güler, senin altın gözlerinin içi. Bu dünyanın hali gibi halimiz.” Evet, sevgili okurlar, aynen böyle: Dün- yanõn hali gibi halimiz... Gazze’de bunca acõ yaşanõrken, insanõn içinden iyi seneler bile demek gelmiyor. Ama biz yine de yeni yõldan iyilikler dile- yeceğiz... Sibel’in dediği gibi “Umudumuzu can- lı tutarak / Sevdiklerimizi çoğaltarak / Sakınmayıp paylaşarak / Daha iyisini ya- ratarak”... Can’õn dediği gibi “gülümse- ten günler” , Zeynep’in anõmsattõğõ gibi “durup ince şeyleri anlamaya” vaktimi- zin olduğu günler bekleyeceğiz... Hepinize “iyi yıllar” diyebiliyorum... Çünkü biliyorum ki, “İnsanlar, daha gü- zel günlere insanları taşır.” www.zeyneporal.com zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 2009’un ilk günlerinde halimiz neye benzer? Dünyanõn hali... Tüm umutlar yeni bir yıla kaldı. Yeni yõlõn ilk haftasõnõn filmleri arasõnda kuşkusuz Semih Kaplanoğlu’nun Süt’ü öne çõkõyor Kültür Servisi - Son yönetmen kuşağõnõn en kendine öz- gü yaratõcõlarõndan ve önemli isimlerinden Semih Kap- lanoğlu’nun, ‘Yusuf üçlemesi’nin (Yumurta, Süt, Bal) ikinci halkasõ olup son Venedik festivalinin yarõşma bö- lümünde Türk sinemasõnõ temsil eden Süt’ü, kuşkusuz ye- ni yõlõn ilk haftasõnõn en önemli ve görülesi filmi. Bugün gösterime giren Süt, Yumurta’da Nejat İşler tarafõndan İs- tanbul’da kitapçõlõk yapan, 30’lu yaşlardaki hali canlandõrõlan Tireli Yusuf’un (İlk kez kamera karşõsõna geçmesine kar- şõn bu kez Yusuf rolünde şaşõrtõcõ bir başarõ gösteren genç oyuncu Melih Selçuk, herkese parmak õsõrtõyor) istasyon şefiyle kõrõştõrmaktan geri durmayan annesiyle (Başak Köklükaya) yaşadõğõ, başõnda kavak yelleri estiği, taş- ranõn boğucu tekdüzeliğinde iyice sõkõştõğõ, epeyce so- runlu ve kaygõlõ 18 yaş dönemini anlatõyor. Üniver- site sõnavlarõnõ kazanamayõp büyük kente gideme- yince İstanbul’daki bir dergiye gönderdiği şiirin ya- yõmlanmasõyla mutlanan genç Yusuf’u Süt’te bu kez taşradaki kozasõnda ve yerinde tutmayõ yeğliyor Kap- lanoğlu, annenin ölümü üzerine kendi doğasõna, aile oca- ğõna ve saf haline dönüşün filmi Yumurta’nõn öncesinde. DİNGİN, BİLLUR BİR ANLATIM... Hastalõğõ yüzünden askere gidemeyip üniversite, büyük kent, evlilik ya da ineklerin daha çok süt vermesi gi- bi beklentilere kapõ- lan, sõnõrlarõnõ bile zor- layamadõğõ kasabasõna tõkõlmõş olarak sonuçta hiçbir yere ait olamama ha- lini tercih eden Yusuf’un hi- kâyesini, çoğu kez diyaloglara başvurmaksõzõn anlatmanõn yollarõ- nõ arayan, özgün bir minimal tarzõ be- nimseyerek anlatan Kaplanoğlu’nun Süt’te dingin, billur bir anlatõma ulaştõ- ğõ söylenebilir. Eleştirmen Tunca Ars- lan’õn değerlendirmesiyle, “Tema ve karakterleri bakı- mından sinemamızın genel düzeyinin çok üstünde ve eni konu usta işi bir film olan ve kendine özgü mükemmel bir tempo tutturan Süt’te bir kusur bulmak pek müm- kün değil” sonuçta. Başta Melih Selçuk ol- mak üzere Rıza Erol’dan Saadet Işıl Aksoy’a, Tü- lin Özen’den Şerif Erol’a kadar herkesin göz dol- durduğu ve minimalist anlatõmõn hakkõnõ veren bir film Süt. Yumurta’yõ görmeyen seyircide de bir bütünlük duygusu uyandõracak, iyi bir film bekliyor Süt’ü seyretmeye gi- denleri özetle. Büyük ola- sõlõkla Yusuf’un hikâye- sini başlangõcõna (doğumuna) götürecek ve üçlemeye nokta koyacak olan Bal için si- nemaseverleri şimdiden merakta bõrakmayõ da başarõyor Süt ayrõca. Taşralı genç Yusuf’un kaygıları... 68 Kuşağı’nın ve Vakfımızın sanatçı ve savaşkan üyelerinden Ayşe Emel Mesci’nin Sevgili Annesi, Necla Mesci Yaşama veda etmiştir. Acısını paylaşır, yakınlarına, dost ve akrabalarına başsağlığı dileriz. Cenazesi 2 Ocak 2009 Cuma günü, (bugün) Fenerbahçe Camii’nde kılınacak ikindi namazından sonra Karacaahmet gömütlüğünde toprağa verilecektir. 68’liler Birliği Vakfı Yönetim Kurulu www.68lilerbirligi.org BİRECİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2008/322 Davacõ Aynõzeliha Yõlmaz vekili Av.Adile Arõcõ tarafõndan mahkememize açõlan gaiplik kararõ verilmesi davasõnõn yapõlan, yargõlamasõ sõrasõnda: Davacõnõn kõzlarõ Şanlõurfa ili Bi- recik ilçesi Ayran Cumhuriyet mahallesi 59 hanede nüfusa kayõtlõ bulunan Salih ve Aynõ- zeliha’dan olma 10.05.1972 doğumlu İslim Yõlmaz’õn Ekim 1989 yõlõndan beri, diğer kõz- larõ olan Salih ve Aynõzeliha’dan olma 01.01.1977 doğumlu Aysel Yõlmaz’õn ise Haziran 1995 tarihinden beri kaybolduklarõnõ bildirilerek gaipliğine karar verilmesi istenmiş oldu- ğundan; Yukarõda adõ geçen kişiler hakkõnda haberi olanlarõn veya yerini bilen ve bu kişi- leri tanõyanlarõn işbu ilan tarihinden itibaren 3 ay içersinde mahkememizin 2008/322 esas sayõlõ dosyasõna müracaatlarõ, yine bu süre içersinde gaipler’in bizzat kendilerinin müraca- at etmesi T.M.K.nun 32 ve 33.maddeleri gereğince ilan olunur. 16.12.2008 (Basõn: 70215) Vefat - Teşekkür Burdur Gazetesi’nin Köşe Yazarõ Emekli Öğretmen RIZA BULUT’u kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Acõ kaybõmõzõn ardõndan başsağlõğõ dileyip acõmõzõ paylaşan yöneticilerimize, dostlarõmõza, yakõnlarõmõza ve okuyucularõmõza Teşekkür ederiz. Bulut Ailesi Burdur Gazetesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle